• Sonuç bulunamadı

Dünden bugüne Sait Faik öykücülüğü üzerine:'İleri'nin en önemi temsilcisi...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Dünden bugüne Sait Faik öykücülüğü üzerine:'İleri'nin en önemi temsilcisi..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

bi nitelemelerin Sait Faik öyküsüyle birlikte başladığını düşünüyorum.

Sait Faik ilk öykü kitabı Semaver’le dikkatleri üzerine çekmiş bir öykücü­ müz. Yazdığı öykülerin, dönemin öykü anlayışına ters düştüğü 1936 yılında ya­ pılan bir etkinlikte görüşlerini açıkla­ yan Sabahattin Eyuboğlu, Elif Naci gi­ bi yazarların olayların, ayrıntıların ge­ reğince olmamasını, eleştirmesi, N a­ ci’nin, Sait Faik’in öykülerini öyküden çok küçük düzyazı parçaları olarak görmesi hiç şaşırtıcı değildir. Asıl şaşır­ tıcı olan, Sait Faik’in öyküleri için öne sürülen görüşlerin, günümüzde bir an­ lamda Sait Faik çizgisinde kabul edebi­ leceğimiz kimi öykücüler için öne sü­ rülmesidir. Bazı yazarlara göre tanımın unsurları muhafaza edilmediği; şiir, öy­ kü, anlatı, metin arasında hemen her türlü sınır kalktığı için yazılanların

öy-Dünden bugüne Sait Faik öykücülüğü üzerine

Hişt! gibi çok güzel öyküleri yazan bir öykücülüğü ‘bireyci’ olarak nitelen­ dirmek doğru olmasa gerek.

Yazınımızda öz-biçim ilişkisi yıllar­ ca tartışıldı, bazı yazarlarımız öz ve bi­ çimi iki ayrı öğe olarak düşünüp, öz’ün biçimi belirlediğini savundular. Ancak bir yazınsal yapıtta öz ve biçim gibi ikileme gerek olmadığı yazınımız­ da giderek kabul gören bir düşünce­ dir. Değerli birçok yazarımız, şairimiz öz ve biçimin aynı anlama geldiğini, birlikte düşünülmesi gerektiğini çar­ pıcı yazılarıyla dile getirdiler. Eagle- ton’ı izleyerek söylersek “Eleştirinin nesnesi edebiyat değil, edebiliktir. Edebiyat dilinin belirli teknik ve tak­ tiklere olay örgüsünün nasıl dizildiği önemlidir. ” Öyleyse, öz biçimden baş­ ka bir şey değildir; bu ise, yazınsal ya­ pıtın biçiminden oluştuğunun bir ifa­ desidir.

Sait Faik’in yaşam ve yazarlık serü­ veninde toplumsal/bireysel çelişkile­

'İleri'nin en önemli tem silcisi...

m

S a it Faik geleneksel öykü

anlayışından farklı olarak,

kendi biçimi ve biçemi ile

kısa öyküde yetkin ürünler

vermiştir. Sait Faik kent

öykücüsüdür; kentin,

insanın, ‘sıradan’ insanların,

kendisinin öykülerini

yazmıştır.

çimde anlatmak için yazıyı kullanmak­ tır” diyorCeyhun AtufKansu. Yazma­ ya şiirle başlayan Sait Faik, Kansu’yu izleyerek söylersek, belki ozandaki in­ sanı kur(a)madığı için yazmayı öyküy­ le sürdürmüş, insandaki ozanı başka­ larını etkileyecek biçimde anlatmıştır. Nitekim, Kansu kendi anlayışına ör­ nek verirken Sait Faik adını anar.

Kış Akşamı, Masa ve Sandalye adlı öyküsünde, “ Atlasam bir vapura, şehi- re insem, diyorum, şehir umutların, te­ sadüflerin, gürültülerin içinde her za­ man elimin altında bulunan bir sergü­ zeşt tombalasıdır” sözcükleri yalnızca Sait Faik öykücülüğünün şiirsel dün­ yasını değil aynı zamanda Sait Faik’in yaşama ve yazma serüveninin de ipuç­ larını verir. “Şiirsel dünyasını” dedim; yazınımızda çok zaman yapılan ‘şiirsel bir anlatım’, ‘şiirli dil”, ‘şiirsel öykü’ gi­

kü değil, daha çok ‘mozaik metin’ ol­ dukları savunulmaktadır. Daha sonra yazdığı öykülerden de bilindiği gibi Sait Faik’in öykülerinde olay örgüsü kronolojik bir çizgi izlemez. Bu tutu­ muyla Sait Faik’in Memduh Şevket Esendal’a yakın olduğu söylenebilir. Bu arada, Sait Faik’in, yazınsal bir tür olarak kısa öykü geleneğinin yaratıldı­ ğı ülkelerden Fransa’dabirsüre edebi­ yat öğrenimi yaptığım, bu ülkenin sa- natsal/yazınsal ikliminden etkilendi­ ğini, yazdığı öykülerde yeni biçim de­ nemelerine girdiğini ileri sürebiliriz. Denilebilir ki, Sait Faik, alışılmışın dı­ şında öyküler yazarak ‘hikâye’nin tanı­ mını yazdığı ilk öyküleriyle zorlamış­ tır. 1936’larda Sait Faik’e yöneltilen eleştirilerin benzer şekilde günümüz­ de kimi öykücülere yöneltildiğini dü­ şününce, öykücülüğümüzde öykü ta­ nımı konusundaki tartışmanın yıllar­ dır sürdüğünü söylemek yanlış olmaz sanırım. ..

Oz - biçim ilişkisi

Sait Faik için ‘bireyci’, ‘biçimci’, öy­ külerindeki gerçekçiliği için de ‘beş duyu gerçekçiliği’ gibi görüşler öne sürülmüştür. Kuşkusuz, bu eleştiriler bir dönemin toplumcu gerçekçi, yazın anlayışından kaynaklanmaktadır. Bu anlayış, bireyselle toplumsalı, öz’le bi­ çimi birbirinden ayrı şeyler olarak gö­ rürken, insanın karmaşık yapısını da gözardı etmiştir. Sait Faik’in, “Edebi­ yat daha güzel ve daha iyi bir dünyaya yarmak için işe yaramazsa neye ya­ rar?” dediğini biliyoruz. Bunları di­ yen, yoksul insanların arasında yaşa­ yan, tercihini ezilen insanlardan yana yapan, Haritada Bir Nokta, Hişt,

rin izleri bulunuyor. Çoğu yazarda ol­ duğu gibi, yaşamdaki çelişkiler gibi. Sait Faik öyküsünü yazarken yalnızdır, kalabalıklar içinde de... Sait Faik’in yalnızlığı yazarın baştan sona yalnızlı­ ğıyla ilgilidir. Onun yalnızlığı bizimki­ ne benzer bir yalnızlıktır. Gerçekçilik anlayışımız çeşitli insanlık durumlarını gözardı etmemeli, bence: Umut varsa karamsarlık, sevinç varsa hüzün, mü­ cadele varsa yalnızlık da var... Şunu söyleyebiliriz: Sait Faik öykülerinin kaynaklandığı ideolojiyi tümce arala­ rından duyumsayıp, algılayabiliyoruz. Duyumsadığımız, algıladığımız ideo­ loji Sait Faik’in daha ‘iyi’ bir dünya, da­ ha gelişkin bir toplum istediğini göste­ riyor. Bunlar az şey değildir!

Sait Faik oluşturduğu öykü atmosfe­ ri, biçemi - ister kendiliğinden isterse bilinçli olsun - yar olan ‘hikâye’ anlayı­ şını değiştiren öyküleriyle kendisinden sonraki kuşakları etkileyen bir öykücü­ müz. Sait Faik yaşayıp yazmış, yazıp ya­ şamıştır. Sait Faik’te yazı(n) ve yaşam alanları birbirlerini beslemiştir. Belki Adnan Binyazar gibi söylemek gereki­ yor: “Yaşamak ve yazmak, toplumu yazdığına inandırmak, Sait Faik’in sa­ natını belirleyen üç temel öğedir. “Ha­ ritada Bir Nokta” adlı öyküsündeki iki tümce Sait Faik’in yazmayla yaşama arasında kurduğu dengeyi duyumsatı­ yor: Öykünün bir yerinde “H er şey ta­ hayyül ettiğim gibiydi” derken, öykü “Yazmasam deli olacaktım” tümcesiy­ le biter. Sait Faik’in en çok gereksinim duyduğu şey görmesini istedikleri, düşleridir. Öyleyse, Sait Faik’in öykü­ lerini kendisinden okura uzanan bir imgelem zenginliğinin ürünleri olarak

da görebiliriz. Belki bunun için, p< çok öykücümüzden farklı olarak Si Faik öykülerini bugün de tüketmede

okuyoruz. i

Öykücülüğümüzün kaynakları

Sabahattin Ali’de insana ve toplum dair gerçeğin bir yüzünü, Sait Faik’l insana, topluma ve doğaya dair gerçi ğin öteki yüzünü buluruz. Sabahatti Ali köylü, işçi gibi ezilen kesimleri, or ların sorunlarını, toplumsal çelişkile yalın bir dille yazdıysa; Sait Faik’in

bi

İlkçi, çöpçü gibi çevresindeki ‘sıradar insanları, kendini, bireysel çelişkiler: ni çarpıcı bir dille yazdı. Sabahatti Ali/Sait Faik öyküleri aynı insanoğlu nun mücadelesini, çelişkilerini, at mazlarını, hüznünü, sevincini, yalnu lığını ama farklı ‘hikâye’sini, farklı ‘h kâye’nin serüvenini gösteriyor bizi Öykücülüğümüzün de. Son döner öykücülüğümüzü incelediğimizde, şı nu söyleyebiliyoruz: Öykü, kısıtlara ortadan kaldırıp yeni arayışlara yönel yorsa, yeni biçim denemeleriyle vt olan öykü anlayışlarını aşıyorsa Sa Faik ve ardılı öykücülere çok şey borı ludur. Son dönemde yazılan öyküleri dili, gerçekliği ele alış biçimleri ve dür yaya bakış açıları bakımından yenilik« özellikler taşıdığını görüyoruz. Öyki artık çeşitlilik gösteren bir yazınsal tüı dür. Bilindiği gibi öykücülüğümüzü kaynakları genellikle Sait Faik Sabahattin Ali damarlarında bulunul bu iki damarla geliştiği söylenir. Öykü cülüğümüzün bu iki damarda geliştiği ni bir yere kadar kabul etsek de, yakıı dönem öykücülüğümüzü incelediği mizde bu iki damarın sürdüğünü, han gi öykücünün hangi damarlarda yer al dığını söylemek zordur. Diyeceğim, öykü kaynaklarını geçmişin kaynakla­ rından olduğu kadar, bugünden, dö­ nemin, çağın gerektirdiklerinden dt alıyor. Öyküler öyküleri besliyor. Biı de öykücülerin eylemi var ki, öykü ge leneğini bir yerde kesintiye uğratıyor bunun da dikkate alınması gerekiyor Bugün bu iki damarı sürdürmek, öy kücüleri Sabahattin Ali/Sait Faik da marlanna yerleştirmek yerine öykücü­ lüğümüze yeni açılımlar getiren, da marları çoğaltan bir öykü ortamındar söz etmek daha doğru bir yaklaşım gi bi geliyor.

Sait Faik öyküsü neden önemlidir! Sait Faik geleneksel öykü anlayışındar farklı olarak, kendi biçimi ve biçemi ile kısa öyküde yetkin ürünler vermiştir Sait Faik kent öykücüsüdür; kentin insanın, ‘sıradan’ insanların, kendisi nin öykülerini yazmıştır. Sait Faik yaz dığı öykülerle, öykücülüğümüzde yen bir açılımın, arayışın öncülerindendir.

Hulki Aktunç’un ‘Sanat ve G eriler başlıklı yazısındaki geri kavramını de ğiştirerek söylersek; Sait Faik öykücü lüğümüzde ileri’nin en önemli temsil çilerinden birisidir. ■

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 2,21 S A Y F A

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Törende, Atatürk hakkında konuş malar yapanlar arasında Türkiyenin Birleşmiş Milletlerdeki daim!. dele­ gesi Selim Sarper, İstanbul üniversi tesinden

Hadron terapi son yıllarda kanser tedavisinde kullanılan yenilikçi radyoterapi yöntemlerinden biri.. Radyoterapi, kanser hücrelerini öldürmek için ışınların

9 - Merhume Emekli Devlet K ‘Tesa*u olduğu içir vefatı ile varislerine ödenmesi gereken kanunî ödenekler bulunmaktadır. Bu hususta da talimatınla» göre hareket

Yöntem ve Gereçler: Bu çalışmada ot poleni aşırı duyarlığına bağlı mevsimsel alerjik riniti olan hastalarda mevsim öncesi immünoterapinin klinik

Halet Çambel’in de katıldığı arkeolojik kazılarda çıkan tarihi eserlerin korunması için saçak yapmaya başlayan Nail Vahdet Çakırhan anlatıyor: Her tepede

Onun için de kendini bütün yönleriyle olduğu gibi yapıtına koyduğu düşünülen, açık sözlü bir yazarın bile yazınsal kişiliği, gerçek

Kendilerine, vatanın büyük emelle­ rini, acılarını ve hasretlerini nida e- den güzel manzumeler borçlu oldu­ ğumuz birkaç aruz ve hece şairimizi unutmak

Bu nedenle hava sıcaklığındaki deği- şimlerden daha kolay etkilenirler ve kışın yollara göre da- ha hızlı ısı kaybederler.. Köprülerin yollara göre daha hızlı