Ressam A ltan A d a lı’nın ardından
Kalbindeki misket resmine yansıdı
Fransa’da ilk ameliyatı
böbrekten, İkincisini
kalpten oldu. Kalp
kapağına misket taktılar.
A lt an’a biraz yaklaşınca
tık tık duyulurdu bu
misketin sesi. Ameliyattan
sonra hastanede çizdikleri
ve daha sonra yaptığı
gravürler hep misketliydi
ve bu form çoğu kez
dairenin çemberi biçiminde
eserlerine yansıdı.
SAİM BUG AY____________
Vakit sabah, akademinin ba tı tarafında, güneş öte yanda... Nereden gelmiş, nasıl yansımış? Bilmiyorum. Camın çatlağında minicik bir güneş... Hani balo nun içine bakarsımz da pek ço ğunu görürsünüz. Her şeyin mi niğinin güzel olması gibi, çatla ğa yansımış güneşin miniciği de pırıl pırıl, çok şaşırtıcı ve hoş...
Akademinin ana giriş kapısı ve bir de heykel bölümü tarafın da iki giriş kapısı var. Resim b ö -, lümünden de olsa zaman zaman kimileri heykel bölümünün kapı sından giriyorlar. Gelenlerden yakaladığım birkaç arkadaşa bü yük bir coşku ile bu minicik yan sımış güneşi gösterdim. Kimse bir şey anlamadı. Belki de onla ra gösteremedim. Bu kez aynı coşku ile kapıdan girmekte olan
Altan’ı yakaladım ve ona göster
dim. Gördü... O minicik güneşi paylaştığım adamı o gün tanımış oldum.
1968’in bahar ayları. 1416 sa yılı kanun ile akademiye öğretim üyesi yetiştirilmek üzere, yurtdı- şına gönderilme sınavını kazan mışız. Sağlık kontrolündeyiz. A ltan’ı muayene eden doktor bağırdı: “ Bu gidemez!” “ Ne
oluyor, ne var?” diye sordum.
Altan, “ Adam bildi, bende do
ğumdan kalp kapağında bilmem ne var” dedi. Ama bir süre son
ra o Fransa’ya gitti. Ben ise bir yıl sonra gidebildim. Fransa’da İlk ameliyatı böbrekten, İkincisi ni kalpten oldu. Kalp kapağına misket taktılar. Altan’a biraz yaklaşınca tık tık duyulurdu bu misketin sesi. Ameliyattan son ra hastanede çizdikleri ve daha sonra yaptığı gravürler hep mis ketliydi ve bu form, çoğu kez da irenin çemberi biçiminde eserle rine yansıdı.
Çok iyi deseni vardı. Üstelik düş gibi, bulut gibi çizerdi. Pa ris’e gitmeden önce akademide asistandı. Bence, yurtdışma git mese daha iyi olurdu. Paris’te uzun yıllar gezdi, gördü, okudu, öğrendi, ama fazla resim üret
medi, çalışmadı. “ Neden?” de diğimde, “ Herkes her şeyi yap
mış, ben ne yapacağım?” diye
yanıtlardı. Çok üstüne gidersen de, insanın gözüne şöyle bir ba kardı. Louvre’daki Mısır heykel lerini gördükten sonra ben de böyle bir duyguya kapılmıştım. Bu nedenle Altan’ı biraz anlıyor dum. Bu düşüncesinden dolayı bize kalan sanat eserleri ne yazık ki çok azdır. Kalbi nedeniyle, kanının sıvılığını ilaçlarla kont rol etmesi gerekiyordu. Bu du rumdan da bıkmış görünüyordu. 1987 yılı başında merdivenden düştü. Kafatası çatladı, sol yan daki dişleri ve bazı kemikleri kı rıldı. Bütün bunlara karşın,
“ Doktorlar şaşırdılar, bu kadar kısa sürede iyileştiğine göre bün yen çok sağlammış dediler” diye
anlatıyordu. Bu kazadan sonra pek iflah olmadı. Doktorlara taktı. “ Sinirlenme diyorlar, söy
lemesi kolay, nasıl sinirlenmeye yim bu ortamda” diye dertleni
yordu. Ölümünden bir süre ön ce geçirdiği kalp krizlerinden bi rinde kaldırıldığı hastanede dok torlar kendisine, “ Kıpırdama” demelerine karşın, serumu eline alıp dolaşmış, “Ölmek benim de
hakkın değil mi?” diyerek imza
verip hastaneden çıkm ıştı.
“ Anlamıyorsunuz” diyordu.
Belki de anlamadık.
Çok kibardı. Küfür duyunca suratı değişirdi. Çok kızdığında bile, “ Affedersiniz kardeşim
ananızı (...) edebilir miyim?” di
ye küfür ettiğini söylerler. Yap macığı yoktu. Doğruyu söyler, en sevdiğine bile kırılacak diye hesap yapmazdı.
Bazı sanatçı tanıdıklarımız için, isimleri olsun, adları duyul sun diye yaptıklarını gördükçe,
“ Ben onların adına utanıyo rum” derdi.
Çok değerli bir arkadaşımızı yitirdik. Türkiye sanatçılar ko nusunda neyi yitirdiğini fark edemez durumda. Aydınlarımız, gazetecilerimiz bile “ sanatçı” sözcüğünü olur olmaz, yerli yer siz kullanır durumda. Altan
Adalı çok değerli bir sanatçımız-
dı. Ondan bize kalanları değer lendirmek, onlara sahip çıkmak gerekiyor. Bu konuda da herhal de en önde davranması gereken kurum, Kültür Bakanlığı ve Devlet Resim ve Heykel Müzele- ri’dir.
Ben onun sanatını ne kadar yüceltsem, ne söylesem az. El bette bunu gelecek kuşaklar da ha iyi yapacaklardır. Zaten gide nin ardından bir şeyler söylemek zor, hele işi yazmak olmayanlar
icin-
,H-m
ONDAN BİZE KALAN — Altan Adalı'dan bize kalanları değerlendirmek, on lara sahip çıkmak gerekiyor. Bu konuda en önde davranması gereken ku rumlar Kültür Bakanlığı ve Devlet Resim ve Heykel Müzeleri herhalde.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi