Vedat Türkali nin “M aviKaranlık”! yeniden...
Vedat Türkali, 70’li yılların
ikinci yarısında ülkemizin
içine düştüğü korkunç
durumu, terörü, dehşeti,
kıyıcılığı, özellikle aydınların
öldürülmelerini, sakat
bırakılmalarını, işkenceyi,
güvensizliği, can korkusuyla
başka yörelere kaçmaları,
ıkarcıları, vurguncuları,
encilleri, hırsızları, emek
hırsızlarını ve insancıkların
içine düştükleri ruhsal
bunalımları, sevi titreşimlerini
gerçeğe en yakın, abartıya
kaçmayan, arı Türkçesiyle,
sürükleyici bir biçemle
okurlarına sunuyor.
YILMAZ ÇONGAR
î
“ N
asıl sevmem bu kenti? Bu maviden yeşile güneşe bo yanmış doğa, insanı küçüm semeden nerde böyle kuşatır dört bir yanı?” (s. 5) Vedat Türkali’nin başlan gıçta böyle betimlediği doğa giderek ka raracaktır okurun gözünde yapıtın adı “Mavi Karanlık” gibi.Kumral, kırışık Tatar bakışlı, ince, uzun bir kız olan Nergis, Ankara Kole- ji’ni bitirmiş, üniversitede psikoloji bö lümü uzmanlığına hazırlanmaktadır. Ri zeli bir öğretmenin oğlu olan Korhan ise fizik asistanıdır. Nergis’le Ankara’daki birlikteliklerini Bodrum’a taşımışlardır. Korhan, Amerika’da dört yıl burslu okumasına karşm yöresine, töresine, şi vesine bağlılığını sürdürmektedir. “Ek meğimi paylaşırım, kadınımı asla!” de mektedir. Geçen yıl gebelik haplarmı vaktinde kullanmayı savsaklayan Ner gis, dört aylık bebeğini aldırmıştır.
Aslmda sancılı günlerin kaçaklarıdır onlar. İdeolojik savaşın içindedir ler. Her tür sömürüye karşı gel mişler, eylemlere karışmışlardır. Ülkenin her bölgesinde özellikle Ankara’da, İstanbul’da üniversi telerde boykotlar, meydanlarda mitingler sürmekte, kahveler ta ranmakta, gazeteler her gün ölüm haberleri vermekte, kanlı fotoğraflar sergilemektedir. Kor- han’a sürekli telefonlar gelmekte, öldürüleceği söylenmektedir. Bu nedenle Nergis, Bodrum’a kaçır mıştır sevgilisini. “Benim yakışık lı Laz ’ ımı vururlarsa ne yaparım ” demektedir. Kaçmayı onuruna yediremeyen Korhan ikirciklidir. Bodrum’da çevreleri vardır. Ner- gis’in babası Muhtar Bey, İstan bul’daki avukatlık yazıhanesini ortağı Selami’ye bırakmış, bura da tekne yaptırmak peşindedir, bir lüks otelde kalmaktadır. Ner- gis’in annesi Leyla’dan boşanmış, ayrılmalarına Nergis neden ol muştu. Bir gün Nergis annesini (daha babasıyla evliyken) uygun suz durumda yakalamış: “Fer hat’la, iniltiler, hırıltılarla çiftle-şirlerken oda kapılarını omuzla yıp girdiğimde tutsaktı ikisi de... Dediğimi yapar mıydım Jale Ha- nım’a? Ya hemen ayrılırsın ko candan, ya da ben gidip Bentde- resi’nde geneleve yazılıyorum.” (s. 15-16) demişti.
Bir de Özgür var dı Bodrum’da. Ner gis 17 yaşındayken ona kızlığını vermiş ti. Resim, yontu yap makta, seramik ko nusunda çalışmakta dır. Şimdi Hannaile birlikte olan Öz- gür’ü zaman zaman arzulamaktadır Ner
gis-Bir gün Özgür’ün yontuları, tablola rı, tüm yapıtları evinin bahçesinde ser gilenir. Tüm çevre, eş, dost oradadır. Korhan, bir çıplak kadın desenine ve yi ne memeleri dimdik çıplak bir kadın büstüne dikkat çeker. Her ikisinin de modeli Nergis’tir, Ö zgürle seviştiği günlerde. Tanzimat’tan beri süregelen ve asla güncelliğini yitirmeyecek olan “sanat sanat içindir, sanat toplum için dir” tartışması başlar Özgürle Koman arasında. Korhan:
“Sanatın süslemeci yanında da başarı gösterilebilir (...) ama haksızlığa uğrayan milyonlar ne olacak? Tarihin nükleer köşesine sıkıştırılmış, acılar içindeki in sanın payı ne bu güzellikte?”
Özgür yüzüne alaylı bir gülümsemey le bakar:
“Peki ne yapacağız bu durumda? Na sırlı eller mi çizelim bu mavi kentte otu rup?..” (s. 94-95)
Korhan gülerek:
“İlle de nasırlı el bekleyen yok sizden. Ancak gerçek yaratıcılık alanını bulamı yorsanız sizi kim zorla oturtuyor bu ma vi kentte? Balıkçı Usta hükümet zoruy la gelmişti, biliyorsunuz. Sizi zorlayan ne? (...) yörede bunca çalışan insan var, Demircisi, marangozu, gemicisi, yağlı tulumlar içinde koşturan bir sürü genç. Hem de burada, biliyorsun, sosyete ha nımlarının fitil gibi kafa çektikleri, sir- taki oynayıp tepindikleri meyhanelerle bu kir pas içindeki genç insanların ka rardık işyerleri yan yana, omuz omuza bitişik.” (s. 95-97) Bu sayfalarda Vedat Türkali düzeyli, örnek bir tartışma su
nuyor ve yargı hakkını okura bırakıyor. Büyük kenderde karşıt grupların vu ruşmaları, terör, şiddet, kin, nefret sürer ken; Bodrum’da yat gezileri düzenlenir. Köşelerde, kuytularda sevişen bikinili güzellerin, sabahlara dek süren içkili partilerde attıkları kahkahalar, kösnül, isterik çığlıklar neredeyse Istanköy ada sından duyulur. Burası gerçek bir bed- roomdur (bodrum, yatak odası). Bir yan dan da ilçenin kıyıları, tepeleri yağma edilmektedir. Para babalan uydurma şir ketlerle arazileri ucuza kapatmakta, vil lalar, oteller yaptırmaktadırlar, tarihi eser kaçakçılığının yanı sıra.
Fakat Lale devri böyle gitmez. Muh tar Bey’in yazıhanesine bomba atılır, or tağı kurşunlanır, yeni yaptırdığı teknesi kayalıklara bindirir. Otellere sivil polis ler, ispiyonlar, casuslar dolar. Bir gün sa baha karşı Özgür tutuklanır. Aylar son ra salıverilir. Bodrum’a getirirler, ama çok fena işkence görmüştür. Kalın bir ey sokulmuştur... Anüsten... Cop filan elki... Lumbo sakral bölgede, omurili ğin uzantısı içindeki sinirler ürogenital organlar dumura uğramıştır. Nergis ba kıcılığını üstlenir Özgür’ün. Biraz iyileş tiğinde iki kez cinsel ilişkiyi dener, fakat beceremezler. Özgür iktidarsızdır. Say falar çevrildikçe, olaylar daha umulma dık yönlerde gelişir, yapıt giderek ilginç olur.
Türkali, yapıtında iç konuşmalara çok yer verir. Bir olay, üçüncü kişi ağzından tam anlatılırken ustaca bir dönüşle ilgi li roman kişisinin iç konuşmaları başlar. Okur buna giderek alışır, kolayına gelir, ama bu yöntemle, okura düşünecek, kendi imgelemini kullanacak fırsat da tanınmamış olunur.
Yazar, Nergis’in düşsel dünyasını ve eskiye bağlı birçok şeyi unutma çabası nı açıklarkeı
ide
Vedat Türkali’nin betimlediği aydınlık doğa giderek kararacaktır oku run gözünde yapıtın adı “Mavi Karanlık' gibi.
ıklarken Cahit Külebi’nin bir dize sinden yararlanır: “Unutmak unutmak unutmak...” (s. 192) Böylece yapıt daha varsıllaşır, değerli ozan anımsanmış olur.
Bazen de türküler yardım eder Ner- gis’e: “Hâkime Hanım, Mefharet H a nım/ Neden astın kendini?/ Altın ma kas, gümüş bıçak ile/ doğra dılar tenini...” (s. 350) Bunla rı okuyan okur kendini daha çok halkın arasmda algılar, so- nut ve yalın düşünce düzeyi ne yaklaşır.
Vedat Türkali, 70’li yılların ikinci yarısında ülkemizin içi ne düştüğü korkunç durumu, terörü, dehşeti, kıyıcılığı, özellikle aydınların öldürül melerini, sakat bırakılmaları nı, işkenceyi, güvensizliği, can korkusuyla başka yörelere kaçmaları, çıkarcıları, .vur guncuları, bencilleri, hırsızla rı, emek hırsızlarını ve insan cıkların içine düştükleri ruh sal bunalımları, sevi titreşim lerini gerçeğe en yalan, abar tıya kaçmayan, an Türkçesiy le, sürükleyici bir biçemle okurlanna sunmuştur.
O karanlık günleri unutma mak, bir kez daha yaşamamak düşüncesiyle bu güzel yapıtı tüm yazınseverlere önerir, Sa yın Vedat Türkali’yi kuda- rım.M
Mavi Karanlık/ Kom an/ Vedat Türkali/ Gendaş A .Ş ./ İstanbul - Temmuz 2000 Gen- daş Yayınları'nda 1. Kaskı/ 400 s.
S A Y F A 7