• Sonuç bulunamadı

"Kimsecik'le yeni roman anlayışına vardım"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share ""Kimsecik'le yeni roman anlayışına vardım""

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ccKimsecik’le yeni roman anlayışına vardım,,

İ

YAŞAR KEMAL, SON ROMANI KİMSECİK’I ANLATTI. DÜNYACA TA­

NINAN ROMANCIMIZ, EDEBİYATIMIZIN ÖZ KÖKENLERİNE DÖNME­

MİZ GEREKTİĞİNİ VURGULADI.

Y A ŞA R K E M A L

Doğan HIZLAN

• Son yıllarda Batı basım sİ zm yeni bir gerçekçilik anlayışı getirdiğinizi yazıyor. Bunun İçin ne dersiniz?

— Bir çağa yeni bir anlayış getirmek zor bir İş Çağımızın gerçekçilik anlayışı birçok sa ­ natçının çabasıyla, katkısıyla gerçekleşecek. Her çağ damga­ sını içinde taşır. Her çağ insan lık düşünce, sanat zincirine ye­ ni bir naikadır Bugünün sanat çısı dünyaya dünün sanatçısın dan başka türlü bakacaktır, bu doğaldır. Benim gerçekçilik an­ layışım her romanımda biraz daha gelişiyor, açıklığa kavuşu yor. her roman benim için yeni bir biçim, yaşam, yaratma ara yışıdır. Bugünün romancısı dün yaya 18. yüzyılın romancısının gözüyle bakamaz. 19. yüzyıldan bu köprülerin altından o kadar çok su aktı ki... Hem de o ka­ dar hızlı aktı ki.. B aş döndü­ rücü bir hızdayız. İnsan anlayı­ şı yeni boyutlar kazandı. Çağı­ mızda atomun tehdidi bile, ye­ ni bir insan anlayışına götürü­ yor bizi. Gerçekçilik anlayışı­ mı açık seçikliğe kavuşturma­ ğa uğraşırken hep eski zaman epopelerini düşünüyorum. Bili­ yoruz kİ artık epopeler bütün insanlığın, birçok çağların ya­ ratışıdır. Homeros, Manas. De­ de Korkut epopelerini tarihler­ den gelen şairler kuşaklarıyla birlikte insanlık yaratmıştır. Gene biliyoruz ki, Gılgamış e- popesi bir epopeler zincirinin bir parçasıdır. Ve yaratıldığı günlerden çok sonra tuğlalara yazılmıştır. Elimizde, binlerce destandan ancak sayılacak ka­ dar destan kalmışsa da gene onlardan öğreneceğimiz çok şey vardır günümüzde. Unut­ mamalıyız kİ, eski gerçek her zaman yenidir, ve eski gerçeğin doğurganlığına her zaman baş vurmalıyız, örneğin ilyadada ben Tfoyada insanlar çarpışır­ ken, büyük bir macera yaşar­ ken yukardaki tanrıların yaşam­ larını, maceralarını unutamıyo­ rum. Bir destan geliştirilirken İnsanoğlu bütünüyle veriliyor. Düşleri ve bütün İlişkileriyle. Ba na 19 'ncu yüzyılın gerçekçiiiğly le, günümüze kadar gelip da­ yanmış gerçekçilik anlayışı bi­ raz yalınkat geliyor. İnsanın İn* sanla, toplumla, doğayla ilişki­

leri... Bir de iç, psikolojik çe­ lişkileri... Bu anlayış bile bü­ yük başyapıtlalr yaratılmasına yetmiş. Ama günümüzde başka bir İnsan anlayışı ile karşı kar şıyayız. insanoğlu üstüne her gün yeni yeni şeyler öğreniyo­ ruz. insan geçmişini öğrendikçe, geleceğini daha iyi kavrıyor. Bir Freud’un, bir Elnsteln’ln, bir M arks’ın gelmesi, günümüzde kuşakların onlara her gün yeni olanaklar kazandırması, insanın kendisini başdöndürücü bir ça­ buklukla araması ve kavrama ğa çalışması roman sanatına da yeni olanaklar getirmeliydi. Çağımızda roman sanatı do dehşet bir arama İçinde. Benim arayışımda insanın bir de yara­ tıları var. Homerostan bu yana bildiğimiz. İnsan kendine yoğun bir düş, mit dünyası yaratıyor. Ve İnsan şu gerçek dediğimiz dünyada ne kadar yaşıyorsa, mit, düş dünyasında da, yani kendinin yarattığı dünyada da öylesine yoğun yaşıyor. Ben ro mantarımda İnsanın yarattığı dünyalarla İlişkilerine boş ver-? memeğe çalışıyorum. Bugünün İnsan bilimleri de insanın bu dünyasına yoğun bir biçimde eğilmiş durumda. Romancı, ye* nl bir İnsan arayışı içindeyken dünyamız, o da buna katılma­ dan edemezdi. Belki de başı o çekmiştir çağımızda. Amerikalı romancı Faulkner*ln İnsanın dü ş dünyasına böylesine eğil­ mesi boşuna değildir Getirdiği bilinçli bir gerçekçilik anlayışı değilse de. derin bir sezgidir, insanı bir başka yönden de kov ramağa çalışmadır Benim an­ layışım insan bütün yarattakta- rıyta İdce, concana. etete kay­ naşmıştır. insana varırken, ona ulaşmağa uğraşırken onun ya­ rattıklarıyla, ama bütün yarattık lorıyla bir bütün oluşturduğunu

unutmamalıyız. Bunu unuttuğu­ muz zaman cağımız insanını kavrayamayız. Üstelik de biz­ den önceki gerçekliği yinelemek ten başka bir şey yapmış ol­ mayız, insanı arayışımızda var mak istediğimiz amaca ulaşa- mayız.

İnsan nedir sorusunu sorar­ ken, onun yarattıklarını, yaratı­ larının da en önemlisi otan, in­ sanı insan eden öğelerden biri si otan düşü, miti ihmal ede­ meyiz. insan bütününe varama­ yız. insana varmanın en kolay yolu insanın bütününü kavra­ makladır. Eğer bu çabamızda insan yaratılarını üstelik de inşa nı İnsan eden öğelerden başlı- calarını. onun düşünü, mitini Ih mal edersek eksik bir iş yap­ mış oluruz.

öyle sanıyorum kİ batılı eleş tfrmenler, benim romanlarımda ki bu çabalarımı görerek yeni bir gerçekçilik anlayışına vardı ğımı yazıyorlar. Benim bir ger­ çekçilik anlayışı getirdiğim gibi öyle büyük bir savım yok... Ça­ ğın gerçekçilik anlayışı biçimle­ nirken, küçük de olsa, bir katkı mm olması İyi bir şey olur. Batı

lı eleştirmenler benim için çok İyi niyetli davranıyorlar. Benim işim karınca kaderince işidir.

• Bu romanınız, 'Kimsecik* Anadolunun çok önemli bir dö nemini yansıtıyor. Birinci dün­ ya savaşı günlerini... Bir bildiri­ niz olacak...

— Birinci dünya savaşından sonra Anadolu karmakarışık ol du. Dehşet bir çalkantıyla yıllar ca çalkandı, insanlar büyük bir kırgına uğradılar. Görülmemiş bir yenilgide dönendiler, insan­ lar yurtlarından yuvalarından ol dular. Ocaklar söndü. Milyonlar ac kaldılar. Bütün tarihin­ de Anadolu böylesine hiç bir zaman karmakarış olmamış tı. Celâli başkaldırmalarında bi­ le Anadolu böylesine karmaka- rış olmamış, böylesine sarsıl­ mamıştı. Ve birinci dünya sava şı sonucu da bu toprak parça­ sının kendisini yeniden düzen­ lemesi günleriydi. Bugünkü Tür kiye iyisiyle de, kötüsüyle de o günlerde kuruldu. Şu günlerde kİ geçirdiğimiz büyük sarsıntı­ nın temelleri o günlerde atıldı. Bu romanda o karmakarışık günlerdeki bir evocağını ele alı

yorum. Bu evocağı azıcık da ol­ sa benim evocağıma benzer. Ba bamın büyüttüğü, ölmekten kur tardığı bir çocuk sonradan onu öldürdü. Bu öldürme beni ço­ cukluğumdan bu yana uğraştır­ dı. Bunun üstünde çok düşün­ düm. Bu roman benim bir ya­ şam öyküm değildir. Değildir a- ma pek de yaşam öyküme öy­ le uzak değildir. Kişisel cinayet lerln, toplumsal kırımların, sa ­ vaşların özel sebepleri ve ko­ şulları vardır. Bu roman beni buraya vardırdı. Bir kişisel, bir toplumsal kıyımın yüzlerce se­ bebi vardır. Savaşlar da, kişisel öldürmeler de birikimler sonu­ cudur. Her kıyım bir tektir. Her savaş da bir tektir. Kıyımları, savaşları çoğullaştırmak, sınıf landırmak İnsana kabaca bir yaklaşım gibime geliyor. Her roman beni yeni bir İnsan an­ layışına vardırıyor. Örneğin bu romana başlamadan cinayetler üstüne şimdiki düşündüğüm gi b! düşünmüyordum. Savaşlar üstündeki düşüncelerimi de değiştirdi bu roman. Her roman romancının yeni bir düşünce

aşamasına varmasıdır.

• Bütün yazdığınız romanlar arasında 'Kimsecik* romanının özgün yer! nedir?

— Nasıl söyleyim bilmem kİ. bu romanda biraz çocukluğum var, biraz evocağım var. Belki de romandaki çocukla hiç bir ilişkim yok... Ama o çocuğu bi­ raz kendim sayıyorum bazı ba zı„ Sonra da cayıyorum, içim­ de ayrı bir sıcaklığı var bunun için de bu romanın. Bir de 'Kimsecik.l içimde çok taşıdım. Bilmem onun için mi bu ro­ manla bu kadar bütünleştim. Be nlm yazılarımı İzleyenler anım­ sarlar belki yıllardır 'Kimsecik* romanının sözünü eder duru­ rum. Her romanda ayrı bir dil, biçim kullanmağa çalışırım. Bun da da öyle bir dil, biçim yapma­ ğa çalıştım. Çalıştım da değil, her konu, her düşünce zaten kendi dilini, biçimini haliyle ge­ tiriyor. Bir de artık, yeni bir ro­ man anlayışına vardım, okuyu­ cu bizim babamızın hamalı de­ ğildir, öyle kinin yutturur gibi ağır, yoğun, yutulmaz romanlar yüklemek istemiyorum okuyucu nun üstüne. Her düşünce, her şiir, her betimleme, her en

çapraşık pslkoloflk an, süre ya* lınlıkla, İnsanın İlgisini çeke* cek bir biçimde yazılabilir. Bir roman okuyucunun soluğunu kesmeli. Öyle deve topağı gibi İnsanın boğazına takılıp kalma malı. Ben böyle İstedim ama yapabildim m İ? Ona okuyucu yanıt verecek romanı bitirdik­ ten sonra.

9 Edebiyatımızın dışarda ta­ nınabilmesi, okunabilmesi İçin hangi özellikleri içermesi gere­ kiyor?

— Her İnsan, her toprak par oası, her kültür evrenseldir de­ sem, çizmeden yukarı mı cık* mış olurum. Yeter ki çanağın­ da balın olsun arısı Bağdat'tan gelir. Ben buna hep inandım. Köküne slğmek, diye bir söz vardır gene bizim Anadolu'da. Batının etkisindeki ülkeler hep batıya öykünmüşlerdir. Bu öy* künme bizde inanılmaz bir dü* zeye çıkmış, öyle ki. hep kökü-» müze siğmişiz. Anadolu halkı Karacaoğlanı, Dadaloğlunu, Pir Sultanı, Koca Yunusu yüzlerce yıl yüreğinde taşımışken bizim aydınlarımızın onlardan haberi ancak Atatürk’ten sonra olmuş tur. öykünücü hiç bir zaman ya ratıcı otamaz. Bu yüzden de bizden o evrensel dediğimizden çok az kişi çıkmış. Niçin Koca Yunus. Koca Sinan, Pir Sul­ tan evrensel de..» Nâzım Hik­ met evrensel de..» Salt Faik, Orhan Veli. Orhan Kemal, Ah­ met Arif evrensel de.» Nasret­ tin Hoca evrensel de... Yol a* çık Nazım Hikmet, Ahmet Ari# kadar kökümüze dönelim... Ye* ter... Kökümüze dönelim der* ken başka, daha kötü bir bağ* nazlığa, kültürler düşmanlığı­ na, öteki kültürlere, özellikle çağımızı yaratan Avrupa kül­ türüne sırtımızı dönmeyelim. Artık çağımızda kültürler birl- birinl yoketmemetl biribirinl beslemeli. Bundan önce de böyle olmuş kültürler biribir* tarini beslemiş, geliştirmiş. Kimbiilr Homerosun kökeninde kaç kültürün mayası var... N as­ rettin Hoca'nın, Sinan’ın, Koca Yu nu s'un ? Bizim özgün, önemli bir sanatımız vardı dün. Bugün de var. Tanınmasına gelince, bir Fakir Baykurt'u, Ahmet A- rlf’l, Orhan Kemal’i. Sait Faik’I canları İsterse tanısınlar. Bu gerçekten önemli kişileri batı tanımamakla kendisi yitiriyor. Am a batının da yavaş yavaş ak lı başına geliyor. Kendi dışında da kültür değerleri olduğunun farkına varıyor. Bir Nâzım Hik- met’in, bir Ritsos’un, bir Astur* yas’ın gittikçe bayraklaşmaları bundan. Bize gelince, biz kül* tür değerlerimizi nasıl mı tanı­ tırız? Gölge etmesinler başka Ihksan İstemez.

• Şimdi dışardasmız, uzun bir süreden beri... Bu, romanı­ nıza, düşünceniz* etkili oldu m u?

— Hiç düşünmemiştim. Bun dan önce uzun bir sûre Paris'te kaldım. Orda hiç çalışamadım. Çalışamamak benim için yaşa­ mamakta birdir. Daha önce u- zun bir süre kaldığım, orada bir İki roman yazabildiğim İsveç’* geçtim bunun üstüne. 'Kimse- cik’i burada bitirdim. Şimdi de başka bir romana başladım. Onu da M ayıs sonuna bitirece­ ğim. Mayısta da ‘ince Mehmed lll'e başlayıp bitirdikten sonra güze ülkeye döneceğim. Bura­ da rahatım. Stockholm dışında orman içinde küçük bir evde oturuyorum ve burada hemen hemen hiç kimseyle bir alışve­ rişim olmadığı, hemen hemen hiç kimseyle konuşmadığım tein İyi çalışıyorum. Batıyı gör­ mek, bizim dünyamızdan ayrı bir dünya İnsanlarının yaşam ­ larını seyretmek ilgine. Elbet İn sana bir şeyler kazandırıyor.» Yalnız her ağaç toprağında bü­ yür. Bir romancı da ancak ken di toprağında dal budak sarar. Kendi toprağından ayrı düşmüş bir romancıyı ben düşünemiyo­ rum. Ülkemden bu kadar uzun uzak kalmamın başlıca sebebi, şu dert beta İçinde rahat yaza­ bilmek, bir de işlerimi bir İyi­ ce hale yola sokmaktır $u an­ da en az onbeş ülkenin kitap cısıyla İlişkim var. Ve uğraş­ mak, Jdtoplorm çıkışlarını İz* temek hiç de o kadar kolay bir İş değil.

BEYOĞLU

AS <47 63 15) — Özgürlük T o îo — Muhammed AH — R.İ DÜNYA (49 01 66) — Dip — t . 81» »et - N. Nolte — R.t

EMEK (44 84 48) — Fahiş* — J. Coi ita » — R İ F İT AŞ (49 01 88) — Amigo K u lu — R.İ GAZİ (47 98 65) — Hükmedeni« — T. Savalas — R.f İNCİ <40 45 95) — Fim» — K. in*. D İT KONAK (48 28 06) — D i* — J. M * »et — N. Nolte — R.İ MELODİ (64 1314) — Bağdat B u ­ ttu — X KARAY (45 «4 İT) — 0*mm Hikaye » i — R İ ŞAN (40 87 91) — Yanmışım Y E N İ MELEK (44 43 89) — Wil’d* Ölüm — M. Farrow — R İ

AKSARAY

İPEK (33 2511) — ölüm Spora -* R .T İSTANBUL (21 23 67) — F ır»» — K . inam; MARMARA (23 38 60) — Amigo Kıs lar — R .T ŞAFAK (22 2513) — Wil’d* ölüm — R.T Y IL D IZ (211137) — Amigo K ış­ lar — R .T

KADIKÖY

AS (360050) — A ? » Düşen Kullu — R.İ A T L A N T İK (55 43 70) — Pıra» _ K. İnanır K AD IK Ö Y (37 74 00) — S onsu» Ka Çiş — A. M. Graw

REKS (36 Oİ 12) — Yanmışım SÜREYYA (36 06 82) — O ’nun H i­ kâyesi

DEVLET TİYATROSU (43 54 00) BÜYÜK SALON — «Deli Dumrul» — Cuma 20.00 — Pazar 14.30 ODA TİYATROSU - «Anügon*» — Salı, Çar., Per., 1830

«Mim Topluluğu» — Cuma, C Tezi. 18.30

«Leke. Çizgi, Benek, Renk» — ö. Tesi, Pazar 11.00, Pazar 14.30 FA TİH (26 53 80) - «Sersem Koca­ cın Kurnaz Karısı» — Çar» 21.06,

Pazar 1530 — 18.30 — «Tırpanı — Per., Cuma, C. Tesi 21.00, C. Tesi 1530

MUHSİN ERTUĞRÜL TİYATROSU (40 77 20) — «Boş Para Etmez» — P. leşi. Salı hariç her gece 21.00, C. Tesi, Pazar 15.30, Pazar 1830 K A D IK Ö Y (36 31 2 1 )— «Kayıp Mek tup» — çar., Per., 19.00, Çar. 15.30 «Babanın Gorilleri» — Cuma, C. Te* s! 19.00, C Tesi 15.30 - «Ferhat İla Şirin» — Pazar 1530

ÜSKÜDAR (33 03 97) — «Balaban Ağa» — Çar., Per.. Cuma, C. Tesi 21.00, C. Tesi, Pazar 1530 — Pazar 1830

A L İ POYRAZOÖLÜ — KORHAN AB AY (47 97 17) — «İstiyenin Bir Yü *ü Kara Vermeyen Zenci» — P. To­ st hariç her gece 21.00, Çar. C. Te- si 15.30, Pazar 15.30 — 1830 AYDEMİR AKBAŞ TİYATROSU (49 56 52) — «İnsanoğlu Tuhaftır» — Salı, Çar, Per., 21.00, Cuma 18.30 - 21.00 C. Tesi 1530. Pazar 1530 — 1830 - 31.00

DEVEXUŞU KABARE (44 46 75) — «Reklamlar» — P Test hariç her gece 21.15. Çar. C. Tesi, Pazar 18.15 G. ÜLKÜ — G. ÖZCAN - (46 80 91) — «Oh Olsun» — p. Tesi hariç her gece 21.00. C. Tesi, Pazaf 16.00 İAST (İstanbul Akademik Sanat

Topluluğu) — «Sanatçının Gücü» — Car., 20 30. C Tesi 17.00 — 20.30 «Suç» — Pazar 15.00.

K E N T OYUNCULARI (46 35 89) — «Bodrumdaki Pencere» — Cuma 21.00 C. Tesi, Pazar 15.00 — 18.30 M. GEZEN (Kenter T. 46 35 89) — «Vatan Veya Memleket» — Per., Cu­ ma hariç her gece 21.00, P. Tesi 18.00.

NEJAT UYGUR (Şişli Ümit T. 47 97 17) — «Alo Orası Tımarhane, m i» — P. Tesi hariç her gece 21.00 — C. Tesi, Pazar 16.00

W. SEREZLİ — T. ASKINER (Ken ter T. 46 35 89) — «Çifte Kumrular» — Çar. 15.00, Per. 21.00

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

ILO 2011’de belirtildiği gibi yeraltı linyit ocağında termal konfor için tehlike sebepleri; ısı ve nemin aşırı yüksek ve aşırı düşük olduğu durumlar,

Cerrahi öncesi GĠB ölçümleri cerrahi sonrası GĠB ölçümlerine göre daha yüksek kaydedildi ve istatistiksel olarak anlamlı bulundu.. Ohsugi ve ark.‟ları (2014)

Bu araştırmada yapı geçerliğine ilişkin kanıtlar el- de etmek üzere ise ölçeğin orjinalinin faktör yapısına ilişkin oluşturulan dört faktörlü model, Türk ergenleri

Bu çalışmada cerrahi tedavi uygulanan otoskleroz olguları retrospektif olarak gözden geçirilmiş, uygulanan cerrahi teknikler ve elde edilen sonuçlar tartışılmıştır. Materyal

We discuss several open problems related to analysis on fractals: estimates of the Green functions, the growth rates of the Markov factors with respect to the extension property

Ekonomik büyümenin gerçekleştirilmesi ve sürdürülebilir kılınması ülkeler için hayati bir önem taşımaktadır. Burada asıl önemli olan nokta büyümenin

Tarih boyunca insanlar karşılaştıkları tehlikelerden korunma içgüdüsüyle değişik tedbirler almak zorunda kalmıştır. Yaşamın her aşamasında kendilerinin ve

Most significantly, each of the texts and films to which this article turns— Cisneros’s ‘‘Eleven,’’ Obejas’s ‘‘We Came All the Way from Cuba So You Could Dress