• Sonuç bulunamadı

Okul Öncesi Çocuklarının Günlük Besin Öğesi Gereksinimlerinin Karşılanma Durumları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Okul Öncesi Çocuklarının Günlük Besin Öğesi Gereksinimlerinin Karşılanma Durumları"

Copied!
119
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARININ GÜNLÜK BESİN ÖĞESİ GEREKSİNİMLERİNİN KARŞILANMA DURUMLARI

Betül UZGİDİM

YÜKSEK LİSANS TEZİ

AİLE VE TÜKETİCİ BİLİMLERİ ANABİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)

TELİF HAKKI ve TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren on iki (12) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Betül

Soyadı : UZGİDİM

Bölümü : Aile ve Tüketici Bilimleri Eğitimi Bilim Dalı

İmza :

Teslim Tarihi : 30/12/2015

TEZİN

Türkçe Adı : Okul Öncesi Çocuklarının Günlük Besin Öğesi Gereksinimlerinin Karşılanma Durumları

(4)

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı : Betül UZGİDİM

(5)
(6)

TEŞEKKÜR

Yüksek lisans tez çalışmam boyunca benden yardımını esirgemeyen, bana her zaman destek olan, akademik çalışmalarım için beni her zaman teşvik eden değerli danışman hocam Sayın Doç. Dr. Semra AKAR ŞAHİNGÖZ’e, deneyimlerini benimle paylaşan, önerileriyle beni aydınlatan değerli öğretmen arkadaşım Ozan ÖZKAYA’ya, veri toplama aşamasında bana yardımcı olan TOKİ Anaokulu, Türkkonut Anaokulu, Kalaba Anaokulu ve Manolya Anaokulu idareci ve öğretmenlerine, örneklem grubundaki öğrencilerin velilerine, veri analizlerinde bana destek olan sayın Oğuzhan ÇİÇEK’e, yabancı dil çevirilerimde bana yardımcı olan öğretmen arkadaşım Sema UZUNOĞLU’na, bana her zaman maddi ve manevi destek olan sevgili aileme, çalışmalarım boyunca gösterdikleri anlayış ve teşvikten dolayı sonsuz teşekkür ederim.

(7)

OKUL ÖNCESİ ÇOCUKLARININ GÜNLÜK BESİN ÖĞESİ GEREKSİNİMLERİNİN KARŞILANMA DURUMLARI

(Yüksek Lisans)

Betül UZGİDİM

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

Kasım 2015

ÖZ

Yeterli ve dengeli beslenme hem bireylerin yaşamsal faaliyetleri için hem de toplumun sağlıklı gelişmesi için temel koşuldur. Bu araştırma okul öncesi dönemi olarak kabul edilen 3-6 yaş grubu çocuklarının günlük beslenme durumlarının belirlenmesi amacıyla planlanmış olup tarama modeli uygulanmıştır. Evren ve örneklem belirlenirken Ankara ilinde resmi okul öncesi kurumlarına devam eden öğrenci sayıları Milli Eğitim Bakanlığı’ndan (MEB) temin edilmiştir. Bu verilere göre 2013 yılında resmi anaokullarına kayıtlı 8469 öğrenci araştırma evrenini oluşturmuştur. Örneklem sayısı ise “Evrene Karşı Örneklem Hesaplama Tablosu” yardımıyla 370 öğrenci olarak belirlenmiştir. Araştırmanın homojenliği açısından okullar sosyo-kültürel açıdan farklı ilçelerden seçilmiştir. Daha sonra MEB’na bağlı tam zamanlı eğitim veren Eryaman Türkkonut Anaokulu, Eryaman TOKİ Anaokulu, Keçiören Kalaba Anaokulu, Mamak Manolya Anaokulu, ile görüşülerek Ankara Valiliği Milli Eğitim Müdürlüğü’nden onay alınmıştır. Bu okullara devam eden tüm öğrenciler örnekleme dahil edilmiştir. Örneklem grubundaki okullara gidilerek verilerin toplanacağı günlere ait yemek listeleri ile öğrenci listeleri alınmış, buna göre üç gün okulda ve evde doldurulacak şekilde besin tüketim formları hazırlanmıştır. Hazırlanan besin tüketim formları ile örneklem grubunu oluşturan bu anaokulu öğrencilerinin üç günlük besin tüketim kayıtları alınmak istenmiş ancak elde edilen veriler doğrultusunda bir günlük enerji ve besin öğelerinin ortalama alım durumu belirlenmiştir. Velilerin demografik özelliklerini, beslenme, satın alma, yemek hazırlama ve pişirme yöntemlerini belirleme amacıyla hazırlanan anket formları ebeveynlere doldurtularak beslenme alışkanlıkları saptanmıştır. Çocukların besin tüketim durumları, ebeveynlerin eğitim durumları ve beslenme alışkanlıkları ile karşılaştırılmıştır.

Verilerin analizi SPSS 21.0 programı ile yapılmış olup % 95 güven düzeyi ile çalışılmıştır. Analizlerde uygun testin seçilmesine normallik analizi sonucuna göre karar verilmiştir.

(8)

Ebeveynin eğitim durumuna göre elde edilen veriler incelendiğinde, eğitim seviyesi üniversite ve üstü olan ebeveynlerin çocuklarının almış oldukları enerji (kcal), protein(g), yağ(g), karbonhidrat(g), çinko(mg) miktarı sıra ortalaması puanı daha yüksektir. Ebeveynin çocuğuyla yiyeceklerin besin değerleri hakkında konuştuğu çocuk gruplarında alınan yağ (mg) miktarı en düşük; çocuğu sorarsa konuştuğunu belirten ebeveynlerin çocuklarının aldığı yağ (mg) miktarının en yüksek olduğu görülmektedir. Çocuğunun tükettiği yiyeceklerin besin değerine dikkat edenlerin çocuğunun günlük alınan vitamin A miktarı diğer gruba göre daha yüksektir.

Araştırmanın bulgularına göre ebeveynin eğitim seviyesi ve beslenme bilgi düzeyi yüksek gruplardaki çocukların daha yeterli ve dengeli beslendiği görülmektedir.

Bilim Kodu :

Anahtar Kelimeler : Okul öncesi, beslenme, yeterli beslenme, dengeli beslenme, günlük besin ihtiyacı

Sayfa Adedi : 119

(9)

NUTRIENT INTAKE PRE-SCHOOL CHILDREN

(Master Thesis)

Betül UZGİDİM

GAZI UNIVERSITY

THE INSTITUTE OF EDUCATIONAL SCIENCES

November 2015

ABSTRACT

Sufficient nourishment is vital for the individuals and the society. This research has been planned to define daily nourishment of the children (between the ages 3-6). The number of the children’s has been taken from the Ministry of Education. According to the number of the students, the number of the samples has been determined. The schools have been chosen from different districts in order to be homogeneous. Some of the schools in this research are Eryaman Turkkonut Nursery School, Kecioren Kalaba Nursery School, Mamak Manolya Nursery School and Eryaman TOKI Nursery School. These schools have been visited and student list have been prepared and the amount of food comsumption per month has been determined. By the help of these lists a child’s daily need at a nursery school has been defined. The data’s analysis has been done with SPSS 2.10. According to the results of the research; -When you compare the boys with the girls, some vitamins are on the high level with the girls (The Man Whitney U Test). - the education level is related to the child’s nourishment. The higher the education level of the parents is the more protein the children have. -If the parents don’t care about the food their children consume, the one with these children is on high level if they care about the child’s nourishment, the vitamin A of these children is on the high level. The research indicates that the child’s nourishment is related to the parents education.

Science Code :

Key Words : Pre-school, nutrition, daily nutritional intake, adequate nutrition, balanced diet

Page Number : 119

(10)

İÇİNDEKİLER

TEŞEKKÜR ... iv ÖZET ... v ABSTRACT ... vii İÇİNDEKİLER ... viii TABLOLAR LİSTESİ ... xi

SİMGELER VE KISALTMALAR ... xiii

BÖLÜM 1

GİRİŞ ... 1

1.1. Problem Durumu ... 3 1.2. Araştırmanın Amacı ... 3 1.3. Araştırmanın Önemi ... 4 1.4. Varsayımlar... 4 1.5. Sınırlılıklar ... 5 1.6. Tanımlar ... 5 1.6.1. Beslenme ... 5

1.6.2. Yeterli ve Dengeli Beslenme ... 5

1.6.3. Yetersiz ve Dengesiz Beslenme ... 6

1.6.4. Okul Öncesi Dönem ... 7

BÖLÜM 2

ARAŞTIRMANIN KAVRAMSAL VE KURAMSAL TEMELLERİ ... 9

2.1. Okul Öncesi Eğitimin Önemi... 9

2.2. Okul Öncesi Çocuklarda Gelişim ... 9

2.2.1. Çevre ... .10

2.2.2.Kalıtım ...10

(11)

2.3. Okul Öncesi Çocuklarda Beslenme ...11

2.3.1. Okul Öncesi Dönemde Tüketilmesi Gereken Besin Grupları ...12

2.3.1.1. Süt ve Türevleri ...13

2.3.1.2. Et, Yumurta ve Kurubaklagiller ...14

2.3.1.3. Sebze ve Meyveler ...15

2.3.1.4. Tahıl ve Türevleri ...16

2.3.1.5. Yağlar ve Şekerler ...17

2.4. Beslenmeye Etki Eden Faktörler ...18

2.4.1. Çevre ...18

2.4.2. Ekonomik Yapı ...18

2.4.3. Sosyo-Kültürel Yapı ...19

2.4.4. Aile Tutum ve Alışkanlıkları ...20

2.5. Okul Öncesi Dönemde Karşılaşılan Beslenme Sorunları ...21

2.6. Çocuklarda Yetersiz ve Dengesiz Beslenme Sonucu Ortaya Çıkan Hastalıklar ...22 2.6.1. Obezite ...22 2.6.2. Malnütrisyon ...23 2.6.3. Raşitizm ...23 2.6.4. Anemi ...24 2.6.5. Basit Guatr ...25 2.6.6. Diş Çürükleri ...25 2.7. İlgili Araştırmalar ...26

BÖLÜM 3

YÖNTEM ...35

3.1. Araştırma Modeli ...35 3.2. Evren ve Örneklem ...36 3.3. Ölçme Araçları ...37 3.4. Verilerin Toplanması ...37

3.5. Verilerin Çözümlenmesi ve Yorumlanması ...37

BÖLÜM 4

ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA ...39

(12)

BÖLÜM 5

SONUÇ VE ÖNERİLER ...85

5.1. Sonuç ...85 5.2. Öneriler ...87 KAYNAKÇA ...89 EKLER ...97

Ek 1. Verilerin Toplanmasında Kullanılan Anket Formu ...98

Ek 2. Verilerin Toplanmasında Kullanılan Besin Tüketim Formu ... 101

Ek 3. Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü İzni ... 102

(13)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Üç-Altı Yaş Çocukların Günlük Enerji ve Besin Öğesi Gereksinimleri ...13 Tablo 2. Üç-Altı Yaş Çocukların Günlük Süt Grubu Besin Gereksinimini Karşılayacak

Miktarlar ...14 Tablo 3. Üç-Altı Yaş Çocukların Günlük Et, Tavuk, Balık, Yumurta ve Kurubaklagil Grubu Besinlerin Gereksinimini Karşılayacak Miktarlar ...15 Tablo 4. Üç-Altı Yaş Çocukların Günlük Sebze ve Meyve Grubu Besinlerin

Gereksinimini Karşılayacak Miktarları ...16 Tablo 5. Üç-Altı Yaş Çocukların Günlük Tahıl Grubu Besinlerin Gereksinimini

Karşılayacak Miktarları ...17 Tablo 6. Ebeveynlerin Demografik Bilgilerine Göre Dağılımları ...39 Tablo 7. Ebeveynlerin Gıda Alışveriş Özelliklerine Göre Dağılımları ...41 Tablo 8. Ailelerin Yiyecek Hazırlama ve Bazı Beslenme Alışkanlıklarına Göre

Dağılım ...43 Tablo 9. Çocuğun Bazı Beslenme Alışkanlıklarına Göre Dağılım ...45 Tablo 10. Ailelerin Yemek Yeme Alışkanlıklarına Göre Dağılım ...47 Tablo 11. Ebeveynlerin Eğitim Durumuna Göre Yiyecek Satın Alma ve Yemek Yeme

Alışkanlıkları ...48 Tablo 12. Ebeveynin Eğitim Durumuna Göre Beslenme Alışkanlıklarının İncelenmesi ....51 Tablo 13. Ebeveynlerin Eğitim Durumuna Göre Çocuğun Beslenme Alışkanlıklarının

İncelenmesi ...53 Tablo 14. Günlük Alınan Enerji ve Besin Öğeleri Değerleri ...57 Tablo 15. Günlük Alınan Enerji ve Besin Öğelerinin Karşılanma Oranları ...58 Tablo 16. Ebeveynlerin Eğitim Durumuna Göre Çocukların Aldığı Enerji ve Besin

Öğelerinin Karşılaştırılması ...60 Tablo 17. Ebeveynlerin Çocuğuyla Yiyeceklerin Besin Değerleri Hakkında Konuşup

Konuşmama Durumuna Göre Çocuklarının Tükettiği Besinlerden Aldığı

(14)

Tablo 18. Ebeveynlerin Çocuklarının İstediği Yiyecekleri Tüketmesine İzin Verme

Durumuna Göre Günlük Aldığı Enerji ve Besin Öğelerinin Karşılaştırılması ....66 Tablo 19. Ebeveynlerin Çocuklarıyla Sağlıklı Beslenmenin Önemi Konusunda

Konuşma Durumuna Göre Çocukların Aldıkları Enerji ve Besin

Öğelerinin Karşılaştırılması ...68 Tablo 20. Ebeveynlerin Çocuklarıyla Yiyeceklerin Besin Değerleri Hakkında

Konuşma Durumuna Göre Günlük Alınan Enerji ve Besin Öğelerinin

Karşılaştırılması ...70 Tablo 21. Evde Yemek Saatlerinin Düzenli Olup Olmama Durumuna Göre

Çocukların Aldıkları Enerji ve Besin Öğelerinin Karşılaştırılması ...73 Tablo 22. Yemek Saatlerinde Aile Bireylerinin Sofraya Birlikte Oturup

Oturmama Durumuna Göre Çocukların Aldıkları Enerji ve Besin Öğelerinin Karşılaştırılması ...76 Tablo 23. Çocukların Tabaklarında Artık Bırakma Durumuna Göre Aldıkları Enerji

ve Besin Öğeleri Bakımından Karşılaştırılması ...79 Tablo 24. Çocuğun Yemeği Bitirmek İstemediği Durumlarda Ebeveynin Yaklaşımına

(15)

SİMGELER VE KISALTMALAR

BKI Beden Kitle İndeksi

FAO Food and Agriculture Organization- Gıda ve Tarım Örgütü FDA Food and Drug Administration- Amerikan Besin ve İlaç Örgütü

Fe Demir g Gram kg Kilogram kkal Kilokalori l Litre mcg Mikrogram

MEB Milli Eğitim Bakanlığı

mg Miligram

ml Mililitre

n Örnek sayısı

SDEM Sağlık Davranışı Etkileşim Modeli

Ss Standart sapma

Sx Standart hata

Vit Vitamin

WHO World Health Organisation- Dünya Sağlık Örgütü

(16)

BÖLÜM 1

GİRİŞ

Çoğu kez birbiriyle karıştırılan büyüme ve gelişim sözcükleri gerçekte birbirinden farklı kavramlardır. Büyüme, bedende gerçekleşen kilo boy artışı gibi sayısal değişiklikleri içermektedir. Gelişim ise çok boyutlu ve disiplinler arası bir alandır. İnsan gelişimi; fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişim olmak üzere dört temel boyuttan oluşan karmaşık bir süreçtir. Her bir boyut gelişimin belirli bir yönünü vurgulasa da söz konusu boyutlar arasında karşılıklı bir ilişki vardır (İnanç, Bilgin ve Atıcı, 2012).

Çocuk sadece fiziksel olarak büyümekle kalmaz, aynı zamanda onun beyni ile iç organlarında yapı ve büyüklük olarak da değişmeler olur. Buna karşılık gelişme, değişikliklerin niceliği yanında, niteliğini de içermektedir. Gelişme kavramı, düzenli, uyumlu ve sürekli bir ilerlemeyi ifade etmektedir (Akar, 2006). Gelişim doğumdan yetişkinliğe, yetişkinlikten yaşlılığa kadar uzanan kesintisiz bir süreçtir (İrkin, 2012).

Gelişimde kritik dönemler vardır. Ebeveyn bu dönemlerin özelliklerini ve çocuğa hangi dönemde hangi davranışın kazandırılması gerektiğini bilmez ise bazı kazanımların ileriki dönemde telafisi mümkün olmayabilir. Sağlıklı birey olabilmenin önkoşulu olan doğru beslenme alışkanlıklarını çocuklar okul öncesi olarak tabir etiğimiz 3-6 yaşlar arasında edinir.

Okul öncesi dönem çocukların yeni kavramlar öğrendikleri ve gelişimlerinin en hızlı olduğu dönemdir (Akman, Öncü, Güler ve Karaaslan, 2005). Büyüme ve gelişmeyi kesinlikle etkileyen koşullar vardır. Beslenme, sağlık koşulları, hastalıklardan korunma ve genetik faktörler başlıcalarıdır (Tunçdoğan ve Tunçdoğan, 2005).

Yaşamın ilk beş yılı içinde büyümeyi etkileyen en önemli faktör beslenmedir. Okul öncesi dönem, çocuğun besine karşı pozitif davranışlar geliştirmesi ve olumlu alışkanlıklar

(17)

edinmesi için önemli bir zaman dilimidir. Oyun çağı çocukları ve okul öncesi çocuklarının büyüme hızı bebeklere oranla daha düşük olmasına karşın oyun aktiviteleri ve büyümenin diğer aşamaları için gerekli olan enerjiyi yeterli düzeyde almalıdırlar. Çocuğun gerek sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanması, gerekse büyüme ve gelişmesini tamamlayabilmesi için, kendisine tüm besin gruplarından besinlerin uygun pişirme yöntemleri ile sunulması ve öğün atlanmadan beslenmesi, çocuğun sağlıklı bir birey olmasının önkoşuludur (Karaağaoğlu ve Samur, 2011).

Besine tanım olarak bakıldığında yenilebilen bitki ve hayvan dokuları olarak tanımlanmaktadır. Besinler; protein, karbonhidrat, yağ, vitaminler ve mineraller gibi organik ve inorganik öğelerden oluşmuştur. Bu öğelere ise “besin öğeleri” denir (Toprak, Şentürk, Yüksel, Çakır ve Bideci, 2002). Büyüme çağındaki çocukların gelişimlerinin sağlıklı olabilmesi için tüm bu besin öğelerinden yeterli ve dengeli biçimde almaları gerekmektedir.

Yeterli ve dengeli beslenme; büyüme ve gelişme için gerekli olan besin öğelerinin her birinin yeterli miktarlarda alınması ve uygun şekilde kullanılması olarak ifade edilmektedir (Bilge, Bayram, Can ve Binicier, 2013). Yeterli ve dengeli beslenmenin sağlığın korunması ve yeniden kazandırılmasında rolü giderek önem kazanmaktadır. Bu nedenle beslenme; bireye özgü olarak planlanmalı ve uygulanmalıdır (Arlı, Şanlıer, Küçükkömürler ve Yaman, 2012).

Okul öncesi dönemde besleme ve besin konusunda bilgisi olmayan anneler çocuklarının günlük besin ihtiyaçlarını bilmediklerinden ve beslenmeyi genellikle karın doyurma olarak düşündüklerinden çocuğu genellikle tek tip besinlerle beslemekte veya besin değeri düşük, boş kalori denilen besinler vermeleri nedeniyle çocuğun günlük besin tüketim ihtiyacını karşılayamamasına neden olabilmektedir (Köse, 2007). O dönemdeki çocukların yemek saatleri düzenli olmalıdır. Çocuklar genellikle üç öğün yemek yer. Çalışan annelerin çocuklarının okul öncesi kurumundaki yemek yeme durumları ile yakından ilgilenmeleri çocukların gelişimi açısından yarar sağlayacaktır (Leşkeri, 1989).

Kas ve kemik gelişiminin çok hızlı olduğu bu dönemde çocuğun temel besin öğelerinden özellikle protein, kalsiyum, vitamin ve minerallere ihtiyacı vardır (Kırkıncıoğlu, 2003). Uzun süreli yetersiz ve dengesiz beslenme sonrası oluşan ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde protein ve kalori alımı yetersizliğine bağlı olarak gelişen protein enerji malnütrisyonu sıklıkla görülmektedir (Leşkeri, 1989). Türkiye’de yapılan ulusal ve

(18)

bölgesel araştırmalarda, okul öncesi çocuklar arasında malnütrisyon görülme sıklığının yüksek olduğu belirtilmektedir (Uçan, 2007).

Okul öncesi dönemi besin alımında taklit dönemidir. Bu dönemde çocuklar ebeveynlerini gözleyerek onların hangi besinleri kabul ettiklerini, hangi besinleri reddettiklerini algılamaya çalışırlar. Aile bireylerinin davranışları doğrultusunda çocuk davranış kazanır. Bu nedenle aile bireyleri çocukların doğru davranış kazanmalarında besin değeri yüksek olanları seçerek iyi örnek olmalıdır (Arlı, Şanlıer, Küçükkömürler ve Yaman, 2012).

Sağlıklı nesiller ve gelişmiş toplumların varlığı için çocukların çevresel koşullardan en çok etkilendiği dönem olan okul öncesi döneminden itibaren doğru beslenme alışkanlıkları kazandırılmalıdır. Çocukların her besin grubundan kişisel özelliklerine uygun olarak günlük ihtiyaçları doğrultusunda dengeli bir şekilde tüketmelerinin sağlanması, onların sağlıklı gelişimleri için son derece önemlidir.

1.1. Problem Durumu

Bedensel ve ruhsal açıdan sağlıklı bireyler yetiştirmenin ilk koşulu sağlıklı beslenmedir. Konunun önemi ailelerin ve toplumun geleceği açısından da dikkate alındığında okul öncesi çocuklarının beslenme durumunun araştırılması gerekliliği önemli bulunmuştur. Konu ile ilgili literatürde yapılmış benzer araştırmalar olmasına rağmen, sağlıklı çocuklar yetiştirmenin devamlılığının sağlanması açısından belirli aralıklarla yinelenmesi ve böylelikle güncellenmesi gereken toplumsal bir konudur.

1.2. Araştırmanın Amacı

Okul öncesi dönem besin alışkanlıklarının kazanıldığı, hoşlanılan ve hoşlanılmayan besinlerin belirlendiği dönemdir. Bu dönemde iyi beslenme alışkanlıklarının kazandırılması ile çocuk yaşamı boyunca doğru ve dengeli beslenebilir. Çocuğun besin tercihinde ebeveynlerin davranışı, çevredeki bireylerin davranışları, zorlamak, önemsememek gibi birçok etmen çocuğun beslenme davranışını yönlendirmektedir. Özellikle çocukların besin seçim tercihleri ailelerin yiyecek tercihlerine bağlı olarak şekillenmektedir (Arlı, Şanlıer, Küçükkömürler ve Yaman, 2012).

(19)

Bu araştırma, M.E.B’na bağlı okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden 3-6 yaş grubu çocukların günlük besin öğelerini alım düzeylerinin belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Belirlenen amaç doğrultusunda aşağıdaki sorulara cevap aranmıştır:

1. Araştırmaya dahil edilen 3-6 yaş grubu çocukların günlük enerji ve besin öğesi alım düzeyleri nasıldır?

2. Ebeveynlerin eğitim düzeyine göre çocukların günlük aldıkları enerji ve besin öğeleri oranları değişiklik gösteriyor mu?

3. Evlerde menü planlanırken çocukların besin öğelerine olan gereksinimleri dikkate alınıyor mu?

4. Gıda alışverişlerinde ebeveynler çocuklarla birlikte hareket ediyor mu? 5. Çocuklarla besin maddelerinin yararlarıyla ilgili konuşuluyor mu?

6. Evde yiyecek hazırlama yöntemleri ve yeme alışkanlıkları ne durumdadır?

1.3. Araştırmanın Önemi

Okul öncesi dönem, çocukların gelişme ve büyümeleri açısından çok önemli bir dönemdir. Çocuklar birçok alışkanlık gibi, beslenme alışkanlıklarını da bu dönemde edinirler ve hayat boyu devam eder. Gelişim; fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönleriyle bir bütündür. Çocuğun her alandaki gelişimi birbiriyle ilişki içindedir. Herhangi bir gelişim alanındaki aksama, diğer alanlardaki gelişimi de olumsuz etkileyebilir (Kılıç, 2009).

Çocukların büyüme ve gelişmeleri açısından önemli bir yaş aralığı olan 3-6 yaş dönemi dikkate alınarak, bu gurubun günlük ihtiyacı olan besinleri yeterli ölçüde tüketmelerinin ne denli önemli olduğu düşünülmüş, tüm bunların sonucunda bu çalışmanın yapılması gerekliliği hissedilmiş ve çalışma planlanmıştır.

Araştırma bulgularının okul öncesi eğitim kurumlarında çalışan eğitimcilere ve okul öncesi dönemde çocuğu olan ailelere çocukların beslenmesi konusunda yol gösterici olduğu düşünülmektedir.

1.4. Varsayımlar

Okul öncesi dönemi, besin alışkanlıklarının kazanıldığı bir dönem olarak kabul edilmektedir. Bu dönemde çocuklara doğru beslenme alışkanlıklarının kazandırılması ile çocukların yaşamları boyunca doğru ve dengeli beslenebilecekleri belirtilmektedir.

(20)

Çocukların besin tercihinde ebeveynlerin ve çocukların içinde bulunduğu çevre bireylerin davranışlarının şekillenmesinde etkili olmaktadır. Bu araştırma ile okul öncesi 3-6 yaş grubu çocukların besin gereksinimlerinin günlük ne oranda karşılandığı belirlenmiştir. Bu süreçte okul öncesi eğitim kurumlarında örnekleme dahil edilen çocukların ebeveynlerinin ve araştırmacının besin tüketim kayıtlarını eksiksiz bir şekilde aldıkları varsayılmıştır.

1.5. Sınırlılıklar

 Araştırma; Ankara ili, Eryaman, Mamak, ve Keçiören ilçelerindeki resmi okul öncesi eğitim kurumlarına devam eden 200 çocuk ile sınırlı tutulmuştur.

 Araştırmada yer alan çocuklar 3, 4, 5, 6 yaş grubu çocuklar ile sınırlandırılmıştır. Bunun nedeni araştırma için başvuru yapılan okul öncesi devlet kurumlarında kayıtlı çocukların bu yaş aralığında olmalarıdır.

 Besin tüketimi 1 gün ile sınırlıdır.

 Uygulama 2013-2014 eğitim-öğretim yılının ikinci yarıyılı ile sınırlı tutulmuştur.

1.6. Tanımlar

1.6.1. Beslenme

Beslenme, insanın yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmesi için ihtiyacı olan besin öğelerini vücuduna almasıdır. Aynı zamanda fizyolojik bir ihtiyaçtır. Canlı vücudunun hacim ve kütlece doğal seyrinde artması için düzenli beslenmesi gerekmektedir. Gelişim dönemlerinde beslenme ayrıca önemlidir. Kritik dönemlerden geçen çocukların bu süreçte günlük ihtiyaçları doğrultusunda beslenmeleri ileriki yaşamlarında sağlıklı bir birey olabilmeleri için ön koşuldur.

1.6.2. Yeterli ve Dengeli Beslenme

Vücudun büyümesi, dokularının yenilenmesi ve çalışması için gerekli olan besin öğelerin her birinin yeterli miktarlarda alınması, vücutta uygun şekilde kullanılması durumu “yeterli ve dengeli beslenme” deyimi ile açıklanmaktadır (Toprak, Şentürk, Yüksel, Çakır ve Bideci, 2002).

(21)

Gelişim döneminde olan okul öncesi çocukları için yeterli ve dengeli beslenme ayrıca önemlidir. Bu dönemde çocuğa günlük ihtiyacı olan besin öğeleri yeterli ve dengeli biçimde verilmediğinde, bu durum çocuğun fiziksel ve zihinsel gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Sağlıklı ya da yeterli ve dengeli beslenme sadece bireylerin yaşamsal faaliyetleri için değil, toplumun gelişmesi için de temel koşuldur. İnsanın sağlıklı biçimde yaşayabilmesi için 50’ye yakın besin öğesinden yararlanması gerektiği ve bu besin öğelerinden herhangi birinin az ya da gereğinden fazla alınmasının fizyolojik işleyişi bozarak sağlık açısından büyük riskler taşıdığı bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır (Bilge, Bayram, Can ve Binicier, 2013).

1.6.3. Yetersiz ve Dengesiz Beslenme

Vücudun en küçük yapı taşı olan hücrelerin düzenli olarak çalışabilmesi için, günlük olarak tüketilen besinlerden sağlanan proteinler, karbonhidratlar, yağlar, vitaminler, mineraller ve su gibi besin öğelerine gereksinim vardır. Bunların yeterli miktarlarda ve düzenli olarak alınması, büyüme, yaşamın sürdürülmesi, sağlığın korunması için önemlidir (Karaağaoğlu ve Samur, 2011). Bu besinler yeterli miktarda alınmadığında olumsuz durumlarla karşı karşıya kalınabilir. Gelişimin hızlı olduğu okul öncesi dönemde yetersiz ve dengesiz beslenme durumunda, fiziksel gelişimin yanı sıra zeka gelişimi ve öğrenme yeteneklerinin de olumsuz yönde etkilendiği görülmektedir. Daha sonraki yaşlarda çocukların fiziksel gelişimleri beslenme durumlarının iyileştirilmesi ile bir dereceye kadar düzelebildiği halde mental gelişimlerindeki bozukluğun yeterli ve dengeli beslenen çocukların düzeyine erişemediği görülmekte ve bu durum okul çağında kendisini göstermektedir (Başkale, 2010).

Yeterli ve dengeli beslenerek, vücudun gereksinimi olan tüm besin öğeleri karşılanabilir. Dengeli beslenmenin en önemli unsurlarından bir tanesi de besin çeşitliliğine dikkat edilmesidir. Yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanabilmesi için toplumdaki bireylerin beslenme konusunda eğitilmesi gereklidir (Tek, 2008; Tepe, 2010; Sakar, 2013). Özellikle okul öncesi dönem çocuklarının beslenmesi konusunda anneler bilinçli olmalı ve çocukların günlük besin ihtiyaçları doğrultusunda mönü planlamalıdırlar.

(22)

1.6.4. Okul Öncesi Dönem

Okul öncesi dönem 1-6 yaş arasını kapsamaktadır. Ancak resmi okul öncesine kayıtlı olan çocuklar 3-6 yaş aralığında olmaktadır. Yeni doğan ile 3 yaş arasında kalan çocuklar özel bebek bakım evlerinde bakılmaktadır. Buna göre, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı devlet anaokullarının kayıtlarına göre okul öncesi dönemi çocukları 3-6 yaş grubu çocuklardır. Bu dönem çocuklar için yaşadıkları çevre ile tanıştıkları dönemdir. Fiziksel ve duygusal olarak çevreye uyum sağlamaya çalışılan bir dönemdir. Oyun oynayarak, taklit edilerek çevreden edinilen roller benimsemeye çalışılır. Soyut ve somut kavramların öğrenilmeye çalışıldığı bir dönemdir (Arlı, Şanlıer, Küçükkömürler ve Yaman, 2012). Yaşamın en önemli ve kritik olduğu sıfır-altı yaşlar arasındaki dönemi kapsayan süreç; literatürde erken çocukluk olarak ta yer almaktadır ve çocuğun kişiliğinin oluşumunda, temel bilgi, beceri ve alışkanlıkların, tutumların kazanılmasında en önemli yıllardır. Okul öncesi dönemdeki çocukların bu evrede öğrendikleri bilgiler kalıcı olmakta, bununla birlikte bu dönemde bilişsel, zihinsel ve dil gelişimi son derece hızlı ilerlemektedir. Bu sebeple gelişimin hızlı olduğu bu dönemde çocuklara ebeveynleri ve eğiticiler tarafından destek olunmalıdır (Çakmak ve Yılmaz, 2009).

(23)
(24)

BÖLÜM 2

ARAŞTIRMANIN KAVRAMSAL VE KURAMSAL TEMELLERİ

2.1. Okul Öncesi Eğitimin Önemi

Küçük yaştaki çocukların eğitimi ile ilgili görüşler M.Ö. 400 yıllarına kadar uzanmaktadır. (M.Ö. 427-347) Antik Yunan düşünürlerinden Plato “Republic” (Cumhuriyet) adlı eserinde bireysel farklılıkları ve her çocuğun belirli yeteneklerini keşfetmek için atılması gereken adımları tartışmış, erken yaşlardaki eğitimin önemine işaret etmiştir (Poyraz ve Dere, 2003).

Küçük yaştaki çocukların sağlıklı gelişimleri; sağlıklı ve başarılı yetişkinliğin, sorumluluk sahibi vatandaşlığın, ekonomik olarak üretkenliğin, güçlü halkların, adil ve eşit bir toplumun oluşmasını sağlar (Kargı, 2011). Her bireyin içinde bulunduğu topluma uyum sağlamak ve yaşadığı toplumun bir parçası olabilmek için eğitime gereksinimi vardır (Odluyurt, 2007).

Okulöncesi dönem insan hayatının temelini oluşturmaktadır. Kişiler edindikleri bilgi, beceri, tutum ve davranışların önemli bir bölümünü bu dönemde gerçekleştirir. Kişilik gelişiminin de oluşmaya başladığı bu dönemde edinilen alışkanlıklar ileriki yaşlarda da bireylerin hayatını şekillendirmektedir. Gelişimin son derece hızlı olduğu bu dönemde gerekli ortam ve fırsatlar yaratılarak çocukların gelişimleri desteklenmez ise yaşamın ileriki dönemlerinde bu eksiklerin giderilmesi mümkün olmayabilmektedir (Bozarslan ve Batu, 2014).

2.2. Okul Öncesi Çocuklarda Gelişim

İlk Çocukluk Dönemi (3–5 Yaş Arası): İlk çocukluk döneminde fiziksel ve zihinsel gelişim ile dil gelişimi hızlı bir biçimde sürmekte; çocuklar, öz bakım becerileri açısından kendini geliştirmektedir ve cinsiyet rollerinin farkına varmaya başlamaktadır (İrkin, 2012). Bu dönemde çocuğun gelişimini etkileyen faktörler aşağıda sunulmuştur.

(25)

2.2.1. Çevre

Gelişimi etkileyen faktörler arasında çevre, doğum öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılmaktadır. Annenin hamilelik döneminde geçirdiği hastalıklar embriyonun gelişimini etkileyebilmektedir. Şeker hastalığı, yüksek tansiyon, şişmanlık gibi metabolizma hastalıkları annenin düşük yapmasına sebep olabilmektedir. Virütik hastalıklardan olan kızamıkçık (rubella)’nın sağır, zekâ ve görme engeli veya kalp rahatsızlığı gibi problemli bebeklerin doğumuna yol açtığı bildirilmektedir. Ayrıca grip, su çiçeği gibi hastalıklar fetüsün ölümüne veya özürlü doğmasına sebep olmaktadır. Frengi gibi zührevi hastalıkların da doğum öncesi gelişimi ve fetüsün sağlığını olumsuz etkilediği bilinmektedir (Kılıç, 2009).

Doğum sonrasında ise çocuk, gelişimini sürdürebilmek için kendisiyle ve çevresiyle etkileşim haline geçer. Bu dönemde ebeveynlere düşen görev ise çocuklarını tanımaya ve anlamaya çalışmaktır (Cürebal ve Özben, 2012). Çocuğun gelişmesi ve sosyalleşmesi, aileden başlayıp arkadaş grubu, okul, çeşitli görsel ve işitsel iletişim araçlarıyla gerçekleşmekte; yetişkinlik sürecinde de devam ederek ömür boyu sürmektedir (İrkin, 2012).

Gelişimin hızlı olduğu dönemlerde çevrenin etkisi fazla, yavaş olduğu dönemlerde azdır. Yaşamın ilk yılları, çocukluk ve ergenlik dönemleri gelişimin hızlı olduğu, çevrenin olumlu ve olumsuz etkilerinin sıklıkla görüldüğü yıllardır. Dolayısıyla bireyin davranışlarında kalıcı izler bırakabilir. Yaş ilerledikçe çevrenin etkisi giderek azalır (Kılıç, 2009).

2.2 2. Kalıtım

Kalıtım; insanın ailesinden kendisine geçen ve doğuştan var olan nitelikleridir. İnsanın sağlık düzeyini belirleyen önemli bir etmendir. İyi bir kalıtımın göstergesi iyi gelişmiş bir vücut yapısı ve normal zihinsel yeteneklerdir. İnsan, kalıtım örüntüsünü değiştiremez, fakat uygun bir çevre, sınırlı yeteneklerden en üst düzeyde yararlanma olanağı sağlar. Diğer yandan birçok çevresel etmen kalıtımı oluşturan genleri etkileyebilir. Ayrıca doğum öncesi, doğum ve doğum sonrası yaşamdaki beyin yapısını etkileyen etmenler zihinsel yetenekleri sınırlar. İyi kalıtımsal yetenekler, uygun olmayan çevrede geliştirilemez (Onur, 2007).

(26)

2.2.3. Beslenme

Gelişimi etkileyen faktörlerin başında beslenme gelmektedir. Beslenme çocukların büyümesi ve gelişmesi için son derece önemlidir. Doğumdan itibaren anne sütü ile beslenen bebek katı besinlere geçişle birlikte hızla büyümeye ve gelişmeye başlar. Anneler, çocuklarını beslerken onların gereksinimlerini bilmeli ve buna göre menü planlamalıdırlar. Aksi takdirde çocuklar günlük ihtiyaçları olan besin gruplarından yeterli miktarda alamayacaklar ve buna bağlı olarak çeşitli sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalacaklardır.

Yetersiz ve dengesiz beslenme durumlarında vücudun büyüme, gelişme ve normal çalışmasında aksaklıklar olacağından “yeterli ve dengeli beslenme sağlığın temelidir” denilebilir. Yetersiz ve dengesiz beslenmenin; bazı hastalıkların oluşmasında doğrudan (pellegra, beriberi, skorbüt, anemi, raşitizm vb.) bazılarında ise dolaylı (enfeksiyon hastalıkları, kalp-damar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, karaciğer hastalıkları, şişmanlık vb.) etkisi bulunmaktadır (Köse, 2007).

2.3. Okul Öncesi Çocuklarda Beslenme

Okul öncesi dönem, çocukların yeni şeyler öğrendikleri bir dönemdir. Gelişimlerinin çok hızlı olduğu bu dönemde çocuklar edindikleri alışkanlıkları ömür boyu sürdürürler. Sağlıklı büyüme ve gelişmenin ön koşulu olan beslenme alışkanlıkları da bu yaşlarda çocuklara kazandırılır.

Beslenmede amaç, çocuğun yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite gibi çeşitli dış etmenlere göre gereksinimi olan enerji ve besin öğelerinin her birini yeterli miktarda almalarını sağlamaktır. Bunun yanı sıra yiyeceklerin besin değerlerini kaybetmeden hazırlayıp tüketmeleri de önem taşımaktadır (Mocan, 2007).

Okul öncesi çağdaki çocuklar öğrenmeye açık ve istekli olurlar. Bu yaşlarda alınan eğitimin sonucunda geliştirilen alışkanlık ve davranış biçimlerinin büyük bölümü yetişkinlik dönemine de taşınmaktadır. Okul öncesi dönemde, pek çok alanda olduğu gibi çocuğun beslenme alışkanlığının gelişmesinde de aile ve eğitimciler öncelikli etkenlerdir (Arslan ve Akça, 2012).

(27)

Erken yaşlarda verilecek doğru beslenme eğitimi, çocukların sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlıkları edinmelerinde ve bunu hayatları boyunca uygulamalarında yardımcı olacaktır (Özilgen, 2007).

Okul öncesi dönemin başında çocuklar, tam olarak başkalarına bağımlı ve sınırlı türden besinler tüketirken, aynı dönemin sonunda tam olarak bağımsız, farklı türden besinleri tüketir duruma gelmelidir. Beslenme açısından oldukça değişkenlik gösteren bu dönem, sağlıklı beslenme alışkanlığının gelişmesi açısından da önemlidir (Gökçay ve Garipağaoğlu, 2002).

2.3.1. Okul Öncesi Dönemde Tüketilmesi Önerilen Besin Grupları

Çocuğun beslenmesindeki amaç sağlıklı büyümesini ve gelişmesini sağlamaktır. Çocukların sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişebilmesi ancak başarılı bir beslenme ile mümkündür. Okul öncesi yaştaki çocukların en önemli özelliği devamlı büyüme ve gelişme halinde olmalarıdır. Bu çağda gerekli tüm enerji ve besin öğelerinin karşılanması için çocukların günlük ihtiyacı olan besin gruplarından yeterli miktarda tüketmeleri sağlanmalıdır (Demirkaynak, 2004)

(28)

Aşağıda Tablo 1’de okul öncesi dönemi çocuklarının günlük enerji ve besin öğesi gereksinim oranları sunulmuştur.

Tablo 1. Okul Öncesi Çocukları İçin Günlük Enerji ve Besin Öğesi Gereksinimleri

Besin Öğeleri 1-3 Yaş 4-6 Yaş

Enerji (k/kal) 1250 1650 Protein (g) 15-18.8 20-25.5 A vitamini (mcg) 300 400 E vitamini (mg) 6 7 B6 vitamin (mg) 0.5 0.6 Folik asit (mcg) 150 200 C vitamini (mg) 60 60 Kalsiyum (mg) 500 800 Magnezyum (mg) 80 130 Fosfor (mg) 460 500 Demir (mg) 7 10 Çinko (mg) 3 5 B12 vitamini (mcg) 0.9 1.2 Kalsiyum (mg) 500 800 Fosfor (mg) 460 500 Demir (mg) 7 10 Çinko (mg) 3 5 Magnezyum (mg) 80 130 İyot (mcg) 90 90 D vitamini (mcg) 10 10 K vitamini (mcg) 30 55 Tiamin (mg) 0.5 0.6 Riboflavin (mg) 0.4 0.5 Niasin (mg) 6 8 (Sağlık Bakanlığı, 2004). 2.3.1.1. Süt ve Türevleri

Süt, insan beslenmesinde temel besin maddelerindendir. Yeni doğan bebeğin besin gereksinmeleri anne sütü ile karşılanmaktadır. Yeni doğmuş bebeğin anne sütü ile

(29)

beslenmesi; bebeğin büyümesi, gelişmesi ve zeka gelişimi bakımından çok önemlidir (Baysal, 2014a).

Kalsiyum kemiklerin ve dişlerin sağlıklı gelişiminde, hücre çalışmasında önemli rol oynar. Tüketilmesi önerilen miktar; yaş, cinsiyet ve fizyolojik duruma(büyüme ve gelişme dönemi, gebelik, emziklik, yaşlılık) göre değişiklik göstermektedir (Sağlık Bakanlığı, 2004). Bu grupta kemik, diş gelişimi, sinir sistemi ve kasların düzenli çalışması için gerekli vitamin ve mineralleri içeren; süt, yoğurt, ayran, peynir, süttozu, çökelek, dondurma, sütlü tatlılar ile süt ya da yoğurtla yapılan diğer yiyecekler yer alır (Ünver ve Ünüsan 2004).

İnek sütünde esansiyel yağ asitleri, C vitamini, çinko ve niasin düzeyleri düşüktür. Düşük yağ içerikli sütler (1.5-1.8g/1000ml.), bir yaş öncesi (bazı ülkelerde 2-3 yaş öncesi), yağsız sütler (<0.3g/1000ml.) ise 5 yaş öncesi için önerilmez. Yağı azaltılmış inek sütünün enerji, yağ asitleri ve yağda eriyen vitaminlerden A ve D vitaminleri içeriklerinin düşük olması nedeniyle bebeklerde kullanılması uygun değildir (Köksal, 2008).

Süt ve ürünlerinin yanı sıra balıklar (özellikle kılçığı ile beraber yenilenler) koyu yeşil yapraklı sebzeler, tam tahıl ürünleri, pekmez, zenginleştirilmiş besinler ve kurubaklagiller de belirli bir miktar kalsiyum sağlar. Ancak bu besinlerden sağlanan kalsiyumun vücutta kullanımı süte göre daha sınırlıdır (Sağlık Bakanlığı, 2004).

Aşağıda süt grubu besinlerden hangi oranlarda alınması gerektiği belirtilmiştir.

Tablo 2. Üç-Altı Yaş Çocukların Günlük Süt Grubu Besin Gereksinimini Karşılayacak Miktarlar

Besinler 3-6 yaş için ortalama g/gün

Süt, yoğurt, 600 (3 su bardağı)

Peynir 30 (1 dilim)

(Sağlık Bakanlığı, 2008)

2.3.1.2. Et, Yumurta ve Kurubaklagiller

Bu besin grubu; protein, demir, çinko, fosfor, magnezyum ve çeşitli vitaminler içermektedir. Ayrıca kurubaklagil grubunda posa bulunmaktadır (Bilge, Bayram, Can ve Binicier, 2013). Genel olarak baklagiller kompleks karbonhidrat, protein ve diyet lifi kaynağıdır. Ayrıca vitamin, karotenoidler ve fenolik bileşikler gibi besin öğesi olan ve

(30)

olmayan bileşenleri içerirler (Akıllıoğlu, 2009). Bu besin grubu bebeklik, çocukluk gibi büyümenin hızlı olduğu bunun dışında gebelik ve laktasyon gibi ihtiyacın arttığı dönemlerde diyet içeriğinde mutlaka yer almalıdır. Protein gereksinimi arttığı için bebek ve çocukların her gün bir yumurta tüketmesi önerilmektedir (Bilge, Bayram, Can ve Binicier, 2013).

Kurubaklagiller, protein bakımından zengin olan gıda grupları arasında et, süt ve yumurtadan sonra yer almaktadır (Sabbağ, 2009).

Okul öncesi çocukların bu besin grubundan günlük tüketmesi gereken miktarları aşağıda belirtilmiştir.

Tablo 3. Üç-Altı Yaş Çocukların Günlük Et, Tavuk, Balık, Yumurta ve Kurubaklagil Besin Gereksinimini Karşılayacak Miktarlar

Besinler 3-6 yaş için ortalama g/gün

Et , tavuk, balık ya da köfte 120 (4 köfte kadar)

Kurubaklagiller, 60 (1 fincan)

Yumurta 50 (1 adet)

(Sağlık Bakanlığı, 2008)

2.3.1.3. Sebze ve Meyveler

Sebze ve meyve grubu çeşitlilik bakımından oldukça zengindir. Pek çok bitkinin yenilebilen kısımları sebze-meyve grubunda yer almaktadır. Sebze meyve grubu folik asit, beta-karoten, posa, çeşitli vitamin ve mineraller içermektedirler. Günlük 4-5 porsiyon taze sebze ve meyve tüketilmesi önerilmektedir (Bilge, Bayram, Can ve Binicier, 2013).

Folik asit, A vitaminin ön öğesi olan beta-karoten, E, C, B2 vitamini, kalsiyum, potasyum, demir, magnezyum, posa ve diğer antioksidan özelliğe sahip bileşiklerden zengindirler. C vitamini gereksinimi büyük oranda bu gruptan karşılanır (Sağlık Bakanlığı, 2002). Vücuda zararlı maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı besinler sebzeler ve meyvelerdir (Onur, 2007).

Sebze ve meyveler; büyüme ve gelişmeye yardım ederler, hücre yenilenmesini, doku onarımını sağlarlar, deri ve göz sağlığı için temel öğeler içerirler, diş ve diş eti sağlığını korurlar, kan yapımında görev alan öğelerden de zengindirler. Hastalıklara karşı direncin

(31)

oluşumunda etkindirler, dengesiz beslenmeye bağlı şişmanlık ve kronik hastalıkların, kalp damar hastalıkları, hipertansiyon, bazı kanser türleri oluşma riskini azaltırlar, bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olurlar (Onur, 2007).

Okul öncesi çocukların bu besin grubundan günlük tüketmesi önerilen miktarlar Tablo 4’te sunulmuştur.

Tablo 4. Üç-Altı Yaş Çocukların Günlük Sebze ve Meyve Grubu Besinlerin Gereksinimini Karşılayacak Miktarlar

Besinler 3-6 yaş için ortalama g/gün

Yeşil ve sarı, 100

Diğer 200

(Sağlık Bakanlığı, 2008)

2.3.1.4. Tahıllar ve Türevleri

Tahıl grubu ürünler dünyada stratejik önemi en yüksek olan ürünler olup ilk çağlardan beri insanlar tarafından kültürü yapılarak üretilen besin grubudur. Beslenme açısından önemli bitkisel ürünler olan tahıllar kapsamında buğday, mısır, pirinç, arpa, yulaf, çavdar ve diğer tahıllar yer almaktadır (Ekonomi Bakanlığı, 2013).

Tahıl tanelerinin yağı vitamin E’den zengindir. Tahıllarda A vitamini aktivitesi gösteren öğelerle C vitamini hemen hemen yoktur. Tahıllar B12 dışındaki B grubu vitaminlerinden zengin, özellikle B1 vitamininin (tiamin) en iyi kaynağıdır. Bu vitaminler tahıl tanelerinin çoğunlukla kabuk ve özünde bulunmaktadır. Tahıllar ayrıca bir miktar yağ, lif, karbonhidrat ve protein de içerirler, ancak bu gruptaki proteinin vücutta kullanımı et grubundaki kadar kaliteli değildir (Sağlık Bakanlığı, 2004).

Bu gruptaki besinler sinir, sindirim sistemi ve deri sağlığı ile hastalıklara karşı dirençte etkilidir (T.C.Sağlık Bakanlığı, 2008). Başlıca tahıl proteinleri; prolamin (zein), glutelin, globülin ve albümindir. Bu proteinlerin elzem aminoasit örüntüleri değişiktir. Elzem aminoasit yönünden dengesiz olanı prolamindir. Prolamin, en az pirinçte ve en fazla mısırda bulunur (Köksal, 2008).

Tahıl ve türevlerinden günlük alınması gereken miktar, bireyin çalışma durumuna, diğer bir deyişle enerji ihtiyacına göre değişir. Okul öncesi çocuklar için günlük diyetle 3-6

(32)

porsiyon alınması yeterlidir. Tahıl ve türevlerinden çocukların tüketebileceği porsiyon örnekleri olarak 1 dilim ekmek, yarım fincan büyüklüğünde pasta ya da pişmiş tahıl, 4-6 tane kraker, 10-15 adet bisküvi, 4-6 yemek kaşığı makarna ya da pilav, yarım fincan pişmiş tahıl 1 porsiyon olarak değerlendirilebilir (Ünver ve Ünüsan, 2004)

Okul öncesi çocukların bu besin grubundan günlük tüketmesi önerilen miktarlar Tablo 5’te belirtilmiştir.

Tablo 5. Üç-Altı Yaş Çocukların Günlük Tahıl Grubu Besinlerin Gereksinimini Karşılayacak Miktarlar

Besinler 3-6 yaş için ortalama g/gün

Ekmek 100 (4 dilim kadar)

Pirinç ya da makarna 50 (3 yemek kaşığı kadar) (Sağlık Bakanlığı, 2008)

2.3.1.5. Yağlar ve Şekerler

Yağların insan beslenmesinde önemli yeri vardır. Yağda çözünen ADEK vitaminleri beslenmede oldukça önemli besin öğeleridir. Yetişkin insan vücudunun ortalama % 18’i yağdır. Genelde kadınların vücudunda erkeklere göre daha çok yağ bulunur ve 1 gr yağ 9 kalori enerji sağlar. İnsan ihtiyacından fazla besin alımı gerçekleştirirse vücudun yağ oranı artar, harcadığından az yediğinde ise azalır. Bu nedenle vücut yağı insanın başlıca enerji deposudur. Enerji kaynağı olmadığında, vücuttaki yağ deposu kullanılır (Sağlık Bakanlığı, 2002). Deri altı yağ tabakası vücut ısısının kaybını önler. Yağ, organları çevreleyerek dış etkenlerden korur, midenin boşalmasını geciktirir (Baysal, 2014a).

Yağlar, yağda çözünen vitaminler için taşıyıcı fonksiyona sahiptirler. Bu gruptaki besinleri aşırı miktarda tüketmek ise kişiyi dengesiz beslenmeye götürür (Onur, 2007). Günlük yağ alımında bitkisel yağlar tercih edilmeli, özellikle de zeytinyağı tüketimine önem verilmelidir (Bulduk 2002).

Şeker grubuna bal, pekmez, tahin helvası, pasta, çikolata gibi tatlılar girmektedir. Bu gruptaki besinlerin enerji değerleri yüksektir. Şeker kaynakları; şeker pancarı ve şeker kamışından elde edilen şeker ile bal, pekmez gibi doğal gıdalar, sakarin, siklamat, aspartam gibi yapay tatlandırıcılardır. Şekerler % 99.9 sakkaroz içerirler ve vücuda enerji sağlayan

(33)

kaynaklardır. Bal, ortalama olarak % 17.2 su, % 41 glikoz, % 41 früktozdan oluşur. Çok az miktarlarda protein (% 0.3), minareller (% 0.2), B grubu vitaminlerinden bazıları, renk ve lezzet vericiler içerir. Ortalama olarak sıvı pekmezin % 36.5 su, % 3.5 kül ve kalanı karbonhidrattır. Pekmezdeki karbonhidratlar genellikle glikoz ve früktozdur. Pekmez demir, potasyum ve kalsiyum bakımından da zengindir ve az miktarda karotenoidler, flavanoidler ve B grubu vitaminleri de içerir. Şekerlerin enerji değeri çok yüksek olduğundan kişilerin enerji gereksinmesine göre değişiklik göstermektedir (Baysal, 2014a).

2.4. Beslenmeye Etki Eden Faktörler

Beslenmeyi etkileyen çeşitli faktörler vardır. Çevre, ekonomik yapı, sosyo-kültürel yapı, aile tutum ve alışkanlıkları bunların başlıcalarıdır.

2.4.1. Çevre

Çocuğun beslenmesi, çevre koşulları, ailesinin sosyo-ekonomik durumu ve çocuğa verilen eğitimle yakından ilgilidir. Bu eğitimde en büyük katkı evde ailenin, okulda ise öğretmenlerindir. Bu nedenle öğretmenlerin kendi beslenme bilgilerinin iyi olması ve bunu öğrencisine doğru uygulatarak yansıtabilmesi önem taşır (Sakar, 2013).

Yeme konusunda sosyal çevre önemlidir, çünkü çocuklar ne yemeleri ve niçin yemeleri gerektiği konusunu çevreden öğrenirler. Yemek hususunda sosyal çevrenin sunduğu birçok imkan vardır. Ödüllendirme, seçenek sunma, yetişkinlerce model olma, benzerlerince model olunma bunlardan birkaçıdır (Tepe, 2010).

Okul ortamı yeterli ve dengeli beslenme alışkanlıkları kazandırarak, kısa ve uzun vadede ortaya çıkabilecek hastalıkların önlenmesi için gerekli bilgi, yetenek ve davranışların gelişmesinde önemli bir konuma sahiptir (Sabbağ, 2009).

2.4.2. Ekonomik Yapı

Ailenin kültürel düzeyi ve sosyoekonomik olanakları çocuğun beslenme durumunun en güçlü belirleyicilerinden biridir (Öncü vd., 2011).

(34)

Ailelerin beslenme biçimleri satın alma olanaklarından doğrudan etkilenmektedir. Bu da gelir düzeyiyle doğru orantılıdır. Kişinin gelir seviyesi yükseldikçe satın alma gücü artmakta, beslenme kalitesi yükselmekte ve besin çeşitliliği artmaktadır.

Günümüzde halen gelişmekte olan ülkelerde her yıl 6 milyondan fazla çocuk önlenebilir nedenlerden ölmektedir. Bu ülkelerde yaşayan 5 yaş altı 200 milyon çocuk yoksulluk, kötü beslenme, sağlık ve bakım koşulları nedeniyle potansiyel bilişsel gelişmelerine ulaşamamaktadır (Köksal, 2008). Gelir düzeyi kısıtlı olan bir ailenin, en az masrafla dengeli beslenme yollarına başvurmaya çok özen göstermesi gerekir. Bunun için de bireylerin beslenme bilgi düzeyinin yüksek olması önem taşımaktadır (Akşit, 1991).

Sağlık göstergeleri ile sosyoekonomik durum arasında bir ilişki olduğu söylenebilir. Gelir düzeyi yükseldikçe sağlık olumlu yönde etkilenmektedir. Bununla birlikte gelir düzeyi azaldıkça hastalık ve ölüm oranları da artmaktadır (Tüylüoğlu ve Tekin, 2009). Gelir seviyesi yüksek olan aileler besin seçiminde de daha esnek davranabilmektedir. Ancak bu durum düşük gelirli aileler için aynı olmamakta ve bu durumdan en çok büyüme çağındaki çocuklar etkilenmektedir.

Çocukluk döneminde besin değeri yüksek besinlerin çocuğun ihtiyacını karşılayacak düzeyde tüketmesinin sağlanması hayat boyunca sağlığını ve verimliliğini etkilemektedir. Ancak günümüz şartları göz önüne alındığında satın alma gücünün hane halkının beslenmesini doğrudan etkilediği görülmektedir.

2.4.3. Sosyo-Kültürel Yapı

Bireylerdeki çeşitli yeme alışkanlıkları, yemeklerin çeşidi ve pişirilme yöntemleri toplumdan topluma, iklimden iklime veya ülkeden ülkeye değişiklik göstermektedir (Oktay, 2000). Ülkemizde ortalama besin tüketim düzeyine bakıldığında, nüfusun yeterli beslendiği izlenimi oluşmasına karşın, çok önemli beslenme sorunlarının varlığı da bir gerçektir. Bir sosyal grup açlığını giderebilecek düzeyde bile besin bulamazken, diğer bir grup sadece günlük enerjisini karşılayacak düzeyde, başka bir grup gereğinin çok üstünde besin tüketmektedir. Bunun sonucu toplumda bir yandan açlık ve dengesiz beslenme, diğer yandan aşırı beslenme sonucu sağlık sorunları görülmektedir (Baysal, 2014a).

Son yıllarda kronik hastalıkların önlenmesi amacıyla birçok ülke ve dünya genelinde de Birleşmiş Milletler ve ilgili örgütler sağlıklı beslenme rehberlerini geliştirerek halkın bilinçlenmesine yönelik çalışmaları arttırmışlardır. Ancak bu faaliyetlere rağmen,

(35)

beslenme rehberlerinde yer alan önerilerin tüketiciler tarafından yeterince algılanıp uygulanmadığı, beslenme konusunda yanlış birtakım inanışların varlığını sürdürdüğü görülmektedir. Bu sorun, beslenme eğitim programlarının sürekli ve etkin olmasının gerekliliğini göstermektedir. Her şeyden önce öneriler, halkın sosyal, kültürel ve ekonomik koşullarına uygun olmalıdır. Yeme alışkanlıklarının düzenlenmesi için öncelikle anne ve baba başta olmak üzere aile eğitimi, sonra da anaokullarından başlayarak örgün eğitimin her kademesinde beslenme eğitimine yer verilmelidir (Sabbağ, 2009).

2.4.4. Aile Tutum ve Alışkanlıkları

Katı gıdalara geçişle birlikte, ebeveynin olumsuz tutumları çocuğun beslenme alışkanlıklarının gelişmesinde ve beslenme sorunlarının ortaya çıkmasında önemli rol oynamaktadır. Özellikle sert disiplin içeren uygulamalar sonucunda çocuğun üzülmesi ve sinirlenmesi, yeme miktarını etkileyebilir (Ünlü, Aras, Güvenir, Büyükgebiz ve Bekem, 2006). Çocukları davranışları karşısında tehdit etmek, çocuklarda; korkuya, boyun eğmeye, tehditlerin gerçekleşip gerçekleşmediğinin denenmesine, kalbinin kırılmasına, anneye ve babaya karşı kızgın ve isyankâr olmasına, inatla istenmeyen davranışın devam etmesine neden olmaktadır (Cürebal ve Özben, 2012).

Çocuğun yeme alışkanlıkları doğrudan veya dolaylı olarak ailenin, özellikle anne ve babanın beslenme alışkanlıklarından etkilenmektedir (Uçan, 2007). Annenin beslenme bilgisi çocuğun beslenme durumunu ve buna bağlı olarak gelişim dönemine uygun boy ve kilo artışını doğrudan etkilemektedir (Özdoğan vd., 2012). Bu nedenle aileler çocuklarının yanında doğru beslenme davranışları sergilemelidir. Yeterli ve dengeli beslenmeyi özendirici, çocukların kendi kendilerine beslenmelerini sağlayacak davranışlarda bulunmalıdır (Aydın, 2007).

Tüm bu nedenlerden dolayı okul öncesi çocuklarının beslenmesi dikkatle üzerinde durulması gereken bir konu olarak düşünülmelidir. Çocukların beslenmesinden sorumlu kişiler onların gelişim özelliklerini dikkate alarak uygun besinleri seçmeli, çocuklara iyi örnek olmalıdırlar. Ebeveynler çocuklara; beslenmenin, onların ileriki yaşamlarında ne kadar etkili olacağını, onlarında anlayabileceği bir dille anlatmalıdırlar. Böylelikle çocuklar, beslenmenin sağlıklı gelişim için önemini kavrayacaklar küçük yaşta edindikleri bilgilerle yaşamları boyunca doğru beslenmeye çalışacaklardır.

(36)

Aile tutum ve alışkanlıkları büyüme çağındaki çocukların davranış ve alışkanlıklarında belirleyici rol oynamaktadır. Aşağıda farklı anne-baba tutumları belirtilmiştir:

1- Otoriter anne-baba tutumu 2- Serbest anne-baba tutumu

3- Aşırı koruyucu anne-baba tutumu 4- İlgisiz kayıtsız anne-baba tutumu 5- Dengesiz anne-baba tutumu 6- Reddedici anne-baba tutumu 7- Mükemmeliyetçi anne-baba tutumu

8- Güven verici, destekleyici anne-baba tutumu

Bu farklı tutum ve yaklaşımlar her anlamda olduğu gibi beslenme alışkanlıklarının oluşmasında ve oturmasında da çocuğu etkilemektedir. Büyüme ve gelişme süreci içinde olan çocukların kazanacakları beslenme alışkanlıkları yaşam boyu sürecektir (Sakar, 2013). Ailenin ve Aile İçinde Çocuğun Korunması ve Çocuğun Statüsü Komisyonu Raporu’na göre, aile, ilk sosyal deneyimlerin yaşandığı, yetişkin dünyasına ait ilk verilerin toplandığı, yüz yüze ve içten ilişkilerin en güçlü olduğu birincil gruplardandır. Bireyin ilk sosyal çevresi olan aile şüphesiz ki, bireyin üzerinde toplumun etkisini hissettirdiği ilk yerdir (Toker ve Hocaoğlu, 2009).

2.5. Okul Öncesi Çocuklarda Karşılaşılan Beslenme Sorunları

Bebek ve küçük çocukların % 15-35’inde beslenme sorunlarının olduğu bildirilmektedir. En sık görülen beslenme güçlükleri yetersiz yeme, bazı besin tiplerini reddetme, yemek zamanında uygunsuz davranışlar ve garip yeme alışkanlıkları sergilemeleridir (Ünlü, Aras, Güvenir, Büyükgebiz ve Bekem, 2006). Bu tür çocuklar daha bebeklikten itibaren yemek yemeye karşı belirgin bir direnç gösterirler. Yemek istememe, zorlanma karşısında ağlama, kusma vb. tepkiler bu çocukların yemek olayına gösterdikleri olumsuz tepkilerden bazılarıdır (Oktay, 2000).

Besin gereksinimleri, yaş, cinsiyet, boy, vücut ağırlığı ile metabolik ve fiziksel aktiviteye bağlıdır (Eker, 2006). Yetişkinlerin büyük çoğunluğunda obezite başlangıcının çocukluk çağlarına uzandığı bilinmektedir (Şimsek vd., 2005). Bebeklik döneminde oluşan obezitenin yaş ilerledikçe kendiliğinden düzelmesi mümkünken, çocukluk ve adölesan

(37)

dönemde oluşan obezitenin erişkin dönemde de devam etme olasılığı yüksektir (Güler, Gönener, Altay ve Gönener, 2009).

2.6. Çocuklarda Yetersiz ve Dengesiz Beslenme Sonucu Ortaya Çıkan Hastalıklar Beslenme bozuklukları sonucunda; obezite, tansiyon, kalp-damar hastalıkları vb. fiziksel sağlık sorunlarının görülme sıklığının günümüzde artış göstermesi beraberinde beslenmenin psikolojik yönünün daha fazla ele alınmasına neden olmuştur. Çünkü beslenmenin, fizyolojik yönü kadar psikolojik yönü de vardır. Sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için, bireylerin sağlıklı ve doğru beslenme davranışlarını erken yaşta edinmeleri ile hem fizyolojik hem de psikolojik beslenme bozuklukları önlenebilir (Kundakcı, 2005).

2.6.1. Obezite

Obezite; vücudun yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının artması sonucu boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkması olarak tanımlanmaktadır. Vücuttaki yağ miktarına ve dağılımına bağlı olarak hastalıkların morbidite ve mortalitesi değişkenlik göstermekte, yaşam kalitesi ve süresi olumsuz yönde etkilenmektedir. Obezite ile kalp damar hastalıkları, inme, hipertansiyon, kanser (meme, prostat, kolon, endometrium), tip II diabet, osteoartrit, safra kesesi hastalıkları, reflü, uyku apnesi, solunum yetmezliği görülme sıklığı artmaktadır (WHO, 2003). Şişmanlık uzun süren bir enerji dengesizliğinin sonucunda ortaya çıkar.

Bunun belli başlı nedenleri:

1. Fazla yeme,

2. Fiziksel hareketlerin azlığı, 3. Psikolojik bozukluklar,

4. Metabolik ve hormonal bozukluklardır (Toprak, Şentürk, Yüksel, Çakır ve Bideci, 2002).

Şişmanlığın önlenmesinde en önemli kural, küçük yaştan itibaren enerji dengesine uygun bir beslenme alışkanlığının kazandırılmasıdır. Çocukluktan itibaren fazla şekerli, yağlı, sadece enerji veren, vitamini ve proteini düşük besinler fazla tüketilmemelidir. Dört besin grubundan her öğünde dengeli bir şekilde beslenme sağlanmalıdır. Çocuklukta alınan

(38)

kiloları yetişkinlikte vermek çok zordur ve şişmanlığın zararlı etkileri çocuklukta başlamaktadır. Bu nedenle halk arasında bilindiği gibi “şişman çocuk, sağlıklı çocuk” düşüncesinin değişmesi gerekmektedir (Toprak, Şentürk, Yüksel, Çakır ve Bideci, 2002).

2.6.2. Malnütrisyon

Büyüme ve gelişme için gerekli olan bir ya da daha fazla besin öğesinin vücut dengesini bozacak şekilde yetersiz ve dengesiz alınması durumunda ortaya çıkan bir hastalıktır (Akar, 2006). Anne karnında başlayan fetal yaşam ve erken çocukluk dönemi olmak üzere, intrauterin beslenmenin büyüme, gelişme, morbidite ve mortalite, bilişsel gelişim, ekonomik üretkenlik üzerinde önemli etkileri bulunmaktadır. Etki intrauterin (gebelikte bebekte gelişme geriliği) beyin hasarından, çocuklukta büyüme geriliğine, azalmış fiziksel ve mental gelişime, ileri yaşlarda beslenmeye bağlı kronik hastalıkların görülme riskinde artmaya kadar uzanmaktadır. Çocuklar ve gençler, malnütrisyon açısından duyarlı gruplardır (Sağlık Bakanlığı, 2013).

Besin alımı ile besin gereksinimleri arasındaki dengesizlik, zamanla metabolizma, organ fonksiyonları ve vücut niteliğinde değişimlere ve dolayısıyla malnütrisyona neden olabilmektedir (Eker, 2006). Malnütrisyon, yetersiz besin alımı, emilim bozukluğu ve besinlerin kullanımının ya da metabolik gereksinimlerin artmasından kaynaklanabilir. En yaygın beslenme bozukluğu olan malnütrisyon vücuttaki birçok organ ve sistemi etkilemektedir (Dal, 2007).

Çocuklarda malnütrisyonun yaygınlığını etkileyen etmenler çok çeşitlidir ve hepsi birbirine çok bağımlıdır. Yapılan çeşitli araştırmalara göre malnütrisyon oluşumunda önemli olduğu saptanan etmenler; çocuğun cinsiyeti, aile tipi, ailedeki kişi sayısı, ailenin ekonomik durumu, anne ve babanın eğitim durumu, beslenme konusundaki bilgi ve alışkanlıklar, anne yaşı, annenin doğum aralığı, çocuğun doğum ağırlığı, yaşayan kardeş sayısı, ölen kardeş sayısı, çocuğun istenmemesi, enfeksiyon hastalıklarıdır (Sağlık Bakanlığı, 2002).

2.6.3. Raşitizm

Vitamin D’nin alım eksikliği ya da aktif formunun etkisinin azalması sonucu iskelet sisteminin mineralizasyonu gecikir ve raşitizm dediğimiz çocukluk dönemi hastalığı oluşur (Türkmen, Türkmen ve Nursoy, 2013). Raşitizm, ülkemizde en sık görülen gelişim

(39)

bozukluğu olup, D vitamini alımı eksikliğine bağlı olarak gelişir. Nadiren D vitamini metabolizmasındaki ve emilimindeki çeşitli bozukluklara bağlı olarak da ortaya çıkabilmektedir (Sümbül, 2009). Raşitizm başlıca kemik sistemi olmak üzere birçok sistemi ilgilendiren bir hastalıktır. Anneden alınan D vitamini bebeğin vücudunda 2 ay kadar depolandığından ilk aylarda raşitizm nadiren görülür. D vitamini eksikliğine bağlı raşitizm 3 ay- 2 yaş arasında sık görülür (Sağlık Bakanlığı, 2002).

Bir ay- 2 yaş arasında bebeklere düzenli olarak ağız yoluyla günde 400 ünite D vitamini verilmesi ile raşitizm önlenebilir. D vitamininin daha yüksek dozlarda verilmesinin yan etkileri olacağına dikkat etmek gerekir. Ancak preterm bebeklere günde 800 ünite D vitamini verilmesi gerekebilir (Sağlık Bakanlığı, 2002). Gereksinmemizin % 90’ı deride güneş ışınları aracılığı ile sentez edilir. Deride sentezlenen D vitamini (kolekalsiferol) kana geçer. Kas ve yağ dokusunda depolanır veya karaciğer ve böbreğe geçip, D vitamininin aktif şekline dönüşerek vücutta kullanılır. Vücudun D vitaminini depolama yeteneği önemlidir. Çünkü derideki sentezi sadece yaz aylarında gerçekleşir. Kış aylarında güneşi her zaman görmek mümkün olmadığından ve güneş ışınları eğik geldiğinden, D vitamini oluşumu yetersizdir (Rakıcıoğlu, 2006). Çocuklar güneşlendirilirken, doğrudan güneş ışınlarına temas ettirilmesi, güneşlendirme sırasında kol ve bacaklarının çıplak olması gereklidir. Camdan geçerek gelen ışığın D vitamini sentezi bakımından yararı olmamaktadır (Sağlık Bakanlığı Belgeleri, 2005).

Raşitizm, gelişmiş ülkelerde çözümlenmiş olmasına rağmen, gelişmekte olan ülkelerde güncelliğini koruyan ve komplikasyonlar ile önem taşıyan bir sağlık sorunudur. Raşitizmin büyümekte olan organizmanın bir hastalığı olup malnütrisyonlu hastalarda gelişmeyeceği ileri sürülmesine rağmen, sosyokültürel seviyesi düşük olan toplumlarda malnütrisyonla beraber raşitizmin birlikte görüldüğü bir gerçektir (Altınkaynak vd., 1989).

2.6.4. Anemi

Anemi, alyuvarlardaki hemoglobin miktarının azalması ile ortaya çıkar. Kanın içindeki hemoglobin, oksijeni dokulara taşıyan bir maddedir ve besinlerle aldığımız demir ve proteinlerin birleşmesinden meydana gelir. Çocuklarda görülen önemli beslenme yetersizliği sorunlarından birisi de demir eksikliği anemisidir. Ülkemizde okul öncesi çocuklarda hafif ve orta derecede anemi görülenlerin oranı % 33 olarak saptanmıştır (Tepe, 2010). Çocukluk çağı demir eksikliği anemisi, çocuğun 1 ve 2 yaşları arasında sıklıkla

(40)

görülür. Hücrelerdeki oksijen miktarının azalmasından dolayı, çocuğun hem öğreniminde hem de dayanıklılığında azalmaya neden olabilir. Diğer bir etkisi de hastalıklara karşı direncin düşmesidir (Sümbül, 2009).

2.6.5. Basit Guatr

Tiroid hormonları, normal büyüme ve gelişmenin sağlanmasında önemli etkilere sahiptir. İyot yetersizliği hastalıkları özellikle toprağında iyot yetersizliği olan bölgelerde sık görülmektedir. Havada bulunan iyot toprağa çöker ve bu toprakta yetişen bitkiler iyodu alır. Bu bitkilerle beslenen insanlar ve hayvanlar da iyottan yararlanır. Bol yağış alan, ağaç bulunmayan yörelerde toprak yüzeyindeki iyot yağmur suları ve rüzgarla erozyona uğrar. Bu bölgelerde iyot yetersizliği hastalıkları sık görülür. İyot yetersizliği hastalıklarının sıklıkla görülen belirtisi basit guatrdır. Guatr, boyunda tiroid bezinin büyümesidir. Ülkemizde her 100 kişiden 31’inde guatr görülmektedir (Toprak, Şentürk, Yüksel, Çakır ve Bideci, 2002; Köroğlu, 2009). Türkiye 1960 yılından beri iyot yetersizliği olan bir bölge olarak belirlenmiştir. Çocuklarda görülen hafif guatr durumunun dahi zihinsel gelişimi olumsuz etkileyeceği ifade edilmektedir (Köksal, 2008).

Çin’de iyot yetersizliği olan bir bölgede yaşayan 4-7 yaş arası çocuklar ile yapılan bir çalışmada annesi gebelikte iyot takviyesi alan çocukların psikomotor testlerinin, iyot takviyesini iki yaşında almaya başlayan çocuklara kıyasla daha iyi olduğu gösterilmiştir (Noğay, 2012).

2.6.6. Diş Çürükleri

Diş çürüğü, konak (diş), mikroflora ve diyet gibi üç ana etkenin dışında pek çok etkenin ve bakteriyel aktivitelerin neden olduğu lokalize bir hastalık olarak tanımlanmaktadır (Aydın, 2007).

Çürük; diş minerali ve plak arasındaki fizyolojik dengenin bozulmasıyla oluşur. Diş çürüğü etkeni bakteriler, enfeksiyona bağlı olarak hastalığın ilerlemesine neden olurlar. Çürük lezyonları, asidik ortam üretebilme yeteneği olan çok sayıda bakterinin diş yapısını demineralize etmesiyle oluşur. Diş plağı, diş yüzeyine yapışan çok sayıda bakteriden meydana gelir. Bu bakteriler, enerji sağlamak için çeşitli karbonhidratları parçalar ve yan

(41)

ürün olarak organik asit üretirler. Bu asitler, dişin kristal yapısının çözünmesi ile çürük lezyonu oluşmasına sebep olur (Çine, 2012).

Kötü beslenme ve sulardaki flor miktarının azlığı, besinlerle yeterli miktarda florun alınamaması ise diş çürüklerine neden olmaktadır. Çocukların yeterli ve dengeli beslenmesinde sağlıklı bir ağız ve dişlerin önemli olduğu düşünülmektedir. Çünkü ağızda bulunan çürük ve eksik dişler kişinin yeteri kadar yiyecek almasını engellemekte ve böylece hastalıklara karşı direncin azalmasına neden olmaktadır. Diş sağlığı bakımından çocukluk dönemi çok önemlidir. Diş çürüklerinin yanı sıra bu dönemde gelişebilecek kötü alışkanlıklar diş ve çene yapısında bozukluklara da neden olabilmektedir. Dişleri korumaya yönelik önlemler okul öncesi dönemde alınmaya başlanmalıdır (Uçan, 2007).

Vitaminlerin eksiklikleri; dişlerde eksikliklere, şekil ve hacim bozukluklarına, anormal dentin ve mine yapılarına, diş eti kanamalarına, diş çürüklerine, aftlara neden olmaktadır. Amerikan Besin ve İlaç Örgütü (FDA) 2005 yılında “florid”in vücuttaki tüm mineralize olabilen dokular için önemli bir element olduğunu tekrar onaylamıştır. Uygun florid alımı ve kullanımının kemik ve diş birlikteliği için faydalı olduğunu vurgulanmıştır (Tepe, 2010).

2.7. İlgili Araştırmalar

İşgüzar (2012)’ın, Gaziantep Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı tam gün eğitim veren ilköğretim okullarında öğrenim gören birinci sınıf öğrencilerinin okulda tükettikleri besinlerin günlük gereksinimlerine uygunluk ve bu yaş grubu ilköğretim çocuklarının büyüme durumlarını belirlemek amacıyla yürüttüğü çalışmanın bulgularına göre; araştırmadaki okulların 5 günlük öğle yemeği menüsü, menü uygunluk durumuna göre incelendiğinde 30 menüden 13 tanesinin uygun; 17 tanesinin ise uygun olmadığı belirlenmiştir. Bu çalışma sonucunda, ilköğretim okullarında öğle öğünü menülerinin okul çağı çocuklarının enerji ve besin öğeleri gereksinmelere uygun hale getirilmesi için iyileştirme çalışmalarının yapılmasının gerekliliği ortaya konmuştur.

Noğay (2012), beslenmenin beyin gelişimi üzerindeki etkisini araştırdığı çalışmasında besin öğesi yetersizliklerinin nöro gelişimsel süreçleri doğrudan etkilediğini bildirmiştir.

Demir (2011)’in, sosyo-ekonomik düzeyi farklı ilköğretim çağı çocuklarında beslenme alışkanlıklarının, fiziksel aktivitelerinin değerlendirilmesi ve obezite prevalansının belirlenmesi amacıyla yürüttüğü çalışması incelendiğinde; obezitenin sosyoekonomik

Şekil

Tablo 1. Okul Öncesi Çocukları İçin Günlük Enerji ve Besin Öğesi Gereksinimleri
Tablo 6. Ebeveynlerin Demografik Bilgilerine Göre Dağılımları
Tablo 7. Ebeveynlerin Gıda Alışveriş Özelliklerine Göre Dağılımları
Tablo  8. Ailelerin Yiyecek Hazırlama ve Bazı Beslenme Alışkanlıklarına Göre
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Görüldü¤ü gibi, yafla ba¤l› de¤erlendirmeler genel olarak özetlendi¤inde; anneler de¤erlendirmelerinde yafl de¤iflkenine iliflkin anlaml› bir fark belirtmezken;

ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu) — Cumhuriyet Senotosu'nda dün 1979 yılı bütçesinin görüşülmesine başlanmış, Se­ nato Başkanı Sırrı Atalay görüşmelere

Araştırmada çocukların sosyal bağımsızlık becerisinin ölçülmesinde Anaokulu ve Anasınıfı Davranış Ölçeği’nin sosyal bağımsızlık alt boyutu, okula

Okul öncesi dönem çocuk- larının annelerinin istismar düzeyleri, ebeveyn tutumları ve çocuklarının davranış problemleri arasındaki

2015 yılından itibaren Türkiye balıkçılığı yeni bir olguyla, Türkiye’den bir batı Af- rika ülkesi olan Moritanya İslam Cumhuriyeti’ne (Moritanya) balıkçılık yap-

Redhouse’un bilimsel kaygılardan çok bireysel hassasiyetler üzerine yapılandırdığı makalesi, “Turkish Poetry”, dönemindeki Türk algısının nabzını tutması,

Bu yolculuk sırasında, Jung’un ifade ettiği insanlığın ortak bilinç dışında yer alan “yolculuk, yüce birey, hilebaz gölge, balinanın karnı, bilge adam, anima”

“Giriş: Şair Nigâr Hanım ve Şiirlerinde Kadın” başlıklı incelemede Nigâr Hanım’ın üslubu şiir kitaplarına paralel olarak değerlendirilmiş ve hayatı