• Sonuç bulunamadı

Süheyl ü Nev-Bahar’ın gramatikal dizini

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Süheyl ü Nev-Bahar’ın gramatikal dizini"

Copied!
537
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

DİCLE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

SÜHEYL Ü NEV-BAHÁR’IN GRAMATİKAL DİZİNİ

YILMAZ AKDEMİR

TEZ DANIŞMANI

YRD. DOÇ. DR. FARUK GÖKÇE

DİYARBAKIR 2011

(2)

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

SÜHEYL Ü NEV-BAHÁR’IN GRAMATİKAL DİZİNİ

YILMAZ AKDEMİR

TEZ DANIŞMANI

YRD. DOÇ. DR. FARUK GÖKÇE

DİYARBAKIR 2011

(3)

ÖZET

Eski Anadolu Türkçesi eserlerinden Süheyl ü Nev-bahÀr 14. yüzyılın varlığı bilinen en önemli çeviri eserlerindendir. Eser Hoca Mesèud Bin Ahmed tarafından 1350 yılında Farsçadan Türkçeye çevrilmiştir. Bir aşk mesnevisi olan Süheyl ü Nev-bahÀr’ın ilk 1000 beyiti şairin yeğeni olan İzzeddin tarafından, geriye kalan beyitler ise Hoca Mesèud Bin Ahmed tarafından Türkçeye çevrilmiştir.

Eldeki çalışma Süheyl ü Nev-bahÀr’ın geniş bir gramatikal dizinini sunmaktadır. Bu çalışmada madde başlarının ek ve kök ayrıştırmalarının yanında anlamları ve kökenleri de verilmiştir. Çalışma, Cem Dilçin ve Semih Tezcan’ın yayınları esas alınarak hazırlanmıştır. Semih Tezcan yayınında önerilen maddeler bir kenarda bırıkalırsa Cem Dilçin’in yayımladığı eser üzerine herhangi bir anlam veya okuma önerisinde bulunulmamıştır.

(4)

ABSTRACT

Süheyl ü Nev-bahÀr is one of the translation books of fourteenth century which is written in Old Anatolian Turkish Language.It was translated from Persian to Turkish by Hodja Mesèud Bin Ahmed in 1350. Having been a love mathnawi, Süheyl ü Nev-bahÀr’s first 1000 verses was translated by İzzeddin who was the nephew of the poet and the rest was translated into Turkish by Hodja Mesèud Bin Ahmed.

This study presents a wide grammatical index of Süheyl ü Nev-bahÀr. In this study, the item appendixes and themes classifications are given as well as the meanings and roots.The study is primarily based on the studies of Cem Dilçin and Semih Tezcan. Leaving the adviced items from Semih Tezcan’s publication aside, we haven’t adviced on anything about meaning or reading about the publication of Cem Dilçin.

(5)

Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne

Bu çalışma jürimiz tarafından Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir.

(imza)

Başkan :……….

(Akademik Ünvanı, Adı-Soyadı )

(imza)

Üye :……….

(Akademik Ünvanı, Adı-Soyadı )

(imza)

Üye :……….

(Akademik Ünvanı, Adı-Soyadı )

(imza)

Üye :……….

(Akademik Ünvanı, Adı-Soyadı )

(imza)

Üye :……….

(Akademik Ünvanı, Adı-Soyadı ) Onay

Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.

İmza

………. Akademik Unvan, Adı Soyadı

Enstitü Müdürü (Mühür)

(6)

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ………vi

KISALTMALAR

………....vii

GİRİŞ

………....viii

1.

KONU

………...ix

1.1.

XIV. YÜZYIL MESNEVİLERİ

………ix

1.2.

SÜHEYL Ü NEV-BAHÁR HAKKINDA……….

x

1.3.

SÜHEYL Ü NEV-BAHÁR’IN KONUSU……….………

xi

1.4.

SÜHEYL Ü NEV-BAHÁR’IN NÜSHALARI……….….

xvi

1.5.

HOCA MES’UD BİN AHMET HAKKINDA………..

xvii

1.5.1 ESERLERİ….………...

xix

2.

YÖNTEM VE KAPSAM

………..xix

3.

YAZI ÇEVİRİ SİSTEMİ………..

...xxii

DİZİN………

1

SONUÇ……….513

(7)

ÖNSÖZ

Eski Anadolu Türkçesi eserlerinden Süheyl ü Nev-bahÀr 14. yüzyılın varlığı bilinen en önemli çeviri eserlerindendir. Süheyl ü Nev-bahÀr’ın Farsça orijinali elde bulunmamaktadır. Eser Hoca Mesèud Bin Ahmed tarafından 1350 yılında Farsçadan Türkçeye çevrilmiştir. Türk dili araştırmaları için önemli bir kaynak niteliği taşıyan Süheyl ü Nev-bahÀr 5600 beytin üzerinde olup aruzun “ŞehnÀme vezni” olarak bilinen fe’ûlün / fe’ûlün / fe’ûlün / fe’ûl kalıbıyla yazılmıştır. Bir aşk mesnevisi olan Süheyl ü Nev-bahÀr’ın ilk 1000 beyiti şairin yeğeni olan İzzeddin tarafından, geriye kalan beyitler ise kendisi tarafından Türkçeye çevrilmiştir.

Eldeki çalışmayı Süheyl ü Nev-bahÀr’ın gramatikal dizini olarak hazırladık. Bu çalışmada madde başlarının ek ve kök ayrıştırmalarının yanında anlamları ve kökenleri de verilmiştir. Çalışmayı Cem Dilçin’in Mes’ud bin Ahmed, Süheyl ü Nev-bahÀr, İnceleme-Metin-Sözlük, AKM. Yay. Ank. 1991 ve Semih Tezcan’ın Süheyl ü Nev-bahÀr Üzerine Notlar, Türk Dilleri Araştırmaları Dizisi : 6, Ankara, 1994 yayınlarını esas alarak hazırladık. Bu anlamda eldeki

çalışmada Semih Tezcan yayınında önerilen maddeler bir kenarda bırıkalırsa Cem Dilçin’in yayımladığı eser üzerine herhangi bir anlam veya okuma önerisinde bulunulmamıştır. Yaptığımız incelemenin Türk dili ve Eski Anadolu Türkçesi alanlarında çalışma yapmak isteyen araştırmacılara yardımcı olabilecek bir kaynak olmasını temenni ediyoruz.

Akademik hayatımızda ilk adım olan bu çalışmamızdaki hataların hoşgörü ile karşılanmasını ümid ediyoruz. Çalışmam sırasında kendisini her zaman hayırla yad edeceğim, benden desteğini, katkılarını, bilgisini ve engin hoşgörüsünü esirgemeyen değerli hocam sayın Yrd. Doç. Dr. Faruk Gökçe’ye sonsuz teşekkürlerimi saygıyla sunuyorum.

Yılmaz AKDEMİR Diyarbakır-2011

(8)

KISALTMALAR Ar. : Arapça

Ar. Far. : Arapça-Farsça Ar. Tür. : Arapça-Türkçe Çin. : Çince Far. : Farsça Far. Tür. : Farsça-Türkçe İ. : İsim Moğ. : Moğolca Rkm. : Rakam Yun. : Yunanca

[S.T.] : Semih Tezcan’ın önermeleri ve kitaptaki sayfa numarası

(9)
(10)

GİRİŞ

1.

KONU

1.1. XVI. YÜZYIL MESNEVİLERİ

14. Yüzyıl Anadolunun siyasal ve toplumsal açıdan karışık olduğu bir dönemdir. Yüzyılın başlarında, Selçuklu devletinin yerine, tarihe Anadolu Beylikleri olarak geçen, Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Germiyanoğulları, Osmanoğulları gibi adlarla Türk beylikleri kurulmuştur. Bu dönemde yazılmış mesneviler ister istemez bu devrin siyasal ve sosyal ortamından etkilenmişlerdir. Bu beyliklerin, Selçuklulardan devraldıkları topraklar üzerinde dil ve kültür açısından Arapçanın ve Farsçanın ağır baskısı kendini göstermektedir. Bununla birlikte, kurulan beyliklerin başkentlerinde yeni yeni kültür ve sanat çevreleri de oluşmaktadır. Selçuklular döneminde olduğu gibi bilim ve sanata önem vererek bilim adamlarını, şair ve yazarları koruma geleneği Anadolu beylerince de sürdürülmüştür. Ancak, Selçuklu hükümdarlarının tersine, İran ve Arap kültürüne yabancı olan Türkmen beyleri, şair ve yazarları Türkçe eserler vermeye, Arapçadan ve Farsçadan çeviriler yapmaya özendirmişlerdir.1

14. Yüzyılın ilk yarısında yazılmış birkaç yüz beyitlik dini, tasavvufi konulu mesnevilerin yanında, Gülşehri’nin Mantıku’t-Tayr’ı Aşık Paşa’nın Garìb-nÀme’si geniş hacimleri ve sağlam

yapılarıyla bu yüzyılın bir doruk noktası olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Yüzyılın ikinci yarısında beşeri aşk konulu büyük mesneviler arasında Hoca Mesèud Bin Ahmed’in Süheyl ü

Nev-bahÀr’ını görmekteyiz. Süheyl ü Nev-bahÀr 13. yüzyıldan beri etkisini sürdüren dini,

tasavvufi mesneviler dışında, aşk konulu mesnevilere öncülük etme ve ilk örnek olma özelliğini taşımaktadır. 14. Yüzyılın ikinci yarısında Süheyl ü Nev-bahÀr’la birlikte kısa aralıklarla sanat

değeri yüksek, geniş ve hacimli beş aşk mesnevisi yazılmıştır. Bunlardan ikincisi İran ve Arap edebiyatlarının klasik bir konusunu işleyen Fahri’nin Husrev ü Şìrìn’idir. Fahrì’den sonra 14.

yüzyılın beşeri aşk konulu üçüncü mesnevisi Şeyhoğlu MustafÀ’nın Hurşìd-nÀme’sidir. Dördüncü

mesnevi ise Mehmed’in yüzyılın sonlarına doğru yazdığı beşeri aşk konulu mesnevisidir. Beşinci ve son olarak da Ahmedì’nin yazmış olduğu Gül ü Husrev adlı mesnevisidir.

14. yüzyılda yazılmış mesneviler öz ve yapı bakımından ortak özelliklere sahiptirler. Bu mesneviler ilahi aşkı pek işlememiş, yoğun olarak beşeri aşk konusunu işlemekle beraber, tasavvufun mecazlarını da kullanarak dini-ahlaki görüşlere ve öğütlere de yer vermişlerdir.2 Bazı

1 Hasibe Mazıoğlu (1982), Eski Türk Edebiyatı, Türk Ansiklopedisi, c.xxxıı, fas. 256, Ankara, s. 88.

2 Harun Tolasa (1982), Türk Edebiyatı Anadolu Sahası Mesnevileri, Ege Üniv. Sosyal Bilimler Araştırmaları

(11)

mesneviler Farsçadan Türkçeye doğrudan çevrilmemiş asıl nüshaları göz önünde bulundurularak bazı ekleme ve değiştirmelerle genişletilmiştir.3 Bu mesnevilerde klasik mesnevi düzenine uyulmuş (Tevhìd, münÀcÀt, naèt, mièrÀciyye, medh-i çehÀr-yÀr-ı güzìn, sunulan kişiye medhiyye, sebeb-i teélìf, ÀgÀz-ı dÀstÀn, hÀtime) ve daha sonraki mesnevilerin de bu şekilde yazılmalarına öncülük etmiştir. Bu eserlerde aruz kalıpları kullanılmış, bazı sözcüklerin Türkçeye uydurulması için med ve zihaf gibi kusurlar yapılmış ancak genel itibariyle eserin vezin ve ahengi bozulmamıştır. Eserlerde kahramanların ağzından söylenmiş lirik gazeller de mevcuttur. Bir diğer ortak özellik eserlerde işlenen motiflerin de birbirine benzer olmasıdır. Bu mesnevilerde en dikkate değer özellik, dillerinin Arapça ve Farsça tamlamalardan oldukça arınmış ve sade bir Türkçe olmasıdır. Bunlar Eski Anadolu Türkçesinin bütün ses bilgisi, yapı bilgisi ve söz dizimi özelliklerini taşımalarının yanı sıra, bu dönemin yazı dilinin söz varlığını da en geniş ölçüde yansıtmaktadır.4

1.2. SÜHEYL Ü NEV-BAHÁR HAKKINDA

Türklerin İslamiyeti kabulüyle birlikte etkisini sürdüren dini, tasavvufi mesneviler dışında, aşk konulu mesnevilere öncülük etme ve ilk örnek olma özelliğini taşıyan Süheyl ü

Nev-bahÀr Hoca Mesèud Bin Ahmed tarafından Farsçadan Türkçeye çevrilmiş çeviri bir eserdir. Hoca

Mesèud’dan sonra Süheyl ü Nev-bahÀr yazmış bir şair olarak kaynaklarda Bihiştì’nin adını

görmekteyiz.5 II. BÀyezìd (1448-1512) zamanında sancak beyliği yapan Karışduran SüleymÀn Beg’dir. Bihiştì, II. BÀyezìd’in huzurunda uygunsuz bir harekette bulunduğu için padişahın hışmına uğrayarak İran’a kaçmıştır. Bir süre SultÀn Hüseyin Baykara’nın (1438-1507) yanında bulunan Bihiştì, burada MollÀ CÀmì (1414-1492) ve èAlì Şìr NevÀèì (1441-1501) ile görüşmüştür. Daha sonra onların şefaatiyle II. BÀyezìd tarafından affedilerek İstanbul’a dönmüştür.6 Bihiştì ’nin “sÀhib-i hamse” olduğu tezkirelerde, “ Hamse-i NizÀmì’yi bi’t-tamÀm Türkì’ye terceme itmişdür”7 “ cevÀb-ı Penc-genc’i vardur”8 sözleriyle belirtilmiştir. Latìfì de “ mezburun Türkì’de

hamsesi vardur VÀmık u èAzrÀ ve Yusuf u ZüleyhÀ ve Hüsn ü NigÀr ve Süheyl ü Nev-bahÀr ve Leylì vü Mecnun gibi” sözüyle hamsesindeki mesnevilerin adlarını vermiştir. Ne yazık ki, Bihiştì’nin hamsesi bugün elimizde yoktur. Ancak hamseyi oluşturan mesnevilerden elimizde bugün sadece Leylì vü Mecnun vardır.9 Öte yandan Süheyl ü Nev-bahÀr’ın asıl şairi

bilinmediğinden ve eserin Farsça orijinali elde bulunmadığından Hoca Mes’ud’un çeviri sırasında

3 Hasibe Mazıoğlu (1982), Eski Türk Edebiyatı, Türk Ansiklopedisi, c.xxxıı, fas. 256, Ankara, s. 92.

4 Cem Dilçin (1991), Mesèud bin Ahmed, Süheyl ü Nev-bahÀr, İnceleme-Metin-Sözlük, AKM. Yay. Ank. s. 5-6. 5 a.g.e., s. 60.

6 Agah Sırrı Levend (1959), Arap, Fars ve Türk Edebiyatında LeylÀ ve Mecnun HikÀyesi, Türkiye İş Bankası

Yayınları, Ankara, s. 148; Faruk K. Timurtaş (1981), Tarih İçinde Türk Edebiyatı, VilÀyet Yayınları, İstanbul, s. 185.

7

Günay Kut (1978), Heşt Bihişt, The Tezkire by Sehì Beg, Sources of Oriental Languages and Literatures 5, Edited by Şinasi Tekin-Gönül Alpay Tekin, Harvard, s. 245.

8 Mehmed RiyÀzì, RiyÀzü’ş-ŞuèarÀ, Millet Ktp. Ty. No. 765, s. 39a-39b.

9 Agah Sırrı Levend (1959), Arap, Fars ve Türk Edebiyatında LeylÀ ve Mecnun HikÀyesi, Türkiye İş Bankası

(12)

eserin aslına ne ölçüde sadık kaldığı belli değildir. Süheyl ü Nev-bahÀr’ın Berlin Devlet Kütüphanesi’nde bulunan en eski tarihli yazma nüshası harekeli olup J.H. Mordtman tarafından 1925 yılında Almanya’da tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır (Mordthmann, Suheil und NevbahÀr,

Hannover 1925). Ayrıca, eser üzerinde iki ayrı doktora çalışması yapılmış olup her iki çalışma da basılmıştır. Tahsin Banguoğlu, doktora çalısmasında eseri dil yönünden incelemis ve bu çalısma 1938’de Almanya’da Leipzig’de yayımlanmıştır (Tahsin Banguoglu, Altosmanische Sprachstudien zu Süheyl ü Nev-bahÀr, Breslau 1938). Bu eser Süheyl ü Nev-bahÀr üzerine

yapılan ilk gramer çalışmasıdır ve Almanca olarak yayımlanmıştır. İkinci doktora çalışması ise Cem Dilçin tarafından yapılmıştır. Cem Dilçin Süheyl ü Nev-bahâr’ın yeni yazıya çevirisini vermiş ve eseri edebi yönden incelemiştir. Bu çalışma da yayımlanmıştır (Cem Dilçin, Mesèud

bin Ahmed, Süheyl ü Nev-bahÀr, İnceleme-Metin-Sözlük, AKM. Yay. Ank. 1991)

1.3 SÜHEYL Ü NEV-BAHÁR’IN KONUSU

Konu: Hikaye, baştan 371 beyti tevhit, na’at, dört halife için na’at, der-hikmet ve nasihat ile sebeb-i teliften oluşmaktadır. Mesnevi, Yemen padişahı Bahr’ın oğlu Süheyl ile Çin fağfûrunun kızı nev-bahÀr arasında geçen aşkı konu edinmektedir.

Yemen padişahı, çok akıllı, zengin bir padişahtır. Devleti ile ün salmıştır. Sarayında kırk karısı (avret), iki yüz tane cariyesi (karavaş) bulunmaktadır. Çocuğu olmadığı için çok üzgündür. Malını mülkünü dağıtmaya başlar ve onlardan Allah’ın ona çocuk vermesi için dua etmelerini ister.

Padişahın bir oğlu olur ve adını Süheyl koyar. Süheyl yedi yaşına gelinceye kadar her ilmi öğrenir. Bahr, vezirlerden birinin tavsiyesi ile tahtını oğluna bırakır. Daha sonra da kırk hazinesini oğluna bağışlar. Şah bir gün atasının verdiği hazineyi görmek ister. Anahtarla kapıları açar ve içindekileri görür. Fakat bir tanesinin kapısının anahtarı yoktur. Atası bir gün hamama gidince anahtarı alır ve oradaki bir kişiye de ‘’babam anahtarı ararsa aldığımı söyle.’’ der. Süheyl hemen atlanarak gidip kapıyı açar. Bir köşk görür. Görülmemiş güzellikte olan bu köşkte yer içer ve tahta çıkarak oradaki kopuzu eline alır. Derken ansızın havuza bakar ve içinde kubbeden yansıyan bir suret görür. Bu surete âşık olur. Aklı başından gidip yere düşer. Babası hamamdan çıkar. Elbiselerini giyer ve anahtarını arar Süheyl’in aldığını söylerler. Şehriyar doğruca saraya gider ve oğlunu, tahtan düşmüş olarak bulur. Kimi cin, kimi peri gördüğünü söyler. Atası ona ilaç verir. Süheyl’in aklı başına gelir. Babası “Biliyordum ki o sureti gören kendi gönül evini yıkar, onun için onu görmeni istemedim. O bir surettir, gel karşısında oturalım, ateşin biraz sakinleşsin.’’ derse de Süheyl, bunun bir suret olduğuna inanmadığını söyler. Şah ve Süheyl böylece üç gün beraber bulunurlar.

Dördüncü gün Süheyl, şaha on Arap atı ve pek çok hediye sunar. Beşinci günü ise halkı davet ederek onlara ziyafet verir. Yemek için koyun, at ve kuzu pişirirler. Süheyl, halkı da üç gün konuk eder. Dördüncü gün herkese hediye ve para verir. Ertesi gün Süheyl adamlarıyla yola düşer. Yolda herkese hediyeler vererek konuklar. Böylelikle onu herkes tanır ve yolunu beklerler.

(13)

Meğer şahın kızı Nev-bahÀr, bir rüya görür. Rüyasında ulu bir doğan gök yüzünden inerek göğsüne konar, pençesiyle yüreğini yarar ve döşeğinden onu havaya kaldırarak yere bırakır. Nev-bahÀr korkuyla uyanır. Kendi düşünü kendisi yorar ve “Doğan ulu bir padişahtır, Tanrı beni ona verir fakat bizi birbirimizden tez ayırır.” der. Tekrar uyur. Bu kez rüyasında çok güzel bir delikanlı görür. Bu gördüğü kişi, ona âşık olduğunu, onun visaline ermeden ayrılığını çektiğini söyleyerek inim inim inler. Nev-bahÀr bu kez dadısına çağırarak düşünü anlatır. Dadısı ona” Düşünü kimseye söyleme, sana güzel, iyi huylu ve cömert biri aşık olmuştur.’’ der.

Bu arada Süheyl ile nakkaş Çin’e yakın gelirler. Çin’e bir menzil kalmıştır. Nakkaş burada konaklaması gerektiğini söyler. Süheyl askerleri ve adamları ile konaklar, Nakkaş ile Süheyl bir düzen kurarlar “Geceleyin şehrin etrafında saralım. Bizi düşman zannetsinler ve korksunlar, sonra da düşman olmadığımızı anlayınca da dostluk kurulsun.” derler. Nitekim öyle olur. Çin fağfuru çok korkar. Vezirini bir hayli azarlar. Vezir ertesi sabaha giderek işi anlamaya çalışır. Veziri çok iyi karşılayarak Süheyl’in yanına getirirler. Vezire Süheyl’in kim olduğu ve seyahat ettiği anlatılır ve hediyelerle gönderilir. Vezir meseleyi fağfura anlatınca fağfur ertesi gün Süheyl’i görmeye gider; yer içerler. Süheyl, fağfuru ertesi gün askerleriyle birlikte tekrar çağırır. Dönerek, nakkaşa yemek pişirmesini söyler ve onu fağfura göndererek davetini tekrarlar. Fağfur, veziri geleceğine dair söz vererek gönderir. Bu arada Nev-bahÀr babasının yanına gelir. Fağfur da Nev-bahÀr’a Süheyl-i Yemen’in davetine göndereceğini söyleyerek Süheyl’in amacının seyahat etmek ve gittiği yerlerde bol bol o yörenin şahlarını toyladığını ve henüz on yedi yaşlarında olduğunu anlatır. Nev-bahâr bu kişinin merak eder. O sırada yine bir düş görmüştür. Düşte kendisi doğan olup havalanıp bir atlının onu çağırması üzerine o atlı yiğidin elini konmuş sonra uçup gitmiştir. Kimse onun tozuna bile yetişememiştir. Babasından Süheyl’in hikayesini dinleyen Nev-bahÀr kendi kendine “İşte bu kişi benim adımı işitip buralara kadar yol tepmiştir. Konukseverliği ve eli açıklığı bir tuzaktır, eğer bu kişi benim düşündüğüm kişi ise canım ona fedadır.” diye düşünür.

Fağfur şah elinde bir deste gül, atına binip önünde çeri, yiğitler, ulular ve beyler ile Süheyl’in otağına gelirler. Süheyl koşarak Fağfur şahın elini öper ve sofralar düzülür. Yemek yenir, arkadan şarap getirilir. Nakkaş, Süheyl’e bugün içmemesini tembihler; sarhoş olup sırrı açabileceğini ilave eder. Fağfur niçin içmediğini sorunca, Nakkaş Süheyl’in atasından ayrılırken dönüp gelinceye kadar içmemeğe söz verdiğini söyler. Bunun üzerine fağfur melul olarak “Bizim şehirde de şarap var, gidip orada içeriz.” diyerek kalkar. Süheyl hemen kadehi eline alarak “Siz bana atadan daha ilerisiniz. Sizin için ahdimi bozdum.‘’ der. Musikì başlar. Süheyl kopuzu alır ve bir gazel söyler, Nakkaş arkadan “Aman ne yaptın az daha sırrı ele veriyordun.” deyince Süheyl, fağfura “Bana bugün içki içirmeyin. Başım hoş değil” dediyse de fağfur ısrar eder. Süheyl yine kopuzu eline alır ve ayrılıkla ilgili bir gazel daha söyler. Coşarak üstünü başını yırtmak ister. Bu

(14)

kez nakkaş gelerek Süheyl’in daha çocuk olduğunu içkinin ona dokunduğunu söyleyerek yüzüne gül suyu serper. Süheyl’de kendine gelince atasını hatırlayıp bu gazeli söylediğini anlatır.

Nihayet fağfur onu sarayına davet ederse de Süheyl bunu kabul etmez. Bunun üzerine fağfûr ona şehirde istediği yerde bir saray yaptırmasını söyler. Ertesi gün vezir şehre giderek Nev-bahÀr’ın yakınında bir yer bulur. Oraya on, on iki günde bir saray yaparlar. Öyle bir yerde havuz yaparlar ki Nev-bahÀr dama çıksa onun aksi havuzda görünürdü. Süheyl sarayına gelir, tahtına geçer ve kopuzunu düzerek bir gazel söyler. Süheyl, sabaha kadar Nev-bahÀr’ın dama çıkmasını beklese de umduğu gerçekleşmez. Aradan bir zaman geçer yine Nev-bahÀr görünmez. Nakkaş ona yine “Ye iç; kopuzunu ele al” der. Süheyl denileni işitince dama çıkar. Süheyl onun aksini havuzda görür ama Nev-bahÀr hemen kaybolur. Nakkaş ona acele etmemesini kopuzunu çalmasını söyler. Süheyl yine tahtına çıkar, kopuzunu eline alır ve yine Nev-bahÀr’ın hasreti ile gazel okur. Nev-bahÀr dama çıkar. Bu kez Süheyl suya değil dama bakar. Nev-bahÀr’ı peçesiz görür.

Zaman geçince kendine gelen Süheyl, tekrar Nev-bahÀr’ı görmek için bir gazel okur. Bu böyle devam eder. Bu arada Süheyl ona kopuzu ile gazeller okumağa devam eder. Nev-bahÀr yine bir gün böyle dama çıkar. Onu gören Süheyl’in de aklı başından gider. Oysa nakkaş ona dama bakmamasını tembihlemiştir ama o sözünü tutamamıştır. Nev-bahÀr elindeki turuncu Süheyl’in göğsüne doğru atar. Nakkaş Süheyl’e Nev-bahÀr’ın o gün bir haberci göndereceğini tahmin ettiğini söyler.

Nev-bahÀr, Süheyl’in evine dadısını gönderir. Dadı, Süheyl’e Nev-bahar’ın onun seyahat etmek fikrine inanmadığını, kendisi için geldiğini bildiğini söylemesini istediğini anlatır ve onu o gece için davet eder. Süheyl. ‘’Gece vakti yol iz bilmem. Ben yabancıyım, şehri tanımam. ‘’ diyerek dadıya türlü bahşişler vererek gönderir. Bu kez Nev-bahÀr, Süheyl’i köşkün eşiğine çağırır. Süheyl, Nev-bahÀr’ın saçlarını beline dalayarak dama çıkar. Orada eğlenirler. Nev-bahÀr, ondan çalmasını ister o da onu kırmaz; çalar ve bir gazel söyler. Nev-bahar, kendisini nasıl bulduğunu, sorarsa da Süheyl daha sonra anlatacağını söyleyerek kopuzunu alır ve gazel söyler.

Sabaha yakın horozlar öterken o gece tekrar damda buluşmak üzere ayrılırlar. Süheyl, durumu Nakkaş’a anlatır. O gece tekrar buluşup sevişirler. Sonra birbirini her zaman görebilmek için alttan bir tünel kazmayı kararlaştırırlar. Güneş batar batmaz her ikisi de ele balta alıp işe girişirler. Böyle uzun bir zaman geçer. Süheyl anasını babasını özlediği, dönmek istediğini söyleyince Nev-bahÀr kendisini de birlikte götürmesini ister. Babasının buna razı olmayacağını bilirler ama babasının vereceği ziyafette onu sarhoş edip kaçmayı planlarlar. Bunun üzerine nakkaş, fağfura giderek oradan ayrılmak için izin vermesini ister. Fakat fağfur bunu kabul etmez ve onlara ertesi gün bir ziyafet vereceğini söyler. Fağfur onlara görülmemiş bir ziyafet verir.

(15)

Bu şölende Nev-bahÀr, Yemen kadınları kılığında babasına ve kardeşlerine içki dağıtır. Kardeşleri bahÀr’ı tanır. Babası da şüphelenerek hemen bahÀr’ın odasına gider. Nev-bahÀr da hemen kılık değiştirerek odasına koşar. Baba kızını görünce şüphelendiği için utanır. Tekrar meclise döner. Oğulları sorunca da ‘’Gördüm, kitap okuyordu.‘’ der. Kardeşleri kani olmazlar, hepsi birden saraya gelirler. Bu kez satranç oynarken bulurlar, Nev-bahar, ne olduğunu sorunca da Süheyl’in saki olan kulunun bir elmanın yarısı gibi kendisine benzediğini ve şüphelendiklerini, söylerler. Nev-bahar kendisine iftira ettikleri için kıyametleri koparır. Kardeşler tekrar içki meclisine dönerler. Fakat fağfur bu sakiden iyice şüphelenir, sesini duymak ister. Soru sorar. Sıkışan Nev-bahÀr cevap veremez, Süheyl araya girerek onun Moğolca bildiğini söyler. Uzaklaşırlar. Bu kez Nev-bahÀr, Süheyl’e “Kapıdaki bir attan birine bin. Şehrin kapısına git, orada bir dükkan var, orada beni bekle!” der. Fakat Süheyl orada Nev-bahÀr’ı beklerken yorgunluktan uyur.

Fağfur şahın Sa’luk adlı zenci bir düşmanı vardır. Aynı zamanda hayduttur. Süheyl’i görerek önce onu öldürüp atları ve elbiseleri almak istese de Süheyl’in yüzünü görünce vazgeçer, merakla orada bekleme başlar. Bu arada Nev-bahÀr gelir. İki at ve bir kişi göndererek “Sür gidelim.” der ve karanlıkta Sa’luk’u Süheyl zanneder. Nev-bahÀr arkada, Sa’luk önde giderler. Nev-bahar “Acaba neden konuşmuyor, arkasına bakmıyor, geciktim diye bana gücendi mi?” diye düşünür. Tan ağarmaya başlayınca işi anlar. Süheyl’i öldürüp öldürmediğini düşünür. Sonra ona bir oyun oynar. “Altınları aldın mı? Ben senin ismini uyup sana aşık olmuştum. O yiğit sana gelmeme yardımcı oldu.” der. Sa’luk ‘un onu öldürmediğini öğrenince de “Dön; hem altınları al hem de o yiğiti öldür, ben burada seni bekliyorum.” der. Sa’luk hemen atını döndürerek gider. Öte yandan Süheyl uyanır. Şaşırır, şehirde dolaşır. Dönünceye kadar Nev-bahÀr gitmiştir.

Bu arada Nev-bahÀr hızla oradan uzaklaşır. Ova, dağ aşar ve bir şiir söyler. Fağfur şah da ayıldığında meseleyi anlar, ordu hazırlayarak onları aramaya çıkar. Yemen askeriyle savaşırlar. Yemenliler yenilir. Nakkaş’ı yakalarlar. Nakkaştan neler olduğunu anlatmasını ister, gerçeği işitince de üzülür. “Eğer Süheyl’in kızımı bu kadar sevdiği bilseydim, verirdim.” der. Nakkaş’a onları bulmasını söyler.

Sa’luk’tan kaçan Nev-bahÀr gece olunca bir yere gelir, atından inip atını bağlar. İçinden geçen çeşitli düşüncelerle gazel söyler. Burada aç susuz üç gün at koşturur. Sonunda bir geyik avlar, pişirir ve yer. Uykusu gelir. Düşünde Süheyl’i görür, Süheyl ona şiir söyler. O da ona cevaben bir gazel söyler. Yola devam eden Nev-bahÀr iki hafta sonra bir deniz kıyısına gelir. Geceleri deniz canavarlarından korktuğu için ağaçta uyur. Sabah tekrar yola koyulur. Nihayet bir kadırga görür, kadırgadan adamlar çıkarlar. bahÀr’ı görüp kaçarak gemilerine giderler. Nev-bahÀr, Yahudi olan geminin sahibine kendini Çin fağfurunun oğlu olarak tanıtır. Yüzü peçelidir. Yahudi onu babasına götürmeyi teklif eder. Nev-bahÀr kabul eder. Gemiyle Kusta şehrinin bulunduğu adaya gelirler. Oranın şahı Talis’tir ve Kaytas adlı çok güzel bir oğlu vardır. Onlar da

(16)

gemiye gelirler. Kaytas, Nev-bahÀr’ı görüp aşık olur. Yahudi onun cariye olmadığını, şah fağfurun oğlu olduğunu söyler, fakat Kaytas “Yalan, ben gördüm karavaşdur.” der. Yahudi böylece Nev-bahÀr’ın kız olduğunu anlar. Nev-bahÀr’ın bulunduğu hücreye gelerek peçesini açmasını ister. Nev-bahÀr önce açmaz fakat Yahudi meseleyi anlatınca peçesini açar. Bu kez Yahudi de ona aşık olur. Nev-bahÀr da ona “Beni babama götür, buradan birlikte kaçalım.” teklifinde bulunur. Yahudi, kızı Kaytas’a vermek için elli altın, on batman anber-i has ve daha bir çok şey ister. Anlaşırlar. Ertesi sabah için sözleşerek gemiden ayrılırlar. Ertesi gün gemiye geldiklerinde gemiyi bulamazlar. Bunu gören Kaytas dayanamaz kendini suya atar. Gelip çıkarırlar. Kaytas, Nev-bahÀr’ı aramak için yollara düşer.

Yahudi, Nev-bahÀr’ı kucaklamak, öpmek ve onunla olmak istese de Nev-bahÀr bir yolunu bulup atına atlayıp kaçar. Üç gün sonra bir deniz kıyısına gelir. Burada Cinniler şahının karısı aynı zamanda Talis’in ve Kaytas’ın kızkardeşiyle tanışır. Nev-bahÀr başından geçenleri anlatır. O , Nev-bahÀr oradan ayrılırken ona iki elmas verir. Nev-bahÀr tekrar yollara düşer. Tufan adlı bir şehre gelir. Şehirde (şarda) bir gürültü bir kavga vardır. Nev-bahÀr oraya doğru yürür. Halk onu görünce gelip başlarını yere koyarlar ve dizgininden tutup şehre getirirler ve tahta koyarlar, önce Nev-bahÀr, “Benim atam Çin fağfurudur. Bir gün bana kızdı ben bunu kaldıramadım, aldım başımı çıktım.” der. Onlar da “Bizim adil bir şahımız vardı. Bir gün öldü. Bizim düzenimiz bozuldu. Aramızda önümüze ilk çıkan kişiyi şah yapmaya kara verdik.” derler. Bunun üzerine Nev-bahÀr Tufan şehrinin şahı olur. Hemen bir arkadaş çağırtır. Sırrını ona açar, yüzünü gösterir. Şehrin dört kapısına “saka-hane” her birine bir havuz yaptırır. Kubbeye çizdireceği resmin havuza yansımasını sağlar. Böylece kendini tanıyanlar ona ulaşacaklardır. Amacı Süheyl’e ulaşmaktır.

Nev-bahÀr amacına ulaşır. Önce Sa’luk sırasıyla Kaytas, Yahudi ve Süheyl Tufan şehrine gelirler. Nev-bahar Sa’luk’u hapse attırır, ondan bir kölesi vasıtasıyla Süheyl’in hayatta olduğunu öğrenir. Kaytas, Tufan şehrine gelir ve Nev-bahÀr’ın orada olduğunu anlayınca oraya yerleşir. Yahudi, Tufan şehrine geldiğinde Nev-bahÀr’ın huzuruna çıkarırlar. Başından geçenleri dinleyen Nev-bahÀr onu sarayda bir odaya yerleştirir. Süheyl’in başından geçenler ise şöyledir: Süheyl uykudan uyanıp da Nev-bahÀr’ı göremeyince önce Çin’e gider, sonra onu aramak için yollara düşer. Onuncu gün bir kaleye gelir. Kalenin hakimi Calus adlı bir yiğittir. Calus, Süheyl’in hikayesini dinleyince ona yardım eder. Nev-bahÀr’ın yerini tespit için Çin’e casus gönderir ve Nev-bahÀr’ın orada olmadığını öğrenir. Calus, Haveran’a gider iki yüz atlıyı soymak için cenge gider. Süheyl de ona katılır. Bu iki yüz atlı Çin kavmindendir. Savaş sonunda Süheyl’in atı yakalanır. Calus, ise kaçar. Süheyl’i Haveran şahının önüne getirirler. Şah-ı Haveran ile Süheyl dost olurlar. Bir gün deniz kenarına giderler. Bir gemi görürler. Süheyl, orada bezirgin kılığına girmiş olan Nakkaş’ı görür. Birlikte yiyip içerler. Bir süre sonra Nev-bahÀr’ı aramak üzere yola çıkarlar. Yan şehrine gelirler. Yan şehrinin hakimi bunları casus zannedip hapseder. Zindandan kaçıp, sonunda Tufan şehrine, Nev-bahÀr’a ulaşırlar.

(17)

Nev-bahÀr artık ne yapacağını bilir; bütün şehir halkını toplar, Süheyl ve şehir halkına başından geçenleri anlatır. Sa’luk, Kaytas ve Yahudi de onları anlatırlar. Sonunda Süheyl, Nev-bahÀr’ın yerine tahta geçer. Nakkaş vezir olur. Yedi gün yedi gece düğün yapılır ve gerdeğe girerler.

Süheyl, Fağfur şaha, Haveran şahına ve Calus’a mektup yazdırır. Yun hakiminin boynunu vurdurur. Babasına da mektup yazdırtır.

O yıl bir oğulları olur. Adını Hümam koyarlar. Bir gün babasından mektup alan Süheyl, Nev-bahar’ı da alır. Artık büyümüş olan Hümam’ı bırakarak Yemen’e gelirler. Burada bir çocukları daha olur. Adını Hilal koyarlar. Bir süre sonra yemen padişahı hastalanır. Vasiyetini bildirir ve Süheyl, devleti babasının vasiyeti doğrultusunda yönetir.10

1.4. SÜHEYL Ü NEV-BAHÁR’IN NÜSHALARI Berlin Devlet Kitaplığı nüshası (M nüshası) :

Bu nüsha Mordtmann tarafından bulunmuş ve 1925 yılında 13 sayfalık bir önsözle tıpkıbasım olarak yayımlanmıştır.11 5568 beyit olan bu nüsha, 189 yapraktır ve her sayfada 17 satır vardır. Yazı okunaklı bir harekeli nesihtir. Eserde 62 başlık vardır. Farsçadır ve kırmızı ile yazılmıştır. Nüshanın sonunda istinsah tarihi verilmiştir ancak müstensihin adı yoktur. Yazmanın ilk ve son sayfalarında II. BÀyezìd’in (1447-1512) mührü bulunmaktadır. Mordtmann bu mühre dayanarak, yazmanın II. BÀyezìd’in özel kitaplığından çıkma olduğunu söylemektedir.12 Daha sonra Suriyeli bir tüccar tarafından 1904 yılından Paris Devlet Kitaplığına satılmış ve Ms. Or. fol. 3060 numarasını almıştır. Yazmanın 1a sayfasında “DÀstÀn-ı Süheyl ü Nev-bahÀr bi’t-Türkiyyeti’l- manzÿme” yazısının altında 1258/1842 tarihi vardır. Daha sonraki sahiplerini belirten başka bir temellük kaydı yoktur.13

Dehri Dilçin nüshası (D nüshası) :

Eserin bu nüshası A.Talat Onay tarafından, Mordtmann nüshasının Berlin’de yayımlanmasından bir sene sonra 1926’da Çankırı'da bulunmuştur.14 Daha sonra bu nüsha Dehri Dilçin’e intikal etmiştir. Şu anda Dehri Dilçin’in oğlu Cem Dilçin’in “özel kitaplarım”15 dediği

10 Türk Dünyası Edebiyat Tarihi (2004), Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara, s.414-419. 11 J. H. Mordtmann (1925), Suheil und NevbehÀr, Romantisches Gedicht des Mesèud b. Ahmed ( 8. jhdt. d.H.),

Hannover.

12 a.g.e., s. 6-7.

13 Cem Dilçin (1991), Mesèud bin Ahmed, Süheyl ü Nev-bahÀr, İnceleme-Metin-Sözlük, AKM. Yay. Ank. s. 28. 14

Tarama Sözlüğü (1963), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, c.I, s. LXIX

(18)

kitapları arasında bulunmaktadır. Nüshanın son sayfası kopuk olduğu için istinsah kaydı yoktur. Ancak bu nüshanın yazı, imla ve dil özellikleri XVI. yüzyıl başlarında yazılmış olduğu kanısını uyandırmaktadır.16 Bu nüshadan 12 yaprak kopmuştur. Bu nüsha 5278 beyittir. Kopuk sahifelerde 345 beyit olması gerektiğine göre bu nüshanın beyit sayısı yaklaşık 5623 olacaktır.Yani bu nüshanın ilk istinsah edildiğinde M nüshasından 55 beyit daha fazla olduğu tahmin edilebilir. Nüsha güzel talikle yazılmış, hareke yoktur.17

Manzum Süheyl ü Nev-bahÀr’ın dışında halk arasında okunmak için yazılmış mensur bir Süheyl ü Nev-bahÀr hikayesi de vardır. Bu kitabın bugün için bilinen iki yazma nüshası vardır :

1. İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, No. Ty. 1170 2. Seyfettin Özege Nüshası18

1.5. HOCA MESèUD BİN AHMET HAKKINDA

Kaynaklara baktığımızda Hoca Mesèud Bin Ahmed hakkında detaylı bir bilginin bulunmadığı söylenir. Ancak, Türk dili üzerine önemli araştırmalar yapan bilim adamı Semih Tezcan “Türk Dilleri Araştırmaları” adlı yapıtta Hoca Mesèud Bin Ahmed hakkında bize aydınlatıcı bilgiler sunmaktadır. Semih Tezcan eserinde Hoca Mesèud hakkında üç farklı tezle karşımıza çıkmaktadır:

1) Birinci tez (Manzum Kelìle ve Dimne ’nin Mesèud Bin Ahmed’in olduğu) : Kelile ve Dimne’yi manzum olarak işleyen yazarın adı metinde geçmez. Yazar, kendisinin bu eseri I.

MurÀd için Türkçe olarak nazmetmeye cesaret ettiğini bildirir.19 Tezcan bu girişten sonra eserin içinden tezini kanıtlamak için çeşitli beyitler örnek verir. Daha sonra da şu tespiti yapar: “Mesud’a ait olduğunu kesinlikle bildiğimiz Süheyl ü NevbahÀr ve FerhengnÀme ile Kelìle ve Dimne arasında stil bakımından büyük benzerlik vardır. Bu eserlerin hepsini aynı söz ustasının

söyleyip yazdığı hemen belli olmaktadır. Gerek Süheyl ü NevbahÀr’da gerekse manzum Kelìle ve Dimne’de yer alan ve son derece orijinal olan bir beyit, her iki eserin aynı kişiye ait olduğuna tek

başına bile yeterli bir kanıt sayılabilir:

Süheyl ü NevbahÀr’ın başındaki münÀcÀt (Tanrıya yakarış) bölümünde hüsn-i talìl ile teşhìs ve teşbìh sanatlarının bir arada kullanıldığı şu beyit yer alır :

16 Fuad Köprülü (934), Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar, İstanbul, s. 183 (dipnot 1).

17 Cem Dilçin (1991), Mesèud bin Ahmed, Süheyl ü Nev-bahÀr, İnceleme-Metin-Sözlük, AKM. Yay. Ank. s. 33. 18 A.g.e., s. 60.

(19)

Süheyl ü NevbahÀr’ın 06 be-cid heybetinden çü ditrer deñiz

acı aàzı vü uçınupdur beñiz

Kelìle ve Dimne’nin 13 heybetinden dÀimÀ ditrer deñiz

úorúusundan uçunubanın beñiz

Bu denli özgün bir beyti bir yazarın başkasından çalıp eserinin en başına yerleştirmiş olduğunu düşünmek güçtür. Bu iki mesnevinin yazarı aynı kişidir.”20

Buna göre Semih Tezcan hem Süheyl ü NevbahÀr’ın hem de Kelìle ve Dimne’nin

yazarının aynı kişi olduğunu yani Kul Mesud’un aslında Hoca Mesèud Bin Ahmed olduğunu söylüyor. Tezcan’ın ikinci önerisi ise Kul Mesud diye birisinin olmadığı yönündedir.

2) İkinci tez (Kul Mesèud diye bir yazar olmadığı): Semih Tezcan bu başlık altında Edebiyat tarihlerine [Bursalı] TÀhirle başlayıp [Kilisli] Rifat Bilge ve Mehmet Fuat Köprülü’nün sürdürdükleri bir yanlış sonucu “Kul Mesèud” diye geçmiş olan yazarın da aynı kişi olduğunu, Kul Mesud adlı ya da mahlaslı bir yazar olmadığını bu maddede ifade etmektedir.

3) Üçüncü tez: Semih Tezcan bu maddede Hoca Mesèud Bin Ahmed’in Kelìle ve Dimne’yi gençlik yıllarında mensur olarak Farsçadan Türkçeye çevirmiş olabileceğini, hayatının

sonuna doğru da kendi çevirisini manzumeleştirmiş olabileceğini ele alıyor.21

Tezcan yazının sonlarına doğru şöyle bir özetleme yaparak Hoca Mesèud Bin Ahmed hakkındaki önerilerini şöyle sıralamıştır :

Bildiğimiz ilk eserini, Tarcamatu’l-laéÀlì va Taõkiratuél-maéÀlì ’yi h. 746 / m.1345’te çevirmiştir ;

mensur Kelìle ve Dimne çevirisini en geç 1348 yılında, Umur Beg hayattayken

bitirmiş olmalıdır ;

Süheyl ü NevbahÀr’ın yazıldığı yıl h. 751 / m. 1350’dir (Süheyl ü NevbahÀr beyit

370’e göre) ;

Ferheng-nÀme’yi h. 755 / m. 1354’te çevirdiğini bildirir ;

Manzum Kelìle ve Dimne ise Aydınoğlu èìsÀ Beg’in isteğiyle yazılmıştır. èìsÀ

Beg’in tahta çıktığı yıl kesin olarak bilinmemekle birlikte yaklaşık olarak 1360 yılında tahta çıktığı tahmin edilmektedir.22

20 Türk Dilleri Araştırmaları, Cilt 5, (1996), Simurg yayınları, Ankara. s. 73-74. 21 a.g.e., s. 77.

(20)

1.5.1 ESERLERİ 1. Süheyl ü Nev-bahÀr

Bu eser çalışmanın konusu olduğu için yalnızca adı verilmiştir.

2. Ferheng-nÀme-i Saèdi Tercümesi

İran’ın ünlü şair ve mutasavvıfı Şeyh Saèdì-i ŞìrÀzì’nin (1213-1292) BustÀn adlı eserinden seçilmiş beyitlerin Türk edebiyatında bilinen ilk Türkçe manzum çevirisidir.23 Eser,

1073 beyitlik bir eserdir. Ferheng-nÀme, 4044 beyit olan BustÀn’nın aşağı yukarı dörtte birini içermektedir. Ancak BustÀn’dan seçilen beyitler belirli bir sırayı izlemektedir. Hoca Mesèud seçtiği beyitleri, çevirisinin uygun gördüğü bölümlerine almıştır. Ferheng-nÀme 1354 tarihinde yazılmıştır. Ferheng-nÀme-i Saèdi Tercümesi, Dini ve ahlaki konularda öğütleri ve bunlarla ilgili hikayeleri içeren didaktik bir mesnevidir. Eserde yer yer vezin aksaklıklarına rastlanmakla birlikte, eserin dili sade ve akıcıdır. Eser, edebi yönden Süheyl ü Nev-bahÀr kadar değer taşımaktadır.24

Hoca Mesèud’un bu iki mesnevisinden başka, gazel ve musammat türlerinde de şiirleri olmalıdır. Belki bir divanı da vardı.25 Ancak bugün için divanının olup olmadığını hakkında kesin bir kanıya varılamaz.26

2. YÖNTEM VE KAPSAM

Eski Anadolu Türkçesinin bütün ses bilgisi, yapı bilgisi ve söz dizimi özelliklerini içinde barındıran Süheyl ü Nev-bahÀr, Türk dili araştırmaları için önemli bir kaynak niteliğini taşımaktadır. Yaptığımız çalışmayı Cem Dilçin’in çevirisini (Mesèud bin Ahmed, Süheyl ü Nev-bahÀr, İnceleme-Metin-Sözlük, Cem Dilçin, AKM. Yay. Ank. 1991) esas alarak hazırladık. Bu çalışmayı hazırlarken değişik kaynaklardan yararlanarak farklı yöntemler kullandık. Süheyl ü Nev-bahÀr’ın Gramatikal Dizini’ni hazırlamak için eserde geçen 5703 beyitin bilgisayar ortamına aktarılması gerekiyordu. Bu aktarma sürecinde beyitlerin hazırlanması ve içerisindeki transkripsiyon işaretlerinin hepsinin doğru olması gerekiyordu. Bunun için öncelikle bütün beyitleri tek tek tarayarak metin içerisindeki transkripsiyon harflerini doğru bir şekilde metne aktardık. Daha sonra transkripsiyon işaretlerinin eklenmesiyle birlikte beyit içerisinde geçen kelimelerin ek ve kök ayrıştırmalarını yapmaya başladık. Ek ve kök ayrıştırmasını yaparken beyitlerde geçen fiil soylu sözcüklerin sonuna kısa çizgi (-) işareti (örnek: al-dı, sev-mek, ye-di,

23 Tahsin Yazıcı, Saèdì, İslam Ansiklopedisi, c.x, s.39.

24 Kilisli Rif’at-Veled Çelebi (1340-1342), Ferheng-nÀme-i Saèdi Tercümesi,

İstanbul, s. 4.

25a.g.e., s. 17.

(21)

úal-mış, ãuãa-yup…vs), isim soylu sözcüklerin sonuna da nokta (.) işaretini (örnek: Süheyl.in, ata.sının, ev.i, aúl.ı, süci.den, boàaz.dan…vs) koyarak “TÜRKSÖZDİZ” adlı programda ayrıştırma işlemine soktuk. Ayrıştırma işlemi bittikten sonra çıkan metin üzerinde çalışmaya başladık. İlk önce sözcüklerin hangi dile ait olduğunu belirttik, bu işlemi yaptıktan sonra anlamlarını girmeye başladık. Eğer sözcüğün birden fazla anlamı varsa bunu ayrı madde başı yaparak belirttik. Bu işlemlerden sonra çıkan metin şu şekilde oluşturuldu: Madde başı kelimelerde fiil soylu sözcüklerin sonuna (-) işareti konulmuş isim soylu sözcüklerin sonuna ise işaret konulmamıştır. Fiil soylu sözcüklerin aldığı ekler sözcüğün ilk harfi, nokta, çizgi ve ek şeklinde gösterilmiştir. Örnek : gey- Giymek. g.-di 1554, 2074, 2237, 4433 g.-didi 2181 g.-dügi 4900 g.-dügin 4622 g.-dükleri 4751 g.-meyicek 192 g.-miş 5507 g.-üp 1483

isim soylu sözcüklerin aldığı ekler ise sözcüğün ilk harfi, nokta, artı işareti ve ek şeklinde gösterilmiştir. örnek : aàu Zehir. a. 1641, 2127, 2479, 2685, 1526, 2266, 4157, 4647 a.+lar 4881 a.+sı 235 a.+sın 234, 543 a.+yı 212

Sözcüklerin anlamı karşılarına yazılmış aldığı ekler ise anlamların altına ve hangi beyitte geçtiğinin numarasıyla birlikte verilmiştir.

Yaptığımız çalışmada dizin içerisinde geçen sayılar küçükten büyüğe doğru sıralanmamış, sayılar farklı bir algoritma kullanılarak sıralanmıştır. Bu sıralama yönteminde öncelikle sayıların ilk rakamı sonra ikinci rakamı daha sonra üçüncü ve dördüncü rakamları dikkate alınarak program tarafından sıralanmıştır. Buna göre madde başı kelimenin aldığı ekteki sayıların birler

(22)

basamağındaki rakamı en küçük olan sayı başa geçmiş daha sonra onu takip eden ondan daha küçük olan sayı sonra gelmiştir.

Örnek :

a. 1079, 1189, 1243, 1431, 1535, 1611, 1671, 1781, 1782, 1851, 1960, 1985, 2064, 2468, 2511, 2570, 2620, 2692, 3097, 3249, 3282, 3288, 3299, 3321, 3351, 3355, 4243, 4272, 4635, 4766, 5447, 677, 702

Sıralamanın bu şekilde olması tamamen kullandığımız ayrıştırma programından kaynaklanmaktadır. Kullanılan bu yöntem de bir sıralama metodudur ancak ileride tezimiz yayın aşamasına geldiğinde çalışma tekrar gözden geçirilecek ve sayılar küçükten büyüğe doğru tekrar sıralanacaktır.

(23)

3. YAZI ÇEVİRİ SİSTEMİ TRANSKRİPSİYON ALFABESİ

(24)
(25)

-A-

Àb-ı óayÀt Ar. Far. Hayat suyu, ölümsüzlük suyu.

À. 4450, 3326, 3946

Àb-ı óayvÀn Ar. Far. Hayat suyu, ölümsüzlük suyu. À. 2127

À.+ı 1224

èabìr Ar. Güzel koku, misk. èa. 1559, 3073

èÀc Ar. Fildişi, bağa. èÀ. 489

ac - Acıkmak, aç olmak. a.-an 3018

a.-ıcaàaz 2927 a.-up 5207

èacÀyib Ar. Hayret, tuhaf, acayip. èa. 2982

èa.+e 1029 èa.+leri 983 èaceb Ar. Acep, acaba.

èa. 1017, 1050, 1139, 1195, 1222, 1238, 1277, 1477, 1604, 1605, 1657, 1706, 1733, 1762, 1784, 2035, 2188, 2212, 2279, 2284, 2313, 2329, 2389, 2400, 2421, 2464, 2533, 2550, 2785, 2885, 2912, 3177, 3378, 3390, 3398, 3414, 3442, 3444, 3449, 3455, 3480, 3546, 3551, 3578, 3718, 3833, 3861, 3953, 3995, 4111, 4122, 4200, 4392, 4394, 4444, 4452, 4649, 465, 4658, 4761, 4805, 4826, 4829, 5023, 505, 507, 5302, 5306, 5339, 5343, 5595, 5677, 579, 588, 596, 673, 721, 830, 851, 861, 924, 934 èa.+dür 3844, 4356, 4872, 4876, 5047, 5297, 890 èaceble- Ar. Tür. Şaşırmak.

èa.-di 2784, 3217, 4668 èa.-diler 4810, 842 èa.-meñüz 2001, 1445 èa.-yiben 502

acı Acı, ağrı, ıstırab, eziyet.

a. 1369, 2351, 236, 2362, 237, 3003, 3281, 3614, 4448, 5588 a.+sını 5072

acı - Eziyet görmek. a.-dı 3829, 4865

(26)

a.-ram 4080 acıú- Acıkmak.

a.-am 3841 a.-uban 3766 acın Aç olarak, açlıktan.

a. 223 acıt - Acıtmak.

a.-maàıl 3283 a.-ur 4447 èÀciz Ar. Aciz, zavallı.

èÀ. 69 èÀ.+em 2267 èacz Ar. Acizlik.

