A H $ A M
Nadir Nadi diyor ki:
"Bugünün İçtimaî, siyasî ve ekonomik şartlan
devam ettikçe bizde değerli m uharrirlerin yetiş
mesi gök yüzünde kuyruktu yıldız görülmesi
gibi daima nadir bir tesadüf olacaktır. „
Sayın Nadir Nadi ile bir gün evvel telefonla konuşmuştuk. Kararlaştırdığımız saatte Cum huriyet gazetesindeki çalışma odasında kendisini buldum.
Güneşin girmesine mâni ol mak için pancurian kapalı du ran bu geniş odada iki koltuğa karşılıklı oturduk. Bir çok de falar gördüğüm Nadir Nadi’yi bu suretle daha uzun müddet tetkik etmek fırsatını elde et tim. Nadir Nadi, şöhretine rağ men henüz genç denecek yaş tadır. Yüzünün ifadesi insana sükûnet ve rahatlık veriyor. Şakaklarındaki beyazlar, saç larının diğer taraflarını sar mağa başladığı halde gözleri nin ifadesi, hareketlerindeki canlılık, bunların vakitsiz ol duğunu anlatmağa kâfi geli yor.
Elinde küçük bir çubukla oy nıyarak beni dinliyordu; Ko nuşmamızın devam ettiği müd detçe de onu elinden bırak madı.
Nadir Nadinin konuşmasında yazılarında olduğu gibi fikir ve mani iğin ağır bastığı gözden kaçmıyor.
Yerli edebî eserler
Mevzua girmek için son bir sene içinde hangi yerli eserleri ofuduğunu ve bu yılın en ba şarılı eserini sordum.
— Mesleğim icabı yeril edebî eserleri yakından takip edemi yorum. Son bir yıl içinde yerli eser olarak bir kaç roman, bir kaç tarihi tetkik, bir kaç da şiir kitabı okudum. Bu itibarla bu yılın en iyi eserini söyliye- cek vaziyette değilim. Okuduk larını arasında hayran olduğum bir esere Taslamadım. Bu se beple senenin en iyi eserinin okumadıklarım arasında bulun duğunu tahmin ve temenni ederim.
Nadir Nadi, tahmin ve te menni ederim, derken gülüm süyordu. Bu haliyle;
— Başarılı bir eser yazılsa idi her halde duyacak ve oku yacaktık, demek İstediğini an lamak güç değildi.
Edebiyatımızın bugünkü va ziyeti hakkındaki düşüncelerini sordum. Dedi ki:
— Benim fikrime kalırsa e- debiyatımız bugün bir intikal devrinin sancılarını çekiyor. Bundan 50-60 sene evvel Halid Ziya, Cenap Şehabeddin, Tevfik Fikret gibi fikir vc sanat adam larımızın yaptığı garpçılık ham lesine, 1009 dan sonraki Türk çecilik hareketiyle, milli bir mahiyet verilmek istenmişti. Bu suretle kendimize doğru dön dük. Kendi dâvalarımızı ve kendi varlığımızı görmeğe ça lıştık. 1920 den sonraki ve iki cihan harbi arasındaki devre, bence hep kendini arayan ve kendini izaha çalışan bir ce miyetin buhranlariyle yüklü dür.
Değişen dilin rolü
— Bunda değişen dilin rolü yok mudur?
— Değişen dilin bu buhran da bir unsur olduğunu zannet miyorum. Bence buhranın se bebi, bir buçuk asırdanberi de vam eden garpçılık hareketimi zin, maalesef şekil üzerinde ıs rar etmesi ve bir türlü ruha girememesidir. Bu ruha girmek için anlamak ve yaklaşmak lâ zımdır. Bunun için de çalışmak ve gayret harcamak, o tarafa dönmek icap eder. Bu daha zi yade cemiyetin bünyesiyle alâ kalı bir meseledir.
— Edebî kıymeti olan yerli roman ve hikâye yazanlar ni çin çok azalmıştır?
— Romancı bilmem, fakat oldukça başarılı hikayecilerimiz vardır kanaatindeyim. Büyük ölçüde roman sanatkârlarımızın yetişmemesi de bence, biraz ev vel izah ettiğim buhrandan ileri geliyor.
— Bahsettiğiniz buhranın 40- 50 yıl önce de olması lâzım ge liyor. Buna rağmen meselâ Ha lici Ziyanın (Mavi ve Siyah) ı
Nadir Nadi
neşredildiği zaman romanda bir çığır açtığı kabul edilir.
— O kırattaki eserlerin bu gün olup olmadığını biz bugün kü okuyucular kolay kolay öi- çemeyiz. Herhalde bundan 40-50 sene evvelki, daha ziyade şekil üzerine dayanan edebiyatımızın bugünkünden daha ilerde oldu ğunu zannetmiyorum.
Şiirde vaziyetimiz
— Şiirde vaziyetimiz nedir? — Bu sahada daha ümidli bir haldeyiz zannediyorum. Şairle rimiz, bir nesil önceki şairlere nazaran hayatı daha yakından duyuyorlar. İçlerinde, hattâ çok genç olanlar arasında, geçen neslin üstadlariyle boy ölçüşe cek olanlar vardır. Bugünkü şairlerimizin mısraları dillerde dolaşmıyorsa bunun sebebi, halk çoğunluğunun yeni üslûba ve yeni tekniğe alışmamış ol masındandır.
— Bugünkü hale bakarak ge lecekteki edebiyatımız hakkın da fikir yürütülebilir mi?
— Bence bu, falcılık olur. E- debiyatımızm özlediğimiz sevi yeye bir an evvel ulaşabilmesi her şeyden önce cemiyetimizin şahsiyet yetiştirici bir siyasi mekanizmaya kavuşmasiyle mümkündür. Bu sözlerim le en geniş mânasiyle fikir hürriyetinden bah setmek istiyorum. Bu kısırlığın devam edeceğine mesleğim ica bı inanamam. Çünkü o zaman her şeyden ümidimizi kesmek lâzım gelir.
Bugünkü verimsiz
liğin sebepleri
— Edebiyat sahasında bugün kü verimsizliğin sebepleri ne dir?
— Unutmamalıdır ki siyasî rejimlerin her türlü içtimai sa halarda tesiri büyüktür. Kalıp halinde insan yetiştirmeğe ça lışan, fikir hürriyetini kısan, bazı formüller dışında yazı yaz mayı yasak eden, sonra yazıyı meslek edinen insanların geçi mini güçleştiren şartlar altında bundan daha fazlasını bekle mek zaten imkânsızdır.
— Şu halde bu şartlar altında değerli muharrirlerin yetişme sinden artık ümidimizi kesme- liyiz.
— Yukarda saydığım içtimai, siyasî ve ekonomik şartlar de vam ettikçe bizde değerli mu harrirlerin yetişmesi gökyüzün de kuyruklu yıldız görülmesi gibi daima nadir bir tesadüf olacaktır. Muharrir yetiştirmek istiyorsak, onun yetişmesine elverişli şartlan bir an önce hazırlamaktan başka çare yok tur.
Kitaba rağbet niçin
azalıyor?
— Kitaba rağbet azalıyor. Gazeteler bu ihtiyacı da tatmin edebiliyor, diyenler var, siz ne dersiniz?
— Kitapla gazete birbirinden ayrı şeylerdir. Eğer bugün, ga zeteler kitap yerini tutuyormuş gibi bir hisse kapılıyorsak alda nıyoruz demektir. Kitap fikir demektir. Fikrin devri de hiçbir zaman geçmez.
— Tercüme romanlar edebî zevki yükseltmiş midir?
— Tercüme romanlar, umu-
J
miyetle edebî zevkimizin bes- , lenmesi hususunda faydalı ol- ( muşlardır. Fakat milletlerarası j telif hakları anlaşmalarının bizde kabul edilmemesi yazık kij uluorta eserlerin lalettayin ka- j lemler elinde 'Türkçeye çevril mesine yol açmışlardır. Bu da tercüme edebiyatından görebi leceğimiz faydalan asgarî had de indirmiştir. Eğer biz de z a - ' manında milletlerarası telif, hakları anlaşmasına katılsay-! dik hem dilimize çevrilen eser lerin kalitesi daha yüksek olur, hem de bunların çevrilişi daha iyi neticeler verirdi.— O halde telif hakları mil letlerarası anlaşmasına katıl mamıza taraftarsınız.
— Tabiî taraftarım. Bir defa bir insanın malı olan ve bütün dünyanın ona hak tanıdığı bir şeyi ondan izinsiz tasarruf e t - ! mek en hafif mânasiyle ayıp-1 tu-. Bir sanatkârın eserini bir başka dile çevirmek için hiç değilse ondan izin almak en ba sit bir nezaket kaidesidir. Ter cüme edeceğimiz eser sahiple rinin hepsinin bize müşkülât, çıkaracağım ve ödenemiyecek derecede ağır telif hakları is teyeceğini sanmak da yanlıştır. Mühim bir eser yazmış, bunun belli başlı dillere tercüme edil-! diğini görmüş bir büyük müel-, lif, güvenilir bir kalem tarafın- 1
dan eserinin dilimize çevrilece ğini bilirse çok muhtemel ki bi ze kolaylık gösterecek ve işin daha ziyade mânevi mükâfatiy-, le iktifa edecektir. Öyle zanne-j diyorum ki milletlerarası telifi haklan anlaşmasına katıldığı mız takdirde özlü eserlerin d i- ' Iimize çevrilmesi kolaylaşacak, belki ucuz ve abur cubur eser- J lerin tercümesi güçleşecektir. Çünkü bu gibi eserleri yazanlar birincilere nazaran daha mad diyatçı olurlar.