• Sonuç bulunamadı

Sultan DOĞAN*

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sultan DOĞAN*"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KONUNUN GÖZDEN G EÇ İR İLM ESİ

Sultan DOĞAN*

ÖZET

Amaç: A r a ş tır m a la r c in s el is tis m a r a u ğ r a y a n e r k e k ço cu k la rın % 50’sin e , k ız ço cu k la rın % 2 5 -3 0 ’u n a cin ­ s e l is tis m a r d a b u lu n a n k işin in e r g e n oldu ğ u n u , g e n e l to p la m d a c in s el is tis m a r ey lem lerin in % 3 0 -4 0 ’ının e r g e n le r ta r a fın d a n g erçek leştirild iğ in i gösterm iştir. B u y a zı, k en d ileri d e d a h a ö n c e c in s el is tis m a r a m aru z k a lm ış o la n v e c in s el is tis m a r d a v r a n ış ı g ö s te r e n iki e r g e n olg u y u su n m a y ı v e b u o lg u la r te m e lin d e c in s el is tis m a r d a v r a n ış ı g ö s te r e n e r g en le rle ilgili y a y ın la rı g ö z d e n g eçir m e y i am açlam ıştır.

Yöntem: C in sel is tis m a r d a v r a n ış ı g ö s te r e n e r g e n le r le ilgili u lu sa l v e u lu s la r a r a s ı y a y ın la r g ö z d e n g eçir­

ile r e k s o n u ç la r özetlen m iştir. Sonuçlar: Ç o cu k la r v e er g e n le r ta r a fın d a n g er ç e k le ş tir ile n c in s el istism a r d a v r a n ış la r ıy la ilgili o la r a k batılı ü lk e le r d e g id e r e k a r ta n f a r k ı n d a l ık v e bilgi birikim i o lm a s ın a k a rşın , ü lk e m iz d e k o n u y la ilgili bilim sel v eriler azdır. C in sel is tis m a r d a v r a n ış ı g ö s te r e n e r g e n le r h e r s o s ­ y o e k o n o m ik d ü z e y d e n , ırktan , d in d en , e tn ik k ö k e n d e n v e kü ltü rel g ru p ta n o la b ilm ek ted ir. O n d a d o k u z u e r k e k t ir v e n o rm a l p o p ü la s y o n la k ıy a s la n d ığ ın d a d a h a s ık lık la fiz ik s e l, c in s e l y a d a b a ş k a bir b iç im d e is tis m a r a u ğram ışlardır. Ç o ğ u n lu k la b o z u k a i l e y a p ıla rı v a rd ır v e p s ik iy a tr ik b o z u k lu k g ö rü lm e o ra n ları y ü k sektir. Tartışma: E r g e n d e s a ld ır g a n c in s el d a v r a n ış la r ın g e liş m e s in d e b o z u k a ile y a p ıs ı, is tis m a r a u ğ ram ış o lm a , e r k e k cin siy et, p s ik iy a t r ik b o z u k lu k o lm a s ı ö n em li etm en lerdir.

Anahtar sözcükler: c in s el istism ar, ço cu k , erg en , p s i k o s o s y a l etm e n le r

SUMMARY: ADOLESCENTS ENGAGING IN SEXUALLY ABUSIVE BEHAVIORS: REPORT OF TWO CASES AND A REVIEW OF THE TOPIC

Objectives: R e s e a r c h re su lts s h o w e d th a t in 50% o f s e x u a lly a b u s e d b o y c a s e s a n d in a b o u t 25% -30%

o f s e x u a lly a b u s e d girl c a s e s , th e p e r p e tr a to r was an a d o le s c e n t, w h ic h s h o w s th a t a ro u n d 30% - 40%

o f all a b u s e c a s e s was c o n d u c te d b y a d o le s c e n ts . T his p a p e r a im e d to p r e s e n t tw o a d o le s c e n t c a s e s w h o co m m itted s e x u a l a b u s e a n d h a d b e e n victim s o f s e x u a l a b u s e th e m s e lv e s in th e p a s t ; a n d to p r o v id e a rev iew o f th e litera tu re o n a d o le s c e n t s en g a g in g in s e x u a lly a b u s iv e beh av io r. Method: T h e n a tio n a l a n d in tern a tio n a l p u b lic a tio n s o n a d o le s c e n t s e x u a l a b u s e r s w e r e r e v ie w e d a n d th e re su lts w e r e s u m m a ­ riz ed . Results: A lth o u g h in W estern p o p u la tio n s th e r e h a s b e e n a g row in g a w a r e n e s s o f s e x u a lly h a r m ­ f u l b e h a v io r s co m m itted b y ch ild r en a n d y o u n g p e o p le , in T u rk ey f e w scien tific d a t a c o u ld b e f o u n d o n th is is su e. A d o le s c e n t s e x u a l a b u s e r s c o u ld b e f r o m e v e r y so cio -e co n o m ic c l a s s , e v e r y ra cial, eth n ic, a n d relig iou s grou p. N in ety p e r c e n t o f ju v e n ile s e x o ffe n d e r s w e r e f o u n d to b e m a le. In c o m p a r is o n w ith th e g e n e r a l p o p u la tio n , a b u s e victim ization h isto ry was h ig h er a m o n g th em . M ost o f th em h a d e x p e r ie n c e d fa m i ly d y sfu n c tio n a n d th e p s y c h ia tr ic m orbid ity r a te was q u ite high. Conclusion: F a m ily fu n ctio n in g , b ein g a n a b u s e victim, m a le g en d er, a n d p s y c h ia tr ic m orbid ity s e e m to b e im p o rta n t f a c t o r s w ith r e s p e c t to s e x u a lly a g g r e s s iv e behavior.

Key words: s e x u a l a b u s e , ch ild , a d o le s c e n t, p s y c h o s o c ia l f a c t o r s

GİRİŞ

Çocukları cinsel olarak istismar eden çocuklarla ilgili birkaç makalenin yayınlandığı 1980'li yıl­

lara kadar cinsel istismarın önlenmesinde ve tedavi yaklaşımlarında "istismarcıya dönüşen mağdurlar" ve "cinsel istismar davranışı göste­

ren çocuklar ve gençler" ihmal edilen konulardı (Ryan 2000). Bu çocuklar için Johnson "cinsel istismarcı çocuklar" (children who molest ) ve Friedric "cinsel-saldırgan çocuklar" (sexually- aggressive children) terimlerini kullanmıştır (Johnson 2000).

Cinsel istismar; ergen ya da çocuk tarafından

* Yrd. D oç. Dr., N am ık K e m a l Üniv., Tıp F a k ., P sikiy a tri A n ab ilim Dalı, T ek ird ağ .

gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine bakılmak­

sızın onay ve eşitliğin olmadığı durumlarda, zorlama, tehdit, oyun oynama, hile ya da kandır­

ma sonucu oluşan her türlü cinsel eylem olarak tanımlanmaktadır (Shaw 1999). Tekrarlayıcı müstehcen telefon konuşmaları, teşhircilik, sürtünmecilik gibi nispeten hafif tacizkar davranışları içerebilir. Bununla birlikte, ergenler tarafından gerçekleştirilen cinsel istismarlarda yetişkinlerde görüldüğünden daha yüksek oran­

da cinsel birleşme girişimi, genital-genital temas ve genital-anal teması içeren cinsel eylemler bildirilmektedir (Allard-Dansereau ve ark. 1997, Fehrenbach ve ark. 1986).

Ç o c u k v e G e n ç lik R u h S a ğ lığ ı D erg isi : 15 (3) 2 0 0 8

(2)

DOĞAN

Bazı çocuk ve ergenlerin diğerlerini cinsel olarak istismar etmelerinin nedenlerini açıklamaya yönelik pek çok teori ileri sürülmüştür. Ancak çocukta cinsel saldırgan davranışların neden ortaya çıktığını açıklayan net ve basit bir formül yoktur. Günümüzde en çok kabul gören açıkla­

ma çocuk ve ergende istismar edici davranışları, cinselliğe ve şiddete maruz olma, cinsel istis­

mara uğrama, pornografik yayınların erken yaşta izlenmesi ve saldırgan aile rol modelleriyle birlikte yaşama gibi pek çok etmene bağlayan

"öğrenme teorisi"dir (Ryan ve Lane 1997).

Cinsel istismar davranışı gösteren erkek çocuk­

ların %50-75'inin, kız çocukların ise hepsinin daha önce cinsel olarak istismara uğradığı bildirilmektedir (Johnson 2000). Ayrıca bu çocukların hemen hepsinin duygusal olarak ihmal edildiği, büyük çoğunluğunun da fiziksel istismara uğradığı anlaşılmıştır. Pek çok yazar cinsel işlev bozukluk ve sapmalarının örseleyi- civi travmatik çocukluk çağı yaşantılarıyla ilgili olduğuna dikkat çekmiştir (Courtois 2000, Doğan 2005, Doğan 2006, Maltz 2000). Özellikle parafililer ve cinsel obsesyonlar söz konusu olduğunda bağlantının daha kuvvetli olduğu öne sürülmüş ve bu durum "çocukluk çağı trav­

malarının erotizasyonu" olarak adlandırılmıştır (Kaplan 1995). Kaplan 20 yıl boyunca yaptığı 7000'den fazla cinsel muayenede sadistik ve mazokistik seksüel fantezileri ya da yaşantıları olan bütün hastaların istisnasız olarak çocukluk­

larında zalimce durumlara maruz kaldıklarını bildirmiştir. Cinsel obsesyonları, çarpık cinsel fantezileri olan ya da parafilik cinsel davranışlar sergileyen hastaların, aile ve psikoseksüel öykü­

leri gözden geçirildiğinde yaşamın erken evrelerinde korku, tiksinme, öfke objesi olan kişi ve olayların sonunda cinsel istek objesine dönüşebildiği görülmektedir. Daha spesifik olarak söylersek çocuklar bazen acı verici ve olumsuz deneyimleri erotize etmektedirler.

