• Sonuç bulunamadı

Acı ölümü münasebetiyle:Velid'den hatıralar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Acı ölümü münasebetiyle:Velid'den hatıralar"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Velid Ebüzziya’yı

toprağa verdik

Memleketimizin temiz evlâdı, bü­

yük ve mütefekkir Türk gazetecisi Ebüzziya zade Velid dün dostlarının, sevdiklerinin, yetiştirdiklerinin elle­ ri üstünde, ve gözyaşları ile ebedî is- tirahatgâhma tevdi edildi.

Merhumun cenazesi dün saat İT de Alman hastalıanesinden kaldırıl®?1 rak Tasviri Efkâr gazetesi önüne ge< tiritmiş ve hayatını vakfettiği ve m « leğinin son durağı olan bu iş ve mİ* (Sonu: Sa: 3. Sü: 3. te)

Velid’derî Hâtıralar

— --- -— + i f . --- --- — ^

BABALIK ŞEFKATİ — DENİZ SEVGİSİ — İRİLİ U FAKLI 3 T E K -j NESİ — POLİTİKACI VELİD — İNANDIĞI PRENSİPLER — S A -j N A TK Â R RUHU — KİTAP SEVGİSİ — MÜKEMMEL HAFIZASI {

---

2

_______________________________________

Y a za n :

A. Cemaleüdin

Velid Ebüzziya merhumla 1918 yılında ba.şlıyan ve ¡benim samimî saygı ve sevgime, mer­ humun da teveccüh ve muhab­ betine dayanan karşılıklı dost luk benim zamanla. «Tasviri E l kâr> dan ayrılıp başka gazete lerde çalışmama ve birbirimizi yıl

larea gözden kaybetmemize rağ men devam etmiş kendisini bana pek yakında tanımak fırsatın# * vermiş oldu.

Baha Velid

1932 yılında merhum Bostan­ cıya sayfiyeye gelmiş ve bir köşk tutmuştu. ,

O sıralarda «Tasviri Efkâr» takriri sükût kanunile çoktan kapanmış ve Velid merhum me­ saisine baba yadigârı matbaası (Devamı 2 ncide)

Velid. Ebiizziya, P rof Şükrü Baban, 4. Cemaleddio Saraçoğlu ve

merhumun oğlu Seiim !!).'! 2 de Yakacıkta

(2)

K A V F A : i (

( O

Acı

ölümü

Münasebetiyle

Velid’den

(Baştarafı 1 incide)

nın faaliyetine hasretmişti. Sa­ bahları muntazaman matbaası­ na iner, Kütüphane odasındaki sayısız kitapları arasında akşa­ mı eder ve ortalık kararırken dt Bostancının yolunu tutardı.

Bütün bir yaz devam eden ve hemen her gün bizi birleştiren bu sayfiye hayatı bana merhu­ mun oğlu Selim, ve yeğeni Zey. yada karşı ne müşfik bir baba olduğunu yakından müşahadi fırsatını verdi.

.O sıralarda henüz Galatasaray lisesinde talebe olan genç ve kıy metli meslektaşını Zeyyad Tal- ha Ebüzziya ile yine Galatasara yumn küçüklere mahsus sınıfına devam eden Selimin üzerlerine titrerdi.

Zahirî bir alâkasızlık perdesi altından o erkek ve mert göğsünde en hisli ve içli bir anne ruhu, gizli idi. Engin babalık şefkatine çeşitli vesilelerle şahit olduğun1) bu büyük Türk gazetecisi ile akşamları kargı karşıya tavla a t arken, yahut Bostancı koyun­ da ya çııuıı yelkenli sandalında yahut ta benim çakar almaz o tomobil motörlü teknemde gez meler yaparken hem zengin ha­ tıralarla,süslü heyecanlı haya­ tından parçalar nakleder, yahut ta yelkenin sku tasını elinden bırakarak gözleri gayrı muayyen tür nok" taya saplanmış bir halde evlât- larmm istikbalinden bahseder di.

Hattâ «Zaman» gazetesini te sise karar verdiği-sıralarda bir gün:

— Bana bundan sonra gazete nin lüzumu yok, fakat matbaa işleri de iyi gitmiyor, çocuklaşın istikbali için bir gazete tesisini düşünüyorum, demişti.

Çocuklar bu gün «Tasviri E f­ kâr ı veniden tesis e'den yeğeni Zeyyad Ebüzziya ile oğlu Selim idil

Hele mini mini Selimin imti­ hanları gelip çattığı vakit imti­ hanlara çocuk değil, Velid bey girer, geceli gündüzlü yavrusile meşgul olur, ora hususî nocalaı tutarak bir taraftan bilgi dağar çığını ağırlaştırmakla uğraşır­ ken ayni zamanda^ çocuğun be­ denî ih tiyaçlarıiM h ğım al etmi yerek oğlu ile k ^ H p R rşıy a fu t­ bol oynar, çocukla çocuklaşır neş’ elenirdi.

Denizci Vetid

Umumî zaıı ve kanaat hilâfına Velid Ebüzziya merhum zengin değildi. Zengin olması şöyle dursun Tasviri Efkârın intişarı­ na tekaddüm eden son yıllarda matbaasından da bir şey kaza namaz olmuştu.

1932 yılında Bostancıda geçir­ diği yaz esnasında müteaddit de­ falar :

__«Tevhidi Efkâr» hükümetçe kapatıldığı sırada tirajı (30000) adedine yaklaşmıştı. Gazete ka­ panmadan evvel on vagon kâğıt ısmarlamıştım. Kâğıtlar ^gazete kapandıktan sonra geldi ve çar çur oldu. İşte bu kâğıt parası ve tasarruf edebildiğim bir mik tar para ile günümü gün etme­ ğe çalışıyorum. Tesadüf matbaa da iyi işledi. Fakat şimdi galiba üste veriyoruz. Derdi.

Fakat merhum çok basit ve sade bir hayat geçirdiği ve esa­ sen halinden şikâyeti de asla

sevmediği için gün görmüş, ey­ yam sürmüş ve İstanbul kibar zadesi felsefesile hayatın, tatlı acı, bütün cilvelerini aynı şaka­ cı bakjşlarile karşılar ve haline daima şükrederdi.

Merhum bir yaz mevsimini geçirdiği Bostancıyı pek sevmiş ve sahilde bir arsa da edinmiş­ ti. İşte denizci Velidi ben o 1932 yılı yazında tanıdım. Filvaki Matbaayı Ebüzziyadaki kütüp­ hane odasından çıkmıyan, bü­ tün ömrü makaleleri, kitapları arasında geçmiş sanılan bu kıy metli gazeteci pek maharetli bir yelkenci ve usta bir denizci idi.

O yaz Ayvansarayda Haşan usta isminde gerçekten sanat­ kâr bir Türk ustasına ısmarla­ dığı irili ufaklı üç tekneyi kendi elile donatmış ve Bostancıda nr ni mini bir filotilla vücude getir­ mişti. Hele üç metrelik minna cık bir botu vardı ki «Ecel Tek­ nesi» ismini verdiğimiz bu ceviz kabuğu azmanını direğini kendi­ si yapıp yelkenini de bizzat elile kesmek şartile bir yelkenli ha­ line koymuştu ve bu küçümen­ cik tekne ile Bostancı ve Malte­ pe kıyılarında dolaşmayı âdet edinmişti.

Ayni deniz merakile malûl ol­ duğum için merhumun oğlu Se­ limin ve çocuğa hususî dersler veren öğretmenin de refakatile büyük tekneye atlayıp yelkenle­ ri fora ederek yaptığımız deniz gezintilerini şimdi gözlerim bu­ ğulanarak hatırlıyorum.

Velid merhum yelkenleri şişir­ dikçe şişirir, ve teknenin bir ta­ rafa meyledip su alması karşı­ sında bizi korkutur ve:

— Aman hocam, kerem et de­ vireceğiz! Dermemize kahkaha­ larla güler, fakat teknesini de ustalık ve maharetle idare eder­ di.

Hele merhumla benim tekne­ me takmak için tecrübe ettiği­ miz bir asma motor tecrübesi vardır ki her zaman aramızda kahkahalarla yadedüirdi, şimdi meraretl.e anıyorum.

Politikacı Velid

Merhum Velid Ebüzziyayı çok dinledim, uzun müddet kendisi le arkadaşlık etmek şerefine ka­ vuştum. Bende o uzun hasbıhal yıllarının bıraktığı intiba şudur ki Velid dini bütün, imanı sağ­ lam bir müsliknan ve su katıl­ mamış bir Türk milliyet severi idi, fakat kat’iyen sekter bir mü teassıp değildi. Meselâ gazetesi ne içki ilânı koydurmazdı. Lâ kin içkinin millî bünyeye zarar verdiğine katiyetle inanmış oldu ğu için şerre âlet okrayayım di­ ye bu ilânları neşret tiıme-zdi. Bunu da fazla satış yapan bir gazetenin sahibi olduğu zaman­ lar değil «Zaman» devrinde ol­ duğu gibi sürümü olmıyan ve i ki liralık ilânın bile bütçe de İh

yeri olması lâzım geldiği zor za inanlarda bile koydurmazdı.

Meslek ve politika icabı Vedi merhumun şunu veya bunu kız dırdığı vakidi. Fakat şimdiy kadar bu cerbezeli Türk gazete çisinin can düşmanları olan he hangi hasiyetli bir şahsiyetin <

nun dürüstlüğünden, namusur dan ve seciyesinden şiipbe ett ğini işitmedim.

Velid merhumun inandığı fes zi prensipler vardı ve o sadec bu prensiplerine son dereced

(3)

V e l i d ’ d e n

(Baş tarafı 2 incide) ı,

bağlı idi. İcabında menfaatlerini | teper, varlığım feda eder, lâkin kanaatinden dönmez, prensibine sadık kalırdı.

Merhumun mücadeleci ve i- natçı bir ruhu vardı. Kimsenin fikrini ve görüşünü kolayca be nimsemez, kendi kanaatini en çetin ve yenilmez engellere rağ­ men muhafaza ederdi.

Hele dalkavukluk en çok nef­ ret ettiği şeydi. Millî davalarda ise her şeyi feda edecek derece­ de ileri gider o anlarda hatıra, göniiîe bakmadan yazacağını ya zar, süyliyeceğini söylerdi.

Sanatkâr rııiuı

Velid Ebüzziyanin san’atkâr

bir ruhu vardı. Elinden mü­ kemmel ressamlık, haritacılık ve hattatlık gelir, bütün tefer- ruatile evinin bir odasında bu lundurduğıı doğramacı tezgâhın da en ince doğrama işleri çıka­ rırdı. Boş zamanlarında yaptığı mongramlar halâ bazı yüksek müesseselerimizin hisse senetle­ rini süslemektedirler.

Merhumun kitap merakı ise şaşılacak bir şeydi. Bir gün bir­ likte Sandal Bedestenine gittik. Bir Fransız meemııasınm tam biı- kollelrsiyouu satılıyormuş ve merhum bana bir kolleksiyon e dinmemi tavsiye etmişti.

Sıra bahis mevzuu kolleksiyo nuna gelinceye kadar başka ki­ tapların müzayedesine başlandı Ve Velid merhum sırf bana mec­ muaları aldırmak için gelmişken satılan kitaplar arasında bir ta­ kım lûgatlann da mevcut bulun duğunu görünce dayanamadı, i- ki yüz küsur- liralık kitap satın aldı.

Kitapları arasında faraza (Portekizceden tspanyolcaya lû gat) gibi asla istifadesine imkân bulunmıyan eserleri bulundurur ve bizim-:

— Kuzum Velid bey, bu lügat ne işe yarar? Sualimize de gü­ lerek :

— Gazetecilikte belli olmaz, bir gün gelir lâzrm olur î Cevabı­ nı verirdi.

Fransızcadan başka İngilizce ve İtalyancayı, okuduğunu anlı- yacak kadar, bilirdi. Çantası ise gerçekten korkunçtu. Matbaa­

daki kütüphanesinde ve evinin yatak ve yemek odaları da dahil, müteaddit dairelerini dolduracak kadar bol kitap, mecmua ve ga­ zete arasında istediğini arar, bu lur ve yıllarca evvel okuduğu bir bendi, gördüğü bir resmi u

j

nutmaz.

— Aradığınız ö re s im Filan mecmuada olsa gerek! Der, isrj terse bulup çıkarırdı. , i Merhumun bilgisi ise Frenkle rin «Ansiklopedik^ dedikler! şe­ kilde çeşitli ve engindi. Hangi bahse temas edilse, altında kal­ maz ve o mevzu hakkında oku­ duklarını menbalarıııı da göster mek şartile hatırlardı.

îşte dün Allahın rahmetine tevdi ettiğimiz Velid Ebüzziva böyle bir gazeteci idî.

N«rfar içinde yartBBfc

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu mektuptan kısa bir süre sonra Ahmet Mithat Efendi, o güne kadar takın­ dıkları “ birad erlik ” ve “ hemşirelik” rollerini bir?. yana bırakarak

— Kardeşim kardeşim dedi (Bu kelimeyi çok kullanırdı) Vatan zümrelerin, vatan siyasilerin de ğil, vatan üstünde yaşadığı topra­ ğa benim

Bizans imparatorluğu 1261'de ihya edildiğinde herhalde Ekrem Bey (H. Andreas) adasındaki manastır topluluğu tekrar canlanmış, bu canlanışta pek uzun sürmeyerek

[r]

Çalışmada yer almayan, Was- hington Üniversitesi Tıp Okulundan moleküler patolog Colin Pritchard, bu yeni araştırmanın kan plazması temelli kanser tarama testleri ara-

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha

göre, yeni geliştirilen bir tarama teknolojisi sayesinde hastalar kalpteki kan damarla- rının görüntülenmesi ve kalp kasına kan akışının ölçülmesi sırasında hem daha az

Ayna belirli bir süre içerisinde açık konumda daha uzun süre kalırsa açık gri renk; kapalı konumda daha uzun süre kalırsa koyu gri renk oluşuyor.. Daha doğrusu gözümüz