San (And) sinemasını bütün heybeti ve güzelliği ile gösteren bir fotoğraf
Şehrimiz, yeniliklerle dolu bir sinema kazandı. Bu sinemanın görünen ve görünmiyen hususi yetleri etrafında bilhassa sinema meraklısı
okuyucularımız için bilgi veriyoruz. î ŞIKLAR hiç sevinmesin! Ye
li
ni sinemadan onlara pek ha- r *-yır yok! Şan (And) sinema sının açıldığı haberini müjde te lâkki eden bir çift soluğu Şan’da almış. Fakat içeri girip de fil min, orijinal yapılıştaki salonda oynadığını ve hele tepede gözle rin sıhhatini koruyan hafif ma vi ışıkları 'görünce fazla konuş mamış, sadece bağırmış: «Ey vah!»Fantezi bir yana, İstanbul’un kazandığı yeni Şan sineması, ih tiva ettiği yeniliklerle hakikaten şehrin eğlence ve sanat hayatı için bir hamle sayılmalıdır.
Taksim’le Harbiye arası birden o kadar canlanıverdi ki, kısa za man sonra İstiklâl caddesinin pabuçlarını damda görmek müm kün olacak galiba! Eskisinden şikâyetçi değiliz, fakat niçin bir yenisi olmasın ?
İşte Şan (yahut asıl adı ile And) sineması, bu yeni Beyoğlu- nun en nadide süsü oluyor.
1400 kişilik Şan, her cephesiy le bir yenilik kolleksiyonu halin de... İnsan karanlıkta hep aynı parlak noktaya bakarsa, gözleri yorulur değil mi? İşte bunun ça resi bulunmuş, Amerikada her sinema salonu, hafif mavi ışıkla aydınlatılıyor. Turgut Demirağ’- m yaptığı da bu sıhhî tedbiri al maktan ibaret. Ama âşıklar go cunacak. Ne yapalım? Mavi ışık sız yerlerimiz de var koca Istan- bulda...
Salonun en mühim hususiyeti, yapılışındaki fevkalâdelik. Bir tiyatro yahut sinema salonunda en dikkate değer cihet, akustik tertibattır. Ses bakımından kötü yapılmış bir salon, hiçbir kon forla mükemmelleştirilemez. İşte Şan, o şekilde yapılmış ki, sah nedeki normal bir konuşma elli metredeki localardan dahi mik rofonsuz duyulabiliyor. Salonun yelpaze şeklinde olması, duyma ve görme cihetlerinden büyük kolaylıklar temin ediyor. Duvar lar ve tavan, hususî yapılışları
itibariyle sesleri gayet iyi akset tirdikleri gibi, yelpaze şekli de diğer noktaları tamamlıyor.
Şan’m müstesna bir mazhari yeti var ki, işte sadece bununla dahi hayli övünme payına sahip olması lâzım: Sahne...
îstanbulun fethinin 500 üncü yıldönümü vesilesiyle Kerem O- perası temsil edilmek istendiği zaman, o vakitler kapalı bulunan Şan salonuna da bakılmış. Müte hassısların verdiği rapora göre, «Türkiyede bu operanın oynan ması için müsait tek yer Şan sa lonu» imiş.
«O vakitler kapalı bulunan» sözü izaha muhtaç mı acaba ?
Bazı ihtilâflar yüzünden bu gü zel bina tam iki sezon kapılan kilitli durdu.
Sahibi Turgut Demirağ’a o ü- zücü günleri soruyoruz. Hiç aç mak bile istemiyor:
«— Vazgeçin, diyor, biz Türk- ler geçtikten sonra yapılanları unutan bir milletiz. Kin tutma yız. Ne yapalım? Bu da hayatm bir cilvesi oldu.»
Fakat küçümsemeyin!. Demir- ağ’ın verdiği rakamlara şöyle bir göz atın da, sinemanın kapa lı kalışının nelere malolduğunu öğrenin!
durmasiyle Belediyenin 400 bin, Mâliyenin 150 bin, Turgut De- mirağ’m da 300 bin lira zarar ettiği hesaplanmış.
Pek küçük rakamlar da değil hani...
Şan’m sahnesi hakkmdaki ko nuşmamız daha bitmedi. Araya kapalı günler girince mevzu de ğişir gibi oldu Şan’ın sahnesi 18 metre genişliği ve 22 metre u- zunluğu ile memleketimizin en geniş sahnesidir. Aynı zamanda sahne kenarında duşlu, banyolu giyinme odaları, altında da bü yük dekor yapma mahalli mev cuttur.
Şan aynı zamanda locası en fazla olan sinemadır. 38 locanın 38 inin de cephe locası olması ise, diğer kayda şayan bir nok ta...
Localarda bir hususiyet daha: Ön koltuklar arka koltuklardan 10 cm. kısa... Böylece arkadaki iki kişi de rahatça perdeyi göre biliyor. Zaten seyircinin rahatlı ğı için numaralama işinde yeni lik yapılmış. Zikzaklı numarala ma ile yüzde seksen müşterinin önündeki iki kişinin başı arasın dan perdeyi görmesi temin edil miş. Sırt sırta gelip de mütema diyen boyun kırmağa mahal yok. Sinemada mevcut umumî ha valandırma tertibatı sayesinde yılın 12 ayında birinci vizyon film oynıyacak. Bu da mühim bir yenilik sayılır.
Fakat yenilik bahsinde şimdi söyliyeceğimiz haber hepsini göl gede bırakacak galiba: Şan sine masında en fazla altı aya kadar «Üç buutlu film» seyretmemiz mümkün...
Evet, Turgut Demirağ yakın da Amerikaya gidiyor. Orada e- saslı tetkik ve anlaşmalarda bu lunduktan sonra gelecek. İşte bu gelişinde de mücessem filmin oynatılabilmesi için gereken tâ dilleri yaptıracak.
Herhalde «Şan» sineması da en büyük «şan» ı üç buutlu filmi perdesinde göstermesiyle kazana cak.
Sinemanın iki mevsim kapalı
Turgut Demirağ 20. Asır objektifi karşısında
—
27
—Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi