1 4 M A Y I S 1 9 6 7
★ *
*
SAİT FAİK ARMAĞANI BİRİNCİSİ
Tank Dursun
ile konuşm a
S Günümüzün Türk hikâyeciliğinde bir gerileme oldu
ğunu kabul eden yazar, kazandığı armağan için,
«Eh, fena bir şey değil« diyor...
l O İ İ r t yılında Gazeteciler Cemiyeti Başarı Armağam’m, l y U U 1961’de Türk Dil Kurumu Armağam’m ve bu yıl da Sait Faik Hikâye Armağam’m kazanan Tarık Dursun K. ile konuşuyoruz.
«— Sait Faik Hikâye Armağanı’m kazanacağımzdan umutlu muy dunuz? Umutlu idiyseniz nereden geliyordu bu?»
«— Yabanın Adamlan»ndan...
«— Sait Faik’i tanıyor muydunuz? Nakledebileceğiniz bir anı var mı?»
«— Tanımıyorum. Yetişmedim.»
«— Sait Faik’i bize bir tek sözcükle anlatabilir misiniz?» «— Usta»
«— Günümüzde Türk hikâyeciliğinde bir gerileme olduğu söyle niyor. Hikâye okurunun giderek azaldığı konusundaki kanıya ka tılıyor musunuz?»
«— Doğru. Bizlerden sonra gelenler, bulantı, bunaltı, eğri türkçe, anlamsızlık derken okurla hikâye arasındaki bağı koparıp attılar. Oysa, biz kökten hikâye - sever bir ulusuz. Günümüz gecemiz ya hikâye anlatmakla, ya da dinlemekle geçer. Öyleyken...»
«— Gazetecilikle hikâyeciliği uzun süre atbaşı götürdünüz, güç bir iş mi bu? Hikâyecilikte gazetecilikten yararlandınız mı?»
«— Güç iş tabiî... Ama başka çare olmayınca.. Türkiye’de hika yeci - romancı kısmı gerekli ügiyi görmekten uzak çünkü. Çokluk adama «serseri» ya da «boş gezenin boş kalması» gözüyle bakıyor lar. Gazeteciliğin gerçekte hikâye yazarına yaran büyüktür. Gözlem nedir onu öğretir. Hikâyecilikte gazetecilikten, gazetecilikte de hi kâyecilikten yararlandım ben.»
«— Günde kaç saat çalışırsınız? Yazdığınız kadar da okuyabil mek için zaman bulabiliyor musunuz?»
«— Sabah sekizde başlıyorum, çalış Allah çalış. Geçim gemisini yürütmek için bir ton «palavra»yla da —ister istemez— içli dış lıyım. Okumaya gelince... Alıştırmıştım kendimi, o zorunlu alışkan lık sürüp gidiyor.»
«— İlk hikâyeniz ne zaman, nerede çıktı?»
«— 1947 yılında «1001 Roman» da. Ben, Oktay Akbal, bir de Yıl dırım Keskin o dergiden yetiştik. Adı da «Kanlı Tehdit». Kötü bir «cinai hikâye»ydi o.»
«— En sevdiğiniz hikâyeniz?» «— Biz İnsanız»
«— Hazırlamakta olduğunuz yeni bir eser var mı?»
«— «Denizin Kanı» adlı bir romanım var, yayınlanacak. Bir kaç da çeviri...»
«— Bundan önce de armağanlar kazandınız. Şu anki duygula rınızla öncekiler arasında bir değişme, başkalaşma oldu mu?»
«— Kazanmak... Eh, fena birşey değil..»
«— Adınızın sonundaki «K» nın ne anlamı olduğunu çok kişi merak ediyor. Açıklar mısınız?»
«— Ağabeyim Faruk Kakınç bir vakitlerin iyi şairlerindendi. Ben de işe şiirle başlamıştım ama Faruk Kakmç ile Tank Kakınç birbi rine benzediğinden değiştirdim, değiştirdim değil de noktaladım. Tank Dursun K. oldu.»
Hayatım kalemiyle kazanan yazarların sayısı parmakla sayılır ülkemizde. Tank Dursun, bu güç işi başaranlar arasmda bulunuyor. Hem de armağanlara lâyık eserler vererek... Kutlu olsun.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi