T T '5 / tt o lí
KÜLTÜR
-C A N L I BELGE — Bugün yanı 80’i bulan Cemal Reşid Rey, Türk
müziğinin çağdaş çizgiye oturması yolundaki serüveninin canlı bel gesidir.
Cemal Reşid
80
. yıl konserinin
düşündürdükleri
Cemal Reşid R ey’in yaşamı ve eserleri, Türk
müziğinin çağdaş çizgiye oturması yolundaki
serüvenin canlı belgesidir. Rey ve öteki Türk
bestecileri tarafından yaratılan ürünlerin
çoğunun Türkiye’deki müzik devriminin en
gözüpek ve çağa yönelik çabaları olduğu da
yadsınamaz.
FİLİZ ALİ______________
Türk bestecisi Cemal Reşid Rey’in 80. yılı, İDSO’nun, prog ramının tümünü bestecinin eser lerinin y o ru m u n a ayırdığı 1984-85 mevsimi açılış konseriy le kutlandı. 80 yıl... Dile kolay...
Cemal Reşid Rey’in yaşamı ve
eserleri, Türk Müziği’nin çağdaş çizgiye oturması yolundaki serü veninin canlı belgesidir. Besteci nin bu serüveninin içinde, bir yandan Fransız eğitiminin, Fran sız İzlenimcilerinin (impressio- niste akımın) etkisi belirgindir, güçlüdür. ö te yandan Osmanlı- Türk geleneğinin izleri, Türk Halk Müziği’nin stilizasyonu ya da çokseslilik içinde aktarılışı, çağdaş müziğin içine oturtuluşu adım adım izlenebilir.________
Soğuk duş etk isi_______
Cemal Reşid Rey’in yahut öteki Türk bestecilerinin “Yara
tılan kalıcı mıdır, değil midir? TUrk MUziği’nin yaşamakta ol duğu karmaşa tablosundaki et ki gücü nedir?” sorularının ya
nıtım burada verebilmek olduk ça zor olmakla birlikte, yaratı lan ürünlerin çoğunun Türkiye’ deki müzik deviniminin en gözü pek ve çağa yönelik çabaları ol dukları da yadsınamaz. Türki ye’de çağdaş anlamda eser yara tan ilk beş bestecinin, Nokta der gisinin 19-25 Kasım 1984 sayısın da “ Müzik Kendini Arıyor” başlığı altında çıkan yazıda be lirtildiği üzere “ Türk Beşleri” olarak adlandırılan Cemal Reşid
Rey, Ulvi Cemal Erkin, Haşan Ferit Alnar, Ahmet Adnan Say- gun ve Neci! Kazım Akses’in
müziği “ Batı müziği ilkelerinin
halk müziğinden gelen motiflerle birleştirilmesine dayanıyordu”
biçiminde bir bakıma hafife alın ması, ya da adı geçen bestecile rin yukarıdaki değerlendirmenin dışındaki yaratılarının yok sayıl ması, bu müziğe ciddi biçimde çalışıp ürün verenler üzerinde so ğuk duş etkisi yapabilir.
Yazının devamında ikinci ku şak Türk bestecilerinden şöyle söz ediliyor: “Türk Beşlerine ka
tılan Bülent Arel, İlhan Usman- baş ve Muammer Sun gibi sanat çıların çabaları, tüm iyi niyetle ri ve başarılı çalışmalarına kar şın geniş halk kitlelerine ulaşa- mıyordu.”
E lm a la rla , arm u tları
k arıştırm a y a lım lü tfen
Burada konuya yanlış açıdan bakma gibi bir durumla karşı karşıyayız gibi geliyor bana...
“Geniş halk kitlelerine ulaşma”-
mn müzik yapmakla, hele hele iyi müzik yapmakla hiç ilişkisi yoktur. Geniş halk kitlelerine ulaşıyor diye Zülfü Llvaneli iyi müzik yapıyor (Livaneli’nin ge niş halk kitlelerine ulaşması, çok başka ve müzikle ilgisi olmayan nedenlere dayanmaktadır), İlhan
Usmanbaş ise iyi müzik yapmı
yor diyebilir miyiz? Michael
Jackson iyi müzik yapıyor, onun
için gençler stadyumların kapı larını kırıyorlar, Berlin Filarmo ni Orkestrası da iyi müzik yap madığı için konserlerinde kapı lar kırılmıyor mu diyeceğiz? Be
ethoven, Mozart, hatta
Rahma-ninof, acaba “ geniş halk kitle lerine ulaşmışlar mı?”
Popüler müzik, tarihin her döneminde var olmuştur. Sokak çalgıcıları, gezginci şarkıcılar, müzikli tiyatro trupları güncel yaşamın içinde geniş halk kitle lerinin hoşuna gidecek türde mü zik üretmiş ve sevilmişlerdir. Oy sa, gerçekten “ yeni arayışlara
yönelik” müziğin yaratıcıları,
her çağda “ geniş halk kitleleri” tarafından tanınmamış, beğenil memiş, “ elit sınıfın” beğenisine yakınlıkları dolayısıyla varlıkla rını sürdürebilmişlerdir.
Bu böyle gelmiş, böyle gide cektir. Bugün, çoksesli müziğin beşiği olan Batı dünyasında bile çağdaş müzik bestecilerinin ya ratıları kısıtlı ve ancak elit bir sı nıfın ilgisini çekebilmektedir. Al manya’da “ geniş halk kitleleri
nin” Stockhausen’e sevgi ve
sempati beslediklerini kimse söy leyemez.
B irb irin e k arıştırıla n
Ülkemizde ise “ yeni arayışla
ra yönelik” müzik çalışmaları
yapan çağdaş bestecilerimizden hep başka görevler beklenmiştir. Her anlamda büyük ve geniş kapsamlı atılımlar özlemi içinde bulunan toplumumuzda, sanat çının “ elitist” tutumu ile “ kit
leyi eğitme” görevi birbirine ka
rıştırılmıştır. Kitleyi eğitme gö revi, sanatıyla haşır neşir olan ları da mutlaka ilgilendirmelidir ama sanatçıya yaratısını duyur ma, çoğaltma ve sevdirme ola nakları tanınmazsa, ondan böyle bir görevi yerine getirmesi nasıl beklenebilir? Türkiye’de artık gençlerin ciddi müzik bestecili ğine heves etmedikleri bir ger çektir ve nedenleri de yukarıda ki ilgisizliklerle açıklanabilir.
Bugün, Türk bestecilerinin eserlerinin tümünü basıp dağı tan, bu eserlerin tümünü çaldı rıp plak yapan, arşivleyen özel ya da tüzel hiçbir kuruluş yok tur. Varsa da görevini tam an lamıyla yerine getirmemektedir. Besteci, bestelediği eserin nasıl tınladığını yıllar yılı duyamadan yaşar, eğer eserini bir kez çaldı- rabilmişse kendini mutlu sayar. Eserini dinleyebilmesi bu denli zor olunca, özeleştiri yapabilme si, kendini yenilemesi, yeni yö nelişlere sıvanması ve “ geniş
halk kitlelerine” olmasa da “elit kesime” bile seslenebilmesi ola
naksızdır.
Madalyonun bir de öteki yü zü var tabii... İğneyi kendimize, çuvaldızı başkalarına batırmaya lım... Türk bestecisi. Don Kişot gibi değirmenlere karşı savaş vermekten yıldığında, kendi içi ne kapanmış, kendi içinde bir
“ elitist” tavır takınmış, hani “ siz beni tanımıyorsanız, ben de sizi tanımıyorum" mantığıyla
kozasının içine çekilmiş, hakla rını korumada ve mesleği yay gınlaştırmada birinci derecede önemli olan “ meslek birliğini” kurmaktan kaçınmıştır.
Her tür besteciyi bir araya ge tiren, bir “ besteciler birliği” ku rulmadan “Türk Müziğinin ye
ni arayışları” karmaşası ve el
malarla armutların bir arada iş lem görmesi önlenemez.
 *T »
H M
--- ■ _____1____ . „ I .Taha Toros Arşivi