A
NKARA Radyosu yıllardan beri piyes temsil eder. Mem lekette radyolar ikileştiği ve İstanbul Radyosu da piyes ler temsil ettiği için, sahne hayatı pek fakir olan -her senenin yarı sında da bu sahnenin perdesi inik kalan- memleketimizde bu iki rad yonun âdeta temaşa hayatımızın sıklet merkezi olmaları, memleket te temaşa edebiyatının zenginleş mesine de hizmet etmeleri icap ederdi. Maalesef böyle olmamış ve hele son senelerde, radyo sayısının birden ikiye çıkmış bulunmasına rağmen, radyo temsilleri saatinde radyolar hemen daima kapatılır ol muştur. Radyolarımızdan hakikî bir sanat eserini dinlemek hemen hemen nasip olmamaktadır. Çünkü Ankara Radyosundaki temsil işle rine bakan sanatkâr ve iyi niyetli bir insan bu işten alınmış, İstanbul Radyosu kurulunca da, temsil ko lunun başına, kendini devda gören bir muhterem zat getiril miştir. Ankara Radyosundaki vazi yetten başka bir yazıda bahsetmek üzere şimdi İstanbul Radyosundaki temsil «faaliyeti» üzerinde konuş mak arzusunda oluşum, bu mecmu anın İstanbulda çıkması ve kendi min İstanbul ahalisinden bulun maklığım gibi hallerle asla alâkalı değildir. Hattâ Ankaraya nisbetle pek çok imkâna sahip bulunan İs tanbul Radyosunda her itibarla da ha güzel temsiller verilmesinin mümkün bulunması, yani daha çok imkânların ziyan edilmekte bulun duğu keyfiyeti de bu öne alışın en mühim sebebi değildir. Fakat umu mî bir sessizlik içinde koca bir rad yoyu âdeta inhisarı altına almakla bile kendisini tatmin edilmiş his- setmiyen İstanbul Radyosu temsil kısmı şefinin, yani Ekrem Reşit
Rey’in, geçen gün bir gazete sütun larında görülen yakışıksız ve neza ketsiz sözleri ve bu sözlerden do layı kimsenin kendisini tarziye ver meğe davet etmeyişi, «Efendi, ağ zından çıkanı kulağın duymuyor! Sözlerini tartarak konuş!» dememiş olmasıdır ki, yazımın biricik âmi lidir.
Bakın, (sayın) Ekrem Reşit Rey ne demiş? Bilmem hangi frenk pi yesinin tercümesi plâğa alınıyor- muş... Alınırken de operetler mü ellifi ve (Akşam) gazetesinin, tiyat ro münekkidi olan şefin hayranlık hisleri galeyana gelerek ağzından şu cümle fırlamış:
«— Ne piyes, yârabbi, ne piyes! Gelsinler de bizim müellif geçinen ler görsünler!»
Bu sözler, tiyatro eseri yazmış olan ve bu sevdadan vazgeçmiyen
her vatandaşı, derecesi meçhul bir frenk müellifinin karşısında açıkça tezyif ve tahkir etmektir. Ekrem Reşit Rey’in ne bizzat frenk mu harriri olmak hususundaki eski gayretleri, ne de dilimizde yazdığı şeyler, ona bu kadar yüksekten ko nuşmak hakkını verecek mahiyette olmaktan uzaktır. Kaldı ki, mem leketimizde bütün tiyatro yazanla rı hiç kimse beğenmese dahi, İstan bul Radyosunda temsil kolu şefi bulunduğu müddetçe Ekrem Reşit Rey, kendi, kanaatini izhar etme mekle,' . radyoya eser yollaması mümkün muharrirlerin de, heves- kâr. yazıcıların da şevklerini kır mamakla mükelleftir. Nezaketle ve idarecilikle münasebeti olmıyan bu sözlerin, Ekrem Reşit Rey’in kendi menfaatleri için de muzır olduğu ise ayrı bir bahistir. Zira, (Delido lu) müellifinin radyoyu çiftliği ha line getirdiği, dünkü, bugünkü ve yarınki telif ve tercümelerine tah sis etmekle doyamıyarak, kalemi nin bazı mahsullerini de başka im zalar altında sunduğu hakkındaki iddiaları kuvvetlendirecek mahi yettedir. Zira bu beyanatı gazete sütunlarında okuyan bir insan, bil mem makine ile kaç nüsha da yaz dırarak eserini bu pek müşkülpe sent zatın huzuruna sunmak cesa retini elbette ki nefsinde bulamaz. ilâve edeyim ki, ben şahsan bu cesareti ilk günden bulmamış olan lardanım. Hattâ eski radyo müdü rünü bir ziyaretimde onun tarafın dan bir münasebetle kendisine tak dim edilince: «Efendim, bize eser verin! Eserlerinizi beklerim!» tar zında iltifatlara muhatap olmuş, o sırada bir gözümden rahatsız
oldu-ğumu ileri sürerek Ankara Radyo sunda birer kere oynanmış bazı pi yeslerimi oynıyabileceklerini söy lediğim zaman da Ekrem Reşit Rey zarif gülüşiyle:
— Yok, onlar olmaz! Ben ancak bakirelere rağbet ederim!
Demişti. Ne garip tesadüf! Bu sözün söylendiği günün gecesi, İs tanbul Radyosu, bikri bilmem kaç yüz kere izale edilmiş olan (Lüküs Hayat) ı oynıyacaktı!..
Neyse, sözü uzatmıyalım, hattâ -başka imzalarla oynanmış denen eserleri de kale almıyarak- ancak kendi imzasiyle şimdiye kadar kaç telif ve kaç tercümesinin bize din- letildiğini gösteren listeler isteyip kâr ve kisbine mâni olmağa da kal- kışmıyalım, fakat sayın Ekrem Re şit Rey bu memlekette tiyatro eseri yazmağa teşebbüs edenler ve ya zanlar hakkındaki zarafetsiz cüm lesinden dolayı tarziye vermeğe da vet edilmelidir.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T a h a T o ros Arşivi