Fatma Girik’in acı öyküsü
E
SAT Mahmut Ka- rakurt’la Talim hane’deki küçük dairesinde Kadın Severse’nin se naryosunu çalışı yoruz. İşimizi ençok engelleyen, çeşitli kadınlar dan gelen telefonlar. (Hoca dö
neminin en çapkın erkeklerin den biriydi)... O sabah galiba ilk telefon Neriman’dan gel mişti. Hoca telefona gidip gel miş (telefon konuşmalarını ya tak odasından yapıyordu), “Bu Neriman nasıl bir kadındır?” diye sormuştu. “Hangi Neri man?” dedim. “Neriman Kok sal canım, tanımıyor musun?” Neriman'ı tanıyordum ama birlikte çalışmadığımız için öy le fazla bir dostluğumuz yoktu. “Tanıyorum da” dedim. “Hak kında çok şey bildiğim söylene mez.” Hocanın anlattıklarına göre bir gece önce Neriman So kaktan Gelen Kadın romanmı okumuş, çok etkilenmiş, Ho- ca’yla tanışmak istiyormuş. “Ne yapacaksınız?” dedim. Me ğer akşamüstü Park Otel’in ba rında bulyşftıak üzere anlaş mışlar. , ü
Ertesi sikim) merakla, biraz da Hoca’mıı kadmlar nezdinde- ki itibarım kıskanmaya devam ederek bekledim. Hoca, Neri man'ın dostluğundan çok mem nun kalmış. Daha sonra arka daş olacağım Neriman gerçek ten çok hoş yanları olan biri dir. Çok zeki olmasına rağmen aptal görünmeyi, kendiyle dal ga geçmeyi bilir. Kendiyle dal ga geçilmesini toleransla karşı lar. Onun üzerine anlatılan hi kayeler doğru mudur? Yoksa kendisi mi uydurup anlatır bi lemiyorum.
KIRDIĞI JPOT
Şimdi aklıma gelen Neriman hikayelerinden biri: Sevgilisi Neriman’a 11 ayak (Fit) büyük lüğünde bir buzdolabı hediye
e-diyor. Dolabı getiriyorlar, Neri man hemen eğilip dolabın a- yaklarmı saymaya başlıyor. Ba kıyor ki sadece dört ayağı var. Hemen sevgilisine telefon açı yor, “Bunlar seni kandırmış lar” diyor. “Saydım baktım, do labın sadece dört ayağı var.”
Neriman, sinemada işler bo zulmaya başlayınca, bir ara şarkıcılığa da niyetlenmişti. İş te o şarkıcılık döneminde, Ne rim an’ı Cumhuriyet Halk Par- tisi’nin (tabii şimdiki değil) ba losuna davet ediyorlar. İsmet Paşa’nm son dönemleri... Paşa iyice yaşlanmış, çökmüş... Sıra sı gelince Neriman sahneye çı kıyor. Önce, İsmet Paşa’yı ne kadar sevip saydığını, dilinin döndüğü kadar, anlatmaya çalı şıyor ve “Şimdi” diyor, “Prog ramımın ilk parçasını sevgili Paşamıza ithaf ediyorum.” Sev giyle Paşa’ya bakıp Paşa duy sun diye sesini yükselterek, “Paşam sizin için söylüyorum” diyor. Salonda alkış kıyamet, Paşa memnun. Saz şarkının gi rişini yapıyor ve Neriman baş lıyor: “Bir ihtimal daha var o da ölmek mi dersin.” Salonda garip bir sessizlik... Nihayet şarkı bitiyor. Salonda gene çıt yok... Üstelik salondakiler ba kışlarını Paşa’dan kaçırıp öf keyle Neriman’a bakıyorlar. Şarkıyı duydu mu duymadı bi lemem, bir tek Paşa alkışlama ya başhyor Neriman’ı. Neri m an “Ne oldu anlamadım val lahi” diyordu. “Şarkı klasik bir şarkı, sesim de o kadar fena de ğil, siz anladıysanız bana da an latsanıza, n’olur.”
N A PİM ŞEKERİM!
Nerim an'ın bir de kısa sü ren o şarkıcılık döneminde, a- şağı yukarı her gece, söylediği bütün şarkıların sözlerini u- nuttuğu anlatılırdı... Neri m an’dan cevap: “N’apim şeke rim, unutuyorum işte.” Neri m an'ın makyaj çantaları da çok ünlüydü. İçlerinde
en az makyaj malzemesi
bulunan kocaman şık makyaj çantaları. Başka neler olurdu peki çanta da? Bir gün merak edip baktım. Büyük bir iti nayla ve titizlikle yerleş tirilmiş, zeytinyağlı dol malar, kadmbudu köfte ler, domates, salatalık, turşu ve çeşit çeşit tatlı lar. Peçeteler, el bezleri, sofra örtüsü, bardak, ça tal, bıçak, tuzluk, karabi- berlik vb. Anlaşılan Ne rim an, her sabah film setine değil, kıra piknik yapmaya gidiyordu.
Agah Ozgüç’ün kita bında Alageyik filminin senaryosunu, benim ve Yılmaz'm birlikte hazır ladığımız yazıyor. İşin gerçeğine gelince, elimiz de doğru dürüst bir sıra lama bile olmadan Antal ya’ya doğru yola çıkıyo ruz. Uzun yönetmenlik yaşamımda senaryosuz çektiğim ilk ve son film. Elimizde Alageyik’in re simli romanı, kafamda filmin yapısı ve dünya sıyla ilgili birtakım fikir ler, resimler var. Arada aklıma yeni şeyler geli yor. Bir mizansen, bir
Neriman Köksal’ın makyaj çantasındaki, zeytinyağlı dolmalar, kadınbudu köfteler, domates, salatalık, turşu ve çeşit çeşit tatlılar peçeteler, elbezleri....
Memduh Ün sevgilisi Muhterem Nur yerine Fatma Girik’i tercih etti.
konuşma... Elime geçen kağıt lara not ediyorum. Gece odam da ertesi gün çekeceğim sahne leri tasarlamaya uğraşıyorum.
Aynı günlerde Memduh
Ün’ün yapımcısı olduğu başka bir film daha çekiliyor. Antal ya’da (yönetmeni galiba Or han Elmas)... İki ekip aynı otelde kalıyoruz.
Memduh, sevgilisi M uhte rem N ur’dan ayrılmış, ortalık ta dolaşıp duruyor. Niyetini seziyorum. Kah Pervin’in pe şinde dolanıyor, kah kendi fil minin kadm oyuncusu Fatm a G irik’in. Sonunda Fatm a’da karar kılıyor. O günlerde baş layan Fatma Girik - Memduh Ün ilişkisi sıcaklığından hiç bir şey kaybetmeden (sanırım daha çok da Fatm a’nın gayre tiyle) bugüne kadar sürecektir. Parmak hesabı yapıyorum, ta mı tamına otuz beş yıl. (Şeref daha öğrenciliği sırasında mu hasebe yardımcısı olarak
Er-HHHGR
man Film’e girmiş, geçen uzun yıllar içinde Erman Film’in yöneticiliğine, ortaklığına ka dar yükselmişti. Erman Film’in yaptığı kaliteli filmle rin çoğunda onun önemli payı olduğunu biliyorum.)
FATO'NUN DRAMI
Beş Hasta Var’la ilgili F at ma G irik’in çok acıklı bir a- nısı vardır. (Ben hiç hatırla mıyorum) Fatm a’yla annesi o dönemde filmlerde figüranlık yapıyorlarmış. Sultanahmet’te sefil bir medrese odasında ya şıyorlar. (Fatma daha sonra bana o odayı göstermişti.) Ceplerindeki son parayı yol parası yapıp Lale Film’e geli yorlar. O gün ana - kız figü ranlık yapıp akşam eve yiye cek bir şeylerle dönmek ümi- dindeler. Güya ben, gelen fi güranlara bakıp, bazılarını se çip onları geri yolluyorum ve Beyoğlu’ndan Sultanahmet’e, ağlayarak, yayan dönmek zo runda kalıyorlar. Fatm a'nın uydurduğunu sanmıyorum. Beni yardımcım Nejat Say- dam ’la karıştırdığını (figü ranları seçen hep Nejat olur du) ve o gün, herhalde, filmin o korkunç cüzamlı, frengili kadınlarla ilgili sahnelerin den biri için figüran istendiği ni, F atm a’yla annesinin, olsa olsa, olağanüstü güzellikleri yüzünden istenmediklerini zannediyordum. Fatm a şimdi zengin ve ünlü ama hikayesi nin beni, bu satırları yazar ken bile fazlasıyla üzdüğünü söylemeliyim. ■ ■ ■ ■ i
Ü J İ J U
kün
-sib ty
İv I
,:.ı
A T I F Y I L M A Z ' I N A N I L A R I
Halit Refiğ’in içince halâ
süre gelen kedi sevgisi
aşırı biçimde depreşirdi.
