Y E N İ K Ü L T E P E T A B L E T L E R İ N D E GEÇEN " K i m a awât naruâ'im" T A B İ R İ V E D E Ğ E R L E N D İ R İ L M E S İ
Dr. Hüseyin SEVER
Asur Ticaret Kolonileri, Orta Anadolu'da, Kızılırmak Kavisi için deki coğrafî bölgede M.Ö. 1900 yıllarında kurulmuş olup, 150 yıl kadar devam etmiştir. Eski Asur Devleti Kuzey Mezopotamya'da kurulduktan sonra, Babil'den ve Mezopotamya dışından gelen çeşitli maddelerle bir likte, kalayı da mübadele etmek için Anadolu'da sayıları 50'lere ulaşan K A R U M ve W A B A R T U M denilen ticaret merkezleri kurmuşlar dır. Bu ticaret kolonilerinin idare merkezi olan K A N Î S (Karahöyük-Kültepe)'de yapılan kazılarda, tüccarların faaliyetlerini açıklayan yazı lı Vesikalardan bugüne kadar Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzes:'ne intikal edenlerinin sayısı 13.000'in üzerindedir. Bunlar çivi yazısı ile ve Sami bir d i l olan Akadca'nın " E S K İ ASUR LEHÇESÎ"nde kaleme alın mışlardır.
Asurca tabletlerin binlerce yıl sonra Anadolu'da ele geçmeye başladı ğından beri yabancılar tarafından bu sahaya verilen isme göre " K A P A -D O K Y A T A B L E T L E R İ " adı verilmiştir. -Daha sonraları bu tabletlerin kime âit oldukları ve ihtiva ettikleri konularına izafeten kurulmuş olan bu ticari teşklâta da " A S U R T İ C A R E T K O L O N İ L E R İ " adı verilmiş t i r . Asurlu tüccarlardan bize intikal eden arşivlerden bu ticaretin olduk ça sistemli ve disipline edilmiş olduğunu, ithal mallarını kaça sattıkları nı, verdikleri kredilerin faiz oranlarını, Asurluların kurdukları ticaret şir ketlerinin nasıl çahştığını, ithalât ve ihracat esnasında ödedikleri vergi miktarlarını, ticari anlaşmazlıkların nasıl çözüldüğünü, ve bu tabletler yardımıyla Anadolu'nun etnik, sosyal ve politik bünyesini de tanımış oluyoruz. Ayrıca, kanaatımızca ülkeler arasında belgeleriyle tanıdığımız i l k " M İ L L E T L E R A R A S I T İ C A R E T " Anadolu ile Asur arasında vuku-bulmuştur da diyebiliriz.
Önce, yerli halkın kendi tarlalarında bulduğu ve gelen yabancı turist ler vasıtasıyla dünya müzelerine ve kendi müzelerimize intikal
252 HÜSEYİN SEVER
r i n i n sayıları 3000'leri b u l d u k t a n sonra 1915'lerden i t i b a r e n y e n i b i r K ü l t e p e ( K A P A D O K Y A T A B L E T L E R İ ) araştırma sahası açılmış bu l u n m a k t a d ı r . B u tabletler A n a d o l u t a r i h i n i n i l k y a z ı l ı k a y n a k l a r ı olduk l a r ı n d a n , b i r i n c i derecede ö n e m l i d i r l e r .
B ü y ü k b i r k ı s m ı K a y s e r i ' n i n 2 0 K m . kuzeydoğusundaki ( K a r a h ü -y ü k - K ü l t e p e ) ' d c ç ı k a n m e t i n l e r d e çok sık olarak k a -y d e d i l d i ğ i n e göre, T i c a r e t K o l o n i s i ' n i n o r t a A n a d o l u ' d a k i m e r k e z i n i n K A N İ Ş o l d u ğ u an laşılmıştır.
1925 y ı l ı n d a H i t i t ç i v i yazısının çözücüsü B . H R O Z N Y K a r a h ö y ü k eteklerinde y a p m ı ş o l d u ğ u b i r m e v s i m l i k k a z ı sonunda 750 k a d a r yeni t a b l e t b u l m u ş t u r . B u n l a r ü ç c i l t hâlinde H R O Z N Y v e M A T O U S tara f ı n d a n neşredilmişlerdir. D a h a sonra A m e r i k a l ı l a r adına V o n der O S T E N ' i n A L İ Ş A R ' d a y a p m ı ş o l d u ğ u kazılarda d a 6 2 adet K a p a d o k y a t a b l e t i b u l u n m u ş o l u p , B u n l a r d a I . G E L B t a r a f ı n d a n ( O I P X X V I I ) neşredil mişlerdir. B u n d a n başka B o ğ a z k ö y k a z ı l a ı r n d a da sûr dışında A l m a n l a r t a r a f ı n d a n b i r m i k t a r K a p a d o k y a t a b l e t i b u l u n m u ş o l u p , b u n l a r d a H . O T T E N t a r a f ı n d a n neşredilmişlerdir.
A r a d a n u z u n b i r z a m a n g e ç t i k t e n sonra n i h a y e t 1948 y ı l ı n d a T . T . K u r u m u adına Sayın H o c a l a r ı m ı z P r o f . D r . T a h s i n Özgüç v e Prof. D r . N i m e t ö z g ü ç başkanlığındaki K ü l t e p e K a z ı H e y e t i v e r i m l i k a z ı l a r ı n ı başlatmışlardır. D a h a sonraları d a H o c a m ı z Prof. D r . K u t l u E M R E d e heyete d a h i l o l m u ş t u r . A d ı geçen heyet ü y e l e r i n i n 4 0 y ı l d a n b e r i y ü r ü t m e k t e o l d u k l a r ı kazılar sonucu A n k a r a v e K a y s e r i müzelerine 13.000'in üzerinde E s k i A s u r c a t a b l e t k a z a n d ı r m ı ş l a r d ı r v e inşallah daha d a u z u n y ı l l a r k a z a n d ı r m a y a d e v a m edeceklerdir.
Ş i m d i l i k K a p a d o k y a bölgesine d a h i l o l a n ü ç yerde ( K Ü L T E P E A L İ -Ş A R v e B O Ğ A Z K Ö Y ) sistemli k a z ı l a r l a elde edilenlerin dışında; Pınar başı, U z u n y a y l a ve Ç u k u r o v a ' d a da tesaâdüf eseri olarak b i r k a ç t a b l e t b u l u n m u ş t u r . T u z G ö l ü çevresinden U r f a v e D i y a r b a k ı r ' a , Sivas çevre sinden d e Ç u k u r o v a ' y a k a d a r y a y ı l a n geniş o r t a A n a d o l u sahasında k u r u l m u ş o l a n K A R U M v e W A B A R T U M ' l a r d a n bazılarının y e r l e r i n i n tesbit edilerek, b u r a l a r d a yapılacak kazılarla daha pek çok E s k i Asursa t a b l e t b u l u n a b i l e c e ğ i n i söylemek herhalde yersiz olmasa gerektir.
Şahsi m ü l k i y e t esâsının M . Ö . 2.000'lerde güney M e z o p o t a m y a ' d a o l d u ğ u g i b i , kuzeyde de h â k i m görüş h â l i n i alması ve gelişmesi, Asur, i m p a r a t o r l u ğ u v e A s u r h a l k ı n ı n h ı z l ı k a l k ı n m a v e refah seviyesinin y ü k selmesi neticesi olarak dışarı açılma i h t i y a c ı hâsıl olmuş, alış-veriş
şart-KİMA AWÂT NARUÂ'İM TÂBİRİ 253 lan ve hayat standardının Anadolu'da yüksek olması sebebiyle tercihen Anadolu, Asurlular için çok müsait bir pazar sayılmıştır. Bunun netice sinde M.Ö. 1900'lerde bahsetmiş olduğumuz sınırlar dâhilinde " A S U R T İ C A R E T K O L O N İ S İ " kurulmuştur. Koloni'nin merkezi Kaniş-Kültepe olmuştur. Diğer K a r u m ve Wabartum daireleri K A N İ Ş den talimat al mışlardır. Büyük sermayedarlar Asur'da şirketler kurmuşlar ve Anadolu' ya yayılan bu tüccarlar oralarda (tappa'u), ticari-ajanlar ve yardımcılar (samallu) sayesinde bu şirketler adına ve kendi hesaplarına: ayna ve ta rak gibi süs eşyasına, zamanın modasına uygun plan çeşitli kumaşlara ve kalaya kadar Anadolu'da çok istenen maddeleri eşek kervanları ile, Dicle ve Fırat boylarından çıkarak, küçük ve büyük ticaret merkezlerine yani wabartum ve kârum'lara uğrayarak alışveriş yapa-yapa Kânis'e kadar getirmişlerdir.
Anadolu halkının istihsal ve imal ettikleri kıymetli taşları, maden leri ve bilhassa altın, gümüş ve bakırı Asur'a sevketmişlerdir. Altından 5 misli daha .pahalı olan, eritildiğinden bahsedilen, hâlâ ne olduğu kesin olarak bilinemeyen " A M U T U M " adındaki kıymeth' bir maden de Anado lu'da istihsal edilmekte olup. metinlerde henüz 1/2 kg. dan (1 mina) fazla miktarı geçmemektedir. Son çalışmalarımızda da tespit ettiğimize göre: bu kıymetli maden ile birlikte geçmekte olan ve belki de onun ka dar kıymetli "diyebileceğimiz " B I R T U M " adında bir maden çeşidi daha zikredilmektedir.
Yerli krallara bağlı şehirler tepeler üzerinde ve kaleler içinde kurul muştu. Asur Kolonileri ise, bu şehirlerin eteğinde veya dışında, bir nevi serbest pazar yeri olarak kurulmuşlardır.
Alış-verişlerde Asurlu tüccarlar, Anadolu'daki saray mensuplarına ilk öncelik tanıyarak her t ü r l ü kumaş ve mal, yerli halka da faiz ile para vererek büyük kârlar sağlamışlardır. Kendi aralarında, Anadolu'da bir birlerinden borç para alan Asurlular yıllık % 60'ı aşmayan faiz uygula-dıkları halde, Anadolu'nun yerlilerine borç para verdikleri zaman ise bazen % 240'lara ulaşan faiz uygulamışlardır. Bu faizli borç alış-verişi esnasındaki muameleleri bugünkü banka muamelelerinin başlangıcı sayabiliriz. Bu alış-verişlerde faizler kameri yıl, ay ve 5 günlük haftalara ve mühletler de tarıma dayalı yerli takvim esasına veya yerli tanrı adlarına dayanan bayramlara göre tespit ediliyordu.
Ticari sistem Asur merkezinden Kânis (Kültepe-Karahöyük)'in kontrolü ve Kânis vasıtası ile de Anadolu'daki kolon: ağının kontrolü
254 HÜSEYİN SEVER
ile işletiliyordu. Kârum merkezleri yıllık ve 5 günlük vazife verilen pe riyodik bir şekilde (devrî) memuriyet ve hikmetlerle yürütülüyordu.
Anadolu'da Puruşhattum, Habhum ve Kuşşara gibi büyük şehir lerde: rubâ'um rabî'um denilen " B Ü Y Ü K Y E R L İ K I R A L L A R " vardı. Diğer şehirlerdeki "rubâ'um" yer yer bunlara bağlı bulunuyordu. Fakat normal olarak şehir ve yakın çevresini idare eden müstakil krallar da bulunuyordu. Kültepe metinlerinde müstakil olarak hüküm süren kadın beyler (beyçeler), yâni rubâtum'lardan da bahsedilmektedir. Bazı me muriyet unvanlarından anlaşıldığı üzere, şekillenmiş saray teşkilâtları da vardı. Meselâ: rabi hattim = (âsâcı başı), rabi passuri = (çeşnici başı), rabi kakki = (silâhtarlar başî), rabi şâbim == (askerler âmiri), rabi sîse = (seyisler başı) ve rabi saqe = (sakiler başı) v.s.
A s u r l u l a r ' ı n yerli halk üzerinde siyâsi bir nüfuzları yoktu. Aksine geçtikleri yerlerde yerli krallardan himaye görüyorlardı. Mallarını gerek tikçe de onların saraylarına ücret karşılığında depoluyorlar, yerli kral lara ve şehir idarelerine çeşitli adlar altında vergiler veriyorlardı. Hattâ bâzan da birbirlerine yazdıkları mektuplarında vergi kaçırmak için gizli yolları da tercih ettiklerini belirtiyorlardı.
Krallıklar ve şehirler kendi içlerinde halkın işlerini sistemli ve kont rollü yürütmek için teşkilâtlanmış ve bir nevi lonca teşkilâtı kurmuş bu lunuyorlardı: rabi nagîri = (dellallar başı), rabi naggari = (marangozlar başı), rabi nappahi. = (demirciler başı), rabi re'im = (çobanlar başı), rabi mahirim = (pazar ağası), rabi alahhininı = (değirmenciler başı), askapum = (derici), aslakum = (çamaşırcı), rabi alpatim = (sığjr sürü cüleri başı), rabi serim = (kırlar âmiri), rabi kalbatim = (köpekler âmi ri) v.s.
Bu durum Orta Çağın lonca sisteminin başlangıcını teşkil etmiştir denilebilir. Bu sistem daha sonra Selçuklularda ve Osmanlılarda daha gelişmiş olarak son zamanlara kadar devam etmiştir. Kırşehir A h i Ev-ran şenliklerinde bu meslek teşkilâtlarının terbiye ve geleneği yaşatd-mağa çalışdmaktadır.
Yerli halkın altın, gümüş ve bakır istihsal etmekle, çeşitli yerli ku maşlar imal etmekle beraber ticari hayatta pek aktif rol aldıkları görül mekte, esas itibariyle saraylar ve memurlar dışında, halkın da basit usûl de ziraatla uğraştıkları anlaşılmaktadır. Yerliler de kendi aralarında Asurca çivi yazısı ile mektuplaşmakta, birbirlerinden daha ziyâde ev, arsa, hububat, bal, yağ v.s. alış-verişi yapmaktadırlar. Asurlular ile
yer-KÎMA AWÂT NARUÂ'İM TÂBİRİ 255 yerlilerin ayrı takvimleri, ayrı borç mühletleri olduğu gibi, ayrı ağırlık
ölçüleri de bulunmaktaydı = (ina abanmatim saqalum = "MEMLEKE TİN T A Ş I İLE TARTMAK".
Anadolu halkının hukuk anlayışına da temas edecek olursak, on lar da küçük şehir krallarının yanında müstakil şehir kraliçelerinin de bulunuşu gibi, yerlilerin birbirleriyle evlenme ve boşanmalarında erkek ve kadının eşit haklara ve eşit cezalara tâbi tutulduklarını açıklayan 20 kadar belgeye raslanmıştır. Bunun dışında. Sami satın alma evlenmesi = (Kauf-Ehe) ve Levirat = kocası ölen gelinin ev içindeki başka bir erkek le evlendirilmesi, ayrıca bu sisteme bağlı olan Asurlular'a da: " E Ğ E R A S U R L U L A R D A N = (yâni tüccarlardan) B İ R İ S İ A N A D O L U ' d a Y E R L İ B Î R K A D I N L A E V L E N M İ Ş İSE, İ K l N C İ B İ R K A D I N L A E V L E N E M İ Y E C E Ğ İ " şartı getirilmekte, Ancak Asur'a gittiklerinde ise: qadistum denilen hafifmeşrep bir kadınla, (herhalde geçici olarak) evlenebilecekleri de kaydedilmektedir. Bu şekilde o zamanki Anadolu'da , kadın-erkek eşitliğinin uygulanmakta olduğunu da bu belgelerden anla maktayız.
Şüphesiz Anadolu'da Koloni Çağı'ndan önceden beri an'anesi bu lunduğu anlaşılan ve Koloni Çağı'nda devam ettiği görülen bu şehir dev letleri sistemi, M.Ö. 1700'lerde Büyük H i t i t Imparatorluğu'nun kurul ması ile ve Luviler tarafından da güney-batı Anadolu'da A R Z A V A BEY L İ K L E R Î ' n i n ve Çukurova çevresinde de K Î Z V A T N A ' n ı n kurulması ile tamamen ortadan kalkmıştır.
Şu âna kadar işlenmiş olan malzeme ile Anadolu'daki yerli halkm manevî hayatları ile, din ve edebiyatlarına nüfuz imkânı hâsıl olmamak tadır. Belki de yeni buluntular arasında geniş muhtevâh ve doyurucu vesikalar sayesinde manevî konulara ait vesikalar da ele geçecektir.
Muhterem Dinleyiciler,
Sayın Hocamız Prof. Dr. E m i n B İ L G İ Ç başkanlığında kurulmuş olan " A N K A R A K Ü L T E P E T A B L E T L E R İ N E Ş Î R H E Y E T İ " ola rak, Anabilim Dalımızdaki genç meslekdaşlarımızla birlikte 3.000 kadar Kültepe Tableti'nin transkripsiyon, tercüme ve geniş filolojik ve tarihi açıklamalarını yapmağa devam etmekteyiz. Arka arkaya neşredilecek olan serimizin adı: " A K T = A N K A R A K Ü L T E P E T A B L E T L E R l " d i r . Serimizin I. cildi E y l ü l 1988'de Türk Tarih K u r u m u Matbaasına basıl mak üzere teslim edilmiştir.
HÜSEYİN SEVER
B a l t u t a n p a r m a ğ ı n ı y a l a r misâli, t a b l e t l e r i inceledikçe bâzı y e n i ve enteresan k o n u l a r l a da karşdaşmaktayız. Aşağıda arzedeceğim k o n u d a b u n l a r d a n b i r tanesidir:
" k i m a a w â t n a r u â ' i m " t â b i r i h a k k ı n d a daha önce V A T 13.509 ( M u -seums-signatur B e r l i n ( = Vorderasiatische A b t e l u n g T o n t a f e l n ) m e t n i , J . L E W Y t a r a f ı n d a n E L I I ( D i e Altassyrischen R e c h t s u r k u n d a n v o m K ü l t e p e ) Sayfa 75, a l t n o t C'de şu şekilde geçmektedir:
k a s p a m usebalma ana k a s p i m ş i b t a m u şibat ş i b t i m kima awât naruâ'im ilaqqema:
( B o r ç l u o l d u ğ u m ) p a r a y ı (ona) göndereceğim ve o, para i ç i n faizi, f a i z i n f a i z i n i taş levhanın sözüne göre alacak... demektedir. B u r a d a i l k önce faizi v e f a i z i n d e faizine a i t y ü z d e y i t a n z i m eden b i r k a n u n steli akla gelse bile, yalnız bu yere dayanarak A s u r ' d a tafsi l â t l ı b i r k a n u n sterinin m e v c u t o l d u ğ u n u kesin olarak söyleyemeyiz" demektedir.
KİMA AWÂT NARUÂ'ÎM TÂBİRİ 257 K t . a / k — 3 9 4
1-4: Waklum, Kânis Kârumuna şöyle söylüyor: 5-6): Şehir meclisi hükmünü verdi:
6-10): Eğer Anadolu'da Assur-idi'nin oğlu Assur-taklâku'ya herhangi bir kimse, hem şirket sermâyesini hem de faiz siz borcu verdi ise;
11-13): Sermayedarın (yâni P A T R O N U N ) hissesini (0) gelişin de şehirde alacak.
14-19): Eğer parayı Anadolu'da öderse, D İ K İ L İ T A Ş I N (STE-L İ N ) hükmü gereğince (uyarınca), bizzat (şehre) gelişin de ispat edecek (ispatta bulunacak) ve geldiği yerde pa rasını alacak.
19-20): Paraya (başka) hiç kimse yaklaşmayacak.
21-22): Asur'da (şehirde) parayı benim için biriktirecekler (top layacaklar).
260 HÜSEYİN SEVER K t . 7 9 / k — 101
1-4): Wâklum, ânis kârumuna şöyle söylüyor:
4-8): A l t ı n konusunda şehrin (Asur'un) verdiği hükme âit olan ve) size gönderdiğimiz tableti ben geciktirdim. 9-10): Altına gelince: biz plânı henüz yapmadık.
11-15): A l t ı n meselesi önceliklidir ve b i r i diğerine (fiatı) karşılı ğında satacaktır (verecektir).
16-23): D l K İ L İ T A Ş I N (STELÎN) hükmü gereğince (uyarınca), adı geçen Asur'lu altını, Akadlı'ya, Amurrulu'ya ve Su-barlı'ya (yâni) herhangi bir kimseye veremeyecek. 24-25): Verdiği takdirde yaşamıyacak!
KİMA AWAT NARUÂ'İM TABİRİ 263
K t . n/k—1570
Waklum, Kârum Kânis'e, Kurub-İstar ve onun kervanına şöyle söylü yor:
Şehir meclisi hükmünü mukaddes mahalde (hamrum) yerde verdi ve Ili-A'nın o,lu Idna'nın oğlu
kardeş için Ay
Puzur-ili onları D İ K İ L İ T A Ş I N (STELİN) hükmü gereğince hem kalayı hem (Gümüşü hem de kumaşları, Puzur-ili'niu oğlu Kurub-İstar'ın kervanı taşıyacaktır.