• Sonuç bulunamadı

Ortaöğretim Öğrencilerinin Dindarlık Eğilimlerinin Bazı Kişilik Özellikleri İle İlişkisinin İncelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ortaöğretim Öğrencilerinin Dindarlık Eğilimlerinin Bazı Kişilik Özellikleri İle İlişkisinin İncelenmesi"

Copied!
282
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNİN DİNDARLIK EĞİLİMLERİNİN

BAZI KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ İLE İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ

HATİCE ELİF ELMAS

DOKTORA TEZİ

SOSYAL BİLİMLER VE TÜRKÇE EĞİTİMİ ANABİLİM DALI

FELSEFE

GRUBU EĞİTİMİ BİLİM DALI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(2)

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNİN DİNDARLIK EĞİLİMLERİNİN BAZI KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ İLE İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ

HATİCE ELİF ELMAS

DOKTORA TEZİ

SOSYAL BİLİMLER VE TÜRKÇE EĞİTİMİ ANABİLİM DALI FELSEFE GRUBU EĞİTİMİ BİLİM DALI

DANIŞMAN

DOÇ. DR. İBRAHİM KISAÇ

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

(3)

i

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU

Bu tezin tüm hakları saklıdır. Kaynak göstermek koşuluyla tezin teslim tarihinden itibaren ...(….) ay sonra tezden fotokopi çekilebilir.

YAZARIN

Adı : Hatice Elif Soyadı : ELMAS

Bölümü : Felsefe Grubu Eğitimi İmza :

Teslim tarihi :

TEZİN

Türkçe Adı : Ortaöğretim Öğrencilerinin Dindarlık Eğilimlerinin Bazı Kişilik Özellikleri İle İlişkisinin İncelenmesi

İngilizce Adı: Examinatıon Of The Relationshıp Between The Tendency To Religiousness And Some Personalıty Traits Among Secondary Students

(4)

ii

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI

Tez yazma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyduğumu, yararlandığım tüm kaynakları kaynak gösterme ilkelerine uygun olarak kaynakçada belirttiğimi ve bu bölümler dışındaki tüm ifadelerin şahsıma ait olduğunu beyan ederim.

Yazar Adı Soyadı: İmza:

(5)

iii

JÜRİ ONAY SAYFASI

……… tarafından hazırlanan “……….

……….……..……….” adlı tez çalışması aşağıdaki jüri tarafından

oy birliği / oy çokluğu ile Gazi Üniversitesi ………... Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans / Doktora tezi olarak kabul edilmiştir.

Danışman: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Başkan: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Üye: (Unvanı Adı Soyadı)

(Anabilim Dalı, Üniversite Adı) ………

Tez Savunma Tarihi: …../…../……….

Bu tezin ………Anabilim Dalı’nda Yüksek Lisans/ Doktora tezi olması için şartları yerine getirdiğini onaylıyorum.

Unvan Ad Soyad

(6)

iv

TEŞEKKÜR

Din, yaşamın pek çok alanına nüfuz eden, inanan kişi için hayata ve hatta ölüme anlam kazandıran, psikolojik ve sosyal anlamda içinde büyük bir güç barındıran bir olgudur. Bireyin davranışını, düşüncelerini ve duygularını büyük ölçüde etkileme potansiyeline sahip olan dinin insanın ruhsal yapısı, davranışları, kişiliği ile ilişkisinin bilimsel yöntemlerle ele alınıp, ortaya konması şüphesiz ki bilimsel literatüre oldukça büyük faydalar sağlayacaktır.

Din psikolojisi ile ilgili günümüzde yapılan çalışmaların sayısı giderek artmakla birlikte psikolojinin teorik ve pratik sahasında henüz tam anlamıyla bu konunun yer edindiğini söylemek mümkün değildir. Oysaki, varoluşçu psikologların bir kısmının da ifade ettiği gibi, günümüzde yalnızlık, yabancılaşma, depresyon, umutsuzluk gibi konularda doğru şekilde anlaşılan ve yaşanılan dinin olumlu etkilerinin olabileceği gayet makul bir beklentidir. Bu nedenle öncelikle dini yaşayış ve algılayış biçimi olan dindarlıkla kişilik arasındaki ilişki çok yönlü biçimde ortaya konmalıdır.

Dindarlık eğiliminin kişilik ile ilişkisinin ortaya konması, dinin ne kadar doğru algılandığının ve ne kadar doğru yaşandığının da bir göstergesi olacaktır. Konu ile ilgili araştırma sonuçları gerek din, gerek felsefe, gerek psikoloji, gerekse eğitim alanında çalışan konunun uzmanı olan kişilere mevcut tabloyu ortaya koymak ve varolan durumu yapıcı bir şekilde daha iyiye ve olumluya taşımak için yardımcı olacaktır.

Yapılan bu çalışmanın da bu anlamda dindarlık eğilimi ile mizaç ve karakter özellikleri, saldırganlık, suçluluk duygusu arasındaki ilişkiyi ortaya koyan çalışmalardan biri olarak mevcut bilimsel çerçeveye faydalı katkılar sağlayacağı düşünülmektedir.

Araştırmanın yapılmasında bana her konuda rehberlik eden, destek ve yardımcı olan danışmanım Doç. Dr. İbrahim KISAÇ’a, yine destekleri ile yanımda olan Prof. Dr. Mehmet GÜVEN ve Yrd. Doç. Dr. Leyla ERCAN’a, çalışmalarım boyunca araştırma sürecinin sevinç ve sıkıntılarını benimle paylaşan ve bana sürekli destek ve yardımcı olan eşime ve aileme; uygulama yaptığım okullardaki tüm öğrencilere bilime verdikleri destekten dolayı ve bu araştırmaya destek veren ve yardım eden bütün bireylere teşekkür ederim.

(7)

v

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİNİN DİNDARLIK EĞİLİMLERİNİN

BAZI KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ İLE İLİŞKİSİNİN İNCELENMESİ

(Doktora Tezi) HATİCE ELİF ELMAS

GAZİ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ Haziran, 2017

ÖZ

Bu araştırmada ortaöğretim öğrencilerinin dindarlık eğilimi düzeyleri ile bazı kişilik özellikleri arasındaki ilişki incelenmiştir. Araştırmada ele alınan bağımsız değişken, dindarlık eğilimi düzeyi, bağımlı değişkenler ise mizaç ve karakter özellikleri, saldırganlık düzeyi ve suçluluk duygusu düzeyidir. Araştırmanın örneklemi, 2014-2015 öğretim yılında Polatlı Anadolu ve Teknik Meslek Lisesi’nde öğrenim gören 339 öğrenci ile 2015-2016 öğretim yılı Polatlı Duatepe Anadolu Lisesi’nde öğrenim gören 278 öğrenci olmak üzere toplam 617 öğrenciden oluşmaktadır. Araştırmaya katılan 617 öğrencinin 159’u kız, 458’i erkek öğrencidir. Örneklemi oluşturan öğrencilerin yaş ortalamaları 17’dir. Araştırmada öğrencilerin dindarlık eğilimi düzeylerini belirlemek için araştırmacı tarafından geliştirilen ‘dindarlık eğilimi ölçeği’; saldırganlık düzeylerini belirlemek için Tuzgöl (1998) tarafından geliştirilen ‘saldırganlık ölçeği’, suçluluk duygusu düzeylerini belirlemek için Şahin ve Şahin (1992) tarafından geliştirilen ‘Suçluluk-Utanç Ölçeği (SUTÖ)’, mizaç ve karakter özelliklerini ölçmek için ise Cloninger (1997) tarafından geliştirilen ‘Mizaç ve Karakter Envanteri kullanılmıştır. Araştırmanın sonuçları şu şekildedir: Öğrencilerin bilgi, etkileme ve toplam dindarlık düzeyleri artıkça saldırganlık düzeyleri de çok düşük düzeyde de olsa bir azalmaktadır, etkileme ve toplam dindarlık düzeyleri artıkça suçluluk düzeyleri artmaktadır. Öğrencilerin dindarlık eğilimi ölçeği alt boyutlarından aldıkları puanlar ile mizaç ve karakter envanteri yenilik arayışı, zarardan kaçınma, ödül bağımlılığı, sebat etme, kendi kendini yönetme, iş birliği yapma, kendini aşma düzeyleri arasında kayda değer, anlamlı bir ilişkiye rastlanmamıştır. Dindarlık eğiliminin inanç alt boyutunda ise erkek öğrencilerin aldıkları puanlar kızlara göre daha yüksektir. Düz lise öğrencilerin dindarlık eğilimi etkileme alt boyutundaki puanları ile toplam dindarlık eğilimi puanları Anadolu Lisesi öğrencilerine göre daha yüksektir. Erkek öğrencilerde saldırganlık duygusunun kız öğrencilerden daha yüksektir. Kız öğrencilerde ise suçluluk duygusunun daha yüksek olduğu bulunmuştur. Okul türlerine göre öğrencilerin saldırganlık ölçeğinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Anadolu lisesi öğrencilerinin suçluluk duygusu, keşfetmekten heyecan duyma, dürtüsellik, savurganlık, düzensizlik, toplam yenilik arayışı, beklenti endişesi, yabancılardan çekinme ve toplam zarardan kaçma, bağlılık, sorumluluk alma, özdeşim özelliklerine ve toplam kendini aşma puan ortalamaları düz lise öğrencilerinden yüksek tespit edilmiştir. Düz lise öğrencilerinin duygusallık, aydınlanmış ikinci

(8)

vi

kişilik, sebat etme, sosyal kabullenme, iş birliği ve kendini kaybetme özelliklerine daha yatkın oldukları bulunmuştur.

Bilim Kodu:

Anahtar Kelimler: Dindarlık, Saldırganlık, Suçluluk Duygusu, Mizaç ve Karakter. Sayfa Adedi: 263

(9)

vii

EXAMINATION OF THE RELATIONSHIP BETWEEN THE

TENDENCY TO RELIGIOUSNESS AND SOME PERSONALITY

TRAITS AMONG SECONDARY STUDENTS

(Ph.D Thesis) HATİCE ELİF ELMAS

GAZI UNIVERSITY

INSTITUE OF EDUCATIONAL SCIENCES June, 2017

ABSTRACT

In this study, the relationship between religiousness levels of secondary school students and some personality traits was examined. The independent variable involved in the research is the level of religiousness, the dependent variables are temperament and character traits, level of aggression and level of guilt. The sample of the research consists of a total of 617 students, including 339 students in Polatlı Anatolian and Technical Vocational High School in 2014-2015 academic year and 278 students in Polatlı Duatepe Anatolian High School in 2014-2015-2016 academic year. Of the 617 students who participated in the survey, 159 were female and 458

were male students. The average age of the sample population is 17. In

this research; 'Religiousness tendency scale' developed by the researcher in order to determine the levels of religiousness of the students, 'Aggression Scale' developed by Tuzgöl (1998) to

determine aggression levels, 'Guilt-Shame Scale (SUTÖ)' developed

by Şahin and Şahin (1992) to determine levels of guilt, and ‘Temperament and Character Inventory’ developed by Cloninger (1997) were used. The results of the study are as follows: As the level of knowledge, influence and total religiousness of the students increases, the level of aggression decreases at a very low level, as the level of influence and total religiousness increases, the level of guilt increases. There was no significant association between levels of students' religious attitude scale subscales and temperament and character inventory, seeking novelty, harm avoidance, reward dependence, perseverance, self-management, cooperation, self-transcendence. Male students' scores are higher than females in the belief dimension of the tendency of religiousness. The affecting sub-dimension scores of the religiousness tendency and the total religiousness tendency scores of the regular high school students are higher than those of the Anatolian High School students. Male students are more aggressive than female students. Girls were found to have a higher sense of guilt. There is no significant difference between the scores of the students on

(10)

viii

the aggression scale according to the school types. The average scores of guilt, discovery, impulsiveness, discomfort, irregularity, total innovation seeking, expectation anxiety, fear of strangers and total avoidance, loyalty, responsibility, identity and total self-efficacy scores of Anatolian high school students were higher than regular high school students. Regular high school students were found to be more susceptible to sensuality, enlightened second personality, perseverance, social acceptance, business association and self-loss.

Science Code:

Key Words: Religiosness, Aggression, Guilt Feeling, Temperament And Character Page Number : 263

(11)

ix

İÇİNDEKİLER

TELİF HAKKI VE TEZ FOTOKOPİ İZİN FORMU...i

ETİK İLKELERE UYGUNLUK BEYANI...ii

JÜRİ ONAY SAYFASI ... iii

TEŞEKKÜR ...iv ÖZ...v ABSTRACT...vii İÇİNDEKİLER ...ix TABLOLAR LİSTESİ………...xiv ŞEKİLLER LİSTESİ………..……….xvii BÖLÜM I...1 GİRİŞ ...1 Amaç ………..……... 11 Problem …...12 Önem...12 Sınırlılıklar...15 Varsayımlar ... 16 Tanımlar ... 16 BÖLÜM II...19

KAVRAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR...19

Kavramsal Çerçeve……… 19 Din ………. 19 Dindarlık ……….…….. 26 Dindarlığın Boyutları ……….… 27 İnanç Boyutu ………...……….. 28 İbadet Boyutu…….………...30 Bilgi Boyutu………...………..32

Tecrübe (Duygu) Boyutu……...………..……….33

(12)

x

Kişilik……….36

Mizaç……….……….38

Karakter………39

Cloninger’in Genel Psikobiyolojik Kişilik Modeli……….40

Mizacın Alt Boyutları………42

Zarardan Kaçınma………...42

Beklenti Endişesi ve Karamsarlık……….………...44

Belirsizlik Korkusu……….……….……….45

Yabancılardan Çekinme……….…...……….46

Çabuk Yorulabilme………...………..………46

Yenilik Arayışı……….46

Keşfetmekten Heyecan Duyma………...………..48

Dürtüsellik……….………48 Savurganlık………...………49 Düzensizlik………49 Ödül Bağımlılığı………..49 Duygusallık………...…………51 Bağlanma………..51 Bağımlılık………..…………51 Sebat Etme………..52

Karakterin Alt Boyutları…..………....53

Kendini Yönetme………...53

Sorumluluk Alma……….….54

Amaçlılık………...55

Beceriklilik………55

Kendini Kabullenme……….56

Aydınlanmış İkinci Mizaç……….56

İşbirliği Yapma………...57

Sosyal kabullenme………57

Empati duyma………...58

Yardımseverlik………..58

(13)

xi

Erdemlilik………..….………..…….59

Kendini Aşma……….…….59

Kendilik Kaybı………..………..……….……..61

Kişiler Ötesi Özdeşim………..…………..61

Manevi Kabullenme………..62 Din ve Kişilik………...62 Tasavvuf………..………68 Ahmed Yesevi………...100 Mevlana……….102 Yunus Emre………... ...110

İbnü’l Arabi (Muhyiddin Arabi)………..…. 115

Hacı Bektaşi Veli………..120

Saldırganlık………..123

Suçluluk Duygusu………131

İlgili Araştırmalar………...……….136

Yurt İçinde Yapılan Araştırmalar………136

Yurt Dışında Yapılan Araştırmalar……….147

BÖLÜM III …….………..155

YÖNTEM………..………...155

Araştırmanın Modeli………..155

Evren ve Örneklem……….155

Veri Toplama Araçları………156

Dindarlık Eğilimi Ölçeği………156

Saldırganlık Ölçeği………...….159

Suçluluk-Utanç Duygusu Ölçeği (SUTÖ)………161

Mizaç ve Karakter Envanteri……….………..162

Verilerin Analizi…………..………..163

BÖLÜM IV………165

BULGULAR……….165

Öğrencilerin Dindarlık Eğilimlerine Göre Saldırganlık Düzeylerine İlişkin Bulgular………..165

Öğrencilerin Dindarlık Eğilimlerine Göre Suçluluk Duygusu Düzeylerine İlişkin Bulgular………..…...166

(14)

xii

Öğrencilerin Dindarlık Eğilimlerine Göre Mizaç ve Karakter Envanteri Yenilik Arayışı Düzeylerine İlişkin Bulgular……….……….168

Öğrencilerin Dindarlık Eğilimlerine Göre Mizaç ve Karakter Envanteri Zarardan Kaçınma Düzeylerine İlişkin Bulgular……….……….……169

Öğrencilerin Dindarlık Eğilimlerine Göre Mizaç ve Karakter Envanteri Ödül Bağımlılığı Düzeylerine İlişkin Bulgular……….…………..170

Öğrencilerin Dindarlık Eğilimlerine Göre Mizaç ve Karakter Envanteri Sebat Etme Düzeylerine İlişkin Bulgular……….171

Öğrencilerin Dindarlık Eğilimlerine Göre Mizaç ve Karakter Envanteri Kendi Kendini Yönetme Düzeylerine İlişkin Bulgular………172

Öğrencilerin Dindarlık Eğilimlerine Göre Mizaç ve Karakter Envanteri İşbirliği Yapma Düzeylerine İlişkin Bulgular………..174

Öğrencilerin Dindarlık Eğilimlerine Göre Mizaç ve Karakter Envanteri Kendini Aşma Düzeylerine İlişkin Bulgular………175

Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Dindarlık Eğilimi Düzeylerine İlişkin

Bulgular………176 Öğrencilerin Okul Türlerine Göre Dindarlık Eğilimi Düzeylerine İlişkin

Bulgular……….……..178 Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Saldırganlık Düzeylerine İlişkin Bulgular.. 179 Öğrencilerin Cinsiyetlerine Göre Suçluluk Düzeylerine İlişkin Bulgular…… 180 Öğrencilerin Okul Türlerine Göre Saldırganlık Duygusu Düzeylerine İlişkin Bulgular………181 Öğrencilerin Okul Türlerine Göre Suçluluk Duygusu Düzeylerine İlişkin

Bulgular………181 Öğrencilerin Okul Türlerine Göre Mizaç Ve Karakter Envanteri Yenilik Arayışı Alt Boyutları Düzeylerine İlişkin Bulgular………...182

Öğrencilerin Okul Türlerine Göre Mizaç Ve Karakter Envanteri Zarardan Kaçınma Alt Boyutları Düzeylerine İlişkin Bulgular……….183

(15)

xiii

Öğrencilerin Okul Türlerine Göre Mizaç Ve Karakter Envanteri Ödül Bağımlılığı

Alt Boyutları Düzeylerine İlişkin Bulgular………..………184

Öğrencilerin Okul Türlerine Göre Mizaç Ve Karakter Envanteri Sebat Etme Düzeylerine İlişkin Bulgular………..…………..185

Öğrencilerin Okul Türlerine Göre Mizaç Ve Karakter Envanteri Kendini İdare Etme Alt Boyutları Düzeylerine İlişkin Bulgular………186

Öğrencilerin Okul Türlerine Göre Mizaç Ve Karakter Envanteri İş Birliği Yapma Alt Boyutları Düzeylerine İlişkin Bulgular………...187

Öğrencilerin Okul Türlerine Göre Mizaç Ve Karakter Envanteri Kendini Aşma Alt Boyutları Düzeylerine İlişkin Bulgular………..…….189

BÖLÜM V……….………..………...191 SONUÇ VE TARTIŞMA………..……..191 BÖLÜM VI………215 ÖNERİLER……….214 KAYNAKLAR………..217 EKLER………...236

EK 1 Dindarlık Eğilimi Ölçeği………237

EK 2 Saldırganlık Ölçeği……….239

EK 3 Suçluluk ve Utanç Duygusu Ölçeği………...241

EK 4 Mizaç ve Karakter Envanteri……….242

EK 5. Dindarlık Ölçeği Açımlayıcı Faktör Analizi Sonuçlarına Göre Faktör Yükleri ve Scree Plot Grafiği……….…254

EK 6. Ölçeklere Ait Ölçme Modelleri………256

EK 7. Analizler için Ölçeklere Ait Toplam Puanların Normallik ve Homojenlik Varsayımlarının İncelenmesi……….259

(16)

xiv

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1. Dindarlık Eğilimi Ölçeğinin Madde Sayısı, Faktör Analizi ve Güvenirlik

Sonuçları………157

Tablo 2. Dindarlık Eğilimi Ölçeği Uyum İndeksi Değerleri ………….…………...….…….158 Tablo 3. Saldırganlık Ölçeği Uyum İndeksi Değerleri………..…160 Tablo 4. Suçluluk Duygusu Ölçeği Uyum İndeksi Değerleri………..…...… 162 Tablo 5. Öğrencilerin Dindarlık Eğilimleri Ölçeği ile Saldırganlık Envanterinden Aldıkları

Puanlar Arasındaki İlişkiye Yönelik Korelasyon Değerleri………….……….... 165

Tablo 6. Öğrencilerin Dindarlık Eğilimleri Ölçeği ile Suçluluk Duygusu Envanterinden

Aldıkları Puanlar Arasındaki İlişkiye Yönelik Korelasyon Değerleri…………...….. 167

Tablo 7. Öğrencilerin Dindarlık Eğilimleri Ölçeği ile Mizaç ve Karakter Envanteri Yenilik

Arayışı Alt Boyutu Boyutunda Aldıkları Puanlar Arasındaki Korelasyon Değerleri……... 168

Tablo 8. Öğrencilerin Dindarlık Eğilimleri Ölçeği ile Mizaç ve Karakter Envanteri Zarardan

Kaçınma Alt Boyutu Puanı Arasındaki Korelasyon Değerleri………....………. 169

Tablo 9. Öğrencilerin Dindarlık Eğilimleri Ölçeği ile Mizaç ve Karakter Envanteri Ödül

Bağımlılığı Alt Boyutu Puanları Arasındaki Korelasyon Değerleri………. 170

Tablo 10. Öğrencilerin Dindarlık Eğilimleri Ölçeği ile Mizaç ve Karakter Envanteri Sebat Etme

Alt Boyutu Puanları Arasındaki Korelasyon Değerleri………..…….. 172

Tablo 11. Öğrencilerin Dindarlık Eğilimleri Ölçeği ile Mizaç ve Karakter Envanteri Kendi

Kendini Yönetme Alt Boyutu Puanları Arasındaki Korelasyon Değerleri………….. 173

Tablo 12. Öğrencilerin Dindarlık Eğilimleri Ölçeği ile Mizaç ve Karakter Envanteri İş birliği

Yapma Alt Boyutu Puanları Arasındaki Korelasyon Değerleri….………….……… 174

Tablo 13. Öğrencilerin Dindarlık Eğilimleri Ölçeği ile Mizaç ve Karakter Envanteri Kendini

Aşma Alt Boyutu Puanları Arasındaki Korelasyon Değerleri………. 175

Tablo 14. Lise Öğrencilerinin Cinsiyete göre Dindarlık Eğilimi Bilgi, Tecrübe ve Etkileme Alt

Ölçekleri Puanlarının Farklılaşmasına Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları………..177

(17)

xv

Tablo 15. Lise Öğrencilerinin Cinsiyete göre Dindarlık Eğilimi İnanç, İbadet Alt Boyutları ve

Toplam Dindarlık Eğilimi Puanlarının Farklılaşmasına Yönelik Mann Whitney U Testi Sonuçları………. 177

Tablo 16. Lise Öğrencilerinin Okul Türüne göre Dindarlık Eğilimi Bilgi, Tecrübe ve Etkileme

Alt Ölçekleri Puanlarının Farklılaşmasına Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları……….……… 178

Tablo 17. Lise Öğrencilerinin Okul Türüne göre Dindarlık Eğilimi İnanç, İbadet Alt Boyutları

ve Toplam Dindarlık Eğilimi Puanlarını Farklılaşmasına Yönelik Mann Whitney U Testi Sonuçları……….……… 178

Tablo 18. Lise Öğrencilerinin Cinsiyete göre Saldırganlık Ölçeği Puanlarının Farklalaşmasına

Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları…..…………..……….……….. 179

Tablo 19. Lise Öğrencilerinin Cinsiyete göre Suçluluk Duygusu Ölçeği Puanlarının

Farklılaşmasına Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları……….……… 180

Tablo 20. Lise Öğrencilerinin Okul Türüne göre Saldırganlık Ölçeği Puanlarının

Farklılaşmasına Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları………..……. 181

Tablo 21. Lise Öğrencilerinin Okul Türüne göre Suçluluk Duygusu Ölçeği Puanlarının

Farklılaşmasına Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları……….……. 182

Tablo 22. Lise Öğrencilerinin Okul Türüne göre Mizaç ve Karakter Yenilik Arayışı Alt Ölçeği

Puanlarının Farklılaşmasına Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları…..…… 182

Tablo 23. Lise Öğrencilerinin Okul Türüne göre Mizaç ve Karakter Zarardan Kaçınma Alt

Ölçeği Puanlarının Farklılaşmasına Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları….184

Tablo 24. Lise Öğrencilerinin Okul Türüne göre Mizaç ve Karakter Ödül Bağımlılığı Alt Ölçeği

Puanlarının Farklılaşmasına Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları……..…...185

Tablo 25. Lise Öğrencilerinin Okul Türüne göre Mizaç ve Karakter Sebat Etme Alt Ölçeği

Puanının Farklılaşmasına Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları………….... 186

Tablo 26. Lise Öğrencilerinin Okul Türüne göre Mizaç ve Karakter Kendini İdare Etme Alt

Ölçeği Puanının Farklılaşmasına Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları……..187

Tablo 27. Lise Öğrencilerinin Okul Türüne göre Mizaç ve Karakter İşbirliği Yapma Alt Ölçeği

Puanının Farklılaşmasına Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları……….188

Tablo 28. Lise Öğrencilerinin Okul Türüne göre Mizaç ve Karakter Kendini Aşma Alt Ölçeği

Puanının Farklılaşmasına Yönelik İlişkisiz Örneklem t-Testi Sonuçları………189

(18)

xvi

Tablo 30. Ölçek Toplam Puanlarının Normallik Varsayımının İncelenmesi………….………259 Tablo 31. Ölçek Toplam Puanlarının Cinsiyete Göre Normallik ve Homojenlik

Varsayımlarının İncelenmesi………..…………260

Tablo 32. Ölçek Toplam Puanlarının Okul Türüne Göre Normallik

(19)

xvii

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1. Dindarlık Eğilimi Ölçeği Puanları Yorumlama Aralıkları………….……….. 159

Şekil 2. Açımlayıcı faktör analizi scree plot grafiği……….. 255

Şekil 3. Dindarlık eğilimi ölçeği ölçme modeli……….………. 256

Şekil 4. Saldırganlık ölçeği ölçme modeli………...……….. 257

(20)

1

BÖLÜM 1

GİRİŞ

Tarih boyunca insan, varoluşunun amacı üzerine düşünmüş, nerden gelip nereye gittiğini, doğum ve ölüm arasındaki süreçte nasıl yaşamasını gerektiğini, başına gelenlerin nasıl karşılaması ve anlamlandırması gerektiğini sorgulamıştır. Bu doğrultuda inşa ettiği, düşünsel yapısı, kişiliği, kararları ve davranışları ile hem kendi yaşamını hem de doğrudan veya dolaylı olarak diğer yaşamları etkilemiştir.

Hayatı anlamlandırmak insan için en temel meseledir ve insan, bu anlam arayışını tüm yaşamı boyunca sürdüren bir varlıktır. Çünkü insanın anlam arayışı onun yaradışılışından gelen bir kabiliyetidir. İnsanın bu kabiliyeti kendi idealleri ve değerleri için yaşama, hatta onlar uğruna ölme gücü verir (Serinsu, 2010, s.25).

Frankl bu anlamı dinsel bir temele dayandırmıştır. Ona göre, Tanrı’nın her birimizin keşfedip gerçekleştirmesi için buyurduğu, yalnızca, bir gerçek anlam vardır ve bu anlam verilmekten çok bulunacak bir şeydir. İnsan onu icat edemez, keşfetmelidir (Frankl’dan aktaran, Kartopu, 2013, s.68).

İnsan varolduğu günden bu yana sürekli olarak içinde yaşadığı dünyayı, evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur. Küçük yaşta bir çocuk, yere düşüp dizi bir taşa çarptığı zaman duyduğu acının sebebini o taşta görür. Taşa vurup tekmeleyerek bu habersiz varlıktan öç almak ister. Bu masum harekette bile, derinleşmemiş, sığ ve çocukça bir anlama ihtiyacı vardır. Şu sebeple ki, yaşamak isteyen hiçbir insan, kendi eylemlerini, kendi hareket tarzını anlamsız bulmaz. İnsanın yapıp ettiklerine bir anlam vermesi onun hayatta kalmasını sağlar (Serinsu, 2010, s.23-25).

(21)

2

Din, bireyin bu anlam arayışında, yaşam biçiminde, hayata bakış açısında ve kendini değerlendirmesinde oldukça önemli ve etkili bir role sahiptir. Din, bu yönüyle de ele alınması, incelenmesi ve değerlendirilmesi gereken bir olgudur. Çünkü din, kişinin yüce bir varlığın anlayış, sevgi ve koruyucu gücüne sığınarak yalnızlık, korku ve yetersizlik gibi duygulardan kurtulmasına yardımcı olan en etkili unsurlardandır.

Günümüzde modern insan, sevgi, bağlanma, kendini adama özleminin yanında, güvenlik ve korunma, ilgi ve dayanışma ve her şeyden öte anlamlı bir amaca bağlanma ihtiyacı da duymaktadır. Bu nedenle, özellikle her türlü imkana sahip olmalarına rağmen kültürel yozlaşma ve değer kaybından kurtulamayan zengin ülkelerin insanı, geçmişte kaybettiği sağlam temellere, yani dine, yeniden yönelmeyi ya da yeni dinî temeller hazırlamayı yeğlemektedir (Bahadır, 1994, s.220).

Bu bağlamda Varoluşçu Psikoterapistler de insanın varoluşuyla ilgili sorgulaması olarak kabul edilen anlam arayışının tatmininde dinin çok önemli ve işe yarayan katkılarda bulunduğunu ileri sürerler. Onlara göre, insanın varoluşsal dinamiklerinden olan, ölümün ve hayatın anlamı, felaket ve acıların anlamı ve sorumluluk, üretkenlik, diğergamlık gibi sosyal ilişkileri düzenleyen unsurların anlamının sorgulanmasında din, tatmin edecek çıkış yolları gösterebilmektedir. Özellikle son yarım asırda, insanların en fazla muzdarip oldukları yalnızlık, yabancılaşma ve anlamsızlık duygularının yol açtığı çeşitli psikolojik hastalıklara yakalananların psikiyatri kliniklerinde ilk sıraları aldığını, ama sanayi devrimi öncesine bakıldığında birçok ciddi sorunun olmasının yanı sıra, bu tür kaynaklı psikolojik rahatsızlıkların yok denecek kadar az olduğunu ifade eden Varoluşçu Psikoterapistler, böyle bir tablonun ortaya çıkmasında, başta din olmak üzere sosyokültürel değerlerin geri plana itilmesinin etkili olduğunu iddia etmektedirler (Yıldız, 2001, s.19).

Allport da (1950), dinin zihinsel ve duygusal yönden en mükemmel anlam kaynağı olduğunu vurgulayarak, "Din, her şeyin derinliğinde bulunan anlamı keşfetmede en büyük güçtür. Bu noktada din, bütün dünya görüşleri arasında en tutarlı ve en kapsamlı olanını ortaya koyar" der. Din, anlaşılması zor konu ve olaylara bir anlam yükler ya da onları insanların kabul edebileceği bir muhtevaya sokar. Din bu fonksiyonunu özellikle insan hayatını derinden etkileyen doğum, evlenme, hastalık, merasimler, talihsizlik, dramatik tecrübeler, ölüm gibi olaylarda güçlü bir şekilde ortaya koyar. Anlam tecrübesi, kendi derinliği içerisinde temellendiği, gücünü ve hayatiyetini kazandığı dinî bir boyuta işaret eder. İnsan bu boyutun

(22)

3

bilincinde olmadığı takdirde hayatın anlamlılığına dair inancını yitirebilir (Bahadır, 1994, s.215-216).

İnsan isteyerek ve istemeyerek din tarafından günah kabul edilen ve toplum tarafından da kabul edilmeyen pek çok davranışta bulunmakta, bunun sonucunda kişide ruhsal çöküntü, pişmanlık, kaygı ve korku tarzında duygular ortaya çıkmaktadır. Din, dua ve tövbe aracılığıyla insana sıkıntılardan kurtulma fırsatının yanında, insanın güvenme, sevilme, bağışlanma ve sığınma gibi ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Böylece din, umut, iyimserlik, fedakârlık, sorumluluk, üretkenlik, birlik, beraberlik gibi psiko-sosyal öğeleri de önemli ölçüde desteklemektedir (Akto, 2011, s.196- 197).

Din, Allah tarafından insanlara gönderilen sistemdir (İstanbul Kuran Araştırmaları Grubu, 2011, s.20). Kaynağı ilâhi olsun ya da olmasın, her çağda insanlar mutlaka bir dine inanmışlar, inandıkları dinin gerçeklerini öğretim yoluyla yetişmekte olan nesile tanıtma ihtiyacı duymuşlardır (Çekin, 2013, s.45).

Din olgusu, insanlık kültürünün temelinde göz ardı edilemeyecek kadar büyük rol oynayan bir olgudur. Hatta yeryüzünde istisnasız bütün medeniyetlerin dinlerden doğduğu iddia edilmektedir. Çünkü din insan ruhunun en derin ihtiyaç ve sezgilerine cevap vermektedir. Konu ile ilgili Bergson, “Geçmişte bulunduğu gibi bu gün de ilimsiz, sanatsız, felsefesiz

toplumlar bulunacaktır. Fakat dinsiz bir toplum asla” demiştir. Çünkü insan her zaman

kendi varlığının üstünde daha güçlü, büyük ve kutsal bir varlığa inanma ihtiyacı hissetmiştir. İnsanlar karşısında acizlik hissettikleri ve üstesinden gelemedikleri olaylar karşısında ruhsal boşluklarını kapatacak bir iç tatmin sağlamak için aşkın kutsal bir varlığı inanç haline getirmişlerdir. Zamanla gerçekleşen değişikliklere rağmen insan bilincinde bir birlik ve sürekliliğin mutlak varlığını sürdürmektedir. Bundan dolayı birçok araştırmacı, bireyin inanç sistemini, kişiliğin oluşumunda önemli bir faktör ve kişilik ölçümünde temel boyutlardan birisi olarak görmektedir (Akto, 2011, s.195). Din, ülkemizdeki toplumsal yapı içerisinde, önemli bir yer tutmakta, ülkemizde yaşayan bireylerin hayatına yön vermelerini, ne şekilde davranacaklarını ve alacakları kararların ne yönde olacağı konusunda dini yaklaşımları oldukça etkili olmaktadır (Çiçek, 2008, s.3).

Bir kişinin günlük hayatında dine verdiği önem, kişinin dine inanma ve bağlanma derecesi, bireyin sahip olduğu dine olan bağlılığın göstergesi sayılan ve dini öğretilerin nasıl ve ne kadar uygulandığını ifade etmeye yarayan bir kavrama dindarlık adı verilir. Araştırmacılar,

(23)

4

dindarlığı çeşitli şekillerde ele almışlar, onları farklı boyutlarda değerlendirmişler ve bu boyutlara bağlı olarak bireylerin dindarlık düzeylerini incelemişlerdir (Çiçek, 2008, s.35). Yapılan hiçbir tanım, sınırlama ve kavramlaştırma din ve dindarlığı tam olarak açıklayabilecek güçte değildir. Çünkü din üzerinde yapılacak her açıklama, başta nasıl bir terminolojinin kullanılacağı meselesi olmak üzere pek çok sıkıntıyı beraberinde getirmektedir. Ayrıca her açıklama hakikatin bir yönüne yoğunlaşmakta ve ışık tutmaktadır. Dolayısıyla yapılan dindarlık tiplemeleri araştırmacılara kolaylık sağlayan teorik bir çerçeve ve sınıflama olmaktan öteye gidememektedir. Çünkü insanları tamamen tanıyıp anlamak ve onların ideal bir şekilde tipolojisini ortaya koymak mümkün değildir. Ancak bunun mümkün olmaması bu hususta çalışmalar yapılmasına engel bir durum da değildir (Yapıcı, 2002, s.77-78).

Şentepe ve Güven (2015, s.28-30), çalışmasında din ile kişilik arasında ilişkiyi ele alan farklı düşünürlerin görüşlerine yer vermişlerdir. Buna göre; James, insan doğasının, dindarlığın farklı görünümleri üzerindeki etkisine vurgu yapmış ve din ile kişiliğin temel görünümleri üzerinde çalışmıştır. Allport, kişiliğin bir yönü olan karakter ile dinin kökeni arasında ciddi bir ilişki olduğunu belirtmiştir. Kirkpatrick ise kişilik psikolojisinin din ve maneviyatın doğal bir evi olduğunu ifade etmektedir. Kişiliğin (ve diğer yönleri olan mizaç ve karakterin) dini ya da manevi yönelimlerle ilişkisini ele alan çalışmalar dine karşı yatkınlığın insan doğasında var olduğunu iddia etmektedirler.

Dindarlık ve maneviyat ile ilgili birçok farklı çalışma, manevi yapıların ömür boyu davranışsal etkileri olan genetik temelli bilişsel ve duyuşsal nitelikler olduğunu göstermektedir. Batı’da kişilik ve dindarlık ilişkisini ele alan çok yönlü araştırmalar yapılmaktadır. Türkiye’de ise din psikolojisi alanda 2000’lerden önce bu alanda çok az sayıda çalışma varken son zamanlarda yeterli düzeyde olmasa bile kişilik ve dindarlık üzerinde yapılan ampirik çalışmalardaki artış dikkat çekmektedir (Şentepe ve Güven, 2015, s.28-30).

Din kişiliğin en derin tabakalarına nüfuz eder. Çünkü inanma insan hayatının dayandığı temel noktadır. İnsan davranışlarının bütünlüğüne ancak inançları sayesinde ulaşılır. Jung’a göre din, insan faliyetlerinin en eski ve evrensel faliyetlerinden biri olduğu için, insan kişiliğinin psikolojik yapısı ile ilgilenen bütün psikoloji yaklaşımları, dinin tarihsel ve toplumsal olduğu kadar, kişisel bir ilgi de olduğuna dikkati çekmelidirler. İnsanın kişilik

(24)

5

yapısı ve hayat karşısında takındığı tutum, onun inançlarına dayanır. İnsanın kişiliği şekillenirken ona etkide bulunan çevresel ve psikolojik faktörlerin en önemlilerinden biri dindir (Jung, 1998, s.3).

Kişilik psikologları bireyi bir bütün olarak inceleme iddiasında olsada, konuyla ilgili literatür de dindarlık olgusu göreceli olarak ihmal edilmekte, bu da kişilik olgusunun kapsamlı olarak anlaşılmasını engellemektedir. Allport’a göre bunun temel nedeni, özellikle pozitivist bir bakışı benimseyen modern entelektüeller ve üniversite çevrelerinde din konusunun görmezden gelinmesidir. Psikologlar bile, insan ilgisine yabancı olmadığını bildikleri halde, din konusu gündeme geldiğinde sessiz kalmayı tercih etmektedirler. Kişilik psikologlarının dine ilgi göstermemelerinin ikinci nedeni ise bu alanın insanı kendi kültürel yapısı içinde anlamaya çalışması gibi büyük bir iddiada bulunmasıdır. Kişilik ve din arasında doğal bir ilişki olmasına rağmen, kişilik psikolojisiyle ilgili ders kitaplarında, kişiliğin dinî yönlerinden ya hiç bahsedilmemekte ya da sadece birkaç sayfada konu geçiştirilmektedir. Din olgusunun bir tarafa atılması sebebiyle sadece dindarlığın yanısıra onunla sıkı ilişki içerisinde olan kişilik de net bir biçimde anlaşılamamaktadır. Ancak günümüzde din, dolayısıyla dindarlık ile kişilik arasındaki ilişkiden sıklıkla bahsedilmeye, çok boyutlu olarak tartışılmaya yeni yeni başlanmıştır (Karakaya, 2008: 36-41).

Emmons’a (2014, s.166) göre, manevi konulara ilişkin araştırmalar hızla büyümektedir ve bu konu sadece normalde “din psikolojisine” ait görülse de bu alanla sınırlı tutulamaz. Psikolojinin çeşitli alanları, özellikle klinik ve sağlık psikolojisi, hem dini değerleri merkez alan kişilerin yaşamlarını hem de bu değerlerin bilişsel, fiziksel ve kişisel ilişkiler arasındaki etkileşimine daha fazla vurgu yapmaya, bu çalışmalara daha çok yer vermeye başlamıştır. Bugün insanların yaşamlarının psiko-sosyal öğeleriyle ilgili çalışmalarda kayda değer bir hızlanmanın ve şaşırtıcı gelişmelerin olduğu görülmektedir.

Psikolojinin alt disiplinlerinin gelişmesine rağmen kişilik ve din alanındaki gelişmeler düzensiz, dağınık olmasının yanısıra kapsamlı ve sistematik bir kavramsal çerçeveden yoksundur. Yakın alt disiplinlere göre modern kişilik psikolojisi, kişinin manevi kişiliği konusunda geride kalmıştır. Bu kafa kurcalayan durumunsa iki nedeni vardır. Birincisi, örneğin Allport (1950) gibi din psikolojisi öncülerinin ilk başlarda kişilik psikologları olarak tanıtılmalarıdır. Belli süreden sonra, din, kişilik kuramlarından ve daha fazlasıyla psikolojiden kaybolup giden bir davranış olmuştur. Halbuki yaklaşık yarım asır önce, Allport (1950) klasik kişilik ve din kitabına şöyle başlamıştır: “Modern entelektüeller -özellikle

(25)

6

üniversitedekiler- arasında din konusu tartışmalarının arttığı görülür… Modern dünyada dinin süregelmesi günümüzün bilginleri tarafından utanç verici bir şey olarak görülmektedir. Hatta dini önemsiz zanneden ve insani önemine yabancı olan psikologlar bu konu açıldığında muhtemelen kendi kendilerini emekliye ayırmaktadırlar” (Emmons, 2014, s.166).

Dinin ihmal edilmesinin ikinci ilginç nedeni ise, kişilik psikologlarının uzun bir süre, anladıklarının bütün insanlarla ilgili olduğunu iddia etmeleridir. Birçok insan için manevi ve dini amaçlar, inançlar ve uygulamalar hayatının merkezindedir ve insanların davranış, tavır, motivasyon ve düşüncelerinde güçlü etkileri vardır. Maneviyat ya da dindarlık insanların yaşamlarındaki derin bakış açıları olduğuna, o kişilerce böyle görüldüğü ve kabul edildiğine göre, kişilik psikologlarının da bireyin hayatında yer alan dini öğeleri bilmesi gerekir (Emmons, 2014, s.167).

Din ile kişilik arasında karşılıklı bir ilişkinin mevcut olduğunu vurgulayan Uysal (2006, s.94) insanın doğuştan getirdiği özelliklerle çevreden kazandığı özelliklerinin bir bütün oluşturduğunu söylemektedir. Ona göre, insanın sonradan kazandığı özellikleri, yani karakter yapısı, toplumun ahlaki ve dinî değerlerine göre şekillenmektedir. Bu da din ile kişilik arasında doğal bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır. Hökelekli’ye (2005) göre, insanın sağlıklı bir ruh yapısına sahip olmasında ve olumlu kişilik özellikleri kazanmasında büyük etkisi olan dinî inanç, bütün kişiliği kapsayıcı bir özelliğe sahiptir. Olgunluk seviyesinde ve tam bir tutum halini almış olan iman, kişiliği meydana getiren her şeyi kuşatabilen asıl ruhi faktördür (Hökelekli’den aktaran, Karakaya, 2008, s.41-43).

Kişilik ve karakter konularını incelemek öncelikli olarak psikoloji ve psikopatolojinin ağırlıklı görevlerinden biridir. Ancak batı kültürüne dayalı gibi görünen günümüz psikolojisi, insan ve davranışlarını materyalist bir bakış açısı ile araştırmaya çalışmış, özellikle psikanalitik metodun öncüsü sayılan Avusturyalı Dr. Sigmund Freud, derinlik psikolojisi ve libido kuramıyla din ve ahlakı dışlamış ve hatta dini düşünce ve ibadetlerin adeta saplantılı bir nevroz olduğunu iddia etmiş ve tıpkı Marx, Feuerbach ve Hegel gibi ateizme zemin hazırlamıştır. Bu yüzden gerek psikolojide gerekse psikopatolojide şimdiye kadar varılan sonuç genellikle tek yönlü ve maddeci olmuştur (Katipoğlu, 2012, s.342-343). Ancak Kişilik, bir insanın bütün ilgilerinin, tutumlarının yeteneklerinin, konuşma tarzının, dış görünüşünün ve çevreye uyum biçiminin özelliklerini içeren, soyut ve çok boyutlu bir kavramdır (Akto, 2011, s.192).

(26)

7

Kişilik ve karakter gibi önemli konuları sadece biyotipoloji ve psikotipoloji açısından ele almak yetersiz olacağı için, bu konuları ele alırken, psikoloji biliminin önemli parametrelerinden din psikolojisini unutmamak gerekir (Katipoğlu, 2012, s.342-343). Dolayısıyla bu araştırmada, din ile kişilik arasındaki ilişkinin farklı boyutlarda ele alınmasına karar verilmiştir.

Ayten’e (2006, s.76) göre, İslâm dünyasında bir insan psikolojisi anlayışının geliştirilememesi, kendi kültürel değerlerimizi Batılı psikoloji anlayışları açısından değerlendirmemize neden olmaktadır. Bu çerçevede kendi kültürel değerlerimiza ait psiko-sosyal açıdan yorumlanmasında, Batılı psikologların psikoloji anlayışlarından başvurulmaktadır. Günümüzde oldukça önemli hâle gelen ruhsal sorunların çözümüne, ekonomik ve sosyal gelişmelerin yeterince katkıda bulunmadığı; aksine zenginleşen dünyada ruhsal sorunların, şiddet ve saldırganlık eğilimlerinin daha da arttığı görülmüş, soruna çözüm arayışları içerisinde dinin yeri ve fonksiyonu tartışılır hâle gelmiştir.

Kelime anlamı itibariyle “barış ve esenlik” anlamlarına gelen İslam dini, özellikle 21. Yüzyılda, “şiddet ve terör” kavramlarıyla birlikte oluşturulan refleksif bir çağrışımla anılır olmaya başlamıştır (Yenen, 2010, s.52). Alanyazında ise, dindarlık ve saldırganlık arasındaki etkileşimleri ele alan oldukça az çalışma bulunmaktadır (Çiçek, 2008, s.4). Bu nedenlerle bu çalışmada ele alınan bir diğer konu, din ve saldırganlık arasındaki ilişkidir. Saldırganlık ve din ile ilgili olarak, Russell insanların dine karşı gelmeleri veya dini benimsememeleri durumunda birçok zorlukla karşı karşıya kalmalarının son derece kolay olacağını ifade etmektedir. Çünkü o, insanların dini bir tabu olarak gördükleri inancındadır. Russel’a göre herhangi bir devrenin dini yaşama şekli ne kadar yoğun olmuşsa, dogmatik inanç o kadar kuvvetli olmuştur. Bu dogmatizm ile birlikte zalimlik artmıştır (Gül, 2002, s.142).

Freud’a (2016) göre, bir din, kendini sevgi dini diye de adlandırsa, kendisine ait olmayanlara sert ve sevgisiz olmak zorundadır. Her din kucakladıkları için aynı biçimde sevginin dinidir; ancak ona ait olmayanlara karşı kıyıcılık ve hoşgörüsüzlük her dinde doğaldır. Eğer günümüzde hoşgörüsüzlük kendini önceki yüzyıllara göre o denli şiddetli ve kıyıcı bir biçimde göstermiyorsa bu insanın tavırlarında bir yumuşama olduğundan değil, dinsel duygulardaki ve onlara bağımlı libidinal bağlardaki yadsınamaz zayıflamadandır. Eğer bir başka grup bağı dinsel olanın yerini alacak olursa -ki toplumsal bağ bunu başaracak gibi

(27)

8

görünmektedir- dışarıda kalanlara yönelik olarak din savaşları çağındaki kadar hoşgörüsüzlük olacaktır; eğer bilimsel görüşler arasındaki farklılıklar gruplar için benzer bir önem kazanabilseydi aynı sonuç yinelenirdi.

Çiçek (2008:3), dinin kendisine bağlı bireye ölümsüzlük sözü vererek, bireyin ölüm gerçeği karşısında yaşayacağı dehşete karşı kendisini güvende hissetmesini sağlaması sebebiyle, dünya görüşü olarak dini kabul eden birey için, dinin daha çok önem kazandığını ifade etmektedir. Dolayısıyla, birey ölüm gerçeği karşısında kendisini koruyan dini, daha çok savunmaya, yaymaya çalışarak, kendisi gibi düşünen daha çok kişinin olması için hareket edecek, böylece kendisi gibi düşünen ne kadar çok kişi olursa inandığı dini o kadar savunup, koruyabilecektir. Bunun yanında birey, kendisi gibi düşünmeyen, kendi inandığı dini öğretiye inanmayan kişileri de bir tehlike olarak görür. Bu kişilere karşı savunmacı veya saldırgan davranır.

Konu ile ilgili farklı görüşler de vardır. Örneğin; Yinger (1970) ve Kant, Tanrı inancının ve dinin insanların günlük streslerle baş etmesine yardım ettiğini ve böylece saldırganlık ihtiyacını ortadan kaldırdığını vurgularlar (Wood, 1970). Nitekim Yurt dışında yapılan çalışmalarda dine ve kiliseye karşı olumlu bir tutum içinde olanların, daha az saldırgan, şiddet ve suç davranışlarıyla daha az ilişkisinin olduğunu göstermiştir. Alternatif olarak, olumsuz tutumlar, düşük dini bağlılık ve düşük dindarlık, saldırganlık, şiddet ve suç içeren davranışlar ile daha çok ilişkilidir (Brenda, 1997; Brinkerhoff et al., 1992; Ellis, 1985; Flannery, 1997; Morgan, 1983; Reiss, 2000; Tittle & Welch, 1983).

Din tek başına ne savaşın ne de barışın kaynağıdır. Genel olarak dinler barış ve huzur sağlamayı en önemli temel amaçları arasında görmektedirler. Öyleyse dinden daha çok dindar üzerinde durmak gerekir. Çünkü dini hayata geçiren ve canlandıran insan, onu nasıl hayata geçirirse din öyle işlev görür. Din insanın sevgi, saygı, dostluk, hoşgörü gibi duygularıyla canlanırsa barışın; kin, nefret, saldırganlık, önyargı gibi duygularıyla canlanırsa savaşın kaynağı olabilir. Bu anlamda savaş ve barışı dinle değil dindarla ilişkilendirmek gerekir (Kayıklık, 2015, s.253).

İlahi metinlerde şiddet içeren söylemlerin bulunduğunu ifade edenler olacaktır. Ancak bu söylemlerin bağlamından koparılıp, anlamının daraltılarak olumsuz eylemleri meşrulaştırmak için kullanılması dinin ruhuna uygun düşmemektedir. Ayrıca, milyarlarca

(28)

9

dindarın şiddetten uzak durmasını göz ardı ederek, az sayıda dindarın şiddeti kullanmasından yola çıkıp konuyu ele almak yanlı bir yaklaşım olarak görülebilir (Çayır ve Çetin, 2011, s.4). Saldırganlık ile dindarlık arasındaki ilişki ele alınırken, ilgili olarak değinilmesi gereken bir diğer konu da suçluluk duygusudur. Çünkü suçluluk ve utanç duygusu üzerine yapılan çalışmalar, suçluluk ve utancın, diğer durumlarla karşılaştırıldığında, öfkeye ve saldırganlığa daha fazla neden olduğunu ileri sürmektedir (Öztürk, 2005, s.23).

Freud’a (2016) göre, din ve suçluluk duygusu birbiriyle ilişkili kavramlardır. Ona göre, Tanrı’nın gözde çocuğu olduklarına inanan İsrail halkı, ulu Baba kendilerinin üzerine şanssızlıkları arka arkaya yağmur gibi yağdırdığında onun kendileriyle ilişkileri konusundaki inançlarını hiç sarsmamışlar, onun gücünü veya haklılığını sorgulamamışlardır. Bunun yerine günahkarlıklarını onların önüne seren peygamberler üretmişler ve suçluluk duygularından dinlerinin aşırı katı emirlerini yaratmışlardır. İlkel bir insanda bir şanssızlığa uğrarsa laneti kendine değil görevini yerine getirmediği belli olan fetişine yöneltir ve kendini cezalandıracağına onu pataklar. Bu dikkat çekici bir durumdur.

Suçluluk duygusu, hayatın akışı içinde konulan kurallara aykırı davranıldığında hissedilen evrensel bir olgudur. Dinî hayat da benzer şekilde koyduğu kuralların ihlalini yasaklar ve insanda var olan suçluluk duygusuna günah boyutunu getirir. Dinin yasakladığı herhangi bir kuralı ihlal ettiğini fark eden birey günah işlediğini idrak eder. Günah işlediğini fark eden kişide “ben”le arzu edilen “ideal ben” arasında uyum bozulur. Pişmanlık, günahtan tiksinme, huzursuzluk ve utanma duyguları kişiyi rahatsız eder. Bunların oluşmasında dinî metinlerde günahkâr için vadedilen cezalardan korkma, mükâfatlardan ve sevgiden mahrum olma endişesi oldukça etkilidir. Bu durumu birey, Allah’la arasındaki bağın zedelenmesi olarak değerlendirmekte ve onarımını istemektedir. Bu arzu insanı arınma, tövbe ve hidayete götüren müspet bir arzudur (Çetin, 2012, s.129-130).

Suçluluk duygusunun kişilik gelişimi üzerine hem olumlu hem de olumsuz etkileri bulunmaktadır. Suçluluk-utanç duygusunun yoğunluğu üst benliğin gücünü yansıtmaktadır. Üst benliğin belli bir düzeyde gelişmesi, sağlıklı boyutta suçluluk-utanç duygusu oluşmasını sağlar. Sağlıklı boyutta oluşan suçluluk duygusu sağduyumuzun temelini oluşturur. Kendi inandığımız değerlerin ve ilkelerin tersine hareket ettiğimiz zaman, bir tür suçluluk duygusu içine gireriz. Yani suçluluk duygusu benimsediğimiz ahlak kurallarını ve toplum değerlerini öngörmektedir. Suçluluk duygusu sağduyumuzun koruyucusudur, kötü bir davranışta

(29)

10

bulunduğumuzu ve bu davranışı düzeltmemiz gerektiğini anımsatır. Sağlıklı boyutta gelişen suçluluk-utanç duygusunun büyüme, gelişme, olgunlaşma, bağışlama, değişme ve yenilenme gibi olumlu sonuçları da vardır. Aynı zamanda suçluluk duygusu, bireyi empati kurmaya, kişilerarası ilişkilerde yanlışları tamir etmeye, özür dilemeye yöneltir. Ancak bunun yanısıra suçluluk duygusu, bireyin gerçekleştirebileceği çözüme yönelik davranışlarını engelleyebileceğinden, bireyin gelişimini geriletebilir. Suçluluk duygusu yaşayan bireyde, kendine verdiği değerin ve saygının azalması nedeniyle benlik kavramı zedelenebilir, karar vermede yetersizlik ve düşünce bozuklukları görülebilir (Öztürk, 2005, s.2-22).

Suçluluk duygusu ile din arasındaki ilişki ile ilgili olarak ülkemizde yapılan bir araştırmaya rastlanmamıştır. Oysa ki, dinin suçluluk duyguları ile de ilgili olabileceği beklenebilir. Argyle ve Hallahmi’ye (2004, s.263) göre, gerçekten de gençlerle ilgili yapılan araştırmalarda dindar kişilerin güçlü bir suçluluk duygusuna sahip olduğu ayrıca suçluluk duygusu içinde olan kimseler daha güçlü bir ideal benlik çatışması içinde oldukları sonuçlarına ulaşılmıştır. Ayrıca, ergenlik dönemindeki ani dine yönelişlerin bu dönemde zirveye ulaşan cinsel suçluluk duyguları nedeniyle olma ihtimali vardır.

Araştırmada ele alınan örneklemin yaş ortalaması 17’dir. Örneklemin gençlerden oluşturulmasının sebebi, gençlik döneminin dini gelişim açısından da oldukça önemli olmasıdır. Birey bu dönemde edindiği kimliği ömür boyu taşımaktadır. Dolayısıyla gençlik döneminde dini kimliğin oluştuğunu da söyleyebiliriz. “Formel işlemsel düşüncenin ortaya çıkışı, kişinin dünyasını anlamlandırmak için soyut fikir ve kavramlara güvenmesinin yolunu açar. Kimlik, kişilik ve kültür kavramları, ergenin yeni ilgi alanları olmuştur. Genç, soyut düşünce kabiliyetinin paralelinde zihni gelişmeyle birlikte dini ilgi alanına sokmuştur. Kişiler bu dönemde Tanrı’yı içlerinde hissetmekte ve O’na karşı yoğun duygular beslemektedirler. Genç, hayatın realiteleri ile karşılaştıkça zihni ve ahlaki bağımsızlığa kavuşmak, kendi başına karar vermek ister. Böylece olaylara dayanarak düşünme ve inceleme alışkanlıkları geliştirir. Hem dine karşı alakanın hem de şüpheciliğin çoğalması adolesans devresinin özelliğidir (Yüce, 2009, s.78-79).

14-18 yaşlarını kapsayan dönemde meydana gelen fiziksel ve duygusal değişikliklerin etkisiyle genel anlamda bir bunalımdan ergenin dini anlayışı da etkilenir. Bağımsızlık ihtiyacı ile gelişen tenkitçi düşünce şüpheyi tetikler, bu dönemde dine karşı geliştirilen şüpheci tutum suçluluk ve günahkarlık duygularına da zemin hazırlar. Bu duyguların

(30)

11

etkisiyle ergen kendisini çatışma içinde bulur, sıkıntılı dönemler geçiren ergen isteklerine ulaşmada dini engelleyici olarak görmeye başlar ve dine karşı tutum geliştirir. Şüphe dönemi geçirilmemesi aslında iyi bir durum değildir. Dogmatik bir din eğitiminin verilmesi durumunu veya inançları tereddütsüz kabul edecek kadar aşağı bir zihin seviyesini göstermesi bakımından şüphesizlik dikkat çekmektedir. İnançların yeniden gözden geçirilmesi bireyin inancı için sıçrama olasılığını beraberinde getirir. 16-17 yaşlarında ergende tövbe ve dine dönüş eğilimleri görülmekte ve 18-21 yaşlarında dini tutumlar ergende netleşmektedir. Bu netleşme her zaman olumlu yönde olmayabilir. Dini değerler dünyasını kendi içinde yeniden inşa eden ergen, arayışlardan, bocalamalardan, şüphe ve kararsızlıklardan kurtularak dengeli bir tutuma doğru adım atmış olur. Dini bunalım ve kararsızlığın, ergenlik döneminin sonuna doğru durulmaya ve şiddetini azaltmaya başladığı rahatlıkla söylenebilirken, bu dönemlerde herkes için dine yönelimin görüldüğü söylenememektedir. Sayıları az da olsa din karşıtı tutumların da benimsendiği gözlenmektedir. Genellikle dini inançları (ki bu inançlar revizyona tabi tutulmayan dogmatik olanları genelde temsil eder) ile genişlemiş bilgilerini bağdaştıramayan gençlerde agnostik eğilimler ve ateizm görülmektedir. Bu dönemin genel karakteristiğini dini tutumun belirginleşmesi ve netleşmesi şeklinde ifade edebilmekteyiz. 21 ve 25 yaşları arasında bireyde dini hayatta dengelenme görülmektedir. Eski inançların gözden geçirilip düzenlendiği ve içselleştirilmiş bir dini anlayışın kendini gösterdiği bu dönemde duygusallıktan akılcılığa geçilmekte ve genel olarak dini ilgi azalmaktadır (Yüce, 2009, s.78-85).

Tüm bu verilerden yola çıkarak, bu araştırmanın ana problemi “Ortaöğretim öğrencilerinin dindarlık eğilimleri ile kişilik yapıları, saldırganlık düzeyleri ve suçluluk duyguları arasında anlamlı ilişki var mıdır?” olarak belirlenmiştir.

Amaç

Bu araştırmanın amacı, bireylerin dindarlık düzeyleri ile kişilik yapıları, saldırganlık düzeyleri ile suçluluk duygusu düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığının incelenmesidir.

(31)

12

Problem

Çalışmanın ana problemi, “Ortaöğretim öğrencilerinin dindarlık düzeyleri ile kişilik yapıları, saldırganlık düzeyleri ve suçluluk duyguları arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?” olarak belirlenmiştir.

Yukarıda belirlenen problem cümlesine göre belirlenen alt problemler aşağıdaki gibidir: 1- Öğrencilerin dindarlık eğilimleri ile saldırganlık düzeyleri arasında anlamlı ilişki var

mıdır?

2- Öğrencilerin dindarlık eğilimleri ile suçluluk duygusu düzeyleri arasında anlamlı ilişki var mıdır?

3- Öğrencilerin dindarlık eğilimleri ile mizaç ve karakter envanteri alt boyutları arasında anlamlı ilişki var mıdır?

4- Öğrencilerinin dindarlık eğilimi düzeyleri cinsiyetlerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?

5- Öğrencilerinin dindarlık eğilimi düzeyleri okul türlerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?

6- Öğrencilerinin suçluluk duygusu düzeyleri cinsiyetlerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?

7- Öğrencilerinin saldırganlık düzeyleri okul türlerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?

8- Öğrencilerinin suçluluk duygusu düzeyleri okul türlerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?

9- Ortaöğretim öğrencilerinin mizaç ve karakter envanteri özellikleri okul türlerine göre okul türlerine göre anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?

Önem

Bireylerin dini algılayışları, inançları, değerleri, dindarlık eğilimleri yaşamlarını büyük ölçüde etkileyen, biçimlendiren etkenlerdir. İnsanın kişiliği şekillenirken ona etkide bulunan çevresel ve psikolojik faktörlerin en önemlilerinden biri dindir. Apaydın’a (2001, s.2-12) göre, kişilik bireyin geçmiş deneyimlerine ilişkin uyumunu, şimdiki toplumsal ve fiziksel

(32)

13

çevresini değerlendirmesini kapsar. Bu değerlendirme içerisinde dinin de özel bir yeri vardır. Dinin toplumların bunalım ve sorunlarına anlam kazandırması, bu sorunları hafifletmenin temel yollarını belirlemede yardımcı olması, bireysel yaşantıya sağlayabileceği huzur vesilesi ile kişilik üzerinde olumlu etki sağlayabilmesi düşünüldüğünde dinin kişilikle ilişkisinin araştırılması önem arz etmektedir. Ayrıca bireyin çocukluğundan itibaren şekillenen kişiliğinde, Allah kavramı oldukça etkili olabilmektedir.

Din; düşünceler ve kutsal arayışla ortaya çıkan davranışlar, toplumsal bir kimlik için bir ihtiyacı yerine getirme arzusu ile aidiyet ve refah için bir ihtiyaç da dahil olmak üzere birçok farklı şeyi içerebilmektedir. Dolayısıyla, din insanın tutum ve davranışlarını, hayat tarzını, insanlar arası ilişkilerde kişinin konumunu etkileyen bir kurumdur ve öğretilerinde sunulan sayısız ahlaki ve etik mesaj vasıtasıyla kişinin bir başkasıyla olan ilişkisini ve sorumluluğunu da şekillendirmesinde etkilidir (Hill & Hood, 1999; Koening, McCullough, & Larson, 2001; Zinnbauer, Pargament, & Scott, 1999). Yüce’ye (2009, s.3-4) göre, din kadar insanlığı etkileyen başka bir güç yoktur.

Danimarkalı teolog Hans Kung dini, ‘psikiyatrinin en son tabusu’ olarak isimlendirmiştir. Ayrıca, İngiltere Kraliyet Enstitüsü Psikiyatristlerinin eski başkanı, psikiyatristlerin uzun zamandan beri manevi meseleleri göz ardı ettiklerinden yakınmaktadır. Son zamanlarda bir takım yazarlar, psikiyatrik konsültasyon esnasında hastaların dinȋ ve manevȋ yaşantılarını göz önünde bulunduran ruh sağlığı uzmanlarının önemini vurgulamaktadır (Dein, 2014, s.740).

Gençlik dönemi birey açısından büyük değişimlerin yaşandığı ve sonraki dönemlerin çizgilerinin netleştiği bir dönemdir. Gençlerin, geleceğin mimarları olarak algılanmaları gençlik döneminin toplum açısından önemini göstermektedir. Gençlik döneminde dinin ve kişiliğin temellerinin atıldığı söylenebilir. Dolayısıyla, gençlik döneminde dini yönelim ve kişilik özelliklerinin incelenmesinin birçok faydalı bilgi sağlayacağı öngörülebilir.

İnsanın hayat karşısında takındığı tutum, onun inançlarına dayanır. Ancak alanyazın tarandığında, kişilik konusu ele alınırken dindarlık konusunun ihmal edildiği görülmektedir. Kişilik ve din arasında doğal bir ilişki olmasına rağmen, kişilik psikolojisiyle ilgili ders kitaplarında, kişiliğin dini yönlerinden hiç bahsedilmemektedir. Kişilik özelliklerinin yapısı psikoloji kitaplarında yer almakla beraber ayrıntılı olarak dini alanla ilişkisi ve bireylerin kişilik yapısı ile bağlantısı arasında durulmamıştır. Bu durum hem dindarlığın hem de

(33)

14

kişiliğin tüm boyutlarıyla algılanmasını engellemektedir (Karakaya, 2008, s.41 ve Apaydın 2001, s.2).

Ülkemizde, dindarlık ve kişilik üzerine yapılan çalışmalar sınırlıdır. Son zamanlarda bu alanda yapılan çalışmalarda bir hareketlenmenin olduğu gözlemlense de yeterli miktarda değildir. Bu konu çerçevesinde yapılacak her bir çalışma psikoloji, din psikolojisi, sosyoloji, eğitim ve din alanlarında yapılan araştırmalara, önemli veriler ve katkılar sağlayacaktır. Bu araştırma da böyle bir misyonu yerine getirmeye yönelik atılan bir adımdır (Turan, 2009, s.4).

Kapalı toplum yapısı, tutucu zihin yapısı, dinin yanlış yorumlanmasının beraberinde saldırganlık duygusunu getirdiği yönünde düşünceler mevcuttur. Kişi dünyayı tek biçimli, yani siyah beyaz olarak dikatomik bir tarzda algılamakta, ara tonları görememekte ve farklı fikirleri bir saldırı olarak algılamaktadır. Kültürel ve sosyal düzeyde din ve dini inançlar sıkça sistematik çekilmeye yani taraf belirlemeye, çatışmaya ve savaşa yol açmaktadır (Hunsberger ve Jackson, 2005).

Saldırganlık ile dindarlık arasındaki ilişki ele alınırken, ilgili olarak değinilmesi gereken bir diğer konu olan suçluluk duygusu üzerine yapılan çalışmalarda, suçluluk ve utancın, diğer durumlarla karşılaştırıldığında, öfkeye ve saldırganlığa daha fazla neden olduğu ileri sürülmektedir. Ülkemizde dindarlık ile suçluluk duygusu arasındaki ilişkiyi ele alan bir çalışma bulunmamaktadır. Oysa bu iki kavram birbiriyle yakından ilişkilidir. Bazı görüşler dindarlığın suçluluk duygusundan koruduğunu savunurken, bazıları ise dindarlık eğilimi ile suçluluk duygusu arasında olumlu bir ilişki olduğunu ifade eder (Öztürk, 2005, s.23). Argyle'e (1978) göre dinin yedi psikolojik kaynağından biri suçluluk duygusudur. Bazı konularda suçluluk duygusu yaşayan bireyler bu suçluluk duygusundan kurtulmak için dini seçebilirler. Belirli bir suç işleyen bir kişi, zamanla yanlış yaptığını anlayan ve vicdan azabı çekmeye başlayan birey, bu sıkıntılı durumdan kurtulmak için Allah'a yönelebilir. Peker’e (2000) göre de, bireyi Allah'a inanmaya ve dini kabul etmeye götüren güdülerden biri günahkarlık ve suçluluk duygusudur. Çeşitli duygu, düşünce ve davranışların sonucu olarak yaşadığı suçluluk duygusundan kurtulmak isteyen insan Allah inancına yönelebilir (Peker’den aktaran Kayıklık, 2002, s.29-30).

Suçluluk duygusu, hayatın akışı içinde konulan kurallara aykırı davranıldığında hissedilen evrensel bir duygudur. Dini hayat da benzer şekilde koyduğu kuralların ihlalini yasaklar ve

(34)

15

insanda varolan suçluluk duygusuna günah boyutunu getirir. Günah işlediğini fark den kişide “ben” ile “ideal ben” arasında uyum bozulur. Pişmanlık, günahtan tiksinme, huzursuzluk ve utanma duyguları kişiyi rahatsız eder. Bunların oluşmasında dini metinlerde günahkar için vadedilen cezalardan korkma, mükafatlardan ve sevgiden mahrum olma endişesi oldukça etkilidir. Bu durumu birey Allah ile arasındaki bağın zedelenmesi olarak değerlendirmekte ve onarımını istemektedir. Bu arzu insanı arınma, tövbe ve hidayete götüren müspet bir arzudur (Çetin, 2012, s.129-130).

Suçluluk duygusunun kişilik gelişimi üzerine hem olumlu hem de olumsuz etkileri bulunmaktadır. Kişilik gelişiminde çok boyutlu ve yoğun etkisi olan suçluluk duygusu, yakında ilişkili olduğu yurt dışında yapılan araştırmalarda kanıtlanan dindarlık ilişkisi bağlamında ele alınmamıştır. İslam dininin suçluluk, pişmanlık konularına bakış açısının, dindarlık ile suçluluk duygusu arasındaki ilişkinin ele alınması aydınlatıcı ve yeni bilgiler ortaya çıkacaktır.

Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu ülkemizde, din psikolojisi, özellikle dinin psikoloji üzerine etkileri ile ilgili yapılan çalışmaların değerlendirilmesi oldukça önemlidir. Dini bakış, hayata bakışı önemli ölçüde şekillendirmektedir. Konu ile ilgili yapılan çalışmaların sonuçları, dinin yorumlanışı ile ilgili eksik ve hataların da ortaya çıkmasına yardımcı olacaktır.

Dini bilinçli olarak algılamak ve yaşamak, toplumsal yaşamda da pek çok yanlışların önüne geçilmesine yardımcı olabilir. Dolayısıyla dindarlık eğilimi ile kişilik, saldırganlık ve suçluluk duygusu arasındaki ilişkinin ele alınacağı bu araştırmada ortaya konacak psikolojik, felsefi ve sosyolojik sonuçlarla toplumumuza ve bu toplumda yer alan bireylere ışık tutacak yeni ve faydalı bilgilerle bilim dünyasına katkı sağlanacağı düşünülmektedir.

Sınırlılıklar

- Araştırma evreni Ankara ili Polatlı ilçesinde okuyan ortaöğretim öğrencileri ile sınırlıdır. - Araştırmada ele alınan, dindarlık eğilimi “Dindarlık Eğilim Ölçeği”nin kapsamı ile sınırlıdır. - Araştırmada ele alınan kişilik değişkeni, “Mizaç ve Karakter Kişilik Envanteri”nin kapsamı

ile sınırlıdır.

- Araştırmada ele alınan saldırganlık değişkeni, Tuzgöl (1998) tarafından liseli öğrenciler için geliştirilen saldırganlık ölçeği ile sınırlıdır.

(35)

16

- Araştırmada ele alınan suçluluk duygusu “Suçluluk – Utanç Ölçeği (SUTÖ)”nün kapsamı ile sınırlıdır.

Varsayımlar

- Araştırmada kullanılan ölçeklerin amaca hizmet eder nitelikte olduğu varsayılmıştır.

Tanımlar

Dindarlık: Birey ile Tanrı arasındaki ilişki biçiminin, bireyin hayatına yansıması (Koç, 2008, önsöz). Dindarlık, genel anlamıyla dinin yapılmasını emrettikleri yapma, yasaklarından kaçınmadır. Dindarlık, insanın iman-amel temelinde ortaya koyduğu dinî tutum ve davranış biçimini, yani dinî yaşantıyı ifade eder (Okumuş, 2006, s.174–175).

Kişilik: Bireylerin düşünce, duygu ve davranış gibi psikolojik tepkilerindeki ve farklılıkları belirleyen sadece yaşanan an, içinde bulunulan biyolojik durum veya sosyal ortam ile açıklanamayan biçimde süreklilik gösteren özellikler ve eğilimler olarak tanımlanabilir. Kişilik bu anlamıyla psikolojik tepkilerin göreceli olarak önemli ve kalıcı yönlerini içermektedir. Birçok kuramcıya göre kişilik bireyle ilgili zihinsel, duygusal, sosyal ve fiziksel nerdeyse hemen her şeyi kapsar. Kişilik bozukluğu ise bu psikolojik özelliklerde kalıcı ve süreklilik gösteren biçimde beklenen normların dışına çıkılmasıdır (Berens 1999 ve Ewen 2009’dan aktaran Taymur ve Türkçapar, 2012, s.155-56).

Saldırganlık: Sözel ya da fiziksel bir güç harcayarak gerçekleştirilen, genellikle bir hedefe yönelik olan, engellenme, öfke, düşmalık, korku gibi duygulardan kaynaklanan duyguların motor karşılığı olan eylemlerdir. Saldırganlık psikiyatrik ve nörolojik hastalıkların semptomu olarak yaygın şekilde ortaya çıkmaktadır. Saldırganlığın hedefi, insanın kendisi dahil olmak üzere hemen her şey olabilir. Bazı psikologlara göre belli ölçüler içinde saldırganlık, yaşamı sürdürmek için gerekli olan davranışların kaynağı ve itici gücü olarak değerlendirildiği gibi, bugün artık saldırganlık, olumsuz manalarıyla değil de, kendini ortaya koymak, kendi haklarını savunmak (atılgan saldırganlık) anlamlarıyla da tanımlanmaktadır (Başoğlu, 1998, s.1, Budak, 2000, s.653; Köknel, 1996, s.20).

Suçluluk Duygusu: Budak’a (2000, s.706) göre suçluluk duygusu, kanunen ya da dinen yasaklanan, ya da ahlaki açıdan ayıplanan, standartlarımızı çiğnediğimiz düşüncesinin

(36)

17

yarattığı pişmanlık ve rahatsızlık duygusu olarak tanımlanmaktadır. Arkonaç’a (1999, s.232) göre ise suçluluk duygusu, kötü, yanlış olarak bilinen, algılanan bir şeyi yaparak üst benlik kurallarına karşı gelme sonucu doğan değersizlik, cezalandırılma gereksinimi gibi duygular olarak tanımlanmaktadır.

(37)

Şekil

Şekil 1. Dindarlık Eğilimi Ölçeği Puanları Yorumlama Aralıkları
Tablo  14  incelendiğinde  dindarlık  eğilimi  bilgi,  tecrübe  ve  etkileme  alt  boyutlarında  cinsiyete göre anlamlı bir farklılık bulunmamaktadır (p>0,05)
Tablo 16  incelendiğinde dindarlık eğilimi bilgi ve tecrübe alt boyutlarında okul türüne göre  anlam lı  bir  farklılık  bulunmazken  (p>0,05)  etkileme boyutu okul türüne göre  farklılaşmaktadır (p<0,05)

Referanslar

Benzer Belgeler

• Standart normal dağılım eğrisi altında kalan alanlar kullanılarak belirli z değerleri ile ortalama arasında kalan alanlar hesaplanabilmektedir. • Bunun için “standart

Penelope (1993), Anderson ve Wintealt (1995), Grineski (1997), Smith Markley ve Karp (1997), Polvi ve Telama (2000), Dyson (2001) ve Dyson (2002) tarafından beden eğitimi

Araştırmanın amacı, Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) puanı ve Lisans Mezuniyet Not Ortalamasının (LMNO) Kamu Personeli Seçme Sınavı 10 (KPSS 10) puanı ile bu

Sözlü kaynaklar enstitülerin yay›n- lad›klar›, kiflisellik özelli¤i tafl›mayan yaz›l› dokümanlardan daha çok -elbette bizim haklar›nda çok az veya hiçbir

Ara ş tırma sonuçlarına göre, hem ş irelerin bir vardiyada el yıkama sayısı, her bakım uygulaması sonrasında el yıkamaya zaman ayırmaları, el yıkama ile

manifoldu olu¸ sturularak ayn¬zamanda bir pseudo-kompleks Lie grubu olan bu mani- foldun skaler e¼ grilikleri, holomor…k kesit e¼ grilikleri ile Riemann e¼ grilikleri

Tablo 3’te yer alan Pedroni (1999) ve Kao (1999) eşbütünleşme test sonuçları değerlendirildiğinde GSYH, Ar-Ge harcamaları, ihracat ve net yabancı sermaye

bu mezi - yetieri kendi nefislerinde toplaya- bilen daha bir kaç sayılı Türk ya­ zan gibi, İbrahim Alâeddin’ de,.. bıraktığı boşluğu