I
I
Malazgirdin öncesi» kendisi» sonrası
"*** "1tB* ,ricawiaR ıir un im i < »ı liaa" * l^ * *n"* n
Asırların
tassam
Malazgirdin öncesini, kendisini, sonrasını bilmek «Müslüman- Tiirk» ün bin yıllık tarihini bil mektir. Malazgiı-d hele biz <Garb Türkleri» nin nereden ve nasıl gel diğimizi söyler. Kaderimiz Malaz- girdde yuğruldu. Müslümanlıktan önceki Türkün mazisi ezeldir. Fa kat Müslüman Türk ondan önceki
Türklükten apayrı bir varlık oldu. Din tesirile başka bir medeniyetten diğer bir medeniyete girdik. Bu, «bütün Türklük» için bir âlem de ğiştirmekti. Biz Garb Türkleri, o bütün Türklük âlemi içinde, coğ rafya ve tarih zaruı-etile, kendimize ayrı bir kader çizdik. Bu kader yeryüzünün heybetler heybeti bir nehri halinde Malazgirddenberi a- kıvor. Ne olduğumuzu nereden gel diğimizle bilebiliriz. Türkiyemizde hâlâ «milliyet» iri çeşid çeşidli ve birbirini tutmaz tariflerini yapıp durmaktayız. Malazgirddenberi do kuz asrı görmek, tariften yüz kat üstün, biz Türkiye Türklerinin haş metli bir realite halindeki tablosu nu görmektir. Kendimizin ne oldu ğunu görünce tarifimiz kendi ken dine çıkar.
iv urlu infilâk:
Yedinci asır; Roma imparatorlu ğu çoktan çökmüş, garb âlemi ce halet içinde, eski Yunan ve Lâtin medeniyetlerinin hacimli ve reali- teli nurundan kopup ayrılan insan lık hıristiyanlığm kilise pırıltılari- le alaca karanlıklı bir hayat sürü yor. Dünyanın iki büyük impara torluğu, Bizanstâki şarkî Roma ile İrandaki Sâsâniyan devleti, birbir- lerile çarpışa çarpışa hem madde ten, hem ruhan bitik hale gelmiş ler. Dünya böyle koyu bir karan lıkla çalkanırken İslâmlık Arabis tan çölünden nurlu bir infilâk ha linde parlayıverdi. Muhammed yalnız yeni bir din değil aynı za manda yeni bir hamle getirmişti. İnsanlık tarihinde o zamana kadar göriilmiyen bu yeni hamlenin hey betini anlamak için, Peygamberin Medineye geldiğine, yani yeni di nin orada bir devlet olarak kuru luşundan sonra, doksan yıl içinde İslâmlığın Pirene dağlarından Bas ra körfezine, Fas batısından orta Asya içlerine kadar bir imparator luk haline geliverdiğini düşünme liyiz. Filozof Bergson cemiyetlerin tekâmülüne «kütlelerin sıçrayışı» der. Eğer böyle ise hiç bir insan ca miasının İslâmlık kadar geniş bir sıçrayış yapmadığı meydandadır.
i
Y a z a n
İSMAİL
HABİS SEVÜK
Hilâfet yerme saltanat:
Peygamberin 8 haziran 632 de ölümünden o nraki dört halife «sünnete müsttîiiid, Jjir hilâfet» kpr* dular. Sünnet Peygamberin çığırın da yürümekti. Bunlar yerlerine o- ğullarını geçirmeyi düşünmediler. Hepsi cumiııır, yani halk tarafından seçildikleri için «Hulefâ-yi Reşidin» zamanı bir nevi cumhuriyet gibi dir. Ebubekir 'ki yıllık hilâfetinin birinci yılında iç 'isyanları bastır dıktan sonra ikinci yılında İran ve Bizans imparatorluklarına sefer aç tı. Ömerin zamanında İslâm devle tinin genişlemesi üç istikamet alı yor. Biri Bizansa' karşı şimal cihe ti: Kudüs, Haleb, Antakya, yani bütün Suriye alındı. (634-38) İkinci genişleyiş putperest İrana karşı: 635 teki «Kadisiye zaferi» le Fırat ve Dicle arası İlhak edilerek Küfe ve Basra şehirleri kuruluyor. 642 deki «Nihavend muharebesi* le Sâsânî devletine nihayet verilerek bütün İran ilhak edildi. Üçüncü is tikamet Garb, yani Afrika. 641 de Mısır fethedilir.
Emevî devletinin ilk hükümdarı Muaviye (661) sünnete dayanan bir hilâfet yerine «dünyevî bir salta nat» kurdu. Dört halife devrinde, Peygamber zamanının esaslarına uygun olarak, bütün müslümanlar müsaviydi, halbuki Emeviler «koyu bir Arablık» siyaseti güderek, Arab olmıyan müslümanlara «mevalî», yani «köle» dediler. Arab olmıyan- lar camide imamlık bile edemiyor lardı. fUman müsteşriki Welihau- sen (Velhavsen) in Emevilere aid yazdığı meşhur eserine «Arab Ta rihi» adım vermekle onların bir İs lâm devleti değil bir «Arab devleti» olduğunu anlatmak istedi. Zaten E- mevî halifeleri dine karşı lâtibaliy- diler. Bununla beraber «halife» unvanım muhafaza ederek dini is tismar etmek işlerine geliyordu. Bu istismar sayesindedir ki az zaman da devletlerini haşmetin son zirve sine çıkardılar.
Emeviler devrinde Türkler: Yirmi yıl saltanat süren Muaviye (661-680) devrinde en çok garb is tikametine, yani Afrikayn ehemmi yet verildi. .Şimal istikameti Toros- lara dayandığı için Bizansa karşı an cak neticesiz donanma seferleri ya pılıyordu. Doğuda da Horasan valisi Abdullah bin Ziyad Türkistan hu duduna dayanmıştı. Muaviyeden sonraki 3 halifenin saltanatları an- eşk dört beş sene sürer, 5 inci ha life Abd-ül-M elik (685-.705) Eme- vilerin büyüklük itibarile İkincisi dir. 693 te Kartacanın zaptile İslâm orduları Atlas Okyanusuna dayan dılar. 699 da Erzurum ve Ermenis- tanın zaptından sonra ünlü serdar Kuteybe bin Müslimin seferi erile orta Asya, yani Türkistan fütuhatı na girişiliyor. Bu fütuhat 6 ncı ha life Velid zamanında 1705-715) daha geniş b ir ' mahiyet aldı. Sekizinci asrın birinci yarısı Arab - Türk cenklferile geçer. Türkler o zaman bir devlet halinde değildi. Küçük küçük beyliklere ayrılmışlardı. Y e ni bir dinin hamlesile ilerleyen İslâm mücahidleri yalnız kılıçla ül ke değil ruhları da kazanarak fe tihlerini iki koldan ilerletiyorlardı. Bununla beraber cenkler çok sür dü. Bir çok şehirlerin dört beş defa bir taraftan diğer tarafın zaptına geçtiği görülüyordu. Türklerin İs lâmlaşma safhasına aid şu menkı
beyi Corci Zeydan’m ! naklediyorum:
I Sekizinci halife Ömer-ibn-i A b - diilâziz zamanı. Türkler İslâmlığı | «cizye» nin kaldırılması şartile ka
bul etmişler. Cizyenin kalkması «mevalilik» te.ı kurtulup Arabla müsavi olmak demek. Fakat cizye alınmayınca geliri atzalan haris A - rab valisi Semerkarıalilerden tek rar cizye almağa yeltenince Türk ler, tekrar köle mevkiine düşme mek için, İslâmlığı bırakmağa kal karlar. Bü halin yeni baştan o sü rekli ve çetin «Türk - Arab» cenk- leriııe yol açacağım gören halife derhal emir vererek valinin koy duğu cizyeyi kaldırır. Türkler ye niden akın akın is’ıâm olmağa baş lıyor. Bütün gelirinin kuruyacağını görerek telâşlanan vali, işi başka yoldan hal için, halifeye şöyle ya- zar: «Türkler boyuna müslüman o- i luyorlar amma bakalım sünnet de oluyorlar mı?» Halife şu yüksek cevabı veriyor: -Allah Peygamberi mizi hidayete davetçi olarak gön derdi, sünnetçi olarak değil.» Bu cevabı veren halife, bütün Emevî hükümdarları içinde, eski «Hule fâ-yi Râşidffı» zihniyetini, yani ha kikî İslâmlığı temsil eden tek adam dı.
Dünya çapındaki ihtilâl:
İlk dört halifeden Hazreti Ömer kİ İslâmlığı hakikî bir devlet haline çıkarandır, tam bir Arab milliyet çisi idi. Fakat müslümanlığı kabul eden diğer kavimlere de müsavat hakkı veriyordu. Emevilerin Arab- cılığı ise «mütecaviz* di, Arab ol- mıyanı «köle» saydı. Hayatın bütün ikbali Arablarm, bütün zilletler «mevalî» nin. İyi amma Emevî dev leti alabildiğine büyümeğe başla yınca mevalî de o nisebette çoğalma ğa başladı. Onların yanında Arak lar bir «azlık» halindeydiler. Daha 3 üncü halife Muaviye 2 zamanında (683) Emeviler gittikçe çoğalan mc- valilerin bir gün Arablara hücum
edivermesinden korkarak bütün mevalilerin katline kalkıştılar. Ha- ' lifenin emirlerinden Semere bu kanlı işi tatbik etmeyi üzerine aldı. Bereket diğer emir Ahnef daha a- kıllıdır, halifeye dedi ki: «Mademki Arab olmıyan müslümanlar Arab olanlardan kat kat çoktur, biz on ları katledelim derken ya onlar canhevlile Arablaıı boğuverirler- se?» Bu korkuyla kanlı tasavvurla rını tatbik edemediler. Fakat Eme- | viler Arab olmıyan müslümanlara karşı takib ettikleri o zalimane ve mütecaviz siyasette devam edip gittikleri için korktukları şey 68 yıl sonra öyle heybetli şekilde patlak verdi ki...
Sekizinci asrın ortaları. 19 yıl | saltanat süren 10 uncu halife Hü- şam (721-743) zamanında Emevî devleti ikbalin son zirvesine ermiş tir. Meğer o haşmetli ikbalin sonu korkunç idbarm da başıymış. Hü- şamdan sonraki 4 halifenin salta natları ancak altı buçuk yıl süre bildi. Son halife İkinci Mervan za manında Ceyhundan ve Horasan dan başlıyan «İran - Türk» isyanı, okyanusların önüne durulmaz med- di gibi dalga dalga ilerledi ve 750 deki «Büyük Zap» çenginde halife ordusunun mağlûblyetile bitti. A r tık yoluna devam eden ihtilâl or- ■j duşu bütün Emevî ileri gelenlerini kılıcdan geçiriyor. Tarihler katle dilenlerin yekûnunu 600 bin olarak gösterir. 89 yıllık Emcvi şovenliği kendi kanı içinde boğuldu. «750 ih tilâli» İslâm âleminin cihan çaplı bir vakasıdır. İslâm hükümranlığı o vakayla Aıabm malı olmaktan çıkıp Arab olmıyanların malı ola cak.
Abbasî devletinin mahiyeti: Emevî devleti Arab bürokratlığı na istinad eden koyu milliyetçi bir hüviyet taşıyordu. Abbasiler İran- | lılarla Türklerin sayesinde devlet kurdukları için, Arab olmıyanlara I istinad eden bir devlet halini al
mak zaruretindeydiler. Öyle oldu. 750 deki büyük ihtilâlin başku mandanı Ebâ-Müslim ile onun kur may başkanı Bermek oğlu Halid, Kureyşî Emevilere karşı göne K u- reyşî ve Peygamberin amcası A b basiler sülâlesinden Seffâh’ı bir bayrak gibi kullandılar. Yeni dev letin adı ve hanedanı Arabdır. Fakat vezirlerle ordu İranlı ve Türktü. Yeni devlet zaten Bağdadı merkez yapmakla kendini Arab ülkesinin dışına çıkarıyordu. İkinci halife Ömer Arab ülkesini Nilin şarkın daki Fıstattan Fıralın garbındaki Küfeye kadar çizmişti. Abbasiler merkezlerini Dicle kıyısına naklet mekle hem Arab hududu dışına çıktılar, hem İran ve Türk £İbi A - rab olmıyanlara yakın bir yer seç tiler. Yeni merkez Bağdadın plân larını Halidln oğlu Yahya çizmişti. Yani yeni devlet kendi başşehrini bile bir Türk şehircisine borçlu bu lunuyor.
Abbasî devletindeki Arab hüvi yeti ancak ilk yedi halife zamanın da devam edebildi. Hattâ beşinci! halife meşhur Hâıûn-ür-Reşid za manında (786-809) bu devlette par çalanışlar başlar. Faşta ve Kayra- vanda ayrı devletler teşekkül etti. Gene ünlü Abbasî hükümdarların dan Me’nAûn zamanında (822) Ho rasan kıtası istiklâlini ilân ediyor. Orası Türklüğün kesif olduğu yer. Dokuzuncu asrın birinci yarısı, yani sekizinci halife Mu’tesim zamanı (833-842), artık o andan itibaren, bütün nüfuz Türklerin eline geçti. İlk dört halifeden Abbasi devleti nin sekizinci halifesine kadar Arab hakimiyeti ancak iki asır sürmüştü. Meşhur İslâm tarihi mütehassısı Kaetano Arabların ortaya attıkları yeni din yüzünden yarı dünyayı I yarı dünya ile tutuşturduktan son- ' ra, aradan iki asır geçer geçmez, ı yaptıkları işten haberleri yokmuş i gibi, gene çıktıkları çöle döndükle rini söyler. İslâm hakimiyetinin A- ! rablardan Türklere geçmesi: Y a ln ız, İslâm dininde değil, cihan tarihinde 1 de, asırlar boyu, dalga dalga, bir- ; birini doğuran, dünya ufuklu, yeni : kaderler açacak.
İsmail Habih S E V tİK
Taha Toros Arşivi