Bununla birlikte, Van Outsem (2007) gözlemsel çalışmaları gözden geçirdiği çalışmasında, cinsel istismar davranışı gösteren ergenlerin %60'ının psikolojik ve gelişimsel olarak olarak "normal"

sınırlarda olduğu, %40'ında ise cinsel, sosyal ve/ya da psikolojik bir sapma olduğu sonucuna varmıştır.

Son yıllarda ülkemizde çocukluk istismarı ile ilgili bilimsel çalışmalarda artış dikkati çekmek­

tedir. Yayınlar gözden geçirildiğinde, çocuk

istismarının tarihçesi, görülme sıklığı, patofiz- yolojisi, tipleri, tanınması ve klinik olarak değer­

lendirilmesi, eşlik eden psikiyatrik bozukluk­

ların nitelikleri, tedavisi, prognozu ve önlenmesi ile ilgili çalışmalar olduğu gözlenmektedir (Güz ve ark. 2003, Kara ve ark. 2004, Yılmaz ve ark.

2003, Zoroğlu ve ark. 2001). Spesifik olarak çocukluk çağı cinsel istismarına değinen yazarlar ise değişkenlik gösteren psikiyatrik semptomatolojinin varlığında ve tedaviye dirençte cinsel istismara yönelik değerlendir­

menin önemi, çocukluk cinsel istismarı tanısında yaşanan güçlükler ve cinsel istismar öyküsünün erişkin dönemdeki cinsel işlevler ile prognoz üzerindeki etkileri konusunda veriler bildirmek­

tedirler (Doğan 2006, Karakaya ve ark. 2005, Öztürk 1993). Ayrıca çocuğu cinsel istismara uğrayan anne-babalarına psikiyatrik-psikolojik yardım verilmesi konusunda modeller öneren, çocuk cinsel istismarına hemşirelik yaklaşımının nasıl olması gerektiğini ve cinsel travma sonrası oluşan ruhsal bozuklarla birlikte yeniden mağ­

duriyeti tartışan yazılar da mevcuttur (Gölge 2006, Keskin ve Çam 2005, Sezgin ve ark. 1995).

Bununla birlikte, ulaşılabilen kaynaklarda, ülkemizde cinsel istismar davranışı gösteren çocuk ya da ergenlerle ilgili herhangi bir veriye rastlanamamıştır.

Bu yazının amacı diğer çocukları cinsel olarak istismar ettiği için psikiyatriste getirilen ve öykülerinde cinsel istismar belirlenen iki erkek ergen olguyu sunmak ve ilişkili olabilecek psikososyal etmenleri irdelemektir. Ayrıca, "cin­

sel istismar döngüsü"nün kırılmasının önemine, çocuk ve ergenlerde cinsel davranışı değer­

lendirirken aşırı patolojikleştirme ya da görmez­

den gelmenin tehlikelerine, tedavi ve önleme konusunda önemli olabilecek etmenlere dikkat çekilecektir.

OLGU 1: Annesi eşliğinde Özel GOP Hastanesi psikiyatri polikliniğine başvuran K, 14 yaşında okula gitmeyen bir erkektir. Annesi, 12 ve 9 yaşlarındaki iki erkek kardeşiyle birlikte yaşa­

maktadır. Anne 35 yaşında, ilkokul mezunu, ev hanımıdır. Babasının 7-8 yıl önce evi terk edip gittiği, nerede olduğunun bilinmediği öğrenildi.

Evin geçimini sağlamaya çalışan anne, çocuk­

larına temizliğe gittiğini söyleyerek, çevredeki esnafla para karşılığında cinsel ilişki kurduğunu belirtiyordu.

(3)

K, 7-8 yıl önce bir akşam evde annesi ve teyzesi yokken, alkollü olan eniştesinin tacizine uğramış. Olayı kendisinden iki yaş küçük erkek kardeşi de görmüş. Enişte K'nın soyunmasını istemiş, anal ilişkiye girmeye çalışmış ve oral seks yapmasını istemiş. Bu sırada zor kullan­

mamış, ona saat alacağı gibi vaatlerde bulun­

muş. K, yüzüne ılık bir şeyler aktığını hatırlıyor.

