T T S
-m -m ' ' s/4'*£4<.tk tf i? * ^
Muaşeret adabı
kitabını ilk
UU3
yazan kimdir?
Müverrih Ali’nin (Kayaidül tabıdır.
A / S
Mecalis) adlı bir eseri vardır.Onaltmcı yüzyılın ilk yarısın da yazmıştır. Konusu, muaşe ret âdabına dairdir. Ve bu ki tapta evlerde, meclislerde, tö renlerde, her sınıf ve zümre mensuplarının riayet etmesi gereken usul ve erkânı tarif etmiştir.
Sefahat hayatına eğlencele re ait tarafları da ihmal et memiş, bu konu üzerinde de durmuş, bu gibi işlerde ne ya pılması, nasıl bir muaşeret gü- dülmesi lâznıısa onları da gös termiştir. Bu eser, Türkiyede yazılan ilk muaşeret âdâbı
ki-Âli Efendi, bu risaleyi ni çin yazdığını şöyle anlatıyor:
«Hicret yılının 955 esnaları idi. Bir akşam bazı zürefa, bü- leğa, şuara toplanmışlar, işret ediyorlardı. O akşam bazı rindlerin de asrın zenginleri nin sofrasında bulundukları duyulmuştu. Konuşurlarken, söz, kimin cömert, kimin pin ti olduğuna intikal etti. Mec liste hazır bulunanlar, İstan- bulda ne kadar kerem ve se- havet sahibi varsa tahkike ko yuldular.
Vezirlerden başladılar. Ki mini medhettiler. kimini tâna- larla karşıladılar. Ben de söze karıştım, arkadaşlar bu bahse dair bir risale yazmaklığımda ısrar
ettiler.s-Şimdilerde birçok muaşeret kitabı var amma böyleSi yok. Âli Efendi hovardalık usulle rine. eğlencelerde nasıl bir ha reket hattı takip edilmesi lâ zım .geleceğine varıncaya ka dar yazmış; usul öğretmiş, yol göstermiş!
Belki o günlerde bu risale den faydalananlar çok olmuş tur. Fakat .bugün kimsenin işi ne yaramaz. Muaşerete, proto kole kim ehemmiyet veriyor ki? Hele bugünkü telâkkiye ve zihniyete göre hovardalığın muaşereti yoktur. Ahlâk kai delerinin. vicdani vecibelerin hiçe sayıldığı demlerde eğlen- i
ce ve hovardalık muaşeretini kim dinler?
Âli Efendinin eseri, bizim ilk muaşeret kitabımız -hem de bugünküler gibi yabancı dillerden çevirme ve çalma değil - telif olması bakımından övünmeğe lâyıktır.
★
Osmanlı Padişahlarını, sa rayda hâs odacıları arasında ehliyet ve ustalığı tecrübe edi lerek yetiştirilmiş bir berber bası traş ederdi.
Berber başı, padişahın ba şından dökülen kılları gümüş bir leğende yıkadıktan sonra kurutur, üzerine güzel kokular serperdi. Sonra bunları koy mak için hususi surette yapıl mış bir çekmecede muhafaza ederdi. «Sürrei Hümayün» çı karıldığı vakit bu çekmece mü hürlenir ve sürre eminine tes lim edilerek (Medinei Münev vere) ye gönderilip Hazreti Muhammedin mezarı yanında bir yere gömülürdü.
Yavuz Sultan Selim zama nından kalan bir âdettir bu!
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi