• Sonuç bulunamadı

Başlık: HZ. PEYGAMBER ZAMANINDA HADİSİN TEDVİNİYazar(lar):HAMİDULLAH, M;çev. DANIŞMAN, NafizCilt: 4 Sayı: 3 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000305 Yayın Tarihi: 1955 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: HZ. PEYGAMBER ZAMANINDA HADİSİN TEDVİNİYazar(lar):HAMİDULLAH, M;çev. DANIŞMAN, NafizCilt: 4 Sayı: 3 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000305 Yayın Tarihi: 1955 PDF"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

j

j

HZ. PEYGAMBER ZAMANINDA HADİsIN TEDVİNİ

Yazan: Prof. Dr. Hamiduııah Çeviren: Nafiz Danışman

~ • '"1,.:

•..

-

"

,

İlmin afeti unutkanlıktır. Yazıda olduğu gibi ezberde dahi böyledir. Günde-lik olaylar arasında gözümüze çarpan ~öyle bir olay var: Bir ~eyi yazdıktanson-ra onu bir daha gözden geçirdiğimizde, yanıldığımızıgörürüz: bir kelimeyi tek-rar etmi~, diğerini atmı~,. bazı imla hatalarıyapmı~ ve yahut buna benzer diğer hatalara dü~mü~ olduğumuzgözümüze çarpar. Ezber i~lerinde de vaziyet böyledir. Yani bazı kimseler, belledikleri ~eyi ezberden okurken kimi yerlerini unuttukla-rını görürler. UnutkanIık afetinden yalnız Allah masumdur. Yalnız yazıya ve ya-hut yalnız ezbere güvenen bir kimsenin bilgisi, hata ve unutkanIıktan salim ola-maz. Dolayısiyle insan her iki vasıtadan ayni zamanda yardım dileyip, meram et-tiği ~eyi hem yazmaIı hem de ezberlemelidir; İlim yapmak istedikçe her iki va-sıtaya müracaat etmelidir ki, birisinde yanıIırsa onun yanIı~ını diğeri düzeıtsin. İ~te İslamın ümmi olan ümeti de ayni ~eyi yaptı. .

Peygamber Efendimiz sallallahü-aleyhivesellenı «Ümmiler arasında bir Ra-sül» idi. Bununla beraber Rasüle nazil olan ilk vahiy, okumak emri ile -bilinmi-yen bir ~eyi bilmeye yardım eden- kalemin övgüsüne ait idi. Bu münasebetle Allah (Cibril vasıtası ile ona) dediki: «Oku, yaradan Rabbinin, insanı kan pıhtı-sından yaradan Rabbinin adı ile .oku. Mükerremlerin en mükerremi olan Rabbin kalemle öğretdi. İnsana bilmediklerini öğretdi». Hadisi-~erifte bo~ yere denmemi~: Allah her ~eyden önce kalemi yaratdı. İ~te böyle bir :Peygambere her ~eyden çok ilimle uğra~ması yara~ır. Mediyene hicret "edince, her istediğini yapmak için bu-rada bol miktarda yardımcı, silah, malzeme ve hürriyet buldu. Medinede ilk in~a ettiği bina, Mescidi-Nebevi oldu. Bu mescitte gündüzleri ilim öğrenen ~akirtlel'e sınıf vazifesi gören ve geceleri yatakhane vazifesi gören biİ' nevi koğu~ vardı ki ona «Sıffa» denirdi. Sıffa'i-Şei'if, Müslümanların ilk yurtlu üniversitesi idi. Ta-rihciler, bize Peyg~mberin e~ri ile Sıffada ders veren hocaların isimlerini zikret-mi~ ve orada okuyup öğrenen yüzlerce ki~inin ahvalinden bahsetzikret-mi~lerdi.

Mekkede yazı, İslamIıktan önce dahi az kimseler tarafından olsa da, pek ala biliniyordu. Ezcümle Abbasi Halifesi Memun'un dolabında, Abdüı-Müttalibin eliyle yazılmı~ bir borçlanma senedinin bulunduğu rivayet edilmektedir. (1) Varaka bin Nevfeli.in,. İslamIıktan önce İncili arapcaya tercüme etmi~ olduğu da rivayet edi-lir (2r Yedi muallaka'nın da yazılarak Kabeye asılmı~ oldukları.malumdur. Pey,-gamber Aleyhisselam, ~irki ve putlara ibadeti takbih etmi~ olmak sebebiyle, onun soyda~ları olan :aa~i~ oğullarına kar~li bir boykot~ararnamesi de yazıIıp asıl-mı~tı.

Hadis, Peygamber Aleyhisselamın sözlerinden, yaptıklarından ve takrirle-rinden ibarettir. Sözün en sahih ve en sadık o~anı her nekadar Kur'an isede, biz burada yalnızca Peygamberimize ait olan Hadislerden bahsedeceğiz: Hadis jiç su. retleyazılmı~tır:

ı -

Paygamber Aleyhisselamın emriyle yazılan resmi vesikalar.

(2)

2 - Peygamberin emriyle yazılmı~ olan gayri resmi vesikalar. 3 - Asri-nebevi-de Sahabenin yazdıkları yazılar.

Resmi vesikalal'ın tahririne Hicretten önce ba~landıgı görülmektedir. Mese-la MüslümanMese-ların Habe~istana hicret ettiklerinde, Peygamberimiz Neca~iye bir name yazarak ona, iki amcazadesi, Cafer bin Ebi Talip ile, Talibi tanıtmı~ ve Ne-ca~iye «sana Cafer ve ba~ka"Müslümanlar vas ıl olduklarında, onlara mihmandar-lık et» diye hitap etmi~ti (3). Bir kaç müerrih derki, Temimül-Dari Mekkede Hic~ retten önce müslüman oldugu zaman, Peygamberden ~öyie bir talepte bulunmu~: Allah, Peygambere Filistinin fethini müyesser kıldıkta, Peygamberimiz, Temi-mul Dariye Hebrun ile ba~ka kasabaların gelirlerini bagı~lıyacak. Peygamberimiz dahi Mumaileyhin bu talebini kabul etmi~" ve ona bu manada bir de mektup yazmı~tı (4). Bu'ndan ba~ka Peygamberln Hicret yolunda iken, rastladıgı İnüdlic-ii Sürakaya bir eman mektubu yazdıgı malumdur (5). Bundan ba~ka Peygambe-rimiz, Medineye varınca bu ~ehrin müslüm ve gayri müslim halkını topladı. Onlara danı~tıktansonra, burada kurdugu ~ehir devletin ana yasasını yazdı" (6). BunUn asıl mühim ola ntirafı ~udur ki; bir devlet reisi tarafından dünyada yazılan ilk anayasa kanunu olmasıdır. Burada devlet reisi ile tabaasının kar~ılıklı hakları ile vecıbeleri yazılmı~tır. Ne güzel bir talihimiz varmı~ ki, bu kıymetli vesikanın metni elimize" tam olarak varmı~tır. Metin 52 maddeden ibaret olup içinde savun-madan, adaletten, içtimai temınattan, gayri müslim tebaanın durumİarından ve on-larla tesis edilecek münasebetlerden bahsedilmektedir. Her devletin arazisi nasıl sınırlanırsa, Peygamberimiz Medine ~ehir devletinin de sınırlarını tahdit etmi~ti. Rafi' bin Hadic Raziyallahu anhü derki: (Medine, ResulluIlah Sallallalılı aleyhi~ vesellemin haram kıldıgı bir Haremdir. Bu ise nezdimizde saklı duran havlani bir deri üzerine yazılıdır (7). Bu sırada Peygamber Sallallahu Aleyhisselem; Müslümanların sayılmasını emre tti. Buhari «Sahih»inde (8) derki: «Rasullüllah SallaHahu Aleyhivesellem dediki; İslam olduklarını söyliyenleri bana yazınız. O-na binbe~yüz "er (adı) yazdık.» Peygamberimiz Aleyhisselam, bu i~leri yoluna koyduktan sonra, Hicretin ilk senesinde Medineden çıkarak Cüheyne, GUar, Daml'a, Müdlic ve daha ba~ka kabilelel'in diyarına gitti; onlarla -metinleri elimize varan- muahedeler akdedip yazdı; daha sonraki yıllarda, araziyi ve su kaynakla-rnü dirlik olarak dagıtdı; eman mektupları yani barı~ muahedeleri yazdı; askeri ve sivil reisIere emirler zaydı; onların sorularıIu yazıyle cevaplandırdı; hataları-ni düzeltti; hatta bir defasında Mekkelilerden Zemzem suyunu istedi. Bundan ba~ka Kaysara, Kisraya, Mukavkas'a Neca~iye ve daha ba~kalarıria mektuplar ya-zarak onları islam dinine davet etti. (Mukavkasa yazdıgı mektubun asİl, İstanbul Topkapı Sarayında mevcuttur). Valilerine zekatın kaynakları,yaralama vakala-rında azanın kıymeti ve saire hakkında ta rife listeleri hazıdayıp gön~erdi. Pey-gamberimiz zamaninda yazılmı~ vesikalal'ın sayısı" üçyüzü geçmektedir." Bunları (Peygamberin ve Ra~it Halifelerin devrineait siyasi vesikalar) adı aıtında topla-yıpbastırmı~tım. Bu vesikaların ikinci baskısıMısırda makina altındadır.

Peygamberin emriyle" yazılan gayri. resmi vesikalar meyanında ~uiıu zikret-mek mümküncİür. Buhar! (9) derki «Peygamber aleyhisselam derki, Mekkenin fet-hinde irad ettigi mühim nutku, Ebu-Şah adındaki Yemenli bir müslüman dinle-ırii~ ve Peygamberden o nutkun yazılarak kendisine verilmesini istemişti. Pey-gaİnbertn emriyle adamın arzusu yerine getirildi»;

(3)

••

i

3

mı~lardı. Onlardan ancak .bir kısmının isimlerini zikretmekle iktifa edeceğiz. 1) Tirmizı (10) derki: «Ansardan biri, Peygamber aleyhisselamın huzuruna

gele-rek, Efendimizin söylediği mev'ize ve hikmetleri zihnin de iyi tutamadığından şikayet. etti. Peygamber aleyhisselam Ensariye: Sağ elinden yardım dile, yapi (söylediklerimi yaz) dedi. Ansarınin Peygamberin nasihatını muhakkak tut-mu~ olması lazımdır.

2) Abdullah Bin Amir bin el-As, Peygamberden duyduklarını yazardı. Halk onu bu i~ten menederek dediler ki: ;<Rasul bir insandır, bazan razıpazan öfkeli. o-lur» Abdullah Bin Amir meseleyi Peygamber Aleyhisselama sordu .. Efendimiz de ona dediki «Yazmayadevam et» Abdullah Bin Amir bir daha sordu «Rıza ve öfkeniz halinde dahi yazayım mı?»Peygamber ona dediki «evet rıza ve öf-kem halinde dahi yaz» ve eliyle lVIubarek ağzına işaret ederek ~u sözleri söy~ ledi: «Çünkü buradan yalnız hak sözü çıkar» Abdullah bin Amir, topladığı hadislerin mecmuuna (El -Sahifetül-Sadıka) adını verdi. Bu mecmua onun ço-cuk ve torunları nezdinde asırlarca kaldı (11).

3) Yine Abdullah Bin Amir Raziyallahu anhü'den rivayet edilirki: bir gün ~a-kirtlerinden birisi ona Kustantiniyye ne zaman fethedilecek diye sordu. Bu so-ru üzerine Abdullah biİı Amir eski bir sandık getirdi, ve oradan çıkardığı bir .kitabı gözden geçirerek, şu ibareyi okudu: «Günün birinde Peygamber Aley-hisselamın etrafında toplanmı~ söylediklerini yazıyorduk. Orada bulunanlar-dan birisi ~öyle bir soru sordu: ~ustantiniyye mi Roma ~ehri mi önce fethedi-lecek? Peygamber dediki: Önce Hirakl oğlunun şehri fethedilecektir (12).

Bu rivayetten ~unu da anlıyoruz ki, Abdullah bin Amirden ba~ka Saha-be dahi, PeygamSaha-betden duydukları Hadisleri yazıyorlal'dı.

4) Peygamber Aleyhisselam, Medineye muhaceret edince, Enes bin Malik'inanne ve babası, onu Peygamberin huzuruna getirerek dediler ki «Ya Resul-Allah, bu .çocuk yazı yazmasını bilir. Size hizmet etmesine müsaade ediniz) bunun üze-rine En~s, Peygamber Aleyhisselamın vefatına kadar evinde hizmet etti.. Bu suretle herkesin işitip göremiyeceği ~eyleri Enes bilip öğrenmek ve onları yaz-mak fırsatını buldu. Enesin şakirtlerinden biri dediki «Çok olduğumuz (veya-hut ba~ka bir ibareyle Enesin üzerine çok düştüğümüz) zamanlarda, bize bir takım defterler çıkarıp derdiki: Bunlar yazdığım ve Peygamber aleyhisselaW vesselama arz ettiğim şeylerdir» (13). Bu rivayetten anlaşılacağı veçhile, Enes Peygamberden yalnızca gördüğünü ve işittiğini yazmamı~; arasıra -Peygambe-rin bo~ vakitle-Peygambe-rinde- evvelce yazdığı hadisleri ona arzedip okur, Peygamber de yanlı~larını düzeltmesini emredermiş.

5) Ebu Hreyrenin ~akirtlerinden biri derki: «Ebu Hüreyre kendisinden rivayet et-tiğim bir Hadisi inkar etmi~ti. Ona dedimki: Ben bu Hadisi senden duymuş-tum. Ebu Hüreyre dediki: Öyleyse o Hadis yanımda yazılıdır; ve beni elimden tutarak evine götürdü. Bana ve onla bulunan başka kimselere Rasuluııahm Hadislerinden toplanmış bir çok ldtaplar gösterdi. Mevzuubahis olan hadisi de bulduktan sonra dediki: Sana demedim mi.. Şayet o hadisi söylemişsem, ya-nımda yazılı olması lazımdır» (14). 6) Müslim «Sahih»inde rivayet ederki: « CabIr Raziy:ıllahu anhü Hac hakkında bir rIsale yazdı. Cabir bu risalede Veda Haccini ve bu hacte Peygamberin irad ettiğI me~hur nutkunu da zikretmiş oia-bilir. «Cabirin sayifesi» diye anılan eserin bu risaleden ba~ka bir~ey olduğu rivayet edilir.

(4)

4

7) Samüre Bin Cündüp Raziyallahu anhin nezdinde (çok ilim ihtiva eden bir ha-dis nüshası) nın bulunduğu da rivayet edilmektedir- (l5).

8)

Saad bin ÜMde Raziyallahu anhin dahi Rasulürt hadisleri hakkında bir sayfa yazmı~ olduğu, çocukları tarafından rivayet edilmi~ti (16).

9) İbni Abbasın vefatında, birdeve yükü kitaplar bırakmı~ olduğu rivayet edilir. Ancak bunları Paygamberin vefatından so~ra yazmı~ olması muhtemeldir.

Bu rivayetIere benziyen daha nice rivayetler vardır. Fakat ~imdi yukarda ve'rdiğimiz örneklerle iktifa ediyoruz. Şu kadarki Peygamberin asrında yazılan Hadis sayısının yirmibini geçtiği söylenebilir. Abdullah bin Amir, Enes ve Ebu Hüreyre çok l:ıadis yazmı~ olan sahabelerdendirler.

HADİS YAZMANıN NEHYEDİLMİş OLMASI MESELESİ

Peygamber ~leyhisselamın Hadis teidV'ininineihyetmiş olduğiu hakkında ba-zı rivayetlerin bulunduğu, ve bu sadette «benden yalnız Kur'an yazınız» demi~ ol-duğu, rivayet edilmektedir. Bu meseleyi yakından tetkik edince gördümki, Hadisi, bu ~ekli ile Peygambere isnat eden yegane Sahabi, Ebu Said EI-Hudri Raziyalla-hü alJ.Raziyalla-hü'dür (17). Bu Hadisi keserek kendi kafalarına göre rivayet edenler meya-nındci. Ebin Abbas, Zeyd bin Sabit ile Ebu Hüreyre bulunmaktadırlar.

Bilindiği gibi, Ebu Said EI-Hudri ile Zeyd bin Sabit, Hicretin be~inci yılı-na raslayan Hendek gazvesinde, henüz onbe~ ya~ıyılı-na basmamı~ çocuklardı. İbni Ab-bas onlardan da küçüktü. Ya~larının küçüklüğü dolayısiyle Peygamber, onları bü-yük kimseler gibi, Hadis yazmaktan menetmi~ olabilir. Fakat aynı kimseler, er-kek sayılacak çağa girince, böyle bir mümanaata hacet kalmadığı için, onların da Hadis tedvinine ba~ladıklarını 'görüyoruz. Hele bunlardan İbni Abbas ziyadesiyle Hadis yazmı~tı. Bu memnu'iyeti bize rivayet edenlerden birisi olan Ebu Hurey-re dahi çok Hadis yazmı~tı.

