• Sonuç bulunamadı

[Neyzen Tevfik'e ait şiirler]

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "[Neyzen Tevfik'e ait şiirler]"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NeyzENTevfik

BİR HIKA YET '

Bu iltifata ki ben m azh a rım erenlerden; ltahâr-ı dil-de çekilmez mi dest-i dilberden?

Birinci perde bu: Resmî, İkincisi gelecek Boşalt şu m a tra y ı sen, olmasın ... de felek!

»

Boşaltırım yine kallâviyi, tevek k ü lü m e

Cevâb olur bu kadeh h er ne olsa m üşkülüm e.

Beşinci, sonra yedinci dedim mi on ikide K a râ r için çekerim şu elimdeki teki de.

İkinci perdede m ey h ân e d ir m ekân-u karâr! Çeker o k a ’r-ı h ara b a ta , ca nla nır esral.

Şafak dışarda belirmiş, fakat sokak sislî, Sokak mı belli değil, bin belâ ile isli.

Bu, sanki üstü yıkılmış uzunca bir deliliz! ('¡»âyetlerin ocağı işte hep bu kanlı geriz.

T ü te r d u m an ları fuhşun, serâir-i beşerin, Bu y er, boğuştuğu yerd ir âlüm le lıayr-u şerin.

B u yerde lıiss-i fazilet, riyâ-yi insânî, T a v a t tu n eyliyem ez kaabil olsa sükkânî.

Tabanca, m uşta, bıçaklarla sustalı çakılar, K u m a r, m ukaate le , esrar-ı gam, kadeh, rükılar!

Şövalyeler, Yeni-çerler, tuyûf-ı lıavf olarak Gezer bu izbe m ahallerde, kanlıdır el, ayak.

Yavaş yavaş y ü r ü r ü m ney elimde, mey cepte, Bir intibâ ile K üplü dil-i m u âtep te

H u z û ’ ile ka lim e ry a denir, k ad e h de dolar, Hayali, h â tıra h u rd a çocuk gibi oyalar.

I B irer b irer dü şer erbâb-ı gam küdûretle,

Cezaya m ü sta h a k olm uş bir eııır-i hikmetle! 1

Gözümde şekli d u r u r m ânevi prangaların, S ürükleriz bunu, ş a n g ırtıla r aöır ve kalın!

Riyâ, yalan giremez şimdi, ç ü n k ü erkendir, B u sem te u ğ ra m a z onlar, kalem li reh-zendir.

ü ç ü n c ü bâde de tekmil olur ay a k ta hemati, Asıl yerim daha başka ki ordayım miliıııan.

Asıl y u v a m ki bu m eyhane, sâhibi: Yakonıi, Bıı y erde aıılıyabildinı viicûd ile ademi!

Bıı yedir işte benim âstân-ı tahsilim, Bu yerde oldu h ayâ tı ölümle tahlilim .

Şu iste: Sağdaki tezgâh, başında kanlı Taşo! Ku arkadaş, Kavak Osınan, av a n ta sı haraşo. !<<

. cık. mez

e vnr,

i Şeref, rııulettisitr.

‘J ü k n e '■ vükelânın k a r ış tırır dibini. t a t a r Çavuş, o tu ra n pîr-i gam-zeıle köşede, Geçirdiği st ııe doksan beş; önır, emel, şişede.

Akan nigâlı-ı dilinden cihâna hep tevbih, B ıınun vücûd-ı asiline canlanır târih.

Tatarca, tü rk çe gazeller, kasideler yazmış, Sekiz lisaıı biliyor şivesiyle, dil - bazmış.

H z u rû n a giderim, hikm etiyle ib rettir, Ve mâcerâ-yı havâtı b ü t ü n h a k ıv k a ttir.

,

‘ ‘

Benı:< yerim, şuras, cephesinde tezgâhım, M em erridir burası h e r belâ-vı ııâ - gâhın.

Bu yerde canlanır ef’al-i seyyie şeklen: Dayak yiyen, v u rulan, sirkat, iftira, döğiilen.

Bu yerde kiinh-i siyâsettir iltilaât-ı kader, Eğer ki sevdirebildinse kendini, bu yeter.

Parayla, ııkl ile kuvvet, belâyı câliptir, Cesâretiıı var ise bil ki m evti tâliotir.

O

Ü T

W

¡w Nasıl benim köşe? Feyz-i bahâr-ı dilberden, O tu rm ad a n geliyor iltifât erenlerden!

Bu yerde on sene ben eyledim hicirle k arâr. B ü tü n şebâbımı ^ u t t u fıra ak ile b u mezar!

Mezâr-ı kahr-ıı elem dir bu gamlı m eyhane! H a y at h u rd a yalan! H ande, girye, efsâne!

Tıp F a k ü lte si Hastalıanesi H a y d arp aşa , 21/2/1337

Tercüm e-i H alim

Ç ocukluğum ne zam an gelse yâdım a derhal Zavallı ruh-ı garibim olıır gariyk-i ıııelâl.

Kalan sahâif-i gam lıücre-i h a j/ıtın ıd a B irer birer açılır piş-i h a tıra tım d a .

G üzâr eder müteselsil bir iştiyaak-ı hazin, Olur d u m u ’-ı teessür nıüjeıııde sâve - giizin.

Bıı hatırat-ı hüleııdiıı içinde şâh - eser Olan nişâne-i mazi ki nşiyân-ı peder

Lebinde Balır-i Sefîd'in p ü r inşirâh-ı h u zu r O sâdegî-i tabinde bir lındika-i n ûr.

İçinde arz-ı lika-yı sü k û n e t eylerdi O lâııenin kapısından şu m a ’siva derdi

B ulup dn yol giremezdi lıarînı-i h ikm etine Sınıâl-ı n i’nıetine gşe-i saadetine.

iiperıil ııur-ı şafak dalgalarla düm enini Perî-i sııhlı açardı cenâlı-ı revzeııiııi.

w

(2)

S A Y F A > 8

... ... 1__II I II — ı - - -

NtyzEN T tvFik

Tercüme-i Halim

Kâfir-i T âgııt olur Mevlâ yolunda cenk eder. Nâ pezîr-i in tih a eevvi hayâle teng eder.

Âteş-i dûzehdeıı önce zâlimi hicvim yakar, Y ıldırım lar y ağ d ırır .şiddetle b eyninde çakar.

F ik r im e d ü ştü k ç e böyle lıatırat-ı m edrese, Del'n olan eyyam ı orda kab-ü dftlıum sevmese.

P ü r telelıhüf bahsedip d u rm az d ım ol v îrâne den. Delki v a r d ır k a r i ’iııdeıı o gam - abadı gören.

Bir lıarahezâr-ı çille, p ü r kasavet, sakfı yok. Dense caizdir, b inasından ziyade çok oyuk.

T a h ta bir perde ridâ-vı ihtifâsı vechiıtin, S etrolunıııuş aybıdır sanki Stanbııl şehrinin,

Köhneyeıı yıllar bırakm ış iz der-ii divârına. S orm am ışlar derdini sûrah-ı p ü r esrârın a.

S ırtım ızda rengi uçm uş bi raba, başda sarık, Molla Cami elde, ney k o ltu k ta gez, h er yer açık.

Derse baksan da ne anlarsın ki serbesti-i tam, Eldedir, yok im ta h an , râh-ı sefah atte devanı

E tm iş olsan k im ne der? H em bak yakın h u rd a n Balat, R ef’-i d eslâr eyle akşam üstü git bir kaç tek at,

Def’-i edkâr, d ü ş ü n m e derd-i ferdayı b u gün, G urbe t elde guşe-i m e y h a n e d ir s ey rân d ü ğün.

işte asâr-ı Ziya: «Sakî g e tü r o! badeyi,

Mâye-i candır» demiş, bu delıri sen ondan eyi.

Anlamazsın, bak K e m â l’e, Ilâfız-ı Ş irâze’ye, Başlamış d iv ân ın a «Yâ ey-yii hes-sâkıy» diye (1)

İşte eslâf-ı Aralı, serm e st «Alâ zikr-il habîb» Ş a r k ’da h er sahib-i irfa n d a bu sırr-ı acîb (5)

lle m d e ın olmuş ney le m ey beznı-i ezelden, iftiraak Bir zam an ç e kdirm edim ben b u n la ra hiç iştiyak.

Hayli gün nıiııvâl-a m eşrûlı üzre oldum dem güzâr, Sâyesinde nây'im in az çok kazandım i’ihâr.

Şeyh Vasfi, M ustafa S a h ri’le Ilac e A sım ’a lııitsab ettim , o t u r d u m ders-i Musa K âzıın’a,

ı

D inlem işlerdir fakiyrin haylise taksim ini,

İltifat g ördüler sây â n hu âcîiz N e y z e n ’i.

Olmuş olsa bende ehliyyet o lu rd u m miistefid, Neyleyim ki bende asâr-ı liyâkat nâ-bedîd,

B ursalı Haliz E m in ism inde bir ehl-i vefâ Vardı. İzm ir'den ta n ırd ım h u rd a çıktık â^inû.

Bence bu âdemdi ınâzâıı-ı vefanın bir kefi O tan ıttı âcize şâir M ehem m ed Akif’i.

Hazret-i Akif ki sâlıib fazl-ıı üstad-ı güzîn, T H er cihetle hâl-ı derv işa n em e oldu m uin.

Birçok tistadân-ı ilın-i m usikiye intisâb, E ylem iştim sâye-i lû tfu n d a ki nim et rneâb,

. . m ® #

Kendisi bizzat o k u m u ş t u r fa kire B ûsta n,

ı

Hem Fransızca, Arabca, F a r i s î bir çok zam an.

Mevki’ime başkası olsaydı b ’-şek dâima, P er açıb cevv-i m aârifle ederdi irtikaa.

Âdem etm ek-çün beni pek çok y o ru lm u ş d u r bu zat, Kalmışım ru h u m l a m in n etd arı, m â d â m - el hayat.

Başlanıldı beznı-i ıı»şâ - niişa, Âyin-i C em ’e, Medis-i sahbâ-yı rın d â n , p ü r safa p ü r zemzeme.

Şevki m ey feryâd-ı ney, âheııg-i tanbur-ıı kem an, Bang-i hev hey, nesve - v ü işve, hırâm -ı sâkıyan.

Çeşnı-i ahu, gamze, ebru, zülf-i zerrîn-i nigâr, Halka-i giysû, letafet, gerden-i simin.i yâr,

V

R cf’-i resm iyet, nüvâziş, şive bezrn-i iltifat, GUftUgûlar, hande, girye, a h la r sarf-ı n ü k â t

P ü r şik â y e ttir gönüller y ard an , ağyardan, Kalb-i sevdâ ger tu tu ş m u ş , âh-ı sekvâ-bâvdan.

%

\

Sine p ü r ateş girîbaııçâk-ı derd-i iftiraak,

\

Dil perişan, dîde p ü r cûs-i sirisk-i iştiyak. 1

\

H a r bir hum m a-yı hicranla d u d a k la r ı a ’şedâr, , Zıll-i üm m id-ü tah assü rle n a z a rla r bî-karar.

a • *4 Busış-ii m ü p h e m lıayâl-i hâın-ı yâre âşinâ,

Râz-ı nıazi-i t a h a t t u r lebde ııerra n dâiıııâ.

Bir gazel, tezyîd-i g erm iyye t için meclis - m edar, Ateşîin bir ııağmegûş-i candan h er dem payidar.

Girye - rîzûıı-ı teessü r ş e m ’a lıengâm-ı terâh, Bezııı-i fe rd ây â m u allak şeb, şafakla leb he-lelı

Leyl-i hıılyâ suplı-i lıîçîde pezîrâ-vı hitâm , Oldu mey rizân, gönüller kaldı m eshûn-ı garâm .

f \

(«eçdı iiç beş sene bu tarz ile eyyâm-ı hayât.

Kaldı yüz ü stü n e talısil-i m aârif lıeyhât!

I ^

Hımmet-i Hazret-i Akif ile aklım da kalan, Sekiz on heyt-i perişan, bir iki fıkra lıeınaıı.

( D e v a m ı v a r )

(4) Hafız Divan'ına aslı Yezid’in olan bir mısra’ı biraz değiştirerek başlamıştır. 11u mısra’ şııdrr:

«Eki yâ eyyü hes sâkıy edir ke’sen ve nâvilhâ.» Mısraın Türkçesi «Ey sâkıv, kadehi doldur her- kese sun sonra bana da ver.» dir.

(5) Arab Sofi şâirlerinden ibnu-i Farız, «Daha as­ ma ve üzüm yaratılmadan önce biz dâimi b:ir surette şarab içmede idik» mealindeki mısra’ ile başlar:

(3)

NEyzENTcvfik

Tercüme-i Halim

Şiik«içlerle m üzeyyen nilıûl-i g û n a gün Gusun-u goncası feyz-i b a h a r ile meşhûıı.

Fevâkih-i m ü te n e v v i’ fusul-i e r b a ’da T ük en m e ze hele çeşme dibindeki lıuvma.

Alır da karşısına nıâhitâb-ı şirini, K ıyam eder idi taıızîre serv-i simini.

G örür sever, d ü ş ü n ü rd ü k semâyı, dalgaları Nedim-i rulıûm ile, o zekî, fakat haşarı.

Zemini dar b u lu y o rd u nigâh-ı fıtratına, Sem âyı tenk g ö rü rd ü şıhab-ı fikretine.

D u r u r m u elde av u ç ta o âteş-i seyyâl?

K uyûd-ı lıükm ile hiç bağlanır mı n u r-ı haya!?

Kenıâl-i hüzn ile ettim meâl-i ö m rü n ü yâd, Zavallı hem dem -i ö m rü m ki ismi «tsti’dâd».

T am â m bin iki yüz doksan altı sâliııde, K adem sen oldu şu hâke o rûh-ı

nâlende-Gelir hayâlim e üç dört yaşındaki hâli, . U çardı pîş-i üm id in d e zıll-ı aırıâli.

Koşar, güler, düşer, ağlar, peyinde gölgelerin, Cenah-ı r e ’feti altında m âdeıiıı pederin.

K u r u l d u bahçedeki asm aya salıncaklar, Çeşid çeşid alınırdı bü tü n oyuncaklar.

