• Sonuç bulunamadı

Beyoğlu denince...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Beyoğlu denince..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T'T-SOOW

Beyoğlu denince...

ESKİ B EY O Ğ LU ’NDA SAZ HEYETİ Eski çamlar bardak oldu.

AİR ve oyun yazarı Ahmet Kutsi Tecer KÖŞEBAŞI adlı oyununda Beybaba’ya “İs­ tanbullu bilmez İstanbul’u” dedir­ tir. Gerçekten de öyle. İstanbul’da doğup büyümüş de olsanız bu büyük şehrin her semtini, her mahallesini bilemezsiniz, tanıya­ mazsınız. Kadıköylü Eyüp’ü bil­ mez, Eyüplü Beykoz’u Beykozlu Büyükada’yı, Büyükadalı Büyük- dere’yi bilse de adasını tanıdığı gibi tanımaz. Çoğumuz az da olsa Heybeliada’yı biliriz de Kmalıada’ya adım atmamışızdır. Sarıyerli bir keyif ehli arada bir Kumkapı’da bir meyhanede iki tek atmış mıdır? Kumkapılı da Anadolukavağı’na pek uzanamamıştır kanımca.

Evet doğru diyor Ahmet Kutsi Tecer, “İstanbullu bilmez İstanbul’ u.” Fakat gelgelelim bir semti vardır ki İstanbul’un, erkek olsun, kadın olsun orayı yakından görüp tanı­ mak ister; o yer Beyoğlu’dur. Beyoğlu denince de yaşları ilerle­ miş İstanbulluların anılarında bir

başka Beyoğlu canlanır hemen; çünkü bugünkü Beyoğlu yaşlıların gençliklerinde yaşadığı renkli, koz­ mopolit, şık Beyoğlu değildir artık. Bugün, sararmış eski bir fotoğra­ fına bakar gibiyim Beyoğlu’nun. Park Otel’de Yahya Kemal’in çev­ resine toplanmış genç şairler, yazarlar koyu bir söyleşiye dalmış­ lar; Taksim’deki Majik Sineması’ nda (Venüs Tiyatrosu) Greta Garbo’nun ilk sesli filmi; Mulenruj’ dan (Dünya Sineması) ünlü Etfalya’ nın, ünlü Safiye’nin Sadi Işılay eşliğinde klasik Türk musikisinden okudukları şarkılarını duyuyorum âdeta. Andullah Efendi lokanta­ sında, çiçekler içinde bir masada kahkahalar yükseliyor. Degüstas- yon’da Ercüment Ekrem’in kendin­ den meşhedi fıkralannı dinleyip rakılarını yudumluyor dostları. Glorya sinemasında (Saray), Eski Melek’te (Emek) Hollywood’un yeni filmleri geçiyor. İpek Sineması’ nda Yunanlı artist Zozo Dalmas’ın başrolünü aldığı Muammer Kara- ca’lı, Ferdi Tayfur’lu CİCİ BERBER

filmi. Pariziyen’de beş çayını içenler (Silviyo mağazası). Nisuaz’da ran­ devu verenler; Beyazrus madamla­ rın servisleriyle votkalarını yudum- layanlar. Löbon’da, Markiz’de Fransızca sözcüklerle kur yapan­ lar, flört edenler... Tokatlıyan Oteli’ nin vitrininde saksılar gibi oturup caddeyi seyredenler, arkadaki baramerikanında kafayı çekenler, gelip geçiyor gözlerimin önünden.

Çiçekçi Pasajı çiçekler gibi; masaları, keten örtülü meyhanele­ rinde smokingli, elleri yüzleri temiz garsonlar servis yapıyor.

Balıkpazarı hep güleryüzlü;

Cumhuriyet meyhanesi daha yerli,

daha b ab acan , orta hallisi,

akşamcısıyla...

Ş

AİRLERİN, yazarların, ak­

törlerin, ressamların omuz omzaişarap içtikleri, Lambo’ nun küçücük tütüncü ve şarapçı dükkânı, bohemlerin laboratuva- rıyda âdeta... Tepebaşı’na, Asmalı- mescit’e uzanırsanız daha başka yüzler, daha başka renkli köşeler karşılardı sizi.

Bugün yerinde yeller esen güze­ lim Tepebaşı Dram Tiyatrosu, onun gibi yangınla kül olan Komedi Sahnesi, yazlık Tepebaşı Gazi­ nosu; akşam yemeklerinde çigan müziğiyle yemek yenen Çardaş Restoranı.

Londra, Bristol otellerinin karşı sında yükselen tarihsel Pera Palas bugüne kalan kendi türünün anıtı.. Asmalımescit’te başta Viyana res toranı olmak üzere irili ufaklı içkil yerler. Beyoğlu romantizmi içinde pek azını anlatabildiğim Beyoğlu nu özleyenler, bir araya gelip Beyoğlu’nu güzelleştirelim, diyor­ lar. Onları kutlamak, onlara yar­ dımcı olmak gerek... Şimdi, otuz altı yıl önce perdesini Muhsin Ertuğrul’un elleriyle açan KÜÇÜK SAHNE Tiyatrosu’nun önünde­ yim; çıkanlara bakıyorum, kimler yok ki; Refii Cevat Ulunay, Sabri Esat Siyavuşgil, Ekrem Reşit Rey, Cemal Reşit Rey, Adalet Cimcoz, Ahmet Hamdi Tanpınar, Yusuf Ziya, Doğan Nâdir, Fikret Âdil, Sait Faik, Orhan Kemal. Adalet Cim­ coz İstanbul’un ilk resim galerisi MAYAYI açan, çevirmen. Koşup boynuma sarılıyor: “Aman Mücap bu tiyatroya gözünüz gibi bakın; duyduğuma göre Beyoğlu’nu da güzelleştirecekmişsiniz, keşke biz de olsaydık da size yardım etseydik” diyor ve sararmış fotoğ­ rafın içinde kaybolup gidiyor...

9TLücap O^ua^Eu/

53

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

iiıııııııııııınııııııııııı

SO

V

II

N

I

Referanslar

Benzer Belgeler

TTM Mxx440000 ((RReessiim m 22 II--IIVV)):: Grup 2’de çok katlı yassı epitel örtünün oldukça ince olduğu, KZ yara yüzeyinin kapandığı, ancak bağ dokusunda açılma- lar

Mitlerin teorisi açısından ise baharın miti comedi, yazın miti romans, sonbahar miti trajedy, kışın miti ise ironiy ve satirdir(Bakımız, Anatomy of Criticism, England).

Ahmet Kutsi, Koçyiğit Köroğlu adlı eserinde, halk bilimi unsurlarını başarıyla kullanarak Şamanist Oğuz Türklerinin kültür ve inanç değerlerini işlemiştir..

1930’lu yıllarda Halk Şairlerini Koruma Derneği (Sivas), 1930’lu ve 1940’lı yıllarda Halkevleri (Sivas, Ankara), 1950’li yıllarda Yapı ve Kredi Bankası’nca

ve sheet takibinde dikkat edilmesi gereken hususları anlatmak... farkındalık ve onu hafifletme isteği” olarak tanımlamaktadır. Beyin cerrahi hastaları, piskosoyal, fizyolojik,

Oysa başka romanla­ rında aynı şey, bu kadar radikal biçimde söz konusu değil.. - Kimseye anlatamadım

Zaman geçtikçe ve başka tür feminizmleri keşfettikçe Duygu Asena ile feminizme yaklaşımım örtüşmemeye başladıysa da hep onun kadınların bugün

Koca Yaşar, seni elbette çok seven, yere göğe koya­ mayan çok sayıda dostların, milyonlarca okuyucun ve ardında koca bir halk var.. Ama gel gör ki onların