S a y f a 2 G Ö R Ö Ş L E R
DOüAN'I KAYBETTİK
ÎR dakika, yedi dakika.. Derken Doğan Na- U di son dakikasını Londra’da yaşadı ve göz
lerini bir türlü derdini anlatamadığı bu âle me kapadı. Bilir misiniz? İnsan için acı tatlı 30 sene beraber çalıştığı, yaşadığı, güldüğü, ağladığı bir arakdaşımn arkasından bir acı yazısı yazmak, ne kadar acıdır?. Hele tabiî ömrün sınırlarına yaklaşmadan sinn-i kemâlin başındaki ölümler, hele rahatsız ölümler dostlar ve yakınlar için ne kadar elemli oluyor.
Doğan hayatı hafife almaya alışmış, tam mâ- nasıyle rindmeşreb bir gazeteci olmaktan ayrı olarak candan bir dost idi. Otuz sene işbirliğimiz sırasmda beni en iyi anlayan, sıkıntılarımı en iyi sezen o olmuştu. Kader beni iş bakımından on dan ayırırken his bakımından daha da yaklaştır dı. Her gün sıhhat haberlerini almaya çalıştım.. Bu pek de kolay olmadı. Birbirini bozan iyi ve kötü haberler arasmda bocalarken Doğan’m ar tık kendine ve başkalarma yâr olmaktan kurtul duğunu öğrendik.
Doğan gazeteci idi, iyi gazeteci idi.. İnsan adamdı, sosyal şartların hepimize yüklediği bin- bir kasavet içinde bir güler yüz göstermesini bi lirdi. Filozof, alçak gönüllü bir adamdı.
Gazetecilik Doğan’a, babasından intikal et miş bir unvan değildi.. Doğan iyi bir gazeteci idi. Hali olduğu zamanlarda Cumhuriyet’te birçok yenilikler yapmış, gazeteye bugünkü mevkiini kazandırmış olan fikirlerden birçoğu Doğan’m idi.
Doğan’m pek çok münevverler gibi zayıf ta rafı içkiye düşkünlüğü idi. Bu yüzden çok defa sıhhati için endişelenir, kendisine de bunu açar dık. Sitem ederdik..
Bir gün bana durum hakkında görüşürken: — Burhan, içmeyeyim de ne halt edeyim? diye dert yandığını bilirim.
Aramızda kendisinin bulduğu bir ruhî ben zerlikten her zaman bahsetmiştir.
Uzun ömürler dilediğim muhterem annesine çok düşkündü ve bana çok defa:
— Burhan! Sen bilirsin ana sevgisini. Çünkü sen de annene çok bağlıydın! Çok yaşasın anne mi üzmek istemiyorum. Yoksa ben., diye neler yapmak isteyip de yapamadığını anlatır dururdu.
O gazetesine kendi ideali olan bir kıbal ver meye çalışır, uğraşır, didinir; fakat her zaman muvaffak olamadığı için üzülür, küserdi. Son se nelerin küskünlüğünde, hattâ ömrünün kısalma sında bu derdinin tesiri olmadığını kimse iddia edemez.
Mutedil ve terbiyeli bir gazeteciliğin hasre tini çeke çeke kendini yitirdi.
Denebilir ki; Bâbıâli Doğan'Ia bir meslek kurbanı daha vertniştir.
Doğan’ı çok sevenler olduğunu bilirim.. On lara ve acılı valide ve kardeşlerini teselli etmeye halim yok!. Allah hapimize ecir sabır versin. Do ğan’a da rahmet eylesin.
Derken Yahya Kemal’in Baki’nin meşhur ga zelinden yaptığı taştîr’in bir parçasını Doğan’m ağzmdan okuyalım:
Meyden safâyı bâtını hum dur gara* heman Deymezdi yoksa sekrine peymânei muğan H e r câm İçinde seyredilir başka b ir cihan Şurbi müdâm için neye ettik fedâyi cân E rb a b ı zahir anlayamazlar muradımız
fMws i ■ mm m&Mm mi
. I