M e m le k e tim iz e ilk ço cu k b a k ım ın ı, ilk e b e liğ i g e ti
re n tıp â le m im izin b ü yü k sim a s ı B e sim Ö m e r, 84
y a ş ın d a e b e d iy e t e in tik a l e tti. Bu s a h ife m iz d e , uzun
m ü d d et B e sim O m e r ’ip m u a v in liğ in i y a p m ış o la n
ta n ın m ış k a d ın d o k to rla rım ız d a n
p ro fe sö r K e n a n
T e v fik S e z e n e l ço k k ıy m e tli m a k a le s i ile m erhum un
h a y a t ın ı, m ü c a d e le le rin i v e e s e r le r in i a n la t m a k t a d ır.
%)a z cın :
ro f.
M
ESLEKLERİNDE çok büyük muvaffakiyetler gös termiş büyük adamlar var dır. Halk ve cemiyet onlardan feyiz almış, onların eserleriyle hamleler yapmışlardır. Tarih, bu isimleri şükranla kaydeder,
OCenan te v fik
şına mücadele etmiş, tek başına bütün bir yurdu açtığı cereya nın feyzi ile işlemiştir. Mesleği ne, mesleğinin kutsiyetine ima nını, son nefesine kadar yurt için yılmadan, dinlenmeden çalışma sı ile de göstermiştir.
enerjilerini, yüksek meziyetlerini takdirle anar. Fakat Besim Ö- mer, o büyüklerdendir, ki tek ba şına bir meslek kurmuş, tek
ba-Daha çacukluğumda «Dok
tor Besim Ömer» i büyük bir ka dın hekimi olarak tanımıştım. Talebesi olduğum vakit
Miralay-Sayfa : 4
YENİ MECMUA Sayı :48
dı. Tıbbiyenin beşinci sınıfında Viladiye dersini ondan almış, sonra Demirkapıda tesis ettiği velâdethaneye mütehassıs talebe olarak devama başlamıştım. Be sim Ömer burada ilk ebe mek tebini ve vilâdethaneyi tesis etti, doğumlar yapmağa, tıp talebesi ne ve ebelere amelî doğum öğret meğe başladı.
O günkü bu ilk teşebbüsünü yarım asır evvelki zihniyetle mu hakeme ettiğimiz zaman, Besim Ömer’in başardığı muazzam in- kilâbın mahiyetini daha iyi an- lıyabiliriz. Cehalet ve taassubun bütün şiddetiyle devam ettiği bir devirdi ve kadının hekime kendi ni göstermesi kelimenin tam ma- nasiyle imkânsızıydı. Bu batıl ina nışı yıkacak tek müeyyide, B e
sim Ömer'in mesleğine imam
idi. Hiç bir müşkülât onu azmin de ümitsizliğe uğratmadı. Mak sada muvaffak olmak için ceha leti ve taassubu himaye eden istibdat devrinin her türlü ma nilerini yıktı.
Besim Ömer, ebe mektebini, kadınları ve çocukları ampirik kocakarı yardımları ile maruz kaldıkları tehlikeden kurtarmak için kurmuştu. Ebe hekimliğin den evvel memlekette ebeliğin inkişafı lâzımgeldiğini düşünmüş, bu uğurda beşer takatinin fev kinde denebilecek bir azim ve se
batla gayesine muvaffak olmuş tu. Taassup o kadar şiddetliydi, ki mektebe ebe namzedi bulma nın imkânı yoktu. Besim Ömer, yaşını başını almış, elli, altmış yaşındaki kadınları mahalle ma halle dolaşarak bin rica ile mek tebe getiriyor, din, mezhep, tah sil, yaş derecesi gözetmeden her kadını ebe mektebine kabul edi yordu. İki kırık karyola, üç kırık dolapla Besim Ömer'in kurduğu bu ilk ebe mektebidir, ki binler ve binlerce Türk çocuğunun sıh hat ve hayatını kurtarmıştır. Di yebilirim, ki bizde hiç bir meslek bu derece müşkülât ve imkansız lıklarla karşılaşmadı. Fakat, m il letinin saadeti için bütün mev cudiyetiyle ve sonsuz enerjisiyle geceli gündüzlü çalışan Besim Ömer, herşeyi yendi. Tıp. tarihi miz, büyük mücahit Besim Ö- mer’i ebediyen şükranla yad ede cektir.
Besim Ömer, yalnız bu başa rısı ile kalmadı. Onun bir de gençlik cephesi vardır. Gürbüz nesil yetiştirme davası uğrundaki eserleri, tıp âlemimizin, tıp ede biyatının en güzel örnekleridir. Bu eserler, yalnız mütehassıslara değil, halka da hitab ettiği için iki türlü fayda temin etmiştir.
Muallim, profesör, doktor, mürebbi ve en nihayet insan Be sim Ömer, bütün hayatını ver
diği davasında daima «hoca»
kalmış, daima saygı ve sevgi ha lesi içinde yaşamıştır. Tek arzu su vatan ve milletine faydalı o l mak, sağlam nesil yetiştirmekti. Bu dava ile şahsi arzu ve raha tını bile unutuyordu. Evlenme mişti. Bence bunun tek sebebi. Besim Ömer’in daima kendisine yeni yeni vazifeler ihdas
etme-i
sindedir. Bir tek saatini boş ge
çirmezdi. Hastahancden, mual
limlikten, muayeneden arta ka lan zamanını yine çalışmakla, eser yazmakla geçirirdi. Bazaıı niçin evlenmediğini sorardık:
— Bu öyle birşeydir, ki ce vap vermeğe imkân yok. Evlen mediğim iyi mi, fena mı. onu da bilmiyorum..
Fakat bu cevap, hocamızın kendini düşünmeğe vakit bula madığını bize anlatıyordu. Ve en nihayet o, bütün sevgisini yur duna, yurdunun evlâtlarına tek sif etmişti.
Talih ve tesadüf Besim
Ömer’i iki defa bize bağışladı. Amerika Salibiahmer K on gresine Titanik vapuru ile gide cekti. Birkaç dakika geç kalması, onu Titanik faciasından kurtar mıştı. Meşrutiyetten sonra bir- gün Üsküdar iskelesinde vapu run en üst katından iskele ile va pur arasından denize düşmüş, vapurun altından geçerek öbür tarafta denizin üstüne çıkmış, tesadüfen orada bulunan Dok tor BafralI Yanko'nun oracıkta ki tedavisi ile kurtulmuştu.
Besim Ömer, bu hatıraları nı, hayatının en ehemmiyetsiz vak’aları gibi anlatırdı. Onun heyecanı daima ve daima yurd- daşı ve yurdu içindi. En büyük zevki ııe şerait tahtında olursa olsun çalışmak, faydalı olmaktı. Mesleğinin en yüksek mertebesi ne ulaştığı vakit bile onu daha — Arkası 12 insi sayfada —
B e s im Ö m e r Meb'us o ld u kt an so n r a da son g ü n le r e k a d a r h a s t a la r ın ı m u a y e n e ed er d i. Y u k a r ı d a m e r h u m u ç a l ı ş ı r k e n g ö r ü y o r s u n u z
-Taha Toros Arşivi