• Sonuç bulunamadı

Ataç'lı günler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ataç'lı günler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

21 MA YIS 1989

ANKARA NOTLARI

MUSTAFA EKMEKÇİ____________

Ataç’lı Günler

Uza-bilikçi (tarihçi) Mete Tunçay, Almanya’nın Bielefeld ken­ tinde, bir söyleşi sırasında; Ankara’daki “ Demokrasi Kurultayı” nı anlatırken, Süleyman Demirel için "Leninist” dedi; "Marksist değil, ama Leninist!” Mete’yi dinleyenlerin çoğu gülümsediler. Süleyman Bey’in kurultaydaki konuşması, demek Mete Tunçay'da o izlenimi bırakmıştı.

Ankara’ya döndüm; usum, bir ayağım Hollanda’da, Almanya’da sanki. Taşlamacı M. Eşref, yazmış şu dörtlüğü;

“ Kaybolmuş idi mührü Süleyman nicedir / Çalmıştı onu belli ki şeytan nicedir, / Hiç bulmadı mührün o Süleyman amma / Sey­ retmeli şimdi, bu Süleyman nicedir?”

Şimdi yazacağım dörtlük de İsmail Gülgeç için:

"Kim demiş aç kalınır Türkiye’de / Gözünü aç, çakıver çak­ mağını / Baksana Gülgeç’e, aylar var ki, / Klozetten çıkarır ek­ meğini!”

Ali Yüce, Almanya’da aylarca kalıp döndükten sonra sormuş­ tum:

— Nasıl, yurduna ısınabildin mi? — Uyum kurslarına gidiyorum demişti...

Ülkeyi bu duruma getirenlerin başlıca sorumlularının yöneti­ ciler olduğunu kim, ne zaman anlayacak? Hacı Turgut Bey, işçi­ lere verdiği son, zoraki zamlardan sonra bile, kafasının içindeki faşizmi sergileyiveriyor; işçilerin çoğunluğunun 1 Mayıs yürü­ yüşlerine katılmadıklarını söyleyebiliyor. Bunlar, “ milliyetçi” ymiş! Milliyetçi demek, faşist mi demektir?

Almanya’da Düsseldorf kentinde, 1 Mayıs gösterilerini, Alman Sendikalar Birliği (DGB) düzenlemiş. DGB adına, Alman Polis Sendikası Başkanı Hermann Lutz bir konuşma yaparak, çalışan­ ların 1 Mayıs bayramlarını kutlamış. Yürüyüşe de katılmış. Dil- şat, eşi Halil, oğulları Barış birlikte yürümüşler polislerle. Beş yaşındaki Barış, annesine şöyle demiş:

— Anne, burada polisler, insanı tutup götürmüyorlar; bizimle birlikte yürüyorlar!

Türkiye hiçbir zaman, gerici yönetimlere layık değildir, olma­ malıdır.

Hollanda'nın Leiden kentinde, sayrıevinde bakıyorlardı. Bir ara elimi göğsüme götürmüş müyüm ne? Bir hemşire koşarak gel­ di:

— Elinizi göğsünüze götürdünüz, bir ağrınız filan mı var? Güldüm, “ Yok dedim, ağrım filan yok. Elim rasgele göğsüme gitm iş!” Sağınlar, hemşireler bir çeşit grevdeydiler. Aylıklarına yüzde beş zam istiyorlardı; hükümet yüzde 1.5 mu ne veriyor­ du. İşler iyiden iyiye yavaşlamıştı. Duvarlarda, “ Yüzde 5 zam- mımızı istiyoruz” yazıları vardı. Karşılaştıklarıma:

— Grevinizi destekliyorum diyordum. Seviniyorlardı... Ankara’da da sağınlar, eylemdeler. Onların eylemlerini de des­ tekliyorum...

Dil Derneği’nin düzenlediği “Ataç 91 Yaşında Toplantısı” , An­ kara’da yapıldı. Onu izledim 17 mayıs günü. Cevat Geray, Erdal Öz, M.Şerif Onaran, Mustafa Canpolat, Meral Ataç konuştu. Top­ lantıyı Emin Özdemir yönetti. Cumhuriyet’ten Ayşe Sayın konuş­ maları teybe aldı. Bu yazıyı yazarken, ondan da yararlandım. Bu­ na ben “Ataç’lı Günler” diyorum. Emin Özdemir, Ataç’la ilgili ko­ nuşmasında özetle şöyle diyordu:

— Ömer Asım Aksoy, Ataç için diyor ki: “ Türk diline Atatürk1 ten sonra en çok katkısı olan kişidir Ataç.” Bu tümce Ataç’ın Türk­ çe içindeki serüvenini bütün boyutlarıyla özetler. Özellikle bir dil sanatçısıdır, hem de ödün vermeyen türünden. Örnektir, devrimci yönünden. Bunun yanı sıra Ataç, Türk düşüncesini kalıplaşmış, klişeleşmiş ağır yüklerin altından kurtaran bir düşünce sanatçı­ sıdır. Bunun yanı sıra Ataç, değişik dillerin ürünlerini, eski Yu- nan’dan, Fransa’dan dilimize aktaran kişidir. Dilci Ataç, çevirmen Ataç; onun yanı sıra yaşadığı günlerde ses getiren bütün yazar­ ları, beğenisiyle, ince değerlendirmeleriyle yönlendiren eleştir­ men Ataç. Ataç’ın ölümünden bu yana 32 yıl geçmiştir. Bu, di- rimbilim açısından iki kuşak değişmesi demektir. Böyleyken Ataç’ın unutulduğunu, düşüncelerinin aşıldığını, eskidiğini, da­ ha kestirme bir deyimle defterinin kapandığını söyleyenler var. Acaba gerçek böyle mi? Ataç, unutulmuş mudur? Yoksa bugün geçmişe oranla daha büyük bir gereksinimle yaşıyor mu? Ya­ şatılması gerekiyor mu?

Can Yayınları yönetmeni, Ataç'ın tüm kitaplarını yayımlamaya başlayan Erdal Öz de konuşmasına şöyle başladı:

— Ataç bugün yaşasaydı işlemediği bir suçtan dolayı düşün­ ce suçlusu olarak cezaevine konurdu! 91 yaşında düşünce suç­ lusu!

Mustafa Canpolat, Ataç’ı, Türk Dil Kurumu’nda burslu bir öğ­ renci olarak çalışmaya başladığında kendi odasında tanıdığını anlattı; “ Bir yerde, Ataç’ın mutfağını tanımış oldum” dedi. Şöyle konuştu:

— Çünkü Ataç, yazılarının bir bölümünü kurumda yazardı. Onun nasıl çalıştığını, nasıl yazdığını yakından görmüş oldum. Kurum, 1956’da yeni binasına taşınırken, birtakım gereksiz eş­ yalar atılırken, Ataç’ın odasında dağıtılan birtakım kâğıtlar'var­ dı. Ben bir kısmını kurtardım da aldım. Hep bekledim ki, bir Ataç müzesi kurulacak ve ben o müzeye vereceğim bunları. Bu yazı­ lara bakacak olursanız, Ataç’ın bir yazıya üç defa, beş defa baş­ ladığını, yarım bıraktığını görürsünüz. Öylesine titiz bir çalışması vardır ki, bir tek daktilo tuşuna yanlış bastığı zaman; kâğıdı çı­ karıp atmıştır. O yazılarında iyi bir öğreticiydi. Geriye dönüp ba­ kıyorum, “ öğretmenlerimden ne aldım, Ataç’ın kitaplarından ne aldım?" diye. Ataç’tan çok şey aldığımı, pekçok öğretmenimden hiçbir şey almadığımı görüyorum...

Mustafa Canpolat, Ataç’la ilgili anılarını anlattı; akşam üzer­ leri kurumda söyleştikten sonra, zamanın geçtiğini gören Ataç, şöyle dermiş:

“ Bırakarak bu gülşeni / Eve kıralım dümeni / Yoksa bizim ha­ nım beni / Döver herif herif diye...”

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Günefl, öteki y›ld›zlara göre bize çok yak›n oldu¤u için, Günefl gözlemleri bize öteki y›ld›zlarla ilgili bilgi..

«Suriye ve Kilikya’da Fransa Yüksek Komiseri» General Gtıro’- nun emri ile Antep, Maraş ve Urfa sancaklarındaki Fransız kuvvetleri­ nin kumandanlığına

Fakat Curiosity’nin sönmüş bir volkanın etrafında yaptığı ölçümlerde yüksek miktarda feldspata (granit türü kayaların içinde bulunan bir mineral türü)

fiimdiyse, bir grup araflt›rmac›n›n sürekli donmufl durumdaki tortul toprak tabakalar›ndan elde etti¤i bitki ve hayvan DNA’lar›, Sibirya’y› ye- niden verimli bir

Patoloji sonucu polip olan hastalarda olduğu gibi reinke olan hastalarda da tedavi öncesi ve sonrası Jitt, Shim ve NHR ölçümleri arasında istatistiksel olarak

Gökalp, uluslararası banş balonundan çok önemli olan milletlerarası kuruluşlara gerekli­ liğine inanır.. Bunun için dünya kamuoyunun milli kamuoyundan jayıf

Nüfusu milyondan pek de u- zak olmayan Istanbulda, sade kış mevsiminde oynayan bir dram ve bir komedi tiyatrosu mevcuttur; Ankarada devlet tiyatrosunun çe­ kirdek

Halbuki Hakkı Celis, ona bir tanrıça gibi tapan Hakkı Celis, bireyci kişiliği yavaş yavaş de­ ğişirken bile ne yaptığının tam farkında değildir.... Ruhları