BİR DEVRİ SARSAN GONUL MACERASI
F I R T I N A l I A Q R Fatin RüStü Zori“ ile Vesam et Kutlu, uzun yıllar r l n I l ı l H M H g l t m utlulukları, sevgileri ve kavgalarıyla fırtınalı bir aşk yaşadılar. B u aşk. Fatin Rüştü Zorlu nun acı sonuyla noktalandı...
SUSKUNLUĞU B O Z D U R .
Hanım, Yasak A şk ı bugüne kadar kimseye anlatm adı. Hürriyet için sus kunluğu bozdu ve anılarını an lattı... • '1945 yılında, Ankara'da bir baloday
dık. Fatin yanımıza yaklaşıp Fransızca olarak "Beni madamla tanıştırır mı sınız'’ dedi. Tanıştırdılar. Fakat sanı yorum ismimi ya tam anlamadı ya da beni hatırlayamadı. Biraz sonra gene Fransızca "Madam benimle dans eder misiniz?" dedi. Ben de Fransız ca 'Memnuniyetle' dedim... "
YASAK A$K ın öyküsü
Y a rın H Ü R R İY E T T E
Menderes in Dışişleri Bakam
nın sevgilisi Vesamet Hanım anlatıyor:
Menderes in Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü nün
başını döndüren aşk m ektubu, nasıl yazıldı—
ifesamet Hanımın
Hdem pijaması
9
F atin Hüştü’nün
“YASAK AŞK”ı
I Emin ÇÖLAŞAN’m kaleminden
■ C E S s s m i
SEVGİLİYE BAKIŞ i
*
ğunluğuna rağm en, Vesam et Hanım a zam an ayırm aktan geri kalm ıyordu...
Fatin Rüştü Zorlu’nun sevgilisi Vesamet Hânım, “Âdem pijam ası” (çırılçıp lak olm ak) olayım şöyle anlatıyor:
“Fatin’e gönderdiğim m ektupta, ‘ Sana bu m ektubu, Âdem pijam ası içinde yazıyoru m ’ demiştim . F atin’in cevabı şöyle oldu: ‘ K eşke o
mektubu
b a n a
Âdem
pijam ası M
mummam mmsm
^
6 Aralık 1987 Pazar
içinde
kendin
getirseydin... ’
Mektup,
kocamın
_
elin e M
O N f
g k f z ı i c a m V ~ V1L: 4 0 SAY,: 14243 ı t ı w i j T W ^ T T T t i - i J f i y at i: ıso l i r afayam et ^ _
tükkİ
yk^
! * • « “ ■ ■ JL"*
- - 7 . ^ »
ntnv mutinipı
H 9 İ H H I âH i A
6 Aralık 1987 Pazar
—
H u rrııaet
6 Aralık 1987 P azar(V )
Al|||
ARI A
R A ÇRACA
Vesamct Hanım, artık Paris'te gazetecilik yapan M lVİLHIlLM DM y D rıy M f'ransızla evli olan km Reha'nın yanında geçmişin güzel, hâlâ canlı anılarıyla yaşıyor... Vesamet Hanım, şimdi “yasak aşkı” Hürriyet’e anlatıyor.13 yıllık sevgilisi Vesame t
Hanım İlk kez konuşuyor
B
UGÜN yeni bir yazı dizisine başlıyoruz. Dizimizin iki kahramanı var. ilki, Ve samet Kutlu... Diğeri, Fatin Rüştü Zorlu... Zorlu, hayatta değil... Vesamet Hanım, Fatin Rüştü Zorlunun metresi... Özellikle 1950'li yılların Ankarası'nda büyük dediko dulara neden olan bir aşk öyküsü... 1954 - 1960 yılları arasında Demokrat Parti döne minin Devlet ve Dışişleri Bakanı olup 1961 yılında Yassıada'da idam edilen Fatin Rüş tü Zorlu ile hariciyeci Orhan Kutlu'nun hanımı Vesamet Kutlu arasında yaşanm ış büyük aşk... Zorlu idam edildiği zaman, 51 yaşında... Zorlu'nun eşi Emel Zorlu, kendi sinden beş yaş küçük. O da 1965 yılında, kocasından dört yıl sonra 50 yaşında ölüyor.Vesamet Kutlu, 1920 doğumlu... Fatin Rüştü Zorlu ile büyük bir aşk yaşıyor. Zorlu evli. Vesamet Hanım da evli... Aşk, Türkiye'de ve yurt dışında sürüp gidiyor.
Ancak iki taraf da, eşlerine saygısızlık etmekten özenle kaçınıyorlar. Vesamet Hanım sonuçta eşi Orhan Kutludan ayrı lıyor. Fatin Rüştü Zorlu da eşinden ayrıl mak istiyor, ancak özellikle annesi Güzide Hanım, buna izin vermiyor. Zorlu, annesin den çok çekinen bir insan..
Vesamet Kutlu yıllardan beri Paris'te, bir yabancıyla evli olan kızı Reha'nın ya nında oturuyor. Vesamet Hanım şimdi kendi deyimiyle "anılanyla baş başa Türkiye'den uzakta yaşıyor...
Emin Çölaşan. Vesamet Kutlu yu buldu
ye ilk kez konuşturdu. Bir zamanlar bütün devlet kademelerinde, Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde, Başbakanlık Konutunda, Ba kanlar Kurulu toplantılarında ve yurt dışın da her gün konuşulan bu ilişkiyi, bugün den başlayarak Hürriyette, hayatta olan tek tanığının ağzından okuyacak ve her halde beğeneceksiniz.
Fatin Rüştü nün
^ L ABAM subav- ,1 ■ ■ dı... O zaman B-^T fl “ Fen S anat”. ■ f l derdik. Askeri mühendis gibi bir şeydi... B ir çok deneyler yapardı. Çoğu za manı. yurt dışında geçerdi. Türkiye'ye harp malzemesi sa tın alırdı. Rahmetli, çevresinde çok sevilen bir insandı... Çün kü Ankara Orduevi'ni ihya etmişti. Çok güzel dans eder di... 0 günlerde babamın dans ları, özellikle yaptığı valsler. bütün Ankara'da dilden dile konuşulurdu. Unutmadan söy leyeyim . ağabeyim Cahit Apayık da subaydı ve daha sonraki' yıllarda Cumhurbaş kanı İsmet İnönü’nün yaveri oldu. 1950 yılına kadar onun yanında görev aldı... Biz, aile ce Ankara'ya geldiğimiz zaman ben küçücük bir çocuktum. Hatırladığıma göre, 1926 veya 1927 yılında geldik. Bize Hacı Musa Mahallesinde Kurşunlu Camn'nin yanında Ermeniler1 den kalma harap bir ev ver diler Annem Ankara'ya hiç alışamadı. O yüzden, bir aya ğımız hep İstanbul'da kaldı... 0 günlerde, bugünkü Yeni şehir. semti falan hiç yoktu Ankara'da... O vörede tek tük binalar vardı. Kızılay binası yapılmıştı. Biz Kızılay bina sının hemen arkasında, İzmir Caddesi'nde bahçeli bir evde otururduk. Aramızda bahçe duvarı falan da yoktu. Çoluk çocuk, şimdi Kızılay olan tar lalarda oyun oynardık... Ben de daııs etmesini çok severdim. Hayatım müzik ve danstı... Şimdi bile müziği ve dansı çok s e v e rim . M ü zik siz u y u yamam... Başucumda müzik olmazsa uyuyamam ... İşte böyle devam ederdi Ankara'da hayatımız. Aslında çalışkan bir öğlenci değildim... Bir süre sonra, beni Ankara Kız Ensti- tiisii'ne verdiler. Tabii o za manlar, kısa bir süre sonra ta mamen başka bir hayata döne ceğimi nereden bilebilirdim ki?... Evet, kader insanları bir yerlere sürüklüyor...BENİ. AİLEM EVLEN DtRDİ • Nasıl oldu efendim bu aşamadan sonruki gelişme ler? Neler yaşadınız?... Bu rada olayı rahmetli Fatin Rüştü Zorlu ile tanışmanıza getirmek istiyorum...
Onu anlatacağım beyefen
di... Oraya geleceğiz zaten... Ben 17 yaşında bir genç kız olm uştum . Dansa düşkün lüğüm yüzünden, annem her halde benim için “ Bu kız bir gün evden kaçacak” diye düşünüyordu. Oysa babam be nim dans olayıma karşı değildi. Babam çok açık fikirli bir in sandı. Beni 17 y aşımda apar topar evlendirdiler. Kocam bir hariciyeci idi. Adı Orhan Kut lu. 28 yaşındaydı. Aileni evlen dirdi. Kendisini daha önceden hiç tanımazdım. Ne “Evet”
diyebildim, ne de “Hayır” ...
Sonunda kısmetmiş, evlendik. Kocamın tayini Amerika'va
çıkmıştı. Birdenbire, Amerika' ya yola çıktık. Yıl 1937...
OKYANUSU DÖRT GÜNDE AŞTIK • Kocanızı daha önce den tanır mıydınız?
Hiç tanımazdım. Ama o beni tanırmış. Hatta beni ağa beyimle birlikte sokakta görür ve ağabeyimi benim sevgilim zannedermiş. O yüzden de, bir ara beni istemekten vazgeçmiş.
• 1937'de Türkiye'den A-merika'ya nasıl gidiliyordu?
(Devamı Sa.21. Sü.5'de)
t
Vesamet Hanım, Fatin Rüştü Zorlu’yu daha çocukluk y ılların
da,
kendi deyimiyle “oğlan çocuğu gibi dolaştığı” yıllarda,
ağabeyi Cahit Apayık’u ı arkadaşı olarak tanım ış. Hem de ge
lecekte sevgilisi olacağım akim ın ucundan bile geçirmeden...
»“Her zamanki şakamı yapıp bisikletim in ön tekerleğini ağabe
yim in banavinrmın arasına sokuverdim* diye başlıyor anlat
maya ve ekliyor: “Yanındaki nefer kıyafetli adam bana dönüp
öyle ters ters baktı ki, sanki ‘Kim bu arsız k ız?’ der gibiydi..
» Eve dönüp de ağabeyinin arkadaşım a yakışıklılığı dillerde dola
şan Fatin Rüştü olduğunu öğrenince şöyle demiş küçük- Vesa-
met: ‘Aman, neresi yakışıklı bunun? Tipsiz b ir şeymiş meğer...*
7 Aralık 1987 Pazartesi
Cş)
İ t i
i ' " ' . ’
ANARKEN... £ ;nm
leri Bakanı Katin Rüştü Zorlu.
Dtşişu'r.
o n m . . . . __T.„
mesleği gereği çok fazla yolculuk yapan
Fatin Rüştünün
YA S A K A S K ’ ı
bir kişiydi. lîir gün. bu güzel kadına duyduğu aşkı "Bunca zamandır senin peşinde olduğumu anlayanındın mı?" sözcükleriyle ve gözyaşları içinde dile getirmişti... Vesumct Hanım şimdi. Ka tin Bey iıı o unutulmaz günlerde kendi sine yolladığı çok güzel iki resimle, kol düğmesinden yaptırdığı yüzüğü, fırlatıp attığı için yanıyor. Ama. elden ne
gelir ki?...
Mu, lesamet Hanıma
âşık olduğunu açıklarken,
çocuk gibi ağlıyordu...
Adem pijaması
yazılan aşk mektubu
HİNDİSTAN
SICAĞI
Vesamet Hanım. Hindistan'da görevi gereği bir yandan resmi davetlere katılıp Başbakan Ca-vaharlal Nehru ile dünya sorunla rını konuşuyor, bir yandan da Hindistan'ın daya nılmaz sıcağın da da olsa, verdiği sözü yerine ge tirip Zorluya “dostluk dolu” mektuplar yazı yordu. Mek tuplardan birinde kullandığı “Âdem pijaması" sözcüğü ikisi nin de başım der de sokacaktır...
V ET, Vesamet Hanım, 1945 yılında Amerika'dan kocanızla birlikte dön dünüz ve Ankara Palas'ta küçük çocu ğunuzla birlikte yaşamaya başladınız. Nasıl karşılaştınız Fatin Rüştü Zorlu ile?
Biz yeni dönmüştük. Ilariciye Köş- kü'nde bir balo vardı. Bu benim dönüşteki ilk balomdu. Birçok yabancılar falan da yardı. Sohbet ediyorduk... Bü yük biri gelmişti, şimdi kim olduğunu hatırlamıyorum. Onun şerefine verilen bir baloydu. Dediler ki “ Fatin'le Emel de geldiler...” Ben orada kendisini sadece gördüm, hepsi o kadar... Fatin, biraz sonra bizim gruba geldi ve Fransızca olarak yanımdakilere dedi ki “Madam ile beni tanıştırır mısınız lütfen?...” Beni tanıştırdılar, ama tah min ediyorum ismimi ya tam anlamadı ya da beni hatırla yamadı... Bunu bilemiyorum... Birazdan bana yine Fran sızca olarak “Madam, benimle dans eder misiniz?” diye sordu, ben de Fransızca “Memnuniyetle” dedim... Dans etmeye başladık...
• Bu sırada sizin Türk olduğunuzu biliyor muydu Fatin Bey?
Hayır, bilmiyor... Hiçbir şey bilmiyor ve beni yabancı zannediyor. Dans ederken birbirimizle Fransızca konuşuyo ruz... Fakat biz Fatin'le herhalde biraz uzun dans etmiş olacağız ki, ağabeyim gelip benim omzuma vurdu ve
“Hanımefendi emir buyurdular, seninle vals yapa cağım” dedi... Ağabeyimin, Cumhurbaşkanı ismet
İnönü'nün yaveri olduğunu daha önce söylemiştim... (Ui'Mimı Sa.23. Sü.I'de)
• Vesamet Kutlu 1945’te Ankara’da bir baloya katılıyor. Çocukluğunda ‘Bu mu yakışıklı?' dediği Fatin Rüştü Zor lu, onu Fransız sanarak “Madam, be nimle dans eder misiniz?’ diyor i l a n sızca... Vesamet Hanım da bozmuyor ve aynı dilden yanıtlıyor: ‘Tabii..’
• Zorlu, dans ettiğ i îrad-ımn H m ol
duğunu öğrenince, p istin ortasında
kucaklayıp ayak larım yerden kesi
y o r Vesamet Hanım’ın ve “O küçük
k ız demek k i bu hale gelm iş...” di
ye h ay k ırıy o r. Çok geçmeden An
kara, F atin , Vesamet’e âşık oldu’
dedikoduları ile çalkalanacaktır.
• Orhan Kutlu Hindistan Büyükelçili- ği’ne atandığında ortalık bir kez daha çalkalanır. Şöyle anlatıyor Vesamet Hanım: ‘Fatin otele geldi ve ‘Senin peşinde olduğumu anlayamadın m ı?’ dedi. Çocuk gibi ağlıyordu Ona, küçük b ir çocuğum olduğunu söyledim...• Vesamet Hanım’ın H indistan’dan
“Adem pijam ası” ile yazdığı mek
tuba, Zorlu’nun yolladığı cevap Or
han Bey’in eline geçiyor.
M a r n ımb ir ifadeyle yazılan bu sözler, fırtı
nalı b ir aşkın başlangıcı olacaktır...
5. 'İNCİ SAYFADAKİ YAZININ DEVAMI
“ Âdem pijaması” ile yazılan
aşk mektubu
Mevhibe Hanım da baloday- ' di... Demek ki ağabeyime |
“iiit. kardeşinle dans et” de miş... Ağabeyim omzuma vu rup da beni alınca. Fatin fena halde bozuldu... Biraz sonra
Fatin, büyük bir tılsımla yine yanıma geldi ve beni tekrar dansa kaldırdı... Dedi ki “Ben Cahit'i çok iyi tanırım. Siz kimsiniz?...” Bu sefer artık Türkçe söylüyor... Bana uzun uzun sorular sordu... Sonunda ben de' "Eee, Cahit benim tesadüfen ağabeyim olur”
deyince Fatin beni dansın or tasında yakaladığı gibi kucak ladı ve havaya kald ırd ı...
“Vaaay, o küçücük kız de mek ki bu hale gelm iş haa?” diye bağırdı. Herkesin önünde Fatin'in beni böyle ha vaya kaldırmasıyla birlikte, dedikodular da başladı zaten... Sonra Fatin'le sık sık ailece görüşmeye başladık. Hemen lıer gece, bizim kaldığımız An kara Palas'a gelirdi. Oturur duk, sohbet ederdik. Bana kar şı tamamen bir kardeş gibi, bir dost gibi hareket ediyordu.
HİÇ İLTİFATTA BULUNMAMIŞTIR... • O sohbetlerde kocanız da olur muydu sizin?
Elbette olurdu... Kocam olurdu, başka gruplar olurdu...
Fatin bana bir kardeş gibiydi. Bana bir tek gün olsun iltifat ta bulunmamıştır, kompliman yapm am ıştır. Bana bütün komplimanları karısı Emel ya pardı... “Size bayılıyoruz, siz nereye gitseniz oraya geliyo ruz” derdi.. Fatin'le aramız da hiçbir şey kesinlikle yoktu. .Ama bazen de, bir şeyler his settiğim olurdu.
• özür dilerim hanıme fendi, kocanız Orhan Kutlu ]
da, Fatin Rüştü Zorlu da ha riciyeci...İkisi arasında bir ast, üst, amir, memur ilişki- j
si var mıydı?
Hayır, hayır... İkisi ayrı dairelerde çalışırlardı. Sadece- arkadaştılar. 1 Iatta Fatin'ler de Beyrut'taki dış görevlerin den yeni dönmüşlerdi. Biz Amerika'dan döndüğümüzde, onlar da Beyrut'tan gelmişler di... Bazen dikkat ederim, bü tün hariciyeciler otelde yemek yemişiz... Herkes iş saatinde bakanlığa gider, ama Fatin bi raz sonra dönüp yine gelir. Yine benimle oturur. Arkadaş ça sohbet ederiz... Tabii bu durumda bile dedikodular baş ladı “Fatin, Vesamet'e âşık oldu” diye... Ama biz hep dost kaldık ve yıllar böyle geçti. Sonra kocam Hindistan'a ta yin edildi bir gün... ATİ 1947. Demek ki Ankara'da ta h minen iki yıl kalmışız. Bu Hindistan'a tayin işi bana çok ağır geldi... Çünkü tahmin et tim ki. bizi sırf Fatinden
uzaklaştırmak için bakanlık bu kararı aldı. O sırada Dışişleri Bakanı Haşan Saka. Genel Sekreter de Fuat Carim di...
Haşan Saka'nın hanımı hem beni severdi, hem onları sever di. Fuat Carım da Ankara P alas'ta oda komşunıuzdu. Onlar da orada kalırlardı. Bir J gün kendisine “Beyefendi bu Hindistan fikrine bir türlü alışamadım” dedim. Bana döndü, “Ne o, yoksa Hindis tan’ı beğenmedim mi? Beni oraya tayin etseler, ben yü rüyerek giderim” dedi... B i zim Hindistan'a gönderilme mize Fatin de büyük tepki gösterdi. O sırada Türkiye'nin ! H in distan'd a büyükelçiliği i yok. Elçiliği biz gidip aça cağız... Fatin bir gün otelde yanıma geldi ve çocuk gibi ağ lamaya başladı... Diyor ki
“Hâlâ anlamadın mı bu ka dar yıldır senin peşinde ol duğumu?...” Havuzun başına kadar biraz yürümemizi iste di... Ve orada döküldü. Anka ra'daki son iki günümüzdü...
• Siz ona ne dediniz bu durumda?
Gayet soğukkanlı olarak dedim ki, “Böyle bir şey söz konusu olamaz. Benim kü çük çocuğum var. Çocu ğumun bana ihtiyacı v ar...”
O zaman ilginç bir şey yaptı. Rusya'dan almış, olduğu kol düğmeleri vardı. Üzerinde dört
taş var, dördü de ayrı renkler de... Biz bunları çok komik bulup alay ederdik. Tuttu bu kol düğmelerinden birini ko lundan kopardı ve bana derli ki, "Bana söz ver ve bunu bir yüzük yaptırıp parma ğında taşı...” Onu kırıp bana verdi. Bir Ermeni kuyumcu vardı “ S arıyan ” adında... Evet, o kol düğmesini o gün yüzük yaptırdım.
• Siz onun ağlamasını görünce neler hissettiniz?
Çok şaşırdım... Son dere ce şaşırdım. Ne yapacağımı bi lemedim...
• Peki sizin kendisine karşı hiçbir duygusal yakın-lığınız yok muvdu?________
MEKTUP KOCAMIN ELİNE GEÇTİ
Beni çok iyi anlamıştı ve ahbaplığımızı hiçbir zaman bozmamıştı. Onun arkadaşlı ğından ben de çok hoşlanıyor dum ama hepsi o kadar... Hepsi ondan ibaretti ve biz çok acele olarak Hindistan'a gittik... Fakat o kol düğmeleri ni bana verirken “Anlamıyor musun? Emel benden ayrı lacak. Benden ayrılmak is tiyor. Hindistan'a gitm e”
diye çok ısrar etti... Zaten ka rısıyla geçinemediklerini hep söylerdi... Ve “Söz ver, baı%ı oradan mektup yazacaksın”
dedi. Ben de söz verdim... Biz mektuplaşmaya başladık. Fa kat bazen kadınların geveze liği, başlarına iş açıyor. Hindis tan o kadar sıcaktı ki... Bir gün ona yazdığım bir mektup ta, “Sana bu satırları Âdem pijaması ile yazıyorum” de dim... Yani çırılçıplak yazı yorum... O da bana cevap ya zıyor ve diyor ki, “Keşke o mektubunu bana Âdem pi jaması ile kendin
verebilsey-d in ...” Çok masum bir şey yani... Ve Emin Bey, bu mek tup kocamın eline geçti orada. Tamamen bir şanssızlık. Aslın da Fatin'in hiçbir hatası yok. Ben ona öyle bir mektup ya zarak bir erkeğe, çanak tutmuş oldum... O da tabii, bir erkek olarak öyle yazıyor. Şunu da belirteyim ki, kocam bana son derece inanırdı. Ona hiçbir za man yalan söylememiştim... Mektubu almış ve açıp oku muş... Bir hışımla eve geldi...
“Evet” dedim, “Ben Fatin'e
böyle böyle yazdım, o da bana bir erkek olarak bunu yazmış. İnkâr edecek deği lim. Gayet tabii ki benim kabahatim...” Kocam dedi ki
“Onunla bir daha mektup laşm ayacaksın...” “ Sana böyle bir söz veremem. Ga yet masum bir şekilde mek tuplaşıyoruz” dedim. İşte biz o sırada kocamla ayrılmaya kalktık. Fakat uzun şeylerden sonra ben Türkiye'ye dön medim ve kocamın yanında kaldım. Bizim Fatin'le mek tuplaşmamız bundan sonra da devam etti. Ben adres olarak postaneyi vermiştim. Mektup ları gidip postaneden alırdım. Ancak durumu kocam da bili yordu ve sabahleyin kim erken kalkarsa, doğru postaneye ko şuyordu m ektupları almak için... Bir gün sabah yine git miştim postaneye... Fatin
mektup göndermiş. Fakat ak siliğe bakın ki. ben kapıda tam mektubu açarken, kocamla karşılaştım... Anladı tabii ve
“Yırtacaksın o mektubu”
diye bağırdı... Yırtm adım ... Mektubu yırtıyormuş gibi ya pıp zarfı yırttım... Bu mek tubun içinden iki resim çıktı... Mektup “ En sevdiğime” diye başlıyor. Resimlerden biri ön den, biri yandan çekilmiş... O kadar güzel resimlerdi ki... Hatta bunları çeken fotoğrafçı daha sonra aylarca vitrininde teşhir etmiş... Bana sonradan,
“Sana resim göndereceğim diye başıma bir de bu iş gel di” diye yazmıştı. O resimler den şimdi ne yazık ki hiç kim sede yok. 1955 yılında bir gün kendisine çok kızmıştım. O re simleri yırtıp attım. Bana he diye ettiği yüzüğü de fırlattım gitti. Çok üzülüyorum bunu yaptığıma ama, elden ne gelir?
YARIN:
8 Aralık 1987 Salı @
Fatin Rüştünün
“ Y A S A K A Ş K ” ı
VAZGEÇMİYOR
Fatin Rüştü Zorlu, eşinden ayrılmaya karar veren sevgilisinden bir türlü vazgeçmiyor ve onu görebilmek için sık sık İstanbul'a gelmekten de geri kalmıyordu...
Vesamet Hanım
i
kocasıyla oturuyor
ama Zorlu ile
sevişmekten kaçınmıyor
Vesamet Hanım, ondan bamilc kaldığından Fatin RüşHABERİ YOKTU
tü Zorlu'nun bundan haberi olmadığını, kocası Orhan Kutlu'nun ise durumu sakin karşıladığım söylüyor...• Fatin Rüştü Zorlu, Kutlu çiftinden bir hafta
sonra Cenevre’ye geliyor. Vesamet Hanım, ge
risini şöyle anlatıyor ‘Oteline gitmezsem,
kendisinin bana geleceğini söyleyip beni teh
dit edince arabama atlayıp oteline gittim İs
ter istemez gittim. Ve, otelde beni elde etti...
• “Kocam Anadolulu” diye devam ediyor Ve
samet Hanım, “Hamile kaldığımı duyarsa
beni öldürür diye düşündüm. Ona hiç ya
lan söylememiştim. Fatin Rüştü’nün de,
hamileliğimden haberi yoktu. B ir gün ko
cama anlattım ... Bana ‘Sarhoş muydun?’
dedi. Oysa içk i içmediğimi iy i b ilird i...”
• ‘İki insanın arasında kalmıştım’ diyor Ve
samet Hanım geçmiş günleri anarken, “Biri
kocamdı, diğeri sevdiğim insandı. Ama Fatin
ağlayınca işler değişti, Paris’e onun yanına
gittim Çok acı çektim. İntihar geçmedi aklım
dan ama, ‘Keşke ölsem de, bunlar başıma
gelmemiş olsn’ diye düşünüyordum sık sık...’
NKARA'da ve H indistan'da olduğunuz günlerde F a tin Rüştü Zor-lu'yu seviyor muydunuz hanım efendi? Ona âşık mıydınız?
Her bakımdan anlaştığım bir insan olmuştu. Ona hiç kuşku vok... Ve aramızda bir alışkan lık oluşmuştu... Ama benim bir erkeği ilk görüşte sevmem mümkün değildi. Benim ha yatım hem Türkiye'de, hem de kocamın ilk görev yeri olan Amerika'da hep erkeklerin içinde geçmişti. Yani kadın erkek ilişkisi benim için mutla ka sevmek ve âşık olmak değil di. Fatin'le olan ilişkimde de arkadaşlık, samimiyet ve ko nuşmak hep ön planda gelirdi. Ama ona karşı ilgisiz olduğu mu da söyleyemeyeceğim.
• Peki bu duygular ne za man sevgiye ve aşka dönüş tü? Hindistan'dan mektup laşırken mi?
Hayır, değil... Kocam kon solos olarak Hindistan'dan İs viçre'ye atandı ve biz doğruca Cenevre'ye geldik. Bu söyle diğim olay 1951 yılında oluyor.
• Yani o sırada Demokrat Parti iktidar olmuş. Peki
Katin Bey henüz siyasete girmemiş mi?
Hayır, Fatin o sıralarda ha riciyeci, Dışişleri Bakanlığı'nda üst düzeyde bir diplomat. He nüz siyasete falan girmiş de ğil... Galiba genel müdürdü... Biz Cenevre'ye geldikten bir hafta sonra Fatin de oraya geldi ve beni elde elti...
• Nasıl elde etti yani?
Bir nevi tehditle yani... Bil miyorum ki nasıl söyleyeyim...
• Elde etti derken, fizik olarak mı elde etti? Yani onunla yattınız mı?
Gayet tabii... Artık bu kadar şeyden sonra normal değil mi? Ondan sonra Fatin hemen her hafta sonu Türkiye'den İsviç re'ye bana gelmeye başladı.
• Özür dilerim, burada bir şey soracağım... Sizi tehdit le elde ettiğini söylemiştiniz. O nasıl oluyor?
İlk gelişinde bana telefon açlı ve “Eğer sen. şimdi benim otelim e gelm ezsen, ben oraya geleceğim."’ dedi. Ben de atlayıp arabama gittim. İs ter istemez gittim... Ve otelde birlikte olduk. Ondan sonra da hamile kaldım ben!...
• Kimden hamile kaldınız? Kocanızdan mı, Fatin Bey' den mi?
Fatin'den kaldım tabii...Ne var bunda?
yorduk... Sonra bahar geldi ve kızımın doğum günü yaklaştı. Ben kızım Reha'nın yanına. Lozan'a gitm iştim . Kocam
Orhan Kutlu bana telefon açtı ve dedi ki: “Doğum gü nünü burada, konsoloslukta kutlayalım. Ben hazırlık yapmaya başladım. Sen al kızı ve buraya gel.” ... Ben kızımı alıp Cenevre'ye gittim ve konsolosluğa girmeden önce de kocama “ Bana hangi otel de yer ayırtmış?” diye haber gönderdim. Kızımı gönderdim
“Git babana so r." diye... K o canı aşağıya indi ve dedi ki:
“Burası konsoloshane. Se nin odan zaten ayrı idi. Eğer sence bir sakıncası yoksa, burada eski odanda kal ve çocuk için kötü bir şey olmasın. Eski odan ol duğu gibi duruyor...” Bövle- ce ben de yukarı çıktım ve doğum günü partisi yaptık. O sırada kocam bana dedi ki:
"Mahkeme bizi ayırmamış. İki yıl, yeniden deneme sü resi verm iş...” Ve ben boşan mamış olduğumuzu boylere öğrendim. Oysa bu iş artık bit ti sanıyordum. Hatta orada bana dedi ki: “ Bak, kızımız da var... Bir kez daha dene-yemez miyiz?” Benim zayıf tarafıma hitap etti. Zaten çok iyi bir insandı rahmetli kocam. Bu durumda ben orada kal
dım.. Zaten her şeyimiz ayrıy dı. Öyle arkadaş gibi yaşıyor duk.
• Peki bu arada Fatin Bey' le ilişkiniz nasıl sürdü?
Efendim o sıralarda Fatin.
Paris'te NATO büyükelçisi ol muştu. Hem Ankara'daki gö revine devam ediyor hem de mevzuata uygun olduğu için büyükelçilik yapıyordu. Bu yüzden sık sık Paris'e geliyor du. H alta kendisiyle alışverişe çıkıp tabak, çatal, bıçak ta kımları bile ısmarladık bü yükelçilik için...
Fatin, benim kocamla yeniden birlikte olmama, tabii, çok kız mıştı. Benim kocamla kalmaya karar verdiğim gün, biz Fatin’
ie Paris'te buluşacaktık. Ben Cenevre'den oraya geçecektim. Fakat Fatin gelmiş ve beni bulamamış. Kocama dedim ki:
“ Bak bilesin, ben Fatin'e bir telefon edeceğim ...” Gece varisi saat 12'de ben Fatin'i
aradım ve tam sabah saat al tıya kadar telefonda konuş tu k ... A ğlam alar vesaire... Beni tam altı saat telefonda tuttu. Muazzam bir şey tabii... İşte ben o sırada çok büyük acı çektim. Fatin mahkeme kara rını benden duyunca dedi ki:
“Kocanla kalmaya, tek ba şına nasıl karar verirsin? Bu ikimizi ilgilendiren bir şey d ir...” İki insanın arasında
kalmıştım. Biri kocamdı, diğe ri sevdiğim insandı. Fatin ağ layınca işler değişti tabii... He men gelip beni alacağını söy ledi. Bunun üzerine ben gittim Paris'e. Fatin'in yanına...
• İki erkek arasında boca larken çok mu acı çektiniz?
Çok acı çektim. İntihar et mek falan aklıma gelmedi ama kendi kendime hep diyordum ki: "Keşke ölsem de, bunlar başıma gelmemiş olsa...” • Bütün bunlar olup biter ken kocanız ne yapıyor?
Kocam çok medeni bir in sandı ve kendisine hiç yalan söylemediğimi bilirdi. İşte F a
tin'den hamile kaldığımı söyle miştim. Ondan sonra Fatin'le
hiç yüz yüze gelmemişti... Bir süre sonra bir ‘tanıdıklarımız yemek daveti veriyor. Bizi de karı koca çağırdılar. Kocam onunla karşılaşmayı istemiyor du. Oraya Fathi de gelecek miş. Kocam onun da geleceğini öğrenince “Biz gitmeyelim."
dedi... Cıitmek istemedi... İşte o zaman, kocama yalan söy ledim. Dedim ki: “Geçmiş bir hikâye için, böyle yapmana gerek var mı? Biz de gi delim... Fatin'in olması hiç bir şeyi değiştirmez benim açımdan...” Çok azap çektim ama, kocama galiba ilk yala nımı orada söylemiş oldum. Biz böylece davete gittik vc ikisi karşı karşıya geldiler. Ama ikisi de hiç bozmadılar ve medenice davrandılar... Sonun da 1954 yılında bizim Türkiye tayinimiz çıktı. Ben kızımla birlikte artık memlekete döne ceğim. Kocam da işlerini dev rettikten sonra, bizim arka mızdan gelecek.
• Yani Cenevre'de olduğu nuz sürece Fatin Bey'le iliş kiniz hep sürdü mü?
Hep sürdü... Sık sık birlikte olduk... Biz kızımla ikimiz Ce nevre'den Roma'ya geçip ora da alışveriş yapacağız ve sonra da o zamanların meşhur Anka ra Vapuru'yla İstanbul'a gele ceğiz. Biz trene bindik... Ve Lozan'da aynı trene elinde bir çiçekle Fatin de bindi...
• Siz mi haber vermiştiniz kendisine?
H ayır, ben h aber
ver-Looking .1“ (hough «he stepped from the pages of the Arab ian Nights, bewitching Mm e Kutlu poses here in a native Tu rk u h costume . the masMVC wrought-iron gates of the Turki
an cfTc live se t'ing for this garb of
MAMIfCItl nİRİ
Yıl 1940... Vesamet Hanım,Was-l ı Hanım,Was-l H Hanım,Was-l ı n C I ı UİDI hington'daki Türkiye Büyükelçili-ği'nde 70 yıllık bir Türk giysisinin içinde, tıpkı bir manken gibi. Olayı yazan gazete altın işlemeli giysiye duyulan hayranhğı dile getiriyor ve Vesamet Kutlu'nun elmas iğ neyle tutturulmuş yemenisinden söz etmeden geçemiyor...medım... Herhalde arkadaşlar dan haber almış. Ben Fatin'i trende görünce çok şaşırdım. Geldi bizim kompartımana ve kızımın tam karşısına oturdu. Benim kızım R eha o sırada dokuz yaşında ve hiç Türkçe
bilmiyor... F atin geldi kızımın karşısına oturdu. Ben de y a nındayım.
YARİN: İŞLER YİNE BOZULUYOR
• Peki doğurdunuz mu ço cuğunuzu?
Hayır... O gene benim şe yimden oldu... “Benim ko cam Anadolulu... Duyarsa beni öldürür.” diye düşün düm. Ama kocama gerçekten, hiç yalan söylememiştim o güne kadar. Hamile kaldığım dan Fatin'in haberi yoktu. Bir gün kocama durumu anlattım. Kocam çok sakin karşıladı...
“Yoksa sarhoş falan miy din?” diye sordu. Oysa hiç içki içip ediğimi o da bilirdi... Sar hoş olmadığımı söyledim...
“ Ne yapmayı düşünüyor sun?” diye sordu... "Aldıra cağım” dedim ve çocuğu al dırdım. İki gün sonra da kon solosluğa gelip valizimi top ladım. Kocam beni havaala nına götürdü. İki yanağımdan öptü ve vedalaştık, tik ayrıl mamız böyle oldu Emin Bey...
• Siz nereye gittiniz?
İstanbul'a, ağabeyimin ya nına gittim.
• O sırada kızınız yaklaşık altı yaşında. O da sizinle mi geldi?
Hayır, kızım İsviçre'de yatılı okuyordu. Kızım orada kaldı.
• E vet İstanbul'a dön dünüz... Sonuçta kocanızla boşandınız mı?
Sözümona aramızdaki ilişki bitti ve boşanmaya karar ver dik. Kocam mahkemeye baş vurmuş... Fakat ben İstanbul' da iken, Fatin bu kez de sık sık oraya gelmeye başladı. Ço ğunlukla Çınar Ötel'de
buluşu-T l
5 ^
12 Aralık 1987 Cumartesi(b
; :a; :: >
a w
« iNrafatE ¿ARAŞTIRMA
Vesamel Hanım, Zorlu nun Uam edildiğini öğrendiğinde yıkılıyor
İ t
Dünyam bitti
99
ı Zorlu ile en son 26 Mayıs 1960 akşam ı konu
şuyor Vesam et Hanım ve şunları anlatıyor:
“Telefonu dinleniyordu Önce ‘Çıkın aradan. Ye
tişir yaptığınız.’ diye haykırdı; sonra da hana
kendilerine İzm ir’de yapılan tezahüratı an lat
m aya haşladı. Dayanamadım, ‘Fatin, artık hana
da m ı propaganda yapıyorsun?’ deyiverdim.”
»Vesamet Hanım., 2 7 M ayıs’m hem en önce
sinde bunalım içinde olan Zorlu’ya son b ir
m ektup y azar. Am a gönderem ez. “H alâ, z a r
fın ı bile açm adan sak larım o m ektubu.
M ektupta ‘B u n ların hepsi geçer. Sen sadece,
yaşam aya bak’ diye yazm ıştım ...” diyor.
»“Fatin’in yakın h ir arkadaşına telefon ettim .
Bana ağlayarak ‘A rtık hana sorm a kardeşim ’
dedi.” diyor Vesamet Hanım, Zorlu’nun ölü
münü haber alışım anlatırken ve devam edi
yor: “Olmuş her şey... Olmuş bitm iş... Asm ışlar...
0 günden sonra zaten yaşamadım gibi h ir şey.”
Fatin Rüştü/'nün
“ Y A S A K A Ş K ” ı
m
Ondan
EMEK ki, Fa-tiıı B e y , 27 Mayıs'm bir kaç gün önce sinde T ürki ye'ye dönüyor, sonra haberleştiniz Emin Bey. bizim Paris' teki NATO Büyükelçisi Hay dar Gök bana dedi ki “Sen, İsviçre'ye gitme ve burada kal. Sen burada olursan, hiç değilse günde iki defa bura yı arar, kendisiyle konuşu ruz, telkinlerde falan bulu nuruz...” Böyiece beni kan dırdılar ve ben havaalanından sefarete döndüm. Fatin, sabah akşam beni arıyordu ve “Her şey iyi gidiyor” diyordu. O şekilde söylüyordu. Ben 25 Mayıs günü Paris'ten İsviçre' ye, kızımın yanma geçtim. 0 gün Fatin'le konuştuk. 26 M a yıs sabahı yine aradı, konuş tuk... Aynı günün akşamı saat 20 dolaylarında yine aradı... Tahminen kırk dakika konuş tuk... “Çok yorgunum, hâlâ bürodayım” dedi... Derken, galiba telefonunun dinlendiğini hissetti ve “Çekilin efendim, çıkın artık aradan... Yetişir bu yaptığınız” diye bağırma ya başladı... Ama nası^ avaz avaz bağırıyor... Sonra birden bire bana propaganda yapma ya başladı... “Bize İzmir'de şöyle tezahürat yaptılar, halk böyle büyük ilgi gös terdi” falan deyince ben artık dayanamayıp “ Fatin, artık bana da propaganda mı ya pıyorsun?” d eyiverd im ... Böyiece vedalaştık ve bu son konuşmamız oldu. Biliyorsunuz ertesi sabah ihtilal oluyor ve hepsini toparlıyorlar. Kendisini bir daha da görmedim hiç.
O sırada Haşan Esat İşık,
tesadüfen İsviçre'deydi. Ertesi gün gideceğini öğrendim Tür kiye'ye... Hemen Fatin'e bir mektup yazdım. Haşan Bey'i de buldum ve “ Mektubu Türkiye'de Fatin'e postalar mısınız?” dedim. “Hay hay”
dedi... İki satır bir şeydi yaz dığım...
• Ne yazdınız?
“Bunların hepsi geçer. Sen sadece yaşamaya bak”
diye yazmıştım. Mektubu erte si gün Haşan Bey'e gönderdim havaalanına... Ancak bulama mışlar. Mektup bana gerisin geri getirildi. O mektubu, ka palı zarfının içinde halen de saklıyorum. Hiç açmadım o zarfı bugüne kadar... Ye hep yanımda taşırım...
SANKİ, İÇİME DOĞMUŞ • Sadece o kadar mı?... Sadece “Bunların hepsi ge çer. Sen sadece yaşamaya bak" diye mi yazmıştınız?
Evet öyle... Sanki içime doğmuş gibi...
• Hanımefendi bu ko nuşmayla sizi üzen konulara değindiğimi biliyorum ve sizden özür diliyorum. Ama birkaç şey daha sormak is tiyorum... Fatin Bey Yas-sıada'da yargılandı ve idam edildi...
Haa, bakınız... Oraları hiç söylemeyin lütfen... B a kınız İngiltere'nin en tanınmış avukatlarından biri İsviçre'ye gelmişti. Ben Yasamda
Dava-ları'nı sürekli olarak gazeteler den takip ediyordum. O avu kat bana dedi ki: “Bu bir as keri darbedir. A skerler, meşru yollardan gelmiş bir hükümeti devirmişlerdir. Seçimle ve milletin oylarıyla gelmiş bir hükümeti, silah zoruyla devirmişler. Ben Yassıada'da olsam hiç ko nuşmam ve ağzımı bile aç mam. Bu sanıklar o kadar haklı k i, d uruşm alard a ağızlarını bile açmasınlar... Sonuçta hiç endişe etmeyin, herkes beraat edecektir...” • Siz o sırada Türkiye' ye dönmeyi hiç düşündünüz mü?
NATO Büyükelçim iz
Haydar Gök, bana telefon etti ve dedi k i : “Sakın dönme. Sana kim Türkiye'ye dön derse, sakın dönme ve sade ce benim sözümü dinle...”
Sonra Haydar Bey'i de görevden aldılar.
• Peki mektup yazdınız mı Fatin Bey'e, Yassında'ya?
Hayır... Yazarsam da vermeyeceklerini öğrenmiştim. Vermiyorlarmış ki...
• Hiçbir haberleşmeniz olmadı mı? Ondan size bir mesaj falan geldi mi?
Hayır... Fakat Fatin'le aynı koğuşta olan Celal Yar dımcı daha sonra bana anlat mıştı... Beni çok görmek istedi ğini söylüyormuş... “İlk za manlarda Fatin'ın bütün
korkusu, sizi bulup bir şey yapmalarıydı” dedi... Hatta bir gün Yassıada'ya saçları ar kasından topuzlu bir hanım gelmiş. Bu durum koğuşlarda duvulmuş. Celal Yardımcı
dedi ki: “ Fatin işte o gün öldü...” Beni yakalayıp Yas- sıada'va getirdiler zannetmiş... Hatta Celal Be y'in anlattığına göre, ondan sonra da hep ra hatsız olmuş... Hep beni bir gün getireceklerinden kork muş...
• Siz Yassıada'da nasıl bir karar verileceğini bekli yordunuz?
Hapis cezası verecekleri ni. ama sonra da serbest bıra kacaklarını bekliyordum...
HER ŞEY BİTMİŞTİ
• Fatin Bey'e idam ve rildiğini nasıl öğrendiniz?
Fatin'in İsmail Ağar
adında çok yakın bir arkadaşı vardı. Ona telefon ettim ... O ağlayarak “Kardeşim, sorma bana artık” deyince ben bit tim. Ondan sonra da zaten ya şamadım gibi bir şey...
• O sırada mahkeme idam kararını mı açıklamış?
Olmuş her şey Emin Bey... Olmuş bitmiş... Asmış lar...
• Bunu öğrenince dün yanız bitti mi efendim?
(Çok hafif bir sesle...)
Bitti...
“ DOĞRU BANA GELİRDİ” S İ
S f e
gidiyor ve d oğruca V esam et H a n ım a koşuyordu.”
LONDRA ANLAŞMASI SIRASINDA
Fatin Rüştü Zorlu K ıbrıs sorununa bir çözüm getirm e yi am açlayan Londra A n laşm asın ın imzalandığı günlerde Ingiltere Dışişleri B akanı Selvvyn Llovd (ortada) ve Yunan Dışişleri B akam A verof (sağda) ile birlikte...
• Allah rahmet eyle sin... Fatin Rüştü Zorlu, Yas-sıada davalarında son dere ce mertçe davranan, hiçbir şekilde korkmayan, sindiri-lemeyen ve ölüme bile kork madan giden bir insandı... Birkaç kelime ile tanımla manız gerekse, sizin tanıdı ğınız ve sevdiğiniz Fatin Rüştü Zorlu, nasıl bir insan dı?
Gayet esprili, şakacı, ha zırcevap... Bazen bir çocuk . gibi... Duygulu... Bazen ağla yan... Bakınız, Yassıada ve sonrasıyla ilgili olarak gazete lerde ve kitaplarda bugüne ka dar çok şey çıkmış. Ben bunla rın bir tanesini bile okumadım şimdiye kadar.. Okuyamı yorum onları... Çünkü benim için Fatin hâlâ yaşıyor... Öl müş bir insan olarak hiç düşü nemiyorum onu... İşte gördü ğünüz gibi, burası onun me zarı... Bu ev onun mezarı...
• Burada okuyucuları mıza tekrar bir hatırlatma yapayım... Şimdi biz sizinle Ankara'da, Paris Caddesi 37 numaralı apartm anın bir dairesinde konuşuyoruz. Bu apartmanı siz, yapılırken dı şından görm üş ve Fatin
Bey'e, çok beğendiğinizi söylemiştiniz. O da satın al mıştı... Bunu daha önce bana anlatmıştınız. Ama bu eve eşyalarınızı da getirtmiş olmasına rağmen, bir gün
bile, Fatin Bev'le yaşayama dığınızı, çünkü ondan sonra Türkiye'ye dönmediğinizi söylemiştiniz. Bu ev kimin dir şimdi?
Benim üzerime yapmak istemişlerdi. Ama ben isteme dim. Eşyalar benimdir. Evi, Fatin'in kızı Sevin'in üzerine yaptırdık... Şimdi de Sevin'in- dir. Ama aramızda bir centil men anlaşması yaptık. Oııun evini ben kullanıyorum.
• Sevin Hânım sizden kira falan alıyor mu?
Hayır, hayır... Türkiye'ye gelince burada kalıyorum . Önün dışında ev boş duruyor.
• Fatin Bey'in kızını hep tanır mıydınız efendim?
Çocukluğundan beri ta nırım... Ama 1964 yılında gali ba Fatin'in şeyinden sonra
Sevin gelip beni İsviçre'de buldu... Sonra ben Türkiye'ye döndüğümde, uzun süre F atin ' in ailesiyle oturdum. Karısı
Emel de, Fatin'den kısa bir süre sonra ölmüştü. Ben F a tin'in annesi Güzide Hanım' la uzun süre oturdum.
• F a tin Bey h ayatta iken, onun ailesi sizi yine böyle benimsemiş miydi efendim?
Valla ben, dediğim gibi yıllar sonra Türkiye'ye dön düm. Aslında onları görmeyi de pek aklımdan geçirmiyor dum. Ama yakın arkadaşım
Selma İlksel dedi ki: “Fatin' in annesi seni çok görmek
istiyor. Yaşlı bir kadın... Onu m utlaka görm elisin.” Gittik yanına. Güzide İlanım da çok heyecanlanmıştı He men gözleri dolu dolu oldu ve Fatin'in vasiyetnamesini çı karıp okudu...
• Ne diyor vasiyetinde? Orada E m e le ve annesi ne yazıyor... Fakat en sonu uda annesine diyor ki: “B enim sevdiklerim i sen de sev . .. ”
• Sevdiklerinden belki de en başta geleni sizsiniz. Acaba o cüm leyle sizi mi kastediyor?
Tabii orada daha fazla sını söyleyemiyor, ama aile bunu anlıyor. Hatta Em el di yor ki: " B a k ın , son anda bile onu (Vesamel Ilaııım'ı) düşünmüş. Onu yine oraya ko y m u ş...” İşte böyle Em in Bey, bundan sonra Türkiye'ye her gelişte Güzide Hanım'la birlikte oturdum... Benim ken dişiyle oturmamı istemiş...
• Sizi çok mu severdi? Örneğin sizi, "Sen benim oğ lumu gelinimin elinden alıp onunla birlikte oldun” diye eleştirdiği falan olur muy du?
Ne münasebet efendim... Beni herkese “G elinim ” diye tanıştırırdı. Tabii Güzide Ha nım da artık çok yaşlanmıştı...
YARIN: ZORLU YA NİÇİN “ BAY YÜZDE ON”
DİYORLAR?
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi