SAYFA
14
CUMHURİYET
KULTUR
kultur@cumhuriyet.com.tr
Fakir Baykurt’un yazınsal eğiliminin çıkış noktası tanıklık ve bilinçlilik durumuydu
O nurlu b ir yaşam dan b ize kalan
Jt
^ ik ir Baykurt
yazma ve eğitime
adanmış 70 yıllık
ömrüyle iyinin,
güzelin, doğrunun
yanında,
haksızlıkların
karşısında oldu.
D
Öğretmen Fakir Baykurt 1967 yılında Dinar'da öğrencilerle.
'eğişimin,
yenileşmenin,
çağdaşlaşma
bilincinin yanında
yer aldı. Her bir
eylemi ile
aydınlanmanın
ışığını sundu
bizlere. Onurlu
bir yaşamdan
bizlere o ışığın
yansılan kaldı.
Çağdaş Türk
edebiyatının
soyağacında yer
alan büyük
edebiyatçı
ardında 50 yapıt
bıraktı.
FERİDUN A N D A Ç _________________ Fakir Bavkurt’tan, onun edebiyatımızdaki yerin den söz edilecek olduğunda; Sartre’ın şu sözleri gelir hep usuma: “Bağlanmış yazar sözün bir eylem okluğunu bilir: Ortaya koymanın değiştirmek anla mına geldiğini ve bir şeyin üstündeki örtülerin an cak değiştirmek istediğimiz zaman kaldırılıp atıla bileceğini de.”Baykurt’un edebiyatımızdaki yerine/etkinliğine göz attığımızda; Sartre’ın bu sözleriyle özetlenebi lecek bir yanı olduğunu düşünüyorum.
Baykurt, bağlanmış bir yazardır: Sözün eylem olduğunu bilir; ortaya koydukları ile değiştirmek is tenilenlerin, değişmesi gerekenlerin neler olabile ceğini sergiler. Yazdıklarıyla kırsal kesim insanının yaşamının üstündeki örtüleri kaldırıp atar. Tanıklık ettiği gerçekler yazınımıza ilk kez bu denli ‘sahici’ biçimde giriyordu. Daha ilk romanı Yılanların Öcü ile ilgi ve tepki odağı haline gelmesinin özünde bu yatar.
1950’li yıllarda yazın ortamımıza girdiğinde. Yı lanların Öcü ile farklı bir gerçekçilik anlayışı geti rir.
Edebiyatımıza o güne değin Nabizâde Nâzım’m Karabibik'i, Refik Halit Karay'ın Memleket Hikâ yeleri. Ebubekir Hazım Tepevran’m Küçük Paşa’sı, Yakııp Kadri’nin Yaban’ı ile giren “köylü ve köy ger çeği”™ Baykurt, dıştan/iızaktan biri olarak değil; için den çıkan bir yazar olarak yansıtır.
G eçişlcr süreci yazarlığını belirledi
1950’li yıllar, edebiyatımızda toplumsallaşma hareketinin en uç noktaya geldiği dönemdir. Saba hattin Ali. Şarpim Kocagöz, Kemal Bilbaşar, Orhan Kemal. Yaşar Kemal, Baykurt’un yazın ikliminin önünde, yam başında olan yazarlardır.
Bu süreçte onu yetiştiren, yazıya yönelten koşul lar önemlidir.
Haşan Ali Yücel; Baykurt’un yazınımıza adım attığı günlerde yazdığı; “Türk Edebiyatına Kendi Giren Köylü” adlı yazısında şunları yazmaktadır: "Eski köycülük tecrübelerinin, ferdi ve nazari köye gidelim tavsiyelerinin tutmasından sonra, ışığa su samış köylü çocuğunu devlet eli ile insan kaynağına kavuşturan Köy Enstitüleri, artık aydın yetişkinle rini toplum hay ahmızın ön saflarına itmektedir. Mah mut Makal oradan. Yedi kere basılan kitabı yedi di le çevrildi. Yaşar Kemal orada okumadı, ama o da köylülüğünü değiştirmeyen hayatı ile orah sayılabi lir. Fakir Bavkurt da ilk fevzini bu ata ocağından al dı.”
Cumhuriyet Türkiyesi’nin kuruluşunda aydın lanma düşüncesinin yaygınlık kazanması için oluş turulan kurumlarda yetişen Baykurt; bilinçlilik yo lunu burada bulmuştur. O yol alış sürecini kendisi şöyle dile getirecektir:
‘•Dikenlerin arasından çıkıp gelmiş bir yazarım ben. Yüzyıllarca karanlıkta bırakılmış köylerin birinden. Akçaköy’denim. Ailem yoksuldu. Kır bayır kırk iki dönüm toprağımız vardı. Birkaç yerde anlattım, anam babam okuıııa-yazma bilmiyordu. Köyümü ze geçten geç açılan ilkokul yalnızca üç sınıflıydı. Evimizde bir tek kitap yoktu. Cumhuriyet beni gö türdü. açtığı Köy Enstitüsü’nde eğitti, öğretmen yap tı; elime kalem verdi, yurdun yazarları arasına kat- b. Şimdi düşünüy orum, y okluktan geliy orum.” (Ben
li Yazılar, s. 11, 1998, Papirüs Yay.)
Yazıya yönelişinde “feyz alınan” eğitim, düşün, yazın ortamının etkisi yadsınamaz. Burada uç ve ren yazınsal eylemi onu ilk kaynağa; yaşama/yetiş- me yurduna döndürür. Eylemselleşen ilk sözleri oradan gelir. İçinden çıktığı ortamı; yaşadığı, tanık olduğu durumları yazmak edindiği bilincin sorum luluğunu yükler ona.
Baykurt’un yazınsal eyleminin çıkış noktasında iki önemli yan vardır: tiki, köy kökenli oluşunun ge tirdiği “tanıklık”; diğeri ise bu sınırları aşma son rasında edinilen “bilinçlik” durumudur.
Bilinçlilik durumu, Baykurt’un yazmsal/düşüıı- sel gelişimini başlıbaşma etkilediği gibi; aydın ol ma sorumluluğunu da ateşlemiştir sürekli. Onu, eği tim alanında eylem insanı kılan biryandırbu da. Top lumsal eylemini her iki kulvarda sürdürür. Yazarlı ğı eğitimciliğini etkilemiş, eğitimciliği de yazarlı ğını geliştirmiştir.
“Neden yazıyor” sorusu yerine; “neyi, nasıl yazı yor” sorusuna bakılmasını getirmiştir. Baykurt. Bel ki de. onu, kuşağı yazarları içinde ayırıcı kılan en belirgin yanlardan biridir bu.
Uyanışı, başkaldırıyı, direnmeyi, çözülme ve gö
çüşü değişim odaklarındaki durumların gerçekli ğiyle anlattı. İnsanlığın ve toplumun bu sürükleniş çizgisini yansıtması önemlidir. Bunun ardında Tür kiye’nin yapısal değişimini görürüz. Geçişler süre ci Baykurt’un yazarlık çizgisinin belirleyici yanla rındandır.
Yeni bir dil yaratmak kavgısmdavdı
Köyden çıkarak kente ulaşan; donanımıyla yazın sal, düşünsel etkinliğini burada sürdüren Baykurt; kent insanının yapabileceği (belki de ancak ütopik romanlarda rastlanabilen) uğraşılan üstlenir, bir çok zorluğu göğüsler.
1948’de İsparta Gönen Köy Enstitüsü’nü bitire rek öğretmenliğe başlar. Kavacık, Dereköy’de ilko kul öğretmenliği yapar. ) 953’te Gazi Eğitim Ensti tüsü’nü bitirir. Ardından Konya’da, Sıvas-Hafik’te, Artvin-Şavşat’ta çalışır. 1958’de Yılanların Öcü ro manıyla Yunus Nadi Yarışması’ndabaşarı kazanın ca, 1959 Ekimi’nde merkeze alınır. Yazma girişi mi, toplumun üzerindeki örtüleri kaldırma eylemi cezalandırılır. Bunu, kendisi de şöyle dile getirecek tir: “Yönetim, çalıştırdığı bir öğretmeni ancak mes leksel eylemlerinden, kusurlarından dolayı cezalan
60. yılında sevgili Fakir Bay k u rt’a
FAKİR ÖĞRETM EN Fakir öğretmenim fakir yirmisinde altmışında elinde hep ak tebeşir kara tahtalar önünde yazar durur şıkır şıkır kara bilinçlere karşı dost elinden güneş ışır Fakir öğretmenim fakir sürgününde kıyımında boyun bükmeden savaşır yobazın taş yağmurunda güneş yürekle konuşur zorbaların mahpusunda umut ekmeği pişirir Fakir öğretmenim fakir yurtiçinde yurtdışında emekçi halkı düşünür gecesinde gündüzünde yorulmak bilmez çalışır dünya ‘onuncu köy’ünde ‘bir uzun yolcu’ dolaşır Fakir öğretmenim fakir sevgili halkı gönlünde öykülerle romanlarla şiirlerle yürekleşir onur dolu erdem yüklü bilgece ölümsüzleşir yüce türkiye gülüştü
YAŞAR MİRAÇ *Almanya’nın Duisburg kentinde
kutlanan 60. yaş gününde yazılmıştır.
dırabilecek iken, ben sadece savcüann ve yargıçla rın karışacağı yazılarımdan dolayı cezalandırıldım. Bütün meslek yaşamımda hep böyle sürdü.”
Yukarıda, Baykurt’un, bağlanmanın yazarı oldu ğunu söylemiştim. Onun bu bağlanışı, edebiyatta “halkçı ve devrimci” tavımı sürekli kılar. Bu anla yışın bir görev olduğu bilincindedir.
Baykurt’un dilsel çabası yazınsal uğraşısının en temel yanlarındandır. Yazının bir dil uğraşı olduğu nun bilincindedir. Yeni bir dil yaratmak kaygısını hep öncelemiştir. Bu anlamda düzyazının gelişiminde önemli bir adım atmış yazarlanmızdandır. Roman larında, öykülerinde, denemelerinde Türkçenin en gelişmiş kullanım biçimlerini buluruz.
Fakir Baykurt; yazma ve eğitime adanmış 70 yıl lık ömrüyle: iyinin, güzelin, doğrunun yanında, hak sızlıkların karşısında oldu. Değişimin, yenileşme nin, çağdaşlaşma bilincinin yanında yer aldı. Her bir eylemi ile aydınlanmanın ışığını sundu bizlere. Onurlu bir yaşamdan bizlere o ışığın yansıları kal dı. Ardında bıraktığı 50 yapıtıyla, çağdaş Türk ede biyatının soyağacında her dem sevgi ve saygıyla anılacak bir büyük edebiyatçıya, bu ayrılığın, son bakış olmamasını dileyerek...
sınıf aydın ve eylem adamıydı
Baykurt’un Yılanların Öcü adlı yapıtı 1% 2’de Metin Erksan tarafından beyazperdeye aktarılmış, kırsal kesimin gerçek lerini gözler önüne serdiği için sansüre takılınca. Cum hurbaşkanı Cemal GürsePin özel izniyle gösterime girmişti.
Birinci
VEDAT GÜNYOL - Fakir i 17 ya şındayken tanıdım. Öykülerini gönde riyordu bana. Ve bir gün ondan bir mek tup geldi. İzmir’e Samim Kocagöz’e git miş; İzmir’in ne kadar güzel olduğunu ve İstanbul’un da çok güzel olduğunu söylediklerini yazıyordu mektubunda. Bu, aslında ‘Beni İstanbul’a çağırın’ de mekti. Çağırdım, 15 gün kaldı bizimle. Ondan sonra çok iyi dost olduk. Ben Fakir-in değerini o yaşta keşfettim, çok yakın dostum oldu. İki ay önce buraday dı, birlikte güldük, yedik, konuştuk... Köy Enstitüleri’ne hayranım. O da Köy Enstitüleri’nin yetiştirdiği en önemli isimlerden biriydi. Bizi edebiyatın dışın da birleştiren önemli noktalardan biri dir Köy Enstitüleri... Yılanların Öcü ro manından itibaren çok güzel eserler ver di edebiyata. O, birinci sınıf bir aydın dı. Çok üzgünüm.
MEMET FUAT - Fakir Baykurt çok çetin koşullar altında yaşayan Anadolu insanlarının arasından çıkmış olan, ze hir zemberek bir görgüye, kolay edini- lemeyecek bir yaşantı birikimine daya narak düşünen bir yazanmızdı. Ayrıca özverili, çok saygın bir eylem adamıy dı. Yazar olarak titizliğine, yazdıkları karşısında hiç gevşemeyen eleştirel tav rına şaşkınlıkla bakardım. Bu, eylem adamı yazarlarda pek görülmeyen bir özelliktir. Yakınlarına, sevenlerine, bü tün ilerici öğretmenlere baş sağlığı di lerim.
FETHİ NACİ - Fakir Baykurt, köy gerçeklerini, köy insanını, köydeki de ğişimi ustalıkla anlatmış bir romancı. O pek sevdiğim Kaplumbağalar romanın da Türk köylüsünün yaratıcı gücünü ne güzel anlatır. Fakir, ayrıca, öğretmenle rin sendikal birliğini gerçekleştirmek için mücadele etmiştir, Türkiye Öğret menler Sendikası’nın oluşumunda bü yük emeği vardır. Çok üzüldüm ölümü ne.
OSMAN ŞAHİN - Hepimizin başı sağ olsun. Kendisini yaratmasını bilen bir in sandı Fakir Baykurt. Kendini yaratan bir insandı. Büyük acılar, yoksulluklar çekmesine karşın her zaman onurunu ko rumasını bilmiş ender aydınlarımızdan biriydi. Anadolu'da ve dünyada hangi coğrafyaya giderse gitsin oradan öykü, roman, şiir konuları çıkarmış ve bunla rı büyük bir başarıyla yazmasını bilmiş ti. Çok çalışkan yazarlanmızdandı. Ana dolu köylüsünün en büyük dostuydu. Büyük bir söylevci ve yöneticiydi. Ve
yakından tanıdığım, çok sıcak, asla ken dini büyük görmeyen, alabildiğine de rinliği olan çok kültürlü bir insandı. Depremden sonra ve bu ölümlerle acı yı çeke çeke bitiremedik.
NEZİHE MERİÇ - Sevgili Fakir, gü le güle git. Irazca Ana’yı çok severim bilirsin. Benden ona çok selam söyle. O rada kulaklarımı çınlatın, olur mu? Kitapların bu yanda bizimle, bizim sev gilerimizde orada seninle. Bunu biliyor sun. için rahattır. Hoşçakal.
PERİDE CELAL- Gerçekten çok üz günüm. Fakir Baykurt’u çok gençken tanımıştım. O genç hali gözümün önün den hiç gitmiyor. Kendini yetiştirmiş, in sanları seven, Köy Enstitüleri’nin ver diği saflığı kaybetmemiş büyük bir ya zardı. Çok sevdiğim biriydi. Yaşasaydı, daha çok verimli olacaktı.
ADALET AĞAOĞLU - Değerli, ça lışkan bir yazanm ızı kaybettik, tyi bir
arkadaşım, güvendiğim dostumdu; en ka labalık yolda kendisi olabilen bir yaza rı mızdır Fakir Baykurt.
Birden ortaya çıkan şu kötü hastalık çok hızlı ilerledi. Daha geçen ay Fa- kir’in ‘Özyaşam’ kitabının birinci cildi ni okuyordum. Tıpkı onunla konuşur gibiydim, bana çocukluğunu anlatıyor du. Hastalık haberi geldi, Özyaşam ki tabının ikinci cildi ‘Köy Enstitiilü Dcli- kanlı’ya geçemeden. Yine onun fakir çocukluğundan bu yana sabırla, adım adım yol alıp gelecekti; gele gele şu ölüm haberi geldi. Yeni birdeprem : Yaz başında birlikte İzm ir’de Can Yücel’i görmeye gitmiştik. Özgürlük ve daya nışma yolunda her zaman çok çalışmış tır. Çalışabilmekten çok mutlu görünü yordu. Dayanışarak lzmirbuluşmamız- da. bundan önceki görüşlerimde biraz cık solmuş umudu, geleceğin güzelliği ne inancı canlanmıştı sanki.
Romanlarında, hikâyelerinde ve bu son çalışması Özyaşam öykülerinde, ya rma toplumumuzun 1950-80 arası köy lülük ve göçerlik hayatından zengin ta nıklıklar bıraktı. Bildiğini, gördüğünü açık bir dille en iyi biçimde yazdı. G ör mekle göstermekle yetinmedi; anlama ya çalıştı; toplum-birey ilişkisini gözden kaçırdığını düşünmüş, bana biraz şaka yollu “Almanya'ya bildiğimin ötesini an lamaya gideceğim” demişti. Anlam ak ta yol alabilmek için göçmüştü, kendi sı nırlanın da ‘Köşe bucak Anadolu’dan öte lere taşımak için.
Fakir Ankara’da, burda, yayınevinde, hatta Almanya’da hep yakınımda oldu. Kendisi kadar bütün aile üyeleri de ya kın dostlanm. Onların ve hepimizin ba şı sağolsun.
SOFU TUĞRUL- Gazeteden Yazıiş- leri Müdürü Ömer Ağabey (Ömer Sa mi Coşar) aradı. Konya muhabiriyim. Ge
nelde haber yazdırmak için gazeteyi biz ararız. Yazıişleri müdürünün beni ara ması ne ola ki? Ö bür uçta Coşar’ın ar go kokan, sert, babacan sesi:
“Fakir Baykurt diye biri Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandı. Adı neydi yahu? Dur.‘Yılanların Ö cü’ imiş. Fakir orada asker, ara bul bu adamı, romanı nın birincilik kazandığım söyle.”
O yıllarda Konya, 2. Ordu merkezi. Bir yığın birlik var. Yedeksubay Fakir Baykurt, tam anlam ıyla sarı çizm eli M ehmet Ağa. Tanıdık subayları bul dum, onlar sağa sola telefon ettiler. Bir kaç saat sonra Fakir’in kıtasına, oradan da ev adresine ulaştık. Akşam olmuş, evi Meram yolu üzerinde. Kapı açıldığın da, çok küçük olduğu belli olan evinin, donuk bir ışıkla aydınlanan -galiba- tek odasında bir yanda yer yatağı, ortada yer sofrası, yanında gepegenç incecik bir kadınla ilk kez tanıdım Fakiri... Yeni ev liymiş, üzerinde asker pantolonu, sır tında gömlek. Kendisine Yunus Nadi armağanını kazandığını söylediğimde gözlerinin dolduğunu anımsıyorum. Bu tanışma sonradan arkadaşlığa, köklü bir dostluğa dönüştü geçen yıllarda.
ATAOL BEHRAMOĞLU - Fakir Baykurt yoksul bir köylü çocuğu olarak başladığı yaşama dünya ölçüsünde bü yük bir yazar olarak veda etti. Onun ba şarısında kendi kişisel yeteneği kadar Köy Enstitülerinin de etken olduğu kuşkusuz dur. Bu okullar, ülkemize nice seçkin ya zar ve aydın kazandırdı. Edebiyatımızın hiçbir zaman unutulmayacak ustası, hal kımızın büyük yazan Fakir Baykurt’u ölümsüzlüğe uğurlarken onun anısına gösterilecek en büyük saygının Köy Enstitüleri türünde eğitim kuramlarının bir kez daha yaşama geçirilmesi için ça ba harcamak olduğunu düşünüyorum.
METİN DEMİRTAŞ - Arada, Alman y a’daki dostlarımız telefon ediyor, du rumunu bildiriyorlardı. Fakir Ağabey bizleri alıştıra alıştıra ayrıldı aramızdan. Yitirdiğimiz insan, yazın dünyamızın bir ustası, bir eğitimci, bir örgütçü, bir devrimcidir. Halkından yana namuslu bir yazar olmanın bedeli kendisine fazlasıy la ödetilmiştir. Kendisi de bu bedeli se ve seve ödemiştir. 1960 yılında Rize Derepazarı Fıçıcılar köyünde yedeksu bay öğretmenlik görevimi yaparken iki romanı elimin altındaydı. Aydınlanmam da, yazın beğenimin oluşmasında payı ve yeri vardır. Irazca Ana, Kır Abbas yas tadır.
İstanbul Şehir üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi