• Sonuç bulunamadı

1905'ten bu yana Tevfik Fikret'in "Aşiyan"ının serüvenleri:Müze mi, TV seti mi, virane mi?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1905'ten bu yana Tevfik Fikret'in "Aşiyan"ının serüvenleri:Müze mi, TV seti mi, virane mi?"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1905’ten bu yan a TevfikFikret’in “A şiyan ”ının serüvenleri

Müze m i, TV seti m i, virane mi?

r e f i k d u r b a ş

“ Bir i’tinâ-yı aşk ile, bir zevk- i şi’r ile / Yaptırıldı kendi kendi­ me bir lâne-i huzûr” (1).

Tevfik Fikret, bu dizelerle baş­

lamış “ Âşiyân-ı Dil” (Gönül Yu­ vası) başlıklı şiirine. Aşiyan, kuş yuvası. Bir şairin yuvası, sığınağı aslında.

Gel gör imdi ne halde ol

“ Ezhâr-ı hâtırat ile pür-şemme-i visal” (2).

Fikret, Aşiyan’ı 1905 yılında

Aksaray’daki babadan kalma ko­ nağı satarak yaptırmış. Ölümüne kadar, yani 10 yıl bizzat kendisi oturmuş. Aşiyan’ın planım ken­ disi çizmiş, odalarını kendisi dü­ zenlemiş. Duvarlardaki tabloları kendisi yapmış, bütün eşyalarını yine kendisi seçmiş. Bahçe de yi­ ne onun düşündüğü biçimde dü­ zenlenmiş. Özetle Aşiyan, her şe­ yiyle Fikret’in düşünüp tasarladı­ ğı, gerçekleştirdiği bir yapı.

Sözü burada Ruşen Eşref’e bı­ rakalım da bizi Fikret’in Aşiyan’- da yaşadığı günlere götürsün ve anlatsın o zamanki durumunu:

“ Rengârenk camları, gotik ma­ betleri hatırlatır. Sade, çiçek gır- lantlı duvarları, hafif inhinalı ta­ vanı kadim Yunan evlerini andı­ rır. Sedef kakmalı, kadife döşeli sediri, kanepeleri bundan yirmi sene evvelki İstanbul zevkini uyandırır. Cilalı tahtalara serilmiş zarif seccadeler hayalinizi Buha- ra’ya, İran’a kaçırır. Şu yüksek tirşe lamba, şu fağfur kâseler ih­ tiyar Çin’in metaldir; siyah zemin üzerine sarı sırma kartal işlemeli

paravana, ince resimli küpler, vol­ kanlar ve pagdodalar adalarına mensuptur.”

Aşiyan’ın 1905 yılından günü­ müze geçirdiği değişim, yakın kül­ türümüzü nasıl acımasızca yok et­ tiğimizin canlı bir belgesi aslında. Her şeyi ile Fikret’in düşünüp gerçekleştirdiği “ Yuva”yı, önce onun elinden alıp 1945’te Edebi­

yatı Cedide Müzesi’ni eklemişiz.

Ardından ne ilgisi var, orta katı

Abdülhak Hâmit’e bağışlamışız.

Ve şimdi de “Uğurlugiller” adlı televizyon dizisinin platosu olarak kullanıyoruz.

İş bununla da bitmiyor. Aşi- yan'ın alt yamacında, deniz kena­ rında, tepesinde garip bir kuşla

Orhan Veli’nin heykeli.

Zaten ortada Aşiyan da kalma­ mış. Çevresindeki dev villaların

ortasında kaybolmuş bir garip ya­ pı. O villa azmanlan arasında kim yolunu bulup da Aşiyan’a çıka­ cak?

Şu sıralar Aşiyan yalnızca

“ Uğurlugiller” ailesine açık.

Abdülhak Hâmit’in özel eşya­ ları ortadan kaldırılarak orta kât film platosu yapılmış. Girişte sağ­ daki küçük oda, sanatçıların din­ lenme yeri.

Üst kat Fikret’in. Merdivenler süpürülmekten neredeyse incel­ miş. Çiçek gırlantlı duvarlardan bir toz bulutu ağıyor sanki.

Bir adanlı, sormaya utanıyo­ rum, bekçi mi, bakıcı mı, sorumlu mu anlatıyor:

“ Bugün çekim yok. Yarın gel­ seydiniz. Bugün iş yok diye boru­ ları temizliyordum aşağı bodrum­ da.”

Fikret’i soruyorum. Onun eşya­ larım...

“ Yok” diyor, “sadece Hâmit'- in eşyalarını kaldırdık. İşte bura­ da, çekim var da...”

Ziyaret saatlerini gösteren tabe­ la Boğaz’ın sisinden kararmış. O

tabelanın bulunduğu kapı da ka­ palı. Yan taraf açık. 3-5 basamak­ lı, Hâmit’in eşyalarının bulundu­ ğu salona açık olan kapı. “Uğur-

lugiller”e kolaylık olsun diye her­

halde...

“Zaten” diyor adam, “şu sıra­ lar müzeye kimsenin geldiği yok. Bir yıl açık olduğuna bakma sen. Nisan, mayıs aylarında öğrenciler şöyle bir uğrar...”

İnip bodrumdan üst katın anahtarını getiriyor. Fikret’e ay­ rılan bölümün.

Cilalan dökülmüş merdivenler­ den loş salona giriyoruz.

Hiçbir ses yok mavi leğenlere damlayan suyun sesinden başka.

Boğaz’ın rüzgârı camlara, dal­ gaları tavana vuruyor ve yağmur damlası olarak yerlere serpriştirii- miş leğenlerin içine düşüyor.

Ey “ Kırık Saz” ın şairi, seni 1961’de Eyüp’teki mezarından kaldırıp bunları görüp yaşayasın diye mi Aşiyan’ına getirdiler?

Orhan Veli’nin heykelini dike­ cek yer mi yoktu İstanbul’da?

Abdülhak Hâmit’e müze ola­ cak bir başka bina mı?

“ Uğurlugiller” e plato olacak

bir başka konak'eskisi mi? Sözüm ne Orhan Veli’ye, ne Hâmit’e, ne de Uğurlugiller'e.

Onların bir diyeceği olamaz ki...

Sözüm bizi böylesine vurdum­ duymazlığa iten anlayışa... Kül­ tür erozyonuna...

Çok mu önemli, yarın bir gün Aşiyaıı’ı da ortadan kaldırır, ye­ rine çevresindekiler gibi bir villa azmanı dikiveririz.

Pek hazindir, ama kim farkına varabilirki...

Belki de hayırlı ve uğurlusu bıı- dur...

(1) Bir sevgi özeniyle, bir şiir beğenisiyle, yap­ mıştım kendi kendime bir huzur yuvası. (2) Anıların çiçekleri, kavuşmanın gtlzel koku suyla.

Artık Fikret’in “Aşiyan”ı değil — “Aşiyan”ını önce Tevfik Fikret’in elinden alıp 1945’te Edebiyatı Cedide Müzesi’ni eklemişiz. Ardından orta katı Abdül­ hak Hamit'e bağlamışız.

Cilaları dökülmüş merdivenlerden loş salona giriyoruz.

Mavi leğenlere damlayan suyun sesinden başka hiçbir

ses yok. Ey, “Kırık Saz”m şairi, seni 1961’de Eyüp’teki

mezarından kaldırıp bunları görüp yaşayasın diye mi

Aşiyan’ına getirdiler?

\

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

“Evet”, dersiniz, “bu, benim şehrim, beni bek- liyormuş meğer, benim için hazırlanmış bugüne kadar ve şimdi, işte şimdi buluştu ruhlarımız, bir daha ayrılmamak

Aynı dilin iki değişkesi hangi koşullar altında dil ya da lehçe olarak belirlenebilir?. Dil lehçe arasındaki ayrımı belirleyen ölçüt: karşılıklı anlaşabilirlik

Ji kurdologên rûsyayê Jaba ew wek tercumeya Leyla û Mecnûna tirkî ku ji aliyê Fuzûlî ve hatiye nivîsîn û di koleksiyonê de di jimareya Kurd 14ê de cih digire qebûl

Titan’›n yüzeyinin, bu atmosferi besleyen metan- la kapl› oldu¤u ve atmosferden gezegen yüzeyine sürekli ya¤an s›v› ve kat› organik maddenin, flim- diye kadar 800 m

400-700 nm dalga boyu aralığındaki foton- lardan düşük dalga boyundakilerin (yüksek enerji- li olanların) enerjisinin, sadece yüksek dalga boyun- dakilerin (düşük

Ortadaki vitrinin üst kısmında kendi el yazıları, alt kısmında ise, şahsî eş­ yaları, bir duvarda Atatürk’ün fotoğrafı, müzeyi ziyaretine ait

Bilkent Uluslararası Müzik Festi­ vali’nin 24 Ağustos günü Saygun’un Yunus Emre Oratoryosu ile Yunus Em- re’nin Sivrihisar’daki külliyesiıide baş­ laması

In an effort to head off a m ilitary conflict, Egyptian President Hosnf Mubarak held talks yesterday with Syrian President Hafez Assad in Damascus, the Syrian, capital,