• Sonuç bulunamadı

İslam minyatür sanatının doğmasında ve gelişmesinde Türklerin rolü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İslam minyatür sanatının doğmasında ve gelişmesinde Türklerin rolü"

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

m \o

u ı ?

b

^

İSLÂM MİNYATÜR SANATININ DOĞMASINDA VE GELİŞMESİNDE TÜRELERİN ROLÜ

*

I

Prof. Dr. Oktay Aslaııapa

İslâm minyatür sanatının meydana gelmesinde ve çeşitli üslûpların g e ­ lişmesinde Türklerin hâkim bir rol oynadığı bugüne kadar batılı sanat tarih­ çileri tarafından bir türlü yeteri kadar belirtilmemiştir. Daha sekizinci yüz­ yılda Doğu Türkistan'da Mani dinini kabul eden Uygur Türklerinin m eyda­ na getirdiği ileri bir kitap ve minyatür sanatı olduğu dikkate alınmaz. Bu Uy­ gur Türklerinden bazıları, daha Halife Me'mun zamanında (813-833) Bağ- dad'a gelmiş ve çok iyi karşılanmışlardır. Sonraki Halife Mutasım zamanında Samerra şehri kurulunca tabiî bunlardan bazıları oraya geçmiş ve bundan sonra devamlı olarak Islâm sanatının gelişmesine gayretetmişlerdir.

Griinwedel ve Lecoq'un Turfan araştırmalarında buldukları fresk ve minyatürler Uygurların resim sanatının ancak kurtulabilmiş sayılı örnekleri­ dir. Az olmakla beraber burada ele geçen Uygur minyatürleri Doğu Türkis­ tan'da meydana gelmiş de olsa dokuzuncu yüzyılda Bağdat mektebine ya ­ ratıcı etkiler yapan eserler hakkında fikir verebilir. Dokuzuncu yüzyılda Irak'ta yani Bağdat ve Samerra'da gelişen ilk minyatürler kaybolmuştur. Bunun bir kolu olarak Kahire'de kurulan ve duvar resimleriyle birlikte Fati- miler zamanında parlak devrini yaşıyan minyatür sanatı hakkında da yalnız eski kaynaklardan bilgi edinebiliriz.

965'de Rey şehrinde Abdurrahman al-Sufî yıldızlar âlemi üzerine bir ki­ tap yazmıştır. Bu eser dokuzuncu yüzyılda Ptoleme'nin klâsik eserine da­ yanarak yazımış arapça kitapların tenkidi bir değerlendirilmesi idi. Klâsik örneğe uyarak gerek Abdurrahman al-Sufî'nin, gerek daha önceki arapça kitapların metinleri arasına yıldız tablolarının (Burçların) resimleri çizilmiş­ ti. Al-Sufî'nin kendi el yazmasından oğlu tarafından 1009'da kopya edilen eseri 965 tarihli yazmayı aynen aksettirmektedir. Bu resimler üç buutlu klâsik örneklerden tamamen farklı olarak çizgilerle resmedilmiş, antik resim Islâm zevkine göre yeni nakkaşlar tarafından değiştirilmiştir (Şekil 1). Bun­ dan başka yunanca yazmalar arapçaya çevrilirken bunların teksti açıkla­ yan resimleri de kopya ediliyordu. Bunlar hastalıklrın tedavisi ve ilâçların yapılmasını gösteren tıbbî eserler, Yunan filozoflarının eserleriyle Yunan

(2)

CO

to

Şekil 1 — Al Sûfi yazmasından yıldız tablosu (1009)

(3)

Şekil 8 — Hoço Uygur minyatürlerinden kalan kadın ve erkek başı (8. yüzyıl) (Berlin Devlet müzeleri)

Şekil 4 — Kitab­ ili Tiryak’dan bir minyatür (Musul 1199) (Paris Milli Kütüphanesi)

(4)

felsefesine ait eserler, bir de teknik konuda otomatların çalışmasını göste­ ren eserlerdi. Böylece 11 ve 12. yüzyıllarda bu çeşit resimlerin kopye edilip değiştirilmesi ile minyatür sanatının temelleri atılmıştır. Bunun geniş ölçüde gelişmesi Selçuklu Türklerinin idaresinde olmuştur. Tuğrul Beyin 1055'te Bağdat a girerek sultan ilân edilmiş olduğunu hatırlamak yerinde olur.

Kitap-ül Tiryak adı verilen Galen yazmaları Selçuk hükümdarı için ha­ zırlandığı gibi figürler de Selçuklu ve Uygur Türklerine benzemektedir. 8 - 9 . yüzyıl Uygur minyatürleriyle Irak'ta 12 - 13, yüzyılda yapılan minyatürler arasında birçok beraberlikler kolayca görülebilir. Bu arada Selçuklular za­ manında sayıları artan Uygur kâtip ve ressamlarını düşünmemek imkân­ sızdır (Şekil 2 - 3 ) .

Türk hükümdarlarının minyatür sanatını nasıl geliştirdiğini açıkça gör­ mek için tarihî kayıtlara ve kalan yazmalara bir göz atmak kâfi gelir. 1199 tarihli ve halen Paris Millî Kütüphanesinde bulunan zengin minyatürlü Ki- tab-ül Tiryak, Musul da Zengîlerden Nureddin Arslan Şah tarafından yazdı- rılmıştır (Şekil 4).

Diyarbakır'da Artuklu Sultanı Melik Nâsır Mahmut (1200 - 1222) otomat­ lar üzerine resimli bir kitap yazılmasını emrediyor. Böylece 1206 yılında me­ kanik âletleri, otomatları resimleriyle o zamanki İlmî çalışmalara göre an­ latan tanınmış yazma eser meydana geliyor.

Bundan sonra Musul Selçuklu Atabeklerinin merkezinde Zengîler zama­ nında Ebül Fereci Isfahanî dört senelik bir çalışmadan sonra 20 ciltlik Ki- tab ül-Agani yi 1219 da tamamlamıştır. Bunlardan minyatürlü başlık sayfa­ ları olan altı cildi günümüze kadar gelmiştir. 2, 4, 11 inci ciltler Kahire Millî Kütüphanesinde olup onbirinci cilt 1217 tarihlidir. 17. ve 19 uncu ciltler İstan­ bul Millet Kütüphanesinde, 20 nci cilt Kopenhag Kraliyet Kütüphanesindedir. Bu ciltlerden beşinde çeşitli şekillerde hükümdarın portresi vardır. İstanbul Millet Kütüphanesinde bulunan 1218 - 1219 tarihli 17 nci cildin başlık sayfa­ sında Musul Atabeki Bedreddin Lü'lü bin Abdurrahman'ın oturmuş halde, elinde oku ve yayı ile cepheden bir portresi vardır. Mavi kumaş üzerine sır­ ma işlemeli kaftanının sağ ve sol kolunda adı yazılıdır. Başının iki yanında elbisesinin kumaşından bir haleyi tutan kanatlı melekler, aşağıda sağda, solda dörderden sekiz kişilik maiyeti simetrik kompozisyonu tamamlıyor. Bütün çehreler karakteristik Türk tiplerini canlandırıyor (Şekil 5).

Viyana Millî Kütüphanesinde kırmızı fon üzerine çok güzel bir başlık sayfası olan Galen yazması da (Kitab-ı Tiryak) aynı çevreye girmektedir. Bu minyatürde Uygur minyatürleriyle bağlantı çok açıktır (Şekil 6 - 8).

Onüçüncü yüzyıl minyatürleri yalnız Bağdat'ta değil, diğer Irak şehir­ lerinde, Suriye ve Mısır'da da yapıldığı için eskiden kullanılan Bağdat çığırı minyatürleri yerine Selçuklu çığırı demenin daha doğru olacağı bugünkü bütün Türk ve Islâm sanatı araştırıcılarının üstadı Prof. Ernst Kühnel tara­ fından kabul edilmiştir. Minyatür sanatının en zengin eserlerini vermiş

(5)

Şekil 5 — Bedreddin Lü’lü bin Abdullah’ın portresi (Musul 1218 - 19) (İstanbul Millet Kütüphanesi) oo

Ch

Şekil 6 — Kitab el Tiryak’dan bir minyatür (Musul 13. yüzyıl ortası) (Viyana Millî Kütüphanesi)

(6)

duğu 13. yüzyılda bütün bu memleketlerde Türkler hüküm sürmekte idi. İranda Minaî ve Perdah tekniğinde yapılmış Selçuklu keramikleriyle bu min­ yatürler arasında sıkı bir bağlılık olduğu gözden kaçmaz (Şekil 9 - 10).

Onüçüncü yüzyıl sonunda ve ondördüncü yüzyıl başında İlhanlılarm hâkimiyetiyle Uygur ressamları İslâm minyatür sanatının ikinci parlak dev­ rini açmışlardır. İlhanlIların devlet memurlarının, ressamlarının çoğu ve kâ­ tipleri Uygur Türklerindendi. Yeni merkezler M eraga ve Tebriz'de bunların elinde minyatür sanatının şaheserleri meydana gelmiştir. Bunların birincisi Gazan Han zamanında 1298'de hazırlanan Menafi'ül Hayvan adında halen New York Morgan koleksiyonunda bulunan yazmadır. Fakat en önemli yaz­ ma Tebriz'de O lcay to Hudabende Han zamanında hazırlanan Reşideddin'in

Şekil 7 — Hoço’dan Uygıır minyatürü (8 - 9. yüzyıl) (Berlin Devlet müzeleri)

Câmi'ül Tevarih'i olup biri 1306, diğeri 1314 tarihli iki nüsha Edimburg ve Londra'da saklanmaktadır. Buradaki minyatürler Uygur resminin en son ve en kıymetli âbidelerindendir. Bunun sayfaları 43x30 eb'adm da olup minya­ türler Uygur fresklerini yakından hatırlatır (Şekil 11 - 12). 9 uncu yüzyıldan Bezeklikte bir Uygur freskiyle 1314 tarihli Câmi'ül Tevarih minyatürü karşı karşıya görülünce benzerlik çok açıktır.

Reşideddin'in Uygur ressamlarının yardımı ile kurmuş olduğu mektep çabuk gelişmiştir. 1330 - 1336 tarihli Şehname Tebriz'de olgunlaşan üslûbun ikinci şaheseridir. Bundan kalan 60 minyatür çeşitli dünya müze ve kütüp­ hanelerine dağılmıştır. Bu Şehname, ilk sahibinin adiyle Demot Şehnamesi diye tanınır.

(7)

w

-a

Şekil 8 — Hoço’dan Uygur minyatürü (8 - 9. yüzyıl) (Berlin Devlet müzeleri)

Şekil 9 — Minai tekniğinde Selçuklu keramiği (XII. yüzyıl)

(8)

£

Şekil 10 — Keşan’dan 1210 tarihli keramik tabak (Selçuklu devri)

Şekil 13 — Hoço’ daıı Uygur rulo resmi denıon (8-9. yüzyıl) (Berlin Devlet müzeleri)

(9)

Ilhanlılardan sonra Celâyirliler zamanında ve onların himayesinde 14. yüzyıl sonunda önemli eserler hazırlanmıştır.

Diğer bir Türk devleti olan Karakoyu.nlular ve bunlardan Kara Yusuf on- beşinci yüzyıl başında minyatür sanatının gelişmesine yardım etmiştir. Ka- rakoyunluların çok canlı bir sanat faaliyeti olmakla beraber Tebriz'de Gök Mescidi yaptıran Cihan Şah (1436 - 67) zamanından bir minyatür kal­ mamıştır. Onların yerini alan Akkoyunlulardan Uzun Haşan zamanında y a ­ pılan minyatürler bu devrin zevkini gösterir ki en eskisi 1468 tarihli bir an­ tolojidir.

Şiraz'da ondördüncü yüzyılda Beni Incu ve Muzafferîler hâkim olarak en iyi nakkaşları himaye etmişler, bir çok minyatürlü yazmaların hazırlan­ masına ön ayak olmuşlardır.

Celâyirli mektebini Timur, Semerkand'e götürmüş, kendinden sonra g e ­ lenler bilhassa Baysungur, Uluğ Bey ve Sultan Hüseyin Mirza parlak bir şe­ kilde geliştirmişlerdir.

Minyatür sanatının en önemli merkezlerinden biri de Herat idi. 1468'de Herat da Ebu Said in yerini Hüseyin Baykara alınca 40 sene kadar süren yeni bir parlak devir açılmıştır. Onbeşinci yüzyıl sonunda özbeklerin mer­ kezi Buhara'da canlı bir minyatür sanatı gelişmiştir. Bu Buhara minyatür mektebinin sonları Hind - Türk minyatür üslûbunun gelişmesinde çok önem­ li bir payı olmuştur.

Timurlu devri onbeşinci yüzyıl sonuna kadar sürdükten sonra Babür'ün kurmuş olduğu Hind - Türk imparatorluğu zamanında değişik üslûpta yeni bir minyatür sanatı doğmuştur. Ağra ve Delhi de Hind Türk hükümdarları­ nın şahsına bağlı olarak gelişen bu minyatür sanatı onsekizinci yüzyıla ka­ dar eserlerini vermiştir.

Onaltıncı yüzyıldan onyedinci yüzyıl başlarına kadar uzanan Safevîler zamanı İran'da minyatür sanatının yeni bir parlak devri, fakat aynı zaman­ da sonu olarak görülebilir.

Büyük Selçuklular devrinde meydana gelen minyatür sanatının pek ta­ biî Anadolu Selçuklularında da devamı olmuş, fakat bu eserler ne yazık ki günümüze kadar gelememiştir. Osmanlılar devrinden de ancak Fatih Sultan Mehmet zamanından itibaren eserler kalmıştır. Bu zamanda bilhassa portre resmine önem verildiği görülmektedir. Esasen portre resmi 750'den sonra Uygurlarla başlamış, bilhassa erkeklerde her çehrenin özellikleri belirtilmiş­ tir. Bundan önce ressamlar şahısların yüzlerini hep aynı şekilde gösterir ve resmin altına adını yazarak kim olduğunu bildirirlerdi. Daha sekizinci yüz­ yılda başlıyan bu protre resmi Selçuklularda ve Atabeklerinde devam etmiş, Fâtih Sultan Mehmet zamanında ve ondan sonra da kuvvetini kaybetme­ miştir. Topkapı Sarayı Hazine dairesinde Fâtih Albümü diye tanınan ve Si­ yah Kalem imzasiyle renkli ve karakalem birçok resimleri ve diğer ressam­ ların eserlerini içinde toplayan minyatür koleksiyonu onbeşinci yüzyıl Türk

(10)

o

(Şekil 11 — Dağ gölünde ejder - Uygur freski Bezek- lik (9 - 10. yüzyıl)

(Berlin Devlet müzeleri)

Şekil 12— Dağ gölünde balıklar (Cami el-Tevarih 1314) (Londra R. Asiatic Society)

(11)

resmi ile Uygur resmi arasındaki bağlantıları gösteren diğer bir canlı delil­ dir (Şekil 13). Siyah kalemin demonları ile Uygur demonları aynı köktendir. Bu kısa ve genel bakıştan anlaşılacağı gibi başından sonuna kadar İs­ lâm minyatür sanatı Türk hükümdarlarının, Türklerin hâkim olduğu bölge­ lerin, Ilhanlılar idaresinde çalışan Türk ressamların etkisi altında doğmuş ve gelişmiştir. Türk Karagöz figürleri, Selçuklu Minaî ve Perdahlı keramiklerin- deki figürler, Selçuklu plâstiği ve diğer çeşitli Selçuklu sanatlarındaki figür­ lerle' karşılaştırılınca minyatür sanatile bunlar arasındaki sıkı beraberlik ve devamlılık daha açık olarak belirmektedir.

41

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

L’un de ses plus importants ouvrages et celui intitulé «Mo­ numents Turcs d'Anatolie», groupés en trois tomes avec ses «Voyages archéologiques dans la Turquie

Küme- nin yo¤un merkezinde nötron y›ld›zlar› ve beyaz cüce içerenlerin d›fl›nda, normal y›ld›zlar›n olufltu8rdu¤u ikili sitemler de var.. Ancak bunlar›n

Is›y› elektri¤e çeviren öteki ayg›tlarda genellikle kullan›lan pahal› ve toksik malzeme- nin tersine, Infineon çipleri çok daha ucuz ve sa¤l›kl› bir malzeme olan

İlk defa Stanford Üniversitesi ve Kaliforniya Eyalet Teknik Üniversitesi (Cal Poly) tarafından geliştirilen bu küçük uydular, özellikle üniversitelerden araştırmacıların ve

«İki Kemal» başlıklı fıkrayı kı­ saca hatırlatayım: 1922 martının birinde malî yıl vesilesile Gazi Mustafa Kemal Paşa çok mühim ve tarihî nutkunu

Karaciğer Sağlıklı portörler Hepatitin kronik şekli Hepatosellüler Kanser %50 persistan infeksi yonlar ı Karaciğer Sağlıklı portörler ı ı 40-45 mn küresel 27 mn kor

Adres Kırklareli Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Kayalı Kampüsü-Kırklareli/TÜRKİYE e-posta:

Osmanlı Devleti kendisinden önceki Türk ve İslam devletlerinin yönetim usüllerini ile siyasi kurumlarını alarak toplumun gereksinimlerini karşılayacak