Türk
Şiirinde
Folklora
Dönüşte
Meyve':
Cahit Külebi ve Bedri Rahmi
Eyüboğlu'nun
Şiirlerinde
Meyve
imgesinin
Kullamlması
Salim
Çonoğlu
*
Türk Şiirinde Folklora Dönüşte Meyve: Cahit Külebi ve Bedri Rahmi
Eyü-boğlu'nun ŞiirlerindeMeyve imgesinin
KullanılmasıTürkçe, özellikle Milli Edebiyat
sanatçılarının başlattıklarıYeni Lisan hareketi ile
kendi
kimliğine doğruolan
yolculuğunabilinçli bir yön verir. Bir anlamda büyük
bir
değişimiifade eden bu hareketin bir
başkayönü de, mill'l
değerlereyeniden
dönüşüve bununla birlikte uzun müddettir unutulmuş
olan Anadolu coğrafyasının
yeniden
keşfedilişinezemin
hazırlamış olmasıdır.Özellikle Cumhuriyetten sonra
Anadolu,
şiire,romana, tiyatroya konu olmaya başlar. Bu makalede de
Cumhuri-yet dönemi Türk
şiirinde folklora dönüşte meyve imgesi, Bedri Rahmi Eyüboğluve Cahit Külebi'nin
şiirlerindenyola
çıkılarakortaya
konulmaktadır.Anahtar Kelime/er: Cahit Külebi, Bedri Rahmi
Eyüboğlu,meyve, folklor, Anadolu
Fruit in Return to the Folklore in Turkish Poems
Turkish started to gain its own identity by new language movement started by the
national literature poets. In some ways, this movement expressed a change and
transformatian of the language; at the same time it paved the road to revive the
national values and reinvent the Anatolian culture that had been forgotten for a
long time. Especially, Anatolia has become the subject matter of poems, novels
and theatrical performances after the Republican Revolution. In this paper, fruit
image in the Turkish folkloric is studied in the poems of Bedri Rahmi
Eyüboğluand Cahit Külebi during the Republic era
Key W ards: Cahit Külebi, Bedri Rahmi
Eyüboğlu,fruit, folklore, Anatolia
Yard. Doç. Dr.,
BalıkesirÜniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi.
conoglu2000@yahoo.com
Uzun bir dönem,
doğuve batı dillerinin yoğun
etkisine maruz kalarak
kim-liğinden uzaklaşan Türkçe, Milli Edebiyat dönemi sanatçılarının başlattıklarıYeni Li san hareketi ile kendi
kimliğine yeniden kavuşmaya başlar. Bir anlamdabir değişimi ve
dönüşümüifade eden bu hareketin bir başka
yönü de, milli
de-ğerlereyeniden
dönüşü ve bununla birlikte uzun müddettir unutulmuş olanAnadolu
coğrafyasının
yeniden
keşfedilişine
zemin
hazırlamış olmasıdır.
Özel-likle, Cumhuriyetten sonra Anadolu ve geleneksel Türk kültürü
öğeleri şiire,romana, tiyatroya konu olmaya başlar. Bu makalede de, geleneksel Türk kültürü
öğelerinin Cumhuriyet dönemi Türk şiirine girişive
şiirde folklora dönüştekimeyve imgesinin rolü, Bedri Rahmi
Eyüboğluve Cahit Külebi'nin
şiirlerindenyola
çıkılarakortaya konulmaya
çalışılacaktır.İnsanların
toplum halinde
yaşamaya başlamasından
itibaren falklor ürünleri
var
olmuştur.Genç bir bilim olan folklorun
konularınıhalka ait olan her
şeyve
halkınkültürü
oluşturmaktadır.Bu, bir anlamda bize köklerimizi verir,
yaşamı mızı anlamlı kılar,bizleri birbirimize
bağlar.Bu
bağlamda,Anadolu, zengin
tarihi
mirasının yanı sırafalklor ürünleri
bakımındanda çok renkli ve çok
zen-gindir. Anadolu gerçeklerini, halk
yaşamınınözgün
yanlarını,geleneksel
değerlerimizi, özellikle
kırsalalanda
etkinliğinisürdüren gelenek ve görenekieri konu
edinen romanlar,
şiirler,öyküler, bu zengin folklorik ürünlerden
yararlanmıştır.Bütün
uygarlıklardasözlü edebiyat ve folklor,
yazılıedebiyata
kaynaklıkeder ya da
yazılı edebiyatıetkiler.
Yazılıedebiyat temsilcilerinin önemli bir
kısmı,kendisini sözlü edebiyat
geleneğiylefalklor ürünlerinden yararlanmak
durumunda hisseder. Bu nedenle bir toplumun edebiyat ve sanat eserlerinde o
toplumu meydana getiren
halkınkültüründen
aktarılankimi
öğelerin bulunması kaçınılmazdır.Çünkü edebiyat ve sanat eserlerini meydana getirenler, içinde
yaşadıkları,temsilcisi olduklan toplumun kültürüyle
şekillenmişlerdir.Milli
değerlereyeniden
dönüşve bununla birlikte uzun müddettir
unutulmuşolan Anadolu
coğrafyasınınyeniden
keşfedilişinezemin
hazırlanmasıII.
Meşrutiyet'ten sonra artarak devam eden milliyetçilik hareketleriyle
başlar.Temeli
Osman-lı milliyetçiliği esasınadayanmakla birlikte, dönemin
şartlarına bağlıolarak
zaman-la bir Türk
milliyetçiliği anlayışınadönen bu
akım,Türkler'in kendi benliklerine
dönme arzusunu ifade etmesi
bakımındanönemlidir. Bir var
oluşmücadelesinin
zaferi olan Türkçülük hareketi,
aynızamanda bir milletin
uyanışdevrinin
başlangı cınıda ifade etmektedir. Bu
uyanış,Tanzimat'la
başlayankültür çözülmesinin tek
bir noktada
odaklanması anlamınada gelir. Yeni hayat
görüşü,beraberinde yeni bir
dilin
doğuşudemektir. Bu
bağlamda,1911 'de, YeniLisan hareketi ile dilin içinde
yeni bir dünyaya
kapı aralanır.Bu ise halka
doğru yönelişi,edebiyat
alanındamilli
kaynaklara dönme
düşüncesiniortaya
çıkarmıştır.Söz konusu durum,
I.
Dünya
Savaşı sonlarına doğruortaya
çıkanbir
başkafikir hareketiyle de desteklenir. Bu,
Meşrutiyetdöneminin
yaygınideolojilerine bir anlamda tepki olarak
doğanMem-leketçilik
cereyanıdır.Bu fikri yaymak için
çıkarılanAnadolu
Mecmuası'nda"Anadolu'yu Türk kültürünün bir
kaynağı"olarak gören bir
anlayış benimsenmiştir.İlk
olarak felsefeciler
tarafından
ortaya konulan Memleketçilik
cereyanı, kısa
süre-de esüre-debiyata da
yansımışve Cumhuriyet döneminin en
yaygınedebi
hareketlerin-den biri
olmuştur.Cumhuriyet
sonrasındaise özellikle bir
aydınlanmahareketi
olarak da
algılanan halkçılıkprensiplerine uygun olarak yurt gerçeklerinin
dillendi-rilmesi, Anadolu
insanının,Anadolu
coğrafyasınınedebi eseriere konu edilmesi
veya bir
başka deyişle,Anadolu
gerçeğinin edebiyatınana malzemesi haline
gelme-si, olanca
hızıyladevam
etmiştir.Kemal Karpat,
halkçılık kavramınınkültürel
an-lamda: "Folklordan
yararlanıp çoğunluğun konuştuğu arıdili esin
kaynağıdiye
benimseyerek Türk
edebiyatınıhayata ve
doğaya yaklaştzrmak"(Oktay 1993: 121).
anlamına geldiğini vurgulamaktadır.Anadolu
gerçeğininbu
şekildedillendirilmesi,
bir anlamda: "Türkler 'in mektepten memlekete gelmeleri ve memleketi
Tıirkedebi-yatının
çerçevesi haline getirmeleri" (Beyatlz 1984:143).
düşüncesinide
öngörmek-tedir. Mehmet Kaplan'a göre ise,
barışdevrinden sonra dikkatierin ve
çalışmaların asırlarboyunca ihmal edilen Anadolu'ya çevrilmesi, edebiyatta da derin akisler
bırakmıştır: "Savaş kazam/dıktanve yeni bir devlet kurulduktan sonra Anadolu ya
giden
aydınlar,orada
şimdiyekadar unuttuklarz ve müphem olarak
farkına vardık ları acıgerçeklerle
karşılaşırlar.Bu
karşılaşmaonlarda bir
şoktesiri
uyandırzr.Cumhuriyet Devri Türk
Edebiyatıbu
şokunakisleriyle doludur. "(Kaplan 1990:1 0).
Diğer
yandan
İsmail Hakkı Baltacıoğlu
da özellikle
halkçılık
ilkesinin
eğitici yanıy
la ilgili
şunlarısöylemektedir:
"Edebiyatınhalka hizmet etmekten
başkabir ödevi
olacağınıdWjünemiyorum. Halka hizmet etmeyen bir edebiyat mutlaka
soysuz/aşmaya
başlar."(Oktay 1993:65).
Böylece,
şiirlerde,romanlarda, piyeslerde Anadolu
tasvir edilmeye
başlanır
ve Faruk
Nafız, Alırnet
Kutsi Tecer, Ömer Bedrettin gibi
şairler,kendilerinden sonra da devam edecek bir memleketçi
şiir akımımeydana
getirirler.
Bu durum Tek Parti döneminden 1970'1i
yıllarakadar edebiyat ve
düşüncealanına
egemen
olmuştur.
Özellikle Tek Parti döneminde
aydın
ve halk
arasın
daki mesafeyi
kapatmayıve toplumsal
sorunlarıele
almayı düşüneniktidar,
ressamların,"milll sanat ruhunun daha realist olarak
inkişafınımümkün
kılmak maksadıylaAnadolu'ya gitmelerini
kararlaştırmıştır.Bu, Anadolu
gerçeğininresim
sanatınada girmesini
sağlamıştır.(Oktay 1993 :67).
Diğertaraftan
Tanzi-mat'la beraber yüzünü
batıyadönen Türk
edebiyatıda bu anlamda yeni bir
kay-nağa
ihtiyaç duyuyorrlu ve bu kaynak hemen
yanı başımızdakiAnadolu'ydu. Bu
konuda
Tanpınar, şutespitleri
yapmaktadır:"Anadolu 'nun her
şehrinde,her
kazasındaruhun nejha nefha
estiğiyerler var.
Daha hiç kimse onlardan bahsetmedi. Halbuki Türk
peyzajı, unsurlarınınsadeli-ği
ve telkin
ettiğihis/erin kesafeti itibariyle bahse
değenbir
şeydir.Bizi
Avrupa-lılarınkendilerinden
aldığımız şeyleriçin
beğenmesive bize hayran
kalmasımümkün
değildir.Olsa olsa aferin der geçerler, bizde
asılbizim olan
şeylerita-nıttığımız zamandır
ki, bizi
beğenipseveceklerdir; çünkil o zaman
güzelliğin,kendi kendini tahakkuk ettirmenin yolunda kendileriyle milsavi göreceklerdir.
Aynı şey şiirimiziçin söylenebilir."
(Tanpınar1992:91).
Bu Çaba,
aynızamanda milli romantik bir
açılımıda ifade etmektedir:
"Şiirlerini Anadolu ve halk
hayatıüzerine kuran, fakat, dünya
görüşleride
birbirin-den
farklıolan
sanatçılar, sanatiarına çıkışyolu olarak
halkın duyuşve
yaşayış tarzını seçmişlerdir.Bu durum
konuşmadilini, folkloru
şiiremerkez edinen
tasvirci bir
tavrıda beraberinde
getirmiştir."(Kaplan 2004:236-237). Böylece,
Anadolu, önlerinde
söylenınemişbir masal gibi dururken
başkasanat bilmeyen
bu
sanatçılar, bakış açıları farklı olmasına rağmen, şiirlerindeAnadolu
insanının hayatını farklıyönleriyle ele
almışlardır.Bu anlamda, Anadolu'nun
doğalve toplumsal
coğrafyasınıntekdüze ve
ro-mantik
algılanışınıbir yana
bırakanve daha gerçekçi bir memleket
şiirineyöne-len
şairlerdenbirisi de Cahit Külebi'dir.
Halkçılıkideolojisinden hareketle
Ata-türk'ün ilke
inkılaplarınıkültürel arka planda desteklemeye
çalışanKülebi,
"ŞiirHer Zaman"
adlı kitabında şairlikmisyonunu
şucümlelerle ifade eder:
"Her
toplumun kendine özgü temsilciler
çıkarmasımümkündür. Biz,
Kurtuluş Savaşı sonrasıTürk toplumunun potansiyelini temsil ediyoruz. "(Külebi, 1993: 174)
Toplumsal gerçeklerin içinde yer alan Anadolu ve Anadolu
insanınayönelik
şiirlerinde
Külebi,
okumuşzümre ile halk zevkini ustaca
birleştirmiştir. Şiirlerinde yer alan her kelimede hem kendi
dünyasınıhem de Anadolu
insanının dünyasınıbulmak mümkündür. Bu
bağlamda,Külebi
"doğalbir
şair"olarak
karşımıza çıkar:
"Külebi'nin
şiiri doğalbir
şiirdir.Ne demek bu? Külebi'nin
şiiri,sürekli
doğayagdnderme yapan bir
şiirdir,demek.
İnsanave onun
yapıpetmelerine
ilişkinher
şey, doğa bağiarnıiçinde,
doğal-olan'agdnderme
yapıldığındaanlam
kazanır Kıllebi'de.Neden ve kimden sdz ederse etsin
doğayagdnderme yapar Kitlebi.
Kadınlardan mısdz edecektir.
Kadınlarsanki
söğüt ağaçları,mavi dereler ya da
yeşeren
otlar olmadan
anlaşılamazlarmışgibi kurar
şiirini.Sevgilisinin gözleri
'yeşil yaylalar'dır;elleri 'beyaz guller' gibidir;
yanakları'güz
elması'nabenzer.
Kırdaevler bile, Külebi için 'topraktan
yeşermişgibi'dir.
Şöylede soylenebilir:
Kulebi
şiiriningenelinde
doğa1 Kültür
sorunsalıortadan kalkar; kültürel-olan'a
ilişkinher
şey doğal-olan'a donüştürulerek anlatılır."(Yavuz 1997)
Külebi'nin büyük kent
karşısındakikonumu da olumlu
değildir. Doğaya, do-ğalolana
karşıttırbüyük kent; bu yüzden de
şairiürkütür,
doğal olanıözletir.
Büyük kentle ve büyük kent
yaşamıile bir
iletişim kuramamasınnedeni, kentin
doğalolmayan
işaretler taşımasıdır.Köyden
kalkıpbüyük kente
yerleşmenin yarattığı yabancılaşma,kaybolma ve
yalnızlık duygularınıKülebi'nin kendisi de
yaşamıştır.
Üstelik, iç göç olgusu henüz Türkiye'de bir
akın
haline
gelmemişken,
1930'larda
yaşamıştır. "ŞiirYöntemim"
adlı şiirinde, şiirini şekillendireniki
önemli ustadan bahseder.
İlk ustası, "belleğinde akıp
giden
ırmak"
olarak
tanım
ladığı halktır. İkinci ustası
ise,
şiirlerinin alın
teri olan
doğa
ve
doğaya
ait
unsur-lardır. Taşlarıdüzleyen rüzgar gibi, dizeleri de
doğayla yontulmuştur.Bu
bağlamda,
"İstanbul" adlı şiirinde, şehre
kavun
taşıyan
kamyonlar, ona, Niksar'daki
evinde bir serçe
kuşugibi hür
olduğuçocukluk
zamanlarını hatırlatacaktır:Kamyonlar kavun
taşırve ben/Boyuna onu
düşünıirdıim/Kamyonlarkavun
taşırve ben/Boyuna onu
duşünürdıim/Niksar'da evimizdeyken!Küçük bir serçe kadar
hürdüm (Külebi 2003: 12).
Burada, 'kamyon' ya da
'taşıt'istiaresinin
doğaya, doğalolana
karşıtolana
gön-derme yapmada,
sık sıktekrar edilen bir istiare
olduğunusöylemek gerekir. Yine
bir
başka şiirinde,zerdali
çıkar karşımıza. Kışıtamamlayan 45 günlük bir devre
daha
vardırki, bu da 21 Mart'ta
başlayıp,6
Mayıs'akadar geçen süredir.
Anado-lu'da bu süreye "dokuzun dokuzu", "april
beşi","leylek
kışı", "oğlak kışı"gibi
isimler verilir. Hayvan ve bitkileri sert
soğuklardankorumak için
"sayılı"yıbilmek
zorunludur.
"Sayılı"yı şaşırıpda olabilecek
yalancı balıaraaldanmamak gerekir.
Cahit Külebi de "Zerdali
Ağacı"nıbunun için
uyarıyor:Havalar güzel gidiyor/Sen de çiçek
açtın erkenden/Kıiçükzerdali
ağacım/Aklınermeden /Bak kurt gibi
kalın yapılı/Gormüş geçirmiş ağaçlara!Küçukzerdali
ağacım/Pişmanolursun sonra./Zemheride bahar
mıolur/Sakin erkenden
çıçekaçma/
Küçıikzerdali
ağacım(Külebi 2003: 91).
Onun
şiiri,Ahmet
Oktay'ınifadesiyle, bir boyun
eğmeninveya
ayaklanma-nın şiiri değildir. Diş gıcırtısıçok sonra
işitilecekbir derin kederin sesidir.
"Do-ğu" adlı şiirindegözlerini bu bölgeye çeviren
şair,geneli tasvir etmektedir:
Kara kan akar gecelerdenlO/üm akar, çaresizlik akar/Yafazlanan
ışık,köpek
ses-leri/Horoz ses/eridir, toz gibi
kalkar/İşte doğubu.
Kalmış/ık,suskunluk ve
acı/Gül dediğinorada
kır çiçeğidir/Işkındır, çaşırdır yemiş dediğin/Ecel şerhetidir yarin
elindeniiçtiğin içeceğin(Külebi 2003: 226).
Külebi, kendisini Anadolu'nun sözcüsü
kılmıştır şiirlerinde.Bu yüzden yeni
geldiği şehrin anlık
sevinçlerine hemen teslim olmaz. Zihnindeki
kırgörüntüle-ri, izlenimleri olanca
acılığıyla yaşamaktadırhenüz. "Hikaye"
adlı şiirinin şudize leri, bu
acıyıve
kötümserliğiortaya koyar:
Benim
doğduğumkoylerde/Ceviz
ağaçlarıyoktu,/Ben bu yüzden
serinliğinehas-retim/Okşa
biraz (Ku/ebi 2003: I 4).
Külebi'nin
şiirlerindetabiat,
dolayısıyla tabiatınbir unsuru olarak meyve,
metinlerde muhteva unsuru olarak
sık sık karşımıza çıkar.Ama bunun
yanında,meyvenin
insanın anlatımında-"Türküler"
şiirinde olduğugibi- benzetme
ola-rak
kullanıldığıda görülmektedir:
Insan kalbi,
kıyısızdeniz,
yapraksız ağaç,/Mahzun dünyamızın yıldızları./Herse-ven
alıpgitse ne olur/Bir mendil kiraz gibi
kızları(Külebi2003: 137). Veya yine
aynı şiirde:Düşünce. Düşünce. Düşüncelerim/Dalgalar, dalgaların ardında./Ya
benim
kederim
vişne ağacı/Yasenin çiçeklerin. (Külebi 2003: 136).
Anadolu
coğrafyasının bozkırve yoksul durumu, Külebi'nin
şiirlerindeha-kim
ınanzara durumundadır. "Yangın" adlı şiirindenar
ağaçlarının kurşuna tutulması,memleket
coğrafyasınave halk kültürüne
karşı takındığımızihmalkar
ve
şuursuz tavrınsembolik bir ifadesi olarak
kullanılmaktadır:Önce gelincikleri yolduk/Nar
ağaçlarınıtuttuk
kurşuna/Ardından andız/arıde-virdik/Aptallık,
bilinçsiz/ik, bir hiç
uğruna(Külebi2003:223).
"Günler Bana Bir Hikaye
Anlattı"da, şiirin başında çeşitliolumsuz insan
manzaralarını
ortaya koyan
şair,insana
duyduğu acıınayıve
onların dünyanıngüzellikleri
karşısındakihoyratça tutumu dile getirir:
Bizimdir
rılzgarı, ağacı,meyvesi/Bizimdir
dostluğu, kardeşliği, sevdası/Amabiz
insanoğulları/Babadanmirasa
konmuşuz/Her gıinbir
taşınısöker
atarız/Helebir
işimizeelversin/Tozu dumana
katarız.(Kitlebi 2003:63).
Bu hoyratça tutum, "Üst Üste
İki Dağ
Lalesi"
şiirinde
de devam eder ve
şair
yüzyıllar
boyunca çekilen tüm
acılara rağmenyine de kiraz
ağaçlannın yeşermiş olduğundandem vurur. Bu
mısralarda,kiraz
ağacının, yaşamanın, varolmanınbir ifadesi olarak
kullanıldığınıda söylemek mümkündür.
Şair,kiraz
ağacına,yeniden
doğuşve
dirilişleilgili sembolik ifadeler
yüklemiştir:Halkın tanrıçası olduğundan/Yuzyıllar
boyunca çekilen
acısın/Yinede zamanla
savaşa savaşa/Yeşermişbir kiraz
ağacısın(Külebi 2003:258).
"Işık
Dönencesi"inin IX. bölümünde tabiata
duyduğuözlemi dile getirirken
kiraz
ağacıylagüzel bir anne
imajıçizer. Bu
mısralarda doğanınbütünü anne
olarak, kiraz
ağacıve
diğerunsurlar da onun dili olarak
algılanmıştır. Dolayısıyla kendisinin dilini de
doğanındiliyle bir anlamda
özdeşleştirmekteve bu
yüz-den bütün meyveleri
doğanındili olarak görerek, meyvelerle
konuşmaktadır:Doğa
anne biliyor musun gözlerin iki
dağgoleti/Kiraz
ağaçlarından damlıyor ılıksesin (Kitlebi 2003: 263).
"Bir Mutsuzluk Türküsü"
şiirinde,daha
farklıbir
üslfıpdemesi içinde
görü-lür. Bu
şiirindede meyveleri
kullanmıştır.Ancak
diğer şiirlerindendaha
farklıolarak
üslfıpdaha
kapalıve semboliktir:
Sana
ırmaklardanbir ritzgar saç gönderdim/Bir çift göz gbnderdim badem
çağ Iasından/Birçift dudak gonderdim,
sıcakbir ten/Ayvayla sedef
karışmasından (Kıilebi2003:248).
Külebi,
kadınıtasvir ederken de meyveden
yarartanırancak ona
doğrudanbir isim vermek yerine benzetme yoluyla
dalaylıbir
şekildeisimlendirmeyi
tercih eder.
(Çetişli1998: 128)
"Elma Yiyen
Kadın" şiirinde olduğugibi:
Dudakların
elmadan etii/Bocek gibi kara gözlerin
Sen mi
tatlısın, şaşırdım kaldım/Elma mı tatlı(Kitlebi 2003: 150).
Aynı tavır,
"Gel Seninle Resim
Yapalım" şiirindede devam eder:
Gel seninle resim
yapalım/Biryitz çizelim ince/Küçük nezleli bir burun/Ve gozle
zeytin
iriliğindeSonra bir gelincik, ince bir
boyun,/Soyulmuşbademden daha ak bir ten,/Oyle bir
yıizki seher vakti/Mutluluk estirsin
guneş doğarken (Kıilebi2003:255).
Bir
şair,ölüm üstüne yazar en güzel
şiirini.Külebi de, kendi ölümünün
üze-rine
yazdığı"Bir Gün Bir Köy Evi
Bacasından"isimli
şiirinde, unutuluşunyü-rek
parçalayıcı çelişkisiüzerinde durur. Daha önce ifade
edildiğigibi, kendisini
doğanın
bir
parçasıolarak
algıladığıiçin bu
şiirindede, kendi yok
oluşunuBir gün bir köy evi
hacasından1 Kara bir duman göklere
çıkacak,Külebi
ölmüşdediklerinde 1 Umurunda bile olmayacak.
Erzurum
taşıgazlerinde 1 Herkese
ışıklarparlayacak
Yine de belki de birkaç
kadın1 Benim için yas tutup boyanmayacak
O ince mavi bilekierin 1 Gür
çeşmelerdenakacak,
Yine de belki de birkaç
kadının1 Kirpiklerinde damlalar toplanacak.
Sesin, o
sıcakkiraz sesin 1 Sevecenlik/e
tınlayacak,Yine de belki de birkaç
kadın1 Günlerce Meryemana gibi susacak.
(Kül ebi 2003 :266).
Asılününü resim
alanındayapan Bedri Rahmi de, daha ilk gençlik
yıllarından itibaren resim, edebiyat ve
şiiribir arada
götürmüştür.Onun
şiiri,1940-1950
arasıTürk
şiirinehakim olan söylemlerin hiç birisine
bağlanmaz. Şair, çağdaşıolan
şairlerdehakim olan temalardan çok, halk diline, halk kültürüne
yönelmeye
çalışmıştır.Bu durumu,
diğerlerinegöre daha
hazırlıklıve arka
pla-nının
daha zengin
olmasına bağlayabiliriz.Onun halk
sanatına,daha uygun bir
söyleyişle,
folklorik/ulusal malzerneye ilgisi, daha Fransa'da iken
başlamıştır.
Fransa'dan döndükten sonra da Tek Parti yönetiminin
düzenlediğiyurt gezileri
çerçevesinde dört aya
yakınAnadolu'ya gider. Bu durum,
doğalolarak, Bedri
Rahmi'nin
şiirdilini, dünyaya
bakışını etkilemiştir.Böylece meyveler, türküler,
nakışlar,
kilimler onun
şiirininana
temalarındanbiri olmaya
başlar.Bundan
sonra bir Anadolu
yazmasıgibi
yazıp,kilim gibi
dokuyacaktır şiirini.Çok
sev-diği kirazları, narları, dutları işlemeye başlayacaktır kağıtlara. "İnsan
Kasidesi"
adlı şiiri
bu
yönelişi açıkçaortaya
koymaktadır:Oğul oğul
Şair olmasına şairsin
Amma vefakin itiraf ey le ki
Hep
kadınlarave meyva/ara dairsin
Kabahatİnhepsi senin
değilBöyle
doğmuşsunParis'ten
döndüğü sıradaTan gazetesinde
yazdığı"Anadolu
Kavağı" adlı yazısıAnadolu'ya
dönüşve
şiirlerindeona ait ürünleri, meyveleri konu etme
anlamında
bir
anahtardır:"Orada
kavağabenzer bir
şeyyok ama
Anadoluluğuna diyecek yok.
Şuevlere
bakınmis gibi, bir Amasya e
lmasıgibi Anadolu
koku-yor.
"(Eyüboğlu2002: 143).
diyen
şairinmeyvelere olan ilgisi ilk
şiirlerininAslını
ararsan;
Biz bu dünyada her
şeyi olmuş bitmişbulduk.
Gökyüzü çoktan
çatılmışToprak
yuğrulmuş sıcağı sıcağınaPetekler
dolmuş ağzınakadar
Narlar
yarılmış. (Eyuboğlu2003:45).
Ve yine
aynı kitabın "BeşinciMektup"
başlıklı şiirinde:Ve
gıinlerdenbir gun
kapının eşiğine,Nar taneleri gibi serpip
kanımıVe kendi
elceğizimlebir karanfil gibi
koparıp canımı,Pencerenin demirlerine
bağ/ardım. (Eyüboğlu2003:23).
derken, evrenin
sırlarını,gizemini tek bir nar tanesinden çözmeye
çalışmaktadır.
Özellikle ilk
şiirlerinde
halk
kaynaklarına dönüş
konusunda
ağabeyi
Sa-bahattin
Eyüboğlu'nunTürkiye'nin sanat
alanındakieski
varlığınınhalk
sanatı,divan
sanatıve mistik sanat
olduğunuvurgulayan "Yeni Türk
SanatkarıYahut
Frenkte Türk' e
Dönüş" yazısındanBedri Rahmi'nin kaynak konusunda
ağabeyiile
aynıistikamette
olduğu anlaşılıyor.(Oktay 1993 :683). Bu
bağlamda,onun,
meyveleri mistik anlamda da
kullandığıgörülüyor. "Can
Eriği" şiirinde:Bir kelime buldum
çın çınbter:
Adı candırBir erik
kopardımcan
dalından;İçi
can dolu,
Adı
can,
yaprağıcan, lezzeti
candır (Eyuboğlu2003:30).
dizelerinde hem bu
eğiliminhem de Yunus'un izlerini bulmak mümkündür.
Bu izler ve mistik
eğilim, "AçılToprak
Açıl" şiirinde: açıltoprak
açıl/yabaniincirin
daliarınasu yürüsünlbize meyvelerini dirhem dirhem sunan/emektar
ağaçlarındanözünülpiç fidanlardan meyveni esirgeme;
"OğlumMehmed'e"
şiirinde, Dalından ayrılan
meyveye kulak veri hala içerisinde
toprağın uğuZtusu/ve için için akan serin
çeşmeler/ısırmeyveleri tosunum birer
birer/insanoğlucennetierin en güzelineimeyveleri
ıs ırarakgirer; "Bahçeler Dolusu"
şiirindede,
sükut sükut servi/er
dolusulsarhoş sarhoşpetekler dolusu ... ve caniçilek gibi
ağzımda/hernefes bir erik
dalı, şeklindedevam eder. Ama burada da fazla
kal-maz Bedri Rahmi.
Kısasürede tamamen Anadolu'ya, Anadolu'nun
güzellikleri-ne dögüzellikleri-ner. "Eren' e Mektup"
şiirinde, sırtımızı döndüğümüzbu güzellikleri,
kuşgörevinin kendi elleriyle bu meyveleri
devşiripinsanlara uzatabiirnek
olduğunusöyler. Bedri Rahmi'ye göre
doğa,kendi
işleviniyerine getirir, bunu
insanlığın yararınasunar ve bunun
hesabınıyapmaz. Bir meyve
ağacının altındangelip
geçen herkes onun meyvelerinden istifade eder.
Dağ başındaise bu
meyveler-den
kuşlar
ve
diğer
hayvanlar
faydalanır. İnsanoğlu
da böyle
olmalı, kendiliğin
den
üretıneli, sunmalıve bunun
hesabını yapmaınalıdır:
Henüz
olmamışkenham buruk
yeşil yeşilMeyveleri
kopartılmış ağaçlar vardırBir de
kuşuçmaz, kervan geçmez bahçelerde
Pet ek pet ek ballamr meyveler beyhude yere
Yarılırlardudak dudak
guneştenbaldan,
Sonra
bıikülıir boyunlarıbir
yanları çitrıirOlgun bir meyve
dalındane kadar durur
Kuşuçmaz kervan geçmez bahçelerde
Dağılıpgiderler bir bir
Ne gitç bir
ağaçmisali meyve verebilmek
Sonra kendi ellerimizle
devşirebilmekkendi meyvemizi
Uzatabitmek insanlara;
alıntaze taze diyebilmek
(Eyüboğlu2003 :86).
Şiirinde
halk
kaynağından yararianmış coşkulubir sevgi
sıcaklığı vardırBedri Rahmi'nin. Eserlerinde,
"kalender bir gönül
genişliği,yasalardan
kur-tulmuşbir özgürlük,
hoşgörülüinsan
yakınlığı,sanat eserlerine
karşısonsuz bir
hayranlzğı,halk dilinden
derlenmişsöz-deyim
zenginliği, yaşama mutluluğuyla dünyayıbir bayram
güzelliğindegören iyimserlik. Birdenbire hüzne ve öfkeye
dönüşler
... " (Mutluay 1973:379)
gibi özellikleri bulmak da mümkündür. "Kiraz
AyıGeliyor"
şiirinde olduğugibi:
Kiraz
ayıgeliyor!
Çok uzaklarda bir
iğde ağacıKorkunç bir sitkun ile nefes
alıyorKiraz
ayıgeliyor çocuklari
Ilk
gıinonar tanelik
kırazdemetleri
Sonra
ağzınakadar dolu kiraz sepetleri
Daha sonra pembe bir çift
kulağın arkasındanbakan
Sarı ktrazlarınbal rengi
gazlerıGözleri kiraz kokan çocuk
Kiraz
ayıgeliyor
(Eyuboğlu2003:45).
"Çil Çil''
şiirindeise bir
kayısı dalında coşkulubir sevgi
sıcaklığı, aşkiçinde
erimenin
güzelliği vardır:Bir
kayısı dalımavilik içinde
Çi!
li
yaprakları ışıkiçinde
Pembe
damarları çırılçıplakHepsi de uç turlü
yeşiliçinde,
Mernuşder ki:
İş
var
işiniçinde
Ne güzel erirnek
aşkiçinde
Neylersin
Zerresi
kalmışbenim içimde
(Eyüboğlu2003:88).
"Ben, her
şeyingüzelini bu kütle
arasındabuldum. En güzel yüzü onlarda
seyrettim. En güzel sözü onlarda
işittim."(Oktay 1993:684),
diyen Bedri
Rah-mi'nin
yüreğinde, ciğerinedek
işlemişbir memleket sevgisi
vardır.Bunu dile
getirirken yine meyvelere
yaslanır."Türküler Dolusu"
şiirinde şöyleder:
Kirazın
derisinin
altındakiraz
Narıniçinde nar
Benim
yılreğimdeboylu boyunca
Memleketim var
Elma
dalından uzağa duşmezNe yana gitsem nafile
Memleketin hali gözümden gitmez
Binbir yerimden
bağlanmışımBundan btesine
aklınermez.
(Eyüboğlu2003:101).
Bu sevgi yüzünden olsa gerek, Trabzon denilince
aklınaönce
karayemişge-lir. Bahçeler dolusu zindan
yeşili,için için kandil kandil ballanan:
Trabzon deyince
aklımabir
salkım kareymişgelir
Bahçeler dolusu zindan
yeşiliİçin
için kandil kandil ballamr
Kandiller içinde bir kandil yanar
(Eyıiboğlu2003:227).
"Şehirdekilere
Gazel"
şiirinde doğalolmayana
karşıbir tepki
vardır:"Onla-ra çiçek götürmeye/im kolanya sürsün/er,
taylarımızı sıpalarımızı anlatmak için boşanefes tüketmeyelim
onların tahtadan atları var(Eyüboğlu2002:24).
diyen
şairin
"7 Tane Erik
Ağacı" adlı şiiride meyve
ağaçlarınıyok ederek yerine
ruh-suz binalar dikeniere bir
başkaldırıdır. Beyoğlu'na çıkanbir
yokuşun başındakibir arsada bulunan yedi erik
ağacınınhikayesidir bu. Onun
dallarının kırıkol-ması yazın geleceğine
dair bir
işarettirama:
Kestiler yedi tane er ik
ağacınınyedisini birden diplerinden
Henüz
yeşermeye başlamışlardı çıtır çıtırKdrpe bir
salatalık yeşiliinceden
Islak, nemli, ümit/i
Elveda benim her mevsim
dalları kırılanSıska
çelimsiz
Ama son
yaprağınason
eriğinekadar cömert erik
Ağaç/arımNe zaman yolum
düşseGözlerimi yumup sizi
hatırlayacağım (Eyüboğlu2003: 122).
Ressamlığından
gelen renk tutkusu
şiirlerinede
yansımıştır şairin. Şiirlerindebazen natürmortlar çizer,
Susadım/Üç
tane elma soydu/ar üç tane portakall
Nqfi-le/Bir çimdik samunun yerini tutmadı (Eyüboğlu
2002:479),
bazen de bir peyzaj:
Bir gemi
vardı büyük beyaz rahat/Gamsızkasvetsiz kalender/Şarkılar içinde gelir
şarkılariçinde giderdi/Bir gemi
vardı/Köstence'den de
fişmenseyyahlar/Yafa 'dan
portakal taşırdı/Tam
bizim evin önünde dururdu (Eyüboğlu
2002:48).
Şairim/Şiirin gerçeğini
köy türkülerinde buldum,
diyen
şair,bir köy türküsü
duyduğunda
içinde kopan
fırtınalarıyine meyveyle dile getirir:
Ah bu türküler
köy türküleri/Olgun bir karpuz gibi
yarılıriçim
(Eyüboğlu2002:1 04:).
Kimi zaman da sevgiliyle birlikte
anılırmeyve; "Ah!Sen ... "
şiirinde,Sen
yok musun
sen/Vişnenin vişneliğini/Kayısının kayısılığını/Üzümün üzümlüğünü
bildiği kadar kendini bilsen,(Eyüboğlu2002:301), diye seslenir. Kimi zaman
"Elma
Kabuğu'"nda,Amma da çok
şeyistiyorsun birader/Elmadan sadece
cas-cavlak/Tir tir titrer,
üşür!Utanırküser./Gül
yanaksızelma kaç parider,
(Eyü-boğlu
2002:316). Kimi zaman da "Üzüm
Yeşili"'nde olduğu
gibi üzüm
yeşiliy
le gezintiye
çıkar:Gel benim üzüm
yeşilim/Nar ağacınagidelim ... Gel benim
üzüm
yeşilim/Haydimaviye gidelim/Biz
değmesekmavi küser/Mavi bizsiz ne
halleder
(Eyüboğlu2002:324-325). Ve son olarak "Karadut"
şiirindende
bah-setmek gerekir. Sevgilisine
karşıolan sevgisini ifade
ettiğibu
şiirde
şairin,Karadutum çalalkararn çingenem/Nar tanem, nur tanem, bir tanem veya Gülen
ayvam,
ağlayan narımsın/Kadınım, kısrağım, karımsındizelerinde
görüleceğigibi, "Türk
masallarından alıpbiraz
değiştirmeksuretiyle kendisine mal
ettiğideyimler/e "(Kaplan 1973:98) ve bu deyimleri sevgiliye atfetmesiyle önemlidir.
Bunun
yanı sırabu dizelerde benzerierin
seçilişiimgesi de göze
çarpmaktadır.Halk zihninde bu hep
vardır. Şair,bütün
insanlarıbir nar tanesi olarak
değerlen dirmiştir, aslındahepsi birbirinin
aynıdırancak bunlardan sadece birisinin
seçi-lişi
önemlidir.
Sonuç
Cumhuriyet Devri Türk
edebiyatı,hemen hemen bütün edebi türlerde
1940'lı yıllara
kadar halk
hayatına,milli ve yerli
değerleredönük bir
yapıarz
eder. Bu
yapılanmanın başlangıcıdaha önce de ifade
edildiğigibi, II.
Meşrutiyet' e kadar gitmektedir. Özellikle
Kurtuluş Savaşı'nın kazanılması
ve
ardın
dan Cumhuriyetin
ilanının getirdiği coşkuve ivme,
şairve
yazarlarıngözlerini
Anadolu'ya çevirmelerini
sağlamışve
yıllardırihmal edilen Anadolu
coğraf yası,kültür ve
değerleri,edebi eserlerde
işlenıneye başlanmıştır.Bu anlamda,
Cahit Külebi ve Bedri Rahmi,
doğdukları coğrafyanın şekillendirdiği şiirlerini,modern
şiirinverileriyle
harmaniayıpkendine özgü motiflerle besleyerek
or-taya koyan
şairlerimizdendir.Bedri Rahmi ve Cahit Külebi özelinde belki de
en dikkati çeken
şey,bu
şairlerdemeyve istiarelerinin folklorik bir malzeme,
romantik bir
duyarlıkve cinsel bir istiare objesi olmaktan öte, kozmotojik bir
algıyı yansıtmalarıdır.
Türk folkloruna inip, buradan
aldıkları unsurları şiirlerinde kullanan bu
sanatçılar,bu
çabalarıyla çağdaşkültür
unsurlarıile halk
kültürü
unsurları arasındabir köprü vazifesi
görmüşlerve devrin
aydınlarınınüzerinde milli kültür
kaynaklarınayönelme
açısındanolumlu bir etki
uyan-dırmışlardır. Sanatlarını
halka, halk
hayatına,halk
kaynaklarına açmalarıve
buradan
aldıkları unsurları şiirlerinde kullanmaları,bu
şiirlerin genişkitlelerce
sevitmelerini de
sağlamıştır.Kaynakça
Beyatlı,
Yahya Kemal (1997), Edebiyafa Dair,
İstanbul:İstanbulFetih Cemiyeti
YayınlarıÇetişli, İsmail
( 1998), C ah it Külebi ve
Şiiri, Ankara:Akçağ YayınlarıEyüboğlu,
Bedri Rahmi (2002), Gece
Yarısı,(Derleyen: Mehmet Harndi
Eyuboğlu)İstanbul: İş Bankası
Kültür
YayınlarıEyüboğlu,
Bedri Rahmi (2003), Dal
KarabakırDo!,
İstanbul:İş BankasıKültür
YayınlarıEyüboğlu,
Bedri Rahmi (2002), Karadut,
İstanbul:İş BankasıKültür
YayınlarıKaplan, Mehmet (1990), Cumhuriyet Devri Türk
Şiiri,Ankara: Kültür
Bakanlığı YayınlarıKorkmaz, Ramazan (2004), Yeni Türk
EdebiyatıEl
Kitabı(J839-2000),Ankara:
Grafı-ker
Yayıncılık,Külebi, Cahit (2003),
AtımınYelesi Bulut Renginde,
İstanbul:Adam YayınlarıKülebi, Cahit (2003), Bütün
Şiir/eri, İstanbul:Adam Yayınları,17.
BaskıKülebi, Cahit (1993),
ŞiirHer Zaman,
İstanbul: Başak YayınlarıMutluay, Rauf(l973), 100 Soruda
ÇağdaşTürk
Edebiyatı, İstanbul:Gerçek YayınlarıOktay, Ahmet (1993), Cumhuriyet Dönemi
Edebiyatı1923-1950,
Ankara:Kültür
Bakan-lığı YayınlarıTanpınar,