13 KASIM 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET
T7-
Şj&Ç&Ş
KULTUR
kultur@cumhuriyet.com.tr
18. İstanbul Kitap FuarTnın onur konuğu Prof. Server Tanilli’nin ödül töreni konuşması
‘Aydınlanma ,nm baynığıyukselmeli’
B
yıl “ onur konuğu”olarak bir edebiyatçı ya da sanatçı yerine, bir bilim
adamı olarak beni yeğlemiş olmanızı, ben salt kişisel, yani kendimle
başlayıp biten bir olgu olarak almadım. Sizler, bunu yaparken inanıyorum
ki, benim şahsımda, bu ülkenin yaşamında - zaman zaman unutulsa da pek
saygın bir yeri olan bilimi ve bilim adamlarını da onurlandırmak istediniz.
X lerlem eye inanılmıyor; sosyal adalet ölçüt olarak alınmıyor; “ ideolojiler öldü”
denilerek insanlığın önüne güdük, renksiz-kokusuz bir yol çizilmektedir. İnsanlığın en
büyük zenginliklerinden biri olan “kültürel çeşitlilik” tehlikededir; bir sıradanlaşma,
bir Amerikanlaşma tehdidi önündeyiz... İşte böylesi bir ortamda, Aydınlanma’nın
bayrağını -düşmanlarına karşı- hep yükseltmek, güncel bir görevdir de.
Melih Cevdet
Anday’m
mektubu
4
Sayın Server Tanilli,
memlekette
bulunduğunuz şu sırada, sizin
ruh durumunuz kadar, sizi
sevenlerin, okurlarınızın,
hayranlarınızın sıcak ve
samimi duygulan da merak
ve heyecan konusudur.
18
yıl
sonra memlekete geldiğiniz
şu anda düşündüklerinizi
tahmin edebiliyorum. Sizi
Strasbourg’un onca
samimiyetle karşılamasına
karşın, kolay mıdır bunca yıl
memleketten bunca ayn
kalmak ve bütün başınızdan
geçenleri bir bir
hatırlamamak! Ama siz,
Server Tanilli, bunca acılann
hakkından geldiğiniz gibi, bu
gerçekleri de yendiniz. Size
bir kahramana bakar gibi
bakmışımdır, hâlâ da öyle
bakıyorum. Aydınlanman
kişiliğiniz hepimize güç
vermektedir. Kalın sağlıcakla
aziz Server Tanilli! Bu güzel
gecenizde bulunamadığımız
için üzgünüz. Suna ile ben sizi
kucaklıyoruz efendim.
Melih ve Suna Anday
için çalışalım. Bu hedefin, Türkiye’de Aydmlan- ma’nın amaçlarından biri olduğunu da unutmayalım. İçinde bulunduğumuz yıllar, siyasal iktidarlar için ol duğu kadar aydınlar bakımından da pek önemlidir: Akla ve bilime inanmanın; yurtsever olmanın; daha sı, dürüst olmanın, kaypaklığa pay vermemenin ge reğini yerine getirmelidir onlar. Ülkemizde bilim adamları, bu söylediklerime gönülden inanmış insan lardır ve eğer düşmanlıkla, şiddet ve cinayetlerle kar şılaşıyorlarsa bir nedeni budur. Ve ben, o bilim ca miasına mensup olmakla gurur duyarım.
İşte, 1999 İstanbul Fuarı, bir tarihsel dönüm nok tasında, bize gerek dünyamız, gerek ülkemiz için ya şamsal olan bu sorunları gündeme getirmek ve tar tışmak olanağını sağlamıştır. Kendi hesabıma, onla rı dile getirmekte başarılı oldumsa ne mutlu bana. Ba na ayrıca verdiğiniz bir önemli şey şudur: Ömrüm boyunca korkusuz yaşadım; beni, şimdi daha da kor kusuz kılmış bulunuyorsunuz. Size ve bütün TÜ- YAP çalışanlarına gönülden teşekkür ederim. Bura ya kadar gelerek bu salonu dolduran şu seçkin insan ların varlığından da cesaret alarak söyleyeceklerimi söyledim. Onları da, sonsuz bir sevgi ve saygıyla se lamlıyorum.”
ğını -düşmanlarına karşı- hep yükseltmek, güncel bir görevdir de. Fuar, bu eylemi bütün canlılığıyla sür dürüyor ve tarihsel bir hizmette bulunuyor.
★★★
Ne var ki, 1950’lerle beraber, o eserin önüne -ba na sorarsanız- bir “karşı devrim” dikilmiş; bütün bir yarım yüzyılı çarçur etmiş ve Türkiye’yi bir sorun lar bataklığı içine çekmiştir. Yeni bir yüzyılın eşiğin de, içinde bulunduğumuz tablo iyi değildir; ve ülke yi yıllardan beri yönetmiş bir sınıf ve onun politika cıları adına utanılacak niteliktedir.
İşte yeni bir yüzyıla girerken bizi bekleyen görev lerden biri, önce bu utanç tablosunu yok etmek; ve sonra da, DevrimciCumhuriyet’i yeniden ayakları üs tüne dikmektir: Eğitimi akılcı ve laik temeller üze rinde, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” kuşaklar ye tiştirmek için silbaştan kurarak; kalkınmayı, bütün bir emekçi halkın yararına planlamaya bağlayarak, devleti de hukuk ve insan haklarıyla donatarak ge leceği kurtarmaktır. Bugün içinde çırpındığımız so runların hiçbiri çözülmez nitelikte değildir. Ama bü tün bunları çözecek ve çözebilecek olanlar da “ile
rici ve demokrat iktidarlardır; yolları onlara açmak Kültür Servisi-TÜ YAP 18. İstanbul Kitap Fuan’nın
bu yılki onur konuğu Prof. Server Tanilli ödül töre ninde yaptığı konuşmada “Yeni Bir Bin Y ılın Eşiğin
de Türkiye’de Aydınlanmadın önemine değinerek
konunun tüm dünyayı ilgilendirdiğini vurguladı. Dostlan, eski öğrencileri ve okuyucularının yoğun ilgisiyle karşılaşan Tanilli, eğitimi akılcı ve laik te meller üzerine kurarak, “fikri hür, irfanı hür, vicda
nı hür” kuşaklar yetiştirilmesi gerektiğinin altını çiz
di.
Ödül töreninde bulunamayan Melih Cevdet Anday ise 18 yıl aradan sonra ülkesine gelen Server Tanil- li’ye bir mektup gönderdi.
Prof. Server Tanilli yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bu akşam, şu seçkin topluluğun önünde, izin ve riniz bir çift söz de ben edeyim. Önce sizin ve Sayın
İlhan Selçuk'un -beni pek onurlandıran- sözlerinize
teşekkür ederim; bu duygulanış ve teşekkür, Sayın
Melih Cevdet Anday ’¡n mektubu ile Sayın Deniz Ka- Yukçuoğlu'nun sözleri içindir de. Onlara gerçekten
layık olmayı pek isterdim.
Yöneticisi olduğunuzTÜYAP’ın, İstanbul’un, gi derek ülkemizin kültür yaşamında oynadığı rolü hep takdirle izlemişimdir. Her yıl bu vakitlerde, on bin lerce okuru kitaplarla buluşturmak, yurtiçinden ve dışından çağrılı yazar ve sanatçılarla tanıştırmak, en ilginç konularda düzenlenmiş panellerin ve söyleşi lerin izleyicisi yapıp tartışmalara katmak ve bütün bunları, yıllar boyu sekmeden, sektirmeden uygula yıp gelenekselleştirmek; bu kentin ve yurdun kültür yaşamına yapılabilecek en güzel katkılardan biri ol sa gerek. Buradan kalkarak diyeceğim ki, asıl ödül lendirilmesi gerekenler, bu eylemlerin ısrarlı örgüt- leyicileri olarak sîzlersiniz.
★ ★★
Sizi ve başında bulunduğunuz örgütü burada say gıyla selamlıyorum.
Bir geleneğiniz de şu: Her yıl bir yazan “onur ko
nuğu” olarak seçiyorsunuz. Bugüne değin, birçok de
ğerli yazar sizin bu anlamlı ilginize mazhar oldu. O mazhariyeti bu yıl ben de tadıyorum. Şu anda kadın lı erkekli, yazarlı çizerli ve sanatçılı pek saygın bir topluluğun huzurunda bulunmanın -anlatılmaz- mut luluğu içindeyim. Bir hafta boyu da binlerce izleyi ci ve okurla yüzyüze gelmenin sevincini yaşayaca ğım; zaten yaşamaya başladım da. Benim ayrıca bir şansım da var: Buraya gelişim, ülkelerinin kültürle-
Ihar mümtaz birer veri olan Bulgaristan’dan Lnbo- nir Levtchev'in, Yunanistan’dan TakisTheodoropu- los ’un, İtalya’dan CristinaComencim nin, Almanya’dan Marianne Sparr’ m, Fransa’dan Tahir Ben Jellun ’un,
Jacques Lacarriére’in, Christine Delphy’nin, Daniel
Pennac’ın. Jean Claude Kebapçivan’m çağrılı ol
dukları bir sıraya rastladı. Bu aziz konuklarla aynı eylemde bulunmaktan onur duyuyor; onları, kendi adıma da-yürekten selamlıyor ve kendilerine “Hoş-
geldiniz” diyorum.
Burada önemli bir noktanın üzerinde durmak is terim: Bu yıl “onur konuğu "olarak bir edebiyatçı ya da sanatçı yerine, bir bilim adamı olarak beni yeğle miş olmanızı, ben salt kişisel, yani kendimle başla yıp biten bir olgu olarak almadım. Sizler. bunu ya parken inanıyorum ki, benim şahsımda, bu ülkenin yaşamında - zaman zaman unutulsa da pek saygın bir yeri olan bilimi ve bilim adamlarını da onurlan dırmak istediniz. Yine-bunu yaparken, hiç kuşkum yok. büyük Atatürk'ün “Hay atta en hakiki mürşit ilim
dir” sözlerini hatırladınız ve bir kez daha hatırlatmak
istediniz insanlara. Böylece, bu yılki fuar ve bu ak şamki tören, en başta o büyük insana yapılmış bir ta zim anlamı da taşıyor. Zaten siz de bu yılki fuarın fikri teması olarak “Yeni Bir Bin Y ılın Eşiğinde Tür
kiye’de Aydınlanma”yı seçmişsiniz ki pek isabetli
dir.
Konu, bütün dünyayı ilgilendirdiği gibi bizi daha da yakından ilgilendiriyor.
Konu, evet bütün dünyayı ilgilendiriyor: Çünkü 20. yüzyıl hiç de iyi bitmiyor, iki korkunç dünya sava şının arkasından savaşlann durup durup başladığı; te rörün, emik temizlemenin insanlığın vicdanını rahat sız ettiği; kökdendinciliğin, şoven milliyetçiliğin kol gezdiği; dahası, “tüketim toplumu” anlayışına bağ lanmış bir teknik gelişmenin doğayı kirlettiği, bunun sonucu olarak dünyamızın neredeyse elimizden çı kar olduğu yılları yaşıyoruz. İşler böyle giderse, biz- leri bir kaosun beklediğini söyleyen tarihçiler var.
Dahası var: iki kutuplu bir dünyadan tek kutuplu bir dünyaya geçtikten sonra, finans kapital, bütün dün yayı, bu kez elini kolunu sallaya sallaya sultası altı na almanın hesabı içindedir. Teknik atılım dünyayı küreselleştirirken, o “küreselleşme”, kapitalizmin ve emperyalizmin çıkarma da kullanılmak istenmekte, kavramlarla oynanmakta, bilinçler törpülenmektedir. Korkunç bir propaganda mekanizması bunun emri ne verilmiştir. Eğer Aydınlanma “özgürlük”, “iler
leme”, “insanın değerini temel olarak alma”, “peşin yargılan yıkma” demekse; “bütün insanlann mut luluğu” adına düşünülen bu kavramların tersine bir
gidiş vardır dünyamızda. Yeni peşin yargılar verili yor şimdi: İlerlemeye inanılmıyor; sosyal adalet öl çüt olarak alınmıyor; “ideolojiler öldii” denilerek in sanlığın önüne güdük, renksiz-kokusuz bir yol çizil mektedir. İnsanlığın en büyük zenginliklerinden bi ri olan “kültürel çeşitlilik” tehlikededir; bir sıradan laşma, bir Amerikanlaşma tehdidi önündeyiz. Aydın lanmanın en büyük zaferi olan “aklın öncülüğü”ne karşı ortaya dökülmüş akla karşı akımları da göz önüne getirirseniz, tehlikenin boyutlarını daha iyi görürsünüz.
İşte böylesi bir ortamda, Aydınlanma’nin bayra
T ah a T o ro s Arşivi