Hatıra ~öyle bir ihtimal daha gelebilir: Müslümanlar, kağıt kİtlığı dolayı-sıyle bazı anlarda Peygamberden duydukları Hadisleri Kur'an yapraklarının ha~i-yelerine yazmı~ olabilirler. Bunu gören Peygamber Aleyhisselam, bu halin ilerde Hadis ile Kur'anın birbirleriyle karı~tırılmalarını, ve Hadisi yazanlar için, veya çocukları için, iltibası mucip olacağını dü~ünmü~ bulunduğundan, mushafın kenar-larm3.!Haddısinyazılmasını ımenetmiş olabilir. Bu ihtimali destekliyen olaylardan bi-ri de ~udur: Hazreti Ömer, Kur'anın yaprakları üzerine Kur'andan ba~ka bir ~ey yazılmamasını emrederdi.

Bu nehyi ba~ka türlü te'vil edenler de vardır. Her ne hal ise, Sahabei kiram bu nehyi umumi ve kat'i bir manada anlamamı~lardı. Ezcümle Ebu Bekir Haz-retleri hakkındaki rivayet bu merkezdedir. Bizzat kendisi, yazmı~ olduğu 500 Hadisi itlaf etti ise, (18) bundan maksadı Peygamberin bu yoldaki tasavvur edi~ len nehyine uymak değildi. O, yalnızca Peygamberden naklettiği kelimelerde ya-nılmı~ olmaktan sakınmak istemi~ti. Ömer bin el-Hattab Raziyallahu anhü dahi Hadis toplamak istemi~ken bu i~ten va~geçti (l9). Onun da 'bu hussuta fikir de-ği~tirmi~ olmasına sebeb, ba~ka olup, tasavvur edilen riehiy değildi. Bu yüzden diyebilirizki, Ebu Bekir ile Ömer gibi büyük Sahabe bu nehyi, umumi ve ~ümul-lü bir manada anlamamı~lardı. Mümanaat muayyen bir zamana ve muayyen ~a-hıslara mahsus idi.

l

(5)

5

HADİsİN NESİLDEN NESLE İNTİKALİ

Buhari ve Müslimin Hadis kitapları, ve bunlara mümasil .kitapların İslam-lar nezdinde haklı oİslam-larak büyük öneınleri vardır. Öyleki mühaddislerin leh veya aleyhlerinde, taassuba kapılmadan, sırf ilmi bir tarafsİzlıkla dü~ünürsek görürüz ki, bu Hadislerin Peygambere mensup olduklarını iddia eden Buharinin yalan söyledigini dü~ünecek, ve- bu hadisleri bizzat kendisinin yapıp yakı~tırarak Pey-gambere atfettigini söylüyecek kimseler çıkabilir. Evet Buhari bize naklettigi Ha-dislerin isnatlarını da (yani kimlerden alındıklarını da) zikretmemi~ olsaydı, bu gibi kimselerin ~üphelerine cevaz verilebilirdi. Misalolarak Buharınin bir isnat silsilesini ele alalım: Buhar! Hadislerinden ibı'iriniİbn,i' Hanibdden, ibu dıa Ab::liil Razzaktan, bu da Ma'merden, bu

aa'

Hemmamdan, bu da ayni Hadisi Ebu Hürey-reden almı~.

İlmin ne yaver bir talihi varmıki, elimize Buharinin «Sahih»i nasıl geçtiy-se (Buharinin ondan müstefid oldugu) İbni Hanbelin de «Müsned» i böylece elimize geçmi~tir. Müsnede baktıgıIl}ızda (ki bugün basılmı~tır) Buharınin yalan söyleme mi~ oldugunu gördük. Zira ayni Hadis İıbniJ!Hanibelin (iMiü:sned)indıedahi mtwcut-tur. Bu durum kaırşı1smdaşöyl1e bir fikir yürütenleT çılkaıhiıl:ir.EVletBuharlnıin

-ken-disi yalan söylememi~ ama İbni Hanbelin yalan sö1yl1eım1i,şolması muJ:ı'temelıdiir.İbni Hanbel ise ayni Hadisi Abdül Razzaktanalıdığ;mı .iddia ettn'iıştilr.

İlim talihinin ne güzel bir dlvesidir ki, Abdül Razzakın (Musannaf)ı da İs~ tanbul, Hind, Pakistan, Yemen ve daha ba~ka yerlerin kitaplıklarında saklı bu-lunmaktadır. Dolayısiyle (Musannaf) kitabına baktıgımız zaman, ayni Hadisin o-rada dahi zikredilmi~ oldugunu gördük. O halde Buhar! ile İbni Hanbel yalan söy-lemi~ degildirler. Bu takdirde Abdül Razzakın kendisi yalan söysöy-lemi~ olabilir; fa-kat isnat sırasında Abdül Razzakın ayni Hadisi Ma'merden almı~ oldugu zikre-dilmi~tir.

İlmin ne güzel bir talihi varmı~ ki Ma'merin (Cami') kitabından iki niisha mevcuttur. Bunlardan birisi Ankarada, digeri İstanbulda mahfuz bulunmaktadır-lar. Abdül Razzak'ın «Camı» kitabına baktıgımız zaman, ayni Hadisin orada dahi mevcut oldugunu gördük. O halde Buhari, İbni Hanbel ve Abdül Razzak yalan söyle~emi~ler. Bu durum kar~ısında acaba Ma'mer ~i yalan söylemi~?. İsnad, bi-ze Ma'merin ayni Hadisi Hemamdan aldıgını söylüyor.

İlim talihinin ne güzel bir tecellisi varmı~kf, Hemmamın (Sahife) adını ta-~ıyan Hadis kitabının bir nüshası Şamda, diger bir nüshası da Berlinde bulunmak-tadır. Ne~redilen bu kıymetli nüshaya bakıldıkta, ayni Hadisin Hemmamın (Sahi-fe)sında dahi mevcut oldugu görülmü~tür. 101 H. yılında vefat eden Hemmam, Ebu Hüreyre gibi Yemenli olup, buna ~akirtlik etmi~ti. Ebu Hreyre, Peygamberin sözleri arasından seçtigi 138 Hadise (EI-Sahife El-Sahiba) adını vererek bunu kendi ~akirdi ve memleketlisi olan Hemmama bagı~laniı~tı. Ebu Hüreyre 58 veya 59 H. yılında vefat ettigine göre (El:'Sahife EI-Sahiha)yı kendi ~akirdi için birinci Hicret yılının ilk yarısında yazmı~ olsa gerektir.

Zikre ~ayandırki muhaddislerin birbiri arkasında yazdıkları bu kitaplardaki Hadisler müdekkikleri deh~ete dü~ürecek kadar, birbirlerine - uygundurlar. Bu sıhhat ve mütabakatın ba~lıc~ amili, müslümanların Peygamberin Hadislerini top-lamalda gösterdikleri dikkat ve titizlildir. Zira müslümanlar bu gibi hailerde

(6)

ted-vinin ller iki vasıtası olan yazıya ve ezbere aynı zamanda ehemmiyet vermişlerdi. Büyük muhaddisler rivayetin yalnız manasına bakmayıp onun lafzı üzerinde da-hi ayni titizlikle durmuşlardı.

DİGER DİNLE:RLE KARŞıLAŞTıRMA

Musa aleyhisselamll1 Tevratı, mahdut nüshalarda mahfuz idi. Babil Hüküm-darı Buhtunassar, Filistini fethettiği zan:an, bütün Tevrat nüshalarını yaktı. Riva-yete gö~e, bu hadiseden yüz sene sonra, Azra Peygamber, Tevratı kendi ezberin-den yazmıştı. Daha sonra Romalılar Filistini fethedip Tevratın bütün nüshalarını bir daha yaktılar. Fakat halk, kendi 11a£ızalarına gövenebildikleri kadar güvene-rek, Tevratı tekrar yazdılar. Böyle bir Tevrata itimad caiz olduktan sonra, Pey-gamberimizin Hadislerini ihtiva eden ldbplara itimad nasıl caiz olnıasın!

Hind Brahmanlarının mukacles kitabı olan Veda, uzun asırlar boyunca ya-zılmamıştı. Sonraları, bir tek ki::;)nin rivayetine itimad edilerek yazılmıştı. İsa aleyhisselam, İncilin yazılmasiyle a18.k2.darolmamışt,ı. O, halka yalnız va'z eder-di. Onun va'zlarını kavrayan kavrar, unu tan unuturdu. Hidstiyanlar, bizim ve kendilerinin Peygamberi olan Hazreti İ,anın hayatını ilk defa ondan takriben iki-yüz sene sonra yazdılar. Bu ilk yazıdan sonra, başka İncil yazıları da göründü. Halk bunlardan dört tanesini esas tutarak «dört İncil» adıyle yad etti. Bu gün eli-mizdeki İnciller, işte bu dört İncilden ibarettirler. Bunlar, ne Kur'ana ne Hadis kitaplarına benzerler. İncil kitapları, İsa aleyhisselamın doğuşunu, nesebini, ter-biye~üni, vaızlarını (VE: iddiaya göre) ölümünü zikrederler. Bu gibi Hind ve Hiris-tiyan kitaplarına itimad caiz olduktan sonra, İslamın Hadis kitaplarına katkat Hi-mat caizdir. Kur'Hl1l Kerimin, diğer din kitaplarına nisbetle, sıhhati onlarla her hangi bir mukayeseye tabi tutulamıyacak kadar üstündür. İki taraf arasındaki fark çok büyüktür.

(O, Allah. sizi Yerin va-risleri kıldı, ve sizleri birbirlerinizden katkat üstün tuttu ki, size ihsan buyurduğu nimetlere ne derece layık olduğunuzu denesin) Su .. 6 Ayet: 165

BİBLİOGRAFYA

1 - Makrizi : EI-Haberü an-il aşr, Cilt 4. Bab: EI-Kitabe (Yazma İst.)

2 - Siret kitaplarına bak

3- Tarihi Tabari sahife 1539

4 - İbn Asakir, KastaHani, Makrizi Halebi vs. 5 -Siret İbni Hiijam s. 332

6- Siret İbni hiijam s. 341-344 Ebu Ubeyde Kitabüı emval s. 517

7 - İbni Hanbel: Müsned C.4. s. 141

8 - Buharı: Sahih, Kitabül Cihad Bab Kitabul İmam lil nas 181/56 9 - Buharı 32/3 Kitabül ilm, Bab Kitabül"ilm

10 - Tirmizi Ebvabül-ilm, Bab ma ca'e £il ruhsati fihi 11 - Aynı kaynak

12 - Darimi: Bab 43 (menrahhasa fi kitabetil-ilnı.)

13 -- El Hatip: Takyidül-ilm s. 95-96 Ramhurmüzi). EllMuhaddis el-Fazıl: Babül kitabe

(7)

11 - İibnü !Abd'il Ben Cami: beyanül-üm 4/1 15 - İbni Hacer: Tehzibüı-tehzib 198/4 232 16 - Tirmizi: Kitabül Ahkam

17 - EI-Hatib: Takyidül-ilm 29/32 18 - Nereisi Tezkiratül-Huffaz 5/1

19 - Ma'mer: Cami Bab: Kitabül-ilm, Abdül-Razzak, (Yazma Türkiye)

Musannaf:

7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bununla birlikte, iç hukukun, yer itibariyle yetki kurallarının yanında Türk vatandaşlarının (m.41) ve yabancıların (m.42) kişi hâllerine ilişkin konularda, özel

Uluslararası Ceza Divanının yargı yetkisi Statüye taraf olan ülkeler açısından, en erken 1 Temmuz 2002 tarihinden sonra işlenmiş suçlar için başlayamaktadırB. Statüye bu

mesi icap eden yeminler ve adaklar, hayvanların kesilmesi, kurbanların kesilmesi, mubah ve gayri mubah yiyecek ve içecekler, hayvan ve balık avlanması hakkında dinî

2189 sayılı Hamiyle (Medenî Kanunun 257 nci maddesinde yazılı olduğu üze­ re evlât edinmekle ana ve babaya ait hak ve vazifeler evlât edinen kim­ seye geçerse de, evlât

Görülüyor ki Devlet Şûrası Dava Daireleri Umumî Heyeti Teşkilâtı Esasiye Kanununun 51 inci maddesi ile 5250 sayılı kanunun geçici madde­ sinin çatışması

Başlıca mümessilinin Locke olduğu ikinci tip nazariyeye gelince: Buna göre, medenî hükümet - siyasî cemiyet - devlet bir mukavelenin neticesi olup, tamamen dünyevîdir;

1. Roma hukukunun tarihi mektebi. Filhakika &#34;exceptio non adimpleti contracus,, bahsi dolayısiyle Cujas'm fikirlerine temas etmiştim.. 16 inci asırda yetişen bu Fransız

ni kanunlar geçmiş zaman için değil, gelecek zaman için konulurlar. Şu halde evvelce yapılmış olan muamelelerin hükümleri, yeni kanunda aranmaz. Bu hükümler, o