V , *
Son zamanlarda Ara Göler'in objektifine bakan herkes sırıhyormuş! Oysa onun işi insanların anlık ve doğal ifadelerini ölümsüzleştirmek. Yani işini eskisi gibi yapamıyor Ara Usta. Çok dertli: "Rahat rahat fotoğraflarımı çekiyordum. Televizyona da çıkardım ama entelektüel programlarda yer aldığım için halkın pek haberi
olmazdı. Ama bu reklamdan / ^ sonra işler değişti. Bir foto
¡1 muhabirinin başına gelecek /
en korkunç şey benim
i
başıma geldi. Halk
arasında tanındım, şöhret ğ oldum. Bundan sonra
insanların doğal hallerini 0 - . : görüntülemek zor." / |'::S
H Sebati KarakurFun t
•Jffp
haberi sayfa 6'd a A. JğğğğVw
t u
--- ■ 1 \ fÇ: 1r
s ___!
• . ' ....\4S>.
1 >Av AV |>7m
7i1
§ p» V\ * ' X v > ___L—
> j K r. bS İ N E MA L A RD A BUGÜN. . . T ELEVİ ZYON PROGRAMLARI VE A Y R I N T I L I HABERLERİ .
S A Y F A L A R D A
mem
6
C U M A R T E S İ, 1 3 O c a k 2 0 0 1ynwMWffiiwin w ? »www innnrwi ^mn/m
H ürriyeti
ŞÖHRETTEN YAN A DERTLİ
SEVGİLİ DOSTUM ARA
Birçok fotoğrafın üstünde ya da arkasında aşağı yukarı aynı şey yazılı: Sevgili Dostum A ra'ya... Geçtiğim iz 11 O cak Perşembe günü, İstanbul'da, Yapı Kredi Kültür Merkezi Sermet Çifter Araştırma Kütüphanesi'nde açılan sergi de aynı adı taşıyor: Sevgili Dostum A ra'ya...
Sergi fotoğrafın ünlü ustası Ara Güler'e dünyanın en ünlü fotoğrafçılarının armağan ettiği yapıtlardan oluşuyor. Fotoğraf dünyasının ünlü isim leri. Mesela Henri Cartier-Bresson, Marc Riboud, Sebastiao Salgado, Josef Koudelka, Edouard Boubat, Eliott Elisofon... Az rastlanır zenginlikte bir fotoğraf koleksiyonu, neredeyse küçük bir fotoğraf müzesi b u... Bugünlerde televizyondaki cep telefonu reklamlarından sokaktaki insanın tanır hale geldiği fotoğrafın bu büyük ustasını kendi dünyasında tanımak istiyorsanız bu özel müzeyi ziyaret edin. Ve bir de aşağıdaki yazıda yakından tanıyanların ağzından onu dinleyin.
■ Yeşim ÇOBANKENT
USTA VE ÇIRAK
Ara G üler (solda) - Sebati Karakurt (sağda)
A
y ş e g ü l d o r aPenajans D arcy Yönetim Kurulu Başkanı, Ara G üler'le dünyanın dört bir yanını dolaştı,
onunla en uzun çalışan gazetecilerden b iri.
Mistir Şah,
smayıl plizz
Son derece sorumluluk sahibi ve müthiş şeker biridir. Bu yaşımda onunla tekrar çalışır mısm deseler seve seve kabul ederim. Bir gazeteci için onunla çalışmaktan daha zevkli bir şey düşünemiyorum. Tahranda bir kayak merkezi olan Ab-ı Ali'de Şah Rıza Pehlevi ile bir röportaj yapacaktık. Bir sürü fotoğraf çekildi. Kraliçe Farah önden kayarak gitti, Şah kaldı. Şah, önünde insanların otuz kat yere eğildiği ve eğilirken Haşmetmeap dediği bir adam. Ara, bir ara bana "Söyle şu adama da gülsün" dedi. Allah'ın dağında koskoca İran Şahı ile
başbaşayız. Ara birden Şah'm yüzüne eliyle şekil verip "Mistir Şah, smayıl plizz" dedi. Şah gülmekten yerlere düşüp yuvarlanmaya başladı. Sonra akşam yemek yerken Başbakan yanıma gelip "Ara'ya söyleyin, Şah altı yaşından beri böyle gülmedi," dedi.
S
u n a g ü l e r A ra G üler'in eşi, arkeolog ve editörOnunla olmak
zor ama keyifli
Ara evde de tam bir fotoğrafçı gibi davranır. Mesela eğer güneşin batışım beğendiyse kaçırmak istemez hemen çekmeye başlar. Fotoğrafla ilgilendiği zaman yanında baygınlık geçirseniz dikkatini çekemezsiniz. Hâlâ ilk günkü şevkiyle ve çocuk gibi heyecanlanarak fotoğraf çeker. Onunla birlikte yaşamak çok zor ama keyifli. Birlikte gittiğimiz bir gezi sırasında elime basit bir makine tutuşturup "Hadi çek" dedi. Sonra da makineyi tutuşumu bile beğerımeyip çok kızdı.
M
aRC RIBOUD
FotoğrafçıGülümseyişine
direnilmez
Ara Güler bir fotoğrafçıdır. Üstelik lanet olacak kadar iyi bir fotoğrafçıdır. Daha önemlisi o bir insan, bir kişilik. Dostluk onun için
sansasyonel bir haberden daha önemli. Ancak onu da kaşla göz arasında yapıyor. Kim onun gülümseyişine, gözlerindeki parıltıya
direnebilir ki? Maria Callas bile direnemez. Christina'yı tırmanıp onun Sir ve Lady Churchill ile birlikte fotoğrafını çekebilen tek kişidir o. Onu kıskanıyorum, ona aşığım.
İZ _Q
>CD
P lC A S S O 'Y A POZ
VERDİREN ADAM
Aralarında Bertrand Russel, Winston Churchill, Arnold Toynbee, Salvador Dali'nin de bulunduğu pek çok ünlü kişinin fotoğrafmı çekti. Bu röportajlar arasmda en ünlüsü fotoğrafçılara poz vermemesiyle ünlü Picasso ile yapüğı (1971 Cannes). Bu röportaj sırasında Picosso Ara Güler'in bir portresini çizdi. ^O lA
-İ
Ara Güler, Sinan Çetin'le birlikte oynadığı cep telefonu reklam filminden sonra hayatının değiştiğini söylüyor. Son zamanlarda objektifine
bakan herkes sırıtıyor...
Ç E T İN ALTAN
Y a za rÇok otantik
adamdır
Ara Güler yarım yüzyıldır dostum, birlikte İstanbul Ue ilgili bir kitap yaptık. Söyleyin, yarım yüzyıl içinde kaybolmayan kaç adam var? Şimdi Erol Simavi'yi, babasını hatırlayan var mı? Ama Ara hala ayakta. Ara Güler çok otantik bir adamdır, çok özel bir adamdır. Kendi gibidir ve kendini olduğu gibi yansıtır. Zaten bir insanın insan olarak seviyesi ne kadar yükselirse saydamlığı o kadar artar. Ara'nın seviyesinde değilsen onunla çalışmak zordur. Ara’nın fotoğrafını çekmiştim ve bana "En iyi fotoğrafımı çekmiş dostuma" diyerek fotoğraf
imzalamıştır. İstanbul'un arşivini yapmıştır. Çalıştığı alanda hayatını riske etmiş bir adamdır. Tabanca çekmekten daha hızlı fotoğraf çeker ve akıp giden hayatı bir anda dondurarak onu resmeder. Bunu Allah bile yapamaz bazen.
H e n r i c a r t ie r-b r e s s o n Fotoğrafçı
Dostlarına
zaman ayırır
Ben Ara Güler’e karşı derin bir arkadaşlık ve dostluk hissediyorum. Bir defasında Türkiye’deyken Ara'nın girişkenliği ve yardımseverliği beni derinden etkilemişti. Paris'e geldiğinde biz onu sevinçle karşılıyoruz. Ara dostlarına ve kendisine zaman ayırmasını biliyor. Günümüzün tek
+
lüksü olan bu özellik, onun eserlerinde de görülüyor.
O
r h a n e rİ
n çCumhuriyet eski Genel Yayın Yönetmeni
Bir çocuk
kadar içtendir
Bugün hala Cumhuriyet'te kullandığımız sanatçı portrelerinin büyük bölümü Ara Güler imzasını taşır. Cumhuriyet'te yayınlanan 70'li yıllardaki terör olaylarının ve Kazlıçeşme deri fabrikasının taşınma fotoğraflarını Ara çekmiştir. Ara Güler, büyümüş de küçülmüş bir çocuk kadar içtendir. Fotoğrafta enstantane yakalama alışkanlığından olsa gerek, meselenin özünü tek cümleyle ortaya koyabilir.
Sultanahmet Meydanı meraklılar tarafından
doldurulmuş. Köftecisi, şerbetçisi meydanın köşelerini tutmuş. Ne de olsa pek sık rastlanmayan bir olayın tanığı olacaklar.
Günlerdir süren bekleyiş meraklı halkı bıktırdığı gibi o dönem sayılan az olan foto muhabirlerinin sinirlerini de geriyor. Nihayet bir hafta sonra beklenen an geliyor.
Boynuna yafta asılı mahkum, idam sehpasının ilmiğine kafasını geçiriyor. Kalabalıktan çıt
çıkmıyor. Sehpaya on metre uzaklıktaki foto muhabirleri makinalarınm vizörlerinden celladın hareketini bekliyorlar.
Ve bir anda mahkumun ayakları boşluğa düşüyor. Fotoğrafçı için talihsiz bir an. İpin ucundaki mefta kendi ekseni etrafmda dönüyor. Foto muhabirlerinden biri sehpanm yamna giderek "Sarıyer Sapığı"m yaftası görülecek biçimde fotoğraf açısına getirerek görüntülüyor.
İşte o foto muhabiri adım dünyaya duyurmuş, ustalığı binlerce kez tescillenmiş ünlü Ara Güler'di. Çektiği fotoğrafları, imzası tanırdı ama yüzünü, cismini milyonlar bilmezdi.
Bıkıp usanmadan dolaştığı sokaklarda, mahalle aralarında dolaşırken pencerelerinden dışarıyı gözleyen yaşlılar, top oynayan çocuklar aşina oldukları fotoğrafçıyı gördüklerinde gülümser ya da el sallarlardı çok çok.
Birkaç gün önce Ara hocayla İstanbul turu yaparken işin renginin değiştiğini gözlerimle görüp, kulaklarımla duydum. Arabalarından sarkanlar 532 diyerek sırıtıyor, oturduğumuz cafede yanımıza gelen bir hanım yine o üç rakamlı sayıyı söyleyerek dişlerini gösteriyor...
Ara Usta televizyon reklamı ile gelen bu şöhretten yana dertli: "Yıllarca fotoğraf çektim, insanlar bana alışmıştı. Rahat rahat fotoğraflarım çekiyordum. Televizyonlara da çıkardım, entelektüel programlarda yer aldığım için halkın pek haberi olmazdı. Ama bu reklamdan sonra işler değişti. Yeni fotoğraflarıma bakarsan herkesin sırıttığım
görürsün. Kısaca bir foto muhabirinin başma gelecek en korkunç şey benim başıma geldi. Halk arasında tarımdım, şöhret oldum. Bundan sonra da insanların doğal hallerini görüntülemek oldukça zor" diyor.
Evİ
YAŞAYAN MÜZE
Bir fotoğrafçının başma
gelebilecek en güzel ve en zor şey ise Ara Usta'yı fotoğraflamak. En ufak bir açı hatasında okkalı bir fırça yemek de var. Yazılmaması kaydıyla anlattıklarım dinlerken zamanın nasıl akıp gittiğini anlamıyorum. Söz aramızda eşinden bayağı çekiniyor. "Kılıbık olmak, rahat yaşamın birinci koşuludur" sözüyle de çırağı olarak bana büyük bir ışık tutuyor. "İstanbul'un eski mekanlarında yeterince fotoğrafınız çekilmiştir, biraz da yeni mekanlarda fotoğrafınızı çekelim" diyorum. Bir fırça daha yiyerek yola çıkıyoruz.
Yürürken ustaya yetişmekte zorluk çekiyorum. Tüm sokakların uygun fotoğraf açısı zihninde kazınmış. Belirli noktalara geldiğimizde "tamam şimdi çek" diye uyarıyor. Bir taraftan da konuşuyoruz. "İsminizin efsane olmasının bir sim var m ı" diye soruyorum. Usta büyük bir tevazuyla "Doğru zamanda doğru yerde bulundum" diyor.
Ara Güler sayısını kendisinin de pek bilmediği büyük bir fotoğraf arşivinin yanısıra sinema
koleksiyonuna sahip. Hala adının konmadığı Tosbağa Sokağı’ndaki altı katlı Güler Apartmam'm bir • müze gibi düzenliyor. Boya ve badana işleri bitmiş. Sıra fotoğrafları duvarlara asmaya gelmiş.
■ Sebati KARAKURT
- O v