• Sonuç bulunamadı

Evleriyle İstanbul

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Evleriyle İstanbul"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ILBER ORTAYLI

Evleriyle İstanbul

H er eski büyük kentin tarihi, onun dört bir

yanına serpilmiş saraylarında, evlerinde, h a tta kulübelerinde yaşar. Şehir zenginlik ve fakirlik dem ektir. İhtişam kadar sefa­ le t, üstün zevkin yanında rüküşlük büyük kentlerin vazgeçilm ez özelliğidir. Ama es­ ki bir şehrin tarihini yapan kişi ve olaylar, o şehrin binalarında anıtlaşır. Bu tarihsel an ıtlar bir saray, şirin bir köşk, bazen de sefalet mahallelerinden birindeki bir hücre olabilir. Büyük olayları ve tarihi yapan in­ sanların her zam an saraylarda refah için­ de yaşadığını kim se söyleyem ez.

G

üngörmüş metropol İs­tanbul da bu kuralın bir istisnası değildir. Ama İstanbul’un binaları, iki- bin yıllık mutantan bir tarihin, kül­ türel birikimin, önemli sosyal kültü­ rel değişim lerin ve bu değişim e di­

renmenin tarihsel belgeleridir.

Herhalde hiçbir metropol, İstanbul kadar d eğişik yapı tekniğinde, d e ­ ğişik üslûpta bina ve konutu barın- dıramaz. Onun için İstanbul’da önemli olayların geçtiği, tarihsel kişilerin oturduğu binalara gözat- mak, bir mimari tarihi ve kültürel galeri gezm ek gibidir ve bu g ezi çok geniş bir alanı kapsar.

Surlarla Tekfur sarayı ( Vlahema

Sarayı) Bizansm son kalmtılarm-

dandır, ama kalıntının asıl önemi Paleólogos Bizansma giren İtalyan Rönesansmm izlerini taşımasmda- dır. Zaman içinde mimarisi d e ğ iş ­ m esine rağmen, Galata'da V oyvo­ da C addesindeki C eneviz podes- tasınm sarayı da böyle Rönesans artığı kalıntılardan biri sayılmalı­ dır. İstanbul’da 15. yüzyıl sonu ve

16. yüzyıldan kalma ahşap konut yok gibidir. Bu dönemi Çinili köşk

gibi, Top kapı Sarayı nın bazı bö­ lümleri gibi yapılardan tanıyoruz.

Bütün Boğaziçinde Köprülü Am­

cazade Hüseyin Paşa yalısı 17. yüz­

yıl sonundan kalan tek ahşap yalı­ dır. 17. yüzyıl ahşap örneklerle d e ­ ğil, kâgir yapılarla kendini unuttur- mamaya çalışıyor. 18. yüzyıl e ser­ lerine baktığımızda da aynı şeyi söyleyebiliriz. Kandilli’de Kont Os-

trorog yalısı 18. yüzyıl sonundan

kalmadır. Şehirde 18. yüzyıl mima­ risinin yeni bir öğesi olan kütüpha­ neler (V e fa ’daki Atıfefendi, Lâle­

li'deki Ragıp Paşa kütüphaneleri) ise kâgir yapılardır. Büyük şehrin ahşap v e kâgir konutları 19. yüzyıla gelin ce birdenbire kalabalık bir liste oluşturuyor. Üstelik bunların ayrıntılı bir envanteri yapılmış d e ­ ğil. Tarih bunların hepsini silmiş, ama biz bazılarını biliyoruz ve bu sayfalarda çok azından sözedebi- leceğiz.

Sultan Abdülm ecid devrinden kalma v e şimdi Sayın Perihan Bal- cıoğlu v e arkadaşlarının kurduğu dernek eliyle onarılıp, Türk müziği müzesi haline getirilecek olan,

Hammamizade Dede Efendi evi

Akbıyık semtindedir. Oyuncu so­ kak v e Keresteci Hakkı sokağının köşesinde yeralan ev, çeşm eleri v e çevresiyle eski İstanbul mahal­ lesinin sıcak atmosferini yaşatır. Ünlü tarihçimiz Köprülüzade Meh- m ed Fuat Bey’in babaevi de aynı semtin Kupacılar sokağmdadır. İmparatorluğun 19. yüzyılının siya­ sal ve kültürel tarihini yaşatan ah­ şap konakların en bol olduğu semt kuşkusuz Süleymaniye’dir. Kayse­

rili Ahmet Paşa konağı aynı adı ta­

şıyan sokakta bugün Eski Eserleri

İstanbul’un binaları sadece Türkiye ta ri­ hinin değil, Avrupa tarihinin de önemli anı­ larını barındırır. İstanbul iltica şehri ol­ muştu 19. yüzyılda.

(2)

Mickiewicz Evi (Tarlabaşı)

Tarihi evler açısından bu bölgenin fakir­ leştiğini ve kalanların da şimdilik pek par­ lak bir görünümü olmadığı açıktır. Eski İs­ tanbul’un Üsküdar kesim i için de aynı şey söylenebilir. Bu bölgelerde çoğu resmi bi­ nalar eskinin mirasını oluşturm aktadır ve

Koruma Kurulu tarafından restore edilip kullanılmaktadır. Sultan Ab- dülaziz devrini kapayan darbeci­ lerden biri olan Bahriye nazırının konağı, iç dekorasyonu v e cephesi yönünden Tanzimat devrinin batık­ laşan mimarisinin az rastlanan ör­ neklerinden biridir. Süleymani- ye'nin sokak isimleri ve çoğunun geçm işi unutulan harabe konakları iyi araştırılsa 19. yüzyıl tarihinin anıtsal tanıkları olacaktır. 19. yüzyıl kültür tarihimizin ilginç sahnelerin­ den biri d e Rumelihisarı’ndaki Ah­

met Vefik Paşa konağıdır. Robert

Kolej'e satılan ve bu kurum tarafın­ dan oldukça iyi korunan konak za­ manında zengin bir kütüphaneye sahipti v e Batı-Doğu kültürüne sa­ hip bu ilginç karakterli, nüktedan sözünü v e yazısını sakınmaz, mü­ tercim ve lûgatçı vezir ömrünü bu konakta tamamlamıştı. Rumeli Hi- sarı’ndaki hoş görünümlü ve muh­ teşem manzaralı konak, 19. yüzyıl­ da Türkolojinin ve batıklaşan dil tetkikleri v e edebiyat anlayışının m erkezlerinden biriydi. Ahmet V e ­ fik Paşa Tanzimat grubunun tarifiy­ le “binek taşı büyüklüğünde" bir mücevherdi adeta; ne atılır, ne satı­ lır, ne takılır. D eğeri ve ışıltısı yal­ nız zamanında değil, zaman g e ç ­ tikçe anlaşılan tuhaf büyüklerimiz- dendir.

Boğaziçi’nin hoş görünümlü fa­ kat anısı hoş olmayan iki yapısı da Y en iköy’d e bulunur. Bugün Başba­ kanlık konutu olarak düzenlenm e­ si düşünülen Sait Halim Paşa yalısı

Osmanlı başkentinde Mısırlı

prenslerin v e prenseslerin estirdi­ ği Batı rüzgârı v e israf kasırgasını hatırlatır. Bu yalıda Osmanlı İmpa­ ratorluğu Almanya ile meşum itti­ fak antlaşmasını imzalamış ve Bi­ rinci Cihan Savaşma girm ek zorun­ da kalmıştı, Tarabya’ya doğru iler­ led ikçe İpsilanti yalısına rastlarız. 18. yüzyıl sonunda gelişen Karade­ niz ticaretindeki katılımlarıyla zen­ ginleşen bu armatör aile, zenginli­ ğin bir göstergesi olarak F e­ ner'den buraya yazlığa geçm iş ve bu zengin binayı yaptırmışlardı. Yeniköy, 18. yüzyıl sonunda başla­ yan zenginliğin örnekleriyle

dolu-konut örnekleri hem en hem en sadece bir

yİİZyil İle sınırlıdır. Ahmet Vefik Paşa Konağı (Aşiyan)

(3)

ILBER ORTAYLI

dur. İpsilanti ailesi Yunan ayaklan­ masındaki destek v e katılımları nedeniyle gözden düşmüş, konak­ ları yalıları müsadere edilmiş ve Yeniköy-Tarabya yolundaki bu hoş yalı m üsadereden bir süre sonra Fransa elçiliğine yazlık olarak he­ diye edilmişti. Bakımı son zaman­ larda Fransa'ya pahalıya oturmuş olmalı ki, binayı elden çıkardılar. Aslında Boğaziçi bütün tahribata rağmen, g en e d e eski konak ve ya­ lılarıyla tarihi anıları en çok barın­ dıran kesimdir.

Asıl İstanbul yarımadası tarih boyu yangın ve yıkım geçirmiştir.

Tarihi evler açısından bu bölgenin fakirleştiği v e kalanların da şim­ dilik p ek parlak bir görünümü ol­ m adığı açıktır. Eski İstanbul’un Üs­ küdar kesimi için de aynı şey söy­ lenebilir. Bu b ö lg e lerd e çoğu res­ mi binalar eskinin mirasını oluştur­ maktadır v e konut örnekleri h e­ men hemen sad ece bir yüzyıl ile sınırlıdır. Bundan başka, konutların içindeki tarihsel kişilerin ve olayla­ ra evsahipliği edenlerin de hemen hiç kaydı tutulmamıştır. Boğaziçi ve Beyoğlu bu durumun bir istisna­ sı olarak kabul edilebilir. Bu semt­ lerde özellikle Batılılaşma dönemi mimarisi, kâgir kadar ahşap yapı­ larda da kendini ilginç bir üslupla ortaya koymakta; tarihin hafızası ve tarihçinin bilgisi binaları daha iyi tanımaktadır.

Gümüşsuyu’nda bugün Japon Başkonsolosluğu olan bina İstan­ bul seçkinlerinin Batı hayat tarzına girdiği binalardan biridir. Bu batılı­ laşmanın Japon’larla ilgisi yok ta­ bii; onlar bu binaya Cumhuriyet’ten sonra yerleştiler. Ünlü mimar Val- lauri'nin tasarımladığı ahşap "art nouveau” örneği olan bu binanın sahipleri, Panciri Bey ve eşiydi. Panciri Bey Osmanlı İmparatorlu- ğu'nun son zamanlarında ismi

ge-FİRDEVS SAYILAN

FİRDEVS SAYILAN

Japon Konsolosluğu

çen mali müşavirlerindendi, zen­ gindi; karısı da tertiplediği suare ve balolarla İstanbul’un müslim ve gayrimüslim seçkinlerini kaçgöç- ten uzak bir biçim de birlikte e ğ ­ len m eğe çekenlerin başında g e li­ yordu.

İstanbul’un binaları sadece Tür­ kiye tarihinin değil, Avrupa tarihi­ nin d e önemli anılarını barındırır. İstanbul iltica şehri olmuştu 19. yüzyılda. Tarlabaşı'mn Dolapde- re ’ye doğru uzanan bir sokağında, Tatlı Badem sokağının Serdariek- rem caddesine kesiştiği köşede bugün Polonya ve Türkiye'nin or­ taklaşa yönettiği bir müze var; Mic-

kiewicz müzesi. Polonya’nın dün­

yaca ünlü şairi ve yurtseveri son günlerini bu e v d e geçirip, burada öldü. 1849'da Polonya Macar alay­ larıyla Osmanlı İmparatorluğu'na sığman v e İslam dinine g eç e rek Sadık Paşa adını alan, kurduğu Ka­ zak Süvari alaylarıyla ün yapan

Kont Czaikowsky, Cihangir’d e bu­

gün Amerikan dershanesi olan ko­ nakta otururdu. 19. yüzyıl İstan­ bul’unu resm ederek hem önemli tarihi b e lg e le r bırakan, hem de re­ sim sanatında ismi unutulmayanlar arasında g e ç e n Maltalı ressam

Preziosi artık olmayan bir evde,

Tarlabaşı’ndan İngiliz elçiliğine çı­ kan Hammalbaşı sokakta otururdu. G ene İstanbul'un 19. yüzyılını ken­ di uslubunca edebileştiren saray ressamı Fausto Zonaro ise Akaret­ le rd e , bu bitişik nizam üzerine oluşmuş şirin semtte, k öşedeki bi­ nada oturmuştur. Şair-i âzam A b -

dülhakhamid, Maçka caddesi üze­

rinde Maçka Palas apartmanında yaşamıştı. Şairin cem iyetine bir k e -; re girm ek o zamanki İstanbul mü-' nevverlerinin can attığı bir olaydı. Ama bir müddet sonra Lüsyen ha­ nım gibi edebiyat mehafili de ken­ disini terketm eğe başladı. Yahya

Kemal ise son demlerini şimdi yıkı­

lan Park Otel de geçirmişti.

Zonaro Evi (Akaretler)

FİRDEVS SAYILAN

MADAM ALKKTİKı ‘ DANSİNG

(4)

¡i ' îS|i rw W -'l fcadçışıAJ

Maçka Palas "FİRDEVS SAYILAN

20

Mickiewicz Evi (Tarlabaşı)

cc ¡I

ipsilanti Yalısı (Tarabya)

İstanbul'un bazı tarihî evleri bili­ niyor ve yazıya geçmiş. Bazıları için ise sad ece bir iki hatırlayan ki­ şinin hafızasına ve bilgisine müra­ caat etmek gerekiyor. Bu gibi bina­ ları belirlemek, kapısına bir mer­ mer plaka koymak, yalnız Belediye ve Bakanlığın işi mi olmalıdır? M e ­ raklı ve geçm işe saygılı hemşehri­ lerin çoktan yerine getirm eleri g e ­ reken bir görevdir bu...

İlber Ortaylı nH I 3 5 'i ul

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

 Çoklu güçler Evrimsel (filogenetik) , Tarihsel ve Kişiye özgü (ontogenetik) gelişim alanlarıdır...  Evrimsel gelişim özellikleri, insanın diğer türlerle

— Genelde çöl koşullarında gerekli olan hızlı büyüme ve gelişme için küçük kromozom sayıları gerekir.. — Fakat birçok cinsin ılıman türlerinin

parçalar ıdır. Latin Amerika gibi, Türkiye’deki yanıt da farklı toplumsal güçlerin sosyalist bir programdaki birliğine dayanacaktır. Latin Amerika’da halk

Bu çalışma, tarihi bina ve ek bina yapısal bütünleştirme performansını değerlendirme modeli, tarihi binaya ek bina yapımı konusunda bir değerlendirme sistematiği önermesi

Oysa başka romanla­ rında aynı şey, bu kadar radikal biçimde söz konusu değil.. - Kimseye anlatamadım

Zaman geçtikçe ve başka tür feminizmleri keşfettikçe Duygu Asena ile feminizme yaklaşımım örtüşmemeye başladıysa da hep onun kadınların bugün

Koca Yaşar, seni elbette çok seven, yere göğe koya­ mayan çok sayıda dostların, milyonlarca okuyucun ve ardında koca bir halk var.. Ama gel gör ki onların

The significant effect of treatment on students‟ motivation to learn mathematics word problems recorded in this study may not be unconnected to the ability of students exposed to