èa.+i 58

acıkan, aç olan, aç.

a. 2582, 2684, 2838, 3152, 3261, 3264, 3389, 3485, 3750, 3766, 3768, 3829, 4105, 4203, 4205, 4865, 4935, 4937, 4988, 5263 a.+ları 1290 aç - Açmak. a. 62, 740, 1384, 2361, 3081, 3111, 3387 a.-a 1664, 1775, 2140, 3118 a.-agör 4407 a.-alar 3540 a.-alum 2510 a.-am 2558, 3694 a.-amaz 717 a.-ar 1182, 1535, 1781, 1785, 1979, 3023, 3321, 4247, 584, 631 a.-asın 3895 a.-avan 1618, 5655 a.-dı 133, 1654, 1738, 1770, 2045, 2161, 2501, 2746, 3074, 3244, 3783, 4399, 456, 4672, 529, 5523, 644, 724 a.-dıdı 1285, 4379, 455, 4854 a.-dılar 5051, 5311, 5488 a.-duàın 4945 a.-dum 5367 a.-àıl 537, 1461, 2096 a.-madı 1777, 463 a.-madın 46 a.-maàa 396, 2184, 2502, 462, 457, 4852, 810

(27)

a.-maàıl 1187 a.-maò 3103 a.-masadum 1201 a.-maya 1578 a.-mayam 1208 a.-mayasın 1158 a.-maz 234, 4540 a.-mazıduú 4304 a.-mazvanın 3763 a.-up 1507, 2730, 3245, 406, 484, 536, 5400, 639, 940 açıl - Açılmak. a.-a 1058, 260, 3902, 4267, 4570 a.-ası 4304 a.-dı 2052, 2122, 2876, 430, 4472 a.-masun 1916 a.-mazdı 2852 a.-up 481 a.-ur 962, 4261 açlıú Açlık. a.+a 2870 a.+dan 3537, 3827 açlıò Açlık. a. 2878 açuò Açık. a. 1834, 3398 açuú Açık. a. 152, 1007, 213 a.+uñ 1943, 5399 ad Nam, ad. a. 222, 2357, 2573, 294, 3056, 3610, 3646, 406, 658, 695, 811, 5579, 5578 a.+ı 401, 415, 978, 580, 1011, 1131, 1139, 1140, 1671, 2365, 241, 2476, 249, 250, 3050, 3411, 3412, 3488, 3625, 3680, 4207, 4442, 4468, 4734, 4797, 4984, 5216, 5417, 5646, 864, 5621 a.+ın 54, 110, 136, 299, 541, 3133, 3442, 3648, 3794, 4293, 5205, 5321, 5622, 5682, 866 a.+ına 1641, 1810 a.+ını 3581, 384, 5119, 5414, 5621, 673, 857 a.+ıyile 113

(28)

a.+ıyla 110 a.+la 2573 a.+um 1694, 2728, 2731, 2799, 5626 a.+umdan 2780 a.+umı 4914 a.+umuz 5100 a.+uñ 2245, 2280, 2287, 2288, 2615, 265, 4283, 4912 a.+uña 2609 a.+uñı 2429 a.+uñuzı 1021

ad- Adım atmak, atlamak, bir işe girişmek. a.-ar 2266

a.-ılmaz 02 a.-maàıl 212 ada Ada, kara parçası.

a. 3049

a.+dan 4745, 4944 a.+muza 4958 a.+nuñ 3050 a.+ya 4745, 4944 èadÀvet Ar. Düşmanlık.

èa. 4532, 5257 èa.+de 164

Àdem Ar. İnsanoğlu, insan, insana ait.

À. 1005, 1108, 1224, 1276, 1279, 1478, 1577, 162, 179, 214, 2199, 220, 2220, 231, 235, 2356, 2359, 2369, 2540, 2623, 2731, 2756, 2766, 2959, 2966, 2981, 2995, 3064, 3065, 3147, 3228, 3261, 327, 3333, 3425, 3433, 3463, 3645, 3838, 3866, 4132, 4325, 5002, 5024, 5127, 5256, 54, 5444, 549, 5534, 5535, 575, 622, 85, 97 À.+de 1005, 4240 À.+den 252 À.+e 1530, 1624, 1932, 1975, 4540, 5443 À.+em 1705 À.+i 1023, 180, 1692, 4224, 4750 À.+in 5475 À.+üñ 4147, 4581

Àdemì Ar. İnsanlardan olan, insana ait, insana dair ve müteallik. À. 4224, 579

(29)

À.+dür 2983 À.+ler 4782 À.+ye 4149

Àdemìlià Ar. Tür. İnsanca davranış, yumuşaklık. À.+ile 1796

èÀdet Ar. Alışkanlık. èÀ. 147, 316, 3251 èÀ.+i 1271, 2682, 3258, 5532, 861 èÀ.+üm 285 adım Adım. a. 02, 2573 a.+ın 2266

adın- Palto, çuval gibi şeyleri omuza almak, yüklenmek. a.-ur 5421

èÀdil Ar. Adaletli, doğru. èÀ. 5575, 980

èadl Ar. Adalet, doğruluk.

èa. 2268, 438, 4530, 4799, 5030, 5176, 5376, 5495, 5554 èa.+i 4245, 5037

èa.+inden 3627 èa.+iyile 380 èa.+üñde 1042 adlu Adlı, adında.

a. 1105, 2226 adum Adım.

a.+ı 1128

Àferìn Far. Takdir etmek, alkışlamak.

a. 1022, 1260, 1150, 1185, 1357, 1487, 4416, 4571, 4773 èafv Ar. Affetmek, bağışlamak.

èa. 4384, 5134 aà(1) Tuzak.

a. 3822 a.+ı 1348 aà(2) Ak, beyaz.

a.+ı 403

aà-(1) Çıkmak, yukarı çıkmak, yükselmek, tırmanmak. a. 1742

a.-a 1613, 2877, 4641, 123, 1361, 1426, 391, 420 a.-ar 1119, 1347, 2487, 3379, 1115, 1428, 613

(30)

a.-ası 1992 a.-asıdur 1527 a.-yidi 1530 a.-dı 1089, 1431, 1439, 1475, 1545, 1555, 1632, 1874, 2940, 5552 a.-dılar 1674 a.-gıl 1732 a.-ıcaú 1732 a.-ıp 1590 a.-madı 1379 a.-maàa 1261 a.-maàı 1743 a.-mamışdı 2545 a.-mış 11623, 737, 1895, 3695 a.-sa 5233 a.-up 5084 a.-uban 892 a.-up 1380

aà-(2) Aşmak, üzerinden geçmek. a.-mışam 3700

aàaç(1) Sopa, değnek. a. 3765, 5066 aàaç(2) Ağaç. a. 1993, 2939, 2940, 3348, 3357, 3419, 3850, 4072, 4076, 4802, 5403 a.+a 1213, 2940, 3426, 4072, 4075, 5061 a.+da 2948, 3629 a.+daàı 1991 a.+dan 2942, 3021, 4099, 61, 75 a.+ı 1512, 3191, 488, 494, 503, 5281, 5390 a.+lar 2954, 3287, 3308 a.+uñ 3540

ÀgÀh Far. Haberdar, uyanık. À. 4529, 5570

À.+dur 3106, 3650, 45, 5021 aàar-(1) Göz ağarması.

a.-a 3459 a.-sa 3393 aàar-(2) Tan ağarması.

a.-a 3529 a.-maàa 2408

(31)

aàar-(3) Beyazlamak. a.-dur 4234

ÀàÀz Far. Başlama, mübaşaret. À. 4986

À.+ını 1467

aàduú Aksi, ters, münasebetsiz. a. 2663, 3677

aàdur- Yukarı çıkartmak. a.-dı 436, 4213

Àgeh Far. Haberdar, uyanık. À. 2640

aàıl Açık.

a. 1834, 3264 aàır Ağır.

a. 1411, 1496, 2122, 2580, 4105, 4484, 4760, 4914, 5158, 699 aàırla - Ağırlamak, misafir etmek.

a.-dı 3999, 5157 a.-dılar 4634 a.-r 970 aàız Ağız. a. 3019, 3671 a.+da 4447 a.+ı 06, 240, 1834, . 2184, 362, 3683, 4823, 4935 a.+ın 2140, 3118, 3780, 46 a.+ına 1286, 3174, 3414, 4203 a.+ında 1110 a.+ından 1111 a.+ını 639, 1664, 234, 5538 a.+um 1201, 2628 a.+umuzdan 4774 aàız yarı Salya, tükürük.

a. 106, 1482 aàla- Ağlamak. a.-dı 1183, 1406, 2010, 2026, 2042, 2234, 2687, 2774, 2781, 2798, 2940, 3507, 3855, 395, 3950, 4063, 4390, 4512, 4513, 4572, 4648, 4690, 4824, 4834, 4998, 5147, 5229, 5523, 5530, 572, 773, 794, 803 a.-dıdı 4967 a.-dılar 4819 a.-duàın 4834

(32)

a.-duàına 5663 a.-duàum 1226, 4124, 4929 a.-duguñ 4649, 4835 a.-duàuñdan 4912 a.-duñ 4847 a.-ma 4837, 552 a.-maà 1294, 1601, 2960 a.-maàı 2227, 544 a.-maàıl 1461, 2782 a.-maàından 3507 a.-maàuñ 4400 a.-maò 4887 a.-maú 2852 a.-maúdan 1889 a.maúdı 1508 a.-maz 736 a.-r 1137, 1460, 1606, 2277, 2674, 3958, 4836, 4862, 5002, 5155, 5508, 563 a.-rdı 5331 a.-rlar 4882 a.-ya 3443, 3736, 4126, 4584, 4888 a.-yam 778 a.-yaydı 5314 a.-yu 1505, 2495, 2926, 4664, 5429, 5676, 707, 711, 804 a.-yup 2856, 645 aàlaş- Ağlaşmak. a.-dılar 3856, 4677, 4999, 5084 a.-dılardı 1917 aàlat - Ağlatmak. a.-dun 4848

aàna- Yatıp yuvarlanmak, debelenmek. a.-dı 2480

aàrı Ağrı, acı.

a.+sı 2083, 5640 aàrı-(1) İncinmek, gücenmek.

a.-masun 2216

aàrı-(2) Ağrımak, acımak, canı yanmak. a.-dı 3001

(33)

a.-yup 4801

aàrıt- Ağrıtmak, acı duymak. a.-ısarvan 1815 a.-mışam 5641 aàruk Ağırlık, eşya.

a. 2131 aàu Zehir. a. 1641, 2127, 2479, 2685, 1526, 2266, 4157, 4647 a.+lar 4881 a.+sı 235 a.+sın 234, 543 a.+sını 880 a.+yı 212 aàulu Zehirli. a. 233

aàyÀr Ar. Başkaları, yabancılar, rakip. a. 4978

Ak, beyaz.

a. 3561, 3960, 3974, 4131, 853 a.+dan 3459, 3575

a.+ı 1996, 2614, 2949, 3135, 3260, 774 Àh Far. İlenme, beddua, ah.

À. 1035, 1226, 1502, 1669, 2006, 2008, 2012, 2021, 2035, 2174, 2547, 3652, 3797, 4062, 4107, 418, 4672, 4718, 4809, 5147, 519, 5229, 5426, 5501, 5652, 584, 587, 619, 645, 711, 804 À.+ı 2028 À.+ınun 1502 À.+umuz 3634

èah- Akıp gitmek, acele ederek gitmek. èa.-dı 2404, 5051, 5309 aò-(1) Akmak. a.-a 2537, 3714, 4313,5068 a.-ar 2536 a.-dı 4472, 563 a.-dıdı 2027, 3590, 5073 a.-dılar 3814 a.-dıysa 1464 a.-duàını 4962 a.-madı 1380

(34)

a.-mışam 3113 a.-tum 3235 aò-(2) Meyletmek.

a.-dı 1440 a.-maya 1819 èahd Ar. yemin, söz.

èa. 1061, 1070, 1164, 3887, 4654, 984 èa.+ı 1171, 2404, 5309

èa.+um 1171, 5564 aòdar- Aktarmak.

a.-maà 4299 Àheste Far. yavaş, ağır.

À.+dür 5356

aòı Ar. (aòì) Bir kimsenin sevdiği en yakını; bu anlamda seslenme ünlemi. a. 1420, 1457, 1698, 1996, 2402, 2614, 2906, 2949, 3135, 3260, 3386 aòıt(d) - Akıtmak, göz yaşı akıtmak.

a.-urdı 4077

Àòir Ar. En son, sonraki, sonunda son olarak.

À. 1168, 1187, 1580, 1530, 2971, 2231, 2494, 2654, 2956, 3010, 3097, 3380, 3412, 3527, 3906, 4346, 938, 969

Àòiri Ar. Sonunda, son olarak, en son. À.3194, 5053, 703

Àóiret Ar. İslamiyette öldükten sonra gidileceğine inanılan yer, ahiret. À.+de 166

aómaú Far. Pek akılsız, şaşkın ahmak. a. 3275, 4016, 4578

a.+ı 3038, 4147

Aómed İ. Peygamber efendimizin dört adından biri, Ahmed. A. 160, 299 aòşam Akşam. a. 1965, 3170, 3418, 4061, 4602 a.+a 1027, 2198 a.+ın 3560, 4388 a.+uñ 3926 aòtacı Seyis. a.+lar 5327 aòter Far. Yıldız.

a. 2139

(35)

a. 2610 a.+i 1397, 2194, 2464, 4173 a.+ine 2464 a.+ini 150, 2801, 3783, 447, 5526, 650 a.+ümi 2175, 3247, 4975 a.+ümüz 5045 Ak, beyaz.

a. 1077, 1265 aú-(1) Akmak, gitmek.

a.-a 1405 a.-ar 1111, 1437, 1731, 3581, 4983 a.-dı 4996 a.-maúdan 3366 a.-up 5513 aú-(2) Meyletmek. a.-maàıl 1363, 1429 aúça Akçe para.

a. 685, 1340, 1384, 1710, 4590, 5287, 662, 863 a.+amdan 5566

a.+sı 3970 a.+yı 5690 a.+yile 684 èÀúıbet Ar. Son

èÀ. 4038

aúıt(d)- Akıtmak, dökmek. a.-dı 3668, 5076 a.-ma 1617 a.-mışam 5641 a.-ur 2485 a.-urdı 3416

èÀúil Ar. Akıllı, zeki kimse. èÀ. 4014, 4035, 4577, 5684 èÀ.+i 4014

èÀ.+sin 2662 èaúl Ar. akıl.

èa. 1234, 1366, 141, 1436, 1569, 1980, 202, 2120, 2659, 2664, 35, 379, 4551, 5244, 5438, 55, 56, 701, 706, 74

èa.+a 123, 5469

(36)

èa.+ı 177, 1979, 204, 246, 2625, 2903, 292, 308, 3484, 4508, 5127, 5235, 5242, 5392 èa.+ın 1537, 1556 èa.+ile 5418 èa.+um 1647, 625 èa.+umı 1179 èa.+uñ 1621, 2326, 52 èa.+uñı 90, 1231, 1528, 1890

èaúl-ı küll Ar. Tasavvuf düşüncesinde kendisini yaratanı kavramayı başarmış olan akıl. èa. 5121

èaúreb(1) Akrep (Hayvan). èa. 26

èaúreb(2) Akrep (Burç). èa.+e 1660 èa. +de 1661

èaksine Ar. Tür. Tersi, tersine, bilakis. èa. 5528

Àl(1) Eş, dost, akraba. À. 170

Àl(2) Güç, kuvvet, para. À. 581, 4691 Àl(3) Hile.

a. 2703

al(4) Düğünde güveyin boynuna atılan mendil büyüklüğünde kırmızı bez. a.+um 4396

al(5) Kırmızı, al.

a. 2384, 2424, 3170

al-(1) Tutuşmak, yanmaya başlamak a.-dı 1947 al-(2) Almak. a. 1427, 1610, 1709, 1792, 1797, 2149, 2449, 2628, 3094, 3166, 3743, 4226, 4455, 5064, 5341 a.-a 1076, 1166, 3088, 3107, 3697, 3776, 3991, 5306 a.-adı 1253, 2865 a.-adum 2543, 4086, 582 a.-alar 2602 a.-am 1165, 1289, 2670, 3081, 3229, 4410 a.-an 1603, 1645, 2454, 3987, 667 a.-asın 2394, 3171, 4334, 779

(37)

a.-asız 1064, 1093 a.-ayım 1314, 2436, 3155 a.-dı 1034, 1203, 1259, 1291, 1521, 1545, 1567, 1591, 1621, 1637, 1659, 1723, 1771, 1870, 1947, 2245, 2473, 2520, 3037, 3086, 3343, 3466, 3544, 3563, 3690, 3825, 3990, 3992, 3999, 4209, 4213, 4379, 4462, 4670, 4812, 4991, 510, 5162, 523, 5299, 5678, 878, 889, 920 a.-dıdı 2394, 2454, 4176, 4189, 522, 5576 a.-dılar 2579, 4465, 4816, 4860 a.-duàını 3788 a.-duú 4313 a.-dum 3095, 620,331 a.-dumdı 2425 a.-duñ 4776 a.-ıbilürem 3618, 4285 a.-ımadı 4501 a.-ımayavuz 2706 a.-ısar 394, 954 a.-ıvire 4521 a.-ıvirem 3149, 4286 a.-ıvirsin 3301 a.-ıvirür 5556 a.-madı 3845, 4075 a.-madın 3006 a.-madum 3004 a. maà 3145 a.-maàa 3122, 3221, 3940, 4245 a.-maàiçün 3869 a.-mamış 5365 a.-mamışam 4567 a.-masadı 3985 a.-maya 1286, 3164 a.-mayasın 268 a.-mayup 1743 a.-maz 2950, 3056, 5594, 890, 934 a.-mazam 1586 a.-mış 2424, 3983, 4288, 5161, 953, 987 a.-sun 2818 a.-uban 1171, 1179, 3641, 4095, 4744, 478 a.-ubanın 4763, 4857

(38)

a.-uñ 2304, 3091, 3313, 5128 a.-uñuz 3315, 5566 a.-up 1091, 1156, 1305, 1574, 1620, 1793, 1967, 2131, 2328, 2405, 2481, 2538, 2656, 2700, 2850, 3242, 3303, 3594, 3934, 410, 4259, 4298, 4423, 4497, 4528, 454, 4692, 4759, 479, 4859, 4943, 4944, 4960, 4993, 5265, 5275, 5319, 5409, 946 a.-ur 1220, 1339, 1785, 2375, 2390, 2723, 2896, 3108, 4141, 4782, 5094, 527, 949 a.-uram 775 a.-urdı 566 a.-ursañ 2056

alaò bulaò it- Allak bullak etmek. a. 2582

èalÀküllióÀl Ar. Her durumda, eninde sonunda. èa. 5069

ÀlÀt Ar. Alet, araç, gereç, lazım olan şeyler. À. 2337

À.+ı 445, 847 alçaò Alçak, düşük.

a. 4309

alda - Aldatmak, hile ile kandırmak. a.-dı 4085, 4960, 538

a.-maò 1414 a.-yam 2703 a.-yuban 3985 aldaàuç Aldatıcı, hilekar.

a. 4378

aldan - Aldanmak, tuzağa düşmek. a.-a 3078 a.-up 3268 a.-ur 230, 3228 aldur-(1) Kaptırmak. a.-maya 2387 aldur-(2) Gönül almak. a.-ana 777 a.-dıdı 1666 a.-mış 1425

aldur-(3) Önem vermek, değer vermek. a.-madı 2584

(39)

a.-mazam 3860 èalef Ar. Saman, ot.

èa. 3436, 4563 èa.+den 4248

èalem Ar. Bayrak, nişan, işaret. èa. 1845, 2545, 3597 èa.+de 5235

èa.+e 1623 èa.+lüsi 5324

èÀlem Ar. Bütün cihan, kainat.

èÀ. 1001, 1645, 1845, 2259, 227, 3610, 4276, 4577, 5184, 5371, 5529, 5535, 5568, 5579, 5612, 5645, 5677, 616 èÀ.+de 1005, 1011, 115, 1160, 145, 149, 2138, 2569, 2625, 2857, 2925, 3913, 408, 4349, 4514, 4579, 466, 5411, 5541, 5578, 658, 741 èÀ.+dedür 220 èÀ.+e 1768, 2732, 3561, 358 èÀ.+i 1507, 1692, 3004, 5306, 5359, 593 èÀ.+üñ 758

Àlet Ar. Alet, araç, gereç. À.+i 1958, 21, 848 À.+in 1153, 4082

èaleyhi's-selÀm Ar. Selam onun üstüne olsun ; Peygamberlerin ismi geçince söylenir. èa. 154, 368

alòış Alkış, takdir. a. 3555

alıcı Alıcı, alan, rağbet eden. a. 4475, 5690

alın - Kaygılanmak, kuşkulanmak. a.-maz 3452

èÀlì Ar. En yüksek, en üst. èÀ. 1341, 3420, 343 èalìm Ar. Bilen, bilgili, alim.

èa. 11, 449, 5684, 980

alúış Övmek, takdir etmek, dua etmek. a. 998

AllÀh Allah (C.C). A. 830 A.+a 126

(40)

al(ı)n Alın, cebin. a.+ı 1632 a.+ına 106, 2381 a.+ında 2941 a.+umda 3843, 4204 a.+umı 2558 alma Elma. a. 2199 alnuà Gafil, sersem.

a. 2267

alp Kahraman, yiğit, bahadır. a. 152, 2551, 4306 alt Alt, aşağı.

a.+ına 138, 900, 2751, 2846, 2940, 3492, 5295, a.+ında 1042, 2111, 2635, 3674, 4499, 4595 a.+ındadur 813, 927, 3487, 3863, a.+ındayiken 3493 a.+ını 1956 a.+um 5281 altı Rkm. Altı. a. 2750, 2849, 711, 789, 797 altun Altın. a. 1008, 1076, 1154, 1155, 1265, 1345, 1414, 1485, 1717, 1994, 2342, 2436, 2438, 2897, 3160, 3604, 403, 437, 445, 4461, 4644, 4701, 4899, 499, 5051, 5079, 5274, 5287, 662, 684, 685, 787, 789, 790, 838, 853, 996 a.+a 3934 a.+dan 1790, 500 a.+ı 190, 2424, 3743 5064, 5065 a.+ını 4247 a.+uñ 3794 altuz- [S.T : 21] Gönül kaptırmak. a.-dı 777

alu Aciz, zavallı.

a. 231, 2304 3812,4454, 4459, 5388 amÀn Ar. Aman, emniyet, imdat.

a. 1066, 1493, 2005, 2440, 5370, amÀn vir- Ar. Tür. (amÀn) Fırsat vermek.

(41)

èamel Ar. Yapılan iş, edim, fiil. èa. 315

èÀmel Ar. Yapılan iş, edim, fiil. èÀ.+dür 5582

ammÀ Ar. Ancak, fakat, ama. a. 3359, 3396

añ - Anmak, hatırlamak. a.-an 4849, 5173 a.-ar 1125, 1391, 2830, 3767, 5703 a.-arsam 2391 a.-ardı 5173 a.-sın 2787 a.-asın 4412 a.-asız 5406 a.-ayidi 4189 a.-dıdı 3993 a.-dum 3796, 4929 a.-ıcaàaz 2731 a.-ıcaú 5332 a.-madı 3311 a.-maz 88 a.-mazlar 2660 a.-mış 1419 a.-uban 3652 an O. a.+a 07, 135, 1015, 1017, 1025, 1043, 1052, 1074, 1095, 110, 1103, 1014, 102, 127, 1362, 1525, 1720, 1872, 2031, 219, 2420, 3029, 3199, 3508, 3511, 3550, 3879, 3932, 3937, 4127, 4208, 459, 4742, 5046, 5078, 5106, 5455, 666, 673, 746, 77, 809, 87 1109, 111, 1133, 1242, 3124, 3651, 5168, 5398, 876,1132, 114, 1150, 1180, 1184, 1228, 1241, 1260, 1262, 1382, 1390, 1395, 1398, 141, 1419, 142, 1426, 1451, 1461, 147, 1479, 1481, 1489, 1499, 1515, 153, 1533, 1534, 1561, 1565, 1578, 1587, 1604, 1605, 1613, 1622, 1652, 1663, 1665, 1671, 170, 1703, 1735, 1739, 1750, 1764, 1777, 1778, 1811, 1823, 1878, 1881, 1915, 1961, 2007, 2048, 2103, 2182, 2214, 2299, 2323, 2348, 2351, 2368, 2470, 2479, 2513, 2536, 2563, 2604, 2625, 2636, 2651, 2699, 2702, 2712, 272, 2721, 2772, 2777, 2796, 2841, 2845, 2864, 2878, 2894, 2923, 2962, 2980, 2991, 2995, 346, 3000, 3012, 3014, 3048, 3049, 3052, 3056, 3058, 3085, 3100, 311, 3132, 3141, 3149, 3165, 3184, 3185, 3240, 3246, 325, 3275, 3286, 330, 3303, 3309, 3327, 3345, 3349, 3381, 3413, 3418,

(42)

3440, 3451, 3513, 3518, 352, 3520, 3525, 355, 3599, 3600, 3616, 3653 3621, 3656, 3671, 3704, 3720, 3728, 3736, 3737, 3749, 3757, 3773, 379, 3798, 381, 3821, 3834, 3856, 3868, 3878, 3888, 3903, 3905, 3908, 3933, 3944, 3958, 3967, 3994, 3997, 4020, 4028, 4036, 4038, 407, 408, 460, 4106, 411, 4128, 4133, 4142, 4158, 416, 4164, 4178, 419, 4208, 4214, 4253, 4270, 4283, 43, 4307, 4399, 44, 441, 4437, 4441, 447, 4496, 4510, 4542, 4577, 4578, 4584, 4588, 4593, 4601, 4606, 4607, 4638, 4647, 4656, 4672, 4679, 4717, 4724, 4731, 4737, 4778, 4779, 4787, 4821, 4954, 5017, 5062, 5092, 5107, 5114, 5122, 5158, 5166, 5177, 5203, 5208, 5215, 5218, 5234, 5236, 5239, 5241, 5248, 5258, 5264, 528, 535, 5302, 5349, 5358, 5393, 5412, 5419, 5444, 5049 548, 55, 5504, 5508, 5517, 5546, 556, 5567, 5597, 5609, 5628, 5639, 5651, 5680, 571, 602, 630, 631, 675, 680, 694, 727, 762, 776, 80, 882, 887, 971, 992 a.+adur 3909 a.+da 108, 1315, 1341, 1345, 1421, 152, 1774, 1788, 2019, 2054, 2259, 2364, 2471, 2483, 2518, 2577, 2539, 2593, 2630, 2631, 2664, 2691, 2758, 2764, 283, 2874, 2930, 3025, 3217, 3332, 3370, 3423, 3428, 3452, 3472, 3477, 3731, 3738, 3744, 3768, 3830, 3850, 3852, 3854, 3922, 3946, 3998, 4022, 4195, 4197, 4205, 4227, 4182, 4382, 4451, 4453, 4460, 4504, 4514, 4572, 4619, 4622, 4682, 4806, 4810, 4865, 488, 4895, 4950, 4992, 504, 5068, 5157, 519, 5204, 5244, 5473, 553, 5620, 5638, 783, 79, 915, 1505, 3415, 4680 a.+daàı 4678 a.+dadur 3308 a.+dan 1011, 1083, 1122, 1132, 1160, 1338, 134, 1340, 1437, 1438, 146, 1468, 1504, 1523, 1664, 1673, 1781, 1844, 1876, 1879, 1921, 200, 2065, 217, 2175, 2401, 2043, 2402, 2540, 2560, 2638, 2662, 267, 2733, 2819, 3010, 3027, 310, 3121, 3292, 3366, 3401, 3411, 3512, 3589, 360, 3679, 3789, 3858, 3870, 3874, 3951, 3955, 4056, 4135, 4155, 4169, 4209, 4266, 4472, 4712, 4831, 4954, 4701, 5542, 5036, 5120, 5122, 5186, 5296, 530, 5440, 78, 85, 893 a.+dayidi 2114, 3607 a.+ı 545, 1017, 1045, 1081, 1114, 1120, 1224, 1278, 1296, 1299, 1311, 132, 136, 1391, 1392, 1394, 1396, 140, 1410, 1414, 1415, 1429, 1135, 1351, 1421, 1543, 1571, 1687, 2085, 2090, 2426, 2631, 2843, 2896, 2984, 3083, 3181, 3208, 3662, 3952, 4279, 4535, 4992, 5083, 522, 5324, 579, 582, 74, 984 1448, 1449, 1456, 1501, 1511, 153, 1532, 1556, 1565, 1568, 1570, 1574, 1581, 1589, 1613, 1623, 1629, 1637, 1660, 1670, 1731, 1751, 1760, 1776, 1783, 1788, 1791, 1824, 1847, 1858, 1860, 1863, 1913, 1979, 1984,

(43)

1989, 2099, 2609, 2046, 207, 2100, 2109, 214, 2148, 2185, 2197, 2260, 2275, 2326, 2328, 2333, 2371, 2384, 2411, 2422, 2449, 2472, 2473, 2505, 2508, 253, 2531, 2575, 2579, 262, 2613, 2622, 2633, 2635, 2676, 2715, 2717, 2765, 2773, 2792, 2797, 2802, 2815, 2817, 287, 2879, 2888, 3016 2913, 2965, 301, 3037, 304, 3070, 3075, 3078, 3081, 3086, 3091, 3092, 3094, 3095, 3116, 3123, 3130, 3132, 3136, 3151, 3163, 3173, 3179, 3192, 3199, 3203, 3221, 3257, 3275, 332, 3318, 3336, 3356, 3365, 3412, 3426, 3429, 3441, 3453, 3493, 3500, 3502, 3509, 3516, 3526, 3585, 3607, 3617, 3623, 3654, 3655, 3689, 3705, 3737, 374, 3743, 3789, 3796, 3820, 3822, 3823, 3836, 3846, 3869, 3876, 3888, 3891, 3893, 3910, 3934, 3942, 3947, 3948, 3949, 3957, 3959, 3962, 397, 3987, 3992, 3998, 402, 4037, 4048, 4059, 4109, 4111, 412, 4121, 4124, 4143, 4156, 4165, 417, 418, 4212, 4239, 4259, 4269, 4276, 4285, 4325, 4376, 4377, 4378, 438, 4381, 4389, 4399, 44, 4431, 4463 4483, 4500, 4508, 4520, 4541, 4555, 457, 4581, 4592, 4629, 4633, 4668, 4677, 4690, 4698, 4736, 4712, 473, 4759, 478, 4784, 4808, 4815, 4865, 4869, 4874, 4877, 4927, 4929, 4949, 4967, 4981, 4982, 50, 5012, 5067, 5075, 5076, 5097, 5125, 5135, 5153, 5157, 5173, 5176, 518, 5182, 5197, 5223, 5237, 525, 5271, 5295, 5307, 5308, 5346, 5348, 5421, 5424, 5425, 5450, 5460, 5469, 5480, 5526, 5533, 554, 5545, 5548, 5576 5567, 5589, 5594, 5646, 5678, 5688, 5703, 576, 578, 592, 600, 610, 629, 637, 639, 66, 648, 668, 671, 681, 692, 713, 733, 734, 768 778, 803, 865, 866, 87, 88, 894, 909, 948, 974 a.+lara 1661, 4619, 486 a.+ları 2164, 4889 a.+laruñ 4883 a.+suz 665, 731, 2310, 2641, 2780, 3654, 4034, 4517, 4600, 4979, 4983 a.+uñ 02, 09, 1005, 1006, 1011, 1025, 107, 1075, 1110, 112, 1123, 115, 1173, 118, 1184, 1216, 1225, 1227, 123, 1247, 1251, 1295, 1299, 1318, 1346, 1371, 2078, 2106, 2107, 2147, 4556, 4806,1391, 1415, 143, 1477, 1487, 1512, 1516, 1553, 1573, 158, 1581, 1582, 1595, 1604, 1619, 1636, 1441, 1627, 1637, 1658, 1671, 168, 1690, 170, 1713, 1740, 1777, 1809, 1861, 1873, 1980, 1985, 1998, 2040, 2052, 2105, 2106, 2107, 213, 2208, 2209, 2219, 2305, 2333, 2421, 2423, 2464, 2478, 2506, 2510, 2576, 2631, 2666, 2675, 2699, 2702, 2725, 2735, 2781, 2791, 2878, 2906, 2945, 2979, 2985, 30, 3003, 3007, 3051, 308, 3099, 3126, 3127, 3619, 3914, 3135, 3142, 3147, 3183, 3207, 3275, 3288, 3299, 3311, 3326, 3351, 3388, 3393, 3414, 3421, 3447, 3462, 3471, 35, 3511, 3553, 3599, 3628, 3635, 3702, 3713, 3739, 3759, 3768, 3772, 378, 380, 382, 3833,

Referanslar

Benzer Belgeler

The main findings of the present study were that there was a huge variation concerning the probability of seeded athletes winning an Olympic medal in the different wrestling styles

Dünya Savaşı’nın başlaması, Osmanlı Devleti ile Sırbistan’ın rakip taraflarda yer almaları ve iki devletin diplomatik ilişkilerinin 1 Kasım 1914 tarihinde resmen

Aşağıda adları yer alan editörler kurulu üyelerimize, istatistik editörlerimize ve danışmanlarımıza, 2010 yılı 1-3.. sayılarımıza verdikleri katkılardan

In addi- tion, we analytically calculate the Bloch-like mode formations and find that indeed the more amplified mode agrees well with the complex field and phase distributions in

90 milyon liralık açılış fiyatlı bir diğer tablo Fausto Zonaro’- nun (1854-1929) “ İstanbul” adlı çalışması. Oryanta­ list ressamlardan Zonaro’nun

e-kaynak: http://www.geocities.com/msefercioglu/makaleler/nevininikigazeli.htm Nev’î , Dîvan edebiyatımızın İran edebiyatının tesirinden kurtulup zirveye ulaştığı ve

Türkçe-Arapça-Farsça manzum sözlük olarak hazırlanmış Manzume-i Keskin’in yazarı Keskin, eserini Tuhfe-i Şâhidî’ye nazire olarak kaleme aldığını belirterek ondan

Ana dili Türkçe olmayan iki dilli çocuklarda, babanın Türkiye’de bulunma süresine göre çocukların Peabody resim kelime testi puanlarının ortalamaları, Descoeudres Tamamlama