• Sonuç bulunamadı

İstanbul'daki insan yapısının nasıl değiştiğinin belgeseli:Tatavla'dan Kurtuluş'a

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İstanbul'daki insan yapısının nasıl değiştiğinin belgeseli:Tatavla'dan Kurtuluş'a"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

4

3H

J L

V t-v

AAU

PAZAR, 18 Ekim 1998

\ U ş J M M

kitap

İSTANBUL'DAKİ İNSAN YAPISININ NASIL DEĞİŞTİĞİNİN BELGESELİ

Tatavla ya da bugünkü adıyla Kurtuluş. İstanbul'un bir çok semti gibi büyük bir değişime uğramış, eski sakinlerinin yerini yenileri almış. Osmanlı İstanbulu'nda, daha çok Rumların oturduğu Tatavla,

Kasımpaşa, Sinemköy, Feriköy, Cinderesi ve

mezarlıklarla çevrili bir İstanbul semti. Önce 6-7 Eylül olayları ardından 1964 kararnamesi ile Rum nüfusunu hızla kaybeden Kurtuluş, bu göçlerden sonra yaşam biçimini de kaybetmiş. Şimdi çok az sayıda Rum vatandaşın yaşadığı Kurtuluş'un tarihini 30 yıldır orada yaşayan Orhan Türker kaleme aldı. 15 yıllık bir çalışmanın ürünü olan kitap, Tatavla'nın kuruluşundan bu yana orada yaşayan insanların yaşam biçimlerine ve günümüze kadar gelen

tarihine ışık tutuyor. Orhan Türker, Heybeliada doğumlu eşi kimya mühendisi Katerina Türker ile halen Kurtuluş'taki evlerinde yaşıyor. Eşi de kendisi gibi rehber, ikisi de Yunanca biliyor. Katerina Türker, kozmopolit İstanbul'un kaybolan yaşama biçimini inatla ayakta tutmak istercesine önce taze şamfıstığından yapılan kaşık tatlısını gümüş kaşıklar ve gümüş bir tepsi içinde ikram ediyor. Elbet yanında da bir bardak su. Arkasından

çikolata ve vişne likörü. Daha sonra üzerine toz şeker serpilmiş tarçınlı kurabiyeler ikram edildi. Kitapta anlatılan yaşam biçiminin içine daha sohbete başlamadan girmiş oluyoruz.

m

İhsan

YILMAZ

V % * V

J y

6

i '

% f

i *

atavla'dan Kurtuluş'a

► Tatavla'nın adının Kurtuluş olarak değişmesine neden olan ve eski semtin çehresini olduğu gibi değiştiren büyük bir yangın var. Üzerindeki spekülasyonlar halen sürüyormuş.

Yangının kasıtlı çıkarıldığı doğru değil ama söndürme çalışmalarının aksadığı ya da kasıtlı olarak ağır davramldığı görüşü ağırlık kazanıyor. Kilise bahçelerinde tulumbalar vardı, bunlarla kendimiz söndürebilirdik ama mani oldular diyorlar. İtfaiye geç geliyor ve yeterince suyu olmadığı için yangım söndüremiyor. Gerçi bugün de durum farklı değil ya. Tabii bütün bunların yanmda yangının çıktığı 1929 kışı çok sert geçmiş. İstanbul Boğazı'nm donduğu bile söylenir. Yerler buzluymuş sokaklar da oldukça dar ve yokuşlu. Evler de ahşap olduğu için tepeden

Dolapdere'ye kadar olan bölüm 24 saat içinde yanıp kül olmuş. Ama işin ilginç yanı, kamu binalarından hiç biri bu yangından zarar görmemiş.

► Şu an Kurtuluş'ta ağırlıklı olarak hangi yörenin insanları oturuyor?

1964 Kararnamesinden sonra büyük bir göç yaşandı ve şehir merkezi boşaldı. Bu göçten sonra boşalan binaları çok ucuz fiyata satın aldılar ya da işgal ettiler. Sonuç olarak 60'larda başlayan göç 74 Kıbrıs olaylarından sonra iyice arttı ve semt son şeklini aldı. Bir yerde Kasımpaşa yukarı çıktı ya da Anadolu'dan daha çok Erzincan civarından gelen insanlar tarafından mesken edinildi.

► Osmanlı yönetiminde olmalarına rağmen sanki özerk bir yönetim biçimleri var?

Evet, bildiğim kadarıyla Ayvalık ve

Tatavla için, burada Rumlardan başkası oturamaz diye padişah tarafından özel ferman çıkarılmış. Bu ferman ne amaçla ve nasıl verilmiş bilemiyorum ama çok büyük bir ayrıcalık. O dönemde orada Türklerin yaşaması zaten mümkün değil. Bu aşağı yukarı 1925’lere kadar zaten öyle gidiyor. Tramvay gelip cadde geliştikten sonra başkaları da buraya yerleşmeye başlamış.

B

a y r a k k r iz i

► Osmanlı döneminde Rum sporcular Tatavla'yı temsilen

olimpiyatlara katılmışlar. Özerkliğin sonucu mu bu?

O çok ilginç bir olay. Bu tür şeylere bugün de rastlamyor. Biliyorsunuz Patrik, Türk vatandaşı. Yurtdışına gittiği zaman sürtüşmelere neden

oluyor. Neden Yunan uçağıyla gitti diyorlar mesela. Veya bazı ülkelerde hem Türk

büyükelçisi, hem Yunan büyükelçisi karşılıyor. Aym şey olimpiyatlarda da oluyor. 1906 yılında Atina'da Olimpiyat oyunları düzenleniyor ve Osmanlı İmparatorluğu

katılmıyor. Fakat Tatavlalı sporcular kulüplerini temsilen kendileri

gidiyorlar. Tesadüfen de kazanıyorlar. Fakat bu sefer direğe kimin

bayrağının çekileceği büyük bir sorun oluyor. Bir taraftan Osmanlı sefiri geliyor ve bunlar Türktür, Türk bayrağım çekmeniz gerekir diyor. Yunanlılar da, siz bu olimpiyatlara katılmadınız, kazananlar da Rum, o yüzden Yunan bayrağı çekilecek diyorlar. Sonunda hangi bayrağın çekildiğini bilmiyorum ama büyük bir diplomatik sorun oluyor.

► Kurtuluş'ta şu an kaç Rum vatandaşı yaşıyor?

Sanırım 300-400 kişi var. 6-7 Eylül olaylarından sonra İstanbul'un kenar semtlerinde yaşayanlar korkarak şehir merkezine gelip yerleştiler. Tarlabaşı, Cihangir ya da Kurtuluş'u tercih ettiler. Cihangir'den sonra Rumlarm kalabalık olduğu ikinci semt Kurtuluş'tur.

► İstanbul'da kalan Rumların bugünkü durumları nedir?

Bugün Türkiye'de yaşayan Rumlar iki sınıfa ayrılabilir. Çok yaşlı olan insanlar burada kalmak zorunda. Göç edebilecek durumları yok. Ya yaşlılıktan ya da kimsesizlikten. Dayanabildikleri kadar evlerinde oturuyorlar, daha sonra Balıklı Rum Hastanesinde onlar için ayrılan yurda yerleşiyorlar.

Bugün burada kalanlar

üniversitede bilim adamları, tüccar sınıfı, öğretmenler ve din adamları. Genel olarak ekonomik bir sorunları yok. Son jenerasyon, özellikle 80 sonrası doğanlar çok iyi Türkçe konuşuyor. Hatta Yunanistan'a gittiklerinde alay konusu olacak kadar dilleri bozuldu. Bunda televizyonlann yanı sıra çevrelerinde o dili konuşacak insan bulamamalarının da etkisi oldukça büyük.

► İstanbul'un hemen her semti üzerine Yunanca yazılmış kitapların olduğunu söylediniz. Sanının bu konudaki çalışmaları bizden bile fazla. Bu bir sahiplenme duygusu mu?

Evet, öyle. Bütün bu negatif görüntüye rağmen, çok kaynaşmış iki millet Türkler ve Rumlar. Kültürleri kaynaşmıştı. Ben şuna inanıyorum, eğer din ayrımı olmasaydı, bugün tek millettiler. Dil ayrımı problem değildi, çok iyi anlaşıyorlardı. Bugün bütün bu olumsuz koşullara rağmen bakın Türkiye'nin en iyi komşuları yine onlardır. Türk'e yakın olan, kırgın gibi

gözüküp zaman zaman ters de davransa gene de

samimidir.

Neden yazdıkları konusuna gelince. Çok

büyük bir bağlılıkları var bu şehre karşı.

Vatan olarak kabul ediyorlar ve

unutmaları mümkün değil. Yunan tarihini okuduğunuz

zaman, orada doğmuş çocuklar

dahi bu şehri yaşayarak

büyüyorlar. Aşağı yukarı 27 yüzyıl bu insanların bu şehirle alışverişleri var. Bu kolay kolay silinecek bir şey değil. Buradan gitmiş insanların torunları en azından bir kere buraları görmeye geliyorlar. Buradaki varlıklarım belgeleştirmek istiyorlar bir yerde.

EVLERİNİ ARIYORLAR

► Siz rehbersiniz. Gelen Rumlar nereleri geziyorlar daha çok.

İstanbul kökenli olup buraya gelenlerin ilk yaptıkları şey, yaşadığı mahalleye ve eve gitmek. Ondan sonra mezarlıklara gidip, büyüklerini ziyaret ediyorlar. Kimisi şanslı oluyor, yaşadıkları evler hala ayakta oluyor, ilgi ve ikram görüyorlar. Tabii o zaman çok memnun oluyorlar. Bazıları da hüzünleniyorlar. Çünkü evleri yıkılmış ve kimseleri

taramıyorlar.

► Rumcaya ilginiz nasıl başladı. Yunan filolojisi mi okudunuz?

Hayır, çok ilgisiz gelebilir ama ben gazetecilik okulu mezunuyum. Ama fıiç bir zaman böyle bir şey

düşünmedim. Çocukluğumun geçtiği Moda'da bütün çevremiz Rum'du. Sokakta arkadaşlarımla konuşurken öğrenmeye başladım Rumcayı. Yunan harfleri de oyun gibi gelirdi bana. Biraz büyüdükten sonra öğretmen bir haram vardı, o öğretti bana

Yunancayı. Yıllar geçti, Yunanistan'a gittim gezmek için. Orada bu dili öğrenmeye daha çok merak sardım. Daha sonra Kültür Bakanlığı'nın açtığı Yunanca rehberlik kursuna gittim. Eşimle de orada taraştık zaten.

ESKİ ADI

YENİ ADI

Kilise Arkası Omuzdaş

Ayazma Lokumcu

Aya Tanaş Yeni Alem Marki Kalfa Dev Süleyman Papayanni Remzi Baba Hacı Yanako Kabadayı Hacı Koştu Varyemez

Hrisso Ali Ağa

Polidefkos Mekkareci Araba Meydanı Er Meydanı

KORSAN

D E N İ R L E R

KANUNİ Sultan Süleyman zamanında Ege adalarının büyük bir kısmı Osmanlılara geçince, özellikle Sakız adasmdaki korsan ve çok iyi denizci olan Rumlar İstanbul'a getirildiler. Kasımpaşa Tersanesinde çalıştırılmaya başlanan Rumlarm çoğu bekar olduğu için o

civardaki Müslüman halkın arasında oturmaları istenmemiş. Bu yüzden Tatavla adı verilen tepede yerleşmişler. 16. yüzyılın ikinci yansından itibaren orada bir köy oluşmaya başlamış. Gecekondu tipinde küçük küçük evlerden oluşan bu semtte bekar denizciler evlenmeye başlayınca ailelerin

oturduğu bir yer halini almış. Ondan sonra ağırlık Rumlarda olmak üzere 1950'lere kadar, yani 400 sene bu semt Rum nüfusu ağırlıkta olmak üzere günümüze kadar gelmiş.

A A ezeciler yok oldu

Ayn bir kültürün insanlarıydı. Bugün, Beyoğlu'nu güzelleştirmeye çalışıyorlar. O insanlar olmadıktan sonra ne yapsanız faydasız. Türkiye'de azınlık nüfusun yokolmasıyla doğru orantılı olarak mezeciler azaldı, pastaneler azaldı. Bu belki de o kültürün bir uzantısıydı. Bugün oturabileceğiniz kaç pastane olduğunu bir düşünün.

Rumlardan kalan binalar çok tahrip ediliyor. Çünkü insan kendi emeği ile bir şey yapmıyorsa onu korumaz. Zaman zaman dolaşırken görüyorum, o zamanlar Paris'ten getirtilmiş yer karolarının üzerinde odun kırıyorlar. O insanları da suçlayamıyorum, çünkü onların kültüründe böyle bir şey yok.

Çalışmamda bana hocam Çelik Gülersoy ışık tuttu. Bir şehre, güzelliklere nasıl bakmamız gerektiğini ondan öğrendim. Kabataş'ta doğdum, çocukluğum Kadıköy'de geçti, 30 yıldır da Kurtuluş'ta oturuyorum.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

醫學模擬教學隨着醫學教育蓬勃發 展,在全球皆已廣泛運用且成效卓 越,本校在虛擬病人的教學應用上獨 步全國,並研發出 iOSCE 課程幫助學

Elde edilen sonuçlar, embriyonik kök hücrelerin farkl›laflt›r›lmadan kültüre edilebilmele- ri için, daha iyi tan›mlanm›fl ortamlar›n gelifltirile- bilmesine

Ayrıca, karmaşık yapı tasarımlarında detaylı, saatlik, çok bölgeli tüm bina enerji analizi yapmak, var olan veya yeni teknolojilerin enerji etkinliğini hesaplamak için

Bu çalışmada Myanmar’ın Nargiz Kasırgasından hemen sonra insani yardımlara keyfi olarak rıza göstermemesi sorunu, Myanmar’ın insan hakları yükümlülükleri açısından

Eğlenm eye gittiği bir gazinoda, bir gece kulü­ bünde orkestradan kendisine u zatı­ lan m ikrofönlârı h içb ir zam an

Enjekte edilen parçalar T hücrelerini bir bakıma eğiterek T hücrelerinin onları zararsız olarak algılamasını ve böylece proinsülin üreten beta hücrelerine saldırmayı

Grup 4 (Nitrogliserin grubu): Safen veni nitrogli- serinli serum fizyolojik solüsyonu (300 cc %0.9 NaCl heparinli serum fizyolojik solüsyonu içine 2.5 mg nit- rogliserin

Onun hikâyeleri, sa­ manında, hikâyeciliğimizde büyük bir aşamaydı. Bu hikâyelerin özelliği, okurlara, çok kolay yasılmış kanısını yermesi ve kolaylıkla