Anne ve diğer aile üyelerine durum aksedince polise başvurulmuş. Anne, K'nın yapılan muayenesinde cinsel tecavüz bulgularına rast­

lanılmadığı için enişte hakkında herhangi bir adli işlem yapılmadığını ifade ediyordu. Cinsel muayenede taciz ve tecavüz bulgusuna rastlanıl- masa bile adli işlem yapılması gerektiği hatır­

latıldığında anne, bu konuda ayrıntılı bir açıkla­

ma getiremiyor; tecavüzün gerçekleşmediği anlaşılınca konunun aile içinde kapatıldığını anlatıyordu. Ayrıca, geçmişte kalmış tatsız bir olay olarak yorumladığı bu tacizin üzerinde fazla durmak istemez görünüyordu. Giderek artan ekonomik güçlükler nedeniyle K 2 yıl önce yetiştirme yurduna yerleştirilmiş. Anneden alı­

nan öyküye göre üç ay kadar önce, kaldığı yetiştirme yurdunda kendisinden yaşça küçük erkek çocukları cinsel ilişkiye zorladığı, kendisin­

den büyük erkek çocuklarla da cinsel ilişkiye girdiği gerekçesiyle yurttan çıkarılmış. Anne, K'nın yurtan çıkarılmasıyla sonuçlanan süreç ve bu süreçte yurt yönetimi ve sosyal hizmetlerin çocuğu anneye iade etme gerekçeleriyle ilgili yeterli ve ayrıntılı bilgi de veremiyordu. Anne, sadece K'nın yurttan çıkarılmasıyla, çevrede fazla duyulmadan olayın kapanmasının kendisini kıs­

men rahatlattığı; K'nın mevcut durumu ve bun­

dan sonra olabileceklerle daha fazla ilgilendiği izlenimini veriyordu. K, Annesiyle yaşamaya başladığı son 3 aylık dönemde aşırı sinirlilik, evden ve işten kaçma, vücudunu jiletle kesme, evi yakma girişimi gibi davranışlar sergilemiş.

Anne oğlunun geleceği ile -özellikle eşcinsel olma ihtimaliyle- ilgili yoğun kaygılar dile getiriyordu.

Hatta eve kadın getirerek, oğlunun bir kadınla cinsel ilişkiye girmesini sağlarsa, eşcinsel olmasını önleyip önleyemeyeceğini soruyordu.

Ruhsal durum muayenesi sırasında K, önemli bir sorunu bulunmadığını belirtiyor; savunmacı bir tutum içinde kısa soru-cevap tarzında iletişim kuruyor ve oldukça saygılı davranıyor­

du. K'nın hafif anksiyete belirtileri dışında her­

hangi bir ruhsal bozuk-luğunun olmadığı ve

zekasının kabaca normal olduğu düşünüldü.

Bununla birlikte, öyküde birisini cinsel etkinlik­

te bulunması için zorlama, evden ve işten kaçma, evi yakma girişimleri olması ve fizik muayenede self mutilasyon (kolunda jilet ve camla yapılmış kesi izleri) bulguları saptanması sonucu K'ya DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre davranım bozukluğu tanısı kondu.

OLGU 2: 12 yaşında bir erkek olan M, 7.sınıf öğrencisidir. Hafta içi günlerde baba, üvey anne ve babanın ikinci evliliğinden olan iki yaşındaki kız kardeşiyle; hafta sonlarında ve tatil gün­

lerinde ise anne, anneanne ve dedeyle birlikte yaşamaktadır. Anne 30 yaşında, lise mezunu, santral memuru olarak çalışmakta. Baba 34 yaşında, lise mezunu, teknisyenlik yapmakta.

Özel GOP Hastanesi psikiyatri polikliniğine annesi, eşliğinde geldi. Muayene getiriliş gerek­

çesi, 3 ve 6 yaşlarındaki erkek kuzenlerinin anal bölgesine penisini "oyun oynayalım" diyerek sokmaya çalışmış olmasıydı. Mağdur çocukların annelerine haber vermesiyle olay açığa çıkmış ve hemen psikiyatrik yardım için başvurmuşlardı.

Anneden çocukluk döneminde önemli bir hastalık, kaza ya da ameliyat geçirmediği, fiziksel ve zihinsel gelişiminin normal olduğu öğrenildi.

Aile öyküsünde önemli bir fiziksel ya da ruhsal hastalık öyküsü verilmedi. Anne M'nin hep hareketli ve "agresif" bir çocuk olduğunu belirt­

ti. Anne ve baba 3 yıl önce şiddetli geçimsizlik nedeniyle boşanmışlardı. Bu sırada M 10 yaşın­

daymış ve annesinin ifadesine göre o zamana kadar babanın ona ve anneye uyguladığı fiziksel şiddete maruz kalmıştı. Boşanmadan 3 ay sonra baba ikinci kez evlenmişti.

M 6-7 yaşlarında iken, o sıralarda 15-16 yaşların­

da olan amcası tarafından cinsel istismara uğramış. Amca, banyoda her ikisinin de belden aşağı kısmı çıplakken M'den kucağına otur­

masını istemiş, bunun bir oyun olduğunu söylemiş. Bu olay sadece bir kez gerçekleşmiş ve olayda zor kullanma, ya da canını yakan bir şey olmamış. Anne kayınbiraderinin geçmişte dini bir okuldan atılmış olduğunu, atılma nedeninin hiçbir zaman ona söylenmediğini, aile içinde sürekli "karı kılıklı" diyerek aşağılandığını, genellikle sessiz içe kapanık bir insan olduğunu belirtti. M'nin amcasının kendisini taciz ettiğini

(4)

DOĞAN

söylemesinden sonra baba amcayı "onun da başından kötü bir şey geçmiş olabilir" diye savunmuş. Anne oğlunun ileride eşcinsel ola­

bileceği yönünde yoğun kaygılar yaşıyordu.

Ruhsal durum muayenesinde yoğun anksiyete, psikomotor yavaşlama, elemli duygulanım, depresif düşünce içeriği saptandı. Kendisi dikkat dağınıklığı, konulara odaklanma zorluğu yaşadığını ve karamsar olduğunu ifade etti.

DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre depresif duygudurumla giden uyum bozukuluğu tanısı kondu.

TARTIŞMA

Yapılan araştırmalar cinsel istismara maruz kalan çocuklarda, olguların en az dörtte birinde istismarcıların 18 yaşın altında olduğunu göster­

mektedir (Hutton ve Whyte 2006, Van Outsem 2007). Cinsel istismara uğrayan erkek çocukların

%50'sine, kız çocukların %25-30'una cinsel istismarda bulunan kişinin ergen olduğu, genel toplamda cinsel istismar eylemlerinin %30- 40'ının ergenler tarafından gerçekleştirildiği tah­

min edilmektedir (Ryan 2000). Bu yazıda sunulan ve kendilerinden küçük çocuklara cin­

sel istismarda bulunan olgular da 18 yaş altın­

dadır. Üstelik olgulardan birisi daha önce, yine bir ergen olan (15-16 yaşlarında) amcasının cin­

sel tacizine maruz kalmıştır.

Cinsel istismar davranışı gösteren ergenlerin

%40-80'inin cinsel, fiziksel ya da duygusal olarak istismar edildiği, onda dokuzunun erkek olduğu ve ilk istismar davranışlarını 15 yaşın­

dan, hatta 12 yaşından önce gerçekleştirdikleri bildirilmektedir (Fehrenbach ve ark. 1986, Van Outsem 2007). Olgularımızın cinsel istismarda bulundukları sırada yaşlarının 12 ve 14 olduğu, her ikisinin de erkek olduğu ve kendilerinin de daha önce cinsel istismara uğradığı göz önüne alındığında, bu özelliklerin literatür bulgularıyla uyumlu olduğu görülmektedir. Cinsel istismar davranışı gösteren ergenler her sosyoekonomik düzeyden, her kültürel gruptan, her etnik ve dini kökenden çıkabilmektedir. Bununla birlikte, bu grup çocuk ve ergenlerin hemen hepsinde herhangi bir türde istismar ya da bozuk aile yapısı olduğu ve eşlik eden psikolojik/psikiyat- rik bozukluğun varlığı en fazla vurgulanan bul­

gulardır ve bu özellikler olgularımızın nitelik­

leriyle uyuşmaktadır (Bourgon ve ark. 2005, Brown 2000, Johnson 2000, Worling ve Langström 2003). Öte yandan, sorunsuz sosyal çevrelerden gelen ve psikolojik olarak sorunsuz olan ergen­

lerin de cinsel istismar davranışı gösterebileceği unutulmamalıdır (Ryan ve Lane 1997).

Ergenlerde, erişkinlere kıyasla parafilik ya da sapkın cinsel davranış kalıplarına daha az rast­

landığı ve tekrarlayıcı istismar davranışı gösterme olasılıklarının düşük olduğu da belir­

lenen diğer özelliklerdir. Bir kez yakalandıktan sonra, tekrar cinsel istismar davranışı gösteren ergenlerin oranı %10-15 arasında bildirilmekte­

dir (Worling ve Langström 2003). Yeniden istismar davranışı gösterme oranının düşük olması bu tür davranışların geçiş niteliğinde olduğu şeklinde açıklanmaktadır (Moffitt 1993).

Olgularda, annelerin oğullarının eşcinsel olma­

sıyla ilgili yoğun kaygıları bulunması, doktora başvuruda bu kaygının belirgin bir motivasyon kaynağı olması kültürel etmenlerle ilişkili gibi görünmektedir. Böyle bir kaygıyla gelen ailelere gerekli bilgilendirme yapılmalı ve eşcinsel yöne­

lim ile cinsel istismar davranışı arasında bir iliş­

kinin bilimsel olarak gösterilmediği vurgulan­

malıdır. K'nın annesinin, oğlunun maruz kaldığı cinsel tacizin adli makamlara yansımaması konusunda yeterli açıklamalar getirememesi dü­

şündürücüdür. Anne, görüşme sırasında yap­

ması gereken şikâyeti yapmış görünme kay­

gısıyla yanlış bilgi vermiş olabilir. Ailenin şikâyette bulunmama olasılığını, elde somut tecavüz bulgusu yokken haklılıklarını ispatta zorluk, uzun ve yorucu yargı süreci ile K'nın toplumda tecavüz kurbanı ve eşcinsel olarak damgalanması kaygıları desteklemektedir.

Gelişmiş Batı ülkelerinde, cinsel saldırganlığın/

cinsel istismar davranışının uzun dönemdeki olumsuz sonuçları göz önüne alınarak, özellikle cinsel olarak agresif davranışları olan ergenler için giderek artan sayıda tedavi programları oluşturulmuştur. Başlangıçta tedavi yaklaşımı yetişkin cinsel saldırganlara uygulanan yaklaşı­

ma benzer olmuştur. Daha sonra yetişkin ve ergen cinsel saldırganlığının birbirinden en az üç kritik etmen açısından farklı olduğu öne sürülmüştür. Bu etmenlerden birincisi, çocuk­

luktan erişkinliğe geçiş dönemi boyunca ergen­

lerin işlevselliğini olgunlaşma yönünde artıran değişikliklerin olmasıdır. Gençler, yaşla birlikte

(5)

kazandıkları olumlu psikosoyal ve psikoseksüel değişiklikleri, toplumsal kurallara ve standart­

lara daha uygun davranabilecek şekilde kişilik ve davranışlarına entegre edebilmektedirler.

İkincisi, gençler, erişkin saldırganlardan mağdur sayısı, mağdur karakteristikleri ve sapkın cinsel ilgi açısından farklılıklar göstermektedirler.

Çoğunun genellikle yalnızca bir mağduru olmakta ve bu kişi tipik olarak gençle yakınlığı olan bir kişi olmaktadır. İkiden fazla mağduru olan genç saldırganların %40'ı, her iki cinsiyeti de mağdur etmektedir. Genç saldırganların cin­

sel fantezileri de daha yüksek oranda sapkın olmayan nitelikte ve yaşlarıyla uyumlu partner­

lere yönelik olmaktadır. Üçüncüsü, aile etmen­

lerinin gençte cinsel istismar davranışı gelişmesinde kritik öneme sahip olmasıdır.

Stresli aile ortamı, ilgisiz ya da reddedici anne- baba tutumları cinsel saldırganlığı olan gençlerde sık rastlanan aile özellikleridir ve tedavi hedefleri belirlenirken göz önünde tutul­

malıdır (Bourgon ve ark. 2005).

Bu etmenler dikkate alındığında, bu yazıda sunulan olgular açısından da genel tedavi, prog- noz ve önleme yaklaşımlarıyla ilgili bir çerçeve ortaya çıkmaktadır. Bu çerçeveyi şöyle özetleye­

biliriz:

Cinsel istismar davranışı gösteren gençlerin tedavisinde; ergenlik döneminde süre giden, cinsel ve sosyal olgunlaşmayı da içeren gelişim­

sel değişiklikleri dikkate almak önemlidir. Bu gençlere, toplumsal kurallara ve standartlara uygun davranmalarını sağlamak için psikosoyal ve psikoseksüel becerileri kazandırmaya yönelik psikoterapötik girişimlerde bulunulurken, sap­

tanan ek psikiyatrik sorunların tedavisi ihmal edilmemelidir. Ayrıca, cinsel istismar davranışı gösteren çocuk ve ergenlerin dışlanmaması, damgalanmaması, olumlu davranış ve alışkan­

lıklar kazanmaları konusunda desteklenmesine de tedavi programlarında dikkat edilmelidir.

Erişkinlere kıyasla cinsel istismar davranışı gösteren gençlerde sapkın, parafilik cinsel davranışlar azdır ve bu iyi prognoz göstergesi kabul edilebilir. İstismar davranışı için zemin hazırlayan sosyoekonomik ve aile etmenlerinin önemi açıktır ve önleme/tedavi programlarında mutlaka üzerinde durulmalıdır. Parçalanmış ailelerden gelen çocuklara yönelik sosyal destek programlarının geliştirilmesi gereklidir. Cinsel

istismarın önlenmesinde "mağdur" olanın "yeni mağdurlar" yaratabileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir. Cinsel istismar davranışı olan gençler ve çocuklar tedavi edilirken, "cinsel istismar kısır döngüsü"nün kırılması için mağ­

dur olan çocuklar üzerinde de durulmalı, gerek­

li durumlarda (ulaşılabiliyorsa) bu çocuklar da tedavi edilmelidir. Cinsellik yaşam boyudur ve cinsellikle ilgili gereksinim duyulan bilgiler farklı yaş dönemlerinde farklılaşmaktadır. Bu açıdan ülkemizde cinsel eğitimin yaygınlaştırıl­

ması, her yaşa uygun ayrı eğitim programlarının hazırlanıp uygulanması yerinde olacaktır.

Çocuklar uygunsuz cinsel davranışlar konusun­

da eğitilmeli, böyle bir davranışa maruz kaldık­

larında ailelerine ve/ya da öğretmenlerine durumu bildirme konusunda yüreklendirme- lidirler. Çocuk ve ergenlerde cinsel istismarın olumsuz sonuçları açısından toplum genelinde farkındalığın artırılması istismarı önlemede önemlidir.

KAYNAKLAR

A lla r d -D a n s ere a u C, H a ley N, H a m a n e M v e a rk . (1997) P attern o f ch ild s e x u a l a b u s e b y y o u n g a g g r e s s o r s . C h ild A b u s e N egl 2 1 :9 6 5 -9 7 4 .

A lm on d L, C a n ter D, S a f a t i CG (2006) Y ouths w h o s e x ­ u a lly h a rm : A m u ltiv ariate m o d e l o f c h a r a c te r is tic s . J S e x A g g r ess io n 1 2 :9 7 -1 1 4 .

B ou rg o n G, M orton-B ourgon KE, M ad rig an o G (2005) M ultisite in v estig a tion o f trea tm en t f o r s e x u a lly a b u s iv e ju v e n ile s . T h e S e x O ffen d er: I s s u e s in A s s e s s m e n t, T rea tm en t, a n d S u p erv isio n o f A d u lt a n d Ju v e n ile P o p u la tio n s 5. Cilt için d e, B K S c h w a r tz (ed) Civic R e s e a r c h Institu te, K in gston , N J, s:1 5 -1 7 .

B ro w n SM (2000) H ea lth y se x u a lity a n d th e tre a tm en t o f s e x u a lly a b u s iv e y ou th . SIECUS R ep 2 9 :4 0 -4 6 .

C o u rto is CA (2 0 0 0 ) T h e s e x u a l a ft e r - e f f e c t s o f in c e s t /c h ild s e x u a l a b u s e . SIECUS R e p 2 9 :1 1 -1 6 .

D oğ a n S (2005) Ç o cu k lu k ça ğ ı tra v m aların ın er o tiz a s- y o n u . 14. A n a d o lu P s ik iy a tr i G ü n leri Ö zet K ita b ı, K a p a d o k y a , s:4 8 -4 9 .

D oğ a n S (2006) C in sellik ten tiksin ti d u y m a bo z u k lu ğ u : D av ran ışçı t e d a v iy e olu m lu v e hızlı y a n ıt v er en bir olgu.

K lin ik P sikiy a tri D ergisi 9 :1 9 1 -1 9 7 .

F e h r e n b a c h P, S m ith W, M o n a s te r s k y C v e a rk . (1986) A d o le s c e n t s e x u a l o ffe n d e r s : O ffen d er a n d o ff e n s e c h a r ­ a cteristic s. A m J O rth o p sy ch iatry 5 6 :2 2 5 -2 3 3 .

(6)

DOĞAN

G üz H, D o ğ a n a y Z, Ç o la k E v e a rk . (2003) K o n v ersiy o n b o z u k lu ğ u n d a ç o c u k lu k ça ğ ı tra v m a ö y k ü sü n ü n p s i k i ­ y a tr ik belirtiler e tk is i v a r m ı? K lin ik P sikiy a tri D ergisi 6 :8 0 -8 5 .

G ölge ZB (2005) C in sel tra v m a s o n r a s ı o lu ş a n ru h sa l soru nlar. N örop sik iy atri A rşivi 4 2 :1 9 -2 8 .

H utton L, W h y te B (2006) C h ild ren a n d y o u n g p e o p l e w ith h a rm fu l s e x u a l b e h a v io u r s : F irs t a n a ly s is o f d a t a f r o m a S c o ttish s a m p le . J S e x A g g r ess io n 1 2 :1 1 5 -1 2 5 .

J o h n s o n TC (2000) S e x u a liz e d ch ild r en a n d ch ild ren w h o m olest. SIECUS R ep 2 9 :3 5 - 3 9 .

K a p la n H S (1 9 9 5 ) T h e S e x u a l D e s ir e D is o r d e r : D y s fu n c tio n a l R e g u la tio n O f S e x u a l M otivation . B ru n n e r/M a z e l, P u b lish e rs, N ew York.

K a r a B , B iç e r Ü, G ö k a lp A S (2004) Ç o cu k istism arı.

Ç o c u k S ağ lığ ı v e H a s ta lık la r ı D ergisi 4 7 :1 4 0 -1 5 1 .

K a r a k a y a I, Üneri ÖŞ, C o ş k u n A (2005) Ç o c u k lu k cin s el istism arı: B ir olg u n e d e n iy le tan ı g ü çlü kleri. Ç o c u k v e G en çlik R u h S ağ lığ ı D ergisi 1 2 :1 4 1 -1 4 4 .

K e s k in G, Ç a m O (2005) Ç o c u k c in s el istism a r ın a p s ik o - d in a m ik h e m ş ir e lik y a k la ş ım ı. Yeni S y m p o siu m 4 3 :1 1 8 ­ 125.

M altz W (2000) S e x u a l h ea lin g f r o m s e x u a l a b u s e . SIECUS R ep 2 9 :1 9 -2 3 .

Ö ztü rk Kılıç E (1993) Ç o cu k c in s el istism arın ın p s i k iy a ­ trik yön leri. N örop sik iy atri A rşivi 3 0 :4 5 3 -4 5 8 .

R y a n G, L a n e S (1997) Ju v e n ile S e x u a l O ffen din g:

C a u s e , C o n s e q u e n c e s , a n d C orrection s. J o s s e y - B a s s , S a n F ra n cisco .

R y a n G (2000) P erp etra tio n p rev en tio n : T h e fo r g o tte n fr o n t ie r in se x u a lity e d u c a tio n a n d r e s e a r c h . SIECUS

R e p 2 9 :2 8 -3 4 .

S ez g in AU, Y avuz F, Y ü k s e l Ş (1995) C in sel ta ciz olgu ­ la r ın d a k u ru m la ra ra sı b ir ç a lış m a m od eli. Kriz D ergisi 3 :2 0 -2 5 .

S h a w J A (1 9 9 9 ) S e x u a l A g g r e s s io n . A m e r ic a n P sy ch ia tric P res s, W ashin gton , DC.

Van O u tsem R (2007) S ex u a lly a b u s iv e b e h a v io u r in ju v e n ile s : D ev ian t a n d n o n -d ev ia n t p a t h w a y s . J S ex

A g g r ess io n 1 3 (2 ):1 6 9 -1 7 9 .

W orling JR , L a n g s tro m N (2003) A s s e s s m e n t o f crim in al recid iv ism r is k w ith a d o l e s c e n t s w h o h a v e o ffe n d e d s e x ­ u ally : A rev iew . T ra u m a V io la n ce A b u s e 4 :3 4 1 -3 6 2 .

Y ılm az G, İşiten N, E rta n Ü v e a rk . (2003) B ir ç o c u k istism a rı v a k a s ı. Ç o c u k S ağ lığ ı v e H a s ta lık la r ı D ergisi 4 6 :2 9 5 -2 9 8 .

Z oroğlu SS, Tüzün Ü, Ş a r V v e a rk . (2001) Ç o cu k lu k d ö n e m i is tis m a r v e ih m alin in o la s ı so n u çları. A n a d o lu P sikiy a tri D ergisi 2 (2):69-78.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çiftçilerin tarımsal üretime bakış açılarını ve tarımsal üretim hedeflerini etkileyen faktörlerin belirlenmesi ama cıyla, çiftçiliğe karşı tutum ve belirli

Ülkemizde yapılan başka bir çalışmada ise 2-6 yaş grubunda He- patit A Ig G seropozitifliğinin %33,5 olduğu tespit edilmiştir (17).. Bu çalışmada elde edilen Hepatit A Ig

Model, toplam daðýtým maliyetini en aza indiren beþ günlük (bir haftalýk) bir daðýtým planý verir ve þirket ile þirketin taþýyýcý firmasý için bir karar

Bizim araştırmamızda da kara, ak, kızıl, sarı renkleri ilk dört sırayı alırken, bunları boz ve gök renkleri takip etmektedir (Bk.. a) kara: Muğla yer adlarında en

Prematüre retinopatisi için birçok risk faktörü tanımlanmasına rağmen en önemli risk faktörlerinin gebelik haftası ve düşük do- ğum ağırlığı olduğu gösterilmiştir

Tedavisinde klasik fizik tedavi ve rehabilitasyon yaklaşımları, ağrı kesici ilaçlar, hasta eğitimi gibi tedavi yaklaşımları yer almaktadır.. Son yıllarda

lobus caudalis'inin facies medialis'inde dorsal'den ventrocaudal'e dogru uzanan ve derinligi ortalama 3 mm olan bir sUlcus'un ~ekillendi9i, bu sulcus'dan doiaYI

Her satır ve sütunda sadece iki sayı olacak şekilde 1-10 sayılarını tabloya yerleştirin.. Her bir sayı sadece bir kez kullanılacak ve