• Sonuç bulunamadı

Başlık: MÜVELLEDÜN'UN ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİNDE , KÜLTÜREL HAYATTAKİ YERİYazar(lar):ÖZDEMİR, MehmetCilt: 34 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000804 Yayın Tarihi: 1995 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: MÜVELLEDÜN'UN ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİNDE , KÜLTÜREL HAYATTAKİ YERİYazar(lar):ÖZDEMİR, MehmetCilt: 34 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000804 Yayın Tarihi: 1995 PDF"

Copied!
34
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MÜVELLEDüN'UN ENDÜLÜS_ EMEVİLERİ DÖNEMİNDE

, KÜLTÜREL HAYATTAKl' YERİ

Dr. Mehmet ÖZDEMİR GİRİŞ

Büyük bir ihtimalle bu makaleden daha önce basımı gerçekleş-tirilerek okuyucuya sunulacak olan "Endülüs'de Müvellediln Hareketleri

(180-320/976-932)"

isimli araştırmamızda, esas, itibariyle "karşı, tarih" tipi bir yaklaşımla Müvelledun zümresinin siyası hayatını ele almış, ayrıca ietimaı konumları üzerinde de durmuştuk. Adı geçen züm-renin kültürel hayattaki yerihin ise, yukarıdaki konuyla doğrudan alakası olmadığı için, başka birçalışmanın konusu olarak ineelenmeı;ini ön görmüştük. İşte şimdi, bu öngörumüz istikametinde hareket ederek, aşağıdaki satırlarda Müvelleduıi zümresinin 'kültürel hayattaki yerini tesbitetmeye çalışacağız. Böylece,ıöyle umuyoruz ki, yukarıda,adı geçen çalışmamızIa bu makalemiz bir araya geldiğinde, ilk defa, Endülüs'de Müvelledun zümresiyle alakalı genel ve genel olduğu kadar da tefer-ruatlı bir tablo ortaya '-konmuş olacaktır. Yine öyle umuyoruz kj, bu tablo da, bir taraftan Endüslüs'de müslüman fatihler ve daha sonra iktidarı ele geçiren Emevilerle yerli halktan müslümanlar arasındaki siyası ve ictİmaı ilişkilerin şekil ve mahi-yetini anlamılımza yardı~eı olurken, diğer taraftan Endülüs medeniyetinin, bazılarının idda ettikleri şekilde Araplara has bir Arap medeDiyeti mi veya İspanyolların kurduğu bir İspanyol medeniyeti mi, yoksa içinde Müvelledunun da bulunduğu Endülüs toplumunun şekillendirdiği bir İslam medeniyeti mi olduğu tartışmasına da, vardığı sonuçlarla katkıd~ bulunacaktır. Bu tablonun bir diğer k~tkısı ise, Arapçılık özelliğiağır basan Emevilerin Doğuda ve Batı (Endülüs)da Arap. <,lmayan müslümanlara karşı tavırları, bir başka ifadeyle, Emevı idaresinde, Değudaki Mevali ile Endülüs'deki Müvelledunun konumhrı arasında mukayese yapma imkanı vermrsi olacaktır.

\

Endülüs'ün müslümanlar tarafındim fethine başlandığı

92/711

senesinden Endülüs Emevı Devleti'nin yıkıldığı

422/1031

senesine kadarki zaman dilimi, bu makalenin tarihi çerçevesini oluşturmaktadır.

(2)

176 MEHMET ÖZDEMİR

Genel Tarih açmndan, bu çerçevcyi bazı ana başlıklarla bir bölüm-. lemeye tabi tuta~ak olursak: 92/711 senesinden 95/ 714 senesine kadar olan süre (3 yıl), fetih yıllarıdır. 95/714 senesinde Valiler Dönemi

başlar, 138/ 756 senesine k~dar devam eder. Bu dönemde Endülüs'ün başında bulunan ve "vali" sıfatını taşıyan idareciler ya doğrudan Şam' daki Emev! halifesi, veya Kuzey Afrika genel vali"i tarafından atanır, ya da Endülüs'de kalan müslüman askı~rlel'ee Eeçilir. Ama, her halükiir-da Endülüs, Doğudaki Emev! İmparatorluğu'na bağlıdır. 132/749 senesinde Emevilerin yıkılmasıyla Endiilüs bu sefer Abbas! idaresine. geçer. Ancak 137/ 755 senesinde Endülüs'e geçen Emev! sülalesinden

Abdurrahman b. Muaviye b. Hişam (Ahdurrrahman ed-Dahil veya

i.

Abdurralunan)'ııı 756'da bağımsızlık ilan etmesiyle; Endülüs Abbas! hakimiyetinden kopar ve böylece Doğuda devrilen Emevı hanedanı Batıda yeniden dirilm{ imkanı bulur. Eme"ilerin EndiiJüs'doki haki-miyetleri, 422/1031 senesine kadar, yani yaklaşık üç asır sürer. Siyasi nizam olarak Endülüs Emevi Devleti, 738-929 seneleri arasında bir'

"Emirlik"tir. Devletin başında bulunan Emevi hanedanı mensupları, kendileri için sadece "Emir" lakabını kullanırlar. 929-1031 seneleri arasında ise Emirlik, "Halifelik"e dönüşmüştür. Devletin başındaki kişi artık "Emir" değil, Abbasilerde veya daha önce Doğu Emevileri'nde olduğu gibi "Halife" veya "Emiru'l-Mü'minin"dir ..

Endülüs toplumu, din farklılığı nokta-i ll,azarından gayr-i müslimler

ve müslümanlar olmak üzere iki ana kesimden oluşuyordu. Gayr-i ,

müslimlerin çoğunluğuuu hristiyanlar, geri kalanını ise yahudiler teşkil ediyordu. Müslümanlara gelince, başlangıçta Endülüs'de müslüman nüfus olarak sadece fetih ordularını. teşkil eden Araplar, Berberiler

ve Doğulu Mevali bulunuyordu. Fakat. zamanla bunlara iki grup daha eklendi: Sakalibe! ve Müvellediln.

1 Latincc "esc/ave" kelimesindım gelmekte olan "Saha/ibe" (tekil: Sakleb), köle anlamını taşımakta olup, müslüman coğrafyaeılar tarafından genellikle Slav ırkından kölelere delalet edecck şekilde kullanılmıştır. Endüliislii ıniiellifler, bu ismi Slav menşeli köleler yamnda, özellikle yahudi köle tacirlerince İspanya'mn ku/'evi (Catalonia, Pais Basco, Galida) ,de dahilolmak üzere Avrupa ülkelerinden getirilerek köle pazarlarmda satılan!ar için de kiıllannuşlardır. L Abdurrahman döneminden itibaren Endiilüs toplumuna katılı~aya başlayan bu nüfus unsuru, İslami bir terbiye a1malannı miiteakip, başta saray ve ordu olmak üzere, devlet idaresinde söz sahibi olmuşlardır. III. Ab,lunoahıııan düneminde (912-961), Arap asabiyesini zayıflatma siyaseti çerçevesinde nüfuslan 20 bine yaklaşmıştır. Endüliis Emevi Devleti'nin yıkılmasını takibeden miilükii't-Tavaif dönemindc, ını zümrçden hazı giiçlü i,imler. "ıleriyye, Belcn,,~e(Valencia), Mursi"e (MLlrria) vc Denia gibi EnditHis'iin doi!:ıı şclıirlerinde baji;ımsızIıklannı ilan etmişlerdir. Bu ziimre, Abbasi idarcsindeh Tiirkler ve OsmanIılard'll<i Devşirmelcrle çok fazla benzerlikler arzetmektedir. Daba geniş biL;i için bkz. A.M. C1.Ahb3dı, es-Sakalibe

ri

fsbanya, .Madrid 195~.

(3)

MÜVELLEDÜN'UN E'NDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİ... 177

1- Müvelledun ve Sosyal Bir Zümre Olarak Zuhuru

G.ünümüz araştırmacılarından bazlları,2 her ne kadar Endülüs'de

"Müvelledun" terimini, müslüman fatihlerle yerli (İspanyol) kadınlar arasındaki evliliklerden ya da fatihlerin ele geçirdikleri cariyelerden meydana gelmiş olan "melez nesil" için kullanıyor iseler de; kaynaklar-dan, bu terimle İspanya'nın yerli halkından müslüman olanların kastedildiği anlc..şllmaktadır.3 Araştırmacıların "Müvellediln"

teri-miyle adlandırdıklari ve melez nesilden olduklarını bildiğimiz bazı aileler içinse, kaynaklarımızda ya

"Arap"

ya da

"Hecin"

terimi kul-lanılmaktadır.4 "Müvellediln"un bir aniamı, "Arap kültürüyle yetişen,

ancak soyolarak Arap olmayan kimseler" demektir. 5 İspanyol halktan

İslam dinine girenlere "Müvellediln" i:.minin verilmiş olması, bu terimin, az önce verilen manasından kaynaklanmış olsa gerektir. Biraz daha açacak olurs~k: Fetih sonrasında İspanya'nın yerli halkı yavaş yavaş İslam dinint' girmeye başladı. Bunlar, müslüman ol~ııktan sonra, çoğunlukla Araplarca kullanılan isimleri alıyorlar, Arap geleneklerini benimsiyorlar, bundan da öte, baian "velii" yoluyla muhtelif Arap kabilelerine bağlanıyorlar ve böylece Arapları taklid ediyorlardı. Ancak, unutmamaklazımdır ki; onlar soy bakımından gerçek Arap değillerdi. İşte, kendileriyle gerçek Araplar arasındaki soy farklılığını vurgulamak vcya tebaruz ettirmek için, İspanyol asıllı müslümanlara "Müvellediln" denilmiş olması kuvvetle muhtemeldir.

,Endülüs toplumunda, ietimaı bil' zümre olarak Müvelledunun, ortaya çıkışı,' tamamiyle, İslam dininin bu ülkenin yerli halkı arasında yayılışıyla alakalıdır. Bazı araştırmacılar, müslüman fatihlerin Endülüs'ü ganimet ele geçirmek ve bu ülkenin zenginliklerinden istifade etmek gayesiyle fethettiklerini, dolayısıyla yerli halk arasında İslamiyeti yaymayı düşÜnmediklerini ileri süımüşlerdir.6 Ancak, Climizde

müslü-2 Msı' bkz. Şekib Arslan, e/-Hulelu's.Sundusiyye, Kahire 1936, i. 134; Emir Ali, Muhtusanı Tarihi'l-Arab ve't-Temedduni'l-lslrimi, Kahire 1938, s. 412; Ahmed Heykeı, eI-Edebu'I-Erıdelusi, Kahire 1985, s. 38-39'; Wishaw, Arabie Spain, London J 902, s. 71 ",i; Abdulaziz Salim, Tarihıı'l-Mııslimirı ve Asıirihim fi'/-Fndelııs, İskeııderiye 196 i (?), s. 128.

3 Msı' bkz. İhnu'l-Kıltiyye (ö. 367/977), Tarihu ljiitahi'l-Ende!us (nşr. İ.el-EbyRn), Kahire 1982, s. 88-89; İhn Hayyan (ö. 469! 1076) ~1.Muktebes (nşr. M. Aııtuna), Paris 1937, llL. 51; tbnu'I-Abbar (ö. 659/12(0), e/.Hulletu's-Siyera (nşr. H. Mu'nis), Kahire 1963, ll, 155. 4 İhnu'l-Kfıtiyye. 32; İbn Hayyan, ılı. 67 vd.; İbn İzari (ö, 695/1295), el-Beyanu'l-Muğrib (Neşr. E. Levi-, Proveneal-G.S. Colin), Leiden 1951, ll, 125 vd.

5 İbn Manzür (ö. 711/1311), Lisarıu'l-Arab, Beyrut 1955-56, IV, 485-486.

6 Msı' bkz. T. Durcklıardt, I,a Ci;:ilizacu,n hispano-6.rabe, Madrid 1985, •. :l4; F. Codcra, Estı.:dios eriıico. de historu, arabe espanolo, Coleeei6n d-c Estudio. Arabcs serisi, Zaragoza 1903, VIII, 325;Ro Dozy, IIistoriJ de I,o. Musulma"es espanoles, Madı-id 198-1, II, 4B.

(4)

178 MEHMET ÖZDEMİR

i

man idarecilerin Endülüs'de tslamlaş~ayı teşvik ettiklerini gösteren misaller bulunmaktadır. Diğer taraft~n Endülüs'de, mesela Doğu:aa olduğu 'gibi, İslam diniııe girmelerine, rağmen, yeni müslümanlardan cizye alınmaya devam edilmesi şekl~de7 İslamlaşmayı yavaşlatacak bir uygulamaya da rastlamak mümkün değildir.

Müvelledı1nun İslam dinine girişinde değişik faktörlerin rolü ol-muştur. Vizigot toplumunda alt tabakayı oluşturan köleler, orta ta-bakayı oluşturan küçük çiftçiler, zenaflt erbabı, işçiler ve düşük gelirli şehir halkı, lslama girmek suretiyle hürriyetlerini genişletmek ve so~ylıl şartlarını iyileştirmek istemişle~dir.8 Bazı geniş mülk sahiplerinin (toptak ağalarının) ve asilzadeleriıı, Jüfuzlarını muhafaza etmek için İslamı seçmiş olmaları da ihtimal dı!!ı değildir. Fatihlerle yerli h&.lk arasında tesis edilen evlilik bağları, e~onomik ilişkiler9 ve vda bağları

da İslam dininin tanımna ve yayılmasına zemin hazırlamıştır. İslam~ laşmada rolü olan bir diğer ve en ınühim faktör ise, Hristiyanlığın

kar-i

maşık ve anlaşılması çok güç inanç' sistemi karşısınd_a İslamın son derece açık ve sade bir görünüm arzetmesi olmuştur. LO Bütün bunlardan

başka eğitimin yaygınlaşması, ulemfının gayretleri, İslam şehireilik' anlayışınınil da İslamlaşmada şu ya da bu derecede katkısı olmuştur.

İslamıaşma, dolaYIIHyla Mi.ivelled\1nun zuhı1ru, fethin hemen aka-binde başlamış; ancak (ince fetbi Avrupa'ya taşıma teşebbüsleri, sonra da dahili çekişmeler yiizünden Valil~r döneminde

(714-756)

ağır bir tempoda seyretmiştir. Kaynaklarımızda bu dönemden balısedilirken; Müvelledı1n admır hemen hi,; geçmemesi de bunu göstermektedir .

• i

Emirlik döneminde

(756-929)

ise, Islamlaşmanın bariz bir tırmanışa geçtiği görülmektedir. Kaynaklarda bu dönemde Müvelledı1n adının, özellikle de III / iX. yüzyılının ikinci Iyansmdan itibaren,' diğer müslü-man unsurlar (Araplar, Berheriler, Mevali)dan daha çok zikrediliyor oltnası da, bu hususun açık bir tezahürüdür.

i

7 Burada benzerlerine Mı,;,r ve Kuzey Afrika'da da rastlanabilecek bir örnek olarak 109! 727-28 8enesinde Hora8anvaI;s; Eşres'in bir tatbillatım zikretmek istiyoruz. Bu vali, belirtilen senede, müslüman olmalanna ltıj!men M~valjden cizye ve baraç alma hususunda ~ok şiddf.tli tedbirler almış; onun,bu tutumu, lifevalinin Buhara merkez olmak üzere Araplara karşı büyük bir isy~n başlatmasına, hatta irtidadına sebep /ılmuştur. Bkz. Taberi, Tarihu'l-Umem ve'ı-MulUk, Beynıt (?), VII, 56 (I I, 1510).

8 Dozy, II, 49-51.

9 R. Pastor de Togneri, Del I_/om Al Crisiianismo, Bareclona 1985, 8. 75. 10 Vieente Cantarino, Entre ıllanje_ y Mu_ulmane_, Madrid 1978, s. 76, 79. ı'ı L. Torres Balbas, Ciudade_ hispano-nıu_ulmanes, ~fadrid 1985, s. 8.

(5)

MÜVELLEDÜN'UN ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMt... 179

Emirlik dönemınde, Müvelledıınun kesin sayısını bilmemiz müm-kün değildir. Bununla beraber bu zümrenin siyasi isyanlarının ağırlıklı olduğu

i.

Fitne (el~fitnetü'l-kübra) döneminde, yaıi.i III/IX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Endülüs'ün müslüman nüfusunun çoğun-luğunu teşkil eder hale geldikleri kesindir. ız

İctimai konumları bakımından, müslüman da olsalar, Müvelle-dıınun Araplardan daha aşağı bir seviyede. oldukları müşahede edil-mektedir. Nitekim, kaynaklarda 'Araplar için genellikle

"eşraf",

Muve-ledıın için ise "amme" vasıflarının kullanılması da bu görüşü teyid etmektedir. İdari hayatta da MüvelledllDun yeri Emirlik döneminde oldukça sınırlı olnıuşturY Buna mukabil, III. Abdurrahman (912-9(1)'la başlayan Halifelik döneminde, adı geçen halife tarafından baş-latilan "te~ bir ümmet" oluşturma politikasınınl4 tabii sonucu ()larak,

Müvelledunun, gerek idari gerekse ictimai hayattaki konumlarında, Arapların bile kıskançlığa sevkeden bir yükseliş meydana gelmiştir.

Valiler döneminde ~e Emirlik döneminin başlangıcında adına hemen hiç tesadüf edilemeyen Müvelledıın zümresi,

i.

Hakem'in tahta çıkışından (180/ 796) itibaren Emirlik döneminin sonuna kadar (318/ 929) Endillüs'deki iç siyasi gelişmelerde gündemin başına yerl,eşmiş, değişik tarihler ve değişik zeminlerd{ kalkıştığı isyanlarla Emevi Devleti'ni bir erken dağılma tehlikesiyle karşı karşıya getirmiştir. Müvelledıınun bu hareketlerinin temelinde, merkezi idareye eğemen Arap aristoktasisİ ile yerli ,mahalli aristokra"i1er arasındaki nüfuz çatışması, devletin fazla vergi alması, hazı idarecilerin ya da Arap topluluklarının, bulundukları bölgelerde Müvelledıınu baskı altına almaları, kuzeydeki hristiyan krallıkların tahrik ve desteklerİ' gibi faktörlerin yattığı görülmektedir.

Müvelledıın hareketlerinin, Endillüs Ernevi idaresi üzerinde, siyasi bütünlüğün tehlikeye girmesi, ictimal kaynaşmıJllin gecikmesi, isyan bölgelerinde vergi toplaDamaması yüzünden devlet hazinesinin boşal-ması ve nihayet hnstiyan İspanyol kral1İklarıwn, söz konusu hareketleri fırsat bilerek, topraklarını Endillüs aleyhine genişletme imkawna kavuş~aları gibi ağır ve sarsıcı sonuçları olmuştur.

12 Mehmet Özdemİr, "Endülüs'de MuveUedun Hareketleri", I\okara 1989 (Doktora Tezi, baskıda), s. iİ4.

13 Özdemir, 120.

14 ıbo Hayyao, el-Muklebes-

v

(oşr. P., Chalmeta-F. Corrİııote-?I1. Sobh), Madrid 1979, s. 215; İbo !zôri, II, 195 vd.

(6)

ıBO MEHMET ÖZDEMİR

300/912 senesinde

III.

Abdurralı.nian'ın iş başına gelmesiyle ve bu emirin tatbikata koyduğu maharet dülu yeni tedbirler sayesindedir ki, 912'den 932 senesine kadar tam yirmi senelik bir süreç içerisindc Müvelledun hareketleri tedrici bir biçimde bastırılmış ve 932 sene-sinden sonra, bu zümre~ siyasi hayattaLir daha gözükmemiştir.15

Endülüs siyasi ve icıimal tarihindeki konumu özet olarak bu şekilde olan Müvelledunıill, acaba kültür!'l hayattaki yeri ve konumu nasıldı?

Il. Müvelledfın'un Kültürel Hayattaki Yeri

Müvelledunun kültürel hayattaki yerinin tesbiti, bir yönden fetihten Emev! idaresinin sonuna kadar (7711-1031) Endülüs'dc eğitim alanında kaydedilen gelişmeleıl .., diğer yönden ise ülkcdcki İsıamıaşma süre-ciyle alakalı bulunmaktadır. Bilindiği gibi, fethi takiben başlayan Valiler dönemi (95-1381 711.-756), gündemi kültürel gelişmelerdcn ziyade yerleşme fetih hareketini Avrupa'ya taşıma ve iç müeadelelcr gibi hususlarla yüklü olan bir zaman' dilimiydi. Bununla beraber; fetih ordularıyla birlikte Endülüs'e geçen bazı tahillerinl6 me~eid inşası,

vaai, irşad ve Arap dilini öğretme gibi faaliyetlerde bulundukları da bilinmektedir. Kcza, Kıırtuba'da çocuklara Kur'an-ı Kerim ve Aıapçanın öğretildiği bir mektebiıı varlığı da bilinmektedir. Ma.mafih, gerek mes-cidIerde gerekse bu mcklebde ve, ı~ğer varsa, bunun benzeri başka mekteblerdeki eğitim ve öğretim faaliyetleri, muallim ve öğrer:ei sayı-sındaki azlıktan dola~Tı, ufak halkaların dışına taşmamaktaydl.17

Aynı dönemde klaı;ik Arap şiirinin bazı örneklerine de rastlamak mümkündür. Ancak, bu örneklerin nisbet edildiği Ca'vene b. es-Sımme, Sumeyl b. Hatim, Ebu'l-Hattar Hüsam b. Dırar el-Kelbi gibi isim-lerin hepsi Doğudan gelen Araplardır. LS

138

i

756 senesinde Emevilerin iktidarı ele geçirmesiyledir ki, Endülüs'de Doğudakine benzer bir idari yapılanma yanında,

cğitim-15 "ffıüvcııedfın~' teriminin manaş), .'Müvelledıın" zümresinin İsltıma girişi, ictimai ~c siyasi

!,ayattaki yeri hususunda geniş bilgi için M. Özdemir'in yukanda zikredilen çalışmasına bakı. lahilir.

16 Birçok tarihi kaynakta,.Endülü"e geçen fetih "rdulannın içlerinde Tabiinden kim"derin de bulundukları rivayet ediınıektedir. Bunlann sayısı hakkında farklı rakamlar verilmekledir. Muhammed b. Evs h. Sahit el-Ensari, Haneş b. Abdiıla!: es.Sa.,'an!, Abdurrahman b. Abdiilah el.Cafiki, Zeydh.K,işid el-Mısri "e :\-'usa b. NusaV(, Tabiiilden oldukları zikredilen isimler ara-sındadır. Bkz. Humeydi (ö. 4:lBI 1095), Cezvcı,,'I.-\1ukıebis, Kalıire 1966, s. 6-7- İbn Hacer es-Askalani (ö. B~2/ 1449), Tch:ib,,'ı-Telızib, .'tlatba'atu Haydarabad 1329, VI, 81, 195; lbnu'l. Kerdebtis (ö. 573/ II 77), Tarih,,'ı-/,'ndelüs (nşr. A.M. el.Abbadi) \fadrid 1971, s, 49.

17 Heykel, 1\1. IB Heykel, 61-64.

(7)

MÜVELLEDC!'<'ljN ENDÜLÜS EMEVILERI DÖ~EMi... IllI

öğretim alanında da asıl ciddi adımlar atılmaya başlandı. Devletin bekası için eğitimin, daha genil?/anlamda kültürün önemini iyi. idİ-ak eden Endülüs Emevi emirleri, Doğuda bu alandaki gelişmelerin Endü-lüs'e aktarılması ıçın, bir yandan Kayravan-Mısır-Mekke-Medine' hattı ağırlıklı olmak üzere Doğuya öğrenci gönderilmesini teşvik eder-lerken, diğer yandan ün yapmış bazı Doğulu bilginIerin Endülüs'e gelmeleıini sağladllar.19 Buna bir de Doğuda yaşayan Emevı

hane-danı mensup ve taraftarlarının,

ı.

Abdurrahman'ın çağırılarına uyup kafileler halinde Endülüs'e geçmeleri eklenince, -ki bunların büyük çoğunluğu kültür düzeyi yüksek aristokrat (hassa) kimselenli-20

Endühis'te fetihle başlayan yeni kültürel oluşum büyük biı ivme kazandı.

Yeni kültüreloluşum çerçcve8inde, en önemli gelişme, dini ilimler sahasında, özellikle de fıkıh alanında kendisini gösterdi. Bu bağlamda Malikilik, Evzailiğe21 nisbetle yeni şartlara ve yeni ihtiyaçlara cev'ap

vermede daha avantajlı bir yapıya sahip olduğu, ayrıca Endülüs'de~ Doğuya giden ilk öğrenci kuşağı, tahsillerini İmam Malik'in halkalarında tamamladıkian ve' ülkelerine döndüfı:.leriıı.de bu imarnın görüşleri çer-çevesinde faaliyetlerde bulunduklan22 için, Endülüs'ün hakim mezhebi

haline geldi.23 Malikiliğin bu poziEyonu, Endülüs'de istim hakimiyetinin

son günlerine kadar devam edecektir. Bı,ı keyfiyet, farklı mezhep ve fır-kalara bölünmüş Şark mÜ8lümanları karşısında, Endiilüdülere öğünme fırsatı verecek, ayrıca ülke bütünlüğünün muhafazası hmusunda siyası

19 ;\.G. Chejne, "Islamization and Arabization in al-Andalus". Islam and Cultural Change in the Middle Ages, OUo Harrossowitz Weisbaden 1975, s. 69.

20 lIeykel,.7R; ('e vd et Hekkfıbı, Pi'l-Edeb;'l-Endelusi, Kahİre 196~. s. 16.

21 Hüküm çıkarmada Hadislere ve Sahabenin ['örü5 ve davranı~ları[la istinad "tme dı~ında bütün krile •.leri reddeden ve bu yöniiyle diğer fikhi £koııerden -üzellikle ,le Ha.ıefilik'ten- a"rılan Evzailik. Ilieri ll. yüzyılda Suriye'de doğdu. Fetih sonrası ilk 60-70 sene boyunca Endülüs'de hayatın hemen her alanında Suriye geleneklerinin hakim olması, Evzailiği bu ülkenin. en müessir fikhi ekolii haline getirdi. Daha geniş bilgi için bkz. M.A. Mc.kki, "Lus Aportacio".s ... ", 1211 -131.

22 Kaynaklarda bizzat. İmam Malik'ten ders alarak fıkıh tahsillerini tamamlayan ve Endiilüs'e döndüklerinde bu İmam'ın görü~Ierinin yayılmasında öncülük eden kişiler" misal olarak Ziyad b. Abdirrahınan (ö. 203/819), Yahya b. Mudar, Yahya b. Yahya el-LeysL. (ö. 234/ 848), tsa b. Dinar (ö. 210/ 825) Ye Gazi b. Kays (ö. 199/ 1119)'ın isimiri zikredilebilir. Bu kişiler ve Maliki mezhebinin Endülüs'de yayılışı hakkında bkz. Humeydi, 298, 32ı; tbn Ferhıin (ö. 799/1396), ed-Vibcicu'l-Muzehlıeb (nşr. Abbas b. Abdisseırım), Kahire 1351, s. 219; İbn,,'l. Faradi'(ö. 403/1012), Tarihu Ulemcii'l-Endelus, Kahire 1966, i, 171; M.A. Mekki, "Las Apor-tacians", 154-168; M.A. tsa, 1'aril.u't-1'a'lim Fi'I"Endelu$, Kalıirc 1982, s. 91-91.

(8)

lR2 MEHMET ÖZDEMİR

otoriteye, göz ardı edilemeyecek bir destek teşkil edecek24 ise de, yeni ve farklı fikirlere karşı zaman zaman bir baskı faktörü olmaktadan

da uzak kalmayacaktır. •

Yeni oluşum çerçevesinde en büyük payı alan bir 'diğer kültürel aıa'n ise, Edebiyat oldu. Valilik dönemindeki şiir ve nesİr türünden edebiyat ürünleri tamamİyle Doğudan gelen Araplara ait iken, Endülüs Emevı Emirliği döneminde ilk kez Endülüs toprağında doğup büyüyen edebiyatçılar nesli zuhfir etti; bu nesil ve bu neslin ardından gelen birkaç nesil, edebi faaliyetlerinde büyük çaptı. Doğudaki gelişmeleri taklid etmekle birlikte, gerek konu gcrekse' üslıip bakımından içinde yaşadık-lim muhitin özelliklerini yansıtan bazı orijinal edcbi ürünlerin de ilk müjdecileri oldular. Bu bağlamda ilk kez Endülüs'de ve bu döne.mde neşet eden25 Muvaşşah türü şiirler önemlc kayda değerdir.26 Ebu'l-Mahşı,27

i.

Hakem er-Rabadi,ıs Abba8 h. Na~ih,29 Hassane b. Temı. miy.ye,30 Said b. Cfidi,31 Muhammed b. Mahmfid el-Kabrı,32 Yahya el-GazilP3 şiir; Abdulkelim b. Abdulvahid.34 İsa b. Şuheyd,35 Abdullah ezZeCCa1İ,36 Abdullah b. Ebi Abde37 Musa b. Ziyad38 nesir alanında. ilk akla gelenlerdir.

Iraklı büyük mfisikişınas Ziryab39

'ıD

207/822 senesinde Endülüs'e gelişiyle, musiki alanında da ciddi değişmeler oldu. Bu meyanda musi. kid~ki Hicaz hakimiyeti, yerini Irak hakimiyetine bıraktı. Bu değişiklik,

i

24 Msı' bkz. İbn Hayyan, V, 22-2:~.

25 Heykel, 143 vd; el-Abbiidi, "el-Islilm ii Ardi'l-Mağrib ve'I.Endelüs", Meeelletu Alemi'I. Fikr, (1979), s. 353 vd.

26 Heykcl, 80-81.'

27 Bkz. İbn Said (ö. 973/1274), el-Muğrib ii H"la'I.Mağrib (nşr. Ş.Dayf), Kahire 1953, II, 123-124.

28 Ahhilr Meemu'a(nşr. İ. c!.Ebyari), Kahire 1981, s. 113 ,'d; Dalıbi (ö. 599/1202), Bupyetu'l. Multe';'is, Kahire 1967, s. 14; Humeydi, s. 10. / .

29 Dabbl, 431; Heyke!, 105.106. 30 Rekkabl, 98.

:ll Ibnu'I-Abbiir, I, 154-16L 32 Heykc!, ı45. ;

33 Humeydi, 374-375; thn ~~airl, Il, 57-58. 34 İbnu'I-Abbar, l, 135.

35 İbnu'I-Kfıtiyye, 78-S8-IK 36 Heykel. 170.

:17 İbnu'I-Abbiir, i. 146-147. 38 Heykel, 170.

39 Gerçek ismi Ali b. Niifi olan Ziryab, büyük nıusikişinas İshak el-Mavsili'nin öğrencisidir. Çok. fazla .esıner olmasıntian dolu yı >iyah t.üylii ZiJ'yab kuşuna beıızetilerek bu lakabla arnı. mıştır. Makkari (ii.101.lllli31), Nrfhu't-1'iyb, Kalıire 1302, IT, 109; İsa, 92-93; Dozy, II. 83 "d.

(9)

MÜVELLEDÜN'UN ENDÜLÜS EME"İLERİ DÖNEMi... 183

daha sonra mahalli unsurlarla da beslenerek orijinal şekline kavuşacak Endülüs musikisi için önemli bir başlangıç oldu.40

lll.

Abdurrahman (300-350 /912-961)'ın, Emir Muhammed (238 -273/ 852-886)'in tahta oturuşundan itibaren yaklaşı~ altmış yıl süreyle ülke gündemini işgal .eden I. Fitne dönemi olaylarına Eon verip, 316/ 929 senesinde kendisini halife ilan ~tmesiyle başlayan' ve bazı kesin-tilerle birlikte 422/1031 seneEine kadar devam eden Hilafet dönemi, dahili çekişmelerle geçen son yirmi yılıhariç, Emevi hanedanının olduğu kadar .bütün Endülüs müslümanlarının da gerçek anlamda "Altın çağ"ı oldu. Bu dönemde Endülüs, hem siyasi bakımdan gücünüu zirveEine ulaştı, hem de sağlanan uzun süreli dahili istikrar, güçlenen ekonomi ve yükselen refah seviyesi sayesinde medeniyet ve kültür alanlarında bir önceki döneme göre daha şümullü büyük sıçramalara sahne oldu. Bu çerçevede ilmi ve kültürel faaliyetler; dini ilimIer, Edebiyat ve Musiki yanında Tarih, Felsefe, Tıp, Astıonomi, :i\'1atematik vb. ilini dallarını da içine alaeak şekilde genişledi.

III.

Abdurrahman ve bilhassa

II.

Hake~ (350-365/961-976)'iv teşvikleriyle bir taraftan Doğudaki muhtelif ilim dalları na ait değerli eserler toplanarak Kurtuba'da büyük bir devlet kütüphanesi teşkil edilirken, diğer yandan Grek kültürü içinde .önemli bir yere sahip olan Dioscorides'in tıbba, Paulo Orosiuos'un

ta'rihe ait eserlerinin41 Arapçaya tercümeleri yapıldı.

Bu gelişmeler' ve bunları takibeden diğerleriyle Doğudaki kültür ve medeniyet seviyesini yakaladıklarını, hatta üzerine bile çıktıklarını hiEseden Endülüslü aydınlar, bu vesileyle duydukları gurur ve kıvaneı dışa yansıtmak için, Endülüs'ün üstün.lüklerini dile getidikleri"

Fadailu'l-Endelus" isimli risaleler4z kaleme aldılar.

Bugün de çağdaş düşünür ve araştırmacılardan R. Garaudy

" İslam, İspanya'da zaferi, askeri fetihle değil, gerçekleştirdiği, kültürel değişimle kazanmıştır",43 BlaEco İbanez ise, "Ortaçağ'da İspanya'da

VIII ..

-XV.

yüzyıllar arasında Avrupa'nın bilinen en muhteşem; ve en 40 Daha geniş bilgi için bkz. İbnu'I.Kfıliyye, 76, R4-RS; İbn Said, I, 47, SI.

41 E. L.e'vi.Provenral, Espana Musltlmana, Historia de Espana (ed, R. Menendez Pidal) Serisi, Madrid 1987, IV, 350: A'. Bedr, Tarilıu'I.Endelus, ])ımeşk 1974, s. I:W, 176 vd.

42 Bıı risalelerden üçü Makl<arl (İlI, 1~6-179, 179-186, 186- 222) sayesinde günümüze kadar ıılaşabilmişIir. Bunlardan bi~incisi İbn Hazm'o, ikinci;i lbn Said'e, iiçi;neüsü ise Şekundı'. ye aittir. Bu risalelerin ana gayesi, yukarıda da işaret edildiği giH, özellikle ilim ve kültür haya. tında Endülüslerin Doğu miialü~aDlanndan geri olmadıklanaı, bilalcia, bazı sahalarda daha üstiin olduklannı isbat etmekten ibarettir. •

43 R. Garaudy, El Islanı.en OccideTlte, Madrid 1987, s. 49 vd, 44 Blasco İbanez, A La Sombra de La Catedral, :lfadrid(?), s. 201. ,

(10)

184 MEHMET ÖZDEMİR

/

kurulmuştur ... "44 demek suretiyle, bir bakıma, bin

Endülüdü aydınların haklı gururlarına ortak olmak

zengin medeniyeti

yıl sonra da olsa isternişlerdir.

Fetihten Endülüs Emevı Devleti'nin yıkıldığı 1031 ~enesıne ka-darki kültürel faaliyetlerle .alakalı bu g(~nel tesbiti yaptıktan sonra, asıl mevzuumuza dönerek şu soruları soralım: Bu gelişmelerde Müvel-lediinun yeri neydi? Arapların ve Berberilerin söz konusu gelişmelerde önemli bir yer ve role sahip oldukları biliniyor; peki, Müvelledıın bu işin dışında mı kaldı?

Bu sorular~ doğru cevap verebilmek, her şeyden önce üzerinde durulan dönemde yaşayıp ta 'isimleri Tabakat kitrJplarl ve diğer kaynak-lar vasıtasıyla günümüze kadar taşınan ilim ve fikir adamalarının etnik kimliklerinin tesbitine bağlıdır. NI' var ki, kaynaklarda sözü edilen

kişi-İerin önemli bir kısmının sırf lakabı, hr.ba, dede ismi ve doğum yerinin zikriylc yetinilip, etnik kimliklerinin açıklanrna~ından sarf-ı nazar edilmiş olması, önümv.tle ciddi bir güçlük çıkarmaktadır. Bununla beraber, açık veya üstü örtülü ipuçlarwııı45 yardımıyla

Müvelledıın'-dan olduklarını anladığımız kişiler hakkındaki bilgileri değerlendirerek, söz konusu zümrenin kültürel hayattaki yeri hususunda umumi bir tablo çizmek te, büsbütün imkansız değildir. Bunu söylerken, etnik kimliği belirsiz olan şahsiyetlerden bir çoğunun daha Müvellediindan olabileceği ihtimalini de gözardı etmememiz gerekir.

Şimdi Yaliler döneminden başlayarak Endiilüs Emevilerinin so-nuna kadar Müvelleduııun kültürel hayattaki yerini gösterecek umumi tablomuzu oluşt.urmaya geçebiliriz.

Yaliler döneminde, İslamıaşma henüz yeni başladığından ve de biraz ağır seyrettiğind1m, yerli halktan ilk müsli.ımanların ve onların çocuklarının, yeni dinlerini öğrenmek maksadıyla meseidlerdeki halka-Jara k&tıldıklarını söylemek ınümkün olmakla birlikte, Arapça bilgileri-'nin yokluğu veya yetersizliği yüzünden dini ilimIerde veya Edebiyat

sahasında varlıklarından söz edebilmek için vaktin henüz çok erken 45 Elimizde];'i ipuçlannı, açık ve üstü örtülü diye ikiye ayırmamız, bu ipuçlarının mahiye-tinden kaynaklanmaktadır. Şöyle ki: Bazıipuçlan vardır ki, bunlar konumuzia alak~1ı şahıs-lann Müvelledıindan olduğunu açıkça ~östermektedirler. Mesela, bir şah,ın şeeere~inde hristiyan atulanndan birisinin aduuıı (L"pe, Antonio, Gareia, v.b.) yer alması bu kabildendir. Şeeerede, zikredilen isimlerden birisi yer almıyor ve fakat bahis konusu kişiler ile Arap idareeHer arasında "vdü" bağının bulunduğu zikrediliyorsa, bu "velü" kelimesi 'üstü kapalı ipuçlanndan birisini teşkil etmektedir. Bu tür ipuçlanndan bir diğeri ise, ne açık bir bmin ne de velü bağının söz konusu olduğu durumlarda, üzerinde durulan şahıs veya ~~hısıarın, nüfusunun çoğunluğunu lI1uvelledıinun oluşturduğu bir yöreye (şehir, kasaba, köy, .v.s.) nisbet eılilmi~ olmasıdır.

(11)

MÜVELLEDÜN'UN ENDÜLÜS EMEViLERi DÖNEMi... 185

olduğunu itiraf etmek zorundayız. Hatta bu tesbit, Müvtlledundan daha önce İslama girmiş olmalarına rağmen Beıberileı için de geçerlidir.

756 senesinde Emevi Devleti'nin kuruluşuyla kültürel oluşurnda görülen ivme, kendisini İslamlaşmada da göstermiştir. Öyle ki, Valiler döneminde hayatın hemen her veçhesinde varlıklarını hissettiremeyecek kadar ufak bir grup olmaktan öteye geçemeyen yeni müslümanlar, yani MüveJledun, bilhassa emir IT. Abdurrahman (822-852) döneminin sonlarına doğru sayı bakımında~ Arapları ve Berberileri katkat aşarak, Eııdülüs toplumunun en kalabalık müsliiı~<,n zümresini teşkil ettiler. Bir diğer önemli gelişme, bilhassa Kuıtuha, İşbiliye, Tuleytula, Sarakusta ve İlbire gibi büyük yerleşim merkezlerinde Arapçanın kullanımının yaygınlık kazanmış olmasıdır. Bu iki gelişme, o günüıı bazı hristiyan müeılifleri ve din adamları tarafından Hristiyanlık ve Latince aleyhine gelişen büyük bir teWike olarak değerlendirilmiştir. Nitekim H1istiyan müeılif Alvaro, 854 senesinde yazdığı Indiculus Luminosus adlı eserinde içinde taşıdığı endişelerini şu cümlelerle açığa vurmaktadır:

"Görüyorum ki, pek çok din kardeşim, Arapça şiir ve kıssaları okumakta, müslüman düşünür ve din bilginlerinin eserlerini incelemektı!dir. Üstelik, bunu tenkid maksadıyla değil, düzgün ve akıcı bir Arapça konuşmak için yapmaktadırlar. Bunlardan kim İnciller, Resuller ve Havuriler hakkındabir araştırmada bulunmaktadır?! "46.

İlginçtir ki, bu serzenişi yapan Alvaro da iyi düzeyde Arapça bili-yordu. Onun diğerlerinden farkı, bu dili, modaya uymaktan ve' güzel konuşmaktan ziyade yukarıda da im~ı ettiği gibi, İslam dinini tcnkid maksadıyla öğrenmiş olmasıydı.

Hıristiyanlar arasında bile bu denli yaygınlık kazanan Arapçanın, İslam dinine girmiş Müvelledunun ara8ında daha fazla yaygınlaştığını söylemernek için hiç bir sebep bulunmamaktadır. Nitekim i. Hakem döneminde (796-822) isyan eden Tuleytulalıları, söylediği Arapça şiirlerle merkezi idare~in ordularına karşı eoşturan Girbib isimli bir Müvelled

şairin varlığını biliyoruz.47 Yine Abdurrahman el-Abii isimli bir

Müvel-led şairin Arapça' şiirleriyle 886 senesinde tIhire'de Aral'lara karşı Müvelledunu müdafaa ettiğini de biliY0l'uz.48 Buıada dikkat edilmesi

gereken husus, adı geçen şairlerin söylediklel'i Arapça şiirlerin, çoğun-46 A. (hejrıe, Hislaria de Espana mıısulmanıı, Madrid -1980, s. 167.

47 ıhnlı'I.K"tiyye, 65; Humeyni, ~26. 48 ıbn Hayyan, I1T. 62.

(12)

186 MEHMET ÖZDEMjR

luğunu Müvelledı1nun teşkil ettiği Tuleytulalılar ve İlbirelileı tara-fından anlaşılıyor olmasıdır. Keza, aynı Hakem'in döneminde,

181/

797 senesinde Yukarı Sınır bölgesi (es-Sağru'I.A'la)'ne bağlı Veşka (Huesca) ve Sarakustn şehirlerinde ayaklanan Müvelled lider

Behlül

~. Merzôk'un da soydaşlarını yamnd.a yer almaya çağırııkenArapçı:.yı kullanmış oOOa8ı,49oldukça dikkat çekicidir. Zaman ileıledikçe, Müvel-ledı1n arasında Arapçanın kullanımı köylere kadar intikal ederek daha yaygın hale gelecektir. Ma~arih, bir taraftan bu olurken, 'öbür taraftan, Araplar arasında da Nlüvelledı1nun ana dili olan ,Romance (Latince'nin bir lehçesi)'nin kullanımı yaygıulaşacaktır.so

Müvelledı1n arasında Arapça'nın durumu bu ıse, diğer ilim dal-larınınki ne idi?

Kaynaklarda, En,diilüs Ernevi Devleti'nin kuruluşu sonrasında, artık Müvelledı1ndan kimselerin de ilim ve kültür, sahasında isimlerine tesadüf edilmeye başlanmaktadı!-". Bu isimler, ilk 50-60 sene içerisinde pek fazla değildir. Ancak, Müvelledı1nun müslüman nüfusun çoğunIu-ğunu teşkil etmeye başladığı IX. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle de kültürel faaliyetlerin büyük sıçramalar kaydettiği Hilafet dönemine tekabül eden X. yüzyıl boyunca, sözü edilen faaliyetlere katılan MüveI-led sayısında önemli bir artışın meydana geldiği gözlenmektedir. Rakam vermek gerekirse, ilk döneme ait olarak ismin e tesadüf edilenlerin sayısı toplam 5 veya 6'yı geçmez iken, bu son dönemdekilerin sayısı 50'nin üzerindedir. Kaynaklarda etnik kimlikleri belirtilmeyen çok 'sayıda şahıstan bir kısmının daha Müvclledfından olabileceği akla getirilirse, bu rakamların daha yüksek olması gerektiği söylenebilir ..

Burada, ismine rRstlanılan kişilerin tek tek ele alımp anlatılmasına ne imkan ne de geıek vardır. Bunun yerine, iştiğal ettikleri sahalara göre bir gruplandırma yaparak, temayüz etmiş simalar hakkında bilgilendirmede bulunmak daha doğru olaca.ktır. Şimdi konunun bu merhalesine gelelim.

1- Dini İlimler

Tabakat kitaplarında ve diğer, kaynaklarda' Müvelled olduğunu tesbit ettiğimiz simalal'ın büyük çoğunluğunun dini ilimIerde, özel-liklede Fıkıh sahasında yetiştikıCı'ini görüyoruz. Aslında Endülüs'de genel eğilim bu şekilde olduğundan, bu tesbit Müvelledfın açısından

49 eI.ezri (ö. 478/ 10~6)., Terd',,'I.Ahbar (nşr A. eI-Ehvaııi), Madrid 1965, s. 57 "d. 50 eI-Abbfıdi, "el-Isl<1m. , .n, 66-67.

(13)

MÜVELLEDÜN'UN ENDÜLÜS EMEVİLERl DÖNEMi... 187 (lzel bir anlam taşımamaktadır. Yanİ, kaynaklar karıştırıldığında, sırf Müvelledıın değil, Araplar ve Berbr.rilerden "ulema" içerisinde yer alan kimseler de gayretlerini başta Fıkıh olmak üzere Tefsir, Kıraat ve Hadis gibi dinı ilimIerde yoğunlaştırmışlardır.

İsimleri fukaha arasında geçenlerin çoğu, önee' Endüiüs, sonra Kay-ravan ve sonra da Medine'de Malik; fıklıını, bu çerçevede İmam Malik'in

Muvatta'ını ve şerhlerini öğrenip bilahere Endülüs'e geri dönmüşler, mensup oldukları şehirlerde kadılık fetva verme ve öğrenci yetiştirme vb. işlerle meşgulolmuşlardır. Bunlarınönemli bir bölüm ii"mukallid"

dir. Fıkhi malumatları, Muvatta'ın ve şerhlerinin dışına taşınaz. Bir çoğu Muvatta'ı. ezbere bilir. Bu gruba mis,,1 olarak Feth b. Harun (ö. 326/938),51 Muhammed b. Halid el.Eşeee (ö. 226/826),52 Muhammed Mertenil (261/874),51 Afvan b. Muhammed (ö. 307/919).54 Said b~ HaIef es-Sufi (ö. 380/990),55 Salim b. Abdiilah b. Oppa (ö. 310/922),56 Kuti b. Ranik (ö. ?),57 Feth b. Harbun (ö. 326/938),58 Abdullah b. MentH (ö. 373/983),59 Abdurrahim es-Saklebi (ö. H.

III.

yy. sl)nları),60 Ebu Amr İbn Lubb es.Salamanki (ö. 428/1036),61 Muhammed b. Telid (ö. 2?5/908)62'in isimleri zikredilebilir. Bununla beraber Müvelled fukaha arasında Salim b. Abdullah b. Oppa (ö. 310/922),61 Süleyman b. Eyyub el.Kfıti (ö. 377 /988),6~ Abdullah b. Oppa (ö. ?)/5 Muhammed b. Ömer b. Lübabe (ö. 314/926) gibi "Müctçhid" I)larak vasıflandırılan şahsiyetler de bulunmaktadır. Bunlardan Muhammed b. Lübabe, Endülüs'de birçok hilgine hocalık etmiş. Emır Abdullah döneminde (8~8-912) müşavir fakih,

III.

Abduuahman dönemİnde ise, "fetva" da tek yetkili kişi olmuştur. Ayııea "el-Kitiibu'l-Jfuntahab" isimli bir de e,er bırakmıştır.66 ! 51 lbnn'I-Faradi,. I, 348: Humeydi, .328. 52 İbnu'l-Faradi, II, 4-5. 53 lbnu'I.Faradi, II, 9. 54 lbnu'I-Faradi, I, 309; Humeydi, 319. 55 İbnu'I-Faradi, II, 174. 56 İbnu'I-Faradi, I, 19:~.' 57 İbnu'I-Faradi,

ı.

373. 58 İbnu'I-Faradi,

r,

348. 59 İbnu'I.Faradi, I, 237; Humeydi, 239. 60 İbnu'I-Faradi, I, 294. 61 Dablıi, 162; İsa, ll8. 62 Humeydi, 57. 63 İbnu'I-Faradi, I, 193. 64 ~bnu'I-Faradi, ı,188. 65 İbnu'I-Faradi, I, 213.

(14)

MEHMET .ÖZDEMIR

Müvelledun arasında sayıları az olmakla birlikte, Malikııik dışındaki fıkıh ekollerine mensup bilginler de liçıkmıştır. Bunların en önde geleni, İslam kültür tarihinin de hüyük simalarmdan birisi olan İbn Hazın el-Ende1üsi (ö. 456 il061)'dir.~7 O, tahsil hayatının ilk yıllarında Maliki fıkhını okumuş, daha ı;onra Şafii fıkhı ile ilgilenmiş ve bu mezhebin koyu bir taraftan olmuştur. Fakat bir süre sonra Davud b. Ali ez-Zllhir'in görüşlerin ir.. tesiri altına girmiştir. Endülüs'de

Ziihirilik'i

sii'temleştiren ve kolayanlaşılması için kitaplar kaleme alan odur. Bu faaliyetlriyle, adı geçen mezhebi adeta kendisine mal etmiştir.

Büyük müetehid imamlarla -bunlardan birif>i de İmam Mfılik'tir-uğraştığı için, çağdaşlarının yoğun tenkidleriyle karşılaşmış, hı>tta "sapıklık"la itham edilmiştir. Mfıliki fukahası, bununla da yetinme-yerek: siyasi liderIeri ona karşı uyaı'mışl"r, halka onun yanına yak-laşmayı yasaklamışlardır. Bu baskıların bir diğer Ilzantı~ı, İbn Hazm'ın bir kaç kez sürgün edi] mcsi ve kitaplarının toplattırılarak yaktırılması olmw;,t.ur.68

F~kıh alanında otorite olan İbn Hazm, Kclam, Felsefe, Hadis, Edebiyat ve Tarih't.e de büyük şöhret sahibidir. Çok sayıda e"el'in sahibi hulunan bu büyük alİmin, zikredilen ilinı daUarındaki ytri konusu, bu makalenin çerçevesi dişlılda olduğundan burada sadece bu kadarlık bir değinmeyıl' yetiniyoruz. Mamiifih. yeri geldiğinde, kısaca da olsa onun tarihçiliğinden söz et.meden geçmt>yeceğiz.69

Müvelledundan dini ilimIerden Fıkıh (lışında Hadis, Tefsir ve Kıraat üzerinde yoğunlaşanla)' da olmuştur. Meseh'l, Reyyolu Kasım b. Sa'dlln

(ö.

324j936rO Hadis ,ahasında söz sahihi olmuş, aynı zamanda şair hir kimsedir. Zahid olarak bilinen Sarakustah Lubb b. AbdiIlah

(ö.

?)'ır ileri derecede hadis bilgisine sahip olduğu rivayet edilmektedir.7!

Adı daha önce de geçen Süleyman b. Eyyub c1-Kuti, Selman b. Kureyş, 67 Her ne kadar' İbn Ha.zm'ırı Far., asıllı bir ailerlen geldiği söyleniyorsa da (bkz. Yakut, Mu'ccmıı'l.lJdebli, K.,hire 1938, XII, 237), mua,!rı tarihçi İbn Hayyan'm da açık~a ifade ettiği gibi, onun Leblc (Lieblani yerli bir aileden ~elmiş olması daha doğrudur. Bkz. tbn Ressam (ö. 542/1147), ez-Zehira, Kahire 1939, r

ıı.

143.

tım

Hazm'm nesebiyle alakalı değerlendirmeler hakkında bkz. Ahım,d T. Mekki, Dinısliı 'an ıbn Hazm, Kahire 1971, s. 74 vd.; Abdullah E. et-Tabba, el-Kıııii/,,'I- Ylin;'a, Be}nıı 1986, s. 179..183: Muhammed Ehü Zehra, ıbn Ilazm, Kahire ı954 (?), s. 22 -25.

68 tbn Said, I, 354-355; Zirikli, el-A '!am, Beyrot 1987, IV, 254-255.

69 tbn Hazm'm hayatı, ilmi şabsiveti ve görü~leri hakkında geniş bilgi için bkz. Muham. med El,it ZeI,ra'mn zikredilen c,eri yanında M. Asin Palacios'un Abenhazm de Cordobaysıı hisıor;.a criıica de Uıs ideas religiosa.s ([.V, lIIadrid 1927-32) isimli ,,"erine bakılllbilir.

70

İbnu'I-Faradi, I, 367. '

(15)

MÜVELLEDl~N'UN ENDÜLÜS EMEViLERi DÖNEMi... lH9

fakih omlaıı yanında Hadis sahasında da isim yapmışlardır. Sehl b. Kasım (ii. 300-310 arası), Kıraat'te söz sahibi olmuştur.n

2- Edebiyat

Endülüs edebiyatında Müvellf~d bir şairin adına ilk kez

III

i

IX.

yüzyılın ilk çeyreğinde, yimi i. Hakem döneminde (180-206/796-822) rastlanmaktadır. Daha önce bir vesileyle kendisinden 9ÖZ edilen bu şair,

Tuleytulalı Girbib b. Abdillah (ö. 207/822)'dır.7J 181/797 ve 190/806 senelerinde merkezı idarI'ye karşı kalkıştıkları isyanlarda, söylediği Arapça hnması şiirleriyle Müvelledunu çO!ituran ve bu cemaatın söz-cüsü haline gelen Girbib'in, Dozy'in de haklı olarak belirttiği gibi,74 Tu-leytula?<la devlet hakimiyetinin sağlanarnamasıda büyük rolü olmuştur.

i. Fitne dönemi (852-932) hadiseleri75 genç Endülüs Emevi

Dev-leti'ni siyasi parçalanma gibi son derece ciddi bir krizle yüz yüze getirmiştir. Bli dönemdeki hadiseler, siyası olduğu kadar ictimai bir muhtevaya da sahiptir. Yani, Toplum mozayiğinde bir çatlama, ya da daha doğru hir deyişle, tam kaynaşamamadan kaynaklanan bir dağılma söz konusudur. Ülkenin dört bir yanında etnik cemaat-lerini örgütleyen mahalli liderler, bir taraftan askeri mücadele için milis kuvvetleri oluşturma yoluna giderken, diğer yandan beraber-lerinde cemaatlerinin propogandasını yapacak ve onları yeri geldiğin-de çoşturacak şairler hulundurmayı da ihmal etmediler.76 Bu keyfi-yet, Arap ve Berberi liderler için ne kadar geçerliyse Müvelled liderler çin de o kadar geçerlidir. Nitekim Müvelled lidcrlerdw Deysem b. İshak Mursiye'de, İbn Şaliye f:eyyan'da, İbn Hafsun Bubeşter'de şairleri himaye etmekteydiler.77 VC bu şairler, genellikle kendileri gihi

Müvelleddi. Sözü edilen Fitnc döneminin en ilnde gelen şairlerinden birisi, İlbire kuresine7S bağlı AbiI' köyünden olan Abdurrahman b.

72 tbnu'I-Faradi, I, 191.

n

İbnlı'I-Kfıtiyye, 65; Hıımeyrli, 326. 74 Dozy, II, 64.

75 Bıı dönem hakkında geniş bilgi için bkz.Mııhammed A. tnan, Devkı/ı'ı-Jslam ji'l-Endelııs, Kalıire 1969, i /I, 289-363: Halid es-Sun, Tarihu'l-Arub .ri'l-Endelus, Camiatu Karyuııus 1980, Il. 248 vd; Abdıılaziz S,ilim, 2.13 vd.

76 İhsan Abhas, Tarihu'l-Edebi'/-F;,ıdelusi, Beyrut ı985, s. 98. 77 İbn Hayyan, III, 9-1ı:İbııu'I-.\bbar, r,230-232.

78 Endülüs'de SlIl,r hölgeleri (suğur) dışmdakı idari merkezlere "Küre" (çoğul: Kuver) denilmekteydi. Bir "kure"nin içine, merkezini oluşturan ve aynı adla anılan şehir (hadra), hu şehrin dışliidaki dii!er yerle~im birimleri (iklim, naHye, hL"n, kale, köy) ginnekteydi. Daha geniş bilgi için bkz. E. Levi-Proveııçal, V, 26-2'1; R. Arie. E"parıa m/ısulmana, Bareelona 1984, III. 84.89, Huseyn Mu'nis (Fecru'l-Endelııs, Cidde 1985, 6. 576). Kure nizammın Vizigotlar

dönemindeki idari yapının bir parçası olduğunu, müslümanlann bıı nizarnı basit rle~işikliklerle devam ettirdikleriııi söylemektedir.

(16)

. 190 MEHMET ÖZDEMİR

Ahmed el-AbIi' dir. Bu kişi, 2751888 senesinde İlbire'de yaşanan Arap-Müvelledun çatışmalarında, kendi cemaatinin ~özcülüğünü üstlenmiştir. Arapların sözcüsü' durumundaki şair el-Esedi ile aralarında

"atışma"lar

(nakaid) olmuştur. Bugün, maale~ef, bu atışmaların 8ade~ebir kaç beytinden haberdar bulunuyoruz.79

M.

IX.

yüzyılda ismine rastlanan bir diğer Müvelled şair, Augpstino olarak ta tanınan Muhammed b. MUSı;ıb. Haşim b. Yezid (ö. 307/ 919)'dir. Kendisinin İbn Kuteybe'nin

el-Maarif

ve Sibeveyh'in

el-Kitab'ını

ezberlediği, ayrıca edib ve küttablar hakkında bir eser telif ettiği bil~ dirilmek te dir .80

Mü'min b. Said b. Kays (267

i

880), emir Muhammed döneminde (238-273/852-886) yaşamış bir Müvelled şaiıdir. Yine İbn Hayyan'ın ifadesine göre, Kurtriba şairlerinin en öudegelen simIDlıydı. Aynı anda on sekizşairle atış~aya başlar, sonuçta on sekizine de galip gelirdi. Doğuya gitmiş, orada Ebu Temman et-Ta! ile karşılaşmış, onun şiirle-rini ezberlemiştir. Endiilüs'e döndüğünde şiirle iştiğal e~en bir çok kişi, ezberledikleri şiirleri on a dinleterek, hatalarını düzelttirmişlerdir. 18

Mü, elledunun Edebiyat alanında sağladıkları en mühim katkı, yeni bir şiir türü olarak

muvaşşah

ve

zecellerin

doğpşuna öncülük etmiş olmalarıdır. Söz konmm şiir türü, Doğu ve Batı (Endülüs) tesiıleri-nın birlikte vücut verdikleri bir .gelişmedir.

Muvaşşah türünün ilk mucidinin emir Abdullah' (275-300/888-' 912)'ın şaiTıerinden Mukaddem b. Muafa el-Kabri (ö.

III/IX.

y.y. sonu)'nin olduğu ifade edilmektedir. el-Kabri doğuştan ama idi. Bu tür şahısların Arap edebiyatında önemli bir yeri vardır.

MuvaşşaWar, katı aruz kalıpları dışlDa çıktığı, tek tip kafiye düze-nine uymadığı için, .Arap şiirinde biı' "inkilah" olarak

değerlendiril-79- Bir misal vermek gerekirse, el.Abli, 276/ 889 senesinde Müveııedıinuntıbire kıiresinde 'Yahya b. Sukiile.liderliğindeki Araplan hezimete nğratması karşısında, çoşkusunu şu betitlerle

dile getiriyordu:

Diişmanlarımınn mızrakları parçalandı, Y"hya'nın kibrini kırdrk. / ••Sefih" diye isimlendirdikleri kimseler (MüveUedun) Or.ttn saltanaımm lemeUerini ç.jkeruiler;

OUüri'p kttyttya aUığımız ceseıler,

Uzttn zamandır boşuna bir inıikamcı beklenıekıeler. Bkz. İbnu'l-Abbiir, I, H,3-IS4.

80- İbnu'I-Faradi, II, 29--30. 81 İbn Said, I, 132-133.

(17)

MÜVELLEDÜN'UN ENDÜLÜS EMEVtLERt DÖNEMİ... 191

mektedir.82 Klasik şürde olduğu gibi beyiılerden değil, "ğusn / ağsiin"

ve "kufl/ akfal"dan ibaıettir . .sonuncu "kufI", "harcah" adını alır. Harcah ya Latince, daha doğrusu bu dilin İspanya'daki lehçesi Ro-mance ya da Ammice olur. Ayrıca, harcahın şairin his alemini deıhal harekete geçirecek mahiyette yani, "tahrik edici" olması şarttır. Keza, muvaşşahta "harcah", sevdiği delikanlı hakkında konuşan bir genç kızın ağzından çıkmalıdır. Oysa, kasidede delikanlı sevdigi genç kız hakkında konuşur, seven odur, buna 'mukabil genç kız kibirlidir, katı kalblidir. Muvaşşahı söyleyecek şair. (Vişah), genç kızın ağzından "harcah"ı duyar duymaz tutuşur ve bu "harcah "ın üzerine ınuvaşşahm~ bina eder.83

Muvaşşah türü, başlangıçta kaside şairlerinin pek ilgisine mazhaı olmadı. Ancak bu tavıra rağmen, muvaşşah, zamanla büyii,k bir kabul gördü. Bu kabul zamanla Endii,lii,s sınırlarını aşıp Katalonya, Provance ve Ocitania'yı tesiri altına alacak ö~çii,degenişledi. '

3- Müvelled İbn Meserre ve Felsefede Lık Adımlar

./ '

Doğuda

II / VIII

ve

III/IX.

yüzyıllarda Felsefe ve Kclam saha-larında kaydedilen gelişmeler,84 büyük çapta fukiihiinın fikri hayat üzerindeki nüfuz ve ağırlığı sebebiyle, Endii,lüs'e hemen ve olduğu gibi yansıma imkanı bulamadı. Ancak bu ifadeden, Endülüs'ii,n bu

geliş-82 Abbadi, "cl.lslam ... ", 69.

83 Bir örnek olarak şu Muvaşşalıa bakalım:

.1..,,1.

\-L) ~~ 'i.l •..•...L;JI ~ ..,....li~ ~'i .,,'J' JJ;

uT

J.ll; .Jl4 cr:!

Şimdi bu şiirde hareah, "hileklir" anlamındaki İspanyolea Cuco ( ... ) kelimesidir. Vişah (ş~ir), sevdi~i bzın son iki dizede diıe getirdiği "sen hilekarsın, öpüeüğümiin tadını alma-yacakaın" yakınmasını işitmiş, bunun üzerine kalbi titremiş ve süz konusu yakınmayı merkez kabul ederek muvaşşahını bunun iizeriııf' bina etmiştir. Bkz. Abbadi, "eı-lsliim ... ", 353-354. 84 Bilindiği gibi IX.asırda Bağdad tam bi~ felsefi ekole sahip bulunuyordu. Ru ekolün, başıLdaki kişi ise, Arap a,ılIı Ebıı Yusuf el-Kindi (ö. 246/860) idi. Halife Me'mun'un 823'te Harran'ı ziyaretini müteakip Grekçe ve Süryanice temel el yazmaları Bağdad'a taşındığı zaman, Aristo'yu tercüme etme vazifesiyle mükelleftutulan kişi de odur. Kindi'den sonra yıldızı parlayan' kişi Farabi (ö. 339/ 950) dir. O, Aristo'yu şerhetmesi yanında bıze kadar ulaşan pek çok eser de yazdı. Bkz. A.M. Goichon, ıbn Sina Felsefesi, (Türkçe tercüme:

ı.

Yakıt), istanbul 1986, s. 19 vd.

(18)

192 MEHMET ÖZDEMİR

melerden tamamen habersiz kaldığı şeklinde bir anlam da çıkarıl. mamalıdır. Zira, ilim tahsili için Doğuya giden öğrencilerden bazıları, ülkelerine, yani Endülüs'e, gerek Kclam gerekse F~lsefe sahasında Doğuda yaşanan tartışmalar ve bu tartışmalar çerçevesinde üretilen yeni fikirlerden etkilenmiş olarak döndüler. Mesela, bunlardan birisi olan ve büyük ihtimalle Müvell.ediina mensup bulunan Ferec b. Selam, II. Abdurrahman döneminde

(822-852)

Bağdad\ gitmiş, burada C:lhız'la' karşılaşmış ve bilahere Endülüs'e Mu'tezile'nin bazıfikirlerin-den etkilenmiş olarak dörmüştür.85 Abdullah h. Vehb b. Abdi'l-A'la (ö.

261

vey~

264)

isimli zat, Endülüs;e döndüğünde fakih Yahya b. Yahya tarafından "kaderi" olmak vı~ ruhların ölümsüzlüğünü savun-makla suçlanmıştır.86 Fakat, Doğudaki sözü edilen kelarnı ve felsefl fikirlerin 'Endülüs'e yansıtılmasında kilit isim olarak kabul edilebilecek kişi, müvelled ıbn Meserre olmuştur.

269/883

senesinde Kuıtuba'da dünyaya gelen ve nesebi-

Muham-med b. Abdullah b. Meserre b. Necih şeklinde olan İbn Mescrre, ilk tahsilini babası AbduJJah,87 Muhammcd b. Vaddiih88 ve el-Huşenı89

gibi dönemin mümtaz alimlerinden ders alarak tamamladı. Ardından Doğuya gitti. Bilaherı~ Endülüs'e döndüğünd, Kurtuba yakınında inşa ettirdiği zaviy(' b.enzeri bir "menzil" de ders vermeye başladı. İbn Meserrc'nin fikriyatında en fazla dikkat çeken husus, onun, Tasavvufa, Mn'tezile'ye ve Klasik Felsefe'ye ait bazı görüşler ara-sında' kendince bir terkib meydana getirmiş olmasıdır. Felsefeciler ara-sında ımu fazlaca etkileyen isim, görüşleri vahdet-ı vücuda yakınlık arze-den Empedocles 'dir.90

Kendi fikri terkibi çerçevesinde, İbn Meserre, ruhun arınma ve kurtuluşunun ancak zühd, fakr, eıderoH davranışlar, tevazu, tevbe ve sevgi ile gerçekleşebilcceğini, bu takdirde onun asıl öz (cevheı )le birleşeeeğini söylüyordu. Mu'tezile'nin "kader" ve "istita'a (kulun kendi fiillerinin faili olması) anlayışını "avunuyordu. Keza, Allah'ın "ilim"

ve "kudret" sıfatlarının mahluk olduğunu, O'nun cüziyyatı ancak oluş

anında bilebildiğini iddia ediyordu. .

8S lbnu'l-Faradf, i. ~50. 86 .bn,,'I.Farııdl, T, 280. 81 lbnu'I.Faradi, I, 217-218.

Faradt, II, 15-17. Arap olmadığı ke.in olan bu a!imin, Berberi mi yok.a Müvelled mi olduğunu ke.itmek zordur.

89 Kudiilıı Kıırıuba, Kfthiı'c 1966, "el-Mukaddimeıu'I.Amme".

90 Arie, III. 349; G. Palencia, Tarihu'I.Fikri'I.End ••usi (Arapça tercüme: H. Mu'ni.), Kahire 1955. a. 327-329.

(19)

MÜVELLEDÜN'UN ENDÜLÜS EMEVİLERi DÖNEMİ... 193

Asiıı Palacios, mehdilik anlayışını nübüvvet anlayışına yaklaştırmış olması bakımından İbn Meserre'nin Şia'nın da tesiri altında kaldığını ileri sürmektedir.91 Dozy, daha da ileri giderek onun bir İsmailiyye

daİsi (propagandist) olduğunu iddia etmektedir.n

Talabeleriyle kapalı bir cemaat hayatı yaşayan İbn Meserre,

319(931

!;'enesinde vefat etti.93 MuasITlarl onu değerlendirirken iki

gruba ayrılmışlardır. Bir grup, onu ilim ve zühdde zirveye oturtur. Diğer grup ise, Endülüs'de yaygın, ve yerleşmiş ilimler (Fıkıh, Hadis, Kıra.at, 'Tefsir)in ve taklidin dışına çıktığı için, onu bidatçi olarak görür.94

İbn Meı;erre'nin, etki ala'nı başlangıçta küçük bir öğrenci grubuyla sınırlı kaı<in görüşleri, zamanla özellikle de Halifelik döneminin ilk yıllarında toplumdaki kültür düzeyinin yükselmesine paralelolarak daha fazla kabul görmeye başladı. Mamafih bu durum, İbn Meserre'nin muhalifleri kadar siyasİ otorite tarafından da hoş karşılanmadı. Hatta, siyasİ otorite, bu hareketi tamamen söndürebilmek gayesiyle, İbn Meeerre taraftarlarına karşı sıkı bir takibat başlattı.

M. Asin Palacim, özü edilen takiMtın

II.

Hakem

(350-366(961-976) tarafından halifelik döneminin sonlarına doğru başlatıldığını söy-lemek ve sonra, "Halife, ömrünün son yıllarında, daha önce Felsefenın gelişmesine destek vermiş olması nedeniyle pişmanlık duydu. Bu suçun-dan kurtulabilmek için cariyeleri serbest bırakma, sadaka dağıtma, Kur'an-ı Kerim'in öğretileceği okullar açtırma gibi fiıaliyetlerde bulundu" ekleme-sini yapmaktadır.95 Ancak, bu görüş doğru değildir. Çünkü, İbn

Meser-re'nin öğrencilerinin takibata maruz kalmaları,

II.

Hakem'in değil, baba-sı

III.

Abdurrahman'ın son yıllarında vukı1 bulmuştur. Zaman itibariy-le olaylara yakın bir tarihçi olan İbn Hayyan'ın konuyla ilgili verdiği bilgiler, hiç bir tartışmaya meydan vermeyecek kadar açıktır.96

Bu n(,ktada, ilmİ ve kültürel faaliyetlerin teşvikçisi olarak şöhret bulan lll. Abdurrahman'ın, bu özelliğine rağmen İbn MeEerre'nin öğrencilerine karşı niçin siyası bir mücadele başlattığı sorulabilir. M.A.

, i

91 M. A. Mekld, "eı-Teşeyy'ufi'l-Endelus", Revista del 1nstitutio dc Enstudio. İslıunicos en Maurid,

ıı.

(1954), s. 108.

92 R. Dozy, Spanisk Islam, New York 1913, s. 409. 93 İbnu'l-Faradi, ıı,39.

94 İbnu'l-Faradi, ıı,40. 95 İsa, 119,

96

1ıı.

Abdurrahman'ın İbn Meserrc taraftarlarının takibat altına alınmalarını temin için valilere gönderdiği mektubu için bkz. İbn Hayyan, V, 25-30.

(20)

194 MEHMET ÖZDEMİR

İsa, yukarıda Asin Palacios'un II. Hakem için yaptığı izahın aynısını, bu sefer isim değiştirmek suretiyle III. Abdurrahman'a nisbet etmek-tedir. Yani, adı geçen halife Ehl-i Sünnet akide"ine uymayan görüş-lerin Endülüs'e girmesiııe müsaade ettiği için, ömrünün sonlarına doğru pişmanlık duymuş, bunu telafi etmek için de İbn Meserre taraf tar-lanna karşı savaş açul1ştır.97 Mamafih, bu bize zoraki yapılmış bir izah tarzı olarak gözükmektedir. Halbuki meseleyi, Endülüs'ün o günkü dini-siyasi şartlarının, tabii bir uzantısı olarak görmek, daha isabetli olurdu. Hatırlanacağı üzere, Endülüs'de fukaha, Fclsefeye ve Kelami görüşlere hiç te iyi gözk bakmıyor, üstelik, zaman zaman' bu görüşleri Favunduklarını bildikleri kişilerin siyasi otorite tarafından' cezalan-dırılmas1İlı isteyebiliyorlardı. Bu meyanda Baki b. Mahled (ö. 276/ 889) ve Kasım h. Muhammed (ö. 278/ 890)'in başına gelenler, oldukça

d~kkat çekieidir,98 .

-Diğer taraftan İbn Meserre taraftarlarına karşı mücadelenin baş-latıldığı 339/951 senesinde ve öncesinde güneyde, yani Kuzey Afrika'da Endülüs'e yönelik bir Şii Fatımi tehdidi söz konusu idi. Siyasi otoriteye göre bu. tehlikenin. önlenebilmesi için Endülüs toplumunun tek vüeut halinde olması gerektiği bir zamanda, İbn Meserre taraftarları, mehdilik, imarnet ve nübüvvet. kavramları hakkında Şiiliğe yakın görüşler ileri sürüyorlar ve bu görüşler yayılma istidadı gö~te~iyordu.99 Dahası, İbn Meserre'nin. bir İsmailiyyc daisi olduğu da söyleniyordu. Bu manzara, siyasi otorite nezdinde, ister istemez, daha fazla göz yumul-duğiı taktirde ilbn Meserre hareketi ile Fatımiler. arasında organik bir bağın kurulabileceği endişesini doğurmaktaydı. Bizim kanaati-mize göre, işte bu endişe, fukahanm da teşvikiyle

İlı.

Abdurrah-man'ı İbn Meserre hareketine'karşı tavır almaya sevketmiştir.

Sözü edilen takip, halife II. Hakem döneminde (961-976) gevşetil-diyse de, bu halifenin ölümü s{mrasıııda iktidarı ele geçiren hfieib

97 lsa, 117.

98 lTzun bir ilim yolculuğ'andan sonra Endüliis'e dönen Baki lı. Mahled'in gerek Hadis, gerekse Fıkıh sahasındaki geniş bilgisi, fıkıh bilgisinin sırf Malikilikle sınırlı kalmayıp öteki .fıkhi mezheplere de şamilolması ve ,görüşlerini dile getirirken bu geniş çerçeve içinde gezinmesi, Malikilik dışındaki fıkıh ekolIerini ne hilen ne de bilmek istiyen taklid ehli fukaha arasında derin bir hoşnutsuzluk halta bzgl.llık uyandırdı. Onu bidatçilikle, zındıkhkla itham ettiler. Daha d" önemlisi, dönemin emiri Muhammed (852-886)'den onu ölümle cezalandırması istediler. Ancak Muhammed, meselenin iç yüzünii ve gerisinde yatan ana sebebi gayet iyi bildiğinden Baki b. Mabled'i himaye si altına aldı. Bkz. tbnu'I-Faradi, I, 81-83; ıbn İzan, ll, 154; ıbn Hayyiin, S lll, 245-250 (nşr. ~ı.A. :\IeHi).

99 M.A. :I1ekld, "el-l'eşeyyu", 93-149.

(21)

MOVELLEDÜN'UN ENDOLOS EMEVİLERİ DÖNEMİ... 195

el-Mansur'un döne~inde (976-1002) yeniden canlandı. Bu sefer fukaha-nın daha müessir hir rol oynadığı gözleniyo~. Nitekim, 367/977 sene-sinde haşkadılık (IGdi'I-Ccmil'a) makamına oturan Muhammed b. Y chka, İbn Meeerre hareketine karşı hir reddiye yazdıktan başka, hu bareketin 'mensuplarından toplattırdığı bir çok kitahı da yaktırdı.loo Ebu Amr es-Salamankl, Ebu Bekr ez-Zübeydi ve Ahdullah b. Muham-medb. Nasi ıel-Emevi isimli fakihler de birer reddiye yazmışlardır. ez-Zübeydinin reddiyesi Hetku Suturi'l-Mulhidin ünvanını taşıyordu.IOI

Bu ünvandan da açıkça anlaşılacağı gibi, ez-Zübeydi'nin İbn Meserre taraftarlarını "sapıklık", "din tahripçiliği" ve "dinsizli!>:" anlamlarına gelen "mülhidlik"le nitelemiş olması, oldukça dikkat çekicidir.

4-

Tarih

Bilhassa hilafet dönemine takabül eden LV/ X. yüzyıldaki büyük kültürel gelişmeden nasibini fazlasıyla alan sahalardan birisi de Tarih-tir. İhnu'l-Kutiyye, Ahmed (ö. 344/955-56) ve İsa (ö. ?) er-Razi'ler,102 İbnu'l-Faradi (ö. 403/1012),103 (ö. 267/977) İbn Abdilberr (ö. 463/ 1070,ı04 Muaviye b. Ilişam' (ö: 319 /931),105İbn Hayyan (ö. 469/1076), Acib b. Sa'd (ö. 369/979) ve İbn ,Hazm (ö. 456), dönemin belli başlı tarihçileridir. Bti isimlerden İbnu'l-Kutiyye, İbn Hayyan, Arib b. Sa'd ve İbn 'Hazm'ın müvelled asıllı olduklarını söylersek, Müvelledu-nun Tarihe ne denli katkıda bulunduklarını tahmin etmek, her halde pek zor olmayacaktır.

İbnu'I-Kfitiyye,106 "el-Kutiyye" isminden de açıkça anlaşılacağı gibi, Vizigot asıllı bir aileden gelmektedir. İşbiliye'de doğdu, Kurtu-ba'da yetişti. İbnu'l-Faradı; ondan söz ederken, "Nahivde muasırları arasında onun önünde kimöe yuktu" demektedir.ı07 Bu dalda kaleme aldığı Tasrifu'l-Ef'al isimli kitabı meşhurdur. O, Fıkıh ve Hadisde de

100 İbnu'l-Faradi, II. 94-95.

101 İbn HaIlikan (ö. 681{1282), Vefeyatu'l-A'yan (nşr. M.M. Abdulhanıid), Kahire 1948, IV, 7.

102 İbnu'l-Faradi, I, 42. 103 Dabbi, 333-336.

104 Asıl temayüz ettiği sahalar, Fıkıh ve Hadistir. Şafii'nin görüşlerine mütemayildi. Humeydi, 367-68.

105 Bkz. İbnu'I.Faradi, II. HO.

106 tsmi tam olarak Ebu Bekr Muhammed b. Ömer b. Abdilaziz şeklindedir. Bkz. İbnu'l-Faradi, Il, 76-77; Humeydi, 76; Dabbi, 112.

(22)

196 MEHMET ÖZDEMİR

söz sahibiydi. Bununla beraber vnun adının cn fazla duyulduğu saha, Tarih olmuştu}. Endülüs tarihi hakkındı. derin malumat sahibiydi. Kendi telifi olmamakla beraber, içindeki rivayetlerin hemen tamamı kendisinc ait bulunan ve öğr(~neilerindcn biri tarafından telif edildiği zannedilen. Tari/m /ftitrıhi'l-Ende'us'o~ isimli eser de bu keyfiyeti teyid etmektedir.

A.M. el-Abbadi, fdihten elIlir Ahdullah döneminin sonUna kadar vukı1 bulan muhtelif olayları içine alan bu eseri, Miıvelledunla alakalı haberlere fazlaca yer vermiş ve yerli halktan bazı simalardan stayişle bahsetmiş olması gibi hıısusları dikkatr: alarak, Endülüs'de asıl

V!

XI. yüzyılda tezahür edecek o-lan Şu '{jbiye cereyanınııı ilk nüvelerinden birisi olarak görmektedir.109 Ancak, bize göre, bu değerlendirme pek isabetli

değildir. ihnu'I-Kuliyye'nin Müvelledı1nla, daha genel anlamdayerli halkla alakalı rivayetlerinin diğer kaynaklardakilere ı;ıisbetle fazla. olduğu d(jğrudur ve bize göre, müellifin Endülüs tarihine olan katkısı da asıl bu yönüyledir. N,~ var ki, onun Araplar, Berberiler ve Endülüs Ernevi emirleri, vc diğer idareciler hakkında verdiği malumatta azımsanam!ayacak çokluktadır. Öte taraftan, ibııu'I-Kı1tiyye, Artobas örneğinde olduğu gibi'ıo bazı soydaşIarından övgüyle sözederken diğer bazılarını yermekten de kaçınmamaktadır. Mesela, Maride'de devlete karşı isyan eden iki MÜ.velled lider ilm Men/an e1-Cilliki ve Sadtin es-Surunbaki'den söz ederken, "akılda, hilekarlıkta, kötülük düşün-mekte İbn Mevan'ın üzı~rinc kimse yoktu. es-Surunhilki ilc birlik olup, şirke yardımcı oldu. Hcl" ikisi İslumda öyle şeyler ihdas ettiler ki, bunların burada aulatılması uzun sürer. Küfürle şirk arasında bir konum-da oldular"l' ıdiyebiln~ektedir. Buna mukabil, devlet hayatında rüşvetc

bulaşmadan hizmet veren Arap aı:ıllı idarecileri takdirle zikretmektedir. Mesela emir Muhammed'in Arap asıllı vezirlerinden olan İsa b. Şuhcydl12

hakkında" ... Endülüs'de herkes onun Ernevi hancdanına en iyi hizmet sunap kişi olduğunda ittifak etmiştir... İş yaparken hediye kabul etmezdi ... "11.1 demektedir.

İbnu'I-Ktitiyyc'niJJ ınuasırı olan Arib b. Sa'd (ö. 369/979), hem bir tarihçi hem de Lir h(,kim olarak ün yapmıştır. Tarih sahasın.da, önce 108 Eserin, biri A. Enis et-Tabb,,' (Beyrot 19S8), diğeri ı'a F~enle de Aleanlara (~ıadrid J 868), -bir diğeri de 1. d-Eby"r! (Kahire 1982) tarafından yapılan farklı üç neşrİ bulunmaktadır.

109 Aluned Muhtar el-Alılıadi, Fi Tarilıi'l-Muğrib "e'l-Endelııs, iskeııderiye (?). s. :n8. i10 Bkz. İlmu'I-Kiltiyye, 29, '1l-32, 57-60.

III Bkz. İlınu'I-Kiltiyye,

ıot.

112 İlıuu'I-Kiltiyye, 106-107. 113 tbnu'I-Kiltiyyc, 88-89.

(23)

MÜVELhEDÜN'UN ENDÜLÜS EMEViLERİ DÖ~EMi.. J<)~

Taberi tarihini muhtasar (özct) hale gt~tiımi~, !';oma da buna kendi yaşadığı döneme kadarki Kuzey Afrika (Mağrib) ve Endülüs'le alakalı

haberleri eklemiştir. 114 \

Kendisinden daha önce büyük bir fakih olarak söz ettiğimiz, büyük bir kelamcı, büyük bir filozof olduğunu helirttiğimiz İbn "azın,

bütün bu özellikleri yanında aynı zamanda büyük bir tarihçidir de. "Aferatibu'l- Ulilm"115 isimli risalesinde Tarihi "geçmışe dair haber-lerin ilmi" diye tarif eden, hakiki tarihlerle mpharref tarihlerden söz eden İbn Hazm Tarih öğrcncisine veya meraklısına, doğru olduğunu vicdanınm tasdik etmediği haberlere kulak asmam~ını öğütlemektedir. O böylece hem tarihı malumatın süzgeçten geçirilmesini istemekte hem de dolaylı olarak her bulduğunu "haber" diye alıp eserlerine dolduran bazı klasik tarihçileri tenkit etmektedir: .

İbn Hazm'ın gençliği, Endülüs Ernevi Halifeliği'nin son yirmi sr.ne5inde eer('yan eden acılarla yüklü" Fitne" hadiselerini müşahede ile geçti. Ömrünün geri kalan kısmını, HalifeliğiIl enkazı üzerine kurulan

mülııku't- Tavai! dönt>mi olayları arasında tüketti. Özelliklc mülfikü't-Tavaif dönemi, hazı alanlarda (bayındırlık, edebiyat, felsefe) göz ka-ma~tırıeı bir takım gclişmelerin vücut bulduğu bir zaman dilimi olmııkla beraber, Endülü,,'dc siyasi, içtimai ve dini hayatta bir çözülmt>,döne-midir de. Bu dönemde, istcr siyasi isterse dini anlamda olsun, Endülüs'ün veya Endülüs müslümanlarının birliğinin yegane sembolü haline gelmiş olan Halifelik yıkılmış, mahalliariftükrasilcrinbağımsızlıklarıııı ilan etmeleıi üzeıinl' hemen her şehir, liatt~ bazı kaleler bile, birer devlete dönüşmüştür. Bu devletçikIerin başlarında bulunau sultanların temel hedefleri, herşeyden önee kendi sı'nırlarını emniyet altında tutmak, bu arada şartlar uygun olduğunda birhirlt~rinden toprak kazanmak için harekete geçmekti,:,. Bunu yaparken bir birlerine karşı, bazen kendi aralarında bazen de kuzeydeki hristiyan İspanyol 'nallıklarıyla paktlar kurarlar. Bir taraftan her devletçiğin merkezinde göz kamaştırıcı saı'ay-ları dikilir ve sultanlar bu. saraylarda şairler, muğanniler ve rakkasc-lerle birlikte hayatın tadını çıkarırlar; öbür tarafta halk, bu sultanlarea sırtlarına vurulan ağır vergi yükünün altında iniler. Hristiyan kr.al-lıklara her sene el etek öpülert>k ödenen ke~;e kese altınlar, bu iniltileri daha da yükseltir. Sultanlardan aldıkları maaş ve hediyeler bir kısım ult'rnayı suskunluğa itmiştir. Ancak İbn Hazm, kendisi gibi bir kaç

il 4 Paleneia, i

ı

ı.

lls lirikli (cl-A'lam, LV, 2S5)'nin elya7.ması halinde buJunduğima işaret ettiği risale, ibn Hazııı'ııı diğer rialeleriyle birlikte Uesailu tbrı lfa:m (Kahire 1950) adı altmda neşredilmiştir.

(24)

198 MEHMET ÖZDEMİR

münevverle birlikte bu. suskunluğun dışıııdadır. O, bu çözülmenin, sefabatın ve Hizliğin sebeplerini araştırır; yeri geldiğinde kimin ne diyeceğine aldırmadan o iğneleyici üslubuyla dönemin idarecileri hakkında yapt'ğı tesbitleri gür bir sesle açığa vurur:

"Ey Allah 'ım! Bizim dinimizden şu idarecilerin, dinleri yerine dünyalarını ikame etme, Ahiıette kendilerine lazım olacak şeriat hinası yerine yakında terkedecekleri sc.rayları inşa etme ve neticede kendilerinin sonunu getiren ve düş-manlarına yarayan servet toplama heveslerinden dolayı sanaşikayettc bulunuyorum ... Onların bU: durumu yüzün-den, azınlıklar idareyi kendi ellerine almak istediler, küfür ve şir k ehlinin dilleri çöz'ü1dü ... "

" ... Bu fitn,eniıı sehebi şudur ki, bu bizim Endü-lüs'ümüzde, haştan sona şehir veya kalelcıin başındaki kişiler, Allah Ye Resulüyle savaş halindadirler; yeıyüzünde fesadın yayılrnasıiçin çaba sarfetmekte(lirler. Onlat dan bel' birinin, kendi sınırları dışındaki müslüman ahali üzerine saldırdığını, <J.skerlerine müslüman ahalinin kökünü kazın-masına vesilc nlacak yolu tutmalarını mübah kıldığını açıkça görüyormuuz. Onlar, vergileri ve cizyeyi müslümanların sırtına yüklenwkteIer, bu vergileri toplamakla ise, yahudileri vazifcIl'ndirml~ktcler. Üstelik, bir de AIJl!h'ın haram kıldığını helal kılmayac;,k mazaretler ileri sürüyorlar. Gayeleri, kendi emir ve yasaklarının yerine g<'tiıilmesinin sağlanmasıdır. Kendi kendinizi aldatmayın! .. "

"İdareciırcİmiz, bilselcr ki liaça tapınmak işlerini yoluna koyacak derhal bunu yaparlar. Onların hristiyanıardan yardım istediklerini. onlara müslümanların n<>İnusuyla c y-nama imkanı verdikleıini ve bu sayed(' miislümanların esir alınurak götürüldükıtl'ini görüyoruz. Onlar, hıistiy"nlarıı şe-hir ve kaleleri bazen kendiliklerinden teslim ederb'. Hristi-yanlar ise, lıııralan, içlerindeki İslam varlığının kökünü kazıyarak kilisclerle donatırIar.. Allah, hepisine la'J.et etsin, üzerlerine kılı çlarından bir kılıç mmallat etsin!"

. i

ıbn Hazm, sırf: idarecileri değil, onları ikaz etmeyen .ulernayı da cn az idareciler kadar s(~rt bir üslupla tenkid eder:

"Fasıklar ye kendilerini fıkıh~ müntesib olarak gösteren-ler sizi aldatmasın; onlar,. kurdu kuzu postuna

(25)

büründür-MÜVELLEDÜN'UN ENDÜLÜS EMEViLERi DÖNEMi... 199

mekte, şer ehline şerlerini güzel göstermekte ve bu suretle idarecilere fısk (kötülük) işlemekte yardımcı olmaktadıflar. "116 İbn Hazm'ın Tarihe dair en Önemli eserlerinden birisi, Cemheretu Ensabi'I-Arab'dır.1l7 Arapların soy kütüklerinden, Doğudaki ve

En-dülüs'deki yerleşim alanlarından söz edilen

ılu

eserde, ayrıca Berberiler ve Müvelledun hakkında da oldukça kıymetli bilgiler bI,11unmaktadır ..

el.Fısal fi'l-Milel ve 'l-Ehva ve'n-NihaII18 isimli eseri ise,

karşılaştı~-malı bir dinler ve mezhebler tarihi olarak görülebilir. Cevamiu's-SireI19,

de Hz. Peygamber ve Sahilbenin hayatlarına yer verilmektedir. Endü-lüslü ulemanın .faziletlerine dair kaleme aldığı risalesi,120 vecİz olma-sına rağmen, Endülüs'ün V / XI. yüzyıl başlarına kadarki kültürel tarihi açısından çok önemli bir dökümandır. Bu arada müellifin

Tavku'l-Hamame12l ve Nakdu'l-Arııs isimli eserlerinde de muhtelif tarihi malu.

mat ve mülahazalara rastlamak mümkündür.

Bu kısımda son olarak kendisinden bahsedeceğimiz müvelled tarihçi, İbn Hazm'ın da muasırı olan İbn Hayyan (ö. 469 /1076)dır.122 Aralarında babasının da bulunduğu dönemin bir çok meşhur aliminden dersler aldı. Misal olarak Iraklı meşhur edib Ebu Ali ci-KaH (ö. 356/ 966)'nin123 . arkadaşı EbU: Ca'fer i;)mer b. Nail en-Nahvi (ö. 401/1011),124 Ebu'l-A'la Said el-Bağdadi (ö. 417/1026)125 ve Ahmed b. Ahdilaziz b. ELi'l-Habbilb (ö. 400! 1010)126'ın isimleri zikredilebilir. Fıkıh, Tefsir, Hadis, Edebiyat, öğrenimini gördüğü ilim dallarının başta gelenleriydi. Onun Edebiyat alanında çok yetenekli olduğu ı,ilinmekle ber~ber, temayüz ettiği asıl saha, Tarih olmuştur. O, bir anlamda kendini Tarihe adal1llştır. Bir ülke tarihçisidir; tarihini yazdığı ülke ise, kendi vatanı Endülüs'tür.

116. Bkz. Resiiilu ıbn Ha,m, s. 21-139-185; İbn' Hazm, Naktu'l-Arııs, Meeelletu Külliyeti'l-Adab, Kahire, Aralık 1951saylsı, s. 83-fl4, 89; M.A. İnan, Dıwelu't-Taviii[, Kalıire 196.9,s. ,120vd.

117 İbn llazm, Cemheretu Ensiibi'l-Arab (nşr. Abdusselam llarun), Beyrut 1983. 118 İbn Hazm, eı.Fi.$alji'I-Miıeı ve'l-Ehvii ve'n-Nihal, Kahire 13'47-.18.Eser, M. Asin Pala-cios tarafından uzun bir girişle birlikte Abenhaım de Cord<>bay;u historia critica de las i~ea.• religwsas (ı-V, Madrid 1927-1932) adı altında İspanyolcaya çevrilmiştir.

119 İbn llazm, Çeviimiıı's-Sire (nşr. 1. Abbas-X. el-Esed), Kahire (?). 120 Bkz. Makkarl, nı, 156.-179.

121 İbn Hazm, Tavku'l-Hamame (:"Oşr.D.K. Petrof). Leiden 1914; Kahire 1950; (oşr. A.T. Mekki), Kahir .1980.

122 Tam şeeeresi Ebiı Mervan Hayyan b. Halef b. Huseyn lı. Ha,yyan b. Muhammed h. Hayyan b. Vehb b. Hayyan şeklinde'dir. Bkz. İbn Beşkuval, es-Sıkı, Kahire 1966, ı, 153. Krş. Humeydi, 200; Dabbi, 275.

123 Humeydi, 231 vd.

124 İbn Beşkuval, 396; Humeydi, 300. , 125 İlın Beşkuval, 237; Humeydi, 240-11. 126 İbn Beşkuval, 19.

Referanslar

Benzer Belgeler

Otelimizde alacağımız sabah kahvaltısının ardından dileyen misafirlerimiz alternatif olarak düzenlenecek olan Girona - Figueres &amp; Salvador Dali Müzesi turuna

Panoramik şehir gezisinin ardından dileyen misafirlerimiz rehberimiz ve özel aracımız eşliğinde alternatif olarak düzenlenecek olan Valencia Şaheserleri turumuza

Kadın sağlığı anketi ile yaşam kalitesini değerlendirdiğimizde ise menopozal dönem kadınların yaşam kalitelerinde etkili olan faktörlerin yaş, eğitim, medeni hal, SED ve

Akşam dileyen misafirlerimiz rehberimiz ve özel aracımız eşliğinde alternatif olarak düzenlenecek olan Flamenko Show turuna katılabilirler, otelden hareket Flamenko

Otelimizde alacağımız sabah kahvaltısının ardından dileyen misafirlerimiz alternatif olarak düzenlenecek olan Girona - Figueres &amp; Salvador Dali Müzesi turuna

Madde: Doğu Türkistan devleti, Cumhuriyet usulüyle kurulmuş olup, halkın refahı ve devletin asayiş içinde olması için halkı her türlü zahmet ve nizadan

Abdurrahman gibi halifeler istikrar ortamı sağlayamadılar.Hz.Ali taraftarı olarak bilinen Hammudiler 1016 yılında iktidarı ele geçirdilerse de onlar da otorite kuramadı ve

“Yeni muhafazakar demokrat çizgiyi muhafazakarlığın genlerine ve tarihin konularına uygun şekilde, ama siyaset yaptığı coğrafyanın toplumsal ve