• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Müziğinde Zühre Dr. Neşe Can

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Osmanlı Müziğinde Zühre Dr. Neşe Can"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1. Girifl

XV. ve XIX. yüzy›llar aras›nda ya-z›lm›fl olan Türkçe müzik kitaplar›nda yer alan müzik teorisi eski Greklerdeki gibi matematik, astroloji, kozmoloji ve felsefe ile iç içedir. Bedr-i Dilflâd, H›z›r bin Abdullah, K›rflehirli Nizamo¤lu Yu-suf, Seydî ve Ladikli Mehmed Çelebi gi-bi yazarlar›n eserlerinde yer alan ma-kam s›n›flamalar› büyük ölçüde kozmofi-lozofik yap›dad›r. Bu dönemde yaz›lan Türkçe müzik kitaplar›nda, müzikal un-surlarla gök cisimleri, y›ld›zlar ve Eski-ça¤’›n yedi gezegeni aras›nda ba¤lant›lar kurmak gelenek halini alm›flt›r. Bu ba¤-lant›lar›n kökleri ise Greklere, oradan da Sümerlere dayanmaktad›r. XV.

Yüz-y›ldan itibaren yaz›lan Türkçe müzik yazmalar›nda müzikal unsurlarla ba¤-lant› kurulan bu yedi gezegen içerisinde Zühre (‹nanna, Venüs, Afrodit) ön plana ç›kmaktad›r. Bu çal›flmada, Zühre y›ld›-z›n›n Türkçe müzik kitaplar›nda ele al›-n›fl› incelenmifltir. ‹nceleme sonucunda bu eserlerde, müzikteki yedi ses ile yedi gezegen, on iki makam ile on iki burç aras›nda ba¤lant› kuruldu¤u ve bunla-r›n içerisinde Zühre’nin di¤er gezegenle-re gögezegenle-re ayr›cal›kl› bir yegezegenle-re sahip oldu¤u görülmüfltür. Esas›n› yedi gezegen ile on iki burcun oluflturdu¤u eski astroloji il-mi hakk›nda yaz›lan kitaplarda ise ast-rologlar Günefl’i gö¤ün sultan› olarak ka-bul etmifller, di¤er gezegenlere de bu

sul-Zühre (Venus, Aphrodite) in Ottoman Music

“Zühre” dans la musique ottomane

Dr. Nefle CAN*

ÖZET

‹lkça¤’›n yedi gezegeni ve müzikal unsurlar aras›nda ba¤lant› kurman›n kökeni eski Greklere, oradan da Sümerlere dayanmakta olup Ortaça¤ ‹slâm dünyas› müzik teorisinde derin izler b›rakm›fl olan bu bilgiler Kindî ve ‹hvânu’s-Safâ gibi kaynaklar vas›tas›yla da Osmanl› dönemi Türkçe müzik yazmalar›na yans›m›fl-t›r. Bu çerçevede, Osmanl› dönemi müzik kuramc›lar› müzikteki yedi sesi yedi gezegene, on iki makam› on iki burca karfl›l›k olarak göstermifllerdir. Bu gezegenler içerisinde Zühre (Venüs, Afrodit) ayr›cal›kl› bir yere sahiptir. Eski kültürlerden itibaren kad›n olarak tasvir edilen ve daha çok kad›nlar›n çald›¤› çeng saz› ile ilifl-kilendirilen Zühre, Osmanl› dönemi müzik kitaplar›nda da bu flekilde ele al›nm›flt›r.

Anahtar Kelimeler

Türk Müzi¤i, Türkçe Müzik Yazmalar›, Zühre, Çeng ABSTRACT

The tradition of making connections between the seven planets of the Prehistoric Period and musical elements, the origins of which can be traced to the ancient Greeks and the Sumerians, has left deep marks in the music theory of the Islamic world of the Middle Agea. This tradition was also reflected in the Turkish mu-sic manuscripts of the Ottoman thanks to sources such as Kindî and Ihvânu’s-Sâfâ. Within this framework, the music theorists of the Ottoman period assumed a correspondence between the seven sounds in music and the seven planets, and the twelve modes and the twelve signs of the zodiac. Among these planets, Zühre (Ve-nus, Aphrodite) has had an exceptional place. Zühre has been described as a woman and has been related to the çeng instrument that has mostly been played by women since ancient times, and has also been treated in this context in the music books of the Ottoman period.

Key Words

Turkish Music, Turkish Musical Writings, Zühre, Çeng

(2)

tan›n maiyetinde birer görev yüklemifl-lerdir. Buna göre Zühre gezegeni Gü-nefl’in çalg›c›s›d›r. Ayn› zamanda hizmet-karlar, kad›nlar, çalg›c›lar, iflret ve e¤-lenceye düflkün olanlar Zühre’ye men-suptur. Sümerlerden bafllayarak ço¤un-lukla kad›n olarak tasvir edilen ve daha çok kad›nlar›n çald›¤› çeng saz›yla iliflki-lendirilen Zühre gezegeni Osmanl› döne-minde Türkçe müzik yazmalar›nda, Dî-vân fliirinde ve minyatürlerde de kad›n-lara özgü çeng saz›n› çalan bir sâzende olarak ele al›nm›flt›r.

2. Zühre Gezegeni

Arapça “parlamak, ayd›nlatmak” manas›nda olan Zühre kelimesi, Venüs gezegeninin ‹slâm dünyas›ndaki ad›d›r ve parlakl›¤›ndan dolay› y›ld›za bu ad verilmifltir (Steingass 1989: 467). Fars-çada ismi Nâhid’dir (Steingass 1975: 1382). Türkçede ise Çolpan, Çulpan, Ço-ban y›ld›z› adlar›yla an›l›r (Parlat›r vd. 1998: 2340). Orta Asya Türk lehçelerin-de Venera, Sulpan, fiolpan, Çolpon, Çol-pan, ÇulÇol-pan, Zöhre gibi farkl› adlar›na rastlanmaktad›r (Aliyev vd. 1991: 136-137). Sümerlerde ad› ‹nanna, Sami di-linde ise ‹fltar olup, her iki kültürde de “gö¤ün kraliçesi” olarak kabul edilir (Ho-oke 1993: 21). Eski M›s›rda da Tiu-nuti-ri denilmekteydi. Latince ad› Stella Ve-neris veya Venüstür. ‹branicede Malkat-ha fiamayim “gö¤ün kraliçesi” ad› veril-mifltir (Hartner 1986: 642). Zühre y›ld›-z›, Sümer, Babil ve Asur dillerinde yaz›l-m›fl metinlerde, bu devrelere ait rölyef-lerde, silindir mühürlerde ve küçük top-rak figürlerde kabartma gül veya y›ld›z fleklinde gökyüzünün kraliçesi olarak temsil edilmifltir (Tekin 1992: 241). Eski M›s›r’da aflk ilâhesi olarak kabul edilen bu gezegen, Yunan mitolojisinde de aflk ve müzik tanr›s› Afrodit’tir (Pala 1989: 538). M.Ö. IX. yüzy›lda yaflad›¤› san›lan eski Yunan flairi Homeros’un destan›nda Zühre (Afrodit), gökyüzündeki gezegen-lerin en parla¤›d›r (Banarl› 1987: 8).

Es-ki Yunan filozoflar›ndan Platon’a (M.Ö. 427-348?) göre de gezegenlerin en parla-¤› bu y›ld›zd›r (James 1993, 54). Pytha-goras (M.Ö. 560-500?) ise sabah ve ak-flam y›ld›z›n›n ayn› gezegen, yani Zühre (Afrodit) oldu¤unu bildirir (Strohme›er 1999: 91). Türk mitolojisi’nde de Altay Türklerine ait bir masalda Günefl ve Ay ile birlikte Zühre de yer almaktad›r (Ögel 1989: 289).

Halk aras›nda “kervan k›ran” ad›y-la da an›ad›y-lan Zühre, gezegenlerin içeri-sinde Dünyaya en yak›n ve en parlak olan›d›r. Günefl do¤madan biraz evvel güney do¤u’dan, günefl batt›ktan sonra da güney bat› taraf›ndan göründü¤ü için bu gezegene sabah y›ld›z› ve akflam y›l-d›z› da denilmifltir (Pakal›n 1993: 666). Zühre, eski astronomi’ye (ilm-i felek) gö-re yedi gezegenden birisidir. Ortaça¤ ‹s-lâm kozmolojisinde “gezegenlerin yörün-gesi” veya “y›ld›zlar›n döndü¤ü yer” olan feleklerin, y›ld›zlar› tafl›d›¤›na ve hare-ket ettirdi¤ine inan›l›rd›. Buna göre üçüncü fele¤in Zühre’ye ait oldu¤u kabul edilmifltir. Eski inan›fla göre kâinat’›n merkezinde bulunan Dünya’n›n etraf›n› so¤an›n zarlar›na benzer flekilde üst üs-te kuflatm›fl olan feleklerin her biri bir y›ld›za mahsustur ve ilk yedi felekte flu yedi gezegen (seb’a-i seyyâre) yer al›r. Birinci felekte Ay, ikincide Utârid (Mer-kür), üçüncüde Zühre (Venüs), dördün-cüde Günefl, beflincide Mirrîh (Merih, Mars), alt›nc›da Müflteri (Bercis, Jüpi-ter), yedincide Zühal (Keyvan, Satürn) bulunmaktad›r (Kutluer vd. 1995: 303-307). Eski astroloji ilmine göre (ilm-i ah-kâm-› nücûm) gezegenlerin en güzeli olarak kabul edilen Zühre, ayn› zaman-da Sevr (Bo¤a) ve Mizan (Terazi) burçla-r›n› yönetmektedir. Eskiler, bu y›ld›z›n etkisi alt›ndaki burçlarda do¤anlar›n gü-zel, zarif, zevk sahibi, zeki, maharetli ve sanatkar olduklar›n› kabul etmifllerdir. Bu konuda yaz›lan eserlerde, eski astro-loglar’a (müneccimler) göre Günefl gö¤ün

(3)

sultan›, Ay bu sultan›n veziri, Utârid (Merkür) kâtibi, Mirrih (Merih, Mars) bafl kumandan›, Müflteri (Jüpiter) kad›-s›, Zühal (Satürn) bekçisi, Zühre (Venüs) ise çalg›c›s›d›r (Levend 1984: 204). Eski astrologlar Zühre’yi iyi huylu, yumuflak ve hassas, Merih’i ise kuvvetli, sert, ha-flin ve genellikle hissis fleyleri idare eden bir gezegen olarak kabul etmifllerdir. Yi-ne eskilere göre Zühre kad›nlar›, Merih ise erkekleri temsil eder. Ünlü flair Fir-devsî (ö. 1020) de fliirinde Zühre ve Me-rih’e atfedilen bu özellikleri vurgular.

Rezme binse Mirrih ider cengini Bezme inse Zühre çalar çengini (Ol-gun vd. 1980: 40)

Bu y›ld›za bakman›n kalbe sevinç verdi¤ini kabul eden eski astrologlara göre Zühre, sal› gecesi ile cuma gününe hakimdir. Ayr›ca yeflil renk ve inci ile gü-müfl ona aittir. Eskiler, Müflteri (Jüpiter) ve Zühre (Venüs)’yi mutluluk getiren iki u¤urlu gezegen olarak kabul ederler. Müflteri’ye en büyük tâlih y›ld›z› anla-m›nda “Sa’d-› ekber” (büyük kutluluk), Zühre’ye ise en küçük tâlih y›ld›z› anla-m›nda “Sa’d-› asgar” (küçük kutluluk) denilmifltir (Erzurumlu ‹brahim Hakk› 1987: 147). Ahmed-i Dâî fliirinde, Zühre ve Müflteri’ye atfedilen bu özellikleri vurgular ve güzellerin bir araya toplan-mas›n› bu iki u¤urlu y›ld›z›n beraberli¤i-ne telmihle anlat›r.

Kara gözlü güzel yüzlü periler Özi Zühre cemâli Müflterîler (Tekin 1992: 337)

‹slâmi literatürde Zühre y›ld›z›yla ilgili pek çok rivayet vard›r. Efsâne’ye göre Araplar›n Zühre, Acemlerin Enâhid dedikleri çok güzel bir kad›n Hârût ve Mârût adl› meleklerin okudu¤u sihirli duay› onlardan ustal›kla ö¤renerek gö¤e yükselir ve Zühre y›ld›z›na dönüfltürülür (Demirci vd. 1997: 262-264). Hârût ve Mârût efsanesi Ahmed-i Dâî’nin fliirinde, Zühre’nin çalg›s› olarak ele al›nan çeng’in a¤z›ndan flu flekilde ifade edilir.

Kaçan kim Zühre çengin çenge urd› Bakup Hârût u Mârût an› gördi ‹flitdiler çü derdüm mâ-cerâs›n Odumdan yakd›lar ›flkun çeras›n Gidüp akl› bafl›ndan kendü ögden Ben indürdüm yire sihr ile gökden Beni efsun idüp ilm ü hünerden

Benümle ç›kd› göge Zühre yirden (Tekin 1992: 365)

XV. Yüzy›l flairlerinden Ahmed-i Daî (ö. 1421?), müzikle de ilgilenen bir flair olarak yazd›¤› Çengnâme adl› 1446 beyitlik eserinde, çeng’i merkez yaparak di¤er müzik aletlerini onun etraf›nda toplam›fl ve çeng’in onlara olan üstünlü-¤ünü ifade etmeye çal›flm›flt›r. Ahmed-i Dâî’ye göre, Zühre’nin çald›¤› çalg› çeng’dir.

Felekde flimdi kim var Zühre y›lduz Benem saz› anun her gice gündüz fiair, Çengnâme’nin bir baflka yerin-de, Zühre’nin çeng çalan bir câriye oldu-¤unu yine çeng’in a¤z›ndan flu flekilde vurgular.

Katumda Zühre bir çengî halây›k Dilerem olmaya âhenge lây›k (Te-kin 1992: 361-365)

Zühre ve çeng iliflkisi flairler tara-f›ndan Dîvân fliirinde XVIII. yüzy›la ka-dar oldukça s›k olarak ifllenmifltir. fiiirle-rinde bu iliflkiyi vurgulayan flairlerden ikisine ait örnekler afla¤›da yer almakta-d›r.

Bâki (ö. 1600)

Meclis-i aflk›nda çengî Zühre deffâf Aftâb

Neylesün raks itmesün mü zerre-i nâçizler (Ergun 1935: 360)

Nedim (ö. 1730)

Asmanda b›rak›p Zühre elinden çengi

Def gibi k›zd› yüzü dâireden çekti eli (Gölp›narl› 1972: 330)

Osmanl› dönemi fliirinde bu iliflkiyi azalarak da olsa XIX. yüzyila kadar gör-mek mümkündür. XIV. Yüzy›ldan

(4)

baflla-yarak fliirlerinde Zühre ve çeng beraber-li¤ini vurgulayan ve ayn› zamanda Züh-re ile birlikte di¤er müzik terimlerini de kullanan flairler içerisinde Yunus Emre, Kad› Burhaneddin, Ahmedî, Necâti Bey, Fûzûlî, Yahya Bey, Neflâti, Hayalî, Sâmî, Seyyid Vehbî, Aynî ve Üsküdarl› Hakk› Bey say›labilir (Can 1993: 257-278).

Osmanl› döneminde Zühre, müzik kitaplar› ve Dîvân fliiri d›fl›nda minya-türlerde de çeng ile birlikte görülmekte-dir. Zakarîyâ b. Muhammed b. Mahmud Abû Yahyâ Al-Kazvînî’nin (ö. 1283) koz-mo¤rafya alan›nda yazd›¤› Acâibü’l Mahlûkât adl› eserinin 1619 tarihli min-yatürlü bir nüshas›nda Zühre, çeng ça-lan bir kad›n olarak temsil edilmifltir. Yi-ne British Library’de bulunan baz› Türk-çe yazmalardaki minyatürlerde Zühre ayn› flekilde resmedilmifltir. 1654-5 ta-rihli Acâibü’l Mahlûkât’›n Osmanl› min-yatürleriyle süslenmifl Farsça bir nüsha-s›nda Zühre y›ld›z› bafl›nda takke bulu-nan ve çeng çalan bir kad›n fleklinde temsil edilmifltir (Tekin 1992: 285).

Osmanl› döneminde günlük hayatta da Zühre’nin müzik, e¤lence meclisleri, raks ve kad›nlarla birlikte an›ld›¤› gö-rülmektedir. Evliya Çelebi (Ö. 1682) Se-yahatnâme’sinde, Van’da ve Bahçesa-ray’da bir e¤lence meclisinde gördü¤ü rakkâselerin müzik eflli¤inde raks edifli-ni Zühre’ye benzetir (Evliya Çelebi 1996: 561-397).

3. Osmanl› Müzi¤inde Zühre 3. 1. Zühre ve Çeng

Eski astrolojiye göre kad›n› temsil eden ve ayn› zamanda Günefl’in çalg›c›s› olan Zühre y›ld›z›n›n Osmanl› dönemi müzik kitaplar›nda, Dîvân fliirinde ve minyatürlerde çald›¤› saz olan çeng, eski kültürlerden itibaren daha çok kad›nlar taraf›ndan kullan›lm›flt›r. Dünyan›n he-men her k›tas›nda rastlanan çok eski ve evrensel bir müzik aleti olan ve günü-müzde harp ad›yla Avrupa’da kullan›lan bu çalg›, dik tutularak ve iki elin

par-maklar›yla telleri çekilerek çal›nmakta-d›r (Claire 1953: 19). Zühre ve çeng bera-berli¤ini eski kültürlerden bafllayarak görmek mümkündür. Sümerlerdeki yeni y›l festivallerinde Zühre (Afrodit, Venüs) ile özdefllefltirilen aflk ve bereket tanr›s› ‹nanna’n›n (‹fltar, Astarte) çald›¤› çalg› çeng’dir. Çeng’in Sümerlerdeki ad› konu-sunda de¤iflik görüfller olup, balag veya zagsal gibi farkl› adlar›na rastlanmakta-d›r (Tekin 1992: 210-251). Eski Yunan’da aflk tanr›s› Afrodit’in de çeng ile beraber-li¤i vard›r. Platon (M.Ö. 427-348?) çeng’in romantik ve hülyal› bir sesi oldu-¤unu ifade ederek bu çalg›y› k›nam›flt›r. Ayr›ca mucidinin Sappho isimli bir kad›n oldu¤una inan›lmas› ve Afrodit ile olan iliflkisi nedeniyle çeng, eski Yunanda bü-yük ço¤unlukla kad›nlar taraf›ndan çal›-nan bir çalg› olmufltur. Çeng’in eski Yu-nanda “magadis” ve “sambyky” gibi de¤i-flik adlar›na rastlanmaktad›r (M›dgley 1976: 174, Maas vd. 1989: 151-152). Eski M›s›r’da da mezar resimlerindeki çeng çal›c›lar› ço¤unlukla kad›nlard›r (Rencsh 1988:25). Osmanl› döneminde çeng, eski kültürlerde oldu¤u gibi, hem saray müzi-¤inde hem flehir e¤lence müzimüzi-¤inde, er-kek çal›c›lar› olmakla birlikte daha çok kad›nlar taraf›ndan çal›nan bir sazd›r (Neubauer 1994: 523, Aksoy 2000: 791). Zühre’nin kad›nlar› temsil eden bir y›ld›z olarak bu dönemde de çeng ile beraberli-¤i devam eder. Walter Feldman çeng’in Osmanl› dönemi kültür hayat›nda çok önemli ve yayg›n bir çalg› oldu¤unu ifade ederek, ayn› zamanda kad›nlara özgü bir saz olarak, Zühre ile büyük bir beraberli-¤i oldu¤una dikkat çekmektedir. Yazar, çeng’in, Fars ve Türk fliirinde Zühre’nin dans ederken çald›¤› saz oldu¤u için bir harem çalg›s› olarak kabul edilebilece¤i-ni ve bu çalg›n›n hem Bat› müzi¤inde hem de Türk müzi¤inde kad›nlarla öz-defllefltirildi¤ini belirtmektedir (Feldman 1996: 122). Afla¤›da, 1555-1560 y›llar› aras›nda ‹stanbul’da bulunan

(5)

Danimar-kal› ressam Melchior Lorichs’in yapt›¤› resimde çeng çalan bir kad›n görülmek-tedir (Uz 1964: 4).

3. 2. Türkçe Müzik Yazmalar›n-da Zühre

Eski Grek filozoflar› matematik, ge-ometri, din ve astronomiyle iç içe olan müzik yard›m›yla evrenin ve varoluflun s›rlar›n› araflt›rmaya çal›flm›fllard›r. Es-ki Greklere göre bütün evren, y›ld›zlar ve gezegenler, dünyadaki müzikle ayn› düzen ve oranlara sahip dev bir çalg›ya benzer. Müzi¤in içerisindeki kurallar in-san ve evrendeki her fley için geçerlidir (Strohme›er vd. 1999: 85). Anaximander, Parmenides, Pythagoras, Plato ve Aristi-des Quintilianus gibi bir çok Grek filozo-fu evren, insan ve müzi¤in yap›s› aras›n-da benzerlikler ve ba¤lant›lar kurmufl-lard›r. Müzi¤in yan›s›ra, insan ve kâ-inattaki herfleyi içine alan uyuma har-mony ad› verilmifltir. Pythagoras ve onu takip edenlere göre müzik, insan ve ev-ren aras›ndaki bu uyumu say›larla ifade edebilmek mümkündür. Bu çerçevede Greklerde, Eskiça¤’›n yedi gezegeni (Sa-türn, Jüpiter, Mars, Günefl, Merkür, Ve-nüs, Ay) yedi notaya (lir telleri) karfl›l›k olarak gösterilmifl, evrenin temel yap›

