• Sonuç bulunamadı

Yargıtay ilamı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yargıtay ilamı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

^ V i\ ^ \\ \V \V V V V ı\ \V \\ \\ \V

1 ARALIK 1965

t)

ü L ü S=

Y argıtay ilâm

j p

Sayfa

S

KARAR'ıDAN ÖZETLER

Saidi Nursiye göre Sosyal hayat:

ıiiıiııııiıııııiııııiiiııııııııııııııııııııııııııııııııııııifiııııııııııııııiıııııııiıııııııııııııııııııııııııııııı„l,„ „ „ ıı„ j„ „ „ „ l„ „ ı,ı„ |„ |„ „ ı,||ı,„|)

“!s!âtn dininde inkilâp yapmak şeriat

aleyhtarlığı olduğu için İslâmiyetin de-

satirine aykırıdır. Devrimler de islâmi-

yete aykırıdır,,

Çok kadınla evlenmek

islâmi olduğu için vacip ve

şarttır

T. c.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

Esas No.

Karar No.

Tebliğname

234yD — 1

313

1—1078

Bundan tam 572 gün evvel 17 Nisan 1964’de Burdur Ağır Ceza Mah­

kemesi, açıkça nurculuk propagandası yapan iki şahıs hakkında bir karar

veriyor. Hükümetçe yasak edilen nurculuğa ait çeşitli kitapları, çeşitli şa­

hıslara vermek ve okutmak suçundan yargılanan ve beraatları

hakkında

karar verilen bu kimseler

hakkında ki karar Yargıtay Ceza Genel Kurulu

tarafından bozulmuştur. Esbabı mucibeli bu bozma kararını aşağıda oku­

yacaksınız.

HÜKÜMETÇE yasak edilen nurculuğa ait kitapları muhtelif şahıslara okumak veya vermek suretiy­ le lâikliğe ayları olarak nurculuğun propagandasını yapmaktan sanık Mehmet Akın ve Tevfik Dilek’in yapılan yargılaması sonunda: Beraetlerine ve suç delili olarak zaptedilen kitap ve teferruatının sanıklara geri verilmesine ilişkin (BURDUR) Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 17/4/1964 gün ve 963/116 . 964/39 sa yılı hüküm C. Savcılığının temyizi üzerine Yargıtay Birinci Ceza Dairesince incelenerek, 25/9/1964 gün ve 1543/1825 sayılı ilâmiyle bozulup yerine geri çevrilmiştir.

Ceza Genel Kurulu kararı

tik hükümde direnmeyi kapsayan 31/3/1965 gün ve 964/102 . 965/22 «ayılı son hükmün temyiz yoluyla incelenmesi yine C, Savcılığı tara- fnıdan istenilmiş olduğundan dosya C. Başsavcılığının; hükmün bo­ zulması düşüncesini bildiren 14/5/1965 gün ve 1 - B/1078 sayılı tebliğna »nesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca oku­ narak gereği konuşulup düşünüldü:

Nurculuğun iyi bir yol olduğunu ve nur risalelerini okumaları için halka dağıttıklarım kabul ve ikrar eden sanıkların hukukî durmları- nm neden ibaret oldğunun tayin ve tesbiti için:

1 — Nurculuğun kurucusu Sait Nursi’nüı kişiliği, hayatı boyunca gerçekleşmesi için uğraştığı sos­ yal ve siyasi düzenin mahiyeti,

2 — Kur’anm tefsiri ve İslâmlı­ ğın esaslarının izahı gibi sebepler altında yayınlanmış olan Nur ri­ salelerinin gerçek amacı, bu ri­ salelerde yer alan zararlı akim - lar,

3 — Nur talebeleri, görevleri, mükellefiyetleri,

4 — Nurculuğun hakikî müslü- manlığa uymayan yönleri,

5 — Kanunlarımız karşısında nurculuk ve sanıkların hukukî durumları gibi hususların ince - lenmesine lüzum ve zaruret ha­ sıl olmuştur.

Saidi Nursi

kimdir ?

I — Evvelce Saidi Kürdi olarak tanınıp bu Unvanı kullanan ve so­ yadı kanunundan sonra doğduğu Bitlis’in Nurs köyüne Kzafetle Nursî soyadını alan Sait Nursi ya ti cahil, okuyup yazmasını bilmez bir adamdı. Nur risalelerinden Tiryak adlı risalenin 68 inci sahi fesinde kendisi de bu hususu iti raf etmekte ve risalelerinin yar­ dımcılarına (Nur şakirtlerine) yaz dırdığmı bUdirmektedir. Es­ ki Şeyhülislâmlardan Mus - tafa Sabri Efendi tarafın­ dan yazıldığı bildirilen (Tuh- fetürreddiye Alâ Mezhebi Sai dü Kürdiye) adlı risalede (okur, fakat yazamaz, imlâ bilmez, sek sen sene yaşadığj Türk Milletinin lisanına bile hakkıyla vakıf olma iniştir) denilmektedir.

Meşrutiyetin ilânından sonra Bitlis ve havalisinde şeyhlik faali yetinde bulunmuş, sonra İstan­ bul’a gelerek siyasete atılmış ve (İttihadi Muhammedi Cemiyeti) kurucuları arasında faaliyet gös- termişitr. «İttihadı Muhammedi» den ne kast ettiğini Hutbei Şami- ye adlı risalenin 84 üncü sahifesin de şu şekilde açıklanmaktadır. «İttihadı İslâm olan İttihadı Mu hammedi dediğimiz vakit umum müminlerin mabeyninde bilkuv- ve veya bilfiil sabit olan ittihat murattır. Yoksa İstanbul ve Ana dolu’daki cemaat murat değildir: Ama bir katre su da sudur. Bu unvandan tahsis çıkmaz, tarifi hakikisi şöyledir. Esas temel şark tan garba, cenuptan şimale milin ted ve merkezî haremeyni şerifeyn ve ciheti vahdet tevhidi İlâhi - pey- man ve yemini iman, nizamname si sünneti ahmediye, kanunname­ si evamir ve nevahil şer’iyekulüp ve encümenleri umum medaris, mesacit ve zavayâ o cemaatin ile­ lebet ve muhallet naşiri efkârı u- mum kulübü islâmiye ve her va­ kit naşiri efkârı başta Kur’an ve tefsirleri (şimdi risalei nur.) Yi­ ne mektubat adlı risalede «aza­ metli, bahtsız bir kıt’anın, şanlı talihsiz bir Devletin değerli sa­ hipsiz bir kavmin reçetesi ittiha dı islâmdır.» diye yazılı bulun, maktadır. «Mektubat, Doğuş Limi­ tet Şirketi Matbaası, Ankara 1958 S. 436».

Sait Nursî, 31 Mart vak’asın- dan önce Devriş Vahdeti ile mü­ nasebet kurmuş o zaman yayınla lanan Volkan Gazetesinde çıkan yanlan ile 31 Mart Vak’asmı kö rüklemiştir. Volkan Gazetesi, 5/ Şubat/1908 tarihli 49 uncu sayısın dan itibaren (İttihadı Muhamme­ di) fırkasının yayın organı, miirev vici efkârı olduğunu başlığı altın da ilân etmiştir. (Profesör Tarık Zafer Tunaya İslamcılık cereya­ nı Sı 119, 121)

Saidi Nursi ve

Kürtçülük

Sait Nursî, yine o tarihte (Kürt Teali Cemiyeti) ne girmiş, 1327 tarihinde yayınladığı bir kitabın gerekçesinde «Uyan ey Selâhatti- ni Eyyübinin torunları kürtler» diye kürtleri Tüvklcr aleyhine tah rike gayret etmiştir. (General Fa­ ruk Güventürk, Nurculuğun iç yüzü S. 107). Mektubat adİı risa­ lede, kendisinin Yürk olmadığını, Türklük ile münasebeti bulunma dığım, Türkiye’de kiirt mületi di­ ye ayrı bir millet mevcut olduğu- nu ileri sürerek memleketin bir­

liğini bölücü hareket ye faaliyette bulunmaktan çeküımemiş ve (Türkçe kamet et diye benim gi- gi başka milletten olanlara teklif etmek hangi usuldendir. Evet ha kiki TUrklere pek hakiki dostane ve uhuvetkârane münasebettar olduğum halde böyle sizin gibi firenk meşreblerin ... Türkçülü ğü ile hiç bir cihetle münasebe • tim yoktur. Nasıl bana teklif edi yorsunuz, hangi kanun ile eğer milyonlarla efradı bulunan ve binlerce senedenberj milliyetini ve lisanının unutmayan ve Türkle rin hakiki bir vatandaşı ve eski- denberi cihat arkadaşı kürtlerin milliyetini kaldırıp onların dili­ ni unutturduktan sonra belki bi­ zim gibi ayrı unsurdan sayılanla ra teklifiniz bir nevi usulü vahşi yane olur. Yoksa sırf keyfidir. Eşhasın keyfine tebaiyet edilmez ve etmeyiz) diye yazdığı görül - müştür.» «Mektubat, Doğuş Limi­ tet Şirketi Matbaası 1958, s. 339»

Yine Sait Nursî, o tarihte (Kür- distan Azmi Kavi) Cemiyetinin arzusu üzerine mahallî kürt kıya feti ile boynunda dürbin, belinde kama ve tabanca İstanbul’a gele­ rek Cuma selâmlığında Pahişaha cemiyetin Sait imzası altında yaz dığı ve esas! kürtçe tedrisat ya pacak mektepler açmağa daya • nzn arıza takdim etmesinden do layı bir müddet tımarhaneye ko nulup sonra affedilmiştir.

Sait Nursî, İstiklâl Savaşı sıra suıda Ankara’nın (Halife) yi kur taracağmr inandığı için Ankara ya gelmiş, lâik bir devlet rejimi ve Cumhuriyetin kurulması üzerine Atatürk’e kızarak Van’a gitmiş - tir. Kendisi bu olayı şöyle naklet, inektedir! (Garplılaşmak bahane­ si altında Şeairt İslâmiye aleyhin de bir cereyan hissettiğimden Ankara’dan ayrıldım) demekte, dir. «MUnazarat, S. 40 Dr. Çetin Özek Nurculuğun iç yüzü 6/4/964 tarihli Milliyet Gazetesi»

Atatürk

düşmanlığı

Sait Nursi, lâik bir Devlet reji mi kurduğu için Atatürk’e düş • man kesilmiş, onu Şualar adlı ri salenin bir çok yerinde Ebusüf- yan ve Deccala benzetmiştir.

Barla mektupları adlı risale • nin 53 üncü sahifesinde Atatürk’ü kasdederek şöyle demektedir. (Tek gözlü Deccal, ya iman et, yahut bütün Dünyanın maskara sı olacaksın) «Dr. Neda Armaner, İslâm dininden ayrılan cereyan lar Nurculuk adiı esere müra­ caat.»

Sönmez adlı risalenin 21 ve 22 nci sahifelerinde yine Atatürk hakkında şu cümleler yer almak tadır: (Ayasofya camiini putya- neye ve meşihat dairesini kızlar lisesine çeviren bir adamı sevme menin bir suç olması imkânı var mı, Ayasofya’yı puthane ve meşi hatı kızların lisesi yapan bir ku mandanın keyfî, kanun namında ki emirlerine fikren, ilmen taraf tar değiliz ve şahsımız itibariyle amel etmiyoruz)

Mumaileyh Sait Nursî, 1928 yı­ lında vuku bulan Şeyh Sait isya nı ile ilgili görülmüş, İsparta’da ki ikameti sırasında dini siyasete âlet ve Devletin dahili emniyetini ihlâl suçlarından Eskişehir’de yapılan duruşması sonunda bir se neye mahkûm olup cezasını çek tikten sonra Kastamonu’da ika - mete memur edilmiştir. «General Faruk Güventürk, Nurculuğun İÇ yüzü S. JOfl.»

Keramet iddiaları

Sait Nursî, keramet sahibi ol­ duğunu iddia etmekte ve bunu her fırsat ve vesilede ileri sür­ mekten çekinmemektedir. Kapalı kapılardan kimseye görünmeden çıktığını, hapishanede iken ca­ mide namaz kıldığını, hiç bir sey yemeden yaşayabildiğini, kendisi ne gaipten sesler ve ihtarlar gel­ diğini, asırlarca önceden din bü­ yüklerinin kendisi ve eserleri hak kında müjdeler verdiklerini. Kur­ anı Kerim’deki Nur suresinin ken disj hakkında nazil olduğunu, (Ya Eyyühel Muzemmü) âyeti kc rinıesinin Ey Saidi Kürdi demek ( X V \\\\V \\\V \\U \\V \\\\\V

olduğunu ileri sürmek suretiyle akim ve bizzat İslâmlığın kabul et miyeceği iddialarda bulunmakta­ dır.» Asayı Musa 1949, Dr. Çetin Özbek, Nurculuğun iç yüzü S. 246.»

Bedi Uzzaman cevap veriyor ad lı risalede şu satırlar yer almıştır. (Hiç bir geliri olmadığı ve kimse nin hediye ve ikramını kabul et mediği halde ne ile ve nasıl yaşa dığı sualine karşı, bereket ve ik- ram-ı İlâhiye ile yaşadığı, Kur’an hizmetinin kerameti olarak erzak hususunda ihramı ilâhiyeye maz har olduğu kaydedildikten son­ ra bir gün Süleyman adlı bir mi­ safir ile birlikte dağda yalnız kal dıkları ve yiyecek hiç bir şeyleri bulunmadığı sırada misafirine ne ikram edeceğini düşünürken al­ tında oturduğu ağacı dalları ara smda koca bir ekmek peyda oldu ğunu ileri sürmekte ve 20 - 30 gün dür hiç bir insanan o tepeye çık mamış olduğunu ilâve etmekten de geri kalmamaktadır.» Bediüz- zaman cevap veriyor, Ankara 1960 S. 113 - 114»

Sait Nursi’ye göre, araba He dolaşırken bir yaşındaki küçük bebekler bile koşup elini öperler miş «Hanımlar rehberi S. 105», Zülfükar adlı risalede havyanla- rin bile Nur risalelerine hayran kaldıklarını söyleyecek kadar İle ri gitmiştir. «Dr. Neda Armaner, Nurculuğun iç yüzü, llâhiyet Fa kültesi yayınlarından S. 8»

Sait Nursî, bütün ömrünce Do ğuda Nur risalelerini tedris için bir medrese kurmak hevesi ile 'yaşamıştır. Bu medresenin adı Medresetüzzehna olacaktır. Bu medrese Kahire’deki Camitler- herin kız kardeşidir. Öğretim dili bakımından da (Lisanı arap vâ- cip kürt caiz, Türk lâzım) demek tedir. «Münazarat S. 131, D. Çetin Özbek, Türkiye’de gerici akımlar ve Nurculuğun iç yüzü S. 249 - 250» Sait Nursi’ye göre bu şark üniversitesi geleneeğ dayanacak­ tır. Garplılaşma ve medeniyete ait tez bu üniversitede yer almaya çaktır. İstanbul Üniversitesinde de bir Nıır medresesi yani Medre- setüzzehranın açılması lâzımdır. «Gençlik Rehberi, 1951 S, 77, Dr. Çetin Özek. Türkiye’de gerici a- kımlar ve Nurculuğun iç yüzü, S. 250 - 251.»

yine Gençlik Rehberi adlı risale nin 5o nci sahifesinde (Eski Med reselerde 5 - 10 seneye mukabil insâllah Nur medreseleri 5 - 10 hafta aynı neticeyi temin edecek ve 20 senedir ediyor hem Hükü - met bu millet ve vatanın hayatı dünyeviyesine pek çok faydası bu­ lunan bu Kur’an lam’alanna ve Kur’an dellalı olan risalei Nur’a değil ilişmek belki tamamı ile ter viç ve neşrine çalışmaları elzem dir ki geçen dehşetli günâhlara kefaret ve gelecek şiddetli belâla ra ve anarşiliğe karşı bir set ola büsin) diye yazılıdır. «Saidi Nur- si. Gençlik Rehberi. İstanbul Si­ nan Matbaası 1959, S. 50»

Devrimler ve

müsbet ilim

karşısında

Saidi Nursi

Kisvenin imanla bir alâkası ol­ madığı halde Sait Nursî, hayatın da şapka giymemekle öğünmekte din (Asayı - Musa) adiı risalenin 136 nci sahifesinde (28 sene gavur lara benzememek için inziva ihti yar eden bir İslâm fedaisi ve Ha kikatı . Kur’aniyenin fedakâr hiz metkârma denilse ki sen kâfirle rin papazlarına benzeyeceksin on lar gibi başına şapka giyeceksin, bütün İslâm' Ulemasının icmama muhalefet edeceksin, yoksa ceza vereceğiz denilse elbette öyle her şeyi Hakikati - Kur’aniyeye feda eden bir adam değil dünya evi hapis veya işkence, belki par ça parça bıçakla kesilse, cehen neme de atılsa, kat’iyen yüz ruhu da olsa bütün bu tarihçei hayatı nin şahadeti ile feda edecektir( diye yazıldığı görülmüştür.

Sait Nursi’ye ve Nurculara gö­ re, kadınların örtünmesi bir İslâ­ mî âdettir. Kadınların örtünmesi ne karşı açılmış mücadele Türk kadının haysiyetine karşıdır. (Lem’alar. Ankara 1957. S. 24 Te­ settür risalesi S. 84 - 192)

Fennin ve medeniyetin bir ica dı olan ve nasıl çabşıp işlediği artık herkesçe bilinen radyonun Saidi Nursi’ye göre mahiyeti de şöyledir: (Radyo bilbedahe kud- ret-i ilâhiyenin bir cilvesidir ve o cilvenin kürrei havaya umumen temsil eden bu gelen Hadisi Şe­ rifin roaali gösteriyor şöyle ki:

KARARDAN ÖZETLER

Saidi Nursiye göre Pusla:

Saidi Nursiye göre, her şey, her zerre |

Allaha ibadet eder. Meselâ pusulanın

\

hibedeki Haceri esved’i işaret ederek tit

\

remesi namaz kılmasıdır(Tiryak sayf a 116)

i

Bir melâike var, kırk bin başı var, her başında kırk bin dili var her dilinde kırk bin tesbilıat ya­ pıyor. 64 tirilyon tesbihat ayııı anda söylüyor. Demek Kürrei ha­ va bu melâike gibidir. Yani bu melâikenin tesbihatı adedince her kelimei tayyibe hava sahife - sinde yazıyor, kürrei hava diyor ki bu hadis benden veya buna ben zer memur meleklerden haber ve­ riyor, külli bir şuurla yapılan bu iş yalnız tek bir zerrenin vazifesi de bütün eşyaya vermesi hiç bir ciheti imkânı yok, demek her yer de hazır nazır, ahadiyet cilvesiyle ve İçinde ihatalı bir irade, muhit bir ilim bulunan bir kudreti ezeli yenin cilvesidir. Buna milyonlar şahitlerden birisi radyodur. (İh- las Dergisi 1964 No. 9. Sı 3, Dr. Çe tin özek, Nurculuğun iç yüzü 14/ 4/1964 Milliyet Gazetesi).

Sait Nursi’ye göre elektrik kon tağı ve meteor hâdiselerinin fen­ ni ve fizik ilmine uygun açıklan ması dine aykırıdır, dinsizliğin ifadesidir. Bu ve buna benzer o- laylar İlâhî kudretin varlığının delilidir ve onun nişanesidir. Bun larm hepsi Kur’aaıda vardır ve fi zik kanunlarına göre açıklama yapmak Kur’anın kudretine, hik metine aykırı düşmektedir. «Sa­ it Nursî, Ramazan Risalesi, S. 1 15, Dr. Çetin Özek, Türkiye’de Gerici Akımlar ve Nurculuğun İç Yüzü. S. 273.»

Yine Sait Nursî’ye göre her şey, her zerre Allah’a ibadet eder, me selâ pusulanın Kabe’deki Haceri- esveti işaret ederek titremesi na­ maz kılmasıdır. «Tiryak. Sı 116»

Risalelerin amacı

ve zararlı akımlar

II — Nur risalelerinin gerçek amacı, bu risalelerde yer alan za­ rarlı akımlar: Nur risaleleri 130 kadar olup dâva konusu dosya­ da bulunanların yalnız (Asayı Mu­ sa), (Mesnevii Nuriye), (Gençlik Rehberi), (Mektubat), (Tiryak), (Hutbei Şamiye), (Hanımlar Reh beri),(iki Mektebi musibetin şa

S. 261.»

6 — Türkiye’nin siyasî rejimi Nur Saadeti söndürmeğe çalış - maktadır. Kemalistler seviyesiz anarşist kimselerdir. «Sait Nursî, Münazarat, S. 17. Dr. Çetin Özek, Türkiye’de gerici akımlar ye Nur culuğun iç yüzü adlı eser, S. 261»

7 — Devlet, islâmin siyasî pren siplerine göre teşekkül etmeli­ dir. Bütün hayat nizamı onda mevcuttur. «İhsan Emci, Aradığı mız Şuur, Mart 1964 No: 8 Dr. Çe tin özek, Türkiye’de Gerici Akım lar ve Nurculuğun iç yüzü S. 262» 8 — Alemi İslâm da yapılacak devrimler islâmiyeti desâtirine uy gun olmak mecburiyetindedir, aksi halde gayrimeşrudur. Bu ba­ kımdan Meclis aynı zamanda hi lâfet görevini de görmelidir. «Sa it Nursî, Mevnev-î Nuriye, 80 . 82 Dr. Çetin özek Türkiye’de Gerici Akımlar ve Nurculuğun iç yüzü S. 263» \

9 — Şahsı Manevi-i Hükümetin müslilman olması gereklidir. «Sait Nursî. Hutbe’i Şamiye 80. Dr. Çetin Özek, Türkiye’de Geri ci Akımlar ve Nurculuğun İç yü­ zü S. 263»

10 — Türk Devletinin dini Din-i islâmdır ve bunun yikâyest mileti mirin maye-i hayatiyesidir. Hü­ kümet, İslâmiyet ve din için hiz met edecektir. «Salt Nursî Müna zarat. S. 18, Dr. Çetin özek. Tür kiye’de gerici akımlar ve Nurcu­ luğun iç yüzü S. 264.»

Saidi Nursi ve

Anayasa

11 — Müslümanlara Kur’an dı şında bir Anayasa lâzım değildir. 1347 tarihinde felsefenin tahakkü mü ile bu dindar millet ehemmi­ yetli tahayyüllere duçar kılınmış ve Anayasa’dan Devlet dinini İs­ lâm dini olduğu konusundaki hük mü kaldırılmıştır. Bu şekilde ger çek kanun-u esasi tatbik edilmedi ği gibi Kur’anda belirtilen şerli inkılâp da tahakkuk ettirilmiş • tir. Halbuki Kur’an Cumhuriyet Anayasası gibi bir kaç kişinin

i-B 8 H K Î —

Karardan özetler

Saidi N u rsi: Türk

Milliyetçiliğini red

ve hatta zararlı ve

tehlikeli olduğunu,,

sürmüştür

hadetnamesi veya Divanı Harbi örfi), (Barla hayatı). (Bediüzza- man cevap veriyor), ’ (Lem’alar), (Bize Nurcu diyenlere diyoriz ki), (El - Hüccet - uzzehra), (Rama zan risalesi), (Ihlas Risalesi) ve (Sönmez) adiı risalelerden iba . ret olduğu anlaşümıştır.

Kur’anin tefsiri ve İslâmlığın izahı maksadı altında yayınlan­ mış olduğu ileri sürülen bu risale lerin gerçek amaçlarına nüfuz e- debilmek için bunların hepsinin teker teker ele alınıp dikkatle in celenmesi ve Nurculuk konusun da yazılmış olan eserlerin ve ya­ nların gözden geçirilmesi icabet inektedir. Nur risalelerinde yer almış olan aşağıdaki fikir ve cüm lelerin üzerlerinde önemle durul ması gerekmiştir.

1 — Nurculuğun esası fikirleri, maddiyatçı ve tabiatçı modern felsefeyi reddetmekte, Dünyanın geçiciliği, ahiretin gerçekliği fik rini telkin etmekte, netice olarak da bütün dünya saadetlerini in­ sanlara karam etmektedir. (Dr. Çetin özek. Türkiye’de gerici a- kımlar ve Nurculuğun iç yüzü S. 241)

2 — Nurculara göre lâik bir dev let düzeni şeriata aykırıdır. Tür- kiye kuruluşu itibariyle dinden uzak kalmış ve dine karşıdır. Lâ­ iklik ile dinsizlik arasında bir fark yoktur. Hıristiyanlık dünya ri esaslara salıip olmadığı için din ile dünya işleri birbirinden ayrıdır. Reform hıristiyanlıkta mümkündür. Türk devrimleri da hi hıristiyan reformunun bir tak Udinden ibarettin Zira İslâmiyet lüç bir reforma ihtiyaç gösterme yecek derecede mükemmeldir. «Mektubat 1958 S. 401, Dr. Çetin Özek, Türkiye’de gerici akımlar ve Nurculuğun iç yüzü S 260 - 261.» »

3 — Lâik Cumhuriyetçi düzen 2n senelik inkılâplar sonucu doğ muştur ve dinî müthiş sademeye maruz bırakmıştır. «Münazarat. S. 135 - 141 Dr. Çetin özek, Tilrki ye’de gerici akımlar ve Nurculu ğun iç yüzü, S. 260 - 261ı»

4 — Atatürk idaresi, hadislerde gösterilmiş bulunan dehşetli âhir zamandır. Dinsizlik, komünistlik, i ifsat komitelerinin faliyet yılları i dır. «Sait Nursi, sözler 1957 S. 143. Dr. Çetin özek, Nurculuğun I iç yüzü 9/4/1964 tarihli Milliyet j Gazetesi»

5 _ Türkiye genel olarak Eza i m Mıihammedinin yasak edildiği, i hidalların zorla topluma kabul e- i dildiği bir devre yaşamıştır, i Devrim Kanunları muvakkattir j ve Hıristiyan Kanunlarıdır. «Sait İ Nursî. Tiryak, Tashaşması, S. 65. | Dr. Çetin özek. Türkiye’de geri : ci akımlar ve Nurculuğun iç yüzü

radesınin değil İlâhi bir iradenin sonucudur. İlâhi bir Kanunun E- sasidir. «Sait Nursî, Zülfikârı Mucizatı islâmiye ve Kur’aniye kısım 1, Mucizatı Kur’aniye S. 191 - 193, Tiryak S. 65. Drt Çetin özek, Türkiye’de gerici akımlar ve Nurculuğun iç yüzü S. 264»

12 — Islâmiyete ve hakikati Kur aniyeye karşı mürtetdane müca dele eden bir dessas zındıkdır ki bize hücum etmek için istipdatı mutlâka Cumhuriyet namı ver - mekle irtidadı mutlâka-i rejim altına almakla sefahat-ı mutlâka medeniyet takmakla cebri keyfi-i küfriye kanun namı vermekle bîr istipdadı askeriye ve ve dalâlet kurmuştur.» Sait Nursî, Sönmez 21, 22 38, Dr. Çetin özek. Türki­ ye’de Gerici Akımlar ve Nurculu ğun iç yüzü S. 265.»

Saidi Nursi ve

Milliyetçilik

13 — Sait Nursî miliyete ve mil liyetçüik fikrine düşmandır. Ona göre milliyetçilik İslâm birliğine manidir. Nurculara göre milliyet çilik bolşerizim ve sosyalizme karşı mücadele edecek kuvvette değildir. Milliyetçiliğin bu zayıflı ğma karşı İslâm milliyetçiliği bolşerizmi, sosyalizmi, anarşizmi önleyecek kuvvette değildir. «Be diüzzaman cevap veriyor! Anka - ra 1960, S. 47, 51, Dr. Çetin özek Türkiye’de gerici akımlar ve Nur culuğun iç yüzü S. 266.»

14 — İslâm Devleti için tek mil liyet jslâm milliyetidir. İslâm Dev leti sonunda bütün dünyayı hâki miyetine alacak ve İslâm yapa - çaktır. Bu dünya milleti hayatı maneviyeye dayanacak ve mecra- yi mesai-i şer’iye ile açılacaktır. Bu İslâm devleti de Hamiyet-i is­ lâmiye ve milliye altında ittihadı muhammedî dairesinde olan

şeyh-i risale-i nur sayesinde kuru lacaktır. «Sait Nursî, Münazarat 90.100 Dr. Çetin özek, Türkiye’de gerici akımlar ve Nurculuğun İÇ yüzü S. 267.»

15 — İttihadı İslâm umum aske re ve umum ehli İslama şamildin Hariç kimse yoktur. «Sait Nursî Hutbei Şamiye S. 91.»

16 — Hutbei Şamiye’de milleti islâmiyenin sebebi saadeti yal - mz ye yalnız hakiki islâmiye ile olabilir ve hayatı içtimaiyesi ve saadeti bünyeviyesi şeriatı islâmi ye ile olabilir denildikten sonra meselâ şeriat hükmüne göre hır­ sızların ellerinin kesilmesindeki hikmet ve faideden bahsedilmek te ve işte (Bu cüz’i sirkat meşe leşine dair külli ve şumull» ahkâ­ mı İlâhiye kıyas edilsin, anlaşıl - sm ki saadeti beşeriyede dünya da adalet ile olabilir. Adalet ise doğrudan doğruya Kur’anm gön derdiği yol ile olabilir) diye yazıl maktadır. «Hutbei Şamiye S, 66, 67. Dr. Çetin özek, Türkiye’de ge rici akımlar ve Nurculuğun iç yü zü S. 269.»

17 — Sait Nursi’ye göre islâmi yet devletinin Mekke-i Mükevvesi ceziret-iil Arap olacaktır. Bu ara da Osmanlılık da bir Medine-i Mü ııevvere şeklini alacaktır. İslâmi yeti bir ittihadı fikir teşekkül et tirecektin Bu fikri Türkiye’de ger çekleştirmek görevi medresetüz- zehraya düşmektedir. Kurulacak nizam islâmi esaslara dayanacak tır. Araplar ikisi bir araya geldi mi kavga etmeden duramayan, yıllarca esir yaşamaya alışmış mil let de bu İslâm Devletinin en hâ­ kim unsuri olacaktır. «Sait Nur­ sî, Münazarat 109 - 131, Dr. Çetin Özek, Nurculuğun iç yüzü, 11/4/ 1965 Milliyet Gazetesi».

Saidi Nursi ve

Sosyal hayat

18 — İslâm dininde inkılâp yap- inak şeriat aleyhtarlığı olduğu i- çin islâmiyetin desâtirine aykırı, devrimler de Islâmiyete aykırıdır «Sait Nursî, Mektubat S. 403, Dr. Çetin özek, Nurculuğun iç yüzü 11/4/1964 Milliyet Gazetesi.»

19 — Çok kadınla evlenmek is iâmi olduğu için caiz ve şarttır. İ ’eaddüdü zevcat tabiata, akla, hikmet muvafıktır. «Sait Nursî, Hanımlar Rehberi S. 57.»

20 — Benim tesettür, irsiyet zik rullah ve teaddüdü zevcat hakkın medeniyetin ettiği itirazlara karşı daki Kur’anın sarih ayetlerine, medeniyetin ettiği itirazlara karşı onları susturacak tefsirimdin «Sait Nursî, Tiryak, S. 60»

21 — Nurculara göre bugünkü aile sistemi de medeniyet fantazi sinden ibarettir. Aile saadeti an cak daire-i şeriattaki adabı İslâ­ miyet Ue mümkün olacaktır. Kadının erkeğinden boşanabilme si islâmi esaslara aykırıdır. Şer-1 evlenme ise bu imkânı ortadan kaldıracaktır. «Sait Nursî, Kadın lar Taifesi ile bir muhavere S. 7 Dr. Çetinözek , Türkiye’de gerici akımlar ve Nurculuğun iç yüzü S. 272.»

2 — Sait Nursî faizin yasak e- dilmesini istemekte, sınıf kâvgala rmın ortadan kaldırılması için bankalar kapatılmalı, riba yasak edilmeli, Kur’an kadına üçte bir hisse vermektedir. Medeniyetin kadına erkek kadar hises verme si adaletsizliktir. «Sait Nursî. Zül fikâr 1945. Sı 38, 39. Dr. Çetin ö- zek, Türkiye’de gerici akımlar ve Nurculuğun iç yüzü S. 272 - 273»

23 — Sait Nursî Hanımlar Reh beri adlı risalenin 37 nci sahifesin de bir zaman çıktığı Ankara Kale sinden etrafı seyrederken hilâfet ve saltanatın vefatını hatırlaya - rak duyduğu teessür ve hüznü ifa de ettiği görülmüştür.

24 — Yine Sait Nursî Tiryak adlı risalenin 27’inci sahifesinde (Garb uleması ve filofozlarj iti­ raf ve ikrar etmişler ki İslâmi­ yetin kanunları yiiksek bir tarz­ da âlem-i islâmm ıslahına kâfi­ dir) diye iddia edilmiştir.

25 — 13 Asrı evvel şeriat-ı gar- ra teessüs ettiğinden ahkâmda Avrupaya dilencilik etmek dinî islâma büyük bir hiyanettir ve şimale müteveccihen namaz kıl­ mak gibidir.» Sait Nursî, Hutbei Şamiye S. 79.»

26 — Eğer beşer çabuk aklı­ nı başına alıp adalet-i ilahiye namına ve hakaikı islâmiye dai­ resinde mahkemeler açmazsa maddi manevî kıyametler başla­ rına kopacak, anarşilere yecüc ve mecüclere teslimi silâh ede­ ceklerdir diye kalbe ihtar edildi.» «Sait Nursî Hutbe-i Şamiye S. 67»

27 — «Zahiren hariçten cereyan eden Maarif-i cedidenin bir mec­ rası da bir kısım ehlimedrese ol

malı ta gıllü giştan tasaffî etsin.» «Zira bu aşikliği ile başka mec. radan taaffün edegelmiş vo ata­ let bataklığından neşret ve istip- dat sümumu ile teneffüs eden zulüm tazyiki ile ezilen efkâra bu müteaffın su, bazı aksülamel yaptığından musaffat-ı şeriat ile söz vermek zaruridir, b u da eh­

li medresenin duş-ı himmetine muhavvaldir. «Sait Nursî, Hut­ be-i Şamiye S. 82)

Saidi Nursi ve

Medeniyet

28 — Sait Nursî, 31 Mart vak’a sı üzerine sevkedüdiği Divanı Harbte verdiği ifadede (En mu­ kaddes maksadım şeriatın ahkâ mim tamamen icra ve tatbiktir) demiştir. «Sait Nursî, Bediüzza- man cevap veriyor, Ankara 1960, S. 84»

29 — Eskiden beri ilâyı hikme- tullah ve bakayı istiklâliyeti ve İslâm için farz-ı kifayei cihadı de. ruhte ile kendini yekvücut olan âlemi islâma fedaya vazifedar ve hilâfete bayraktar görmüş olan bu Devleti İslâmiyenin felâketi âlem-i islâmm saadet ve hürriye­ ti müstakbelesi ile telafi edile­ cektir. zira şu musibet maye-i hayatımız olan uhuwet-i islâmi­ yenin inkişafım harikulade tacil etti.». Sait Nursî, Mektubat, Do­ ğuş Limited Şirketi Matbaası, An kara 195ş, S. 441»

30 — İki Mekteb i Musibetin Şahadetnamesi veya Divanı Har­ bi Örfi adlı risalede şu yazılar dikkati çekmektedir;

A — (Yaşasın Şeri’atı Ahmedi­ ye), (Şeri’atı garra kelâmı ezeli­ den geldiğinden ebede gidecek­ tir). (Ey evliyayı umur tevfik isterseniz Kavanini adetullaha tevfiki hareket ediniz) «S. 43)

B (Rehbetimiz şeriatı garra kılıcımız berahini katı’adır) «S. 44»

C — (13 asır evvel şeri’atı gar­ ra teessüs ettiğinden ahkâmda Avrupaya dilencilik ■ etmek dini islâma büyük bir cinayettir ve şimale müteveccihen namaz kıl­ maktır.) «S. 45»

Ç — Aynı risalenin 48, 49, 50 inci sahifelerinde büyük harfler­ le (Yaşasın Kur’anı Kerim’in Ka nun Esasları) başlıklı paragrafın Ey Mebusan diye vâki kitabı müteakip (300 milyon Müslüma- mn hayatı maneviyesüıe sul kast dan ve cinayetten sizi tahlis e- den.. Ol Kur’anı Mukaddesin düsturları tatbik etseniz acaba bu kadar fevait ile beraber ne gibi bir şey kaybedeceksiniz ves selâm. Yaşasın Kur’anm Kanun- Esasları) cümleleri dikkati çek­ mektedir.

ve risalei nur talebelerinin dua laruia ve kazançlarına dahi his­ sedar olurlar.

İkinci madde, risalei Nur’un imansız ve amansız cinni ve in­ si düşmanları onu çelik gibi me­ tin balâlarını ve elmas kılınç gi­ bi kuvvetli hüccetlerine muka­ bele ellemediklerinden çok giz­ li dosyalar ve hafi vasıtaîariyle sınırlı olmadan yazanların şevk­ lerini kırmak ve fütur ve yazı- dan vazgeçirmek cihetinde şey­ tanca hücum edip darbe vurur­ lar).

Sait .Nursiye göre Nur talebeli­ ğini bırakmak günah olduğu. ııur talebelerine ilişenlerin vatan ve millet haini olduklarının ilân e- dilmesi, avrıea tehditler savurul m asiyle gizli hır teşkilâtın tak­ tiğine başvurulmaktadır.» Sait Nursî, Hanımlar Rehberi S. 53, Dr. Neda Armaner, İlahiyat Fa­ kültesi Yayınlarından İslâm Di­ ninden Ayrılan Cereyanlar, Nur­ culuk, S. 25.»

Nur talebelerinin bekâr kalma lan telkin edilmekte, muhakkak evlenmek lâzımsa bir nurcu ile evlenmesi emrediimektedir. «Sa­ it Nursî, Hanımlar Rehberi, S. 53, Dr. Neda Armaner, Nurculu ğun iç yüzü S. 25, Bedıüzzaman cevap veriyor adlı risalenin 118 inci sahifesinde, Sait Nursî Ha­ nımlar Rehberi adlı risalenin 24 üncü sahifesinde şöyle demek • tedir (talebeler bir kaç tabaka­ dır, bir tabakanın haikikl ihlâsı gaybetmemek ve hakiki feda - kâıiık ve azami bir sadakat ta­ şımak için dünya ihtiyaçlarına mümkün olduğu ömrünün mu­ vakkat bir kısmında bu zaman da lâzım geliyor...)

Yine nur risalelerinden Tir­ yak adlı risalenin 33 üncü sahi­ fesinde (mevt idam değil, tebdi­ li mekândır. Kabir zülmetli bir kuyu ağzı değil, nuraniyetli ft- lemlerin kapısıdır. Dünya ise bütün şaşaası ile beraber ahire- te nisbeten bir zindan hükmün­ dedir. Elinde zindan dünyadan bostanı Cenana çıkmak ve müz’- ic ve dağda! hayat-ı cismaniye- de âlemi rahata ve meydanı tay ram evvaha çekmek ve mahlu- katm sıkıntılı gürültüsünden siy rılıp huzuru rahmana gitmek bin can ile arzu edilir bir seya­ hattir belki bir saadettir).

Islâm Dini

yönünden

nurculuk

Nur talebeleri

III — Nur talebeleri (Şakirt­ leri) ve görevleri:

Nurcular, kendilerine nur ta­ lebeleri adım vermekte ve hiz- bil Kur’an olduklarını ileri sür­ mektedirler. Nur şakirtlerinin nurculuğa girebilmeleri için o mahaldeki en büyük nurcuya karşı taahhütlerde bulunmaları gerekmektedir’ Bu taahhütler, nurculuğa ve nurcuların büyük­ lerine sadakat, nurcuların sırla­ rım açıklamamak, gayeleri için istişarelerde bulunmak, nur’un gerçekleşmesi için gayret sar - fetmek gibi şeylerdir. Nurculara bulundukları yerlerde nurculuk la ilgili olayları nur büyüklerine bildirmeğe de mecburdurlar. «Dr. Çetin özek, Türkiye’de ge­ rici akımlar ve Nurculuğun iç yüzü S. 252».

Nur talebelerinin diğer bir va­ zifeleri de nur risalelerini ço­ ğaltıp dağıtmaktır. Sait Nursî Asayı Musa adlı risalesinde nur risalelerini yazıp dağıtmaya ih­ mal edenlere sitem etmekte ■ dir. Nurculuğun bilhassa ordu mensuplan arasında yayılmasına önem verilmektedir. «Dr. Neda Armaner, İlâhiyet Fakültesi Ya­ yınlarından İslâm Dininden Ayrı­ lan Cereyanlar, Nurculuk, S. 6,24».

Sait Nursî Nur risalelerinin yayınlanması için dinî duygula­ rı da istismar etmektedir. Sön­ mez adlı risalenin 3 üncü sahi­ fesinde şu satırlar yer almakta­ dır. (Ahiret kardeşlerine mühim bir ihtar; iki maddedir. Birinci­ si risalei nura intisap eden zatın en ehemmiyetli vazifesi onu yaz mak yazdırmak ve intişarına yardım etmektir. Onu vazan ve risale! nur talebesi Unvanını a- lır ve o üııvan altında her yirmi dört saatte benim lisanımla bel W yüz defa hazan daha ziyade hayırlı dualarında ve manevî ka zançlarımda hissedar olmakla beraber benim gibi dua eden kıymettar binlerce kardeşlerim «31 IMIlllllllllltlM imini H

Ceza Kanunumuzun 163 üncü maddesi

— Laikliğe aykırı olarak, devletin içtimai veya İktisadî veya siyasî veya hukukî temci nizam­ ların, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydur mak amacı ile cemiyet tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare eden kimse iki yıldan yedi yıla ka dar ağır lıapis cezası ile cezalandırılırı

Böylece cemiyetlere girenler veya girmek için başkalarına yol gösterenler altı aydan aşağı olma mak üzere hapis cezası ile eezlaandırılırlar.

Dağılmaları emredilmiş olan yukarıda yazılı cemiyetleri, sahte nam altında veya muvazaa şeklinde olsa dahi yeniden tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare edenler hakkında verilecek ceza­ lar üçte birden eksik olmamak üzere artırılır.

Laikliğe aykırı olarak, devletin içtimai veya ik tisadî veya siyasî veya hukuk’ temel nizamlarım kısmen de olsa dinî esas ve inançlara uydurmak amacı ile veya siyasî menfaat veya şahsî nüfuz te min ve tesis eylemek makası ile dinî veya dinî his siyatı veya dince mukaddes sayıian şeyleri âlet e- derek her 11e suretle olursa olsun propaganda yapan veya telkinde bulunan kimse bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır.

Yukarıki fıkrada yazılı fiil yayın vasıtaları ile işlendiği takdirde verilecek ceza üçte birden yarı­ ya kadar artırılır.

Yayın yeri veya vaym vasıtası veya yayım konusu bakımından az zarar umulan hallerde faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.

I (Ifflttltllllllllllll IIII Ylllltltlllf II lltllllllltltllllltlllttllllltl t H U ! lllllllll I I I IIIIIHf ||,|,||||||||||,|,|,| „ „ , l , | | |l|lı ı ı ı ı ı ı ı ı m ı m ı ı m m ı ı u t ı ı n ı ı ı m m ı t ı ı m ı ı m ı i f t ı m u M t ı i M i t ı ö

IV — Islâm dini yönünden Nurculuk: Diyanet İşleri Başkan lığı tarafından hazırlanıp yayın­ lanmış olan (Nurculuk hakkın­ da) adlı eserde:

1 — Ayet’! kerimelerin tefsi­ rinde mânanın tahammül edemi yeceğl tarzda batmi ve indi ma nalar verilmeğe çalışıldığı, eb - cet hesabiyle ve tefavuklarla ma­ nalar verildiği, bunların müslü- manlık esaslarına göre dini ve ilmi kıymeti olmadığı,

2 — Nur risalelerini toplu o- larak okumanın bir nevi hizip­ çilik olduğu,

3 — Bir kısım âyetlerin Islâm lığın reddettiği hurufüik usulüy­ le tefsirine kalkışıldığı,

4 — Risalei nur’un mukadde­ sat arasına katılmak İstendiği, yalnız nurcular için dua yapıla­ rak müslümanlar arasında bir zümre meydana getirildiği ve tef rikaya yol açıldığı,

5 — Sait Nursi’nin ve eserle­ rinin harikuladeliği ve keramet leri hakkında indi teviller ve mübalâğalı ifadeler kullanıldı­ ğı,

6 — Kur’am Kerim’in harfle­ rinden bir takım mânalar istih­ racına kalkışmak gibi ulemanın ekserisince benimsenmeyen bir yol tutulduğu, Asayı Musa adlı eserinde bazı âyet ve kelâmı ki­ barı indî olarak tevil ederek bun ların risalei nuru tebşir ve te­ yit ettiği iddiası,

7 — Bu gibi indi tevil ve iddia­ ların İslâmi esaslara uymadığı,

8 — Nurculuğun millî ve dini birliği parçalayan zümrecilik ol­ duğu,

9 — Nur risalelerinden Kürt- çülüğü körükleyen sözler bulun- duğu, belirtilmiş ve 22 ve 23 ün­ cü sahifelerinde (Nurcuların i* nanmış ve telâkkileri, Islâm di­ ninin, Kur’anı Kerimin ve sün­ neti seniyedekl kaide ve formül lerine uymayan bir akide tarzı olmuştur. Nurculuk dini mese­ lelerde işi çığırından çıkaran bir istismara ilâveten millî ve İçti­ maî konularda da birlik fikrini baltalayan bir zihniyeti temsil etmiştir. Risalelerde gösterilen sırf dini ifadeleri bile yapılan aşırı teviller ve keyfi görüşlerle yukarıda örnekleriyle gösterildi­ ği gibi manevî milli bütünlüğü­ müzü bozan gerçek ittikayı göl­ geleyen bir hal almıştır. Bu ri­ saleleri okuyanlar kendilerini bü tün müslümanlardan üstün gör­ müşler yalnız ve yalnız nurcu olanları cennete ehil, nur risale­ lerini günâhlara kefaret saymış lar ve netice olarak da nur ri­ salelerini okumayı bir ibadet ha line getirmişlerdir. Ey Müslü - man kardeş; dine yararlı telif ve irşatta bulunanlar Peygambe­ rin hizmetkârları durumunda ol dukları için Kur’anı Kerimde Peygamber Efendimize hitap e- dilmiş âyetleri onların şahsına atfetmek yakışık almaz. Böyle bir telâkkiyi benimsemek de müslüman t.evazuuna sığmaz... Nur risalelerini Kur’anın en mü

(Sonu Sa. 7 Sü. 1 de)

(2)

1

ARALIK 1965

Y a r g ı t a y i

(Baştarafı Sa. 5 de) kemmel bir tefsiri addetmek Al­ lah kelâmının kıyamete kadar ondan sonra gelecek şeylere ve bütün ilimlere şümulünü bilme­ mek demektir) denilmek suretiy le nurculuğun ve nur risaleleri­ nin gerçek İslâmî esaslara uyma dığının açıkça ifade edildiği gö­ rülmüştür.

Kanunlarımız

karşısında

nurculuk

V — Kanunlarımız karşısında nurculuk ve sanıkların hukukî durumları:

Yukarıda yapılan açıklamalara ve bizzat nur risalelerinden a- bnan pasaj ve cümlelere naza­ ran:

1 — Nurculuğun kurucusu Sa­ it Nursî, hiç bir zaman Türklü­ ğü ve Türk milliyetini kabul etmiyerek kürt olduğunu öğüne- rek beyan ve ilân etmekle be­ raber 1327 tarihlerinde faaliyet­ te bulunduğu anlaşılan (Kürt teali) cemiyetinde çalışmak, memlekette Türklerden ayrı di­ li ve milliyeti olan bir Kürt ce­ maatı mevcut olduğunu ileri sür mek, yine o tarihlerde kuruldu­ ğu bildirilen (Kürdistan Azmi Kavi) cemiyetinin mümessili o- larak Istanbula gelip kürtçe ted risat yapan mektepler açılması için gayret göstermek ve «Uyan ey Selâhattini Eyyübi’nin torun lan Kürtler» diye tahrik ve teş­ viklerde bulunmak suretiyle memleketin bütünlüğünü boz­ mağa matuf amaç ve gaye takip ettiği anlaşıldığı,

2 — Tüik milliyetçiliğini ret ve hattâ zararlı ve tehlikeli ol­ duğunu ileri süren Sait Nursi’- nin Türkiye’nin de dahü olaca­ ğı, tamamen şeriat hükümlerine ve İslâmî esaslara göre düzen­

lenmiş ve merkezi Mekke ol­ mak üzere bir İslâm Devleti kurulmasını ve bu devlette A- raplann hâkim bir unsur hali­ ne getirilmesi lüzumunu Nur ri­ salelerinde teklif, telkin ve teş­ vik etmek suretiyle Türk devle­ tinin bağımsızlığım tenkis ve bir ligini bozma yolunda hareketler­ de bulunduğu,

3 — Sait Nursî Nur Risalele­ rinde; Türkiye Cumhuriyetinin tamamen şeriat esaslarına ve îs lamın siyasi prensiplerine göre teşekkül etmesi gerektiğini, hi­ lâfet ve saltanatın geri getiril­ mesi lâzım geldiğini, Devrim Ka nunlarının geçici olduğunu, Ku­ ran dışında bir Anayasaya ihti­ yaç bulunmadığım, İslâmlığın düsturlarına uymayan devrimle- rin meşrû olmadığım mükerre- ren ve İsrarla yazıp telkin ve propaganda yapmakla beraber lâik bir Cumhuriyet rejimi kur duğu için Atatürk’e düşman ke­ silerek onu Ebusufyan ve Decca la benzetmek, (tek gözlü deccal ya iman et, yahut bütün dünya­ nın maskarası olacaksın) diyel ağır tecavüzlerde bulunmak su­ retiyle Türk Ceza Kanununun 163 üncü maddesini ihlâl eden suç işlediği,

4 — Yine Nur Risalelerinde, çok kadınla evlenmenin propa - gandasmı yapmak, boşanma ve miras meselelerinin tamamen şe riat hükümlerine tabi olması lüzumunu açıkça yazıp telkin et­ mek, faizin yasak olduğunu ve bu itibarla bankaların kapatılma sı gerektiğini ileri sürmek, bu­ günkü modem mahkemeleri kal dırıp hakikî islâmiye dairesinde yani Şer’î Mahkemeler açılma­ sını teklif etmek, Parlâmento ü- yelerini Kur’amn düsturlarına göre harekete dâvet etmek su­ retiyle yine 163 üncü madde hükmünün ihlâl edildiği, ' 5 — Her ne kadar Hutbe-i Şa

miye ile (iki mektebi musibetin şahadetnamesi veya Divam Har bî örfî) adlı risalelerin Cumhu riyetten önce hazırlanıp yazıl - mış oldukları heri sürülmüş ise de bunların pek yakın tarihler­ de yeniden bastırılıp dağıtılmış ve (İki Mekteb-i Musibetin Şa­ hadetnamesi veya Divanı Harbî örfî) adlı risalenin ilk sahife- sinde ise «bu müdafaayı şimdi bu asra daha muvafık gördük güya o zamandan elli sene son­ ra bir hissi kablelvuku ile bir nevi ihbarı gaybi olarak hayatı içtimaiyeyl alâkadar eden çok hakikatlere temas ettiğimden neş redildi» diye açıkça kaydedilme­ sinin dikkate şayan bulunduğu,

6 — Sait Nursi’ye bağlı olan Nur talebelerinin ise, III sayı­ lı paragrafta açıklanıp İzah e- dildiğı üzere, memleket ve Dev­ let için bu kadar tehlikeli ve zararlı olan fikirleri ihtiva eden Nur Risalelerini yazıp çoğalt - mak ve vazifeleriyle mükellef bulundukları, bu talebelerin, dik katle okuyup incelediklerinde şüphe olmayan Nur Risalelerin­ deki bu zararlı ve tehlikeli a- kımları bilmedikleri ileri sürüle miyeceği, Nur Risalelerinde yer. alan ve yukarıda temas edilen fikir ve kanaatleri kabul edip benimsemeyen bir kimsenin nur talebesi olmasının tasavvur edi- lerniyeceği ve sanık Mehmet Akın

111 M 1 1 1 1 1 1 111 1 1 ■ I ■ ■ ■ > ■ I I I H t t H H N » İ M İ ■

I â m ı

ile Tevfik Dilek, kendilerinin Nur cu olduklarını ve dosyede mev­ cut olup yedlerinden zaptedüen ve dosyadaki bilirkişiler rapo - runda da suç olduğu izah olu­ nan Nur Risalelerini okumak üzere halka verdiklerini kabul ve ikrar ettikleri ve bu hare - katlermin Türk Ceza Kanunu - mm 163 üncü maddesini açıkça ihlâl eden suç teşkü ettiği ve Birinci Ceza Dairesinin bozma kararı varit ve yerinde bulundu ğu halde nazara alınmadan ve mahkemece İşin esası lâyıkı ile ; incelenip nüfuz edilmeden ve en yüksek dinî müessese olan Di­ yanet İşlerince dahi, nurculuğun ■ İslâm dinine aykırı olduğu tes- bit edilmişken kanuna, işin esa­ sına ve gerçeklere uymayan mes netsiz mütalâalarla yazılı şekil­ de İsrara karar verilmesi yol­ suz bulunmuştur.

Sonuç: Yukarıdan beri açıkla­ nan sebeplere göre İsrar hükmü­ nün tebliğnamedeld düşünce gi­ bi BOZULMASINA 20/9/1965 gü nünde oy çokhığuğiyle karar ve­ rildi.

Aslı g ib id ir.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunun üzerinde bir yazlık sürgün üzerinde meydana gelen organların (yaprak, sülük, çiçek salkımı, koltuk sürgünleri, brakteler, boğum ve boğum araları) taslakları

 Failin, bir veya birden çok fiille, ceza kanunun aynı hükmünü veya farklı hükümlerini bir veya birden çok kez ihlal etmesi ama birden çok suçtan değil bir

Ohno, 4 notalık bu zincirinin yeterli olmadığına karar vererek her DNA monomerine 2 müzik değeri verdi bu da müzik alanını genişletti.. Fare immunoglobulin DNA dizilimi,

önce, vücut organlarının veya destekleyici yapıların gelişme süreci içerisinde olduğu embriyonik veya fetal dönemlerde ortaya çıkar...  Gelişme anomalileri

“ Laikliğe aykırı olarak devletin içtimai ve iktisadi veya hukuki temel nizamlarını, kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla cemiyet tesis, teşkil, tanzim

Ali Metin Kafadar Hakan Karabağlı Hüseyin Hayri Kertmen Ender Köktekir Necmettin Tanrıöver Kaya Aksoy Nur Altınörs Murad Bavbek Deniz Belen Kemal Benli Hakan Caner Yücel

Borazan Çavuş'un sabah erkenden minareden hü - cum borusu çaldığı, 1922 yılının 8 Eylül cuma günü , Burhaniye'nin düşman kuvvetlerinden kurtuluş gü -

Onun için her­ kes gibi hareket eder, yalnız şu farkla ki, başkalarının önünde sözde saygı gösterdiği şeylere kendi başına kalınca canının istediği