Doğumunun
yüziincii
yılında
Neyzen
Tevfik
İTAPLARI k a rıştırırk e n b ir «Yü-züncü yıld ö n ü m ü olayı» kendili
ğinden k arşım ıza çıktı. M odern D ünya nın Diyojeni diyebileceğim iz filozof yaradılışlı, şair ve serdengeçti insan Neyzen Tevfik’iır 1879’da doğm uş ol duğu dikkatim izi çekti. A radan geçmiş olan yüz yıl sonunda h a tıra la rı ve eserleriyle b aşb aşa kaldığım ız şu sıra da kendisini anm ak gereğini duyduk.
Demek ki Neyzen sağ olsaydı, şim di 100 yaşında olacaktı. B ugünkü h a yat uzunluğu ölçüsünde hiç şaşılacak b ir süre değil... Yüz yaşım aşan pek çok kişi var. H a tta yüz yaşının ü s tü n de yaşayan in san lar ülkesi v ar yeryü zünde. H angi sağlık şa rtla rı veya ta b ia t çevresi içinde yaşıyorlarsa bu yıl la ra kendiliklerinden erişiyorlar; h a tta aşıyorlar.
Neyzen Tevfik sağlığına pek kulak asm adan yaşadığı halde yüz yılın ikin ci y arısına geçmiş, o rad an da 24 yıl al m ıştı. Onun iki defa «öldüğünü» h a tır lıyoruz. B irincisini Ahm et R asim «Ney zen» başlıklı b ir yazısında etraflıca an latıyor, diyor ki:
Neyzen Tevfik yaşadığı serbest hayatın ilk ve kaygısız yıllarında... (Resimde eski Türk çe ile yazılmış olan yazı, onun kitap halinde
çıkmış eserlernden birinin adıdır: HİÇ.)
«Geçenlerde ZAMAN gazetesi Neyzen T evfik’in öldüğünü yazm ıştı. B una k a r şılık VAKİT gazetesi de h ay a tta öleli ğunu h a b e r verm işti. H albuki Neyzen’i ne zam an öldürebilm iş, ne vakit ve hal y aşa tm a k ta b u lu n m u ştu r. Neyzen, öl düğü dem lerde m usiki ile hayat eseri gösterir. Yaşadığı sırad a utangaç, k üs kün, dilsiz ve sessiz, b ir köşeye çeki lir. Onda öldükten sonra dirilm e özel liği vardır. K öşesinden çıktığında an laşılır.»
★
A hm et R asim b u n d a n sonra, onunla ilk k arşılaştığ ı günü h a tırla r. Dolayı- sile o zam anki görü n ü m ü n ü an latır:
«Hayli zam an oldu. K ırkçeşm e civa rın d a b ir evde to planm ıştık. Kemençe- ci V asilaki, K anunî H acı Arif, h a tırım da kalm am ış b ir iki ü sta d hanendele rim iz b erab erd i. D ediler ki:
— İz m ir’den Neyzen gelmiş. O da ge lecek.
G erçekten b iraz so n ra geldi. Siyah fes üzerinde b ir sarık , onun altın d a ya ğız b ir yüz, b u n u n ü stü n d e iki p arlak göz, h u rm a gibi b ir b u ru n , karan fil b ı yık, şatafatlı denecek b ir sakal, s ırtın da yalın b ir cübbe, k o ltu k ta ney, in ce b ir beden ve uzun b ir boy belirdi.
Yine dediler ki: — Neyzen Tevfik Bey.
B irinci Fasıl çalın d ık tan so n ra Va- sil’e sordum :
— Nasıl? — Gelişecek.
B ilm em ne oldu, zam an geçtikçe sa rık çözüldü. Cübbe değişti. Neyzen h ak k ın d a tü rlü söylentiler çıkm aya başladı. Özellikle içkiye fazla d ü şk ü n lüğü söz k onusu oluyordu.»
★
Ü stad Ahm et R asim b u ra d a, ra h m e t li Neyzen'in m ecm uam ızda yayınladığı m ız resm ini h a tırla ta n ve hem en o de v irlere a it ikinci b ir tasvirini y apm ak tad ır:
«Gün geldi ki Neyzen’e sokakta, m eyhanede, ney ko ltu k ta, mey cepte, yarım sarhoş y ü rü rk en rastladığım ol du. F ak at kıvırcık saçları, fesinin e tra fına tırm an ıp b ü külm üş görünürdü. P üsk ü lü ise serb estti: önde, arkada, yanda, tepede b u lu n u r veya hiç bu lu n m azdı. Y akası y ırtık, esm er ten göğ süne k a d a r m eydanda... Gözleri h ad dinden fazla açık, beyazları kanlı. Ba kışları hedefsiz. B u ru n k an a tla rı kıza rık. B ıyıklar, —arad a b ir yediği— lok m aların artık larıy la donanm ış, dudak
la r şiş, dil büyüm üş, k o nuşm a tu tu k . F ak at yine k o ltu k ta ney, yine cepte ve ya elde mey, durm aksızın b ir konu üzerinde kendince verdiği k a ra rd a n söz eder. Değişmez b ir fik rin b ir te- viye aynı n akaratı... F ak at gözler dil siz. Sokağın b ü tü n tozları om uzların da, kollarında, ü stü n d e - başında... ye re düşm üş b ir cevher.
B azan d u d ak ların d a ta tlı ve güzel b ir ezgi:
N â y ’ın ki çıkar zem zem e sûrâhlanndan B ülbüller öter san ki gülün şâhlarından
B ir ra st, b ir A cem aşiran, b ir Neva, b ir B estenigâr, b ir Suzinak, b ir Suzi dil, b ir H üseyni, b ir S azkâr, b ir Sulta- niyegâh, b ir T ahirbuselik, b ir Şehnaz, b ir E vcârâ y ah u t F erahnak, b ir Saba... b ü tü n bu m akam lar, yüce b ir tavırla N ey’in deliklerinden ru h sa l b ir saf su gibi akar.»
★
Ahm et R asim Neyzen Tevfik’i böyle- ce, ilk k arşılaşm a la rın d a uyandırdığı h ay ran lık la an latırk en , onun b u hali için kullanılabilecek sıfatların hepsini sayıp döküyor.
«Şarkın R ind’i. Tanıyan, anlatan, bi len, gören, h a tta sezilen b ir K alen d er’i. H ak k ın d a n eler söylenm iyor: Sarhoş, bedm est, derbeder, biçare, çekilm ez, ayık iken dinlenir... B ütün bu tak m a ad larla ilgisi y o k tu r Neyzen T evfik’in.»
O halde nedir? O, b u soruya kendi si şöyle cevap veriyor:
Ben E zel serm estiyim , m eydânım arş-ı m ü stevi A ksedince gönlüm e şem s-i ha kika t
pertevi M ey'de «Bektaşi» göründüm , N ey’de
oldum «M evlevi» ★
Neyzen Tevfik’i tan ım ış olanlardan, kendisi de b ir Neyzen olan b aşk a b ir 44
yazar, m erhum H akkı Süha Gezgin’dir. Ş airim izin değişik b ir çevrede p o rtre sini çiziyor:
«Sazlı - sözlü b ir to p lu lu k tan dönü yordum . Kalam ış K oyunda su lar henüz ağarıyor, yıldızlar soluyordu. H avada içli b ir kubbe duyarlığı vardı. Sabahı çiçeklerle y ap rak ların nasıl gerilerek gerginleşerek karşılad ık ların ı ilk defa o gün gördüm . H er fidan b ir b u h u r dandı. K ızıltoprak’la K adıköy’ü birleş tiren k ö prüden geçerken ansızın irkil dim. Papazın B ağı’ndan çok tatlı, de rin, m analı b ir Ney sesi geliyordu. Za m an m ı yüce, y er m i güzel, benim içim m i dertli idi, bilm em . Şu k ad a r var ki, düşünm em e, k a ra r verm em e vakit kal m adan uykusunda gezen b ir h a sta gibi o sesin kıblesine doğruldum . B ahçe sünbül renkli b ir tan aydınlığı içindey di. Y ap rak lar altında, sağ om uzu ile
başı ağacın gövdesine dayalı b ir göl ge seçiliyordu. P arm ak larım ın ucuna b asa b asa yürüdüm . A rtık yanı başı na varm ıştım .
Neyzen Tevfik’i ben işte öyle bir yerde şişesi, Ney’i ve bülbülleriyle yaıt- yana iken tanıdım .»
★
Neyzen B od ru m ’ludur. Yazmış oldu ğu pek çok şiirlerin d en önem li b ir kıs m ı «Hiç» ve «Azab-ı M ukaddes» isimli k itap ların d a to plam ıştır. B unlardan «A-
zab-ı M ukaddes»in başında kendisini
tan ıtırk en «Uzun derbederlik hayatım
da o kaldırım dan bu kaldırım a, o ka pıdan bu kapıya, o diyardan bu diyara N ey’im ve M ey’im le bir kuru yaprak gibi savruldum » diye konuşur.
B una ne ilâve edilir?
H İK M E T M Ü N İR E B C İO Ğ L U
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi