• Sonuç bulunamadı

Anısı olmayan düşlerin kalesi Kızkulesi [Kız Kulesi]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Anısı olmayan düşlerin kalesi Kızkulesi [Kız Kulesi]"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURİYET

HABERLER

Anısı Almayan düşlerin kalesi

KIZKULESİ

Kızkulesi’ni yeniden yaşama döndürenlerden Ümit Elgin, Kızkulesi’nin İstanbul’daki herkesin hayatında önemli bir detay olduğun söylüyor ama İstanbul’da oturup da henüz denizi görmeyenleri ne yapacağız? Bir de Kızkulesi, sanki o sayısız efsanelerinden birini yaşatırcasma içine yılan saklanmış üzüm sepeti gibi tehlikeli ve yasakken Kızkulesi’nde hiç anısı olmayanların düşlerini ne yapacağız?

rttif

I v/,' M '&M ltto» ■ t H r f t -1 * -mr v ' " ■**%

PÇ ,

.s*ıJBaPB£ ________

-^Şt. DENİZ SOM

Herkesin hayatında Kızkulesi ile ilgili önemli bir detay olduğımu söylüyor Ümit Elgin ve bunu kesinlikle iddia ediyor... Elgin, mezbelelik halindeyken Kızkulesi’nde yaşayan ve sonra Kızkulesi’ni yeniden yaşama döndüren projenin mimarı, Kızkulesi’ne tutkun bir iç mimar... Kızkulesi ve herkes?

Kızkulesi, İstanbul’daki herkesin yaşamında önemli ya da önemsiz bir detay mı?

Detayın içinde bir detay: Ümit Elgin’in iddiası fazla iddialı; İstanbul’da oturup da henüz denizi görmeyenler detayın dışında olmalı! Evet şehir hatları vapuru ile

önünden geçerken üst güvertede ilk kez el ele tutuşan sevgililer için Kızkulesi arka planda bir detay... Başka arka planlarda vapur Haydarpaşa’da mendireğin içinden geçerken Silo kadar yakın ya da Saraybumu’nu dönerken Hayırsızada kadar uzak!

Ve bu arada işte bu noktada, yani anılar da detaydan sayılıyorsa... Bacağına iple bağladığı konserve kutusuyla Salacak kıyısında kirlenmeye yüz tutmuş yosunlu kayaların altında, oltasına yem yapacağı kurtçukları arayan kısa pantolonlu çocuğun (ki birkaç saat sonra yakaladığı balıklarla babasını Salacak tskelesi’nde karşılayıp balıkçı kahvesinde keskin ve soğuk gazoz içmek için koştururken ağlan birbirine kanştınrdı); “Salacak

Canavarı” öykülerinin anlatıldığı

gün batımlannda Harem’e doğru kıyının gözden ırak bir yerinde çalı çırpı ateşiyle paslı bir tenekenin üstünde midyeleri pişirip Güzel Marmara’yı şişesinden

yudumlayarak delikanlı olmaya çalışan tıfılın (ki artık asla kısa pantolon giymezdi); gün boyu kızlara hava atmak hesabıyla cebindeki kuruşlan kabinciye vermek yerine simitçiye sakladığı için evden Salacak Plajı’na mayoyla çıkma cesareti gösteren yeni yetme

delikanlının (ki dalgalar kumunu alıp götürmesin diye önü betonla

kaplanmış plajda, kızların gözü pazulanm şişirip ters parende atan oğlanların üstündeyken o,

jimnastikten nasibini almadığı için köşede kös kös oturur ve evde dinlediği Leandros’un öyküsünü anlatabileceği “Hero”yu beklerdi); ve bu satırları yazan yaşı elliye dayanmış adamın (ki hâlâ balık tutmak ister) hiç ama hiç anısı olmadı Kızkulesi’nde.

Kızkulesi yasaktı

Salacak’ta plaj m, vapur iskelesinin, balıkçı barınağının, balıkçı

kahvesinin, aile çay bahçesinin, kayaların, patika yolların olduğu yıllardan kalma Kızkulesi’nde yaşanmış bir tek amnın bile olmaması ne hazin... Çünkü o yıllarda Kızkulesi’ne gitmek ve içine girmek yasaktı... Kızkulesi’ne giden işkampaviyaya ancak bahriyeli askerler binebilirdi... Denizdeki çatal akıntıyı bilenlerin demir atabildiği sandallar da fazla yaklaşamazdı Kızkulesi’ne... Kızkulesi, sanki o sayısız efsanelerinden birini yaşatırcasma içine yılan saklanmış üzüm sepeti gibi tehlikeli ve yasaktı. Kızkulesi, anısı olmayan düşlerin yeriydi...

Z fl " ■ - ¡***t***‘

. 2 -' " * 2, *&■■*'"*

►ST x ~

Asla yasak konulamayan ve asla gerekleştirilemeyen düşlerin kulesiydi Kızkulesi!

Kimileri içinse akla gelmeyen düşler başa geliyor... Kızkulesi’nin güneye bakan duvarına vuran ışıkla

“Hamoğlu Holding” yazısı altında

konuşan Ahmet Hamoğlu, “Bura” dedi:

- Bura tahsisindeki gibi kullanılacak. Ahmet Hamoğlu konuşmasını kısa tutup orayı, holdingine tahsis edenlere teşekkür etti ve en önemlisi

oranın şiir cumhuriyetindekilere her zaman açık olduğunu açıkladı. Kızkulesi, dört yıl kadar önce 49 yıllığına Hamoğlu Holding’e verilmişti, holdingten söylendiğine göre 3 milyon dolara restore edildi ve gündüzleri kafeterya, geceleri restoran olarak kullanılmak üzere geçenlerde üç gün süreyle havai fişeklerle ses ve su gösterilerinin eşliğinde açıldı...

O ilk gece, Tlırizm Bakanı Erkan

Mumcu da vardı. Kızkulesi’nin

kulesine çıktığında kızların - türbanlılar mı, türbansızlar mı belli değil- nerede olduğunu soracak denli neşeliydi. Kuleden inip kürsüye geçtiğinde uzun uzun konuştu; yaşatmanın korumakla, kullanmanın da yaşatmakla olduğunu bir güzel anlatıp korumakla

kullanmak arasında denge kurdu. Dengeler “demokrasi dersi” vermek gerektirmediği için konuşurken yumruklarını sıkmıyor, işaret parmaklarıyla bir o yanı, bir bu yanı göstermiyor; genelde önünde kavuşturduğu ellerini vurgulama yapacağı anlarda açıyor ve parmaklarını hiçbir aynm gözetmeden yumuşak bir ritimde oynatıyordu. Partisinin

iktidarlarından birinde seleflerinden

İbrahim Gürdal’ın tahsis ettiği

Kızkulesi’nin açılışını yapmaktan mutluydu; Genel Başkam Mesut

Ydmaz, Akdeniz’in güvenliği için

Mayorka adasına gitmeyip yanında olsa o gece kuşkusuz daha da

mutlu olacaktı. Mumcu, destinasyon, intensiv, proses,

derken bir ara Kızkulesi’ni bir holdinge tahsis etmek yerine

kolektif amaçla kullanmanın da elbette mümkün olduğunu

söylüyordu ki konuyu hemen toparladı:

- Eğer kaynağınız varsa! Herkes biliyordu... Devletin

bu tür işlere ayıracak kaynağı yoktu. Bakan demedi ama arif olan anladı; bankaların batığına milyarlarca dolar kaynak ayrılmıştı, Kızkulesi’ne parayı

nereden bulacaklardı?

“Şu Kızkulesi’nin aklı olsa Galata Kulesi’ne vanr/ Bir sürü çocukları olurdu” diyen şaire

uyup bir sürü para harcadıktan sonra pahalı tarifesiyle çok daha bir sürü para kazanması için bir sermayedara verilmişti Kızkulesi! Hem de beş on yıllığına değil, tam 49 yıllığına; dededen toruna miras gibi! Çoğunluğunun yaşam koşulu Bangladeşlilere benzetilen ve artık yasak olmadığı halde Kızkulesi’ne uzaktan bakmaya devam eden halkımız adma “miras” davası açılır da kazanılırsa -3 milyon dolar başlık parasını geri vererek- ne mutlu bize...

Son eşkali ve son söz

Gelelim asıl konuya... Kızkulesi’nin son eşkâline...

Bana sorarsanız, restoratör mimar

Mehmet Alper’in, iç mimar Ümit

Elgin’in ve Kızkulesi’ne eli değen herkesin eline sağlık, içi de dışı da her şey çok güzel olmuş...

Restorasyonu beğenmeyen “uzman”lara bakıp sen kim

oluyorsun, derseniz... O zaman hangi Kızkulesi sorusuna yanıt vermeniz gerek... Seçenekler, sayfadaki gravür, resim ve fotoğraflarda...

Son söz ise dünyayı T cetvelinin ötesinden görebilen Çelik

Gülersoy’dan:

“Adma yaşam denilen süreç, çok seyrek de olsa, ayrıcalıklar, hatta mucizeler türetmeye devam ediyor. Bu kuleyi, harap ve ıssız yıllarında içinde yaşayacak kadar, ona şiirler ve sevgiler sunacak kadar, her resmini, her desenini onunla süsleyecek kadar seven bu sanatçı, Ümit Elgin, acaba bundan önceki hayatlarında, burada görev yapmış bir BizanslI subay ya da bir Osmanlı dizdan mı idi, diye kendi kendime soruyorum.”

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yolda Tristan ve Isolde kraliçe- nin kendi k›z› ve Kral Mark için haz›r- lam›fl oldu¤u aflk iksirini yanl›fll›kla içerler.. Böylece bütün güçlüklere kar- fl›

Ge­ rilerde kalan bir imparatorluk baş­ kenti içinde yaşanılan hayatı, geç­ mişteki her tabaka ve mezhepten in­ sanlarını, yapılarını en iyi tanıyan­

Fouchier’e göre bu iki mutasyon ve başlan- gıçta kasıtlı olarak oluşturulan üç mutasyon, yani toplamda sadece beş mutasyon, virü- sün deneyde kullanılan kokarcalar arasında

Nitekim Mahmut Şevket Paşanın öl­ dürülmesi üzerine çarçabuk kurulan yeni bir harp divanı, Binbaşı Remzi Bey’in (Paşa) başkanlığında verdiği ilk idam

Östaki disfonksiyonu kronik otit gru- bunda 43 kulakta (%71.7) görülürken, normal kulakların sadece 51'inde (%34.9) tespit edildi. Hem kontrol hem de kronik otit grubunda

Kar- net, Tramba, Piatan gibi nirinc bnrulan»:ı, tranpet takımlarının, kırmızı veşil renkli ne de muhte­ şem fitil kordon lan, zarif püs-.. Ahmet Rasim

Nereden sevdim o zalim kadını Bana zehretti hayatın tadını Sormayın söylemem asla adını.. Bu birkaç dize onun dramını

Kuloğlu gönüllü kuvvetle­ rinin teslihi için muhafaza edilen 40-50 bin kadar Martin ve Schnei- der tüfekleri yeni sisteme tahvil vesilesiyle ve İtalyanların