• Sonuç bulunamadı

"Hükümet, terörün ciddiyetini kavrayamadı"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share ""Hükümet, terörün ciddiyetini kavrayamadı""

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

éaBihGuflver

M U A M M E R

____________ - ___________________________________ —

---sının yılmaz bir savunucusu oldu. Hukuk

M

U A M M E R Aksoy’u, ikinci Dünya Savaşı içinde, 1944 ilk baharın­ da Zürih'te tanıdım. Zürih Üniver-sitesi’nde hukuk doktorasını yapıyordu. Evlilik dışında doğan çocuklar konusun­ daki 1.500 sayfaya yakın Almanca dok­ tora tezi üniversitedeki hocalarının bü­ yük beğenisini kazanacaktı. Doktorası­ nı daha erken tamamlayabilirdi, fakat sa­ vaş başlayınca İsviçre’de kalmak iste­ memiş ve vatani vazifesini yapmak için Türkiye’ye dönmüştü. Daha genç yaşla­ rında yurt sevgisi ve görev aşkı onun için her şeyden önce geliyordu. Muammer, Atatürk’ün Cumhuriyeti ve devrimieri emanet ettiği genç kuşağın inançlarına bağlı ve sadık bir üyesi olarak yaşadı ve öldü.

1944 Mart’ında Zürih Konsoloslu- ğu ’nda kançılar olarak göreve başladı­ ğım tarihte, oradaki Türk öğrencileri Türkeli adını verdikleri bir dernek kur­ muşlardı. İhsan Topaloğiu, derneğin başkanı idi. Muammer Aksoy, derneğin kültür çalışmalarını canlandırdı, konfe­ ranslar tertipledi ve öğrenciler arası top­ lantılarda demokrasi ilkeleri ve Atatürk devrimieri üzerinde fikir alışverişinin di­ namosu oldu. Çalışkandı, titizdi, fikirle­ rinin inatçı savunucusuydu. Her alanda daima mükemmeli arardı. Mücadeleden hiç kaçmadı. Üniversite hayatında ol­ sun, siyasette olsun, kendisine has özel­ likleri ile kişiliğini korudu. Hukukun üs­ tünlüğüne, demokrasiye, çoğulcu par­ lamenter sisteme, temel özgürlüklere, insan haklarına bağlı kaldı ve bu ilkele­ ri yılmadan savundu. İnançları uğruna hapse girmek, onu yıldırmadı.

Sonraları, 1977’lerden itibaren M u­ ammer A ksoy’u, Strasbourg’da Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi içindeki çalışmalarında yakından izledim. Özel­ likle Hukuk İşleri Komisyonu’ndaTürki­ ye’nin hayati çıkarlarının ve dış

politika-bilgisi, muhasımlarını yıldıracak derece­ de derin, mücadele kabiliyeti frenlendi- rilemeyecek kadar coşkundu. Bir gece yarısı, telefon çaldı. Terörizmin kol gez­ diği yıllarda geç saatlerde hep acı haber­ ler almaya alışmıştım. Ürktüm. Muam­ mer, Konsey binasındaki odasında erte­ si gün Hukuk Kom isyonu'na sunacağı raporu hazırlamaya dalmış, saati unut­ muş, herkesin boşalttığı koca binada mahpus kalmıştı. Protokol Şefi İzzet Se- des, hocayı zor durumdan kurtardı.

Muammer Aksoy, 73 yaşında birde- likanlıydı. Sağlığına dikkat eder, et ye­ mez, içki içmez, sigaradan nefret eder­ di. Mücadelesini sürdürebilmek için sağlıklı kalmanın şart olduğuna inan­ mıştı.

1975 Kıbrıs Harekâtı’nı takip eden yıllarda ve 12 Eylül 1980’den sonra, Tür­ kiye’nin Avrupa’dan kopmamasını ve de­ mokrasiden uzaklaşmamasını sağlamak İçin Avrupa Konseyi içinde çaba sarf eden Türk parlamenterleri, dinamik ve enerjik etkileyici bir grup halindeydiler. Bu arkadaşların arasında Turan Güneş, Dışişleri Bakanı GündüzÖkçün, Musta­ fa Üstündağ, Muammer Aksoy ile birlik­ te C H P ’nin en parlak mücahitleriydiler. Haşan Esat Işık da daha önce Avrupa Konseyi’nde aynı inanç ve başarı ile ça­ lışmıştı. Türk sosyal demokrasi cephe­ si, bugün bütün bu değerli evlatlarını kaybetmiş bulunuyor.

Muammer Aksoy’a çekilen kurşun­ larla Türkiye Cumhuriyeti ve Türk de­ mokrasisi hedef alınmıştır. Acımızı as­ la unutmayacağız. Fakat, herzamankin- den fazla dikkatli olmak, soğukkanlılığı ve itidali ihmal etmemek, içeride ve dı- şardaki düşmanların oyunlarına gelme­ mek ve Atatürk'ün kutsal emanetini ko­ rumak görevimiz öncelik taşımaktadır, iktidar ve muhalefetin, üniversite ve ba­ sının, tüm aydınların, emekçilerin, Silah­ lı Kuvvetlerin üzerlerine düşen görevi, bu gerçeğin idraki içinde, sorumluluk­ larına sahip çıkarak, tek cephe halinde yerine getirmeleri kaçınılmaz bir zaruret­ tir.

Profesör Muammer Aksoy, ölümün­ den sonra savunucusu olduğu inançla­ rın simgesi haline gelecek, onun gibi dü­ şünenler, aynı dirençle mücadele bay­ rağını kendisinden devralacaklardır.

“Hükümet, terörün

ciddiyetini kavramadı“

ANKARA, ÖZEL

H P ’nin önceki gün yapılan parti mec­ lisi toplantısından sonra yayınlanan bil- ---diride Prof. M uammer A k so y ’un ka­ tillerinin bir an önce bulunması istendi, hü­ kümetin açıklamalarının terörün ciddiyetini kavrayamamış olduğunu ortaya koyduğu uya­ rısı yapıldı. Genel Başkan Erdal İnönü tara­ fından açıklanan bildiride “ Ölsek de öldürül- sek de dem okrasi m ücadelemiz sürecektir”

dendi.

Prof. M uammer Aksoy’un karanlık güç­ ler tarafından öldürülmesiyle önemli bir bo­ yut kazanan terör olaylarının parti meclisin­ ce bir duyarlılıkla değerlendirildiğini vurgula­ yan bildiri şöyle devam ediyor.

“ Türkiye M uammer A k soy’la hukuk dev­ letinin ydmaz bir savunucusunu, Atatürk dev- rimlerinin ödünsüz bir savaşçısını, yaşam ım sevgi ve barışa adam ış seçkin bir bilim ve si­ yaset adamım yitirmiştir. Prof. A ksoy’un aziz anısı önünde saygıyla eğiliriz. Ü lkem izin çok önem li iç ve dış sorunlarla karşı karşıya bu­ lunduğu bugünkü ortamda 1980 öncesinde ol­ duğu gibi demokrasiyi çökertmeyi ve toplumda yılgınlık yaratmayı amaçlayan terör odakla­ rını bir an önce yakalayıp adalet önüne çıkart­ mak hükümetin ilk ve en önde gelen görevi­ dir. Hiçbir özür hükümetin bu sorum luluğu­ nun geciktirilmesi ve savsaklanması için bir ne­ den olamaz ve olmamabdır. Sayın Başbakan’- m ve İçişleri B akanı’nın son günlerde tırma­ nan terör olaylarıyla ilgili açıklamaları hükü­ metin henüz terörün ciddiyetini ve önem ini kavrayamamış olduğu gerçeğini ortaya k oy­ m aktadır.”

Sorumlu kişilerin “ Şu ya da bu örgüt ay­ rımı yapmadan” karanlık güçlerin üzerine git­

mesi istenen bildiride SHP’nin terör olayları karşısındaki tutumu şöyle açıklandı:

“ 5. büyük olağanüstü kurultaydan demok­ ratik iradesiyle daha da güçlenerek çıkan SH P, halkımızın demokrasi özlem inin en büyük ve en sağlam güvencesidir. S H P , terörün bir si­ yasal yöntem olarak kullanılm asının geçm iş­ te olduğu gibi bugün de kimseye bir yarar sağ­ lam ayacağının bilincindedir. Terörü tırman­ dırarak ülkeyi 12 Eylül öncesi ortamına sürük­ lem ek, dem okrasim ize son vermek isteyenler şunu iyi bilmelidirler, P rof. A ksoy barış ve de­ m okrasi m ücadelesinin ne ilk, ne de son ne­ feridir. Demokrasimizi ve laik cumhuriyetimizi korumaya azimli insanlarımız gibi hiç kuşku yok ki SH P ve S H P ’üler bu konuda kararlı­ dır, azimlidir. Ölsek de, öidürülsek de bu mü­ cadele sürecektir terör artık bu ülkede demok­ rasiye ara vermenin bir aracı olam ayacaktır.”

SHP Parti Meclisi’nin bildirisinin son b ö ­

lümünde şeriat özlemciliğinin ve mezhep kış­ kırtıcılığının tırmandığına dikkat çekilerek hü­ kümet şu ifadeyle eleştirildi:

“ 12 Eylül sonrası dönem de A tatürkçülü­ ğü içeriğinden soyutlayarak verilen tavizlerle gelinen bu aşam ada asıl kaygı verici gelişme iktidarın bütün bunlara karşı vurdumduymaz görünen kararsız tutumudur. Bu nedenle, Tür­ kiye Cum huriyeti’ni dem okratik, laik ve sos­ yal bir hukuk devleti yapan değerlere sahip çık­ m ak, onları korumak, savunm ak ve geliştir­ mek öncelikli bir görev olarak önümüzde dur­ m aktadır. İnanıyoruz k i, Türk halkı, geçirdi­ ği bunca deneyim ve birikim, katlandığı göz­ yaşı ve a n d a n sonra bu vurdumduymaz hü­ kümeti de aşarak demokrasiye sahip çıkacak. Yapdacak Uk seçimde Türkiye’yi çağ dışına sü­ rüklemek isteyenlere gerekli dersi verecektir.”

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Türkiye ekonomisinde istikrar politikalarının uzun vadeli ekonomik büyüme üzerine olan etkisini inceleyen ilk çalışmalardan olan bu çalışmanın, Türkiye ekonomisi

Başbakan çevrecilerin dünyada "ele avuca gelecek pek bir şey" yapmadıklarını söylüyor, çevre ile ilgili sivil toplum çalışmalarını boş gezenin boş kalfalar

İngiliz Independent gazetesinde yayımlanan bir rapora göre, günümüzde yaygın biçimde kullanılan kimyasallar, insanlar dahil olmak üzere balıktan memelilere kadar

1970’li yılların sinemasına damga vurmuş bir diğer olay ise “erotik” filmlerdir. 1970’lerin getirdiği özgürlük rüzgarından etkilenen sinemada, seks

12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen anayasa referandumu sonrası gerçekleşen olaylar sonrasında yaptığı açıklamalarda, ABD’de iken 12 Eylül ile ilgili olarak hiç

1997 yılında Merkez Bankası ve Hazine arasında bir protokol imzalanmış ve 1998'den itibaren Hazinenin Merkez Bankasından kısa vadeli avans kullanmaması konusunda

Cumhurbaşkanlığın 5227 Sayılı Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun’un meclise geri gönderilme gerekçesinde, kuralların

2 Eylül'de yine Kozak Yaylası’nda bulunan Bergama- Kaplan Köyü’nde bulunan Maden Ocağına verilen ÇED izninin ardından Dikili-Çağlan, Bergama-Yerlitahtacı ve