Oyuncak ha d a y a n ır mı fikr-i tetkika? K ıra rd ı geldiği anda, içinde bir başka

H ü n e r v ar anlam alı h em de k ırdı öğrendi, B u sırrı bildi ya artık bozar, y a p a r kendi.

Bu keşfe oldu m uvaffak İkincisi gelsin, Merakı gizli d u ra n şıı h akiykati delsin.

F a k a t onun yüreğinde yanardı bir sevdâ. Denizcilik, gemi, yelken, mahabbet-İ deıy â.

Gelince mâh-ı haziran, olursa bir m eltem , Düşerdi gonce-i sevduya diirre-i şebnem.

H em en o gün sıvattırdı p ü r i'tiııâ paçalar, E d e rd i ıııa’şer-i emvâe içinde keşt-ü güzâr.

E lindeki geminin arm asında yok noksan,

Direk, düm en, yeke, yelken, filok, seren, cam adan

Gerilsin u skutlar, orsa, boşlayın laçka D okunm a keyfine gitsin bırak biraz da pupa!

Yavaş yavaş geliyor bak na başladı imbat, Açıl şafak gibi ey ba’dbân-ı « lsti’dât».

Nasîb alınca bu yoldu perî-i d eryadan, Olur ya belki de âtide şanlı bir kupdun.

Şu rûzgâr-ı şu'ûıııın ö n ü n d e fülk-i hayât, E re r mi sahihi maksûda kim bilir? Heyhat!

Emel, sebât-u m esâ’î zebûn-ı lıüknı-i ezel, Kolayca keşfoluııur m u hiç rTT.-ı m üstakbel?

M ukadderat-u tavâli’ meşiyyet-i edvar,

Şıı tnetîd-ü cezr-i havadis, vürûd-ı leyl-ü n e h â r

V erir nasibini az çok, önünde ber - m ıı’tâd Cenâb-ı Kaadir-i M utlak ki Rabb-ı Isti’dâd.

E d e r h a v a tırı ih v â teheyyüc-i ilham, T efekkürat-ı teellüm güzâriş-i eyyam,

Nedir selıeb ki ölen şu hayâl-ii ezmaııdan Nasibe çin-i teessür olur, d u r u r insan?

i m i w

Na işte bak yine maziye daldı fikr-i melûl, Yaşar ıııı elıl-i dil olmazsa gam ile meşgul?

Bu bir geceydi ki m ehtâb-ı vecd âverdeıı O ııâzenîn-i sem âdan, ııücûm-ı ezherden

Yağardı mehbet-i ilham a nû rd a ıı elhân, O lurdu saf’hâ-i deryada m evceler raksân.

Berây-ı seyr-ü teııezzüh pedelre Isti’dâd, Çıkıp yola «Tepecik» k a hve sinde ber - m u ’tûd

Beş on dakikayı hoşça geçirm ek istediler Denizlerin kıyısında o şeb oğulla peder.

O dem g ö rü n d ü uza k ta n iki lıayâl-i garîb, Safa-yı meclis-i y aran ı ettiler tertîb.

O tu rd u lar ıııütevâzi’ kenar-ı sahilde, Ayandı aşk-ı Huddâ. çelııe-i fezâilde.

Çıkınca zir-i begaldeıı b irer u zun torba, Bizimki gördü ve sordu ne olsa bu acaba?

1J T

h

f

\ m \

r x ı '

Sada-yı nay-ı beyân giiş-i canda uks - .âver Olunca «anlatırım sonra sus» dem işti peder.

'

M ükevvenât-ü avalim tecelli-i ııûra B ü rü n d ü ııeşve-i v a h d e t saray-ı M ansûrn.

O ııâvedân-ı ziilâl-i serâir-i lâlıııt,

Nedim-i m utrib-i uşşaak enise-i m elekut,

Kiyâlı - pâre ki sa h ra - neverd-i aşk-u cıınûn, Olur havâfil-i ehl-İ g aram a r â h n ü m û n .

.

§ m k n m m

G öründü dîde-i m iiştâka çehresi yârın.

O kundu şu gazel-i bî-misâli «Esrâr»m :

i

«Ne cevr-i yâra a th a m m ü i ııe azııı-ı fâlı ederim «Döner döner bakarını küy-i yara âh ederim.»

Diyor o sâir-i sevdâ penâh-ı «Mevlânû», Gariyk-ı rahm et-i Mevlâ muhibb-i Âl-i Abâ.

O dem de k o p tu dilinden bir âteşin feryâd, U y u ştu kaldı verinde zavallı «Isti’dâd».

E v e t sab a h a k a d a r u y k u girm edi gözüne, Suale başladı akşam ki m ace ray ı yine.

(D evam ı v a r)

(4)

NeyzEN T evf ik

Tercüme-i Halim

A l d ı ğ ı m p a r a , m u k a b i l h ü n e r - ü s a n 'a t ı m a . Çok m u d u r y o k s a b e n i m k ı y m e i - i m â h i y y e l i ı n e ? G ö r m e d i m b i r gece e n d iş e - i i e r d â s ı z ben G e ç m e d i b i r g ü n ü m a z â d e - i e n d û h - u bazen, K u l a k a s i ı r m a d ı y o k s a b a n a d e r y a . dillik. V e r m e d i m k a h r ı n a , e l l â f m a d e h r i n m e l li k . Balcınız, d u r m a k i r i n isle h u z u r - U U u h 'a , B ir lem iz d o n b u l a m a z s ı n a y a ğ ı m d a k i d a h a « î k n d i su k . r k s e n e y e b a li ğ o l a n s i n n i m d e E ski p ü s k ü g ö r ü l e n e l b i s e l e r e ğ n i m d e Ya h a z ı r d ı r , y a h e d iy y e . B u g ü n ı s m a r l a m a d a n Y a p ı l a n be$ k a l ı geçm e z, b u n a v a l l a h i in a n S i n e m a , h a y li f o t o ğ r a f ile y ü z l e r c e plâk , *> â h id -i m a 'r i f e l ı i j a d i r b e n i m . Üç beş a v a n a k . il e b ir m a k b e r e y e d ö n d ü r e n h â k - i v a t a n . B en i t a k d i r e d e r e k b e s l iy e m e z . Ç ü n k ü zaın a n . H a n j y a z m ı ş t ım a - M a ı ı z û m e - i İ s ta n b u l» da H ü n e r - ü m a 'r i f e l i n d ü ş m e n i d i r h e r y o ld a. B u n u b u r d a k e s e l im , ç ü n k ü M ı s ı r 'd a n b ı k t ım . Y a z d ı ğ ı m d a n ik i ay s o n r a su n a 'l ı ç ık tım . F a k i r i sen h a l â s eyle M ı s ı r 'd a n R a s û l- A l la h , M e d e d k ıl, s ı r t ı m ı k u r t a r h a s ı r d a n y â R a s û l- A l la h Ç a m u r l a i m t i z a ç e t l i p a b u ç l a r a ltı y u a m m a , Ç o r a b l a r is ti k a e y l e r n a s ı r d a n yâ R a s û l- A l la h ! B e lâ t â 'k l b e d e r k a ç t ı k ç a , h i k m e t b e n n e d i r b il m e m . B a ş ım k u r t u l m u y o r esş e k ç e h ı r d a n yâ R a s û l- A l la h l Z ü ğ ü r t l ü k t e n b e n j dilsiz s a n ı r k e n ç a r ş ı d a aşçı. E şek e k m e k ç i d i r e v d e b a ğ ı r t a n y â R a s û l- A l la h ! G e lip d e h a n e m e h e r g ü n g ü r ü l t ü e t m e d e n d âim . Ne i s t e r b e n g ib i t a m t a k ı r d a n yâ R a s û l- A l la h ! Z ü ğ ü r t l ü k t e n f a k i r i m öyle b in yıllık c e n a b e t k im D a y a k y e r g ir s e h a m m a r n a n a t ı r y a n yâ R a s û l- A l la h ! B u d ü n y a d a n e l e r ç e k t i m b il ir s in , l ü t f e d i p b â r î Ç ı k a r m a r û z - ı m a h ş e r d e h a t ı r d a n y â R a s û s - A l la h ! G ü m ü ş , a l t ı n gib i m â ' d e n l e r e ç o k t a n d a r ı l m ı ş t ı r , B u l u n m a z s i k k e N e y z e n 'd e bakır cfan yâ R a s û l - A l l a h l İ z m ir o ld u v a t a n a a v d e t i n ilk iskele si,

S âz-ı h ü r r i y e t i n a h e n g i b o z u k t a y d ı , sesi U y m a m ı ş t ı d a h a k a n u n a n i z â m a l - ı usûl. T e l l e r i k a r m a k a rış , h e p s i de ç a n g ı l ç u n g u l! B u a k o r d u y a p a c a k e h l- i h ü n e r e l b e t t e B u l u n u r s a n m ı ş i d i k d â i r e - i m i lle tte . B ir g ü n E ş re f ile b ir y e r d e o t u r m a k t a id im . K a r ş ı d a n g ö r m ü ş idi H a z r e li , D o k to r N â z ım G ü l e r e k geld i, o l u r d u , d e d i k i E ş r e f o n a : G e le c e k si m d i P r e n s , b a k s a n a K o r d o n b o y u 'n a l i B u k a d a r halk b i r i k m i ş o n u i s ti k b â le : B a k ı n ins âf e d e r e k o r t a d a k i a h v â l e . Y a k ı ş a n s i m d i size t e r k ile hırsı, k in i. A lın ız d â i r e - j sâ 'y e S a b a h a t t i n 'i .

I i 1.

D ed i N â z ım : «— B a n a b a k B e y B a b a , s e n b il k j şu n u . D e d iğ in f a r z e d e l i m o ls a da, b iz l e rc e s o n u i k B i r r i y â z iy e - î k a l 'i y y e ile m ü s b e i t i r K i P r e n s h a ş r e k a d a r d ü ş m e n - i C e m 'iy y e t li r.» .0 v a k i t g ö r d ü m iç i n d e v a t a n ı n h ır s ile k i n , ! B u n u k i m olsa e d e r d i o z a m a n d a n l a 'y î n . ! ı A t l a d ı m b ir v a p u r a e r t e s i g ü n İ z m i r 'd e n , Ç ık t ım İ s t a n b u l 'a , b i r c u m a g ü n ü y d ü e r k e n . ! G eçti e y y â m - ı belâ , g eld i s a f â n ı n sırası, t M a h f e l-j z ü m r e - i y a r a n d ı D i r e k l e r a r a s ı . N e k a d a r v a r ise e r b a b - ı s ü h a n i h v a n d a n T o p l a n ı p s o h b e t e d e r l e r d i g ö n ü l d e n , c a n d a n . O m u h a b b e t y in e b â k i y d iy e p ü r ş e v k - u v is â l G e ld im a m m a h a n i ih v â n . h a n i o fe y z - ü k e m â l ? S a h i b - i f i k r e t o l a n l a r d a f a a n ü d l e g u r û r . H e p s i b ir his s-i t a h a k k ü m l e s a f â - y â b - ı s ü r ü r . B ezm -i y a r â n ı g ü n e ş l e n d i r e n e n v â r - ı k u l û b , İ h l i r a s â t ile o l m u ş t u t a m a m e n m a h c û b .

FS

*1

\

V Ş ı m a r ı k l ı k l a e ş e k l ik b ü t ü n e t v â r ı n d a n Sezilir, h i s s o l u n u r h e p s i n i n e f k â r ı n d a n . Y olda, ç a y h â n e d e h a y v a n c a s ı n a f i s k o s l a r. A r k a s ı n d a n b a k a r a k h e r k e s i t e n k i d e d a l a r . H a n g ; t e l k y n ile s â f i y y e t - i v i c d a n d e ğ iş ir ? Na 1, y u l a r b i r de s e m e r u ğ r u n a lıaT olm a z a ş îr ! Y a d -ı m âzi ile az ço k g ö r ü ş ü r d ü k y i n e biz.

O ld u b i r v a k 'a s e b e p a y rı lı ğ a , d i n l e y i n i z : ! B ir g e c e y d i o g ü n le r , S a b a h - ı H ü r r i y e t , F e r a h d a o y n a n a c a k m ı ş d u y u n c a b i r n i y y e t E d ip b i l e tl e r i a ld ı m , g e li n c e v a k t - i d ü h û l , ( T i y a t r o n u n k a p ı s ı n d a polisle s ü n g ü l ü kol! ■Yasak!» d e m i ş t i b ir e s k e r , s e b e p n e d i r , s o r d u m B ilen yo k o r t a d a , h a y li z a m a n d a b e n d u r d u m . D e d im b i l e t l e r i v e r s e k d e p a r e y i a ls a k . Y akıştı d o ğ r u s u h ü r r i y e t a ş k ı n a b u y a3ak! D u y a n k i m ? iş le o e s n â d a k o p t u b i r h e y e c a n ı t Y apış, b ı r a k , ş u n u tu t, d u r , to k a t , k o ş a n l a k a ç a n . A r a r m ı s ı n ? K a r a k o l l a r l a s ü n g ü l ü a s k e r . | Y elişti a y rı c a , old u s o k a k l a b ir m a h ş e r . N u t u k , p a t ı r t ı , r e z a l e t, s a d â - y ı h ü r r i y e t , Döğüş. m ü n k â ş a , d â 'v â , ıi c â l - i C e m 'iy y e l ! [ D e v a m edecek]

(5)

SAYFA t 5

N

eyzen

T

ev

Fİİ

ç

Tercüme-i Halim

Cevaba m uııtazır olm uştu gûş-i can açarak, Kulak kesildi vücûdu, p eder dem işti ki: Bak,

O gördüğün iki dervişin ellerindeki şey B irer kam ıştan ibaret idiyse de adı ney.

Nasıl sadâsını sevdin mi?

— Ah, hiç sorma. Nasıl y a p a rla r onu, şöyle, of baba yorm a.

i

— Nasıl yapıldığını bilmem işte g ördün ya, B ırak seıj onları şimdi.

— Aıııaıı efendi baba,

I B ırak sen onları şimdi olur m u? Ben sevdim, G ünâh mı çalması yoksa?

— Değil fa k at derdim ,

B ü tü n b ü tü n u n u t u r s u n elindeki dersi, Kolay değildir o oğlum, işittiğin o sesi

Ç ıkarm ası m ü te v a k k ıf uzun uzun seneye. H e m ellerin yetişir mi boyun k a d a r o ney'e?

B ırak sen onları şimdi dedim ya, derse çalış. U n u tm a Tuhfe-i Vehbî'yi ezber et yaz kış.

/

Yaşın sekiz dokuz oldu, b u gün G ülistan'dan Ne belledin, haydi söyle.

— İkinci babı. — Hemati

Cevâbı buldun işin oldu sanm a ki bu zam an M aârif ister ?. oğlum, tariyk-ı dervişân,

Ulûm-ı m a ’rifetin m ü n te h a sıd ır bî-şek Bu râ n a sâlik olanda sebât-u ilm gerek.

Y anım da bak d u ru y o r işte Mesnevî-i Şerif Ki magz-ı Hazret-i Kıır'aıı, hikem, ııikât-ı zarif,

İçinde hepsini yazmış Cenâb-ı Mevlânâ,

Kcmâl-i ilm ile bak «Bisnev ez ncy»i (1) başına

K om uş ki işte dün akşam işittiğin n e v ’den D uyuh da anlıyasın. O kam ış ki bir ot iken

Lisana geldi de bir çok hikâye anlattı Değil mi?

— ö y le evet, neym iş anlaşıldı adı.

H ulâsa çok ble geldi bu rü tb e izalıât, B u n u n neticc-i serm âyesi nefesle sebât.

Bizimki doğruca indi o anda ç a rd ak tan Kopardı bir kam ış indince en m ünâsib olan

Delikleri açarak buldu derdine çâre, Takıldı bir m a k a ra oldu sanki başpâre.

Çıkan sadavı du y an ademin dişi kam aşır,

’ — «Nevâ-yı sâz-ı m a h a b b e t bozuk düzen yaraşır»

)

Devirdi dağları Şirıı yolunda bak F erhâd, Hevesle her neyi tutsa bırakm az «îsti’dâd».

B irer birer sayalım mı elinde sân'atini? Hezâr-fenliğini, k uvvet-ü m eh âretini?

Demirci, terzi, balıkçı, kalaycı, k u n d u ra cı, Kayıkçı, avcı, marangoz, cilâcı, lostracı,

Fırıncı, oymacı, aşçı, tulum bacı, nakkaş, Döğüşcü, kavgacı, uysal, iııâd, biraz kallaş.

Ufak tefek b u l u n u r d u elinde bir kaç şey, B ir andc hepsini yak tı k a v u r d u âteş-i ney.

Olanca m âm eleki varsa şimdi bir sandal Alındı S ü m e k i’den bir de çaldığı şu kaval.

Nasılsa h er üçü birden b u lu ştu ehl-i heva Ki ney'le İcb-be leb oldu deniz safâsı caba.

Bu tavr-u tarz ile geçti beş altı yıl, derken ' G ö rü n d ü İzm ir'e d o ğru sefer bu yerlerden.

Satıldı sandalı yalnız, onu kavalla kader, Çırak çıkardı, hayâl oldu âşiyâıı-ı peder.

Birinci darbe-i h icran şu iftirak-ı vatan Dem-i sabâveti, rüşdii, cevâneyi insan,

(D evamı var)

(1) Azâb-ı M ukaddes m etn in e g irerken ikinci for­ m anın basına Mesnevi nin ilk beyti;

Bişnev ez ney çun lıikâvet m îkuned Ez C udâyîhâ şikâyet m îkuned şeklinde alınmıştı.

Adı geçen form anın basıldığı gün tesadüfen, M ev­ lânâ ve eserleri üzerindeki tetkikleri ile tanınm ış Ab- düibâki G ölpınarlı’ya rastladık. N e y z e n e saygısı dola- yusilc basılan formayı görm ek istedi. Bu tetkiki s ıra sın ­ da m e şh u r beyit üzerinde d u r a r a k şu bilgiyi verdi:

_ ' M evlâna Mesnevi m etn in e «Bişnev in ney çun şikâyet mikuncd», yâni «Dinle, bu ney nasıl şik ây et e t­ mede.» diye başlar. F a k a t m e şh u r bir yanlış olarak, bir çok basm alarda bu ilk m ısra ’ «Bisnev ezney» diye k a ­ yıtlıdır. Nahifi de tercüm esinde bu ikinci tarzı alm ıştır.

1 — Mevlâııâ'nın ölüm ünden beş yıl sonra yazılmış olup Çelebi H üsam e ddin ile S u ta n Vclcd'ın h u z u r la r ı n ­ da aslı nüsha, yâni Mevlâııâ’nın Ç eleb iy e yazdırm ış ol­ duğu Mesnevi ile karşılaştırılan ve bugün Konyn Mü- zesi’ndc b u lu n an nüshada;

~

— Millî Eğitim B akanlığı’nca yayınlanan Mesne­ vi tercüm em ize esas olup ü stü n d ek i m ü te a d d it m ü h ü r ­ lere nazaran Mevlânâ D ergâhı’na vakfedilmiş olduğu ve k e n a rların d ak i hâşivclerdcn, Çelebi H ü s a m d d in ’in niis- hasilc karşılaştırıldığı anlaşılan S ultan Vcld’in azadlı kölesi Osman tarafından yazılmış nüshada;

:i — Mevlevi'ler ta ra fından ih tim am jlc yazılan bü ­ tü n yazmalarda, M esnevî’nin ilk beyti;

Bişnev in nev çun şikâyet m îkuned Ez C udüyîhâ hikâyet m ikuncd tarzındadır.»

Bu ikaz üzerine M evlânâ'nın beytini sayın Gölpı- ııarlı'nın bildirdiği şekilde düzelttik. B u b a kım dan ikin ­ ci form adaki beyit, kitabın bir kısm ında birinci şeklde, dğer bir kısm ında da ikinci şekildedir. İ. A.

(6)

NeyzEN T

ev

í

Beyitler

A ta tü rk , İn ö n ü ’n ü n rııhııııa m u n z a m oldıı. Yed-i İsnıet’te kılıç, kahir-i âzam oldu.

Rızk için Allah kerim , F ıs k için....

Daldan dala seken gönlüm esrçe mi? Yaktı beni Kel Ali’nin perçemi.

ir

Nass-ı millî ... ’iıı z a rtasıdır tim di fen felsefe bu z a rta n ın ısk artasıd ır

İr

II ü -vel Baki dedim çıktım bu hiçistâıı-t âlemde, (iörüııdii çeşmime nui'-ı tecelli şekl-i âdemde. ( ‘ )

Ulıı T a n r ı ’ım ölü m üsün, diri mi? lsâ gibi yoksa üçün biri mi?

Senin aşkınla gönlüm sütlim an lık yâ Rnsûl-Allah, Kalın geldi fakire M üslüm anlık yâ Rasııl-Allâh.

Kırk sekiz yıl sıt akan gönlüm e payını aradım , K öpüren d u y g u la ra salıil-i h icran aradım .

ir

Altm ışından sonra re ftâ ru ıla co ştu rd u n beni, T„ Zerreyim ben, sen güneşlerle k o n u ş tu rd u n beni!

Bir b u lu ttu m , yıldırım oldum da d ü ştü m püyine, Merlis-i rûanııdu çaktım T optaşııı’da gürledim

i t e r ne yap, beeerip izz!et-i nefsinle geçin, K im seden beklem e y ardım , iki el baş çün.

k

Âdile fırsat da düşse kinden istibât eder, Zâlim idlıara d ü şe rk e n dinden istim d at eder.

k

T ü r k ü yine o t ü r k ü sazlarla te! değişti, Y u m ru k yine o y u m ru k , bir varsa el değişti.

(*) Edebiyatımızın güzide simalarından muhte­ rem Abdiilbaki Gölpmarlı için.

S O N

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Sevimli kahramanı Fahim Bey, Hüseyin Rahmi’nln alt katları yansıtan romanlarına paralel ola­ rak; kayıp, eski, bugün masallaşmış Istanbu- lun orta ve yüksek

Miringoplasti için temporal adele fasyası kullanı- lan hastaların operasyon öncesinde ortalama perforas- yon büyüklüğü 4,73±2,20 olarak hesaplanırken, tragal

Bu nedenle Efe Özal, önü­ müzdeki ağustos ayında normal şevke tabi tutulacak ve vatani görevini herkes gibi yapması için askere gönderi­ lecekmiş. Belki

Ne mutlu bize insan olmuşuz İnsan sevgisini gerçek bilmişiz İnsanın dalında açıp gülmüşüz Muhabbet insana, insan olana Büyük sanatçı, büyük insan.

sız hükümet kaynaklarından öğ­ renildiğine göre, Fransız hükü­ meti mayıs başında Paris yakın­ larındaki Alfortville kasabasın­ da Ermeni anıtı açılışında

Ancak bunun gelişi güzel her önüne gelen kişilerin bu otoriteye sahip olduğunu iddia etmesini engellemek ve bir güven ortamı oluşturma için bu konuda siyasi otorite

“Kendi yaşamında bir yön çizmiş olan bir ozanın adına konan ödülün, onun gerçek isteği doğrultusunda verilmesi gerekir'' diyor Necati Cumalı,

Manço ailesi ve Bülent Manço’nun ablaları, merhum Eczacı Sait Sakarya’nın eşi, Safiyettin, Betül ve Şenol Sakarya’nın anneleri, Yasemin Öncel, Selahattin ve