Onu bazen park etmiş
bir otomobilin altındaki
uyuz bir sokak kedisi ile
hâsbıhale tutuşmuş
bulurdum...
İsmet paşanın son günleri... CHP
balosuna davet edilen Neriman
Koksal sahnede. İlk parçasını
“Paşam sizin için söylüyorum”
diyerek anons ediyor. “Bir ihtimal
daha var o da ölmek mi dersin”
şarkının sonunda salonda çıt yok.
Tek bir alkış sesi o da Paşa’dan
’ın özelliği
Sinema sanatçısı Nedret Güvenç’in bir ö- zelliği vardır. Kadm en basit şeyleri bile bü yük bir duyarlüık ve sevgi yükleyerek anla tabiliyor. Söz gelişi patlıcan musakkasmdan bahsediyor... Yüzüne bakıyorsunuz, sesini duyuyorsunuz, anlattığı musakka değil de bir aşk masalı sanki... Gel de etkilenme... (Aynı yeteneği, yıllar sonra, daha da geliş miş ve etkileyici haliyle Türkan Şoray’da fark edeceğim.)
Türkan’ın bu özelliği konusunda Turgut Demirağ’m bir saptaması... (Günahı sevabı Demirağ’a aittir.)
Turgut bir ara T ürkan’a aşık olmuş ve ciddi ciddi evlenme teklifinde bulunmuştu. Nikah gizlice kıyılacak ve hemen, uzunca bir süre kalmak üzere, Amerika’ya hareket edilecekti. Plan, program teorik olarak hazır dı ama Rüçhan Adlı faktörü iyi hesap edil memişti. Rüçhan Bey’in çeşitli eylemleri, projenin gerçekleşmesini engelledi. (Saptama olaym heyecanı geçtikten sonra yapılmıştır.) Turgut “O güne kadar Türkan’ın bakışla rımla karşüaştığım her an, büyük bir aşkla sevildiğim duygusuna kapılıyordum” diyor du... (O sırada birlikte Abbase Sultan filmini çekiyorlarmış.) “Yüdız Parkı’nda çalışıyo ruz... öğlen olmuş, yemek paydosu vermi şiz... Türkan'ın birinden koka kola istediği ni duydum, döndüm ve birden koka kola şi şesine de bana baktığı gibi baktığını fark et tim...” Turgut’un kurduğu düş sarayı bir an da yerle yeksan olmuş. (Benden bir dipnot...) “Kızın bakışlarını, davranışlarını kendi is teklerimiz doğrultusunda yorumluyorsak, bunda Türkan'ın suçu ne?” (İkinci ve daha
Halit Refiğ etsiz sofraya oturunca kıyamet kopardı.
Türkan'ın bakışı Turgut’u kalbinden vurmuştu.
önemli bir not daha...) “Bazı kadınlara aşık olmamanın imkanı yoktur.” Türkan gibi, Nedret Güvenç de bu nadir kadınlardan bi riydi.
HAIİT REFİĞ
Yaşamak Hakkımdır, o sıralarda pek ya kından tanımadığım Halit’in (Refiğ) bazı ö- zelliklerini keşfetmeme de neden oldu. Şimdi ağzına içki koymayan Halit, o sıralarda e- peyce içerdi. İçince de hala süregelen kedi sevgisi aşırı biçimde depreşir, diyelim yolda konuşarak gidiyoruz, bir şey söylemek için yanımda yürüdüğünü sandığım Halit’e dönüyorum. “Aaa, Halit yok!” Sesini takip eder, yazsa tozun toprağm, kışsa çamurların için de, mesela park edilmiş bir otomobi lin altında, onu uyuz bir sokak kedi siyle hasbıhale tutuşmuş bulurdum.
H afifin önemli özelliklerinden bi ri de etoburhığuydu. Maazallah o gün yemekte et yoksa Hafit için kıyamet günü yaklaştı de mekti. Morali bozulur, anında hayat yaşanmaz hale gelirdi. Hafifle uzunca bir süre birlik
te çalışacağız.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi
v .r tt fc s ^ 'g V . ı -i~ >» -««■