• Sonuç bulunamadı

Levan Ekmekçiyan idama mahkum oldu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Levan Ekmekçiyan idama mahkum oldu"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

^ Blue Jeans

İNDİGO

tesisimiz geleceğinden

ihtiyaç, fazlası imalatımızı

içte ve dışta pazarlayacaklar

A K F İL . B a k ır k ö y 'e m ü r a c a a t l a r ı .

Esenboğa Havaalanı'na düzenledikleri ve 9 kişinin ölümüne yol açtıkları silahlı saldırı sırasında yaralı olarak yakalanan Ermeni terörist Levan Ek- mekçiyan dün yargılanmaya başlandı. Taammüden ve birden çok adam öldürmek suçundan idamı İstenen sanık, sors sunda soğukkanlılıkla konuştu ve kendisini bizzat ASALA örgütü llaerlnin görevlendirdiğini söyledi...

Ekmekçiyan: «ASALA beni kampta eğitti.

telkinde bulundu ve vur emri verdi»

Ermeni terörist

idama mahkûm oldu

Ekmekçiyan'ın itirafları:

• 5 Ağustos günü çan­

tada makineliler üzeri­

mizde bombalar ve

benzin bidonuyla ala­

na giderken polis

kontrol için durdurdu.

Telâşlandık. .

Pasa­

portları da otel oda­

sında yakmıştık. Sa­

dece şoförün ehliye­

tine bakıp bizi bırak­

tılar, o gün vazgeçtik.

Daha sonra alana gi­

dişte otobüsü tercih

ettik.

m 10 gün süreyle Anka­

ra’da

plan

yaptık

ve 4 Ağustos’tan iti­

baren eylemden üç

defa vazgeçtik

• Mısır pasaportu yap­

tırdılar, takma

adım

Süleyman Yusuf oldu.

Şam’da diğer iki kişiy­

le buluşturuldum ve

Türk Konsolosluğum­

dan vize aldık.

• Silahlar

Ankara’da

teslim edildi. İlk üç

gece pavyona gidip

eğlendik.

a

İfadesini hiçbir baskı

w olmadan verdiğini be­

lirten Ekmekçiyan,

“Suçsuz insanları öl­

dürdüm, pişmanım,

10 kere idam edilsem

hakkımdır” dedi

(2)

8 EYLÜL 1982

+

j S a y f a

S

E

LEVAN EKMEKÇİYAN İDAMA

In . A U n ı ı n a l a n ı ı f J* ..in f - _ ____ . _ _ _ _ _ _

SENBOGÂ Havaalanı gaye vatanım içindi. Orgilte

giri-baskınım gerçekleştiren şimi takip eden tarihten 2 gün

Ermeni terörist Levan

Ekmekçiyan Sıkıyönetim Askerî Mahkemesi’nce ölüm cezasına çarptırılmıştır.

E sen b oğ a H av aa lan ı'n a 7 Ağustos 1982 günü düzenledik­ leri silahlı saldın sırasında dokuz kişinin ölümüne yolaçan ve yara­ lı olarak ele geçirilen Ermeni te­ rörist Levan Ekmekçiyan’ın yar­ gılanması Sıkıyönetim Uç Nu­ maralı Askeri Mahkemesinde yapılmıştır.

Duruşmada iddianamesini

okuyan Askeri Savcı Abdülkadir Abacı, sanığın “ taammüden ve birden fazla adam öldürmek su­ çundan” Türk Ceza Kanunu'nun 460. maddesi uyannca ölüm ce­ zasına çarptırılmasını istemiştir.

E rm en i terörist L evan

Ekmekçiyan da, yapılan sorgusu sırasında, Ermeni tarihçilerinin kendilerine yanlış bilgi ver­ d ik lerin i, bu bilg ilerle k o ­ şullandırdıklarını belirtmiş ve “ S u çsu z adam ları öldü rdüm . Katil oldum. Verilen karar on sefer idam da olsa hakkımdır" demiştir.

Duruşma

L evan E k m ek çiy a n ’ ın dün başlayan davasında, mahkeme kurulu Topçu Yarbay Nazım Ce­ sur başkanlığında duruşma yargıcı Binbaşı Fikret Cengiz ve sivil yargıç Yalçın Erkumay’dan oluşmuştur. İddia makamında Askeri Savcı Abdülkadir Abacı yer almıştır.

Duruşmada iddianamesini o- kuyan Savcı Abacı, 7 Ağustos günü Esenboğa’da meydana ge­ len saldın olayına ve biri olay günü güvenlik güçlerince öldü­ rülen sanıkların Türkiye'ye ge­ lişlerine ilişkin bilgi vermiştir. Sanıklann olay gününden önce üç kez Esenboğa’ya giderek ala­ nın konumu hakkında inceleme yaptıklarını bildiren savcı, daha sonraaralanndaemniyet görevli­ lerinin de bulunduğu dokuz kişi­ nin ölümüyle sonuçlanan saldırı­ yı ayrıntılarıyla anlatmıştır.

Sanığın suçunun Türk Ceza Kanunu'nun 450. maddesine uy­ duğunu bildiren ve idamım iste­ yen Askeri Savcı Abdülkadir Abacı, “ Gerçekleştirilen eylemin insan değerlerine aykırı olduğu­ nu, hatta canavarca bir duyguy­ la gerçekleştirildiği kabul edilme­ lidir” demiştir.

Ekmekçiyan'ın itirafları

Sanık Ekmekçiyan, Askeri

Savcı’ nın iddianamesini okuma­ sından sonra yapılan sorgusunda şunlan söylemiştir:

“ Ben Ermeni’ yim. A S A L A adlı örgütün mensubu ve milita­ nıyım. Beni, 2.5.1982 tarihinde oturduğum Bourt Hamaud ka­ sabasından Mahram Arbyan ve Minas Simonyan adlı kişilerin is­ tek ve aracılığı ile ve kendi is­ teğimle A S A L A örgütüne aldı­ lar. Benim bu örgüte girişimdeki

sonra beni A S A L A ’ya ait olan B ey ru t’ un hemen ilerisin dek i Eskim Dağı’ nda bulunan bir askeri kampa yolladılar. A S A L A örgütü orada bana tam bu dağın karşısında Gül tepe denen yerde bir ev tahsis etti. Burada 1.5 ay

süre ile kaldım ve devamlı

mesleki ve tarihi telkinat ve eği­ tim gördüm. Burada bize siyasi dersler verilirken, halen Türkiye Cumhuriyeti’ nin dinde bulunan

Kars, Muş, Van, Ardahan,

Erzurum, Erzincan ve daha önce S as un olarak bildiği ve şimdiki sdı Bitlis olan yerlerin Ermeni vatanı olduğu ve bu toprak­

ların m utlaka kurtarılm ası

gerektiği öğretildi. Bu dersler­ de bize, 1915 yılında Türklerin Ermenileri yukarıda saydığım yerlerden zorla çıkarttıklarını, 1.5 milyon kişiyi de kestiklerini öğretip empoze ettiler. Ben de o- rada 1.5 ay bu duygularla bes­ lendim. Siyasî yönden de gör­ düğüm silah ve bedenî eğitim

dersleriyle askeri yönden de

A S A L A örgütünün militanı ha­ line geldim. Aradan 1.5 aylık sü­ re geçip bu örgütteki yetişmem tam am lanınca İsra il savaşı patladı. Böylece bizi Beyrut’ a doğru çektiler."

Görev veriliyor

Aradan 10 gün geçtikten son­ ra A S A L A ’ nm üst düzeydemi yönetici ve sorumluları duru­ munda bulunan A gop Agopyan ile Abu Mahmut ve bir de yüzle­

rini göremediğim maskeli 3

A S A L A örgütü lideri bana "E r­ meni davası için Türkiye’de ey­ lem yapacağız. Gider misin?” dediler. Burada hemen şunu be­ lirteyim: A gop Agopyan’ ın adı gerçek adıdır. Ancak Abu Mah- mut’ unki takmadır. Fakat esas adının ne olduğunu bilemiyo­ rum. A S A L A kampındı) gör- düğümzihnî, bedenî ve silah eği­ timi sonunda yukarıda sayılan yerlerin Ermeni vatandaşlarının yurdu olması lazım geldiğine inandığım için, bu işi isteyerek kabul ettim ve sorulduğunda da

tereddütsüz Türkiye'ye eylem

yapmaya gideceğimi belirttim. Orada fotoğrafımı çektiler. İki ay sonra Suriye'ye gelmek için bana bir sahte pasaport çıkardı­ lar. Sahte pasaportta bana da S amir Süleyman Yusuf takma adını verdiler. Bu pasaportu bize Mısır devleti veıdi.Yani pasa­ port Mısır pasaportu idi. Abu Mahmut denilen gerçek adını bilmediğim ve A S A L A örgütü mensubu olan ve nerede oturdu­ ğunu, neler yaptığım bilmediğim kişi benimle beraber Şam’ a gel­ di.Hatırladığıma göre 10.7.1982 tarihinde Esenboğa’daki çatış­ mada ölen Vecdi ile Şam’ da Sue- da denilen semtte buluştuk. Ora­

da buluştuğumuz otelin adı

Ramsis'tir. Daha önceki ifadele­ rimde gerçek dışı olarak bunu Haymat Oteli olarak bildirmiş­

tim. Şimdi söylediğim doğrudur. Otelde Vecdi ile Abu Mahmut yanımda olduğu halde buluştuk 67 numaralı odada üçümüz 5-10 dakika görüştük. Burda Şam'ın

durum u ve yolcu lu ğu m u z

hakkında konuştuk. Başka bir şey konuşmadık. Bana sen aşağı otelin salonuna in dinlen dediler. Aşağı indim. Televizyonda bir futbol maçı seyredip tekrar yu­ karı çıktım. Birkaç gün üçümüz bu otelde yattıktan sonra, Vecdi bana “ Türkiye’ye gitmek için git vizeni al” dedi. Oradaki Türk konsolosluğuna gidip bir aylık vize aldım. Vizeyi birkaç gün sonra Vecdi almak için gittiğinde kendisine Bulgaristan ve Y ugos­ lavya vizelerinden sonra vize ve­ rileceği söylenmiş, o da uğraşıp bu noksanlıkları tamamlayarak

vizeyi aldı, tki gün sonra

Abu Mahmut bize “ beklediğim adam geldi yola çıkacağız” dedi. Ancak bu beklediği adamın yü­ zünü hiç görmedim. Kim oldu­ ğunu bilmiyorum. Sadece Abu

Mahmut’ tan bu kişinin Filistin örgütünün olduğunu, bize Tür­ kiye’ deki eylem için silah ve bomba sağlayacağını duydum. Gerçek admı bilmiyorum. Ama takma adının Abu Nizali olduğu­ nu söyledi. Daha sonra Vecdi ba­ na Türkiyedeki eylemi şu şekilde açıkladı: Yukarıda adlarını say­ dığım TC devletinin elinde bulu­ nan yerleri alabilmemiz için A n ­ kara Esenboğa Havaalanı'na si­ lahlı ve bombalı baskın yapıp oradaki askeriyeye karşı eyleme girişecektik. Gayemiz ahaliden rehin alarak Türk hükümetinden görüşme istemek ve belirtilen yerleri bize vermelerini sağla­ maktı. Hatta bunun için yabancı bir devletin rasgele bir konso­ losunu da rehin alarak Türk hü­

kümetinden isteyeceğimiz bir

uçakla Türkiye’ yi terk etmek planındaydık.

Bunu yaparken Türk halkına zarar verm eyi düşünm edik. Amacımız Türk Silahlı Kuvvet­ leri mensuplan ile silahlı müsa­ demeye girin Türk hükümetine isteklerimizi kabul ettirmekti. Eğer bir aksilik olur isteklerimizi yapamazsak, bu uğurda Türk hükümeti ve askerleri ile silahlı ve bombalı eyleme girerek ölümü göze almıştık. Bütün plan ve amacımız buydu.

Türkiye'ye geliş

Bunlan bana Vecdi anlattı ben de itirazsız kabul ettim. Bu şekilde Türkiye’ ye geçmek üzere Abu Mahmut ile birlikte ha­ vaalanına geldim. Ankara için yer sordum yok dediler. Mecbu­ ren İstanbul’ a kalkan uçağa bin­ dim. Abu Mahmut beni uğurladı. Böylece 27 Temmuz günü saat 13 s ıralarında Yeşilköy’e indim. Bulduğum ilk uçakla saat 16’da Ankara’ ya hareket ettim. Daha ön cek i planım ız gereği h a­ vaalanının giriş çıkış yerlerini, lokantayı, rehin aldığımız kişile­ ri, tutabileceğimiz kişileri ve bi­

nanın siper teşkil edecek sütun kısımlarım inceledim. Böylece aynı gün otobüsle havaalanın­ dan Ankara içine geldim. Vecdi

Ankara’ da kalacağım İtfaiye

Meydanı’ ndaki Güleryüz Ote­ li’ nin adresini vermiş “ Eğer bu­ rayı bulamazsan Devran Oteli’n- de kalacaksın” demiş ve oranın da adresini vermişti. Güleryüz OteU’ ni rahatlıkla buldum. Otele girişte resepsiyondaki memura Mısır’ dan aldığım sahte pasa­ portu gösterdim. Vecdi bana "Am an hiçbir yerde Türkçe ko­ nuşma, şüphe çekme, İngilizce konuş” diye tembih etmişti. Ben aslında Türkçe’ yi iyi bilir, rahat­ lıkla konuşur ve anlarım. Ancak planımız gereği resepsiyondaki memurla İngilizce konuştum. O gece otelde kaldım. Planımız ge­ reği ertesi gün yani 28.7.1982 günü saat 18 sıralarında aynen Vecdi’ nin bana açıkladığı gibi Gençlik Parkı’ nm İtfaiye M ey­ danındaki giriş kapısından gi­ rince soldaki park sandalyelerin­ de buluştuk.

28 Temmuz 1982’ de Vecdi ile Gençlik Parkı’ nda buluştuktan sonra “ Otel Güleryüz’ün karşı­ sındaki Kenedi Oteli’nde kalıyo­ rum. ö n ce ayn ayrı kalmamızı uygun görmüştüm, ama buna lüzum yok” dedi. Parktan bera­ ber çıktık. Ben Güleryüz Oteli’ ne gittim oda Kenedi Oteli’ne gidip şahsî eşyasmı alıp yanıma geri geldi. Böylece o gece bu otelde kaldık. Ertesi sabah 29.7.1982 günü Vecdi tek başma Esenbo­ ğ a’ yı in celem eye g itt i. Ben G en çlik P ark ı’ nda otu rdu m . Saat 16 sıralarında döndü. Ertesi sabah 30.7.1982 günü bu sefer ben tek başıma Esenboğa Ha­ valimanına incelemeye gittim.O Gençlik Parkı*nda oturdu. Ben döndüm. Amacımız yapacağımız baskının plan ve hazırlığındaki işleri görüşüp bir plana bağla­ maktı. 2.8.1982 sabahı Vecdi ba­ na “ silahlargelmiş olmalı ben gi­ dip alayım” dedi. Tek başma gitti. Birkaç saat sonra bir siyah çanta ile geri döndü. Çantanın ağzı kilitliydi ve kilit şifreliydi. Otel odasında çantayı açtığımız­ da içinden eylemde kullandığı­ mız iki adet makineli tabanca, 130 mermi, 6 şarjör çıktı. A yn ca 3’ de bomba vardı. Bu şarjörler­ den dördü 25 mermi alırdı. Diğer ikisi ise 15 mermi alırdı. Tahmin ediyorum bunlan Abu Nizali’ den veya onun Türkiye’ ye yolladığı bir kişiden almış olabilir. Zira A S A L A ’ nm talimatına göre si­ lahtarın menşei hakkında soru sormaya yetkim yoktu. Ertesi sabah planı 4 Ağustos günü ger­

çekleştirmeyi düşündüğümüz

için ben ve Vecdi, ayn ayn ya­ kındaki benzin istasyonlanndan benzin, gaz ve mazot alarak otele döndük. Gayemiz bunu baskında patlayıcı madde olarak kullan­ maktı. O gün, A gop Agopyan’a baskım yapacağımızı ve bu işi vatanımız için gerçekleştireceği­ mizi, eğer ölürsek kimsenin üzül­

memesi gerektiğini açıklayan bir mektup yazdık. Bunu Abu Mah­ mut’ a yollayacaktık. Vecdi tek başma gidip mektubu, silahlan aldığı kişiye verdi ve böylece 4.8.1982 günü baskım gerçekleş­ tirmek niyeti ile Vecdi ve ben otobüsle havaalanına gittik.

Polis kontrolünden

geçiş

O sabah gitmeden önce de pa­ saportlarımızı otel odasındaki tuvalette yaktık. Hatta otelden ayrılırken resepsiyon memuruna ben Vecdi’ yi geçireceğimi geri ge­ leceğimi, söyleyerek şahsî iki va­ lizimizi bıraktığımızı da söyle­ dim. Havaalanınagittik. Her ne­ dense Vecdi, “ Bu işi bugün yap­ mayalım” dedi. Geri döndük. Ben, “ Pasaportlarımız yandı, a- rama olursa ne yapacağız?” de­ dim. “ Zaran yok” dedi. 5.8.1982 günü yine baskın eylemini ger­ çekleştirmek gayesi ile Vecdi ile Esenboğa Havalimam’na gittik. Otobüs bulamadığımızdan taksi ile gittik. Bu gidişimizde iki makineli tüfek çantalarda İdi. İkimizde de birer bomba vardı. Bu bombalardan üçüncttsttntt de ben giydiğim çeketin cebine , ay­ nca iki şarjörü de yine üzerime koymuştum. Vecdi’ nin üstünde gömlek vardı. Bu şekilde silah­ lar, akaryakıt karışımından elde edilen patlayıcıların; hepsi tak­ side idi. Yolda taksimizi güven­ lik kuvvetleri çevirdi. Arama ya­ pıyorlardı. Telâşlandık, ancak a- rama ekipleri sadece şoförün hü­ viyetine bakıp bize bir şey sor­ madan arabayı serbestbıraktdar. Eğer bizi kontrol etselerdi hüvi­ yetimizin olmamasından ve silah ile patlayıcı maddelerin yanımız­ da bulunuşundan dolayı herhalde yakalanırdık. O gün yine bu ey­ lemden vazgeçtik. 6.8.1982 günü eylem için karar aldıysak da bu sefer ben o gün gitmeyi isteme­ dim. Ertesi sabah yani 7.8.1982 günü eylem için karar aldık. Biz Ankara’ da iken 29, 30, 31 Tem­ muz günleri akşamlan devamlı pavyona gittik. Ben pavyonda devamlı Türkçe konuştum, diğer arkadaşım yan Türkçe yan İngi­ lizce konuşmuştu. A yn ca A S A ­ L A lideri A gop Agopyan ile Abu Mahmut bize silahlar Tür­ kiye’ de size gelir gelmez en geç i- ki gün içinde havaalanı baskını­ nı gerçekleştireceksiniz emrini verm işti. A n ca k biz buru 7.8.1982 gürüne bırakmıştık. O sabah hava terminaline gelip ha­ vayollarına ait otobüslerle saat 15.00’ e doğru aynı silah ve pat­ layıcı maddelerle Esenboğa’ya geldik. Esenboğa’ ya geldiğimiz esnada Vecdi’ de bir makineli ta­ banca, elindeki çantadave üzerin­ de birer bomba vardı. Bende de makineli tabanca, bir bomba vardı. Elimde de motolof kok­ teyli olan bidon bulunuyordu. Hatta gerekli diye kaldığımız otelin karşısında bir dükkândan aldığım bir sustalı bıçak da

üs-MAHK0M OLDU

tümdeydi. Yapacağımız işi yolda konuşmadık, havaalanına gidip en üst kattaki yolcu bagajları­ nın kabul edildiği salondaki bü­ fede bir gazoz içerek ne yapaca­ ğımızı o anda konuşacaktık. Vecdi böyle istemişti. Nitekim bahse konu büfeye geldik. Birer gazoz açtırdık, içerken Vecdi bana, “ Ben şimdi üzerimdeki si­ lah ve patlayıcımaddelerle mey­ dan müdürünün aynı kattaki o- dasma doğru yürüyüp sekiz-on metre kala odanın önünde bomba ile birlekte molotof kokteyli pat­ latacağım” dedi.

Pişmanlık

Sanığın sorgusundan sonra emniyette alman 6 savfalık ifa­ desiyle askeri savcılıkça alman 2 sayfalık ifadeler okunm uştur. Daha sonra duruşma hâkimi sa­ nığa olaydan ne duyduğunu sa­ mimi bir şekilde anlatmasını iste­ miştir. Bunun üzerine, konuşan Levan Ekmekçiyan şunlan söy-

h _ i ıştır:

“ Ben bu yaptığımla pişmanlık duydum. Buraya gelmeden önce bize öğretilenler başka idi. Ta­ rihçiler başka şeyler öğrettiler. Türklerin bizi kestiğini ve top­ raklarımızdan dışan çıkardığım söylediler. Gördüm ki, ben vata­ nıma hizmet etmedim, suçsuz a- damlan öldürdüm. Katil oldum. Karar 10 sefer idam da olsa hak­ kımdır.”

Daha sonra E km ekçiyan

duygularım Ermeni’ ce dile geti­ receğini belirtmiş bunun üzerine çok iyi Ermeni’ ce bilen bir tercü­ man aracılığıyla konuşmuştur.

Ekmekçiyan bu bölümde de

şunlan söylemiştir:

“ Mukaddes kitaba ve merhum kardeşimin mezar toprağına el basarak derimki,bu sarfedeceğim sözleri herhangi bir baskı altında veya bir telkinle söylemiyorum. 1915 olaylarını büyüklerimiz ve tarihi yazanlar, idarecilerimiz bi­ ze o şekilde öğretmişlerdir ki, Türk milleti bizim kanımızı em- miştir ve şimdi de halen Türk miüeti Türkiye’deki Ermenilerin yurt dışındaki Ermenilerin sonu­ nu getirecek bir yol tutmuştur. 24 yaşında olan ben bu fikirlerle beynimin yıkandığım ve bu dü­ şünceleri bize empoze edenlerin sadece kendi keyifleri, ve çıkar­ tan için bu işe başvurduklarını anlıyorum. Anlıyorum ki, Türk milleti, Türk hükümeti bizim düşmanımız değildir. Bizim düş­ manımız bizim sahiplerimiz ve tarihimizi yazanlanmız. Şimdi meydana çıkan teşkilâtlar mem­ leket kurtarma iddiasındadırlar. 8 yıldır bu yoldalar. 8 yıl öncesi­ ne kadar refah ve huzur içinde yaşarken, ortaya çıkan partiler, hizipler, teşkilâtlar memleketi kurtaracağız diye huzurumuzu bozdular, bu yol memleketi kur­ taracak bir yol değildir. 24 sene­ lik beyin yıkanmışlığı Türkiye’ de geçirdiğim 30 gün zarfında gör­ düğüm davranışlar karşısında parça parça oldu ve ben bugün

gerçeği anlıyorum, B.ze canı diye tanıtılan Türk milleti masum insanlannın ve çocuklarının ka­ nun döken bana kanım vererek hayatımı kurtardı.”

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanık Ekmekçiyan’ın ifadesinin alınmama devam edil­ miştir. Ekmekçiyan tercüman a- racılığı ile siman ifadesinde özet­ le şöyle demiştir:

“ Ben üzüntülerimi, endişelerimi ve düşüncelerimi Ermeni mille­ tinin aydınlanması için sarfede­ ceğim. Bu sözlerim aynı zaman­ da benim gibi yanılgı içinde o- lan arkadaşlarım için de sarfedi- lecek. Benim ricam, Ermeni mil­ letinin uyanması, sebepsiz ola­ rak iki milleti birbirine düşüren ve ölüme doğru Ermeni milletini . sürükleyen teşkilât ve partiler i- çin konuşacağım. Benim ruhum­ dan kopan çığlıklarla dile getir­ mek isterim ki, Ermeni milletini aydınlığa değil kendisini ölüme sürükleyen teşkilât ve partilere karşı uyansın. Bu 30 gün zarfın­ da müşahede ettiğim husus Er­ meni milletinin yegane seven milletin Türk milleti olduğudur. Bizlere telkin edilen hususları yalan ve yanlışlarını bizzat mü­ şahede ettim. Eğer 1915’de biz­

lere karşı bir haksızlık

yapılmışsa, bugün aynı haksızlı­ ğı biz nasıl yapabiliriz. Ben A- SA LA mensubu olarak diyebili­ rim ki, bugünkü olaylar 1915 o- laylan değildir. Bu sadece bir kı­ sım idarecilerin , teşkilâtların kendi cedleri ve menfaatleri için oynattıkları oyunlardır.

Benim dileğim odur ki, Erme­ ni milleti içinde bulunduğu uy­

kudan uyanarak benim gibi

gençleri hataya ve yanlışlara sü­ rükleyen köpekleri içinden te­ mizlesin. Arınsın. Şu hususu bil­ hassa belirtmekte yarar var ve 1- nanıyorum ki, bize anlatılan şey­ ler mesnetsiz şeylerdir ve Türk milleti ile kardeşçe yaşamalarını telkin ediyorum, rica ediyorum. Onların yarınki nurlu yolu Türk milleti ile yeni münasebetler i- çinde olmalarıdır. Kitabı mu­ kaddes üstüne ve kardeşimin mezarı üstüne tekrar ve ısrarla yemin ederim ki bu sözler ru­ humdan fışkıran düşüncelerimi dile getirmektedir. Bu hususta hiçbir telkin ve hiçbir baskı bahis

konusu olmadı. Ben bugün

Türk adaletinin önünde bulun­ maktayım. Kendimi bir kere de­ ğil, 10 kere idama mahkûm ola­ rak kabul ediyorum. Aynanın ö- nünde kendime baktığım zaman kendimi bir katil olarak görüyo­ rum. Geçmişteki parlak günleri­ mi göremiyorum. Ancak idama mahkûm e dilsem bile idam edi­ leceğim güne kadar Ermeni mil­ letini yanlış yola sevkeden teşki­ lât ve partilere karşı gerçeği hay­ kıracağım ve onlara karşı müca­ dele edeceğim. Şimdi Türk mille­ tine bir iki sözüm olacak. Ben Türk milletine kardeşan bir iki söz söyleyeceğim. Ben bir hata işledim, yalan ve yanlış uzun ö- _

mürlü olmayacağı için Türk mil­ leti Tüık toplumu hatalı ve yan­ lış davranan partizanlar yüzün­ den tüm Ermenilere karşı tepki ve düşmanlık hisleri içinde olma­ sın. Çünkü onlar ufak bir zümre olup Ermeniler ve Türk milleti el- ele ve düşman noktalarını orta­ dan kaldırmak için ellerinden ge­ leni yapsınlar.”

Daha sonra Ekmekçiyan ceza­ evinde Ermeni’ce olarak yazdığı üç sayfalık mesaj kendisine göste­ rilmiş, Ekmekçiyan, "E vet, bu yazıyı ben yazdım, hiçbir baskı olmadan kendi hür idaremle yaz­ dım” demiştir.

Uç sayfalık yazının altındaki Ebou Raşit kelimesi dikkati çek­ miş, sanıktan bunun kime ait ol­ duğu sorulmuştur. Sanık da, “ Benim A S A L A örgütündeki tanınan lakabım ve ismim Ebou Raşit’ tir. Beni A S A L A da bu i- simle tanırlar. Onun için bütün dünya benim mesajımı alınca bu sözleri ben im söylediğimi bilsinler diye bu ismi kullandım” demiş­ tir. Daha sonra sanık Ekmekçi­ yan, savcının istemi ile sorulan bir soru üzerine siyaset eğitimi yaptığını, A S A L A ’da 1.5 ay sü­ re ile bu eğitimi gördüğünü be­ lirtmiş, “ Bize siyasî dersleri öğ ­ retmen olarak veren kişiler bü­ tün Marksist görüşte olan dün­ yadaki örgütlerle ilişki halinde

olduğumuzdan bahsederlerdi.

Ancak ben bunlardan sadece FKÖ ile Kürtçülük örgütü ile ilgili olarak PKK örgütünü ha­ tırlıyorum, aynca örgüt olarak parasal kaynağın halktan sağ­ landığını biliyoruz, Tanıdığımız zenginler vardır, onlara bir fiyat biçer, istediğimiz parayı onlar­ dan alınz. Bu maE kaynakların sağlandığı kişilerin çoğu Bey­ rut'taki zengin ve iyi makam sa­ hibi Ermenilerdir, Onların A S A ­ LA örgütü olarak düşünceleri

şudur, bu topraklan sadece

TUrklerden talep, ediph Ermeni- lerden böyle bir talepleri yoktur. Türkiye’ de yukarıda saydığım yerleri elde edip Rusya’daki Er­ m enistan’ la işbirliğ i yaparak hepsini bir devlet altında topla­ maktır. A ynca 1973 yılından başlayarak en son kurmay albay Altıkat’ ın öldürülmesine kadar geçen olaylarda bunun teşkilâtı ve nasıl oluşu hakkında kesin bir bilgiye sahip değilsem de kanaa­ timce bu işe bir Türk devleti yet­

kilisine ve hükümet adamına

yapılmasının kamuoyunda daha büyük yankılar uyandıracağından devamlı yurt dışındaki elçilik mensuplanna karşı eylemlere gi- rişilmektedir” demiştir. Ekmek­ çiyan A S A L A ’mn Beyrut’un Is- raillilerce işgali olayından sonra, Kıbrıs'ın Rum kesimine yerleş­ meyi planladığını ve burayı ikin­ ci Beyrut haline dönüştürmeyi a- maçladıklarını da söylemiş, bazı şeyleri açıklamak için gizli celse talebinde bulunmuştur. Askerî savcının da katılması üzerine du­ ruşma ikinci bir karara kadar

(3)

Levan Ekmekçiyan idama mahkûm oldu

Baştarafı 9. Sayfada

gizli yapılmıştır. Duruşmadaki gizlilik kararının kaldırılmasın­ dan sonra, olayın mağdurları ile tanıklarının dinlenmesine geçil­ miştir

3 hayat kadını

tanıklık yaptı

Ermeni terörist Levon Ek- mekçiyan’m yargılanmasında 34 tanık dinlenmiş, 81 tanığın ise olayla ilgili bilgilerine başvurul­ masına gerek görülmemiştir. Bu arada iki Ermeni teröristin An­ kara’da kaldıkları süre içinde 3 kez gittikleri “ Saray Pavyon” da beraber içki içtikleri 3 hayat ka­ dını da tanık olarak dinlenmiştir. Dünkü duruşmada yazdı bel­ geler okunmuş, tanık olarak din­ lenen bir bayan ise Levan E k­ mekçiyan’m yolcuların üzerine ateş ettiğini söylemiştir. Bu ifadeye itiraz eden Levan E k­ m ekçiyan ise "H a v a y a ateş ettim" demiştir. Bayan tanık ise Levan’m yolcuların üzerine ateş ettiğ in i ısrarla b elirtm iştir. Ayrıca tanık olarak dinlenen Dır polis memuru da “ Sanık bana 5- 6 kez ateş etti. Ben de ona ateş ettim” şeklinde konuşmuştur. Tanıklar arasında dinlenen ve ölen teröristle birlikte Levan Ek- mekçiyan’m üç kere gittikleri Saray Pavyon’da çalışan 3 bayan ise olayla ilgili bildiklerini anlat­ mışlardır. Rabla, Şükran, Nevin ismindeki hayat kadınları ifade­ lerinde teröristlerle sadece içki içtiklerini söylemişler “ başka bir şey yapmadık" demişlerdir.

Mahkeme heyeti soruşturma­ nın genişletilmesine gerek ol­ madığına karar vermiş ve askeri savcının esas hakkındaki g ö ­ rüşünü açıklaması için duruşma­ ya ara vermiştir.

Savcı idam istedi

Duruşmada daha sonra askeri

savcı Abdülkadir Abacı esas hakkındaki görüşünü açıklamış­ tır. Askeri savcı mütalâasında olayı özetlemiş ve sanığın sorgu- , sunda b e lirttiğ i hususların TCK’nin 125'inci maddesine gir­ diğini kaydetmiştir. Savcı A ba­ cı, "Devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmı­ nı devlet idaresinden ayırmaya matuf bir eylem" olarak nitele­ diği, Ermeni teröristler olayı ne- deniyle sanık Levan Ekmekçi- yan’ın 125'inci madde uyarınca

ölüm cezasma çarptırılmasını

istemiştir. ,

Mahkeme heyeti daha sonra savunma ve son söz için sanığa söz verm iş E k m ek çiyan ise “ söyleyeceğim hiçbir şey yok” şeklinde konuşmuştur.

Askeri mahkeme daha sonra karar vermek üzere duruşmaya saat 22’ye kadar ara vermiştir.

Duruşma saat 22.00’de yeni­ den başlamış ve mahkeme heyeti sanığa ilişkin kararım açıklamış­ tır. Levan E k m ek çiy a n ’ın TCK’nin 125. maddesi uyarınca ölümle cezalandırılmasını karar­ laştıran mahkeme heyeti, sanık hakkında TCK ’nin 59. madde­ sinin uygulanmasına gerek ol­ madığını da kararında belirtmiş­ tir.

Sıkıyönetim Askerî Mahke- 1 mesi’nin oybirliği ile aldığı ka­ rarda davanm TC K ’nin 450. maddesinin 4-5 fıkraları uyarınca açılmış olmasına karşın, devlet topraklarından bir bölümünü ayırarak bağımsız devlet kurma fiiline uyan 3038 sayılı yasa ile 1 değişik 125. maddenin uygulan­ ması gerek tiğin i belirtm iştir. , Mahkeme heyeti aynca sanığın talebinin bulunmamasına rağ­ men hafifletici nedenlere ilişkin 59. madde hükümlerinin uygu- 1 anmasına ise “ takdiren gerek olmadığı” kararını vermiştir. ı

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

nan tek merkezde n bildirilen bifurkasyon stenti seri - si içinde en umut vereni Chevalie r ve arkadaş larına (7) a it olan olma sına rağmen 50 olguluk seride de birden

ğı vermiş olduğu muktezalarda; bilirkişiler farklı mahkemelere bilirkişilik hizmeti verse bile eğer ödeme tek vezneden gerçekleşiyorsa bilirkişilere yapılan

Yeni Türk Ticaret Kanunu ile birlikte 01.01.2013 tarihinden itibaren sermaye şirketlerinin muhasebe kayıtlarını ve finansal tablolarını, Türkiye Muhasebe

Data sayısının çok olduğu durumlarda her bir veriye yeni bir değişken tanımlamak ya da aynı verilerin tekrardan kullanılması durumlarında

Zanardelli Kanunu olarak da bilinen 1889 tarihli İtalyan Ceza Kanunu, 1890-1930 tarihleri arasında İtalya’da uygulanmış, birçok Avrupa ceza ka- nununun yanı sıra

(3) Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden,

Türk Ceza Kanunu düzenleyici eylemlerin ortaya çıkış biçimleri açısından incelendiğinde Tablo 2 de verilen sınıflarnave yapılar ortaya çıkmaktadır.Bu tabloda ayrıca

Üyeliği Açık üyeleri görmek için Açık üye kutusunu, Kap alı durumdaki üyeleri görebilmek için Kapalı kutucuğunu, her iki statüdeki üyeleri görmek için ise iki