tafllar›n› meydana getiren toprak, su, hava ve atefl ile, müzik, insan ve kâina-t›n çeflitli unsurlar› aras›nda benzerlik-ler ve ba¤lant›lar kurulmufltur (Can 2002: 135). Eski Grek felsefesinde görü-len canl› ve cans›z varl›klar›n esas›n›n toprak, su, hava ve ateflten ibaret oldu-¤una dair eski bir inan›fl olan dört unsur nazariyesi ve Grek müzi¤indeki yedi no-ta’n›n yedi gezegen’e karfl›l›k gösterilme-si gibi bilgiler ilk olarak, tercümeler yo-luyla Ortaça¤ ‹slâm dünyas›na geçmifltir (Can 2002: 133-138). Arapça’ya çevrilen Aristoxenus, Euclid, Ptolemy ve Nico-machus gibi Grek teorisyenlerinin eser-leri, ‹slâm dünyas›nda Kindî, ‹hvânu’s-Safâ, Fârâbî ve ‹bn-i Sinâ gibi yazarlar taraf›ndan yaz›lan müzikle ilgili ilk ki-taplar›n temel kayna¤›n› oluflturmufltur (Farmer 1929: 412). Ortaça¤ ‹slâm dün-yas›nda Grek müzi¤inin etkileri el-Kin-dî’den (ö. 874) bafllayarak görülmektedir. Yazar, eserinde yedi notay› yedi gezege-ne karfl›l›k göstermifl, on iki burç ile ud’un on iki eleman› aras›nda ba¤lant› kurmufltur. Kindî, o s›ralarda dört telli olan ud’un her bir telini dört unsura kar-fl›l›k olarak vermifl, ayn› zamanda her biri bir unsurun karfl›l›¤› olan bu dört telle kâinât›n çeflitli unsurlar› aras›nda bir çok iliflki kurmufltur (Turabi 1996: 187). Eski Grek müzi¤i bilgileri Kindî ve ‹hvânu’s-Safâ gibi kaynaklar›n bir köprü oluflturmas› sonucu Osmanl› dönemi Türkçe müzik yazmalar›na yans›m›flt›r. XV. Yüzy›ldan bafllayarak yaz›lan Türk-çe müzik kitaplar›nda yer alan müzik te-orisi eski Greklerdeki gibi matematik, astroloji, kozmoloji ve felsefe ile iç içedir. Bu müzik kitaplar›ndaki konular›n a¤›r-l›k merkezini daha çok makam ve terkip tan›mlar›, seyir tarifleri, müzi¤in insan-lar üzerindeki etkileri, burçinsan-lar ve y›ld›z-lar gibi konuy›ld›z-lar oluflturur. (Can 2001: 199). ‹slâm dünyas›nda efsanevî bir kim-lik kazanm›fl olan Pythagoras, Türkçe müzik kitaplar›n›n ço¤unda, müzi¤in

(6)

kurallar›n› kâinattaki uyum kurallar›na göre derleyerek ortaya koyan kifli olarak gösterilir. Bu müzik kitaplar›n›n yazar-lar›na göre Pythagoras müzik ilmini ge-zegenlerin sesini dinleyerek bulmufltur (Çelik 2001:182, Tekin 1999: 55-56, H›z›r A¤a, 20b). XV. Yüzy›l müzikçilerinden Seydî Matla adl› kitab›nda, müzik ilmi-nin esas›n›n gezegenlerin dönmelerin-den meydana gelen seslere dayand›¤›n› flu flekilde ifade eder. “Ve iy Dilflâd bilgil kim bu ilm-i mûsikî rivâyeddür Nâs›rüd-dîn Fârâbî’den ravvahallahllâhu rûhânî ki ilm-i riyazatda muallim-i sâni dirler. Ve bunu dah› bilgil kim Hak subhânehu ve teâli felekleri yarad›cak bunlara dön-mek emr itdi ve dönmelerinden âvâzeler zâhir old›. Ol âvâzelere âgâni ve rûhânî didiler. Hem mûsikînün asl› ol rûhâni âvâzelerdendür” (Seydî, 5b, 6a). Türkçe müzik yazmalar›n›n ço¤unda, müzikteki on iki makam on iki burcun, yedi âvâze (ses) yedi y›ld›z›n, dört flu’be dört unsu-run karfl›l›¤› olarak gösterilmifltir. XV. ve XVI. yüzy›llara ait olan bu müzik kitap-lar›nda flu’belerle oldu¤u gibi, makâm ve âvâzelerle de dört unsur aras›nda ba¤-lant›lar kurulmufltur. (Can 2002:138-139). Bu yüzy›llara ait müzik yazmala-r›nda di¤er gezegenlere göre Zühre ön plandad›r ve ço¤unlukla ›rak makam› bu gezegenin yönetti¤i sevr (bo¤a) burcuna ve dört unsurdan birisi olan topra¤a, hi-sar perdesi de Zühre gezegenine karfl›l›k olarak verilmifltir. Kimli¤i ve hayat› hakk›nda fazla bilgi bulunmayan XV. yüzy›l müzik nazariyatç›lar›ndan H›z›r bin Abdullah, Sultan II. Murad’›n (1404-1451) iste¤i üzerine yazd›¤› Kitâbü’l-Ed-vâr (1441) adl› müzik eserinde astrolojik unsurlara genifl yer vermifltir. Yazar, Zühre y›ld›z› ile hisar perdesi ve ›rak makam› aras›nda ba¤lant› kurmufl, ayr›-ca Zühre’nin özelliklerini flöyle dile getir-mifltir. “Çün felek-i Âfitâb kemâl buld› kâdirûn kudretinden andan felek-i zühre zâhir old› bu dah› devrini yakîn bir y›lda

temâm ider bu y›lduz hâdimlere ve hâ-tunlara ve hâcegîlere ve îfl ü iflret ehline ve mugannilere ve mutr›blara ve nedîm-lere ta’alluk tutar ve hem bu kevkeb sa’di asgârdur” (Çelik 2001: 222-158). Ayn› zamanda flâir olan XV. yüzy›l müzik na-zariyatç›lar›ndan Bedr-i Dilflâd Murad-nâme adl› 10410 beyitlik manzum eseri-nin müzi¤e ayr›lan otuzdördüncü bölü-münde on iki makam› on iki burca, yedi âvâzeyi de yedi y›ld›za karfl›l›k göster-mifl, Zühre y›ld›z›na genifl yer ay›rm›flt›r. Konuyla ilgili beyitlerden ikisi afla¤›da yer almaktad›r (Ceyhan 1997: 629-632-723; Bedr-i Dilflâd, 34. Bölüm).

Üçüncide Zühre kon›lm›fldurur Hüza bunlar› flöyle k›lm›fldurur

Evi Zühre’nün Sevr ü Mizân imifl Nitekim Kamer evi Sertân imifl Ayn› yüzy›lda Lâdikli Mehmed Çe-lebi II. Bayezid’e (1481-1512) sundu¤u müzik nazariyat›na dair Risâletü’l-Fet-hiyye ve Zeynü’l-Elhân adl› eserlerinde on iki makam› on iki burca, yedi âvâzeyi de yedi gezegene karfl›l›k olarak verir. Yazar, di¤er teorisyenler gibi ›rak maka-m›n› Zühre gezegeninin yönetti¤i sevr (bo¤a) burcuna ve dört unsurdan topra-¤a, hisar perdesini de Zühre gezegenine karfl›l›k olarak göstermifltir (Tekin 1999: 184-192, Kalender 1982: 141-142). XV. Yüzy›l›n di¤er nazariyatç›lar›ndan Yû-suf bin Nizâmeddin K›rflehrî Risâle-i Mûsikî (1410) adl› eserinde makamlar ve âvâzelerle ilgili ayn› bilgileri dairesel flekillerle anlatarak verir (Yûsuf b. Nizâ-meddin K›rflehrî, 6b-7a). Ayn› yüzy›lda Kad›zâde Tirevî ise Mûsikî Risâlesi’nde on iki makam›n on iki burca, yedi âvâze-nin yedi gezegene karfl›l›k geldi¤ini be-lirtmifl, ancak burçlar ve gezegenlerin isimlerini vermemifltir (Uygun 1990: 25-26). Seydî 1504’de yazd›¤› Matla’s›nda makam ve âvâzelerle ilgili ba¤lant›lar› dairesel flekillerle destekleyerek anlat›r. Yazar eserinde, ›rak makam› ile Zühre

(7)

y›ld›z›n›n yönetti¤i sevr (bo¤a) burcu ve dört unsurdan biri olan toprak aras›nda iliflki kurar, ancak di¤er teorisyenlerden farkl› olarak hisar perdesine karfl›l›k olarak yedi gezegenden biri olan Ay’› ve-rir, Zühre gezegenine karfl›l›k olarak ise mâye perdesini gösterir. Seydî ayr›ca, eserinin manzum bölümlerinde de Züh-re’ye yer ay›rm›flt›r. Bu örneklerden bi-rinde Zühre, çeng çalan sazende olarak görülmektedir.

Çalard› raks uruben Zühre çengi Durub bülbül iderdi âhengü nigi (Seydî, 3a-6a-20a-20b-21a)

XVIII. Yüzy›l müzikçilerinden H›z›r A¤a (ö. ?) Tefhîmü’l-makâmât fî tevlîdi’n-nagâmât adl› eserinde makamlarla burç-lar, âvâzelerle gezegenler aras›nda ba¤-lant› kurarak her birinin isimlerini ver-mifltir. Yazar, eski teorisyenler gibi, on iki makamdan birisi olan ›rak makam›n› Zühre gezegeninin yönetti¤i sevr (bo¤a) burcuna ve dört unsurdan topra¤a, yedi âvâzeden hisar perdesini Zühre gezege-nine karfl›l›k olarak göstermifltir (H›z›r A¤a, 3a-4b-5a). Ayn› yüzy›lda Tanbûrî Küçük Artin, Ermeni alfabesiyle Türkçe olarak yazd›¤› müzik eserinde on iki ma-kam› on iki burca, yedi âvâzeyi yedi ge-zegene ve dört flu’be’yi de dört unsura karfl›l›k göstermifltir. Ancak yazar, eski teorisyenlerden farkl› olarak Zühre y›l-d›z›n›n yönetti¤i sevr (bo¤a) burcu ve dört unsurdan biri olan toprak ile rehavî makam› aras›nda iliflki kurmufl ve yedi âvâze aras›nda sayd›¤› segâh perdesini de Zühre y›ld›z›na karfl›l›k olarak ver-mifltir (Judetz 2002: 60-80). Yine ayn› yüzy›l müzikçilerinden Kyr›llos Marma-rinos da kitab›nda, eski ‹ran müzikçile-rine dayanarak yedi âvâzeden biri ola-rak ele ald›¤› segâh perdesini Zühre y›l-d›z›na karfl›l›k olarak vermifl, ancak di-¤er müzikçilerin makamlar ve burçlar aras›nda kurdu¤u iliflkiye yer vermemifl-tir (Judetz 2000: 89). XVI. Yüzy›ldan sonra müzik nazariyat› ile ilgili

eserler-de astroloji, felsefe ve kozmo¤rafya’ya ait unsurlar›n a¤›rl›¤› giderek azalm›flt›r. XVIII. Yüzy›l›n di¤er müzik teorisyenle-rinden Kutb-i Nâyî Osman Dede’nin (ö. 1729) Râbt-› Tâbirât-› Mûsikî’si ve Ab-dülbâki Nâs›r Dede’nin (ö. 1821) Tedkîk u Tahkîk’i gibi eserlerde on iki makam, yedi âvâze ve dört unsura hiç rastlanma-maktad›r (Erguner 1991, Aksu 1998).

4. SONUÇ

‹lkça¤’›n yedi gezegeni ile müzikal unsurlar aras›nda ba¤lant› kurman›n kökeni Sümerler ve Grekler gibi eski kültürlere dayanmakta olup, bu bilgiler tercümeler yoluyla ilk olarak Ortaça¤ ‹s-lâm dünyas›na geçmifl ve baflta Kindî ve ‹hvânu’s-Safâ risâleleri olmak üzere bu döneme ait bir çok kaynakta derin tesir-ler b›rakm›flt›r. Bu kaynaklar›n bir köp-rü oluflturmas› sonucu eski Grek müzi¤i bilgileri Osmanl› döneminde XV. ve XIX. yüzy›llar aras›nda yaz›lan Türkçe müzik kitaplar›na da yans›m›fl, bu eserlerde müzikteki yedi ses yedi gezegene, on iki makam on iki burca karfl›l›k olarak gös-terilmifltir. Eski astroloji’ye göre yedi ge-zegenden biri olan ve kad›n› temsil etti-¤i kabul edilen Zühre (Venüs, Afrodit) y›ld›z›, Osmanl› dönemi Türkçe müzik yazmalar›nda ön planda olup, ço¤unluk-la yedi âvâzeden hisar perdesine karfl›l›k olarak gösterilmifltir. Ayn› zamanda on iki makamdan biri olan ›rak makam› da Zühre gezegeninin yönetti¤i sevr (bo¤a) burcuna karfl›l›k olarak ele al›nm›flt›r. Osmanl› dönemi müzik kitaplar›nda ol-du¤u gibi, Dîvân fliirinde ve minyatür-lerde de ayr›cal›kl› bir yere sahip olan Zühre y›ld›z›, Sümerler ve Grekler gibi eski kültürlerden itibaren kad›n olarak tasvir edilmifldir. Çok eski bir müzik ale-ti olan çeng de eski kültürlerden iale-tibaren daha çok kad›nlar›n çald›¤› bir çalg›d›r ve Zühre y›ld›z› ile bereberlik içerisinde-dir. Zühre ve çeng’in bu bereberli¤i Os-manl› dönemi müzik kitaplar›nda, fliirde ve minyatürlerde devam etmifltir.

(8)

KAYNAKLAR

Aksoy (Bülent), 2000, “Osmanl› Mûsikî Gelene-¤inde Kad›n”, Osmanl›, Ankara.

Aksu (Fatma Adile), 1988, Abdülbâki Nâs›r De-de ve Tedkik u Tahkîk, Bas›lmam›fl Yüksek Lisans Te-zi, Marmara Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, ‹stanbul.

Aliyev (Aaaddin Mehmedo¤lu); fiayhulov (Al-mas), 1991, Karfl›laflt›rmal› Türk Lehçeleri Sözlü¤ü, C.1, Ankara, Baflbakanl›k Bas›mevi.

Banarl› (Nihad Sâmi), 1987, Resimli Türk Ede-biyat› Tarihi, C. I-VIII, ‹stanbul, Milli E¤itim Bas›me-vi.

Bedr-i Dilflâd, Muradnâme, Milli Kütüphane, Mikrofilm, MFA (A 5007), Ankara.

Can (Cihat), 2002, “ Eski Grek Dört Unsur Na-zariyesi ve Türkçe Müzik Yazmalar›na Etkisi”, “G. Ü. Gazi E¤itim Fakültesi Dergisi”, Cilt 22, Say› 2, 133-135-138, Ankara.

Can (M.Cihat), 2001, XV. Yüzy›l Türk Mûsikîsi Nazariyat› (Ses Sistemi), Yay›mlanmam›fl Doktora Te-zi, Marmara Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, ‹stanbul.

Can (Nefle), 1993, Osmanl› Dönemi Türk fiiirin-de Mûsikî Mefhûmu, Bas›lmam›fl Yüksek Lisana Tezi, Erciyes Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri.

Ceyhan, Adem, 1997, Bedr-i Dilflâd’›n Murâd-Nâmesi, Cilt 2, ‹stanbul, Milli E¤itim Bakanl›¤› Yay›-nar› 3007.

Claire (C.J. Polin), !953, Music of the Ancient Near East, New York, Vantage Press.

Çelik, (Binnaz Baflar), 2001, H›z›r bin Abdul-lah’›n Kitâbü’l-Edvâr’› ve Makamlar›n ‹ncelenmesi, Bas›lmam›fl Doktora Tezi, Marmara Ü. Sosyal Bilim-ler Enstitüsü, ‹stanbul.

Demirci (Kürflat), 1997, “Hârût ve Mârût”, D.‹.A. ‹slâm Ansiklopedisi, C. XVI, ‹stanbul, Güzel Sanatlar Matbaas›.

Ergun (Sadettin Nüzhet), 1935, Bâki Divan›, ‹s-tanbul, Semih Lütfü Bitik Bas›mevi.

Erguner (Süleyman), 1991, Kutb-› Nâyî Osman Dede ve Rabt-› Ta’birât-› Mûsikî, Bas›lmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Marmara Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, ‹stanbul.

Erzurumlu ‹brahim Hakk›, 1987, Mârifetnâme, Haz. M. Faruk Meyan, ‹stanbul, Bedir Yay›nevi.

Evliya Çelebi, 1996, Seyahatnâme, Cilt 4-7, ‹s-tanbul, Üçdal Neflriyat, Tasvir Matbaas›.

Farmer (Henry George), 1929, “Grek Theroist of Music in Arabic Translation”, Frankfurt, Printed in Germany by Strauss Offsetdruck Gmbli Hirschberg.

Feldman (Walter), 1996, Music of the Ottoman Court, Berlin, Intercultural Music Studies 10, Inter-national Institue for Traditional Music.

Gölp›narl› (Abdülbaki), 1972, Nedim Divan›, ‹s-tanbul, II. Bask› ‹nkilap ve Aka Yay›nlar›.

Hartner (Willy), 1986, “Zühre”, M.E.B. ‹slâm Ansiklopedisi, C. XIII, ‹stanbul, Milli E¤itim Bas›me-vi.

H›z›r A¤a, Tefhîmü’l-Mâkâmât fî Tevlîdi’n-Na-gâmât, Topkap› Saray› Müzesi Kütüphanesi, Hazine Kitaplar›, No: 1793.

Hooke (S. Henry), 1993, Ortado¤u Mitolojisi, Mezopotamya M›s›r Filistin Hitit Musevi H›ristiyan Mitoslar›, Çev. Alaeddin fiengel, Ankara, ‹mge Kita-bevi Yay›nlar›.

James (Jamie), 1993, The Music of the Spheres, Music, Sicience, and the Natural Order of the

Univer-se, New York, Grove Press.

Judetz (Eugenia Popescu), 2002, Tanburî Kü-çük Artin, A Musical Treatise Of The Eighteenth Cen-tury, ‹stanbul, Pan Yay›nc›l›k 89.

Judetz (Eugen›a Popescu), Sirli (Adriana Aba-bi), 2000, Sources of 18th Century Music, Panayiotes Chalathzoglou And Kyrillos Marmarinos Comparati-ve Treatises On Secular Music, ‹stanbul, Pan Yay›nc›-l›k 71.

Kalender (Ruhi), 1982, XV. Yüzy›lda Musiki Kuram› ve Zeynü’l-Elhân Fî’ilmi’t-Te’lif ve’l-Evzân, Mehmed Çelebi (Ladîki), Bas›lmam›fl Doktora Tezi, Ankara Ü. ‹lahiyat Fakültesi, Ankara.

Kutluer (‹lhan); Kurnaz (Cemal), “Felek”, D.‹.A. ‹slâm Ansiklopedisi, C. XII, ‹stanbul, Güzel Sa-natlar Matbaas›.

Levend (Agâh S›rr›), 1984, Divan Edebiyat›, ‹s-tanbul, Enderun Yay›nlar›.

Maas (Martha), Synder (Jane.M), 1989, Strin-ged Instruments of Ancient Greece, London.

Midgley (Ruth), 1976, Musical Instruments of the World, with more than 4000 Original Drawings, New York.

Neubauer (Eckart), 1994, “Musiki Hayat› 15. ve 16. Yüzy›llar, Dünden Bugüne ‹stanbul Ansiklopedisi, Cilt 5, ‹stanbul.

Olgun (‹brahim); Parmaks›zo¤lu (‹smet), 1980, Kutb-nâme (Firdevs-i Rûmî), Ankara, T.D.K. Bas›me-vi.

Ögel (Bahaeddin), 1989, Türk Mitolojisi, C. I, Ankara, Türk Tarih Kurumu Bas›mevi.

Pakal›n (Mehmet Zeki), 1993, Osmanl› Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlü¤ü, C.III, ‹stanbul, Milli E¤itim Bas›mevi.

Pala (‹skender),1989, Ansiklopedik Dîvân fiiiri Sözlü¤ü, C.I-II, Ankara, Akça¤ Yay›nlar›.

Parlat›r (‹smail), Gözayd›n (Nevzat), 1998, T.D.K. Türkçe Sözlük, C.II, Ankara, Türk Tarih Kuru-mu Bas›mevi.

Rencsh (Roslyn), 1988, Harps and Harpist, In-diana Polis.

Seydî, El-Matla, Topkap› Saray› Müzesi Kütüp-hanesi, III. Ahmed Yazmalar›, No: 3459, ‹stanbul.

Steingass (F, A), 1989, Learner’s Arabic-English Dictionary, Beirut, Librairie du Liban.

Steingass (F, A), Comprehensive Persian-Eng-lish Dictionary, Beirut, Librairie L›ban.

Strohmeier (John), Westbrook (Peter), 1999, Di-vine Harmony (The Life and Teachings of Pythago-ras), California, Berkeley H›lls Books.

Tekin (Gönül, Alpay), 1992, Çengname Ahmed Daî ‹nceleme-Tenkidli-Metin, Duxbury, Harvard Ün-versitesi Yak›ndo¤u Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü. Tekin (Hakk›), 1999, Ladikli Mehmed Çelebi ve er-Risâletü’l-Fethiyye’si, Bas›lmam›fl Doktora Tezi, Ni¤de Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ni¤de.

Turabi (Ahmet Hakk›), 1996, el-Kindî’nin Mûsi-kî Risâleleri, Bas›lmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Mar-mara Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, ‹stanbul.

Uygun (Nuri), 1990, Kad›zâde Tirevî ve Mûsikî Risâlesi, Bas›lmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Marmara Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, ‹stanbul.

Uz (Kaz›m), 1964, Musiki Ist›lahat›, Ankara, Kü¤ Yay›n›.

Yûsuf bin Nizâmeddin K›rflehrî, Risâle-i Mûsi-kî, Bibliotheque Nationale (Paris), Suppl, Turc 1424.

Referanslar

Benzer Belgeler

Metaforlar hakkındaki mevcut teoriler, Searle (1978) tarafından karşılaştırma teorileri ve etkileşim teorileri olarak iki gruba ayrılır. Etkileşim teorileri iki anlamsal içerik

(Bu beyaz cüce, Mira B olarak adland›r›l›yor.) Mira B’nin Mira üzerinde ne gibi etkinleri-. nin oldu¤unun anlafl›labilmesi için, Hubble Uzay Teleskopu’nu yani,

Günefl, öteki y›ld›zlara göre bize çok yak›n oldu¤u için, Günefl gözlemleri bize öteki y›ld›zlarla ilgili bilgi..

Gökyüzünde birbirlerine göre farkl› görünür h›zlarla hareket ettikleri için, bir gökcismi baflka- s›n›n önünden geçebilir.. Bu olaylara

Örne¤in, yaz aylar›n- da gökyüzünde bulunan Ku¤u’nun parlak y›ld›z- lar›ndan biri olan Al- bireo’ya küçük bir te- leskopla bakarsan›z biri gök mavisi, öte- kiyse

atarcalarda oldu¤u gibi, güçlü radyo sin- yalinden baflka, daha zay›f ama düzenli ikinci sinyalin saptanm›fl olmas› bile aç›klanabiliyor.. fiöyle ki, atarcan›n ters

Yan›nda kendisinden sürekli gaz çald›¤› bir y›l- d›zla gökada çevresini dolaflmakta olan karadeli¤in milyarlarca y›l önce bir "küresel y›ld›z kümesi"nde

Ancak, kütlesi 60 ile 80 Jüpiter kütlesi kadar olan kahve- rengi cüceler lityumu parçalad›¤› gibi bir miktar da hidrojen yakarlar.. An- cak bunlar karars›z