h afta bu k ö şed e “K esip S a k la d ık la rım ”dan b a zıla rın ı b u la ca k sın ız. Y ılla rd a n b eri gazetelerd en , d erg ilerd en , yazılar, fotoğraflar, h a b er le r keser, sa k la rız; b ir gün g elir işim ize yarar, d iye... G ü n ü gelin ce
on-• on-•
O
zal ailesi 10 yıldan fazladır, gündemden hiç inm edi, “ H anedan” benzetmesiyle gündeme çıkan aile, Semra Hanım “Hasbahçe
sefaları”, Ahmet Özal’ın tele
vizyonu, Efe’nin borsacılığı ile sürüp gitti. Turgut Özal’ın ölü münden sonra, kısa süren bir sessizlik oldu “Aile” bu defa mafya ile ilişkili iddialarla yine Türkiye’nin gündemindeki sıra lamasını korudu.
“Özal Ailesi” için çok şey
yazıldı, çizildi, kitaplar bile... Bu yazılar arasında bir derle me ya da bir seçme yapılsa, biz oyumuzu Gülay Göktürk’ün
“Yeni Yüzyıl” gazetesinde 23
Ocak 1995’de yayınlanan “ O
Alemin İnsanları” başlıklı ya
zısına verirdik...
“Özal A ile s i” nin simgesi “Semra Özal” dır, Gülay Gök
türk “Semra Hanım”ı anlatır ken, hem ailenin davranışlarını doğru “teşhis” ediyor, hem de aileyi değerlendirirken yapılan yanlışı da itiraf ediyor...
O AİLENİN İNSANLARI
Gülay Göktürk’ün yazısının başlığı bu, “O Alemin İnsanla
rı”
Ve şimdi o ailenin bir İnsanı nı tanımaya başlayın...
“Turgut Özal; zeki, çalış kan, -yakışıklı olmasa bile sempatik bir genç mühen dis olarak karşısına çıkıp da izdivaç teklifinde bulundu ğunda, Semra Hanım bu tek lifin onun sıradan talihini de ğiştirecek iyi bir kısmet ol duğunu hemen anlam ıştır sanıyorum.
Ama bu kadarını o da tah min etmemiştir. O hafif tık naz, dini bütün ve evcimen görünüşlü mühendisin bir gün kendisini bu ülkenin, first lady’si yapacağını, has bahçelerde sefahat günleri yaşatacağını aklının ucun dan bile geçirmemiştir. Ve yine, bu devri saadetin bir gün sona erip, kendini Türki ye’nin en karanlık davaların dan birinin duruşma salo- nundoa, -şükür ki tanık kol- tuğunoa bulacağını da dü şünmemiştir elbette.
Türkiye Cumhuriyeti tari hinde ilk kez bir cumhurbaş kanı eşi, bir mahkeme salo nundan içeri giriyor. Bunu, demokrasimiz açısından bir
carlaı
la, zî
ıs ı/
ıac£ vatırar
i n i S a k lad ık larım .'TtcibM Voıim
“ 0 ALEMİN İNSANLARI1
ilerleme olarak mı görmeli yiz?
Hadi, zoraki bir ilerleme di yelim...
SEMRA HANIMIN ÖZELLİKLERİ
Semra Özal, orta sınıftan gelme, sınıf atlama özlemi içinde yanıp tutuşan ve böy le bir imkan eline geçtiğinde bunu sonuna kadar kullanan geleneksel Türk kadınının, bütün özelliklerini, istekleri ni, zaaflarını, zevklerini ve yaşam tarzını first lady’lik makamına taşıdı. Bunu ya parken de, hiç gocunmadı, kom plekslere kapılm adı. Kendini olduğundan başka türlü göstermeye kalkışma dı. Örneğin hiç bir zaman al tını çok sevdiğini, şakırtılı giysilerden, arkası açık lame iskarpinlerden ve pahalı he diyelerden hoşlandığını sak lamadı. Giyiminde grileri, si yah beyazları değil, hep ör dekbaşı yeşilleri ve sar kır mızı puantiyeleri tercih etti.
Dengeli, ölçülü bir yaşam üslubu yerine, abartılı, şaşır tıcı, frapan bir üslubu seçti.
O ALEMDEN HİÇ RAHATSIZ OLMADI Yakın dostlarıyla birlikte gittiği gazinoda, üzeri alev alev yanan meyve tabakla rıyla dolu masasına kurulup purosunu yaktığında, kendi ni evinde gibi rahat hissetti. Sahnede Kar Yangınlarfm söyleyen Muazzez Abacı’ya canı yürekten eşlik etti. O sı- dara yan masalardan birinde aşka gelip silahını havaya boşaltan koyu renk giyimli müşterinin Ç akıcı’nın, Kı- lıç’ın ya da Cantürk’ün fedai lerinden biri olması ihtimaii onu hiç rahatsız etmedi.
Gelinle damadın çil çil al tınlara boğulduğu o sonra dan görme düğünlerde baş rolde olmayı; erkek adamla rın, erkek oğullarının, erkek liğe ilk adımlarını attıkları maço sünnet düğünlerinde onur konuğu olarak bulun
mayı hep çok sevdi. O ALEMİN İÇİNDEN Ve işte sonunda adı, o ga zino kültürünün içinden çık mış bir takım kişilerle birlik te, o alemin sorunların çöz me biçiminden kaynaklanan bir davaya karıştı ve hakim karşısına çıktı.
Eğer bugün mahkeme sa lonunda ifadesi alınan kişi Mevhibe İnönü olsaydı, bü tün Türkiye’nin şaşkınlıktan gözleri açılırdı. Ama bugün kimse Semra Özal’ın orada bulunuşunu yadırgamıyor. Sadece aradı mı, aramadı mı? sorusunu tartışıyor.
Semra Özal, Dündar Kılıç’ı gerçekten aradı mı?
Rahmetli Uğur Kılıç, Zey nep Özal’la neler konuştu.
Ben bunları bilmiyorum. Bunu ortaya çıkarmak, rah metli Uğur Mumcu’nun işiy di. Ama ben biliyorum ki, Uğur Çakıcı’yla, Zeynep Özal pekala çok iyi anlaşan iki kız kardeş olabilirdi. Aynı gar- droptan giyinir, aynı saç mo delini seçer, birbirleriyle ka set alışverişi yapabilirlerdi. Baba, sevdikleri delikanlıyla evlenmelerine karşı çıkınca, ikisi de kafasının dikine gi der ve önün arkasını fazla düşünmeden sevdiğine kaçı- verirdi!
AYNI ALEMİN ÇOCUKLARI Onlar, aynı kültürün ürünü, aynı alemin çocuklarıydı. Or tak paydaları at avrat pusat mihveri ile lame ışıltısının kesiştiği, hacı yağı+ chanell kokusunun birbirine karıştı ğı; silah sesinin müziğe eşlik ettiği; gerdan kırmakla bo yun kırmanın aynı dansın iki fügürü gibi benzeştiği bir kültürdü. Erkekler erkek gibi, kadınlar, hükümet, gibiydi o alemde...
VE İTİRAF
Hepimizin zaman zaman Özal Ailesi’nin Türkiye Cum- huriyeti’nin kötü bir gelene ğini yıktığını, ulu devlet kat larını halka indirdiğini; daha önceki cumhurbaşkanı aile lerinin aristokratik tavırlarını terkettiklerini söyledik. Bu doğruydu, ama madalyonun sadece bir yüzüydü.
Madalyonun diğer yüzün de ise, burjuva kültürünün atık sularında yaşayan o ale min, kültürü vardı.”
I
' :FİESTA 9
■mr
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi