*7 7 -S ÇZ S U T ,
Zümrüt'ten akisler
A. M. C. Şengör
^Aü
Fuad Köprülü'ye mektup
~
Aziz Hocam,
Geçenlerde (doğum günün 4 Arahk’tan bir hafta sonra) kıy metli dostum Nedret İşli beni Yapı ve Kredi Bankası’hin kütüpha
nesinde gezdiriyordu. Bir ara bir raftan kalınca bir kitabı çekti: "Bu
nu görmemişsindir" dedi. Macar Türkologu Halasi-Kun'un derledi
ği siyâsi yazılarındı bu koca kitap. "Hayır, görmemiştim" dedim. Türkçe olarak Amerika'da yayımlanmıştı. "Yahu, bu adam hiç
uyumamış mı?" diye sormaktan kendimi alamadım. Bu gördüğüm kaçıncı kitabındı! Bunu nasıl da görmemiştim? Belki de klâsik ol
mamış tek kitabındır diye açıklamaya çalıştım.
Aklımdan birden eserlerin ve o renkli, bilim dolu yaşamın bir sinema şeridi gibi geçti. 1913 yılında, henüz 23 yaşında profesör
olduğun zaman kendi kurduğun dergideki "Türk edebiyatı tari hinde usûl" adlı makalen, ülkemizde yalnız edebiyat tarihini değil,
fakat genellikle tarihsel bilimleri ciddî bir yöntem temeline oturt muş, bilimsel yöntemi Türkiye'ye ilk defa ciddî bir araştırma çatısı içinde sunmuştu. Henüz 28 yaşındayken yayımladığın "Türk Edebi
yatında İlk Mutasavvıflarla uluslararası bir şöhret oldun. Arkadan
peşpeşe edebiyat, kültür, ekonomi tarihi ve siyasî tarihle ilgili eser lerin geldi. Bizans kurumlarının Osmanlı kurumlarına etkileri hak kında ki eserin ve Sorbonne'da Osmanlı devletinin kuruluşu üzerin deki konferansların hâlâ erken Osmanlı tarihinin temel eserleri. Bü yük bir titizlikle hazırladığın bilimsel eserlerinin, üniversitede yetiş tirdiğin öğrencilerinin, İdarî görevlerinin yanı sıra, gazete ve popü ler dergilerde milletini eğitmek için sürekli yazdın, şiirlerinle onun edebiyat zevkine seslendin. 1933 üniversite reformunda doktoran, hattâ üniversite diploman bile olmadığı gerekçesiyle bazı allâmele- rin senin sınava çekilmeni önermeleri, o müşkülpesent İbnülemin
Mahmut Kemâl İnal'ı bile çileden çıkartmıştı. İyi de diyordu, kime
imtihan ettireceğiz? Bütün dünyada zaten birkaç tane olan uzman lardan getirtmek gerek. Bizde O'nu sınayabilecek adam yok!
Bütün dünyadan onur üzerine onur, ödül üzerine ödül aldın. Her gerçek bilimci gibi, içten bir demokrattın. Atatürk ölünce "kur tulduk!" demeni bazıları Atatürk düşmanlığına yordu, seni "11 Ka sıma" ilân ettiler. Halbuki sen Atatürk'e olan sevgi ve saygını hep di le getirmekle kalmadın, eserlerinle belgeledin. O sözün, O'nunla ta rih ve dil konularında kısmen ayrı düşünmen sonucu hissettiğin en- tellektüel baskı içindi. O'nun bilim, akılcılık idealine, seni suçlayan ların hepsinden daha sağlam sen bağlı kalmadın mı? Demokrasi ül küsü ile Demokrat Parti'yi kuranlar arasında yer aldın. Dâhi dos tun Hasan-Âli Yücel'le bile aranı açmayı becerdi o ham ve çirkin or tam. Ama sonunda Demokrat Parti senin o soylu ve yüce ideallerin le asla bağdaşmayacak yüzünü gösterdi. Popülist, anti-entellektüel köylü politikası seni tiksindirdi ve nihayet kendi kurduğun, ülkemize
NATO üyeliğini kazandırdığın bakanlığını yaptığın partiden— kade
rin garip bir tecellisi, entellektüel dostun Hasan-Âli Yücel gibi— kaç tın. Teselliyi—gene O'nun gibi— bilimine, kitaplarına, yazılarına, öğrencilerine dönmekte buldun. Onlara, hep yaptığın gibi, bilimsel yöntemi benimsetmeye, eleştirel aklı öğretmeye çabaladın. Senin milliyetçiliğini ırkçılık, kabile politikacılığı diye görenlere, bilimle, in sancıllıkla çelişen milliyetçiliğin olamayacağını haykırdın. Tâ ki o meş'um 15 Ekim 1965 günü o serseri araba sana çarpana kadar. Küçük bir araç, koca bir devi yıkmış, 28 Haziran 1966 günü o çok sevdiğin ulusunu, arkanda eşi bulunmayan bir kütüphane, pek ço ğu klâsik sayısız eser ve şanlı bir isimle Mehmet Fuad'sız bırakmış tın.
Nedret, Yapı ve Kredi kütüphanesindeki muazzam koleksiyo nu işaret ederek "O'nun kitaplığının döküntüleri" dedi. Döküntüle ri!!! Ya hepsi bir arada kalabileydi? Daha çocukluğumda, senin kü tüphanenin destansal olduğunu duymuştum. Bir trafik kazası so nucu yitirdiğimiz devin atölyesini de ulusal bir kazayla yok etmeyi becermiştik demek! Fakirliğimize kim şaşar? Biz şaşkınlar—bir ulus dolusu şaşkınlar—kucağımıza düşen hâzineleri böyle heba edersek!
Fuad Hocam! Bizler için yaptıklarına teşekkür bile edemeyecek kadar cahiliz çoğumuz. Bizi affet! Ama ileride bir gün Türk ulusu kendini yaratan bütün tanrılarına bir panteon diktiği vakit, hiç kuş kusuz sen o tanrılar arasındaki şerefli yerini alacaksın. Torunlarımız, senin eserlerini gerçekten bilecek torunlarımız, gelip sana saygı ve sevgilerini bizden çok daha bilinçli bir şekilde sunacaklar.
Rahat uyu, büyük adam!
616/5
/ t
J U
\
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi