• Sonuç bulunamadı

Aile hekimleri, hemşire ve ebelerin çocuk istismarı ve ihmali konusunda farkındalık düzeyleri: Burdur örneği.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Aile hekimleri, hemşire ve ebelerin çocuk istismarı ve ihmali konusunda farkındalık düzeyleri: Burdur örneği."

Copied!
143
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

AĠLE HEKĠMLERĠ, HEMġĠRE VE EBELERĠN ÇOCUK

ĠSTĠSMARI VE ĠHMALĠ KONUSUNDA FARKINDALIK

DÜZEYLERĠ: BURDUR ÖRNEĞĠ

Gülnihal TÜRKER

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

SOSYAL HĠZMET ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Prof. Dr. Aliye MAVĠLĠ

(2)

T.C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

AĠLE HEKĠMLERĠ, HEMġĠRE VE EBELERĠN ÇOCUK

ĠSTĠSMARI VE ĠHMALĠ KONUSUNDA FARKINDALIK

DÜZEYLERĠ: BURDUR ÖRNEĞĠ

Gülnihal TÜRKER

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

SOSYAL HĠZMET ANABĠLĠM DALI

DanıĢman

Prof. Dr. Aliye MAVĠLĠ

(3)

S.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü‟ne

Gülnihal TÜRKER tarafından savunulan bu çalıĢma, jürimiz tarafından Sosyal Hizmet Anabilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak oy birliği ile kabul edilmiĢtir.

Jüri BaĢkanı Prof.Dr. Aliye MAVĠLĠ Ġmza

Üye Yrd. Doç. Dr. Serap DAġBAġ

Üye Yrd. Doç. Dr. Kübra KÜÇÜKġEN

ONAY:

Bu tez, Selçuk Üniversitesi Lisansüstü Eğitim-Öğretim Yönetmeliği‟nin ilgili maddeleri uyarınca yukarıdaki jüri üyeleri tarafından uygun görülmüĢ ve Enstitü Yönetim Kurulu……….tarih ve……….sayılı kararıyla kabul edilmiĢtir.

Prof. Dr. Ender ERDOĞAN Enstitü Müdürü

(4)

ii ÖNSÖZ

Yüksek lisans öğrenimimin baĢından bu yana bilgisini ve emeğini benimle paylaĢan, bu araĢtırmanın geliĢtirilmesinde rehberliğini esirgemeyen ve destek olan kendisi ile çalıĢmaktan onur duyduğum danıĢmanım Prof. Dr. Aliye MAVĠLĠ‟ye

AraĢtırmamın baĢından bu yana benden yardımlarını ve desteklerini esirgemeyen değerli kurum müdürüm Dr.Sevinç SÜTLÜ‟ye, kurum müdür yardımcım Dr. Ahmet Selçuk KILINÇ‟a,ve Ģube müdürüm Dr. Zafer DEMĠR‟e

AraĢtırmamın veri yorumlama sürecinde çok yardımı dokunan, gerek akademik duruĢu gerekse güler yüzlülüğü ile ArĢ. Gör. Bahar ÇELĠK‟e ve Yrd. Doç. Dr. Ahmet SARITAġ‟a

Hayatımın her döneminde yanımda olan, beni bu günlere getiren, var olma sebebim olan biricik annem Gülser TÜRKER‟e ve babam Abdullah TÜRKER‟e, çok sevdiğim, ablası olmaktan gurur duyduğum kardeĢim Hakan TÜRKER‟e, yanımda olduklarını hissettirdikleri için Meltem TÜRKER‟e, Gülser KAYACAN‟a, Derya BAYRAKTAR‟a, bu süreçte nazımı çeken değerli dostlarım Mustafa Ufuk DĠKMEN‟e ve Meltem DĠKMEN‟e ve motivasyon kaynağım minik Doruk TÜRKER‟e

En içten duygularımla teĢekkür ederim.

Bu araĢtırmanın bundan sonra yapılacak olan çocuk istismarı çalıĢmalarına referans olmasını dilerim…

(5)

iii ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ ... ii ĠÇĠNDEKĠLER ... iii SĠMGELER VE KISALTMALAR ... vi ÖZET ... vii SUMMARY ... viii 1. GĠRĠġ VE AMAÇ ... 1

1.1. Tarihsel Süreçte Çocuk ... 5

1.2. Çocuk Ġhmali ve Ġstismarının Tanımı ve Kapsamı ... 6

1.2. 1. Fiziksel Ġstismar ... 9

1.2.2. Duygusal Ġstismar ... 16

1.2. 3. Cinsel Ġstismar ... 21

1. 2. 4. Ġhmal ... 30

1.3. Çocuk Ġstismarını Açıklamaya Yönelik Kuramlar ... 34

1.3.1. Psikiyatrik Model ... 35

1.3. 2. Sosyolojik Model ... 35

1.3.3. Sosyal-Öğrenme Modeli ... 36

1.3.4. Sosyal EtkileĢim Modeli ... 37

1.4. Çocuk Ġstismarının Nedenleri ... 38

1.4.1.Aileden Kaynaklanan Nedenler ... 38

1.4.2. Çocuktan Kaynaklanan Nedenler ... 41

1.4.3. Çevreden Kaynaklanan Nedenler ... 44

1.5. Çocuk Ġstismarı ve Ġhmalinin Önlenmesi ... 45

1.5.1.Birincil Önleme... 45

1.5.2. Ġkincil Önleme ... 46

1.5.3. Üçüncül Önleme ... 47

1.6. Çocuk Ġstismarı Ve Ġhmalinin Önlenmesinde Aile Hekimleri, HemĢire Ve Ebelerin Rolü ... 47

1.7. Çocuk Ġstismarı ve Ġhmalinin Türk Hukuk Sistemindeki Yeri ... 50

2. YÖNTEM ... 57

2.1.AraĢtırmanın Amacı ... 57

(6)

iv

2.3. AraĢtırmanın Tipi ... 60

2.4. AraĢtırmanın Evreni ve Örneklem Seçimi ... 60

2.5. Veri Toplama Araçları ... 60

2.5.1. Anket Formu (Ek-A) ... 60

2.5.2. Çocuk Ġstismarı ve Ġhmalinin Belirti ve Risklerinin Tanılanmasına Yönelik Ölçek (Ek-B) ... 61

2.6.Verilerin Değerlendirilmesi ... 62

2.7. AraĢtırma Verilerinin Toplanması ... 63

2.8. Sınırlılıklar ... 63

2.9. Etik Boyut ... 63

2.10. ÇalıĢma Takvimi ... 63

3. BULGULAR ... 65

Çizelge 3.1. Aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin sosyo-demografik özellikleri. ... 65

Çizelge 3.2. Aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin çocuk istismarı ve ihmali konusuna iliĢkin eğitim alma durumları. ... 66

Çizelge 3.3. Aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin iĢ yaĢamlarında çocuk istismarı ve ihmali vakasıyla karĢılaĢma durumlarına iliĢkin bilgiler. ... 67

Çizelge 3.4. Aile Hekimlerinin Çocuk Ġstismarı ve Ġhmalinin Belirti ve Risklerini Tanılama Genel Ölçek ve Alt Ölçek Maddelerine Verdikleri Yanıtlara Göre Dağılımı. ... 70

Çizelge 3.5. HemĢire ve ebelerin çocuk istismarı ve ihmalinin belirti ve risklerini tanılama genel ölçek ve alt ölçek maddelerine verdikleri yanıtlara göre dağılımı . 79 Çizelge 3.6. Aile hekimlerinin, hemĢire ve ebelerin çocuk istismarı ve ihmalinin belirti ve risklerini tanılama konusunda genel ölçek ve alt ölçek puanları. ... 87

Çizelge 3.7. Aile hekimlerinin, hemĢire ve ebelerin sosyo-demografik özelliklerine göre (cinsiyet) bilgi düzeylerinin değerlendirilmesine iliĢkin bilgiler. ... 89

Çizelge 3.8. Aile hekimlerinin, hemĢire ve ebelerin sosyo-demografik özelliklerine göre (medeni durum) bilgi düzeylerinin değerlendirilmesine iliĢkin bilgiler. ... 89

Çizelge 3.9. Aile hekimlerinin, hemĢire ve ebelerin sosyo-demografik özelliklerine göre (yaĢ) bilgi düzeylerinin değerlendirilmesine iliĢkin bilgiler. .... 90

Çizelge 3.10. Aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin meslekte çalıĢma yıllarına göre bilgi düzeylerinin değerlendirilmesine iliĢkin bilgiler. ... 90

Çizelge 3.11. Aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin öğrenimlerinde ÇĠĠ ile ilgili bilgi alma durumlarına göre bilgi düzeylerinin değerlendirilmesine iliĢkin bilgiler. ... 91

(7)

v Çizelge 3.12. Aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin mezuniyet sonrası çocuk

istismarı ve ihmaline iliĢkin bilgi alma durumları ile bilgi düzeylerine iliĢkin

bilgiler. ... 91

Çizelge 3.13. Aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin vaka ile karĢılaĢma durumu ile bilgi düzeylerinin değerlendirilmesine iliĢkin bilgiler. ... 92

Çizelge 3.14. Aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin çocuk istismarı ve ihmaline iliĢkin zorlandıkları durumlar ile bilgi düzeylerinin değerlendirilmesine iliĢkin bilgiler. ... 92

Çizelge 3.15. Aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin çalıĢtıkları kurumda konuya ile ilgili prosedür varlığına göre bilgi düzeylerine iliĢkin bilgiler. ... 93

4. TARTIġMA ... 94

4. 1. Aile Hekimleri, HemĢire ve Ebelerin Sosyo-demografik Bulgularının Değerlendirilmesi ... 94

4.2. Aile Hekimleri, HemĢire ve Ebelerin Çocuk Ġstismarı ve Ġhmali Konusunda Eğitim Alma Durumları ... 96

4.3. Aile hekimleri, HemĢire ve Ebelerin Çocuk Ġstismarı ve Ġhmali Vakası ile KarĢılaĢma Durumları ... 96

4.4. Aile Hekimi, HemĢire ve Ebelerin Çocuk Ġstismarı ve Ġhmalinin Belirti ve Risklerine Yönelik Farkındalıklarının Değerlendirilmesi ve KarĢılaĢtırılması ... 98

4.5. Aile hekimleri, HemĢire ve Ebelerin Sosyo-Demografik Özellikleri ile Çocuk Ġstismarı ve Ġhmalini Belirti ve Riskleri Farkındalıklarının KarĢılaĢtırılması ... 104

5. SONUÇ ve ÖNERĠLER ... 109

5.1. Sonuçlar ... 109

5.2. Öneriler ... 112

6. KAYNAKLAR ... 116

7. EKLER ... 123

EK-A Anket Formu ... 123

EK-C Doç. Dr. Aynur UYSAL TORAMAN Tarafından Verilen Ölçeğin Kullanım Ġzni Yazısı. ... 129

EK-D Burdur Halk Sağlığı Müdürlüğü Tarafından Verilen Ġzin Yazısı ... 130

EK-D Burdur Halk Sağlığı Müdürlüğü Tarafından Verilen Ġzin Yazısı ... 131

EK-F Enstitü Onayı ... 132

(8)

vi SĠMGELER VE KISALTMALAR

ASM: Aile Sağlığı Merkezi WHO: Dünya Sağlık Örgütü

ASPĠM: Aile ve Politikalar Ġl Müdürlüğü ÇĠĠ: Çocuk Ġstismarı ve Ġhmali

ÇĠĠBRTÖ: Çocuk Ġstismarı ve Ġhmali Belirti ve Risklerini Tanılama Ölçeği VB: Ve benzeri

(9)

vii ÖZET

T. C.

SELÇUK ÜNĠVERSĠTESĠ SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

Aile Hekimleri, HemĢire Ve Ebelerin Çocuk Ġstismarı Ve Ġhmali Konusunda Farkındalık Düzeyleri: Burdur Örneği

Gülnihal TÜRKER Sosyal Hizmet Anabilim Dalı YÜKSEK LĠSANS TEZĠ/KONYA-2017

Bu çalıĢma; çocuk ihmal ve istismarının tanılanmasında önemli rolü olan, aile sağlığı merkezlerinde çalıĢan aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin konu ile ilgili bilgi düzeylerini ve farkındalıklarını belirlemek amacıyla yapılmıĢtır. AraĢtırma evrenini ve örneklemini; Burdur il sınırlarında bulunan Aile Sağlığı Merkezlerinin tümü (41 merkez) oluĢturmuĢtur. ÇalıĢma gerekli izinler alındıktan sonra 03 Mart 2016 - 20 Ocak 2017 tarihleri arasında gerçekleĢtirilmiĢtir. AraĢtırma verileri; araĢtırmacı tarafından hazırlanan özgün bir “Anket Formu” (EK-A) ve “Çocuk Ġstismarı ve Ġhmalinin Belirti ve Risklerinin Tanılanmasına Yönelik Ölçek Formu” (EK-B) kullanılarak elde edilmiĢtir. Hazırlanan anket formları ve ölçek araĢtırmacı tarafından yüz yüze yöntemle doldurulmuĢtur. Verilerin istatistiksel analizleri için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 20.0 paket programı kullanılmıĢtır. Aile hekimlerinin çocuk istismarı ve ihmali belirti ve riskleri tanılama genel ölçek puanları ortalaması 4,11±0,34 iken; hemĢire ve ebelerin genel ölçek puanları ortalaması 3,88±0,37 olarak bulunmuĢtur. Aile hekimlerinin çocuk istismarı ve ihmalinin belirti ve riskleri tanıma ölçeği toplam puan ortalamaları hemĢire ve ebelere göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuĢtur (p<0.05). Ġstismar ve ihmalin çocuktaki fiziksel belirtilerine yönelik alt ölçek puanları karĢılaĢtırıldığında aile hekimlerinin puan ortalamaları hemĢire ve ebelerin puan ortalamalarına göre anlamlı düzeyde yüksek bulunmuĢtur (p<0.05). Ġstismar ve ihmalin çocuktaki davranıĢsal belirtilerine yönelik alt ölçek puanları ortalaması arasındaki fark anlamlı düzeyde yüksek bulunmuĢtur (p<0.05). Aile hekimlerinin ihmal belirtileri alt ölçek puanları ortalaması hemĢire ve ebelerin puanları ile karĢılaĢtırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıĢtır (p<0.05). Aile hekimlerinin istismar ve ihmale yatkın ebeveyn özellikleri alt ölçek bilgi puanları ortalamaları hemĢire ve ebelere göre istatistiksel olarak anlamlı bulunmuĢtur(p<0.05). Aile hekimlerinin istismar ve ihmale yatkın çocuk özellikleri alt ölçek bilgi puanları ortalaması hemĢire ve ebelere göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuĢtur (p<0.05). Aile hekimlerinin çocuk istismarı ve ihmalinde aile yapısı ile ilgili belirtiler alt ölçek puanları ortalaması hemĢire ve ebelerin puanları ile karĢılaĢtırıldığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuĢtur (p<0.05). Aile hekimleri (4,33±0,50) ve hemĢire ve ebeler (4,08±0,68) çocuk istismarı ve ihmalinin belirti ve riskleri tanılama alt ölçek gruplarından en yüksek puan ortalamasını ihmalin çocuk üzerindeki belirtileri alt ölçeğinden almıĢlardır. Aile hekimleri (3,68±0,50) ve hemĢireler ve ebeler (3,30±0,57)çocuk istismarı ve ihmalinin belirti ve riskleri tanılama alt ölçek gruplarından en düĢük puan ortalamasını istismar ve ihmale yatkın çocukların özellikleri alt ölçeğinden almıĢlardır. Sonuç olarak; bu bulgular ıĢığında aile sağlığı merkezlerinde çalıĢan aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin çocuk istismarı ve ihmali ile ilgili bilgi ve farkındalık düzeyleri incelenmiĢ, koruyucu ve önleyici hizmet veren sağlık çalıĢanlarının bilgi gereksinimleri olduğu belirlenmiĢtir.

(10)

viii SUMMARY

REPUBLIC of TURKEY SELÇUK UNIVERSITY HEALTH SCIENCES INSTITUTE

Levels Of Awareness In Family Doctors, Nurses And Midwifes Regarding Child Abuse And Neglect: Sample Of Burdur

Gülnihal TÜRKER Departmen of Social Work MASTER THESIS /KONYA-2015

This study has been conducted to determine the levels of knowledge and awareness of family physicians,nurses and midwifes who have an important role to recognize and prevent child abuse and neglect. The research was carried out, following the obtaining of the required approval, over the period March 7, 2016 – January 20, 2017 at all (41) the Family Health Centers (FHC) within the boundaries of Burdur Province. Data for the study was collected through the use of an “Survey Form‟‟ (ATTACHMENT-A) and “Scale for Identifying Signs and Risks of Child Abuse and Neglect” (ATTACHMENT-B). Survey forms were answered face to face between searcher and family physicians, nurses and midwifes. An SPSS (Statistical Package for Social Sciences for Windows 20.0) program was employed for statistical analysis of data. The general scale point mean for identifying signs and risks of child abuse and neglect for family physicians was found to be 4,11±0,34 and 3,88±0,37 for nurses and midwifes. The total scale points for identifying signs and risks of child abuse and neglect for family physicians was found to be significantly higher than those recorded for nurses and midwifes (p<0,05). Family physicians‟ knowledge level was found higher statistically significant acourding to nurses and midwifes in the „‟physical symptoms of the abuse and neglect on the child‟‟subscale (p<0,05). Family physicians‟ knowledge level was found higher statistically significant acourding to nurses and midwifes in the „‟behavioral symptoms of the abuse and neglect on the child‟‟subscale (p<0,05). Family physicians‟ knowledge level was found higher statistically significant acourding to nurses and midwifes in the „‟characteristics of parents predisposed to abuse and neglect‟‟ subscale (p<0,05). Family physicians‟ knowledge level was found higher statistically significant acourding to nurses and midwifes in the “characteristics of children predisposed to abuse and neglect” subscale (p<0,05). A statistically significant diffrent was found between the knowledge level of family physicians nurses and midwifes in the „‟indicators related to the family structure in the child abuse and neglect‟‟subscale (p<0,05). Among the subgroups in the scale of identifying signs and risks of child abuse and neglect in family physicians, nurses and midwifes, the highest mean points were recorded in “symptoms of neglect on children” (4,33±0,50; 4,08±0,68). The lowest mean points among the subgroups in the scale of identifying signs and risks of child abuse and neglect in family physicians, nurses and midwifes were recorded in “characteristics of children predisposed to abuse and neglect” (3,68±0,50; 3,30±0,57). In the lights of these findings, the knowledge and awareness levels of family physicians, nurses and midwifes working at Family Health Centers regarding child abuse and neglect was examined in the study and it was determined that the health professionals who played a role in the process of early diagnosis needed to be educated in this area.

(11)

1 1. GĠRĠġ VE AMAÇ

Toplumun geleceği olan çocuklarımız bütün canlılar arasında en çok korunmaya ve ilgiye gereksinim duyan varlıklardır. Toplumların geliĢebilmesi için çocukların fiziksel, psikolojik ve sosyal açıdan sağlıklı geliĢmeleri çok önemlidir (Üstündağ ve AkbaĢ 2015).

Her Ģeyin hızlı bir Ģekilde değiĢip geliĢtiği ve yaĢam standartlarının gittikçe karmaĢıklaĢtığı günümüz koĢullarında, çocuk ve gençlerimizin her açıdan sağlıklı olarak yetiĢtirilmeleri geleceğimiz açısından büyük önem taĢımaktadır (Ünal 2008).

Çocuk, dünyaya geldiği ilk andan baĢlayarak geliĢme süreci içinde ailesi ve sosyal çevresi ile etkileĢiminden çıkardığı sonuçları içselleĢtirerek kiĢiliğinin ve karakterinin temellerini oluĢturmaktadır. Çocuğun temel ihtiyaçları olan bakım ve beslenmeye ek olarak ebeveynleri tarafından ilgi ve sevgi ihtiyacının da karĢılanması gerekir. Nesillerin sağlıklı yetiĢmesi, ebeveynlerin tutum ve davranıĢlarına bağlıdır. Bu sebeple, ana-babaların çocuklarına yönelik gösterdikleri davranıĢ modelleri, çocuğun yetiĢtiği çevre, diğer yetiĢkinlerin davranıĢları çocuğun sağlıklı bir kiĢilik yapısı oluĢturabilmesi açısından önemlidir (Bayhan 1998).

Aile çocuğun fiziksel ve mental açıdan iyilik halinin sağlanması ve mutlu bir hayat sürmesi için ihtiyaç duyduğu sevgi ve korumayı, huzurlu bir ortamda yaĢama ve geliĢme hakkını sağlamaktan sorumlu en küçük kurumdur. Çocuğun korunması ve gözetilmesi, kiĢiliğinin geliĢimi, çocuğa gerekli sevgi ve desteğin sağlanması konusunda kilit rolleri olmasına karĢın zaman zaman aileler bu ideal ortamı sağlamayı baĢaramazlar (Polat 2001).

Çocukların büyüdüğü aile ortamı, ebeveyn-çocuk iliĢkileri ve çocuk yetiĢtirme modelleri, onların kiĢilik geliĢimini ve ruh sağlığını etkileyen etmenler arasındadır. Çocuk yetiĢtirmede hangi teknik kullanılırsa kullanılsın, zaman zaman çocukların fiziksel cezalara maruz kaldıkları, beraberinde emosyonel örselenmelerin yaĢandığı, bazen de cinsel olarak örselendikleri bilinmektedir (Bilir ve ark 1991).

Çocuk istismarı, dünyadaki pek çok bilim literatüründe bahsi geçen bir durumdur. Ancak, çocuk istismarına bazı topluluklarda ve kültürlerde değiĢik

(12)

2 Ģekillerde anlamlar yüklenmektedir. Kültür, bir toplumun maddi ve manevi değerler ve davranıĢlarının birikimidir. Ayrıca kültür, genel olarak kabul edilen çocuğun yetiĢtirilmesi ve büyütülmesi yöntemleri ortaya çıkaran bir alt yapıdır. Bu sebeple ailelerin çocuklarına yönelik tutum ve davranıĢları farklı olabilmektedir. Bu durum yapılan hangi davranıĢın normal, hangisinin ihmal ya da istismar olarak değerlendirilmesinde farklılıklara neden olmaktadır (TopbaĢ 2004).

Zeytinoğlu‟na (1991) göre, anne-babanın çocuklarına yönelik hangi eylemlerinin çocuk ihmali ve istismarı olduğu; o toplumda çocuğa atfedilen değerin ne olduğuna, toplumun değerleri ve öğretilerine, yaptırım ve disiplin modellerine, çocuğa yönelik yapılan onaylanabilir ve onaylanamaz davranıĢların neler olabileceğine bağlı olarak Ģekillenmektedir (Yolcuoğlu 2010).

Çocuğa uygulanan kötü davranıĢ veya çocuk istismarı insanlık tarihinin geçmiĢ çağlarına uzanan fakat tespit edilebilen olgular olduğu kadar tespit edilemeyen rakamları da bulunan, sosyal ve medikal bir problemdir. Bir istismar vakasının tespit edilmesi, medikal ve psikolojik iyileĢtirme sürecine ek olarak yasal prosedürleri de zorunlu kılar. Çocuk istismarı çocukluk dönemi travmaları arasında tekrarlanabilirliği, çoğunlukla çocuğa en yakın olan kiĢiler tarafından gerçekleĢtiriliyor olması sebebiyle tanılanması ve sağaltımı en güç olan travma Ģeklidir (Ovayolu ve ark 2007).

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) 1999 yılında çocuk istismarını "YetiĢkin biri kanalıyla kasıtlı veya kasıtsız olarak gerçekleĢen ve çocuğun sağlığını, fiziksel, psikolojik ve sosyal geliĢimini kötü etki eden davranıĢlar" olarak tanımlamaktadır. Tanım, amaçtan çok, sonuçların önemli olduğu vurgulanmaktadır. Bir baĢka deyiĢle, yetiĢkinin niyeti önemli yoktur, fiilin çocuk üzerinde görülen etkileri önemlidir. Ġstismar cinsel, fiziksel, emosyonel ve ekonomik istismar gibi farklı Ģekillerde görülebilir (Turhan ve ark 2006).

Bir baĢka tanımda çocuk istismarı, kendinden en az 6 yaĢ büyük bir yetiĢkin, sosyal çevre ya da toplum tarafından çocuğun sağlığını ve fiziksel geliĢimini kötü yönde etkileyecek biçimde bilerek veya bilmeyerek gerçekleĢtirilen davranıĢlar ve eylemlerdir. Bu davranıĢların çocuk tarafından ne Ģekilde algılandığı veya yetiĢkin birey tarafından bilinçli olarak yapıldığına bakılmaz (TopbaĢ 2004).

(13)

3

Kanunlarımıza göre, ülkemizde 18 yaĢından küçük herkes çocuk kabul edilse de çocuk istismarı, günümüzde oldukça sık karĢılaĢılan ve yasal sayılan bir Ģiddet türüdür. Çocuk istismarı, önemli yaralanmalarla, maluliyetlerle ve ölümlerle sonuçlanan medikal, legal ve sosyal boyutları olan önemli bir toplum sağlığı sorunudur (Turhan ve ark 2006).

Ġstismar, sosyal, psikolojik, tıbbi ve hukuksal boyutlarıyla oldukça travmatik özelliklere sahip bir durumdur. Yoksulluk, iĢsizlik, sağlıksız ve yetersiz beslenme, yetersiz ve sağlıksız ev koĢulları, ana-babanın kiĢilik yapısı, çocuğun özellikleri, ana- babanın yoksunluğu, boĢanmıĢ ve parçalanmıĢ aile özelliği çocuğun istismarına yol açan faktörler arasında sayılabilir (Mavili 2014).

Çocuk istismarı son yıllarda gerek medikal, gerek toplumsal olarak dünyada giderek önem kazanmaya baĢlayan bir konu olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu durum ülkemiz için de aynı olarak kabul edilebilir. Konunun yeteri kadar bildiriminin yapılmaması, tanılanma sürecindeki handikaplar, olmamıĢ sayılması ve gizlenmesi olguların ciddiyetini daha da artırmaktadır (Turhan ve ark 2006).

Çocuk istismarı, birçok ülkede utanma ve inkar mekanizmasına bağlı olarak olguların saklandığı bir problemdir. Ayrıca birçok istismar olayının da göz ardı edildiği, istismar olgularının atlandığı bilinmektedir. Bunların nedenleri arasında ise, ebeveynin çocuğa zarar verebileceğini düĢüncesini reddetmek, aile içindeki özel meselelere karıĢmak istememek, konu ile ilgili eğitimsizlik veya konunun tam olarak bilinmemesi, genelde insanların kendilerine söylenenlere inanmaları ve kararlarını buna göre vermeleri gibi etkenler olduğu görülmektedir (Polat 1997).

Toplumda çocuğa kötü muamele ve çocuğun ihmal edilmesi bazı bireylerce kötü ve korkunç bir eylem olarak kabul edildiğinden olay çoğu zaman olmamıĢ gibi var sayılabilir ya da üstü örtülebilmektedir. Sağlık personelleri ise bulundukları özel konum ve profesyonel eğitimleri sebebiyle baĢka kiĢilerin üzerinde durmadığı bu konudan kaçmayarak bu soruna değinmeye ve toplumda istismar ve ihmal olgularını önlemeye çalıĢmalıdırlar (Bahçecik ve Kavaklı 1994).

Son yıllarda psikoloji alanında yapılan çalıĢmalar, çocuklukta yaĢanan örselenme deneyimlerin, yetiĢkinlik yaĢımındaki ruhsal bozukluklarının temelini oluĢturduğunu varsaymaktadır. Çocukluk döneminde yaĢanan travmaların yaĢamın

(14)

4 ilerleyen yıllarında kiĢilik bozuklukları, anksiyete ve depresyon, maddenin kötüye kullanımı, anti sosyal davranıĢ bozuklukları gibi psikolojik sorunlarla iliĢkisini ortaya koymuĢtur (DurmuĢoğlu ve Doğru 2006).

Çocuk istismarı ve ihmali, refah ülkelerinde geçen yüzyılın ikinci yarısında tanımlanmıĢ ve önleyici yaklaĢımlar geliĢtirilmiĢtir. GeliĢmekte olan ülkeler de son yirmi yılda çocuk istismarını medikososyal, legal bir halk sağlığı sorunu olarak tanımlayıp önleme çalıĢmalarına baĢlamıĢlardır (BeyaztaĢ ve ark 2009).

Dünya Sağlık Örgütü‟nün rakamlarına göre tüm dünyada 1-14 yaĢları arasında 40 milyon çocuk ihmale veya istismara maruz kalmaktadır ve medikal, psikolojik ve sosyal desteğe gereksinimi vardır (Dilsiz ve Mağden 2015).

Bazı ülkelerde yapılan çalıĢmalar olguların boyutunun tahmin edilenden çok fazla olduğunu göstermektedir. Örneğin, Kenya‟da çocuğa yönelik Ģiddet %21,9, Kanada‟da fiziksel ihmal %19, eğitim ihmali %11 ve ailenin yeterli koruması olmadığı için fiziksel Ģiddet %48 olarak bulunmuĢtur (Özcebe 2009). Bu konuya iliĢkin bazı veriler aĢağıda verilmiĢtir.

• DSÖ, 2002 yılında yaklaĢık olarak 53.000 çocuğun öldürüldüğünü düĢünmektedir.

• YaklaĢık 150 milyon kız ve 73 milyon erkek çocuğun cinsel istismara uğradığı düĢünülmektedir.

• UNICEF, Sahra Altı ülkelerde, Mısır ve Sudan‟da yılda üç milyon kızın sünnet edildiğini bildirmiĢtir.

• Uluslararası ÇalıĢma Örgütü 2004 yılında yaklaĢık olarak 218 milyon çocuk iĢçi olduğu ve 126 milyon çocuğun ise tehlikeli iĢlerde çalıĢtırıldığını tahmin etmektedir (Özcebe 2009).

Dünyada birçok ülkede gerçekleĢen araĢtırmalar çocukların çok farklı ortamlarda farklı bireyler tarafından istismara uğradığını göstermektedir. Sonuç olarak, halk sağlığı perspektifiyle, çocuk istismarı çok önemli çocuk sağlığı sorunu olarak görülmektedir. Bugün ülkelere çocuk istismarına iliĢkin müdahaleler arasında ulusal ve yerel eylem planlarının geliĢtirilip güçlendirilmesi, çocuklara yönelik

(15)

5 istismarın önlenmesine öncelik tanınması, Ģiddete dayanmayan davranıĢ ve eylemlerin benimsenmesinin sağlanması, rehabilitasyon ve sosyal destek programlarının yürütülmesi, çocukların büyük ölçüde katılımının sağlanması, çocuk dostu bir bildirimin olması ve çocuğun yüksek yararının gözetilmesi, hizmetin ulaĢılabilir olması, ulusal sistematik veri tabanı geliĢtirilmesi ve adalet sisteminin ve uluslararası sözleĢmelerin güçlendirilmesi önerilmektedir (Özcebe 2009).

1.1. Tarihsel Süreçte Çocuk

GeçmiĢte çocuk, üretime katkı sağlaması gereken toplumun bir parçası olarak nitelendirilmekte iken, bugün geleceği Ģekillendiren, toplumsal yapının temel taĢı olarak nitelendirilmektedir (Ercan 2011).

Çocuk ve çocukluğa yüklenen anlamlar toplumlar arasında değiĢiklik göstermektedir. Bu değiĢiklikler toplumlar arasında olabildiği gibi tarihsel açıdan değiĢik zaman dilimlerinde de oluĢabilmektedir (Tan 1989).

Antik Yunan‟da babaların çocuklarını öldürme hakkına sahip olduğu, ırka ait özellikleri korumak adına özürlü bebeklerin öldürüldüğü bilinmektedir. Bunun belirgin bir örneği; Sparta‟da fiziksel kusurlu çocukların halk tarafından açık bir Ģekilde öldürmesine izin verilmesidir. Avustralya‟daki bir kabilede halkın yaygın görülmeyen durumlardan korkmasının sonucu olarak, doğal olmadıkları gerekçesiyle ikiz bebekler öldürülmüĢtür. Celtler ise yeni doğan bebekleri buzlu nehirlere atarken, meĢru ve yeterince güçlü olanların suyun ütünde kalacağı, değilse bu yolla öleceğine inanmıĢlardır. Çoğu toplumda kızlar erkeklerle eĢit görülmemiĢ olup; kız çocuklar ekonomik kazanç için satılmıĢ, Ġslamiyet öncesi Arap toplumlarında diri diri gömülmüĢlerdir. Ayrıca Çin ve Hindistan‟da kız çocukları kuraklık yaĢanan dönemlerde yada kıtlık dönemlerinde öldürülmüĢlerdir. Eskimoların misafirperverlik göstergesi olarak kız çocuklarını konuklarına sundukları, çocukların bir kısmının ilk cinsel iliĢki sırasında öldüğü de bilinmektedir. Ayrıca Hindistan, Avustralya ve Ġslam ülkeleri arasında bebek ve çocuk evliliklerine sık rastlanmaktadır. Bazı kültürlerde de ergenlik dönemine kadar evlenmemiĢ kızlara utançla bakılmakta, erken evlilik bekaretin ve namusun simgesi olarak kabul edilmektedir (Nasıroğlu 2011).

Çocuk öldürmek, özellikle sakat doğanları ve kız çocukları bebekken yok etmek eski toplumlarda yaygın olarak görülmekteydi. Eskimolar bebeklerini buzlu

(16)

6 suya atar, Araplar istemedikleri cinsiyette doğan çocuklarını diri diri kuma gömerlerdi (Uysal 1998).

Toplumsal yapı; değerler ve gelenekler çerçevesinde çocuklardan anne babalarından bağımsız yaĢamaya baĢladıktan sonra yetiĢkinlere benzer giyinmeleri, yetiĢkinlerle oturup içki içmeleri, tarlada ve pazarda onlarla birlikte çalıĢmaları gibi davranıĢlar sergilemelerini beklemektedir. Toplumun bu beklentisi ve çocukların beklentilere ayak uydurmaları geçmiĢte sıra dıĢı ya da tasvip edilmeyen bir durum olarak değerlendirilmemektedir. Ġktidara ve idari görevlere getirilmek, suçlu bulunduklarında bir yetiĢkin gibi idam edilmek ve hatta evlilik yapmak gibi eylemlere, o dönemlere ait kaynaklarda yaygın olarak karĢılaĢılmaktadır. Toplumsal yapı bu dönemlerde çocukları yük olarak görmekte ve çocukların yaĢama hakkı dahi gözetilmemektedir. Öyle ki 1800‟lü yılların Avrupa‟sında çocukların öldürülmesi en yaygın olarak karĢılaĢılan suçların baĢında gelmektedir (Atıcı ve ark 2004).

Ġnsanlık tarihi boyunca süregelen çocuklara yönelik farklı davranıĢ ve tutumlar bilim ve teknolojinin geliĢmesi ile Ģekil değiĢtirmiĢtir. Tıp alanındaki ilerlemeler, bulaĢıcı hastalıklara karĢı alınan önlemler, yeni teĢhis ve tedavi yöntemleri ile çocuk ölümleri azalmıĢ, çocuğun değeri artmıĢtır. Çocuk sağlığı, çevresel iyileĢmeler, beslenme eğitim olanaklarının geliĢmesi ile olumlu yönde geliĢmiĢtir. Bu pozitif geliĢmelere rağmen çocukların ihmal edilmesi ve genel itibari ile kötü muamele yok denemeyecek kadar azdır. Ekonomik nedenler ile küçük yaĢta çalıĢan çocuk iĢçiler, sokakta yaĢayan çocuklar, suça sürüklenen çocuklar, madde kullanan çocuklar ve afete maruz kalan çocukların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Engelli çocukların büyük bir kısmının da geliĢimlerini sürdürebilmek için gerekli imkanlar sağlanmalıdır (Kara 2010).

1.2. Çocuk Ġhmali ve Ġstismarının Tanımı ve Kapsamı

Bu Çocuk istismarının ilk tanımı 1890 yılında Paris Tıp Akademisi‟nde Fransız Hekim Tardieu tarafından yapılmıĢtır. Tardieu, çocuk istismara uğramıĢ ise, beyin yüzeyinde kanama olduğunu tespit etmiĢ ve devamında bu olayın tüm çeĢitlerini tanımlamıĢ, çocuklarda ruhsal ve fiziksel bozukluklara neden olduğunu belirtmiĢtir Amerikalı Çocuk Radyolojisi uzmanı John Caffey de 1946‟da uzun kemik kırıkları ve subdural kanaması olan bebekler bildirmiĢ, ancak semptomların

(17)

7 istismardan kaynaklandığını sanmamıĢ, küçük kazalardan kaynaklanabileceğini düĢünmüĢtür.1961 yılında da Kempe „HırpalanmıĢ Bebek Sendromu‟ tanımlamasını yapmıĢtır. (Zengin 2014). 1970‟de Hellnes isimli bir araĢtırmacı da çocuk ihmali ve istismarını; çocuğa bakım veren kiĢi ile çocuk arasında, çocuğun bedensel ya da büyümesi ile ilgili durumuna yansıyan, kasıtlı meydana gelen etkileĢim ve ya etkileĢim noksanlığı olarak tanımlamıĢtır. (Polat 2007). 1972‟de de Helfer ve Kempe tanıma birkaç farklılık ekleyerek, çocuk ihmali ve istismarını ebeveynlerin ya da çocuğa bakım veren bireylerin yeltendiği ya da yerine getirmeyi savsakladığı fiilerden kaynaklı çocuğa kasıtlı zarar verilmesi Ģeklinde tanımlamıĢtır (Polat 2007).

Amerika BirleĢik Devletleri (ABD)„de saptanan ilk çocuk istismarı vakası New York Ģehrinde 1874 yılında meydana gelmiĢtir. Üvey annesi Mary Ellen Wilson tarafından bakım verilen 8 yaĢındaki bir kız çocuğunun yalnız bırakılıp sürekli olarak Ģiddete maruz kaldığı eve gelen bir kadın aracılığı ile bildirilmiĢtir. Olaya Ģahit olan kadın birçok kuruma baĢvuru yapmıĢ, en nihayetinde hayvan haklarını savunan bir dernekten yardım almıĢtır. Derneğin yardımı ile mahkemeden koruma kararı çıkmıĢ ve çocuk bir bakım evine gönderilmiĢtir. Üvey annede 1 sene cezaevinde tutuklu kalmıĢtır. Olayın ardından 8 ay geçtikten sonra, davanın avukatı olan Elbridge Gerry aracılığıyla çocuklara hizmet verecek olan ilk dernek kurulmuĢtur. Kısa zamanda buna benzer dernekler kurulmuĢ ve sayıları artmıĢtır (Metin 2010).

“Child Abuse” teriminin Türkçe‟de karĢılılık bulma problemine ek olarak çocuk istismarı nosyonuna tüm dünyada kullanılacak bir tanım oluĢturmak ciddi bir sorun olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu tanım sorunu konunun hem sosyal ve kültürel değerlere dayanmasından hem de multidisipliner olmasından kaynaklanmaktadır (Kars 1994).

Ġstismar ve ihmali tanımlarken karĢılaĢılan güçlüklerden biri kültürlerarası farklılıklardan kaynaklanmaktadır. Örneğin bazı Ġskandinav devletleri maksat ne olursa olsun çocukların Ģiddete uğramalarını istismar olgusu olarak var sayar ve kanunlarla önüne geçilirken, bazı ülkelerde belirli oranlarda Ģiddet bir disiplin aracı olarak var sayılmaktadır (Bahçecik 1993).

Çocuk kötü muamele parametreleri herhangi bir zamanda bir toplum için kabul edilebilir olan çocuk yetiĢtirme kalıpları ile tanımlanır. Çocuk yetiĢtirme

(18)

8 uygulamaları da, çok sayıda kültürel ve durumsal faktörler tarafından ve ebeveyn-çocuk iliĢkisinden doğan çatıĢma ya da iĢbirliği seviyesinden etkilenir (Wolfe and Pierre 1989).

Bir toplumda çocuğa yönelik gerçekleĢen hangi muamelenin çocuk ihmali ve istismarı olarak nitelendirileceğini toplumda bulunan bireylerin kabul ettikleri toplumsal değerleri, görüĢleri, çocuk geliĢimi hakkındaki bildikleri ve aile bağları belirlediğinden, çocuk ihmali ve istismarını evrensel olarak tanımlamak olanaksız görülmekle birlikte bir doğu Avrupa ülkesinde 18 aylık bir çocuğun yedi yaĢına kadar üvey annesi tarafından insanlardan izole edilmiĢ bir biçimde büyütülmesi ve sonuçta bu çocuğun normalin altında zekaya sahip olması, konuĢma bozukluğu, yürümede disfoksiyon, insanlar ve objelere Ģiddet göstermesi her kültürde çocuk istismarı olarak tanımlanmaktadır (Siyez 2003).

Çocuk ihmal ve istismarı; gerek toplum içinde geliĢen kurallar gerekse alandaki uzmanlar tarafından; çocuğun bakımını üstlenen yetiĢkinler tarafından çocuğa yöneltilen uygun olmayan ve ya zarar veren, çocuğun geliĢimsel olarak engelleyen veya sınırlayan fiiller ve eylemsizlikler bütünü diye tanımlanmaktadır. YetiĢkinler tarafından uygulanan ya da göz ardı edilen bu eylem ve eylemsizlikler çocuğun sağlık ve güvenliğinin sağlanamamasına yol açmakla birlikte fiziksel, ruhsal ve cinsel açıdan çocuğun hasar almasına sebep olmaktadır (Taner ve Gökler 2004).

1985 yılında Dünya Sağlık Örgütü benzeri tanımlardan yola çıkarak ihmal ve istismarı açıklamaya yönelik yeni bir tanım meydana getirmiĢtir. Tanıma göre; çocuğun sağlığına, bedensel, ruhsal, sosyal geliĢimine kötü etki eden, gerek içinde yaĢadığı toplum gerekse toplumun bireysel olarak fertleri tarafından gerçekleĢtirilen; kasıtlı ve ya kasıtlı olmadan gerçekleĢen tutum ve muameleler çocuk istismarı olarak ifade edilmektedir. YetiĢkinlerin istismar olarak tanımladığı veya çocuğun Ģiddet ya da istismar olarak düĢünmediği eylemler de istismar olarak tanımlanmaktadır (YenibaĢ ve ġirin 2007).

Sweet ve Resick‟in (1979) çocuk istismarı tanımı ise Ģöyledir: çocuğu riske sokan zararlı bir sonucu yaratan davranıĢtır. Ġstismarda anne ve babanın çocuğa eziyet etme, eğitim ve çocuğu gözetleme hakkını kendi çıkarına göre suistimal ettiği görülmektedir. (Siyez 2003).

(19)

9 Lynch‟e (1999)‟a göre, çocuk istismarı mutlu bir çocuğun baĢına Ģans eseri gelen bir olay değildir. Ġstismar olaylarının ebeveynlik yetenekleri, topluma iliĢkin problemler, aile bireyleri arasında sağlıklı olmayan iletiĢim ve çocukların büyüme problemleri ile ilgili olduğu ifade edilmektedir (Siyez 2003).

Ġstismar davranıĢında, anne babaya veya çocuğa bakmak ve korumakla sorumlu kiĢiler tarafından kasıtlı ve sürekli zarar verilmesi, önemli iki öğedir (Siyez 2003).

Çocuğu istismar etmekteki maksat, çocuğun tutum ve eylemlerini düzgün hale getirmek, çocuğun refahını sağlamak değildir. Sözde çocuk doğduğu, hayatta olduğu ve yaĢamını sürdürdüğü için kabahatlidir ve bu sebepten de cezalandırmaktadır (Cüceoğlu 1993).

Çocuk istismarı, kompleks sebepleri ve çok travmatik neticeleri olan, hukuksal, fiziksel, ruhsal ve sosyal içerikli önemli bir problemdir. (Kara ve ark 2004).

Çocuk istismarı birçok ülkede utanma ve inkar mekanizmasına bağlı olarak olguların saklı kaldığı bir problemdir. Ayrıca birçok istismar olayının da göz ardı edildiği istismar olaylarının atlandığı bilinmektedir. Bunların nedenleri arasında ise, anne babanın çocuğu örseleyebileceğini reddetme, ailenin özel yaĢantısına dahil olmak istememek, eğitimsizlik ya da konunun tam olarak bilinmemesi, genelde insanların kendilerine söylenenlere inanmaları ve kararlarını buna göre vermeleri gibi etkenler olduğu görülmektedir (Polat 1997).

ABD‟de 1993‟te gerçekleĢtirilen çalıĢmada, çocukların yaklaĢık olarak %1‟inin istismara, %15‟inin ihmale maruz kaldığı saptanmıĢ ve bu rakamların gerçekte yaĢanan olguların sadece küçük bir kısmı olduğu da belirtilmiĢtir. Dünya genelinde %1-10 dolaylarında olan çocuk istismarı, Türkiye‟de %10-53 oranında görülmektedir. Kız ve erkek çocuklara göre dağılım ise, kızlarda %34,6, erkek çocuklarda %32,5 sıklığında yaĢandığını belirten araĢtırmalar bulunmaktadır. (Kaya 2010).

(20)

10 Taner ve Gökler‟e göre ise fiziksel istismar, 18 yaĢına kadar bir çocuğun ebeveynleri ya da çevresinde kendinden sorumlu yetiĢkinler tarafından vücut bütünlüğünün zedelenerek fiziksel bir zarara uğratılması, çocuğun yaralanması ve ya tüm bunların oluĢumu riskine sebep olmaktır (Taner ve Gökler 2004).

Fiziksel istismar en yaygın Ģekilde tanımlanacak olursa „‟çocuğa kasıtlı zarar verilmesi‟‟olarak açıklanmaktadır. En çok görülen çeĢiti çocuğa vurulmasıdır. Bedensel zarara yol açan kırıkların, yanıkların, kesiklerin görülmesine neden olan istismar‟‟ tanımlanmaktadır. El içiyle vurmaktan, bazı nesnelerle de uygulanan çocuğa ceza verme metotlarını kapsamaktadır. Çocukta çürük ve bereler, kırıklar, abdominal yaralanmalar, kafa travmaları, yanıklar, travmatikalopesi, boğulma, zehirlenme, frenulum yırtılması, insan ısırığı izleri, sık ve tekrarlanan yaralanmalar ve enfeksiyonlar seklinde kendini gösterebilir (Kocaer 2006).

Fiziksel Göstergeleri:

 Yüzde, dudakta ve ağızda açıklanamayan yaralar ve darbeler

 DeğiĢik seviyelerde tokat ve ısırık izleri

 Acı çektirmek amacı ile kullanılan kemer gibi objelerin izleri

 Ayak tabanlarında, avuç içinde, sırttaki yanıklar

 Daldırma yanıkları (Eldiven ya da çorap tarzında keskin sınırlı yanıklar, çocuğun el ve ayaklarının biri tarafından kaynar suya daldırılması ile oluĢurlar, kaza ile bu tip keskin sınırlı yanıklar oluĢmaz)

 Ekimozlar

 Vücudun belli bölgelerinde kırık kemikler

 Ġç kanama

 ZedelenmiĢ beyin geliĢimi, DavranıĢsal Göstergeleri:

(21)

11

 YetiĢkinler ile iletiĢime girmekten çekinme

 Anne babadan çekinme

 YaĢanılan yere gitmekten korkma

 Kendi kendine zarar veren davranıĢlar

 AĢırı derecede çekingen veya agresif davranıĢlar

 Fiziksel temastan hoĢlanmama

 Vücuttaki izleri gizlemek için giyilen kıyafetler

 Evi terk etme (ergenlerde)

 Sosyal iĢlevsellikle ilgili sorunlar

 ÇatıĢmalı ve duygusal yoğunluğu az olan iliĢkiler kurma BiliĢsel/Akademik Göstergeleri:

 GeliĢimsel bozukluklar

 Okul baĢarısında ve ders notlarında düĢme (Üstündağ 2015).

En sık olarak görülen ve saptanması en basit olan istismar çeĢitidir. Çocuğun kasıtlı olarak yaralanması ya da ebeveynlerince yeterli olarak kollanmamasından kaynaklı gerçekleĢen kötü olayları içine alır. Kasıtlı olarak gerçekleĢen travmalar çoğunlukla çocuk ebeveynlerince disiplin edilmesi amacıyla ya da ebeveynin çocuk üzerindeki yaptırımını sağlayamadığında meydana gelmektedir. Bu Ģekildeki travmalara en çok vurma olarak rastlanır. Tipik müracaat biçimi anne baba tarafından ne Ģekilde oluĢtuğu net bir biçimde ifade edilemeyen ekimozlardır (Kara ve ark 2004).

Fiziksel istismar; orta ve Ģiddetli olmak üzere iki derecede ortaya çıkmaktadır. Orta derecede fiziksel istismar örnekleri; çocuğun ağzına acı sürmek, çocuğu hafif Ģiddetli sallamak, kulağını ve saçını asılmak, çocuğun bedeninin herhangi bir kısmına hafif olarak ya da el ile vurmak Ģeklinde bedensel ceza

(22)

12 uygulamaları iken; Ģiddetli fiziksel istismar örnekleri; çocuğu sert bir Ģekilde elle ya da ayakla dövmek, yakmak, boğazını sıkmak gibi bedensel cezalandırmalardır (TopbaĢ 2004).

Amerika‟da yapılan bir araĢtırmada ailelerinin %90 oranında popoya vurmayı çocuğu disiplin etme amacıyla kullandıkları gözlemlenmiĢtir. Hindistan‟da gerçekleĢen çalıĢmada annelerin %50‟sinin sözel Ģiddet uyguladıkları, %42‟sinin ağır fiziksel Ģiddete baĢvurdukları saptanmıĢtır. Hong Kong‟da gerçekleĢen bir araĢtırmada üniversiteye giden öğrencilerinin %95‟inin çocukluk çağında fiziksel Ģiddete uğradıkları ve geleneksel olarak bu yöntemlere sıklıkla baĢvurulduğu görülmüĢtür. Kuveytli annelerin ise %86‟sının çocuğu kontrol etmek için fiziksel disiplin etme yöntemlerine baĢvurdukları belirlenmiĢtir. Fiziksel ceza uygulayan bu ailelerin büyük çoğunluğu çocukları istemedikleri eylemlerde bulunduğunda yaralanma meydana gelecek Ģekilde vurdukları, bazı aileler yakma ve ıĢıksız odaya hapsetme gibi metotlara baĢvurduklarını belirtmiĢlerdir (ġimĢek ve ark 2004).

ABD‟nde fiziksel istismar sıklığı 5-20/1,000 dolayındadır. Ülkemizde, birçok ülkede olduğu gibi, fiziksel istismar sağlık sistemlerine yeterince kayıt edilmemektedir. Travma sebebiyle sağlık kuruluĢuna müracaat eden çocuğun ebeveynleri ve ya çocuğa bakım veren kiĢi(ler) vakayı açığa çıkarmamak için uğraĢırlar (TopbaĢ 2004).

En fazla 4-8 yaĢ grubundaki çocuklara karĢı uygulanan fiziksel istismar, çocuk büyüdükçe görülme oranı düĢmektedir (Gökler ve Kara 2004). Yirmili yaĢ dolaylarında ve daha da genç olan annelerin çocuklarına daha fazla fiziksel istismar uyguladıkları saptanmıĢtır(TopbaĢ 2004).

Yine yapılan bir araĢtırmada anneler küçük yaĢ grubundaki çocuklarını fiziksel istismara uğratırken, babalar ise ergenlik dönemindeki çocuklarını fiziksel istismara uğrattıklarını tespit edilmiĢtir (YaĢar 2010).

Fiziksel istismarın yaygınlığının belirlenmesi güçtür, çünkü genellikle bu olaylar kaza olarak değerlendirilmektedir. Yapılan çalıĢmalar, kız ve erkekler arasında fiziksel istismara uğrama ihtimali açısından herhangi bir fark olmadığını belirtmiĢlerdir (Taner ve Gökler 2004).

(23)

13 Kozcu‟nun yaptığı araĢtırmada ise çocuk büyüdükçe ebeveynleri tarafından uygulanan fiziksel çocuk istismarının sıklığının düĢtüğü gözlemlenmiĢtir. 0–3 yaĢlarında olan çocukların %76‟sı anneleri tarafından istismara maruz kalmaktadır. Hem anne hem baba tarafından 16 yaĢına kadar istismar yoğun iken, 16–18 yaĢ grubundaki çocukların daha çok anne-babaları dıĢındakiler tarafından istismara uğradıkları tespit edilmiĢtir (Kozcu 1986).

Bulut (1996)‟un ileri yaĢ grubunda olmayan annelerle gerçekleĢtirdiği araĢtırmada da bu sonuca katkı sağlamaktadır. AraĢtırma bulgularına göre annelerin %78 i çocuklarını fiziksel istismara maruz bıraktığı görülmüĢtür. Buna ek olarak Polat (2001) hem anne hem de babaların hemcinsi olan çocuklarına yönelik fiziksel istismarda bulunduğu, babaların yaĢı büyük olan çocuklarını daha fazla fiziksel istismara uğrattığı, annelerin ise yaĢı küçük olan çocuklarını daha fazla fiziksel istismara uğrattığı gözlenmiĢtir (Pelendecioğlu ve Bulut 2009).

Fiziksel istismarın tanısı duygusal istismara göre daha kolaydır. Ayrıntılı bir anemnezin tanıda önemli yeri vardır. Çocuk istismarı vakalarında ortaya konulması gereken ilk Ģey gerçek anlamda istismar olgusunun olup olmadığının tespit edilmesidir (Aksoy ve ark 20010).

Fiziksel incelemede çocuğun büyüme geliĢmesine bakılmalı ve ayrıntılı bir „‟tepeden tırnağa‟‟ muayene yapılmalıdır. Fiziksel istismar vakalarında hekim tarafından yapılan kontrolde belirtileri yakalamak çoğunlukla zor bir durumdur. Klinik belirtiler kimi zaman değiĢkenlik gösterebilir. Özellikle merkezi sinir sistemi ve iskelet sistemi zarar görmektedir. Vücudun diğer bölümlerinin de etkilenebileceği unutulmamalıdır(Aksoy ve ark 2000).

Çocukların bakımına dahil olan aile hekimlerinin çocuk istismarı ile karĢılaĢma olasılıkları vardır ve bu sebeple istismarın yaygın göstergelerini tanımaları gerekir. Çocuğun yaralanmasında tutarsız bir öykü varsa, bu durum fiziksel istismarın ayırıcı bir göstergesidir. Çocuğun yanlıĢlıkla yaralı olması muhtemel olmayan yerlerindeki ekimozlar ve kırıklar, nesnelerle oluĢturulmuĢ morluklar, henüz hareketlenmiĢ çocukta çevresel yanıklar ve ekimozlar fiziksel istismar Ģüpheleri olarak görülmelidir. Fiziksel istismar bulgusundan Ģüphelenen aile

(24)

14 hekimi çocuk koruma birimlerine durumu rapor etmek ve çocuğun süregelen güvenliğini sağlamaktan sorumludur (Pressel 2000).

Fiziksel istismar sonucu çocuğun bedeninde oluĢturulan yaralar, fiziksel olduğu kadar çocuğun iç dünyasında da zedelenmelere sebep olmaktadır. Çocuğun ruhsal dünyasına verilen bu zararlar; dövülme, incitilme, itelenip kakılma sonucunda çocuğun yetiĢkinlerden aldığı mesajlar aracılığıyla çocuğun zihninde yer edinmektedir. Çünkü esasında çocuğa atılan bir tekme ya da tokat “seni 24 istemiyorum, sevmiyorum, benim için fazlalıksın, bıktım senden” gibi anlamlar barındırmaktadır ve çocuklar açıkça ifade edemeseler de bu mesajları net olarak algılayabilmektedirler. Bu mesajlar çocuğun benlik geliĢiminde önemli risk faktörleri oluĢturmaktadır (Akgül 2015).

Fiziksel istismara maruz kalan çocuklarda birtakım davranıĢ semptomları da gözlemlenmektedir. Fiziksel istismara uğrayan çocukların benlik saygıları düĢüktür. Akademik olarak baĢarısızdırlar. Okul etkinliklerine fazla katılmazlar. Bu çocuklar çoğunlukla kendisinden büyük kiĢilerin kendilerine temas etmesinden, yakınlaĢmasından korkarlar. Ebeveynlerinden ya da yaĢadığı yere gitmekten oldukça endiĢe duyarlar. Acı verici uyaranlara reaksiyon vermezler, ağlamaları zordur (Bahçecik 1993).

Çocuğa yönelik kötü muamelenin uzun dönemdeki en ciddi sonuçları belki de sosyal ve emosyonel engellemelerdir. Fiziksel istismara uğrayan çocuklar genellikle fiziksel istismara uğramamıĢ olan akranlarına nazaran daha agresiflerdir. Ayrıca kiĢiler arası iliĢkiler kurmada problemler yaĢarlar. Bunlara ek olarak daha depresif semptomlar ve duygu durum bozuklukları gösterirler (Lawrence ve Wissow 1995).

Fiziksel istismara uğrayan çocuklarda gerileme (regresyon) fazla gözlemlenen tutum ve eylemler olarak karĢımıza çıkmaktadır. Çocuk temel tuvalet eğitimini tamamlamıĢ olsa da, çocukluk çağının en önemli ve en sık görülen iĢeme bozukluğu olan enürezis gözlemlenmektedir. Buna ek olarak, ergenlik çağında evi terk etme, çalma eylemi, yalana baĢvurma, maddenin kötüye kullanımı Ģeklindeki davranıĢ bozuklukları görülebilir (Bulut 1996).

Sağlık personelleri ihmal ve istismar vakalarındaki belirti ve semptomları gözden kaçırmamalıdır. Bir yaralanma vakası ile karĢılaĢan doktor, akut müdahaleler

(25)

15 ve iyileĢtirici tedavilerine ek olarak, adli soruĢturmada olayı yorumlayıp raporlayabilmek için, yaranın ilk halini doğru tanımlamalı, uygun Ģekilde kaydetmelidir (Zeyfeoğlu ve ark 2010).

Shaken Baby Syndrome (SarsılmıĢ Bebek Sendromu)

SarsılmıĢ bebek sendromu (SBS), yenidoğan bebeklerin ilk aylarında fazla ağlamasından ve annede meydana gelen bunalım, hayal kırıklığı ve öfkeden dolayı annenin bebeği Ģiddetli olarak sarsmasıyla oluĢan ve bebekte kafa içi kanama, göz dibi kanaması ve travmatik beyin hasarı gibi önemli sağlık problemlerine yol açan, hatta bebeğin yaĢamını yitirmesine sebep olan olgulardır (Ġnce ve ark 2014).

Ġstismar sonucu oluĢan kafa travmaları iki yaĢ altı çocuklarda morbidite ve mortalitenin en önemli sebebidir. SarsılmıĢ bebek sendromu retinal kanama, kemik kırıkları ve subdural/subaraknoid kanama olarak tanımlanan çocuk fiziksel istismarının ciddi bir formudur (Yağmur ve ark 2010).

Bebeği istismar eden kiĢi, çoğunlukla bebeğin göğüs, kol ve omzundan ya da seyrek olarak da bacaklarından kavrayıp, bebeği Ģiddetli Ģekilde sarsmaktadır. Sarsma Ģiddeti saniyede aĢağı yukarı 2-4 defa olabildiği gibi, 5- 20 defa da gerçekleĢebilir (Ġnce ve ark 2014).

Amerika‟da yapılan çalıĢmada, çocuk servisine baĢvuran olguların %1,4‟ü istismar nedeni ile baĢvurmakta ve çocuk yoğun bakım ünitesinde ölen çocukların %17‟sini kafa travması ile istismara uğramıĢ çocuklar oluĢturmaktadır. Ġngiltere‟de ise yıllık fiziksel istismara uğrayan çocukların 100.000‟de 21-24,6‟sında subdural kanama tespit edilmiĢtir (Yağmur ve ark 2010).

Munchausen by Proxy Sendromu

1977 yılında Meadow, Munchausen by Proxy Sendromunu (Vekaleten Hastalık) çocuk istismarının özel bir çeĢiti olarak tanımlamıĢtır. Ebeveynler veya çocuğun bakımından sorumlu kiĢiler tarafından çocukta hastalık bulunması ve ya gerçekdıĢı hastalık yaratması durumudur.

Aileler ya da çocuğa bakmakla yükümlü kimseler çocukta hastalık yaratmakta ya da uydurmaktadır. "HastalanmıĢ" çocuğun hekime baĢvurusu

(26)

16 yapılmakta ve hekimler bu kurguya lüzumsuz giriĢimsel tetkik ve tedavilere baĢlayarak ve ya birtakım ilaçları reçete ederek farkında olmadan istismar sürecine girmektedirler (EĢiyok ve Hancı 2001).

Munchausen by Proxy Sendromu‟nda bir ebeveyn genellikle de anne bir öykü uydurur. Aile doktorlarını ve uzman hekimleri bu öyküye inandırır. Anne yeterli bilgi vererek; ciddi ama anlaĢılamayan, kapsamlı ve ağrılı testler gerektiren bir durum yaratır. Çocuk genellikle kendisini anlaĢılamayan bir durumun ortasında bulur. Korku doludur ve anne tarafından anlatılan öyküye ters düĢer. Bu aldatma içine giren ebeveynin, genellikle narsistik, histrionik veya borderline kiĢilik bozukluğu vardır ve uydurduğu öykünün tam ortasındadır. Munchausen by Proxy Sendromu bulunan ailelerde birden fazla çocuk aynı anda veya sırayla bu durumun içine düĢebilir. Uç olgularda çocuklar ölebilir, ciddi Ģekilde yaralanabilir, terörize olur ve ilaçların ve diğer tedavilerin ciddi yan etkilerine maruz kalabilirler (Çaylan 2012).

Munchausen by Proxy Sendromu olgularında kurbanlara özgü özelliklere bakılacak olursa, okula henüz baĢlamamıĢ, hatta konuĢma becerisini henüz kazanmadıkları yaĢlarda bulunan ve kendisini ifade edemeyen küçük çocukların sendroma maruz kaldıkları görülmüĢtür.

Kayıtlara geçen vakalarda % 6‟sı yaĢamını kaybetmektedir. Bu vakaların % 25‟inde kardeĢ kayıplarının da görüldüğü ve % 61‟inde kardeĢinin de kurbanınkine benzeyen senaryolarının uydurulduğu gözlemlenmiĢtir. Olguların % 57‟sinde çocuğu istismar eden kiĢi, çocuktaki hastalık semptomlarını faal Ģekilde kendisi yaratmaktadır. Bu semptomlar sıklıkla boğmak, çocuğa ilaç gibi maddeler ya da zehir vermek biçimindedir. Bu tür vakalarda en yaygın Ģekilde rapor edilen tıbbi problemlerin ise apne, anoreksiya, ishal ve nöbetler olduğu bildirilmektedir (ÖzbeĢler ve Çoban 2010).

1.2.2. Duygusal Ġstismar

Duygusal istismar “Çocuk Ġstismarının Önlenmesi ve Rehabilitasyonu” isimli kanunda “mental hasar” terimiyle 1974 yılında ilk kez Amerika BirleĢik Devletlerinde anılmıĢtır (Serter 2002).

Dökmen‟e göre duygusal istismar, bir yetiĢkinin çocuğu, sosyal, psikolojik ya da ekonomik ihtiyaçlarını gidermesi için araç olarak kullanması sonucunda çocuğun

(27)

17 mental, emosyonel ve sosyal geliĢiminin kötü bir Ģekilde etkilenmesidir (Dökmen 1995).

UNICEF duygusal ihmali ve istismarını çocuğun özelliklerinin ve yapabildiklerinin sürekli olarak horlanması, toplumsal etkileĢim ve kaynaklara ulaĢımdan mahrum bırakılması, çocuğun devamlı bir Ģekilde insanın var olan yeteneklerini ve gücünü aĢan, sosyal olarak ciddi hasarlara sebep olan ya da sürekli olarak bırakıp gitme ile gözdağı verilmesi, çocuktan yaĢına ve kapasitesine uygun olmayan isteklerde bulunulması ve çocuğun toplumsal normlara uygun olmayan çocuk yetiĢtime yöntemleri ile büyütülmesi Ģekilde tanımlamıĢtır (Kars 1994).

Fiziksel Göstergeleri:

 KonuĢma, sözcükleri kullanma ya da diğer iletiĢim problemleri

 Fiziksel geliĢimin gecikmesi

 Çocukta bulunan astım ya da alerji gibi birtakım hastalıkların alevlenmesi

 Maddenin kötüye kullanımı

DavranıĢsal Göstergeleri:

 AlıĢkanlık regresyonları (parmak emme gibi)

 Suça sürüklenme gibi antisosyal davranıĢlar

 Nevrotik bozukluklar

 Agresiflik gibi ekstrem davranıĢlar

 GeliĢimsel ilerlemede gecikmeler

 DavranıĢ bozuklukları (Ģikayet etme, pasiflik, agresiflik vb)

 Yoğun uyum problemleri (olduğundan küçük ve ya büyük davranma)

 Kendisine yönelik zarar verici davranıĢlar ya da öz kıyım fikri

(28)

18

 Sosyal iletiĢimin etkilenmesi

 YaĢa uygun olarak davranamama

BiliĢsel/Akademik Göstergeleri:

 Duygusal istismarla birlikte görülen geliĢimsel gecikme biliĢsel gecikmeye de sebep olarak çocuğun akademik baĢarısını etkiler (Üstündağ 2015).

BeĢ farklı ülkede gerçekleĢtirilen araĢtırmada, çocuğa yüksek sesle bağırmanın en fazla uygulanan duygusal istismar Ģekli olduğu belirlenmiĢtir (ġimĢek 2010).

Polat (2001)‟a göre, diğer istismar türleri ile karĢılaĢtırıldığında, duygusal istismar iki özelliği ile ayırılmaktadır. Bu farklılıklardan ilki, fiziksel ve cinsel istismarda açık ve net Ģekilde gözlemlenebilen somut bedensel belirtilerin olmayıĢıdır. Diğer bir özelliği ise, çocuk tek baĢına duygusal istismara doğrudan maruz kalabildiği gibi, cinsel veya fiziksel istismarın dolaylı etkisi olarak da duygusal istismara uğrayabilmektedir (Polat 2001).

Duygusal istismar, tüm diğer istismar çeĢitleri ile kıyaslandığında belki de en yaygın olan istismar türü olmasına karĢın; en çok göz ardı edilebilen ve anlaĢılabilmesi en zor olan istismar türüdür. Bunun önemli sebebi ise, duygusal istismarın çocukta somut bir etki oluĢturmaması ve çocukların duygusal istismara maruz kaldıklarında bunu ifade edebilmelerinin oldukça zor olmasıdır (Öztürk 2011). Gökler ve Taner (2004)‟e göre, duygusal istismar ve ihmal çok fazla yaĢanmasına rağmen, anlaĢılmasında, ayırt edilmesinde, kavranmasında ve hukuki olarak ispat edilmesinde zorluk yaĢanılan bir istismar çeĢiti olarak karĢımıza çıkmaktadır. Cinsel ve fiziksel istismar çeĢitlerinin büyük kısmında duygusal istismar ve ihmalin olduğu saptanmıĢtır. Fiziksel istismar vakalarının %90'ında duygusal ihmal ve istismar da bulunmaktadır. Cinsel ve fiziksel istismarın gerçekleĢmediği olgularda tek baĢına duygusal istismar olabilmektedir. Bu özelliği ile duygusal istismar çocuğun en fazla maruz kaldığı istismar çeĢiti olarak sayılmaktadır. Buna karĢın, cinsel ve fiziksel istismardan daha az zararlı olarak

(29)

19 değerlendirildiğinden, uzun zaman boyunca konuya iliĢkin araĢtırmalar kısıtlı olarak kalmıĢtır (Gökler ve Taner 2004).

Duygusal istismara iliĢkin tanı konulması oldukça zordur. Örneğin bir çocuk yaptığı ya da hiç yapmadığı bir davranıĢından dolayı uzun süren saatler boyunca merdiven altında kilitli bir biçimde kapatıldığında ya da yine bu sebeplerden ötürü sürekli hakarete maruz kaldığında; dıĢarıdan bakan herhangi birinin bunun etkilerini görebilmesi çok olası değildir. Çünkü fiziksel istismarda olduğu gibi çocuğun bedeninde morarıklık ya da yara bere gibi görülebilir bir hasara sebep olunmamıĢtır. Fiziksel istismar ile kıyaslandığında; bazı anne babalar çocuklarda sebep oldukları yaraları ve morarıklıkları gördüklerinde suçluluk hissi yaĢayıp piĢman olabiliyorlarken; duygusal istismarda anne baba nelere yol açtıklarını açıkça göremediklerinden; piĢmanlık duymaları ve yaptıklarının çocukta ne gibi etki ve yıkımlara sebep olabileceğini anlamaları çok daha güçtür (Akgül 2015).

Duygusal istismarın tanımlanmasındaki zorluklar karĢısında anne baba ve hareket odaklı kategorik sınıflandırma geliĢtirilmiĢtir (Çakıcı 2002).

Reddedici tavır: Çocuğu ihmal etmek ya da uzak tutmak, kendini değersiz, istenmeyen, sevilmeyen biri olarak görmesine yol açmak. (Çocuğun baĢarılarını tanımamaları, çocukları ile etkili konuĢmamaları, yardım taleplerini reddetmeleri, kendi değerlerini zorla kabul ettirmeleri vb.)

AĢağılayıcı tavır: Ebeveynlerin çocuğa değer vermemeleri, kötülemeleri, saygınlığını düĢürmeleri, aĢağılamaları ve utandırmalarıdır. (Çocuğa aĢağılayıcı sözler söylemek, diğer kiĢilerin yanında utandırmak, küçük düĢürmek, küçümsemek, baĢarılarından memnun olmamak, kardeĢleri ve arkadaĢları ile karĢılaĢtırmak vb.)

Korkutma: Çocuğa sözel olarak saldırma, korkutma, fiziksel veya duygusal zarar vermek ve tehdit etmek. (Öldürmekle tehdit etme, azarlama, sık sık ve haksız yere cezalandırma, vurma vb.)

Yalnız Bırakma: Aile dıĢında sosyal iliĢkiden mahrum bırakma, arkadaĢlara izin vermeme, sosyal etkileĢim olmadan uzun sure kısıtlı alanda tutmak. (Çocuğun ev ve ev dıĢında sosyal aktivitelere katılmasının engellenmesi, anne-babanın çocukla konuĢmayı reddetmesi, çocuğun davranıĢlarına geri bildirimde bulunmaması vb.)

(30)

20 Ahlaken Bozma: Çocuğun sağlıksız sosyalleĢmesine yol açma, anti sosyal tutum ve öğretiler kazandırma, toplumca onaylanmayan ilgi alanları geliĢtirmesine özendirme (Saldırgan ve uyumlu olmayan davranıĢ kalıpları öğretme ve teĢvik etme, alkol ve madde bağımlılığına yönelik ortam sağlama, çalma eylemi gerçekleĢtirme, seks iĢçiliği gibi anti sosyal tutum ve eylemler vb.)

Sömürme: Çocuğun kendisine bakmakla yükümlü kiĢinin gereksinimlerini karĢılaması için kullanılması. (Çocuğa sosyal olarak kabul görmeyen dilencilik, soygun, fuhuĢ yaptırılması, okuldan alınarak çalıĢtırılması, para kazanması, kardeĢlerine bakması gibi sorumlulukların yüklenmesi vb.)

Gerekli Uyarılma, Duygusal Yanıt veya UlaĢılabilirliğin Olmaması: Çocuğun sevgiden ve duyarlı bakımdan mahrum olması, duygusal ve zihinsel geliĢiminin baskılanması, çocuğun genellikle ihmal edilmesi ya da yok sayılması (Önem vermeme, varlığını kabul etmeme, sorunlarına karĢı kayıtsız kalma, geliĢimsel krizlerini inkar etme vb.)

Güven Vermeyen Tutarsız Bakım: Çocuktan birbirine zıt isteklerde bulunulması, ebeveyn desteği veya bakımının tutarsız ve güven vermeyen niteliklerde olarak belirtilmektedir.

Duygusal ihmal ve istismarda, tek sebebe odaklanılmasından ziyade, çocuk, aile ve sosyal çevre faktörlerine değinilmektedir. Duygusal istismarda bulunanlar, çocuğun en yakını olan, çocuğa bakım sağlayan ve bağlanma figürü olan bireylerdir. Duygusal ihmal ve istismarın annede duygu durumu bozukluğu ve maddenin kötüye kullanımıyla çocuğa yoğunlaĢmıĢ kızgınlık ve az kurulan emosyonel bağ ile ilgili olduğu saptanmıĢtır (Taner ve Gökler 2004).

Taner ve Gökler‟e göre duygusal istismar rahatlıkla ortaya çıkabilen bir sorun olmadığından, istatistiki olarak verilen görülme oranlarının da kesin olarak gerçeği yansıttığını söylemek doğru olmamaktadır. Ancak kız ve erkek çocuklarda rastlanma sıklığının eĢit olduğu söylenebilmektedir. Bu istismar türü sıklıkla altı- sekiz yaĢ arası çocuklara yöneltilmekte ve bu çocukların ergenlik süreçlerine kadar aynı oranda devam etmektedir (Taner ve Gökler 2004).

(31)

21 Duygusal istismar tüm istismar çeĢitlerine sebebiyet veren bir etmendir. Duygusal istismarın engellenmesiyle cinsel istismarın, fiziksel istismarın ve ihmalin de önüne geçebilmek mümkündür. Duygusal istismar, ölümle sonlanan bir eylem olmasa da, çocuğun dünyasına düĢünüldüğünden daha yoğun yaralara yol açabilmektedir. Bu yaralar çocuğu psikolojik yönden örselemekte, alıĢılagelen kiĢilik geliĢiminin yaĢanmaması, baĢarısındaki düĢüĢ, kiĢilerarası iletiĢimde bozukluklar olarak karĢımıza çıkmaktadır (Karaman 1993).

1.2. 3. Cinsel Ġstismar

Cinsel istismarı Ruth ve Henry Kempe ilk kez 1978 yılında "bağımlı olan ve geliĢimsel olarak yetiĢkin olmamıĢ çocuk ve ergenlerin bilinçli Ģekilde izin vermeye gücü yetmedikleri, bütünüyle bilincine varamadıkları ya da ailedeki rollere iliĢkin sosyal olarak yasaklı olan cinsel eylemlere taraf olmaları" Ģeklinde tanımlanmıĢtır (Akgül 2015).

Cinsel istismar, yetiĢkin kiĢinin çocuklara karĢı yapılan cinsel içerikli bütün fiilleri içine alan, bağımlı, tam olarak büyümemiĢ çocukların yeterince algılayamadıkları, bilerek ve isteyerek rızalarının olmadığı cinsel eylemlerin gerçekleĢtirilmesidir. Özetle cinsel istismar, eriĢkin bir kiĢinin cinsel doyum elde etmek için bir çocuğa yaklaĢması ve onu cinsel anlamda sömürmesidir (Yiğit 2004).

Cinsel istismar, en yaygın tanımı ile psikososyal geliĢim olarak olgunlaĢmamıĢ olan bir çocuğun eriĢkin kiĢi tarafından cinsel uyarılma amacıyla kullanılmasıdır. Uluslararası Çocuk Ġstismarı ve Ġhmalini Önleme Derneği cinsel istismarı “Küçük çocuğun eriĢkin bir kiĢi tarafından cinsel tatminini sağlamak için davranıĢlarda bulunması ya da olayı görmezden gelmesi ve bu davranıĢın herhangi bir obje ya da güç kullanımı, fiziksel temas ya da üreme organlarına dokunma Ģeklinde olması, eylemin ilk olarak çocuk tarafından giriĢilip giriĢilmediğine ve kısa zamanda kötü çıktılarının olup olmaması ile ilgilenmez‟‟ olarak tanımlamıĢtır (Can ve ark 2009).

Fiziksel göstergeleri

(32)

22

 ParçalanmıĢ, kirli ya da kanlı iç çamaĢırları.

 Genital bölgede ağrı, ĢiĢkinlik, kızarıklık, kanama veya kaĢıntı.

 Ġdrar yaparken yanma

 Genital bölgenin dıĢında çizikler ve kanamalar

 Cinsel yolla bulaĢan hastalık DavranıĢsal göstergeleri

Uygunsuz cinsel içerikli oyunlar ya da ileri düzey cinsel bilgi

 Ruh karıĢıklığı, duygularını kontrolde zorlanma

 Ġzolasyon ve depresif yakınmalar

 Akranlarla iliĢki kurmada zorlanma

 Kendini sosyal olarak soyutlama

 Fiziksel dokunma ya da yakın temastan kaçınma

 Ani ve aĢırı kilo değiĢimi (kilo verme veya ĢiĢmanlama)

 Belli mekanlardan ve kiĢilerden korkup çekinme

 Tanıdık bir yetiĢkinden kaçınma davranıĢı sergileme Duygusal göstergeleri

 Cinsel istismar çocuğun güven duygusunun temelden sarsılarak çok ciddi tahribatlara sebep olur. Ayrıca, istismar eden kiĢi çocuğu olayın ortaya çıkmaması için sürekli tehdit veya manipüle eder (bu bizim küçük sırrımız). Bu manipülasyon çocuğun algılama yeteneğini aĢan bir durumdur. Çocuk bir takım duygusal reaksiyonlar gösterir:

 DüĢük benlik saygısı, kendisini suçlama( benim hatam), utanma, depresyon, kaygı, duygusal dalgalanmalar, agresyon gibi.

BiliĢsel akademik göstergeleri

 Özgül öğrenme güçlüğü

 Dikkat eksikliği, DağılmıĢ ilgi

(33)

23

Cinsel istismar medikal, psikososyal, yasal ve ahlaki boyutları olan ciddi bir problemdir. ReĢit olma yaĢına kadar kız çocukların %12-25‟inin, erkek çocukların ise %8-10‟unun istismara maruz kaldığı tespit edilmiĢtir (Kara ve ark 2004).

Cinsel istismara uğrama olasılığı, çocuk ve ya gencin mental ve fiziksel engelli olması, Ģizofreni, bipolar bozukluk, impuls kontrol bozukluğu gibi etmenler arttırmaktadır. Buna benzer durumlarda, çocuklar uğradıkları durumun tehlikesini ve zararlarını kavrayamayabilirler (Zoroğlu ve ark 2001).

Ġstismardan kaynaklanan utanma hissi, suçluluk duyma gibi reaksiyonlardan dolayı cinsel istismar çoğunlukla gizlenmektedir. Sır gibi saklanması sebebiyle gerçek istatistiksel rakamlara ulaĢmak güçtür. Cinsel istismara maruz kalanların sadece %15‟inin bildirim yaptığı göz önünde tutulursa, eriĢilebilen vakalar buzdağının görünen bir bölümü ile sınırlı olduğu varsayılabilir. Çocuklukta cinsel istismara uğrama oranı %10-40 olarak bildirilmektedir (Kılıçoğlu 2010).

Cinsel istismara maruz kalma, cinsiyetler özelliklerine göre farklılaĢmaktadır. Kızlarda cinsel istismara uğrama oranı erkeklere göre üç kat daha çok görülür (Kara ve ark 2004). Birçok kurban kız çocuklarıdır. Bununla beraber, erkek çocukların istismar olgusunu gizleme eğilimleri kızlara oranla daha çok olabilmektedir (Ovayolu ve ark 2007).

Cinsel istismar oranlarına bakıldığında, %77‟si aile, %11 akrabalar, %5‟i çocuğun bakımdan sorumlu olmayan kiĢiler, %2‟si ise çocuğun bakımından sorumlu baĢka kiĢilerce yapıldığı görülmektedir. Faillerin büyük çoğunluğu 20-40 yaĢları arasındadır. Az bir oran farkla kadınlar fazladır fakat yalnızca cinsel istismar açısından incelendiğinde erkekler daha ön plana çıkmaktadır (Kara ve ark 2004).

Cinsel istismar mağduru çocuğun cinsiyeti ne olursa olsun failler büyük oranda erkektir ve mağdur çocuk kim olduğunu bilmektedir. Ġstismarcıların büyük çoğunluğu çocukluk dönemlerinde ya cinsel istismara maruz kalmıĢlardır ya da aile içi Ģiddet mağdurudurlar. Cinsel istismar faili olan kiĢi genellikle sosyoekonomik düzeyi ve eğitimi düĢük seviyelerdedir. Aile çoğunlukla tek ebeveynden oluĢmaktadır (Ovayolu ve ark 2007).

(34)

24 Ġstismarcıda gözlemlenen belli baĢlı kișilik özelliklerine bakıldığında, aile içi ve sosyal etkileĢime kapalı bir kișilik, eși ya da ailesiyle yakın iletiĢim kuramayan psikoseksüel ve sosyal olarak olgunlaĢmamıĢ, psikopatik kișiliğe sahip, istismara kendi çocukları sınırlı kalmayıp farklı çocukları da istismarı da istismarda bulunan pedofilik kișilik olarak belirlenmiĢtir (Avcı ve Tahiroğlu 2007).

Ġstismarcı kiĢinin tatminini erteleme kapasitesi azdır ve kendisini frenlemeye karĢı toleransı düĢüktür. Çoğulukla duygusal geliĢim geriliği sebebiyle realist yaklaĢımlarda bulunamaz. Kendisini baĢka birinin yerine koyabilme yeteneği ya hiç yoktur ya da sınırlıdır. DüĢük benlik saygısı ve suçluluk duyumsamasını bastırıp karĢıt tepki geliĢtirerek agresif davranıĢ olarak çocuğa yansıtma eğilimi içindedir. KarĢılanmamıș tatmin sebebiyle anksiyete yaĢar ve bu enerjiyi çevresine saldırarak gösterir. Emosyonel yetersizliği aynı zamanda narsisizmle iliĢkilidir. ĠliĢkilerinde öne sürdüğü egosantrizm yetiĢkin tipi iliĢki kurmasına ket vurmaktadır. Narsistik karakterinden kaynaklı diğer bireyleri kendi ihtiyaçlarını karĢılamaktan sorumlu kiĢiler olarak görür. Psikodinamik teoriye göre istismarcı immatür özellikleri ile çocuğu patolojik bir Ģekilde çekici bulmaktadır. Çocukluk çağında özdeĢim kurabileceği birisinin var olmayıĢı, sosyal bileĢenler açısından ailesinin patolojik bir yapıda olması, sosyal destek sistemlerine sahip olmaması, istismarcının diğer karakteristikleri olarak sayılabilir (Keskin ve Çam 2005).

Cinsel Ġstismar Türleri

Bayraktar cinsel istismar türlerini aĢağıdaki Ģekillerde açıklamıĢtır.

Temas içermeyen istismar türleri

Seksi konuĢma: Ġstismar suçunun failinin, çocuğun cinsel özellikleriyle alakalı ya da çocukla yapmayı düĢlediği cinsel eylemleri anlattığı ve baĢka cinsel anlamlar çıkararak yaptığı konuĢma türüdür.

TeĢhir: Ġstismarcının mağdura özel bölgelerini gösterdiği ya da mağdurun karĢısında cinsel bölgesine dokunarak orgazm sağladığı istismar türüdür.

Voyerizm (Röntgencilik): Ġstismarcının mağduru aleni veya gizli bir Ģekilde cinsel olarak tatmin eden eylemler yaparken gözetlemesidir.

Şekil

Çizelge 3.1. Aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin sosyo-demografik özellikleri.
Çizelge 3.2. Aile hekimleri, hemĢire ve ebelerin çocuk istismarı ve ihmali konusuna  iliĢkin eğitim alma durumları
Çizelge  3.6.  Aile  hekimlerinin,  hemĢire  ve  ebelerin  çocuk  istismarı  ve  ihmalinin  belirti ve risklerini tanılama konusunda genel ölçek ve alt ölçek puanları
Çizelge 3.7.  Aile hekimlerinin, hemĢire ve ebelerin sosyo-demografik özelliklerine  göre (cinsiyet) bilgi düzeylerinin değerlendirilmesine iliĢkin bilgiler
+5

Referanslar

Benzer Belgeler

Çocuğun fiziksel, duygusal, zihinsel veya cinsel gelişimi engelleyen, beden veya.. ruh sağlığına zarar veren

toplumsal kurallara ve uzman kişilere göre uygunsuz/hasar verici olarak nitelendirilen, çocuğun sağlığını, fiziksel ve psiko-sosyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen

• Çocuğun; dayak atma, yakma, ısırma, sarsma, haşlanma gibi olaylar sonucunda kaza dışı her türlü yaralanmasıdır.. • Anne baba, öğretmen, bakıcı gibi çocuğa bakıp

• erken yaşta cinsel olgunluğa erişmiş ve fiziksel olarak çekici olan çocukların cinsel saldırıya uğrama risklerinin daha fazla olduğu ileri sürülmüştür.. •

Dünyanın en yüksek çözünürlüğe sahip fotoğraf makinesi olduğu iddiası ile satışa çıkarılan Leaf Aptus II 12R, 80 MP çözünürlüğe sahip.. 53,7 mm x 40,3 mm

Aile içi şiddetin davranışsal sonuçları fiziksel saldırının olduğu kötü akran ilişkileri ve şiddet içeren antisosyal davranışlardır.[114,120] Araştırmacıların

Çocuğun cinsel istismarı sözel istismar, açık saçık telefon konuşmaları, ço- cuklara cinsel organlarını gösterme (ekshibisyonizm; teşhircilik), çocukları soyma ve

İkinci bölüm ise daha önce çocuk ihmali ve istismarı hakkında eğitim alma, çocuk ihmali ve istismarı konusunda bilgilenme gereksinimi duyma, çocuk ihmal ve