• Sonuç bulunamadı

Başlık: MÜSLÜMANLARIN HIRİSTİYANLIĞA BAKIŞ AÇILARIYazar(lar):ÇUBUKÇU, İbrahim AgahCilt: 32 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000775 Yayın Tarihi: 1991 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: MÜSLÜMANLARIN HIRİSTİYANLIĞA BAKIŞ AÇILARIYazar(lar):ÇUBUKÇU, İbrahim AgahCilt: 32 Sayı: 1 DOI: 10.1501/Ilhfak_0000000775 Yayın Tarihi: 1991 PDF"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MüSLOMANLARIN HmtsTİvANLIGA

BAKıŞ AÇILARI*

Prof., Dr. İbrahim Agah ÇUBUKÇU

Arabistan'da Hz. Muhammed'in peygamberliğinden önce sosyal l

düzen bozuktu. Ceha-Iet yaygınlaşmış, kölelik nonnal oı~y olarak anlaşıl-mış, kadın ve kızlar haklarından yok~un bırakılniışlardı.

Mekke, eskiden beri kutsal bir şehir kabul ediliyor ve ticaret mer-kezi sayılıyordu. Hz. İbrahim ve oğlu H:ı. İsmail'in- kurduğu rivayet edilen Kabe'nin sorumluluğunu Hz. Muhammed'in kabiIesinin önde gelenleri üstlenmişti.

:H~.

Muhanınied, Amcası Ebu Talib'in yanında Suriye taraflanna-ticaret kervanıyla gittiğinde baiı hıristiyan papazlarla tamşmıştı.

Hz.' Muhammed'ten 15 yaş daha büyük olan Hatice, zengin bir' ka~ , dmdı. Genç Muhammed'le iş ortaklığı yaptı. Hz. Muh;mmed kervanla _ yeniden Şani'a gitti. Yine papazlarla tanıştı ve sattığı mallardan çok kar ederek Mekke'ye döndü. Neticede Hatice ile evlendi.

Hz. Muhammed 40 yaşlarında vahiy alınca, durum Hıristiyanlığı bilen ve Hz. Hatice'nin akrabası bulunan Varaka b. Nevfel'eanlatı1'dı. - O da Muhammed'in peygamber alametleri taşıdığına işaret eden sözler

söyledi. "

Putperest Araplar biiyük çoğu9-lukla Hz. Muhammed'in peygam-berliğine karşı direndiler. Ona işkence ettiler. Bu işkenceden müslüman olan Araplar da nasibini aldı!.

Bu işkencelerden kurt'ulmak Üzere Müslümanlar, gidecekleri bir ,yer aradılar. Onlar, bir Hıristiyan olan Necaşi'nin ülkesi Habeşistan'~

gitmeye karar verdiler. İlkin llerkek ve 4 kadı'iıdan ibaret bir kafile./' vahyin tebliğinin V. yılında gizlice Habeşi~tan'a gittiler. Bu kafilenin içinde Hz. Osman ve Eşi Rukiye (Hz. Muhammed'in kızı), Zübeyr b~ Avvam, Abdurrahman b. Avf da vardı. Bu kafile Habeşistan'dıi çokiyi

• Bu konu, Aİıkara Üniversitesinde 1991 yılında konferans olarak anlatılniışttr. 1 Bak. OSUlan Keskoğlu, Hazreti Peygamber'in Hayatı, s. 19-20, ~nkai-a 1974.

(2)

222 İBRAHiM AGAH' ÇUBUKÇU

kar~ılandı. Bu, duyulunca biryıl sonra 80 kişilik bir hfilc daha Haneşis-tan'a göçetti. Kafilenin başkanı Hz. Muhammed'in amcasının oğlu Ca-fer-i Tayyar idi.

Ancak, Putperest Araplar Habeş Kralına iki elçi yollayarak giden-lerin iadesini istediler. Bol hediyelerle Kral Necaşi'yİ kandırmak iste-diler. Necaşi, yapılan kışkırtmaların doğruluğunu tahkik için müslüman kafilenin başkanı Cafer-i Tayyar'ı çağırttı ve yeni dini n esasını anlamak istedi.' Cafer-i Tayyar, İslamiyet'i şöyle anlattı:

"Ey Hükümdar! Biz eah~iyet üzere yaşayan bir kavim idik. Put-lara tapardık. Leş yerdik. Fuhıiş işlerdik. Akrabaya kiiser, komşuluk . hakkını gözetmezdik. Kuvvetliler zayıfları ezerdi. Biz bu haliçinde iken

. i

,/"Allah içimizden birini peygamber gÖnderdi. Soyu yüksek, doğruluğu bel-li, şerefi meydandadır; O bizi Alliıh'a ibadete çağırıyor ve atalarımızın taptıkları putları bırakmamızı istiyor. Bize doğru söylemeyi; emaneti gözetmeyi,. akrabalık haklarını korumayı, komşularla güzelgeçınmeyi, haramdan ve kan dökmekten kaçınmayı bildiriyor. Fuhuştan, yalandan, yetim malı yemekt.en, namuslu kadınlara ift.ira etmekten sakınma tav-siye ediyor. Allah'a ibadet etmeye, namaza, oruca, başkalarına yardım yapIiIağa çağırıyor. Biz O'na inandık . .onun hak çağrısına uyduk. Onun gösterdiği biçimde Allah'a ibadet ettik. Haram dediğini haram bildik. Helal dediğini helal tanıdık. Bundan dolayı kavmimiz bize düşman oldu. Bize işkence yapmağa kalkıştılar. Bize zulmettiler. Dinimizden çcvir~ ~ meğe çalıştılar. Biz onlardan kaçarak sizin ülkcnize sığındık. Sizi

başka-larında';' daha iyi bildiğimiz için burayı tercih ettik. Burada haksızlığa uğramayacağımızı um duk" .

. Bunun üzere Necaşı, Hz. Muhammed'e inen ayetlerden örnekler duymak istedi. Cafer de şu ayetleri okudu:

"Hz. Meryem, İsa'ya işaret etti. Onlar beşikte olan bir çocukla nasıl konuşabiliriz, dediler? İsa dedi ki: Ben Allah'ın kuluyum. O bana kitap verdi, beni peygamber yaptı. Her nerede olursan olayım beni mübarek kıldı. Sağ olduğum müddetçe bana namazı vezekatı tavsiye etti. Anama karşı hayırlı davranmarnı emretti. Beni taşkın ve betba~t kılmadı. Doğ-duğum gün, öleceğim gün ve tekrar. diriltileceğim gün benim üzerimde ____seIamet va;dır"f.

Bu ayetler, ]\eeaşi'de olumlu etki bıraktı ve sığınmacıları iade et-meyeceğini. bildirdi.

(3)

MÜSLÜMANLARıN HlRİSTİYANLIGA BAKıŞ AÇıLARı 223'

Gece olunca elçiİcrden zeki bir insan olan Amr b. al-As, slğınmaeıIar Hz. İsa hakkında aeaip şeyler söylüyor diyerek Nceaşi'yi tahrik etmeğe çalıştı. Neeaşi yine Cafer'i çağırıp Hz. İsa hakkında ne düşünürsünüz, dedi? Cafer-i Tayyar şu karşılığı verdi:

"Biz, Müslü~aplara gcire Hz. İsa Allah'ın kulu ve peygambeı'idir. Ruhuilahtır. Allah'ın Meıyem'e sunduğu kelimesidir". Bu sözleri işi6nce Nceaşİ "bizimle sizin aranızda şu çizgi kadar fark vardır" dedi. Müslü-manları daha çok korumağa karar verdP.

Hz. Muhammed, Neeaşi öldüğünde, ona sempatisi dolayısıyla ar-kasından İslam törelerine göre Medine'de cenaze töreni yaptırmıştı4.

'.

Islamın yayılmağa başladığı sıralarda Arabistan'da çeşitli Hıris- / tiyan mezhepler;ııin mensupları vardı. Hira ve Güney Arabistan'da Nesturü~r, Gassan ve Şam taraflarında Ya'kubi'ler ve öteki hölgelerde 'Melkider cemaatlerini kurmuşlardı. Bunlar içinde Kuzey ve Güney

Ara-bistan arasında yaygın mezhep salikleri Nasturüer'di5.

Kuran, mezhep ayrılıkları ne olursa olsun, Hz,. İsa'ya ve İncil'e sıcak bakmıştır. Esasen İslam, daha önceki semavi dinleı:i doğrulamıştı. Bu nedenle islami va'z kitapJarında Hz. Musa'nın ve Hz. İsa'nın haya-tından bir çok örnekler ve ibretli olaylar nakledilir. Kuran'da semavi dinler hakkında bulunan ayetlerden bazı örnekler sunarak sorunu daha iyi anlatabiliriz:

"Önceki kitapları doğrulayan Kitabı sana indirdi. Önceden insan-lara y6l gösterici olarak Tevrat ve İncil'i de indirmiştir"6. "Rabbi, . Meryem'i güzel bir kabüIIe karşıladı. Güzel bir bitki gibi onu yetiştirdi. OnuZekeıiya'nın kefaletine bıraktı. Zekeriya mabette onun yanına her girişinde orada bir yiyecek bulunurdu. Ey Meryem! Bu sana nereden, demişti? O: "Bu Allahın katındandır", demişti. Doğrusu Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır")7. "Ey Meryem! Allah seni seçip temizledi. Dün-yaların kadınlarından seni üstün tuttu. Ey Meryem! Rabbına boyun eğ, seede et, rüku edenlerle rüku' ct ... Ey Meryem! Allah sana ke,ndinden bir sözü, adı Meryem oğlu İsa Mesih'i, dünya ve A,hirette şerefli ve Al-laha yakın kılınanlardan olarak müjdeler. İyilerden olarak insanla;la -"

3 B:ık. Osman Keskioğlu, anılan eser, s. 27-28.

4 Bak. Ebu İsa Muhammed b. lsa b. Sevre, Sunen ut-Tırmız;, e. III, s. 3,1,6, Kahire 1938. 5 Bak. Prof. Dr. Melımet Aydın, Müslümanlann Hıristiy~nlığa Karşı Yazdığı Reddiyeler ve Tartışma Konulan, s. 20, Konya 1989.

6 Bak. Al.; lmran Suresi, ayet: 2. 7 Ali lmran Suresi, Ayei 32.

(4)

224 İBRAHiM AGAH ÇUBUKÇU

beşikte iken de, yetişkin iken de konuşacaktu. Meryem: "Rabbim! Bana bir insan yaklaşmamış iken nasıl çocuğum olabilir? demişti. Melekler şöyle dediler: Allah böylece dilediğini yaratır. Bir işin olmasını dilerse ona "ol" der ve olur. Ona kitabı, hikmeti, Tevratı ve İncil'i öğretecck"8 Ayrıca Meryem suresinde Hz. İsa'nın nitelikleriyle ilgili bir çok ayet vardır9•

Kur'an Hz. İsa'yı kutsallaştırmakla birlikte onu bir Peygamber olarak kabul etmektedir. Çarmıha gerilenin Hz. İsa'nın benzerinin ol-duğu bildirilmiştir. İslam inancına göre Hz. İsa Tanrı katına yüceltilerek kaldırılmıştır. Hz. İsa'nın adaletine övgüyle yerveren hadisler ve nakil-ler vardırlO. Her ne kadar Hıristiyanlar tarafından kabul cdilmese de İslam inancına göre ıncil'de Ahmed adında bir peygamberin geleceği bildirilmiştir. Buna işaret eden "tesellici" deyiminin farklı yorumu 'veya İnciller arasındaki farklar dolayısıyla Hıristiyanlar bunu muteber say-mamışlardır. Müslümanlar bu tesellicinin Hz. Muhammed olduğuna inamrlar. Hz. Muhammed son Peygamberdirll."

Ancak, Tevhid dini olan' İslamiyet, öteki Kitap eWiyle ortak hu-suslan vurgulayarak -barışı tavsiye eder. Nitekim Kur'an şöyle buyur-muştur: "Ey Kitap Ehli! Bizimle sizin aranızda eşit olan kelimeye gelin. Allah'tan başkasına tapmayalım, O'na hiç hir şeyi ortak koşmayalım;'12.

Kuran, Kitap chli içinde HıristiyanIığı Müslümanlığa en yakın olarak belirtmektedir. Bu hususu şu ayet açıkça vurgulamaktadır. " ... İnananlara scvgice en yakınları da biz hıristiyanlarız diyenleri bu-lursun. Çünkü onların içlerinde keşişler ve rahipler vardır ve onlar bü-yüklük taslamazlar"Q. Kuran, Hıristiyan olan Bizanshların İran Me-cusilerine yenilmeleri üzerine ümit ışıkları vermiş ve Hıristiyanların ya-kında Mecusilere üstün geleceğini "bu mağlubiyetlerinden sonra yene-ceklerdir" ayetiyle haber vermiştirl4. Böylece İslamiyet, iki güce inanan MecusiIiğe karşı kitap ehli olan Hıristiyanlığı tercih etmiştir.

ıslamiyet, bir Hıristiyan kadınla müslüman bir erkeğin evleneceğine cevazvermiş ve onların kesip sattıkları hayvanların yeneceğini uygun görmüştür.

8 Ali lmran Suresi, 37-44. 9 Meryem Suresi, ayet 21-28.

LO Bak: Süleyman Ateş, İslnm'a İtirazlar, Kur'an-ı Kerimden Cevaplar, s. 329-331 Ank. II Po rf. Dr. Mulısmpıed Hamiduııah, İslôm Peygamberi, C. I, s. 692-694 İstanbul 1980. 12 Bak: A.I-i tmran Suresi, ayet 60-61.

13 Bak. nı-Maide Suresi, ayet: 85. i4 Bak. ar-Rum Suresi, ayet: 1-4.

(5)

MÜSLÜMANLARıN HIRİSTlYANLlGA BAKıŞ AÇıLARı 225

Ayr'ca, cihat sonucunda alınan esirler eğer kitap eWi değilse ölüm-le müslüman olmak arasında tereih yapmak zorunda idiölüm-ler. Kitap' eWi olanlar ise farklı işleme tabi tutulmuşlardır. Bunlar ei~ye denilen. bir vergiyi vermek suretiyl'e ailelerini ve mallarını koruma ve inançlarını sürdiirme hürriyetine sahip olurlardı. Kadınlar, çoeuklar ve ihtiyarlar-dan böyle bir vergi almamak esastır. Aynea kitap ehli olanlarihtiyarlar-dan yoksul bulunanlardan da eizye alınmaması öngörülmüştür. Bilindiği üzer~ bu tür vergiler Bizans ve iranlılarda da yaygın idi. Cizye verenlerin güvenli-ğini İslam devleti sağlamakla yükümlü kılınmıştır..

-Islam aleminde, kitap eWi olup toprağı bulunanlardan haraç adı altında arazi vergisi alma usulü konmuştur. Bu tür vergiler daha önee Romalılarda, Bizans'da ve İranda yaygındı. İslam'da bu vergi sonralan Müslümanlardan da alınmıştır. Zamanla müslümanlara vergi olarak öşür ve zekat yükletilmiştir15•

İslam Devleti genişleyinee, Hz. Muhammed çevresindeki Hıristiyan' kabilelerin başkanlarına mektuplar yollayarak onları İslam'a davet etmiştir. Mısır'daki ve Gassan'daki Hıristiyanları İslam'a çağırdı. Ayrıca rekabet ve siyası çekişme de 01du16•

Hz. Muhammed'ten sonra Hz. Ebu Bekr halife olarak Necranlı Hıristiyanlarla ahitlerini sürdürmüştür. Hz. Ömer de halife olunca eizye karşılığında onların ean ve mal güvenliğini korumuş, ibadethanelerinin yıkılınamasını s'ağlamıştır. Onları dinı inançlarında serbest bırakmıştır. Kudüs'ü alınca da aynı hoşgörü yü göstermiştir. Ancak yeni kilise yapıl-masını yasaklamış, Hıristiyanların bellerine kalın kemerler bağlayarak dolaşmalarını istem.iş, vergi şartlarını daha ağır uygulamıştır. Bununla birlikte ölmeden önce yaptığı tavsiyelerde Hıristiy~nların haklarının ve-rilmesini, can' ve mal güvenliklerinin korunmasını istemiştir.

Emeviler döneminde Hristiyan-Müslüman ilişkisigclişmiş, Muavi-ye'nin sarayında bir çok Hıristiyan görevalmıştır. Enievi halifelerinin saraylarında Hıristiyan-İslam iletişimi bilimselolarak da başlatılmış ve tartışmalar yapılmıştır. Yuhanna Dımeşki Hıristiyanlığı cesaretle sa-vunmuştur. Müslüman yetkililer bu tartışmaları hoşgörüyle karşılamış-lardır. Ömer b. Abdulaziz

(707-720),

önceki yönetimlere göre kıyafet konusunda sert davranmağa başlamışsa da can, mal, mabet ve ibadet

hürriyetine saygıyı sürdürmüştür. i

15 Bak. Prof, Dr. Coşkun Üçok v~ Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Türk Hukuk Tarihi; s. 66-67, Ankara ı98ı.

(6)

\'

226 İBRAHiM AGAH ÇUBUKÇU

Abbas! döne nindı.~ özellikle al-Mii.tevekkil zamanında (847-861) Hıristiyanlara kıı ıtlama hareketlerinin arttığını görmekteyiz. Aneak Abbasi hükümda -lardaıı Memun (813-833) zamanında Hıristiyan-İs-!ilm iletişiminin ilimfiel ürünler verdiğini görmekteyiz. Mem.u"n,akılcı bir mezhep olan 1\ uteziJc' taraftarlarını tutmuş ve bilime önem vermiştir. Daha önce M. 75 ~ Y'lırda halife Mansur, Bizans'tan 'eI yazmalar' iste-yerek bilimsel ilet !şimi başlatmıştı. Memun iseBeyt ul-Hikme denen bi-lim kurumunu k rarak çeviri faaliyetlerine önem verdi. Başka kültür-lerle iletişime gir i. Bu ~:eviri faaliyetlerinde Arap, Suryani ve öteki

Hı-ristiyan mütercü ıler hizmetler verdiler, Pehleviceden, Yunancadan, Suryancadan bir çok e,erler Arapçaya çevrildi. Böylece müslümanlar, daha önce zengi eşmi!?kültÜl'le karşı karşıya geldilert7,. Bunun sonucu

olarak İslam'da fı aliyetler, hem müspet bilim ve hem de felsefe alanında arttı. Adeta bir

t

lam rönesansı doğdu. İslam'da ~amanla Kind!, Farah!, İbni Sina ve İbn i Rüşd gibi büyük filozofların yetişmesinde bu bilim hareketinin büyü,;: katkısı91du. 12. yüzyıldan itibaren bu' İsliimdüşü-nürlerinin önemli eserlerinin latinceye çevrildiğini ve böylece Hıristiyan-lık-~!üslümanlık 1,~tişİIrıİninbilimsel olarak geIiştiğini görüyoruz .. ") ~

Türkler, hen iz Enevilcr döneminde İslam'la temasa geçmişlerdi. Kuteybe b. Musl r.:: 70S yılında Horasan valiliğine atanmış ve zalim ün-vaniyle bilinen i [accae da genel vali olmuştu. Türkler bunlardan çok zulüm ve işkence görmi.işlerdi. Ancak kolay kolay teslim olmıtillışlardır. Emeviler 715 Y'l arınıla l\laveraünelıir'e hakim duruma geldilcr. Yöne-ticilerin eziei ve ~şit olmayan bir siyaset izlemeleri Türklerin İslamIaş-masıIlI zorlaştırn .Iştır.

Ancak Eme .rİ-Ahbas! çekişmesinde Türklerin Abbasilere yardım etm.esi ve Abbas! erin iSO yılında iktidara gelmes; Türklerin hlama daha sıcak bakmaları i sağlamıştır. Ayrıca, Çinlilerin de Batı'ya yönelmeleri

Türkleri Araplara iuifak yapmağa yöneltti. 751 yılında cereyan eden Talas savaşında Karkk Türkle~i Araplara yardım etti. Sonunda Çin yenildi. Busava ;tan wnra Türkler gruplar halinde İsIa.mlaşmağa baş~ ladılar. X. YÜ;ı;ylda kitle halinde İslamIaşma çoğaldı. Abbas! hükümdar-lar sarayhükümdar-larında 1ürk biirevlilere yer verdiği gibi, Türklefden oluşan hassa orduları da kur ula!'.

Türkler, İslm'da'J önce Budizm, Maniheizm, Şamanizm ve Hıris-tiyanlıkla iletişi te geçmişlerdi. Ancak daima kendikişiIiklerini ve kül-türlerini korum ;ını hilm}şlerdir. Din konusunda asla bağnaz olmamış-lardır. Kadınlar ~ kar~ı da taassup gütmemişlerdir.

(7)

MÜSLÜMANLARıN H1RİSTİYANLIGA BAKıŞ AÇıLARı 227

1071 Malazgirt savaşından sonra Türklerin Anadolu'ya geldiklerini giirüyoruz. Başlayan ve Anadolu'da üzüeü izler bırakanlS na'çlı sefer-lerine rağmen, Türklerin m.üslüman olmayan halka karşı hoşgörülü dav-randıkları bilinmektedir. Er~eni Tarihçisi Mateos, Selçuklu hükümdal'ı Melikşah'ın yüreğinin Hıristiyanlara karşı iyilikle dolu olduğunu, bu, sebeple bir çok kent ve kasabanın kendiliklerinden onun yönetimine girdiğini vurgulamıştır. Ayrıea aynı tarihçi, Türk Sultanı Melikşah Su-riye'den geçerken halkın onu baba olarak gördüğünü yazmıştır.

II. ızzettin Kılıçaslan (1155-1192) Malatya'da Süryanı' patriğin~ ziyard etmiş ve zaferi için yaptığı duadan ötürü ona şükranını bildirm:iş-tir. Huzurunda din ve felsefeyle ilgili tartışmalara izin vermiştir .•.•..

>

n.

Gıyasettin Keyhusrev, Hıristiyan olan eşi için rahat ibadet etsin diye papaz getirtmiştir. Bizanstan kaçıp sığınan siyaset veiş adam1arma da Selçuklular kueak açmışlar, bazılarına görev vermişlerdir.

Türklerin uyruğuna girenler din, dil ve sanatlarını sürdürme hürri-yetini koruduklarından gayrimüslimler kendilerini güvende hissetmiş-lerdir. Hatta meşhur tarihçi Claude Cahen, Türk yönetimlerinde ırk ve din kavgası olmadığı için Müslümanlarla Hıristiyanların yakın ;!iş-kileriçine girebildiklerini vurgulamıştırl9• i •

Osmanlılar dönem.İnde 1453'de İstanbul alındıktan sonra da Hıris-tİyap. ve Yahudilere karşı hoşgörü. devam etmiştir. Osmanlı yönetimi Yahudi, Ermeni ve RumIara dini özgürlük tanıdı. Hatta Heybeliada Ortodoks Manastırında katoliklerle müslümimları cehennemde gösteren resimleri hoşgörüyle karşıladı. Genç Padişah, 1463'de Galata'daki Flo-ransalıların eğlencelerine katılarak onları şereflendirdi. Hümanist, bir p-;'pa sayılan II. Piu's (1458-1464) Fatih';) dostça mektup yazdı20• Daha sonra Ispanya'da. zulme uğrayan Yahudiler de 1492'de Türkiye'ye gelip yecleşmişlerdir21.Fatih Sultan Mehmet, İslam Hukukundaki yeni kilise yapılması yasağına rağmen, yeni biı kilise yapılmasına izin verdi. Yeni bir Ermeni Patrikhanesi kurdu~du.

Sert mizaçlı olan Yavuz Sultan Selim 'in de Hıristiyanlara karşı hoşgörülü ve yumuşak davrandığı bilinmektedir. 31 Aralık 1516'da Ku-düs'e gelen padişaİı, Kudüs Ermeni Patrik'(III. Serkis ve Kudüs Rum

IS Bak. Işın Demirkent, Frfa Haçlı Kontluğu Tarihi, s. 1-7, Ankara 1987. 19 Bak. Şerafcltin Turan, Türk Kültür Tarihi, s. 141-142, Ankara 1990.

20 II. Pius, Fatih'in hoşgörüsüne güvenerek onu Hıristiyanlığa davet etmiş, rakat mektup Fatilı'in'.cline geçrnemi<,ıir.

(8)

228 İBRAHİM AGAH ÇUBUKÇU

t

Patrik'i Attalia tarafından karşılanmıştır. Yavuz III. Serkis'e verdiği

fermanla Hıristiyanlara tam dinı hürriyet tanımıştır~2. Ferman'da Ha-beş, Kıptıve ve Süryanı toplumlarına tanınan dinı ve örfi hürriyetler belirtilmiştir. Rum Patriki Attalia da başka bir fermanla eskiden mevcut olaıi her türlü hak v,e hürriyetini korumuştur23.' 18. yüzyılda Rum kili-Besi'nin yetkileri daha da genişletilmiştir.

Osmanlı Devleti, kendi sınırlan içindeki köylüye toprağı babadan oğula geçmek üzere kiraladığından ve halkı Bizans kadar vergi açısın-dan sıkıştırmadığınaçısın-dan dolayı kolay genişlemiştir. Hatta 1536 yıllarında yabancı uyruklu Hıristiyaulara ticarı imtiyazlar vermiştir. Fransa ile yapılan anlaşma sonucunda Fransızlara bir çok ticarı kolaylıklar tanı-mıştır. On yıl Osmanlı toprağında oturan fransızdan vergi alınmayacağı hükme bağlanmıştır:!4;

Osmanlı ülkesinde müslüman olmayanlar özel hukuk alanında kendi dini ve örn anlayışlarına göre hayatlarını sürdürdüler. Ancak Devletin kamu yönetimiyle ilgili hukuk kurallan genelde teokratik anlayış içinde yürüt~ldü. 18. yüzyıldan itibaren Osmanlıların yenileşmeğe gayret ettiği-' ni ve Batıyla sıkı kültürel ilişkiler içine girdiğini görmekteyiz. Henüz Fatih Mehmet zamanmda İstanbul Rum ve ~rmeni patriklerine ve İs-tanbul Yahudi Hahambaşısına topluluklarını yönetmek için vergi top-lama, yargılama ve eğitim özgürlüğÜ veıilmişti. 18. yüzyılda Osmanlı-ların askerlik düzeninin geliştirilmesi. İçin Batıdan uzmanlar getirtilmiş, kültür insanları çağrılmış ve çağa uymanın zorunluluğu kavranmıştı. Bu durum zamanla meyvesini verdi ve XIX. yüzyılda İnsan Hakları

'C'

alanında önemli adımlaı' atıldı. 1839 da yayınlanan Gülhane Hatt-ı Humayun'u ile Devlet yönetiminde yenilikler yapıldı. Askerlik, vergi, İşe alma ve yargılamada bütün Osmanlı yurttaşlarınm eşit tutulacağı ilan edildi2S. Padişah tek taraflı olarak kendi yetkilerine sınır koydu. Her. yerde eşitliğin sağlanacağı, Müslüman, Hıristiyan ve Musevi dini liderlere duyuruldu. Sancak merkezlerinde Hıristiyan ve müslümanlar-dan oluşan meclisleı~ kuruldu (1840). Müslümanların halifesi olan Padi-şah 1846'dadin ve mezhep sorununun tebaanın şahsı işleri olduğunu, aynı idarede, aynı ülkede yaşadığımız halde ayırım yapmanın yanlış olacağını vurguladı. thkede yurttaşlar arasında din farkı gözetmeksizin herkesin eşit tutulacağını belirtti.

22 Bak. Yavuz Ercan, Kudüs Ermeni Patriklıanesi, 5. 15-17, Ankara 1988. 23 Bak. Yavuz Ercan, amlan eser, s. 48.

24 Bak. Prof. Dr. Yaşar Yücel, Kanuni ile 'l6 Yıl, s. 59-60, Ankara 1987.

25 Bak. Gülnihai Bozkurt, Gayrimüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu, s. 42-44, Ankara 1989.

(9)

MÜSLÜMANLARıN HIRiSTİYANLIGA BAKıŞ AÇıLARı 229

18 Şubat 1856'da kabul edilen İslahat Fermanı Şeyhulislam, pat-rikler ve Hahambaşı'nIn da hazır buluıı:duğu toplantıda okundu. Bu ferman tebaa arasında daha önee itin edilen eşitliği doğrular ve kuvvet-lendiril' mahıyetteydi. Aneak Fermım'ın t1ik ilkeler içerm.esi ve zımmı-lere verilen imtiyazların eşitlik esasına bağlanması, dinı liderleri mem-nun etmedi. Bunlar nüfuzlarlIlIn azalacağını düşünerek tepkilere neden oldular. Bu tepkiler hem. müslümanlar, hem de zımmller arasında

01-du26. Aneak bu tepkiler halktan çok dini liderler tarafından tahrik edil-di. Bu yeniliklerden sonra geçen devrelerde Osmanlı yönetiminin Hıris-tiyan ve. oteki zımmilere iyi uavrandığına, onlara müslümanlara karşı tutumlarından daha kötü maurnde yapmadıklarına ve hürriyetlerine saygı gösterdiklerine dair batılı bazı elçi ve konsolosun raporlan var-dır2?

Osmanlılar, Devlette yaptıkları bu yenilikleri dinde yaptıkları yo--rum ve ietihatlarla da -kuvvetlendirrnek istediler. 18.69 yılında, Cevdet

Paşa başkanlığında kurulan bilimsel komisyon Kuran'a dayalı olarak kabul ettiği ilke ve kuralları içeren Mecelle'yi hazırladı. Bu çalışmalarda daha çok İslam HuKukunda tanınmış olan Hanefiyye kurallarına itibar ettiler. Mecelle'nin baz' ilkeleri şöyledir:

"Zaruret sakıncaları ortadan kilıdırı.", "Örf ve adet dinin hükmii gibidir",

"Zaman değiştikçe hukuk kuralları değişir",

"Akıl ve nakil çatışırsa, akıl nakle yani dinı kurallara tercih edilir", "Dinde zorlama yapılamaz".

Gerçekte Kuran'da bulunan bir çok ayet de vicdan hürriyetini işa-ret etmektedir. Bu ayetlerden bazıları şunlardır: "Dinde zorlama yok-tur"28. "Sen inanmaları için insanları zorlamak nu istiyorşun "29, "Ann-mak istememesinden sana ne"30. -"Sen ancak bir hatırlatıcısın. Onlar üzerine musaIlat ofueu değilsin"3!. "Eğer isteseydik her kişiyi hidayete kavuştururduk"3z.

