Marm ara adasından
T T -ç o i
®
» «
sj/*ı -i**
«iyis .'f'i
UlâŞa
ı a i a
J ö
-| Yazan : Cemaîeddin
Bildik j
Eski ien 30 bin kişinin ferıh fubur yaşadığı adalarda şimdi 4
bin
nüfus var ve hepsi de hallerinden şikâyetçi! — P lajla r
ve ka/adan kabineler — Deniz kenarında el ile kazılan
çukurlardan tatlı su çıkıyor!..
<
.f '
. • '•
■
-
'¥ ■ * • ' " T - »- .- âf>■
•**% '*.
•
v
Marmara adası nahiye merke3*nin uzaktan görünüşü MarmaralIlar hallerinden şi
kâyet ederlerken, «A t var, mey dan yok!» diyorlar. Halbuki ta
mamen aksine... Meydanları
var da atları yok!... İçinde mer canı, sardalyası, kolyosu, sinağ- ridi ve ıstakozu vıcır vıcır kay-
nıyan denizden, sırt ağsızlık,
gırgırsızlık ve soğuk hava tesis- li motörsüzlük yüzünden istifa de edemiyorlar!...
Marmara adasının karşısında her biri ayrı ada halinde Avşa, Ekinlik, Paşalimanı köyleri var. Marmara adası da dahil olmak
üzere, eskiden bu dört adada
30 bine yakın nüfus varmış,
dörtte üçünü teşkil eden Rum- lar balıkçılık ve bağcılıkla meş gul olurlar, ferih fa^ur yaşar larmış. filmdi ise bu dört ada nın nütü-m dört bini aşmıyor, böyle olduğu halde geçim zorlu ğundan boyuna şikâyet ederek: — Ah! Hükümet yardım elini bu tarafa bir uzatıverse... Tut
tuğumuz balıklan denize dök-
türmese ihya oluruz., diyorlar. O yardım eli biı uzansa, mo- törler tahsis edilse, halkın muh taç olduğu gırgırlarla ağların — ki her biri en aşağı 50 - 60 bin lira değerinde imiş — bedelleri taksitlere bağlanarak verilmesi imkân dahiline getirilse, yalnız Marmara adalılar ihya, olmıya- cak, memlekette ve bilhassa İs- tanbulda balığı da, ıstakozu da ucuz fiatle satın almak kabil o- lacaktır.
görmüş oluruz...
Paşa Kaptan namiyle maruf Karadenizli, iri yarı bir deniz ci:
— Motorum emrinizdedir.. der dc durulur mu? On beş dakika
da Avşa sahilimdeki iskeleye
kayıverdik... Şaraphaneye gir
dik... İnsan boyundan büyük
fıçılar, işaret edilerek sayılır ve: — Bu fıçı iki yıllık, şu üç yıl lık, bu geçen seneki şarap! diye izahat verilirken bardak bardak şarap da sunuluyordu. Gözlerini kırpmadan «Ooooh!» diye diye Yunan ilâhları şerefine kadeh kaldıran Nizamın da, benim de,
bize refakat edenlerin de tad
: bakmadan başımızın döndüğü
nü, adımlarımızın gevşediğini
kaydedebilirim.
Bu nefis şarabın litresi kaç
kuruş biliyor musunuz? Otuz
kuruş!...
Fakat şarap fıçıları arasında kokuyu duya duya içmenin de doyulmaz bir zevki var! O baş ka...
Büyükadanm yirmi beşi büyük lüğünde.olan Marmara adasında yalnız bir hâzineden farksız bu lunan denizinden değil, kara
sından da istifade edilmiyor.
Tepelerinde çulluk, keklik, tav şan, tilki dolu imiş de avlıyan
yok... >
Evvelce bu tepeler bağlık,
bahçelikmiş! Adalıdırlar, hem
bağcılıktan, hem balıkçılıktan
anlarlar diye adadalara Girit liler verilmiş... Fakat ne hazin dir ki adada balıkçılık sönmüş,
bağcıklık diye de bir şey kal
mamış! Eskiden bağsız bir ka rış toprağı'görünmiyen Marma ra adası şimdi çıplak bir dağ
halindedir. Bakılmıyan bağ,
tam mânaslyle dağ olmuş...
Marmara adasınm karşısın
daki Avşa adasında vaziyet
Marmaranınkl kadar yürekler
acısı değildir. Orada bağcılık
pek ölmemiş... Nefis üzümler den şaraplar yapılır ve depo e dilirmiş... •
Marmara adasının da, Ekin lik, Paşaiimanı, Avşa adalarının da sahillerinde İstanbulun Flor- |ya ve Maltepe plajlarından çok , daha nefis kumsallar uzayıp gi- , diyor. Hiç de deniz meraklısı ol m adığım halde bu kumsallarda
denize girmenin zevkine var
dım.
Marmara adasında, evlerden 2 - 3 yüz adım ileriye gidildi ve kilise harabesinin bulunduğu burun dönüldü mü, göz alabil
diğine kumasl... Hem de öyle bir kumsal ki tertemiz ve pırıl pı rıl... Hele o deniz... Sahilden 200 metre kadar açıldığınız halde boyunuzu aşmıyor.
■ Sahilde yarmalar halinde öy le kayalar var ki her biri ayrı ayrı kabine olmuşlar... Bunla
rın altıra girerek rahat rahat soyunup giyinebilirsiniz.
Burada denize girdikten son ra nahiyeye dönmüş, Emirgân Çmaraltı kahvesinden daha ne fis bir yer olan Çmaraltı kah vesinde otururken Nahiye mü dürünün bir suali ile karşılaş tık:
— Tatlı su ile duşunuzu da
yaptınız mı?
— Tatlı su nerede?
— Kumsalı elinizle biraz kaza- caktmız. Hemen tatlı su çıkma ğa başlıyacaktı. O suyu dökü- niirdünüz, tamam!
Nizam bana, ben Nizama hay retle bakıştık:
— Lâtife mi ediyorsunuz? Nahiye müdürü gayet ciddi konuştuğunu söyleyince hemen kalktık, tekrar aynı yere gidip kumsalı elimizle kazmağa baş ladık. 15 santimetre derinlikte bir taraftan Nizamın, bir tara f tan da benim kazdığımız ve Vıri- birine üçer adım mesafede bu lunan iki çukurdan'da fıkır fıkır buz gibi tatlı su çıkmağa başla
masın mı? Avuç avuç içtik...
Enfes bir su... Orada denize
girmeğe gideceklere tavsiye e-
derim; yanlarında küçük bir
maşraba götürsünler, banyodan sonra kazacakları çukurda biri ken tatlı su ile de duşlarını ya parlar.
Kabinesi, plajı, duşu ile bedava olan bu deniz banyosunda tatlı suyun denize' üç adım mesafa- de ve en çok 15 santimetre de rinlikte çıkıvermesi de gösteri
yor ki tabiat Marmaraya her
zenginliği vermiş Fakat bilen
yok, gidip gören yok... Üstelik halkı da hallerinden şikâyetçi... ...Bir dahaki yazıda da Marma
ra adasının mermerciliğinden
bahsedeceğim.
Cemaleddin B İLD İK
--- ■*.«*... cenıaıeaam Bi
.... •MMnmiMM'uilliBtniiiiinimiHllltiñiiiuuiMiimininmiiiiiiiitnmilmiuiiuiili
Milyoner Taylorun peşini bı- rakmıyan hoşsohbet meslekta şım Nizameddin Nazif Tepede- lenlioğlu ile MarmaralIların şi
kâyetlerini dinlediğimiz sırada
Avşanm şarabından bahsedil
mesi, Nizam’ı oturduğu yerden
zıplatmağa kâfi gelmişti. Gür
sesiyle:
— Fıçılar arasında avuçla şa rap İçmenin zevkini bir de biz
tadalım! demesinden anlaşılı
yordu ki onu yıllanmış şarapla
rın cazibesinden kurtarmağa
imkân yok.
— Gidelim Nizam! Avşa'yı da
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi