G
eçtiğimiz yıl TÜYAP tarafından düzenlenen 11. İstanbul Kitap Fuarı’nın “Onur Yazarı” seçilen Yaşar Kemal, bütün dünyada tanınan, ro manları hemen hemen tüm dünya dil lerine çevrilen büyük bir romancımız- dır. 1992 yılında kendisine Akdeniz Üniversitesi Onur Doktorluğu (Edebi yat dalında), 1991’de Strasburg Üni versitesi Onur Doktorluğu verilen Ya şar Kemal, Batı basınınca da “çağımı zın büyük romanlarını yaratanlardan biri” olarak nitelendiriliyor.1991 yılında Devlet Sanatçısı seçi len ve bu ünvanı reddeden Yaşar Ke mal’in aldığı ödül, armağan ve ünvan- ları, yakın tarihten geriye şöyle
sırala-mağanı (1974, Demirciler Çarşısı Cina yeti) Nancy Tiyatro Festivali Birincilik Ödülü (1966, aynı adlı romanından uyarlanan Yer Demir Gök Bakır için), İl han İskender Armağanı (1966, sahne ye kendi uyarladığı Teneke için), Anka ra Sanatseverler Ödülü (1966, Tene ke), Varlık Roman Armağanı (1956, İlk romanı ince Memed için), Gazeteciler Cemiyeti Başarı Armağanı (1955, Dün yanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün başlıklı dizi röportajı için).
Üç romanı, Fransada basıldığı yıl larda arka arkaya yılın kitabı seçilen Yaşar Kemal Demirciler Çarşısı Cina yeti, 1977 Yılın en iyi Yabancı Romanı - Fransa Eleştirmenler Sendikası; Öl
Ada olacak için) çalışmalarını İstanbul dışında sürdürüyor. Romanlarının önemli bir öğesi olan kadınlarımızı onun kaleminden okumanın, dünyaca ünlü yazarımızın dünyasını size daha iyi tanıtacağına inanıyoruz.
- Bence, öykülerinizde de, ro manlarınızda da kadınların ayrı bir yeri var. Ortadirek’teki Meryem- ce’den önce de anlattığınız kadınlar dikkatimi çekmişti: Teneke’de, İnce Memed’de, Sarı Sıcak taki öykülerde de kadınlar Çukurova’nın bir parçası gibi yer alıyorlardı. Ne dersiniz?
- Her şeye karşın kadınlar Anado lu'da, erkeklere bakarak daha özgür müş gibime geliyor. Romanlarımda bu daha özgür, bu özgürlüğünden dolayı da başkaldıran İnsanı temel olarak al dım. Burası Ana Tanrıça Kibele’nin ye şerdiği ya da geliştiği topraktır diyebili riz. Efsaneye göre Amazonlar da bu toprakların kadınlarıdır, ne olursa olsun benim bildiğim, gördüğüm bizim kadın larımız, bütün kötü durumlarına karşın daha başkaldırıcı. Çünkü onlar, hiç bir zaman yönetimle karşı karşıya gelme mişler. Erkekler gibi asker olmamışlar, dokuz on yıl böyle bir tutsaklığı yaşa
luklara direniyor. Dört bölümlük ince Memed’in bitmesine karşın, yüreğim deki Hürü Ana’nın sıcaklığı, dostluğu, korku tanımazlığı bütün sıcaklığıyla sürüyor. Bana öyle geliyor ki, ömrüm boyunca hiç bir şey yazmasam salt Hürü Ana’yı yazabilirdim. Macerası yü reğimde gittikçe zenginleşiyor. Bundan sonra da romanlarımda, Anadolu’da olduğu gibi, kadınlar görkemli insanca yönleriyle yerlerini koruyacaklar.
- Folklor derlemeleri yaptığınızı biliyoruz. Unutulmaz ağıtlar derleyip armağan ettiniz yazınımıza. Bu ağıt ların çoğu kadınların yaktığı ağıtlar dı. Anlatımınızda ve kurgulamanız daki destansılıkta, masallarımızın, destanlarımızın payı olduğuna ina nıyorum.
Siz halk şairlerini de, masal ana larını da dinlemiş usta bir yazar ola rak, kadınların anlatımlarınıza neler kattıklarını anlatır mısınız? Kadını mız olayları, dünyayı nasıl irdeliyor?
- Ne tuhaf, bu soru nasıl aklına gel di, şimdiye kadar düşünmemiştim, ger çekten ilk kitabım, ilk folklor der lemelerim kadın ağıtları değil mi? İkin ci baskısı geçenlerde çıktı. Ağıtların
YASAR
KEMAL
Romanlarındaki
KADINLARI ANLATIYOR...
" B iz im
k a d ın la r ım ız
b ü tü n k ö tü
d u ru m la rın a
k a r s ın , d a h a
b a ş lc a ld m c ı"
" B u n d a n so n ra
d a ro m a n la rım d a
k a d ın la r ,
g ö r k e m li, in sa n ca
yö n lerim le
y e r le r in i
k o r u y a c a k la r "
yabiliriz: Fransa Kültür Bakanlığınca verilen Commandeur Des Arts et Des Lettres Nişanı (1988), TÜYAP Halk Ödülü (1988, 1984), Orhan Kemal Ro man Ödülü (1986, Kale Kapısı), Sedat Slmavi Vakfı Edebiyat Ödülü (1985, in ce Memed 3) Légion D’Honneur Nişa nının Conmondeur payesi (1984, Fran sa Cumhurbaşkanı F.Mitterand tarafın dan verildi), Uluslararası Cino Del Du- ca Ödülü (1982), Madaralı Roman Ar
mez Otu 1978’ln En iyi Yabancı Kitabı; Binboğalar Efsanesi 1970, En iyi Kitap, Fransa Büyük Edebiyat Jürisi), 1923 yı lında Adana’da Osmaniye ilçesine bağ lı Hemite (Gökçeli) Köyünde doğdu. Dört yaşındayken babası öldürülen ya zarın ilk ve ortaokuldaki yılları ayakka bıcı çıraklığı, ırgatlık gibi işlerle geçti. Ortaokulun son sınıfından ayrıldıktan sonra kütüphane memurluğu, yedek öğretmenlik, dilekçecilik yaptı. Halk şa irlerinden etkilenerek doğaçtan şiir söy leme çalışmaları ilkokul yıllarından da öncedir. Bir söyleşisinde, yazıyı, söyle diği şiirleri unutmamak için öğrenmek istediğini anlatır. 1939’da şiirleri dergi lerde yayınlanma başlayan Yaşar Ke mal’in, İlk yayınlanan kitabı bir halk edebiyatı derlemesidir: Ağıtlar (1943). 1951 yılında Cumhuriyet gazetesine yaptığı yurt röportajlarıyla basın ve oku run ilgisini çeken Yaşar Kemal’in ilk hi kâye kitabı da 1952’de yayımlandı: Sa rı Sıcak.
Otuzu aşkın kitabı olan ve bu kitap lardan 26’sı 30 dilde otuzu aşkın ülkede yayımlanan Yaşar Kemal, 1992’de ilk kitabı Ağıtlar’ı bu konuda bir inceleme siyle birlikte yeniden yayınladı. Ünlü Fransız yazar Alain Basquet ile yaptığı konuşmalar da Altan Gökalp çevirisiyle 1992 sonunda yayınlandı. Şimdi Yaşar Kemal yeni romanı (büyük ihtimalle adı
mamış, yılgınlaşmamışlar. Tarihte de toplum hareketlerinde başı çoğu kez kadınlar çekmişler. Anadolu'nun sosyal ekonomik, toprak, coğrafi yapısı kadı nın toplumdaki durumunu değiştirmiş. Tarihte, Anadolu toplumları anaerkil toplumlar olmuşlardır. Benim romanla rımdaki kadınların etkinliği bu gerçek lerden dolayı olabilir. Bir de böyle bir çok kadın tanıdım. Biz tarihimizde er keklerin beceremediği başkaldırılara kadınların öncülük ettiğini biliyoruz.
- Anlattığınız genç ve güzel ka dınlardan başka bir bakış açısıyla çi ziyorsunuz yaşlı kadınları: İnatçı, ama bilge sevecen ama acımasız. Sanki bir toprak tanrıçası, Anadolu toprağının simgesi gibi.
Ortadirek’teki Meryemce de böy le, Al Gözüm Seyreyle Salih’teki bü- yükana da. Yanılıyor muyum?
- Romanlarımdaki kadınların hepsi olumlu değil. Ortadirekteki Meryemce insan direncinin timsali. Meryemce’nin kırılmaz onuru, yenilmez inadı insanın soyunun büyük gücüdür. Ne yapayım ki, bu gücü gösteren Ana Tanrıça Kibe- le. Ana biraz da Meryemce Ana değil midir. Ben öyle sanıyorum. Bugün bile, bütün yalanlara ezilmelere, aşağılan malara karşın, kadınlar bütün olumsuz
içinde birer şiir başeserleri olanlar. Çünkü her bir ağıt bir oğul, bir can pahasınadır. Pahalıdır. Hele Yemen Ağıdı gibi ağıtlar yılların, yüzyılların yangısı sonucudur. Türk şiirinde, en önemlisi, bir ağıt şiir dilinin oluşmuş ol masıdır.
Kadınlar, yalnız benim anlatımımı değil, her yazarın anlatımını etkilemiş olmalı. Anadolu’da büyük masal dilini kadınlar yaratmışlardır. Ağıtlarla şiir dilini etkilemişlerdir.
Bugünlerde sanatta, edebiyatta everensele varabilmek için ana kül türü, yani yerel kültürü ana kaynak yapmaktan başka umar olmadığı üs tünde tartışılıyor. Yerel kültürün ana kaynak olduğu düşüncesi de gittikçe yoğunlaşarak, sanat, yazın İnsan larının düşüncelerine, yüreklerine yer leşiyor. Bu gerçek anlaşılınca ağıtların dili, yapısı, anlatımı, dilin yalınlığı ve zenginliği, yeni şiir dili yaratmalarında yeni şiir dili zenginliklerinde çok yararlı olacaktır. Masalların o inanılmaz dil zenginliği, anlatımı romanlarımıza, an latım biçimlerinin yaratılmasına yararlı olacaktır. Kadınlar, yeni bir sanat, edebiyat dünyası yaratılırken oraya da ağırlıklarını koyacaklardır. Şimdiye kadar koydukları, masallar anlatımlar yarattıkları gibi...
SENMUR SEZER