26 Bak. Gülnihai Bozkurt, anılan eser, s. 62-64. 27 Bak. Güluihal Bozkurt, anılan eser, s. 67-72. 28 Bak. Bakara Suresi, ayet: 256.

29 Bak. Yunus Suresi, ayet: 99. 30 Bak. Ahese Suresi, ayet: 7. 31 Bak. Gaşiye Sııresi, ayet: 21-22. 32 Bak. as.Secdc Suresi, ayet: ı3.

(10)

230

)CJ

İBRAHİM AGAH ÇUBUKÇU

L

i

Osmanlı yönetimi kimsenin haşkasına dini baskı yapmaması ve vicdan hürıiyetinin sağlıtmlaşması için hu ayetlerden yararlandl33•

1876'da Birinci Me~Tutiyetin ilailiyle Osmanblar ilk parlemontaya ka-vuştular. Batılılaşma hareketi hızlandı. 1908'de'İkinci Meşrutiyet iliııı edildi. Demokratik imkanlar arttı. Hürriyet, adalet ve eşitlik devletin kabul ettiği temel ilkeler oldu. Ancak Devletin yapısı teokratik idi. Mus-tafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde 29 Ekim 1923'de kurulan Türkiye Cumhuriyeti bir çok in kıl ap yaparak Devleti çağdaşlaştırdı. Bu arada 3 Mart 1924'de halifdiği kaldırdı. Bütün gayrimüslimler için tam diıll hürriyet ve eşitlik g,~rçekleşti34.

Müslümanlar yalnız idari alanda dinlerini yıırumİamak ve içtilıat yapmakla yetinmeınişlerdir. Kültürel alanda da mni görüşlerini zengin" leştirmişlerdir. Bir çok İslam düşünürü bunu başarmıştır. Özellikle Türk düşünce tarihinde bunun insancıl ve hoşgörülü örn~klerini görmek-teyiz:

Hacı Bektaş Veli (ölm. 1270) ırk ayrımınıı karşı olmuştur. İnsanlara iyilik yapılmasını ve her j;ürhİ' duanın yararlı olduğunu vurgulayarak Anadolu'da ve Tuna. hoylarında İslamiyetin sevilmesini sağlamıştır35•

)1:evlana (ölm. 1273) "Perge!. gihi hir ayağımı İslam'a dayayarak, öteki ayağımla bütiııı din ve mezhepleri dolaşıyorum" sözüyle Mevle-viIerin sema denen dönüşlerini açıklamıştır. Yine Mevlana~'gel, gel her ne isen gel; eğer küfirsen, putperestsen, ateşperestsen, yine gel; bizİIn di-nimiz umutsuzluk dini değil; yüz kez tövhe hozduysan yine gel" demiş-tir. Nitekim Saint Pa.uI da "ne Yahudi; ne Yunan, ne köle, ne de hür adam vardır. Kadın ve erkek de yoktur. Çünkü herkes ve siz Hz. İsa'dasınız" demiştir36•

Meylana "ayırmak için gelmedik, birleştirmek için geldik" ifade-siyle insanları hirliğe çağ~rmıştır. Mevlana öldüğü zaman cenazesine Hıristiyan din adamları da katılmıştır.

Yunus Emre (\ilm. 1320) "Sen sana ne sanırsan, ayrığa da onu san. Dört kitabın ~anası, budu!' eğer var ise" demiştir. "yetmiş iki millete hir

:U Bak. tbrahinı Ag.lı Çubukçu, La Rcligion er Les Dmİts De L'homme, Acles de la iii eıııc Hencontrc Islanıo.Ct.rcı1enne, s. 123-135, Tunis 1985.

34. Bak. tbrahim Agiih Çubukçu, Türk:tsJiinı KülIiirii Üzerinde Araştırmalar ve Görüşler, s. :\4.-40, Ankara 1987.

35 Bak. İbrahim AgiH, Çıılıııkçıı, Türk Düşünce Tarihinde Fcl~efe IIarcketleri, s. 1ııı, Ankara 1991.

36 Bak. Professeur elaude Geffrı:,' L'Egli,e C"tbeli'lu" et Les Droits ı1e1.'Homme D" l'AnaıheIlle Aıı Halliemın''''t, s. 150, lll. erne Rencoııtre İ,laıno.Chretienııe, Tunis 1985.

(11)

MÜSLÜMANLARIN HIRiSTİYANLlGA BAKIŞ AÇILARI 231

gözle hakmayan şeriatta veli de ı)lsa isyan ctmiş sayılır" ifadesiyle dini

inançlara saygısını açıklamıştır. '

Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedrettin (iiIm. l120), "Osmanlı Ülke-sindeki insanlar arasında din ayrımı kaldırılmalıdır YC vergi adaleti

sağlanmalıdır" gürüşüyle hareket etmiştir. Kendisini Sakız adası Hıris-tiyanları davet etmiş vc Balkanlarda İslamiyeti sevdirmiştir37• Sayın Dr. Thomas Mieherin "Tarih Boyunca Hıristiyanların İslama Bakış Açıları" adlı tehliğinde belirttiği gibi Macaristan'da Uniteriycnlcr ve Romanya'd'a Kalvinistlcr Osmanl;lara hir kurtarıcı olarak.bak.ll1lşlardır.

Sonuç olarak diyehiliri/: ki, İsıamiyet Hıristiyanlığı tevhit dini ola-rak görmüştür. Nitekim, Kumn'da =?ijylchuymlmuştur: "Allah'a, bize indirilenc, İbrahime, İsmail'e, İshak 'a, Ya 'kul,'a ve torunlarına indiri-1cne, Musa'ya ve İsa'ya verilenc ve diğer peygamberlere Rableri tarafın-,dan verilene inandık. Onlar arasında bir ayrım yapmayız, hi/: de Allah'a teslim olanlarız deyin"38. "Şüphesi/: (Hz. Mi.ıhammed'e) İman edenler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sahiller, 'hunlardan her kim, ,Allah'a ve' . Ahİret Gününeinanı;, iyi iş yaparsa, dbettc onlara, Rahleri katında

mü-kafat vardır. Onlara korku 'yoktur ve onlar üziilmeyeeeklerdir"39. Sayın Prof. Dr. Thomas Michel'in anılan tebliğinde helirttiği gibi piskopos Antakyalı yaulus'un, henüz,

XIII.

asrın ilk yıllaıında yayın-ladığı risalesinde Müslümanları öğüp Hz. Muhammed'i putpaest. arap-lara gönderilmiş bir peygamber olarak kabul etmesi, bugün için hoşgörü içinde Müslümanlık ve Hırist.iyanlık iletişimi açısından: nc kadar

önem-lidir. '

Kuran'da buyuruluyor ki, "Sizden her biriniz için hir şcriat; Lir yol belirledik. Allah istescydi, hepinizi hir tck ümrnet yaparclı, fakat. size verdi~leriyle sizi sınamak ist.~di. öylcyse hayır işlerine koşun, hcpinizin

dönüşü A1lah'a~dır"40. \

Kuran, insana ijzd bir önem vermiştir. "Biz insanı Cilgüzel biçimde

yarat.tık"41 ve "andolsun ki biz Ademoğullarını şerefIendik"42 tıyetleri insanın öncmini vurgulamaktadır. O halde insanın ktıinattaki ycrini iyi saptamak ve onun haklarına saygı gijstermek herkesin görevidir. Hıris-tiyanla Müslüman arasında hazı inanç farklarına rağmcn, ins~n olarak

37 Bak. İbrahim l\gah Çubukçu, Türk-ldam Dü~ünürled, s. 86. Aukara, 1989. 311 Bak. Bakara Sure,i, ayet: 136.

39 Bak. Bakara Suresi, ayet: 62 ve Madie Sure,i, ayet: 69. 40 Bak. Maide Suı'esi, ayet: 'lll.

41 Bak. 'rin Suresi, ayet: 4. 42 Bak. İsra Suresi, ayet: 70.

(12)

Z32 İBRAHİM AGAH ÇUBUKÇU

ortak yönlerimiz çoktur. B<1rı~a;insan haklarına ve vicdanlara saygıya riayet ettikçe yeryüzünde mutluluğun artacağı şüphesizdir. Papa Jean XXIII ve Paul VI insan hakları ü.-;erinde durmuştur. Şimdi de Sayın Papa Jean Paul II insan haklannın önemini nutuklarında vurgula-maktadır. Bu alicenap gayretler, Avrupa'da Müslüman Türk işçilerine daha eşit davranılmasm' kolaylaıjtıraeaktır. Tarihin a~ılı sayfalarından ders alarak dayanışmaya ve barışahizmet etmek ne kadar mutluluk ve-ricidir. Bütün Müslümanlar ve insanlık için Kuran'daki "barış hayırlı-dır"43. ayetinin rehber olmasını diliyorum.

Referanslar

Benzer Belgeler

Yukarıda incelediğimiz kanun değiştiren, kanunu yürürlükten kaldıran ve kanunu tamamlayan tüzüklere nazaran belirtici tüzük­ ler çok daha az kaidevî düzenleme

a) L'art. 28 du CC suisse) regle- mente le recours au juge pour la protection de la personnalite comme süit : «Celui qui subit une atteinte illicite dans ses interets personnels

Beyazıd'dan arazi he­ diyeleri urnan Sırbistan'daki küçük aristokrasi, bu ülkede Türk taraftarı (türkofil) bir grup meydana getirmişlerdi. Bununla bera­ ber

Bu iki önemli parti türü arasındaki farkı daha yalın bir dille açıklamak mümkündür: Elit partileri toplumu olduğu gibi ya da alışılmış yapısıyla yansıt­

Hamilin ihbar mükellefiyetini yerine getirmemesi müracaat hakkını haleldar etmez (T.T.K. Kanunname-i Ticaret geniş anla­ mında protesto mefhumunun tesiri altında kalarak

a) Her dâva mahkemesi gerek resen, gerekse taraflardan biri­ nin isteği üzerine somut yargı denetini harekete getirme yetkisine sahiptir. b) Anayasa mahkemesine işin kim

karineler gelip katılıyordu. Muyart de Vouglans bu emareleri genel ve bağzı suçlara özel emareler olmak üzere ikiye ayırır. Aralarına çok gariplerini sokuş­ turduğu

Bunun için kitabın Amerikalı (Henry P. de Vries) ve Fransız (Rene David) yazarlan hukuk sistemlerindeki an'ane, bünye ve karar verme metod ve tekni­ ğini mukayeseli