• Sonuç bulunamadı

Edebiyatımızın en büyük kaybı:Halid Ziya Uşaklıgil

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Edebiyatımızın en büyük kaybı:Halid Ziya Uşaklıgil"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Edebiyatımızın Büyük Kaybı

^ 1 o

Halid Ziya

Uşakhgil

A zlz Astadın ölümünü haber aldığım * * zaman gözümün önünde çok eski bir hayal canlandı. Darülfünunda Garb edebiyatı hocamızdı. Zeyneb Hanım konağının Marmaraya bakan geniş oda­ sında vişne çürüğü çuha örtülü bir ma­ sa başında karşılıklı oturuyoruz. O, bi­ ze (Homer) i anlatıyor. Arasıra göz­ lüğünü gözünden çıkarıp 'Marmaranın ufuklarına dalan gözleri uzun bir cüm­ lenin peşine takılmıştır. Aynen eserle­ rinde olduğu gibi bu cümleler munta­ zam, pürüzsüz, tatlı bir şiir ve hayal dili ile bize takrir edilecektir. «Omiros, yüksek dağlara benzer, beşeriyet ondan nekadar uzaklaşsa arkasına baktığı za­ man onu gene kendine hâkim ve ayak­ ta görür»... Zamanına göre çok zarif giyinen iistad, çok sevimli simasına başka bir mümtaziyet veren hafif, sivri sakalı ile ne asil bir varlıktı. Zarif, mümtaz üslûbu adeta gözlerine, sima­ sına, tavır ve hareketlerine sinmişti. Biz, onu bir kitab gibi okurduk.

Serveti Fünunun bu son rüknü de bugün ebediler arasına karıştı. Bu, el­ bette pıukarrerdi. Ölüm kimi affetmiş ki... Ancak o; hakikaten bir âlem gibi yıkıldı. Bizim nesil üzerinde Halid Zi­ ya hakikaten bir âlemdi. Mal ve Siyah,

Aşkı Memnu bizim neslin ruhuna lılç de yabancı değildi. Bunları kendimden bir evvelki nesil, duymamakta ve ya­ şamamakta mazurdu. Fakat bizim nesil onu derin bir şevk ve heyecanla bağrı­ na basıyordu. Ahmed Mithat Efendi neslinin sendeliyen, aksıvan romanı onda denebilir ki kemalini bulmuştu. Tatlı bir şiirle realiteyi bu derece mu­

vaffakiyetle birbirine kaynaştıran deha enderdir. Her varlığı kendini saran muhit ve cemiyet imkanları içinde tet­ kik etmek zaruridir. Bir gün Galatasa­ ray'ı lisesinde edebiyat imtihanı yapılı­ yordu. Abdülhak Hâmid, Halid Ziya, Faik Âli, Hüseyin Siret, Keşad Nuri, Halid Fahri imtihana davetli idiler. Adeta o imtihana Tanzimattan bugüne kadar her nesil bir mümessil gönder­ mişti. Sual Halid Ziya ve eserleri...

Bu kadar seçkin bir mümeyyiz hal­ kası karşısında zavallı bir talebe, buna­ lıyor, terliyor, cevab vermeğe çabalıyor. Bazı şeyler söyledikten sonra üstadı tenkide başlıyor: «Halid Ziy'a, bizim hakikî millî varlığımıza inememiştir. Kahramanlarını aristokrat tabakadan seçmiştir. Eserlerinde Anadolu köyle­ ri yoktur...» Bütün bunları sabırlı bir tebessümle dinliyen Halid Ziya, ga­ yet nazik ve kibar bir müdahalede bu­ lunmak zaruretini duydu. «Efendim, dedi. Bir devirde ki Adaya gitmek isti- yen bir muharririn arkasına bir sürü hafiye takılır...» Bu, orada kendini ta- j nımadan eserlerini tenkid eden talebeye I <|eğil, bütün bir edebiyat âlemine karşı j yapılan bir müdafaa idi. Evet, onun ! eserleri içinde ancak İstanbul ve mu- ! hiti vardı. Fakat bir «Mahalleye Mev- 1 kuf», bir «Saatçi Kardeşler», hiç de aristokrat bir muhitin akisleri değildi. Halid Ziya onların ruhları içinde ne derin bir salâhiyetle dolaşmasını bil­ mişti. Serveti Fünun nesli bir bakıma hayli talihsiz bir nesildir. O, yetiştiği 1 devre içinde çok büyük mücadelelerle kendine yer yapmış, az zamanda havli eser vücude getirmiş ve edebiyat saha­ sına hâkim olmuştu. Birbirini az fası­ lalarla kovalayan inkılâb kasırgaları az zamanda zevklerde derin değişiklikler yapmış, bu sefer Serveti Fünun ortadan silinmiş, onun süslü dili artık hayattan çekilmiş... Fakat bu sefer; Serveti Fü­ nun kendini müdafaaya muktedir de­ ğildir. Lâkin bu; zamanın bir haksızlı­ ğı veya haklılığı idi. Serveti Fünunun edebiyatımıza getirdiği çok mühim iler­ lemeleri unutmak da zamanın haksızlı­ ğına iştirak etmek demektir. Bunların içinde bilhassa Halid Ziya, asla unutu- lamıyan bir sima kalacaktır. Çünkü o, bize romanın hakikî zevkini tattıran sanatkârdır. Fransız edebiyatından çok geniş ilham alan bu romancı, aynı za­ manda çok lirik bir şairdi. Bütün bun­ lara ilâveten şunu söylemek icab eder ki Halid Ziya dilimize, Serveti Fünun diline en ince duyguları tatlı bir şiir ve musiki havası içinde terennüm edebile­ cek bir kıvraklık vermiş, dili, ruh ar­ kasında sürüklemesini bilmiştir. Artık

mdinden evvelki neslin hendesî nesir li çözülmüş, bütün mukavemetini lybetmişti. O, denebilir ki o devir line -bütün mukavemetlere rağmen- savvur edilebilecek en büyük geniş- ği vermişti. Halid Ziyayı okurken jgünkü nesil, hayli güçlük çeker. Bu uğrudur. Lâkin o; kendinden sonraki iebî ilerlemeğe uyabilmiş yegâne ınatkârdır.

Dil Kuruntunun Birinci Kuıultayın- ı kürsüye çıkan Halid Ziya, yepyeni, ıütaze bir sima almıştı. Son eserlerin-

î bir zaman beğendiği üslûbunun sa­ at noktalarını kendi itiraf ve tenkid liyor. Bu; büyük dil inkılâbına sanat- îr sezişile ne derece geniş bir bağlılık jyduğunu bize gösterir ki bu, sanıyo- ım pek az sanatkâra nasib olmuş bir ıazhariyettir. Ondan sonrakiler

uydu-Bizde Avrupai romanın rakibsiz üstadı?

bir devrin tekbaşma muazzam bir varlığı idi

Gençlik devresinde İzm irde

f

Yazan: Prof. Doktor

Ali Nihad Tarlan

- \

lar, lâkin onların çoğu henüz mazide eserini büyük ölçüde vermiş sanatkâr­ lar değillerdi. Bir nevi bocalama halin­ deydiler.

Fakat gene tekrar edelim ki bizim nesil, onu duyuyor ve yaşıyordu. O arapça, farsça kelimeleri kullanırken o derece san’atkâr idi ki adeta bir çok san’atkârların eserlerinde ayrı bir ruhu hayal inceliği kazanarak bize kadar ge­ len her kelimenin bütün ruh ve husu­ siyetini biliyor, onları en müessir bir şekilde kullanıyordu.

Bizim neslin ruhunda bu kelimelerle ne derin bir şiir âlemi yaratmıştı. O ay­ ni zamanda realiteye indiği zaman kah­ ramanlarım en tabiî dille konuştu­ rurdu. İşte bu imtizaç onun eserine ayrı bir hüviyet veriyordu. Hulâsa et­ mek icab ederse, bizde Avrupai roma­ nın rakibsiz üstadı, bir devrin tek ba­ şına muazzam bir varlığı idi.

Bir küçük makaleye onun muazzam varlığı sığdırılamaz. Onun şahsiyeti, hayatı, tesirleri cildler dolduracak tet­ kikler ister. Yalnız bugün kaybettiğimiz üstad, her veçhile milletine ve yurdu­ na yapabileceği büyük hizmeti başarmış müstesna şahsiyetlerden biridir. Onu minnet ve rahmetle anmak her Türkün vicdanî borcudur.

* * *

Halid Ziya, müreffeh bir aile evlâdı­ dır. 1282 de İstanbulda doğmuştur. Ba­ bası ve dedesi, Izmirin meşhur tüccar- larındandı. Ayni zamanda edebiyata meraldi olan bu aile içinde yetişen san­ atkâr ilk tahsilini İstanbulda yapmış­ tır. Küçükken İzmire gidip orada aile ocağında muhitinin münevverlerde te­ mas ede ede edebiyat ve san’at zevki teşekkül ediyor. Mekitarist mektebinde fransızcasmı ilerleterek değerli hocalar elinde san’at istidadım geliştiriyordu. Daha çocuk denecek yynşta Fransız ede­ biyatı ile çok yakından temas imkânını bulan san’atkâr; tercümeler yapıyor, yeni edebî cereyanları takib edeoiliyor- du. Mektebini bitirdikten sonra

İstan-Dariilfiinunda Son resimlerinden müderris iken biri

bula gelip matbuat hayatına atılda İse de çok kalamadı. Validesinin hastalığı onu tekrar İzmire koşturdu. îzmirde bir taraftan memurluk, bir taraftan hocalık ediyor, bir taraftan da arkadaşlarile be­ raber (Hizmet) gazetesini çıkarıyordu.

(Mensur Şiirler) i büyük bir hücuma uğradı. Fakat (Recai zade Ekrem) in teşviki ve takdiri onu kuvvetlendiri­ yordu. Yaptığı hareketin isabetine inan­ mış bir san’atkâr cür’eti ile yolunda pervasız yürüdü. Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekâsı adlı eserleri edebiyat muhitinin nazarı dikkatini bu gence çevirdi. Üç yüz sekiz senesinde Istanbula tayin edilen genç romancı burada (Mekteb) gazetesinde neşriyata başladı. Garb edebiyatına dair maka­ leler yazdı. Serveti Fünunun teessü­ sünden sonra oraya intisab etti. Serveti Fünun, artık Fikret - Halid Ziya mek­ tebi olmuştu. Halid Ziya, en mühim eserlerini vermeğe başlamıştı. Büyük romanlar, küçük hikâyeler birbirini ta­ kib ediyordu. Romancı olabilmek için iâzımgelen vasıfları kendinde toplıyan, büyük üstad, şimdi büyük mahsuller veriyordu: Mai ve Siyah Aşkı Memnu, Kırık Hayatlar., ve ilâh.

1908 inkilâbma kadar susturulan Ser­ veti Fünun mektebi hürriyetin ilânı ü- zerine yeni bir hamle yapmak istedi. Fakat artık devir çok değişmişti. Halid Ziya da küçük hikâyeler, edebî maka­ lelerle bu harekete iştirak etti. Fakat o- nun asıl faaliyeti Darülfünunda olmuş­ tu. Senelerce garb edebiyatı kürsüsün­ den o devrin gençliğine garbi tanıtma­ ğa çalışmış, o âlemi bilhassa kendi zen­ gin görüşünün adesesinden geçirip ve­ rebilmişti.

Sultan Reşada mabeyin başkâtibi ta­ yin edilinciye kadar devam eden bu faa­ liyeti ondan sonra bir müddet sekteye uğradı, istiklâl Harbi ve Cumhuriyet ilânından sonra onu yeni bir hüviyetle karşımızda gördük. Onun bu devrede en büyük hizmeti hatıratını neşretmek olmuştur. Gerek kendi hayatına gerek içinde yaşadığı edebî âlemin hususiyet­ lerine nüfuz imkânını bize veren bu eserler onun son ve çok değerli hiz- metlerlndendir.

Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Pulsar çiftleri bir- birine ve bulundukları uzay-zaman örtüsüne uyguladıkları şiddetli kütleçekim etkisi nedeniyle genel görelilik teorisinin işaret ettiği

Nefesiniz hakkınızda tahmininizden daha çok şey söylüyor Technion-Israel Teknoloji Enstitüsü’ndeki bilim insanları Nano Letters dergisinde yayımlanan çalışmalarının

Tchekhovskoy’un daha önce yaptığı kuramsal çalışmalar, karadeliklerin etrafındaki manyetik alanların büyüklüğünün kütleçekim alanları kadar büyük

yılında büyük önder Ata­ türk’ü anmak, O’nun ilke ve devrimle­ rini sonsuza kadar yaşatmak için Anıt­ kabir’de buluşan binlerce yurttaş, mozo­ leyi çiçek ve

Biz bu çalışmada, tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi yapılan hastaların işlem öncesi anksiyete düzeyini saptamak, biyopsi işlemi yapıldıktan sonraki memnuniyet,

lk olarak 1943 yılında Sheldon tarafından tanımlanan miyoepitelyoma, başlıca parotis bezi ve sert damaktaki minor tükrük bezlerindeki miyoepitelyal hücrelerden

The mean values of urinary and serum parameters were shown in Table 1 and 2 respectively. Metabolic analysis showed that in patients with nephrolithiasis 24-hour urine volume, and

H5: Ar-ge ve yenilik faaliyetleri için kaynak ayırma durumu, girişimcilerin girişimcilik dersi alma durumuna göre istatistiksel farklılık gösterir.. H6: Ar-ge ve yenilik