• Sonuç bulunamadı

Bir kuranderin hikayesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bir kuranderin hikayesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

t koranderln

hikâyesi

Geçen gün yaman sıcaklar sırasın­ da Akşam’da zayıf bünyeli bir arka­ daş tarafından yazıldığını sonradan öğrendiğim bir fıkra okudum; tram­ vaylarda karşılıklı pencereler açık tutulduğu için kurander oluyormuş ve bu sıhhate muzır imiş. Bu nokta­ da eski meslektaşlarımın müsamaha­ larına sığınarak bir fikir söyliyece- ğim; hata ediyorsam beni tashih iût- funda bulunsunlar. Kurander dedi­ ğimiz hava cereyanının havanın otuz dereceden ziyade sıcak olduğu ve tramvay pencereleri gibi geniş yer­ lerden girip çıktığı zamanlarda İn­ sanı hasta edeceğini zannetmiyorum. Onun için o nahif bünyeli arkadaşı da temin ederim ki eğer nezle olmuş ise başka sebepten olmuştur.

Zaten bin türlü koku, bin türlü baskı altında azap çeken tramvay yolcularını bir de sıcak içinde nafile yere bunaltmağa gazetesini bir kere daha vasıta etmemesini de kendisin­ den rica ederim. Hikâyenin günlük tarafı bul

Şimdi 1905 senesine kadar geriye dönüyorum. Genç bir doktor ve İk­ dam gazetesinde muharrir idim. İkinci defa olarak tahsil için Avrupa- ya kaçmağı (o vakit Türkler Avru- paya gidemez, ancak kaçarlardı) kurdum. Birinci defa Avrupadan dö­ nerek tevkif olunduktan sonra mimli vaziyetimde beni gazetesinde çalış­ tırmak cesaretini gösteren merhum Ahmet Cevdet beye bu ikinci kaçış tasavvurundan bahsetmeği bir neza­ ket borcu saydım ve söyledim. Beni teşvik etti ve hattâ haftada bir defa bir makale gönderirsem, bana ayda dört Fransız altını göndereceğini de vadctti, elin: hürmetle, minnetle sık­ tım (o vakit erkekler arasında el öp­ mek şimdiki gibi pek moda değildi) ve tuhaf ve dedikodulu bir seyahat­ ten sonra Zürih’e vardım. İlk işim İkdam’a bir makale gönderip gele­ cek para ile — o vaktin tâbiri ile ——

biraz tevsii refah etmek arzusunu tatmin etmek oldu; hemen kaleme sarıldım; haftalık bir Alman mec­ muasında o günlerde okuduğum ku­ rander lehinde bir makaleyi telleyip pullıyarak yazdım ve ¡yolladım. Ara­ dan birkaç hafta geçtiği halde, ne makale İkdam’da çıktı, ne de yirmi frank postada. Sıkıla sıkıla gazete başmuharririnden sordum.Fakat Ah­ met Cevdet bey bana uzun bir mek­ tupla kendisi cevap verdi. Makalemi pek beğenmiş, (belki İsviçreden ya­ zıldığı için; çünkü merhum lsviçreyi pek severdi) hemen dizilmiş ve san­ süre gönderilmiş, fakat sansür çiz­ miş, yani neşrine müsaade etmemiş. Gazetedeki arkadaşlar merak ederek sebebini soruşturmuşlar ve mahrem surette öğrenmişler ki o günlerde İkinci Abdülhamit nezleden muzta- ripmiş. İşte Sultanın nezlesi beni yirmi franktan, gazete sahibini de sevdiği bir makaleyi neşretmekten mahrum bırakmıştır. Sultan Hamidin nezlesi tabii geçti ve ondan sonra üç sene kadar burnundan, nezlesinden gazetelerde bahsettirmeden hüküm 1 sürdü. Çünkü nezle iyi olabilirdi, fakat o büyük burnun büyük nezlesi sansürüm beynine intikal ettiği için, nezleden, kuranderden bahseden ya­ zıları daima çıkarır olmuştu. Son­ ra bana da bir ürkeklik geldi; yaz­ dım, okuyunca Istanbulda gazeteye geçmiyeceğini düşündüm, yollama­ dım, çünkü serbes İsviçre muhiti­ nin, hür İsviçre dağlarının hür havası de benim beynime dokugımuştu. Sansürün müsaade edeceği tarzda yazı yazamıyordum ve tabii Ahmet Cevdet beyin ayda seksen frangını da alamıyordum. Yaptığım şu oldu: Yemeklerin sayısını eksilttim,zayıf­ ladım, fakat Zürih tepelerinden ko­ pup gelen kurandere göğüs te verdi­ ğim halde hasta olmadım.

A. ADNAN

Referanslar

Benzer Belgeler

Usain Bolt, Pekin Olimpiyat Oyun- ları'nda eğer yarışı daha bitirmeden önce başarısını kutlamak için yavaşla- masaydı 100 metreyi ne kadar sürede koşardı.. Bir grup

Suyun canlılığın temel öğelerinden biri olarak kabul edildiği düşünülürse, belki de Eu- ropa gibi buzullarının altında büyük okyanus- lar olan uydularda

Zavallı kutup ayılarının iznini bile almadan bastığınız resimleriyle dizayn etti ğiniz kredi kartı reklamlarıyla Al Gore konferansı sponsorluğu yapabilirsiniz mesela..

Bir gün kazan doğuracak tenceremizi kaynatmaya başladık, tencerenin sıcaklığı pazara gelen “ bilinçli tüketicileri” tezgah ımıza davet etti; sohbete başladık,

Örneğin, 1200 ışık yılı (bir ışık yılı yaklaşık 10 trilyon km’dir) uzaklıktaki Orion Bulutsusu gökyüzünde Ay’dan biraz büyük görünür.. Ama gerçekte 25

derd-i aşk-ı ey melek, Sende yok mu fcalb-i vicdan söy­. le Allah

«Hapisane yapışma kapıları demirden olarak birkaç mah­ zen yaptırıp, işine elvermediği birisini adî suçla tutukladığın­ da o mahzenlerden birisine atar,

Bu nedenle, klinik ve laboratuvar ola- rak KKKA açısından şüpheli olgularda kene tutunması veya keneyle temas öyküsünün olmaması, KKKA