• Sonuç bulunamadı

Başlık: HATAY VİLÂYETİNDE ANCYLOSTOMİASİS ÜZERİNDE ARAŞTIRMALARYazar(lar):MİMİOĞLU, Mihri;AKYOL, Muzaffer Cilt: 2 Sayı: 1.2 Sayfa: 001-020 DOI: 10.1501/Vetfak_0000002345 Yayın Tarihi: 1955 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: HATAY VİLÂYETİNDE ANCYLOSTOMİASİS ÜZERİNDE ARAŞTIRMALARYazar(lar):MİMİOĞLU, Mihri;AKYOL, Muzaffer Cilt: 2 Sayı: 1.2 Sayfa: 001-020 DOI: 10.1501/Vetfak_0000002345 Yayın Tarihi: 1955 PDF"

Copied!
23
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

VITIR

İ

NER MUTLU

DERGISI

A. Ü. Veteriner Fakültesi tarafından

üç

ayda bir neşredilir

Cilt : 2 1955 No 1_2

A. Ü. Veteriner Fakültesi Protozooloji, Tıbbi Artropodoloji ve Paraziter Hastalıklarla Savaş Kürsiksji (Prof. Dr. A. Nevzat Tüzdil)

HATAY VİLÂYETİNDE ANCYLOSTOMİASİS ÜZERINDE

ARAŞTIRMALAR.

Dr. Mihri

mimio&,[1.(x)

Dr. Muzaffer AKYOL (xx) Insanların ince barsağmda yaşayarak çok ciddi hastalıklara sebep olan

Ancylostoma duodenale ve Necator americanus adlı nematodlarm

bu-güne kadar yurdumuzun Karadeniz bölgesinde mevcut oldukları bilinmekte Fakat bu parazitlerin Hatay Viketinde de bulunduğu, yayıliş durumu ve orada aridemik olarak hüküm, sürmekte olan bir anemiye sebebiyet verdi ği meçhulü-müzdü.

Hataylı bir Veteriner Fakültesi öğrencisi olan Cemil Boz'un gaita muaye-nesinde Parazitolog Prof. N. Tüzdil'in -mezkiiır Fakültenin Parazitoloji Ensti-üsünde- A. duodenale yumuralarun teşhis etmesi (1953) ve ikinci bir muaye-nede aynı yumurtaların Dr. Mimioğlu tarafmdan görülmesi (1954) üzerine Ha-tay bölgesinde bir araştırma yapilması fikri üzerinde 'duruanauş, neticede key-fiyet esaslı olarak aydınlanmrş bulumıaaktadır.

Ancylostamiasis ve Necatoriasis tropik ve sübtropiik iklime malik bölgeler-de anbölgeler-demik mahiyette olup, parazitin neşviinemasma uygun şeraitte epidemi halinde anemilere sebebiyet sermesi dolayısiyle verem, frengi, malarya ve mü-masili hastalıklarla mukayese edilecek kadar eihemıniyet arz eder.

Bu hastalığın Hatay Vilâyetimizde mes'ut bir tesadiif eseri alarak, öte-denberi mmtdcanın andemisitesi halinde, bilhassa köylerde yaygın bir şekilde

(x) A. Ü. Veberiner Fakültesi Proıtozaoloji, Tıbbi Artrapocloloji ve Paraxiter ~ahlak& Savaş Kiirsiisii Doçeıriti.

(xx) &Mut ve İçtimai Muavenet Veldleti Bulaşıcı. Hastalıklarla Savaş Kurulu Tabibi.

(2)

MtMİOOLU - AKYOL

bulunduğunun, meydana çıkarılması hiç şüphe edilemez ki, cennet kadar güzel olan bu yurt köşesinde yaşayan vatandaşlarımız için pek faydalı olmuştur.

Araştırmaları= esnasında muayene ettiğimiz 307 insan dışkısında 4 inde, memleketimizde ilk defa olarak, Trichostrengylus spp. yumurtalarma da rast-lanmıştır. Bu parazit Ankara'da da bir hastada tesbit edilmiştir. İnce barsaklarda yaşayan bu parazitler çok sayıda oldukları zaman kansızlıklara sebebiyet verirler.

Araştırmamız' yaparken bizden teveccüh ve yardımlarını esirgemiyen Sffillat ve ıçtimai Muavenet Vekaleti Yüksek Makamma, Hocamız Prof. Dr. A. Nevzat Tüzdil'e, Hatay Valisi ve Sağlık Müdürüne teşşekkkürü ve ekibimize katılarak çadışmalarımızda yardımlarını gördüğümüz Antakya merkezi Sabun-lu köyler grupu sağlık memuru Durmuş Bekçi, Şenköy köyler grupu sağlık me-muru Selim Dönmez'in isimlerini zikretmeyi vazif e biliriz.

Ancylostomiasis ve Necatoriasis'e dair gerek yurdumuzda ve gerekse dış memleketlerde bir çok n'eşriyat yapılmıştır. Bunlardan faydah gördüğümüz ba-zılarmı Indasa olarak veriyoruz:

Hasan Vasıf (1928)ın Alman müellifflerinden naklen yemin§ olduğu malü-mata göre Millâttan 3550 sene evvel AAA veya UHA rümuzlariyle, (Chandler (19 29) e göre ise Milattan evvel 16. asırda AAA rümuzlariyle) ifade edilen ve eski Mısırlılarca talihsizliklerine atf en ölüm •ilahl tarafından musallat edilmiş, Hel-tu adı verilen, kurtlardan mütevellit bir hastalık Papirus Ebers de zikredilmiş bulunuyordu. Bu günkü maliimatimıza göre hastalığın Anoylostomiasis olması kuvvetle mühtemeldir. Eski Mısır aizzelerinden Skarabeuş'ün tavsiyesiyle, bu hastalıktan korunmak için, sıhhatı bozuk olan insanlar dışkılarmı toprağa gö-müyorlardı, ki bu tedbir o zamana göre pek yerinde idi.

Yine Hasan Vasıf'a göre Kancalıkurt'un memleketimizdeki yayılış duru-mu şöyledir: Hopa'dan Giresun'a kadar oldukça geniş, hemen 300 kilometrelik bir saha müntednir İzmit, Bayburt ve Divrik'den tesbit edilen bir kaç vak'a dolayısiyle müellif tetkikatm ciddiyet ve ehemmiyetle tekmil anavatana teş -., mil edilmesi fikrindedir. Dünyanın bir çok bölgelerinde münteşir olan bu pa-razitlerin yurduınuzdaki mevcuıdiyeti ilk defa olarak ıniiellif tarafından 30 Mayıs 1923 günü Haseki Hastanesine gelen Şükriye Osman isminde bir has-tada tesbit edilmiştir. Birinci dünya harbi esnasında 1332 senesinde Prof. Dr. Neşet Ömer Suriye'de yapmış olduğu bini mütecaviz muayeneden dört tane-sinde Kancalıkurt yurnurtalarma rastlamıştır. Gerek Haseki hastanesine ve ge-rekse Fakülte kliniklerine gelen hastalarda görülen parazitlerin hepsi N. ameri-canus olup hiç bir vak'ada A. duodenale'ye rastlanmamıştır. Müellifin müş ahe-delerine göre, hastalrk Trabzon ve Rize havalisine Rus istilası esnasında demir yolları inşaatında çalışan amelelerle ıbirlikte girmiş olabilir. Hastalığın menşei büyük bir ihtimalle Rusya'dır. Fakat harpten sonra Suriye'den avdet eden as-

(3)

kerlerle dahi yurda girdiği düşünülebilir. Yazar bu hastalığı malarya kadar va-him kabul etmektedir.

İsmail Hakkı (1926), 1925 senesinde Akil Muhtar tarafmdan laboratuvarı -na gönderilen nea-natotlardan bir tanesinin A. duode-nale, bilashare muayene 4

ettiklerinin ve Hasan Vasıf'm Haseki hastanesinden gönderdiği otuz kadar

didanın da N. anıericanua olduğunu tesbit etmiştir. Müellif Ancylostom'un, pa-razitin ağız boşluğunun vücudun dorsaline doğru meyli dolayısiyle, ağzı eğri' manasım tezarnmun ettiğini bildiriyor. A. duodenale'nin Avru-paya mahsus bir tür olduğunu ve buradan Amerika ve Asya'ya intişarı iddi-asının hatalı olmadığım belirtiyor. Yine müellife göre Asya ve Afrika'ya mah-sus olan N. americanus nevi, zenci köle ticareti esnasında Amerika'ya geçmiş olmalıdır. Üsera ticaretinin en ziyade yapıldığı Antil, Birleşik Amerika'nın ş ima-li, Berezilya vesaire gibi memleketlerde N. americanus türüne tesadüf edilmek-tedir. N. americanus insanların ince barsağında, Afrika maymunlarmdan insan-lara benzeyen gorillerde ve diğer bazı maymımlarda bulunur.

Akil Muhtar (1926) a göre, 1924 senesi Ağustos ayında kliniğe.giren bir has-tada Kancahkurt yumurtalarmın evvela kendisi tarafından görüldüğünü, az za-man sonra Haseki hastanesine gelen bir kaç hastada Dr. Vas ıf'm aym parazit-leri müşahede ettiğini, 1925 yılında gelen hastaların tedavisinden elde edilen nernatodlarm Necator americanus olduklarını belirtiyor. Bu parazitlerin husu-le getirdikhusu-leri kansızlığın derecesi hakkında bir fikir vermek üzere bir hastada eritrosit sayısının 748.000 ve hemoglobinin de 12 % olarak bulunduğunu kayde-diyor. Müellif netice olarak vatanımızın bir kısmını tefhdih eden ve akibeti iti-bariyle belki malarya kadar vahim olan Kancalıkurt salgınına karşı meslekdaş -ların müteyakkız bulunması liizumunu ileri sürüyor.

Chandler (1929) e

göre,

Kancahkurt yumurtaları çok karakteristik olup insan dışkısında yalnız Trichostrongylidae yua-martalarlyle karıştırılabilir.

Sperehn (1932) e göre bilhassa tropik ve sübtropik bölgelerde A. duodenale insan, bazı rnaymunlar ve domuzun Jejurıum ve Duodenum'amda görülürse de mutedil iklimlerde tamamiyle xnefkut değildir. N. americanus' a insan, muhte-lif mayrnımlar, domuz ve köpeklerin ince barsaklarmda tesadüf edilir

Hagner (1938) e göre, insanların A. duodenale'si veya tabiri diğerle Eski Dünya Kancahkurdu, 1838 senesine kadar henüz keşfedilmiş değildi. Fakat bu- - nun husul° getirdi ği hastalık çok eskidenberi biliniyordu. Milattan 440. sene. evvel Hippocrates'in tavsif ettiği hastalığın bu parazitlerden mütevellit olduğu çok muhtemeldir• Milattan 50 sene evvel ve 50 sene sonra yaşamış olan Luc-retius ve Luean'ın bildirdikleri bu 'hastalık madencilikte çalışanlarda görülmek-. te ve husule gelen sarı rengin de altın madeninin rerıginden ileri geldiği zarı -nedilmekte idi. Aynı müellif, Hicri 525, Miladi 1131 yılında büyük Türk alirni - İbnisinanın, bilhassa çocukluk ve biilug çağındaki insanların ince barsağıncla

(4)

MİMIOOLU — AKYOL

yüksek nisbette, yaşlılarda ise.daba az sayıda Kancalıkurt tesbit ettiğini 1922 de Halil iddiasi olarak bildirmektedir. 1611 ve 1800 seneleri arasında Brezilya'da seyreden epidemiler muhtelif isimler altında tavsif edilmişti. Sirayete maruz insanlarda görülen araz Kancalıkurt invaziyonunda görülenlerin aymolup has-talık o zaman esir zenciler arasında telefat yapmakta idi. Yazara göre Kancalı -kurtlar insanlardan önce hayvanlarda keşfedilmiştir. 1782 de Goeze bu nema-todu porsuk barsağırıda bulmuş ve Ascaris criniformis adı altında tavsif etmiş -tir. 1789 da Froelich benzeri kuı-tlan tilkilarin barsağunia bulmuş ve erkeğinin nihayetinde rgışai bir kısmı dolayısiyle bunlara Hakenwürmer, yani Kancalı -kurt adını vermiş, soy ismi olarak da Uncinaria'yı uygun bulmuştur. İ nsanlar-daki Kancalıkurt ilk defa olarak 1838 de Aıigelo Dubini isminde bir italyan ta-rafından Milâno hastanesinde zatiirreeden ölen bir köylü kadının otopsisinde bulunmuştur. O sırada bu bulguya gerekli ehemmiyet verilmemişti Fakat bundan dört sene sonra bu kurtlardan anütevellit yeni bir invaziyon daha meydana çıkarmış ve Idşif o zaman bunlara Ancylostoma duodenale ismini vermiştir. Dubini bundan sonra muayene ettiği vakaların 20% sinde parazitleri, hele bazılarında pek mebzul bir şekilde, bulmuş ve başka bir leziyon görmediği za-man ölüm sebebinin bunlar olduğuna kanaat getirmiştir. Bu keşiften kısa za-man sonra Kancalıkurt Mısır'da da bulunmuş ve bu memlekette çok şiddetli Chlorosis'e sebep olduğu anlaşılmıştır. Yazar'a göre 1866 da Wucherer Brezil-ya'da- tropik anemiden ölen kimselerde ilk defa Kancalıkurtlan bulmuş ve ölüm sebebinin bunlar olduğunu kabul etmiştir. 1878 senesinde Grassi ve Parona bu parazitlere ait yumurtaların dışkı ile etrafa yayıldıldannı ve hastalığın bu suretle geçtiğini keşf etmişlerdir. Bu tarihten itibaren parazitin yumurtalarını gaitada aramak adet olmuştur. Ancylosomiasis tropik ve sübtropik bölgelerde geniş ölçüde münteşir bulunuyor, fakat Alplerin şimalinde bulunacağı pek tahmin edihniyordu• Ancak 1880 senesinde İsviçre'nin Saint Gottard tünelinde çalışan işçiler arasında epideanik bir aneminin patlak vermesi neticesi mevcu-diyeti anlaşılan bu hastalık İtalyan ilim adamı Perroncito tarafından açıklanmış -tır.

Belding, David (1942) e göre Kancalıkurtlann eski Mısuhlarda mevcudi-yeti muhtemeldir. Parazit 1838 senesinde Dubini tarafından keşf edilmeden önce, husul° getirdiği kaz İtalya, Arabistan ve Brezilya'da tavsif edihnişir. İsviçre'de St. Gottarrd tünelinin hafriyata bittikten sonra hastalık maden ame-leleri vasıtasiyle Macaristan, Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, İspanya, İ ngil-tere ve Sicilya'daki maden bölgelerine naldedilmiştir. 1880 senesinde Perrorı -cito, serbest yaşayan Rabditiform larvanm invaziyon hassasım haiz filarifonn larva tipine intikal ettiğini bildirmiş ve 1886 da ise Leichtenstern filariform larvanm barsakta Uhil kurt şekline geldiğini açıklamıştır. Kancalıkurflar üze-rinde Mısır'da esaslı araştırmalar yapan Looss 1896-97 senelerinde A.

(5)

meydana geldiğini müşahede eden Looss bir müddet sonra da kendi chşkısmda parazitin 'yumurtalarını tesbit ederek invaziyonun yolliyle vaki olduğunu açıklamıştır. Bu zat 1911 senesinde Anoylostofma caninum ile köpekler üzerin-de biyolojik araştırmalar yapmış ve deriden nüfuz eden larvaların muhaceret istikâmetini (ciltten akciğere, oradan tradhea'ya ve yutulmak suretiyle ince bar-sağa geldiklerini) meydana koymuştur. Yazara göre bu parazitler Birleşik Ame-rika'da 1893 yılında görülmüş, fakat 1902 senesine kadar bunlar eski dünyanı n-kilerden ayırt edileaneanişti• Ancak bu tarihte Stiles, Necator arnericanus nevini yeni bir tür olarak ileri sürdükten sonra bu parazitler birbirlerinden ayrdabil-miştir. Ancylostoma brasiliense 1910 senesinde ilk defa Brezilya'nın cenubı m-da köpek ve kedilerde görülraiiş, ertesi sene ise Seyladda insanlarda müşahede edilmiştir. Müellife göre, bugünki cağrafik durum itibariyle, Kancalıkurelar Hattı isıtivadan itibaren 45° şimal ve 30° cenup arz daireleri arasında tropik siibtropik bölgelerde yaygın olarak bulunrnaktadırt.N• americanus Hattı istiva ile 23° 45' şimal arz dairesi arasında Afrika, bilhassa Asya'nın cenubunda ol-mak üzere şarld Hindistan ve Pasifik adalarında, garp yarım lcünesinde, orta ve cenubi Afrika'da, Avustralya'da bulunur. A. duodenale ise şimal nısıf

de 23° 45' arz dairesinin şimalinde olmak üzere şimali Afrika ve Akdeniz sahille-rinde, Hindistan, Çin ve Japonya'nın şimalinde, Avrupa'da ve bilhassa şimall Avrupa'daki madencilik bölgelerinde daha hakimdir. Az nisbette olmak üzere N. americanus' la birlikte cenubi Hindistan, Burma, Malatya takım adaları, cenubi ve orta Çin, şarki Hindistan takım adaları, Polineziya, Mikroneziya; Avustralya, Brezilya ve Paraıguvay'da bulunur. N. americanus Ainerika'ya esir ve muhacir zencilerle, bunun gibi A. duodenale muhaceretle, Çin işçi ve müs-temlakecileriyle yaplaruştır.

Manson'a göre (1945) A. duodenaleş Eski Dünya Kancahkurdu olup Av-rupa'ya mahsus bir parazit ise de halen Amerika'da da bulumnaktadır. Mı -sır'da pek mebzul bir durumda olan bu nernatotlar hararet ve rütuberti müsait olan her yerde bulunabilirler• Vücut dışında gekişebilmesi için 75° F. ihtiyacı vardır. Bu derece parazitin intişarı bakımından adeta bir sınır faktörü mesa-besindedir. Müellife göre, Triohostrongylus colubriformis normal olarak koyun ve keçilerin ince barsaklanmh yukarı kısımlarmda bulunurlar; Hindistan, Orta Afrika, Mısır, Avustralya, Japonya ve Kore'de bulunan ziraat bölgesinde ise aynı zamanda insanlarmn duodenum ve jejunumlarunn yukarı kısımlarmda sık sık tesadüf edilmektedir (% 5). Adı geçen parazitin tahmin edildiğinden daha yaygın bir durumda olduğu kuvvette muhtemeldir•

Kanteınir (1945) e göre vücut dahilinde Kancalıkurt 5-7 sene yaşar ise de bu müddet eksea-iya daha kısadır. A. duodenale, N. amaericanus'dan daha teh-likelidir: Barsaklarında 5000-6000 adet parazit bulunan vak'alara rastlanmış -tır. Hasta vaktinden evvel ilıtiyarlamış gibi görünür ve exitrosit say- sı ı bir mil-

(6)

MİMİOĞLU - AKYOL

yona kadar düşebilir. A. duodenale ve N. americanus'un yumurtaları birbirin-den kesin olarak tefrik edilemediği için bu parazitleri teşhiste yegane çare, düşürülen kahil kurtlarm muayene edilmesidir. iMüellif e göre Trichostrongylus orientalis şimdiye kadar yalnız insanlarda bulunmuştur.

Öktem (1948) e göre, bu hastalık memleketimizde ilk defa olarak 1924-1925 senelerinde Rize havalisinden İstanbul hastanelerine gelen hastaların muaye-nesiyle tesbit edilmiş ve bu hususta neşriyat yapılmıştır (Hasan Vasıf, Akil Muhtar, Sedat Tavatt ve Hüsamettin). Milellif Karadeniz bölgesindeki ara ştı r-malanna 1929 yılında yapmıştır. Hastahğın buraya birinci dünya karbinden sonra Rusların getirdiği Çinli yol ameleleri vasıtasiyle yarldığını iddia eden yazar bu bölgede yalnız N. americanus'un bulunduğunu söylemekle beraber 1926 seniesinde Ismail Hakkı tarafından tetkik edilen, parazittler arasında nadir olarak A. duoderıale'ye de rastlandığım belirtmektedir•

Goodmoı (1946) a göre, Ancylostomiasis, Necatoriasis'e karşı en uygun ilaç Heacyresorcinol'dür.. Bu ilacın bir dozu mevcut parazitlerin 75 % ini dii-şürmeğe kâfidir. Fakat ilaç üç gün ara ile tekrar tekar verilebilir. Hexylresorci-nol'ün bir dozu askaitlerin 95 % ini düşürmektedir.

Unat (1951) e göre, barsakta yaşıyan Kancahlcurtlann erkek ve dişileri eşit sayıda bulunur. İnvsziyondan sonra ilk sene içinde Kancalikurtlar'm ya-rtsmdan fazlası telef olursa da bazıları 4-5 ve hatta 9 sene yaşayabilirler.

Watson (1953) a göre, Trichostrongylus suyuna ait neviler dünyamn her yerinde geviş getirici ve kemiricilerin paraziti olarak çok münteşir bir halde-dir. Fakat bunlar insanlarda diğer nematodlara nazaran daha az nisbette bu-lunmuştur. Stoll (1947) ün araştırmalarına nazaran bilhassa Asya'da sakin bu-lunan insanların 5,5 milyonu bu parazitlerle müntemdir. Diğer barsak parazit-leriyle mukayese edildiği takdirde 35 milyon insanda Strougyloides stercoralis, 209 milyonunda Enterobius vermicularis, 355 milyonun& Trichuris triehiura; 459 milyonun& Kancalıkurtlar ve 644 ınilyonunda Ascaris lumbricoides bu- lunmaktadır. Yazara göre, bu son seneler esnasında bilhassa Hindistan, Rusya, Afrika ve Uzak Şark'dan bildirilen vak'alar gittikçe otmaktadır• Bu rakamlara bakarak Stoll'un verdiği olay sayısının pek mütevazi olduğuna. hiikmedilebilir. Trichostrongylidae nevilerinin sinf e şekilleri yüksek derecede rütubete ihtiyaç gösterirler. Onları yakıcı güneşten korumak için koyu ağaç gölgelerinin ve top-rak üzerinde ot veya budur bitkilerin bulunması iktiza edip sık ağaçlı nehir boyları en müsait yerlerdir• Bağdat'da, senenin altı ayı çok sıcak geçmekte ve nisbl rütubet'de 40 % ın altına düştüğünden, bu parazitlere rastlamnamakta-dır. Burada Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında yağış nisbeti 40 % darı azdır. Bağdat'da ve İrak'ın şimalinde yaz aylarında tebahhurat çok yüksek ol-duğundan mezkûr parazit sürfeleri telef okullar. Trichosixorigyhdadler insan-

(7)

larda ekseriya A. duodenale ile birlikte bulunur. Irak'ın orta ve cenup bölge-lerinde Şattülarap, Fırat ve Dicle nehirleri havzalarında yaşayan insanlarda barsak parazitleri üzerinde bir araştıma yapılrmş ve bu mıntıkada insan Tric-hostronsgylosis'inin nisbeten münteşir olduğu göriilmikştür. Basra bölgesinde vak'a nisbeti 25,4 % Nasriyah'da 14,2 % olduğu halde nehirlerin boyunca ş i-male doğru gidildikçe bu nisbet azalmakta ve memleketin orta ve şirnal kısı m-larmda mevcut bulunmamaktadır. Bunun sebebi kesif ağaç gölgelerinin, yüksek riitubetin, ot ve alçak yapılı bitkilerin bulunmamasıdır. Bu şartlar parazitin gelişmesi ve sürfelerinin uzun zaman yaşayabilmesi bakıırnından önemlidir. Bu-na mukabil Kancalıkurt (A. duodenale) hatta şimalde dahi çak yaygındır• Çün-kü bu parazitin genç şekilleri Trichostrongylidaelere nazaran daha kurak ş art-lar altında gelişebilmelatedir. Mıüellif bulmuş olduğu yumurtaların hangi nev'e ait olduğunu söyliyememekle beraber bunların T. colubriformis olması ihti-mali üzerinde duruyor. Çünkü bu parazitler Abadan koyunlarmda mebzul olup Marsh tarafından da insanlarda tesbit edilmiştir. Trichostrongylidae ne-vilerinde, invaziyon hassasun haiz sürfeler, yeşil ve taze olarak yenen bitkiler-le, ağız yoliyle intikal ederler. Parazit sayısı az olduğu zaman hastalık arazi pek belirli değildir. Yer yüzünde bu nematotlardan muztarip insan sayısı da-ha evvelki taluninlerden çok fazla ve 50 milyondan aşağı

Vogel (1952) e göre, kanda normal olarak 100 % nisbetinde bulunan he• moglobin Kancalıkurtlarm tesiriyle 10-40 % ve vasati olarak 18-68 % e, arit-rosit sayısı ise O, 9-4, 58 milyon, vasati olarak 2,41 milyona düşer. 100 adet ölü doğum vak'asından 23 ü Kancalıkurt enfeksiyonlu bulunmuştur. Henüz doğ -muş süt çocuklarında parazitlerin tesbit edilmiş olması praenatal bir enfeksiyona delalet etmektedir. Annenin organisınasında ınuhaceret eden siirfeler pla

senta yoliyle yavruya intikal etmektedir.

Oytun (1949, 1953, 1954) un 1951 senesinde yapamş olduğu araştırmalara nazaran A. dudenale ve N. americanus, Karadeniz bölgesinde yayg ın bir ş ekil-de bulunanakta ve ikinci parazite birincisine nazaran daha ziyaekil-de tesadiif edil-mektedir• Müellife göre bu nematotlardan miiltevellit hastalık Ordu Vffiyeti-nin doğu sahillerinden başlamak üzere Bulancak, Giresun, Tirebolu, Görele, Büyüldiman, Akçaabat, Trabzon, Sürmene, Of, Rize, Pazar ve Hopa'ya kadar devam eden sahillerde bulunmaktadır.

Güralp, N. (1955) e göre Ankara mezbahasmda kesilen 10 baş koyunam hazım cihazı, bilhassa abomasus ve ince barsakları muayene edilmiş ve elde edilen parazitlerin 2.57 % sinin Trichostrongylus colubriformis olduğu anla-şılınaştır.

Faust (1955) a göre hastalığın tedavisi için Tetrachloraethylene tavsiye edilirse de çocuklarda, bilhassa 1Kancalıkurt ve Askarit invaziyonları müşterek olarak seyrettiği takdirde kristal Hexylresorcinol spesifik bir ilaktır.

(8)

MİMİOOLU — AKYOL

MATERİYAL VE METOT

Araştırmalarımızı Hatay vilayetinin merkez, Samandağı ve Iskenderun kazalannm mulhtelif köylerinden 307 şahıs üzerinde yapmış bulunuyoruz. Dış -kısı muayene edilecek şahısların isimleri protokol defterine kaydedilmiş ve kendilerine kutular dağıtılmıştır. Ertesi günü erkenden iki köy sağlık memu-runun da katıldığı bir ekip halinde, tam teşkilath olarak gidilerek kutular toplatıhmş ve köyün uygun görülen bir yerinde dışkılar muayene edil-miştir. Kancalıkurt yumurtalanmn teşhisi için meşbu tuz mahluliyle yapılan flotasiyony yani yüzdürme, metodundan farblandmıştır. Bu metotla bir çok vak'alarda Ascaıris lumbricoides, Trichuris trichiura, Enterobius vermicularis, Hymenolepis nana, Taeidarhynchus saginatus yumurtalarını da teşhis etmek mümkün ise de, bilhassa konumuzla ilgili bulunan Anccylostoma ve Trichostr-. ongylidae yumurtalarmın teşhisi bakımından en uygun ve her zaman, her yer-de kolaylıkla tatbik edilecek bir metot olarak kabul ve tavsiye ediyoruz.

Meşbu. tuz maihluliyle yapılan flotasiyon metodu için gerekli malzeme: Meşbu tozlu su, iki adet bakır veya tenekeden yapılmış kap (6 cm. kutrunda ve 2,5 ana. derinliğinde), bir cam baget, bir pens, bir çay süzgeci, lam ve la-ınelden ibarettir. Hazırlanması: Muayene edilecek dışkınut muhtelif beş yerin-den birer nohut büyüklüğünde parçalar alınarak bakır kaplardan birisine ko-nur• Üzerine azıcık tuzlu su ilave edilerek bağetle ezilir Azar atar tuzlu su dökülerek mütecanis bir sıvı ekle edilinceye kadar karıştınlır. Bakır kap üst kenarından bir santimetre mesafeye kadar tuzlu su ile doldurulur, çay süzge-cinden süzülerek diğer• gaita kutusuna aktarıhr; üzerine sathmda yüzecek ş e-kilde bir veya iki lamel kapatdın 20 dakika kadar beklenir. Bu müddet içinde suyun sathma yükselerek lamelin alt yüzüne yapışanaş olan yurnurtalar pensle alınan lamelle birlikte kanım üzerine nakledihniş olur. Lamel pensle alımrkein altındaki damla= düşürülmemesine dikkat edilmelidir.

Uygun şartlarda Kancalıkurt yumurtaları 24 saat gibi kısa bir zamanda inficar edebileceklerinden bu gibi gecikınelerde flotasiyon metodiyle yapılan muaye-nelerde, canlı sürfeler meşbu tozlu suyun yüzüne çıkannyacaklarından, onları görmek mümkün olmayacaktır. Bu itibarla, parazitin süratle gelişmesine müsait olan mevsimlerde yapılacak ımmani muayenelerde, 24 saatlik gecikmeler bahis mevzuu ise, behemehal natif ve Telman metotlan tercih edilmelidir.

ÇALİŞMALARİMİZ

Sıhhat ve igtimal Muavenet Vekaletinin 15/Eylül/1954 gün ve 10564 sa-tıh emirleriyle Hatay Vilayetine hareket edilerek 18/9/1954 -tarihinde mezkür vilayetin muhtelif kaza ve köylerinde çalışmalara başlandı. Bu çalışmalannuz 14/10/1954 gününe kadar devam etmiştir.

(9)

Akdeniz bölgesi hususiyetlerini haiz bulunan Hatay'ın, tetkik . ettiğimiz merkez, Antakya, Samandağı ve İskenderun kazalariyle köyleri, mevzuumuz bakımından, tamamiyle uygun şeraiti haiz bulunmakta idiler. Umumiyetle ge-ziler köyler bostanhk, bahçelik ve oldukça sulak bir manzara arz ediyorlardı,. Ağaçların sak oluşu, ekseri yerlerde, sulak ve nemli bulunan toprağı güneşin direkt tesirinden koruyordu.

İskenderun ve Samandağı kazalariyle köylerinin bir kısmı hemen deniz seviyesinde, Antalya ise 93 m. lik bir istifa farkı göstermektedir.

Başbakanlık Devlet Meteoroloji İşleri Umum Müdürlüğünden alınan 1950- 1954 senelarine ait resmi kayıtlara nazaran, Antakya'da 5-10 neı aylar arasında ortalama sıcaklık derecesi sura ile 20°.8, 24°.6, 27°.2, 28°, 26°.1, 20°.1 santigrat-tır. Ortalama nisbi rutubet yüzde itibariyle 69, 70, 71, 69, 66, 67 civarmdadır. Diğer altı ay için, ortalama hararet derecesi 15, 9.1, 7.2, 10, 12.4, 17.5 sarı tigrat-- tır. Nisbi rütubet % 74, 79, 80.5, 74, 69.5, 70 dir. İskenderun ve Samandağı ka-zalarında ise aynı aylara tekabiil eden hararet ve rütubet dereceleri, bir az fazla veya eksik olmak üzere, cüzi farklar göstermektedir. Bu rakamların ifade ettiği manadan, da anlaşıldığına göre, tamamiyle Akdeniz bölgesi yani sübt-ropik iklimi haiz bulunan mmtaka, ,Kancalıkurelarm gelişmesi bakımından fev-kalade elverişli durumdadır.

Diğer taraftan köylü vatandaşların, Kancalıkurtla alakah olarak, umumi ve hususi sağlık ttedbirleri hakkında bir bilgiye sahip olmayışları, ezcümle he-men hiç bir köyde hela bulunmayışı ve halkın açık araziye, bahusus su kenarları -na büyük abdestlerini yapmaları, mutad olarak çıplak ayakla gezmeleri, bazı ahvalde bahçe ve bostanların insan dışkısı ile gülbrelenmesi gibi bir çok fak-törler bu parazitin yayılmasını geniş ölçüde kolaylaştırmaktadır.

Antakya Sıhhat ve ktimai Muavenet Müdürü ile ilk temasiarımızda mev-zuu çok enteressan buldular. Mıntakanın sağlık durumu hakkında vermiş ol-dukları malnmat şümullii olmakla beraber, Ancylostomiasis'in mavoudiyetine dair -İskenderun hariç- hiç bir kazadan kayde değer! ir ihbarm yapılmadığını söylediler. İskenderun'da tesbit edilen vak'alar ise Karadeniz bölgesinden gelen işçi ve ailelerine harrnledilmekte idi. Ayrıca gerek hastane ve gerekse di-ğer resmi, teşkilat tabibleri, serbest etibba ile temaslarımızda Kancalıkurd'un mevcudiyertine dair her hangi bir malnmat elde edemedik. Sadece hastane pro-tokol defterinde, üç ay evvel muayene edilen, Barbarlı köyünden bir şahıs Ancylostomiasisli olarak kaydedihnişti.

Bu netice bizde, Antakya ve diğer kazalarda Kancalıkurt hastalığının an-demik olarak seyrettiğine dair müesses bir kanaatin bulunmadığı düşüncesini uyandırdı.

İlk muayenelerimizi, 18/9/1954 günü merkezden 1-1,5 klometre mesafe-deki Turunçlu köyünde yaptık. Köylü arasında. objektif olarak müşahede etti-

(10)

MİMİOĞLU - AKYOL

ğimiz anemi vak'aları ekseriyeti teşkil etmekte idi. Bu görünüş epidemik bir manâ ifade ediyordu. Köylü vatandaşlar umumiyetle hazım cihazı teşevvüş le-rinden şikâyetci idiler İhzarl mahiyette olmak üzere yaptığımız 11 dışkınm mikroskopik muayenesinde 6 şalusta Ancylostoma duodenale yumurtaları tes-bit ettik. Bu suretle yapılan ilk sondajda Kancalıkurt'un mevcudiyetine dair müsbet bir kanaata varmış olduk.

Ayrıca Çekmece köyünde 8 şahsın dışkı muayeneısinde 2, Verem hastane-sinden 16 muayenede 2 vak'a müşahede ettik.

Hastaların nisbeti hakkında bir fikir edinmek üzere Turunçlu köyünde 22/9/1954 günü yaptığımız 58 muayenede 48 şahsın dışkısında Kancalıkurt yumurtası tesbit ettik. Bu köyde yapılan daha önceki muayenelerle, 69 kişiden 54 ü Kaucalıkurtlu bulunuyordu. Köyün 1950 saymuna göre nüfuz 172 dir. Adana ve Amik ovasına, pamuk tarlalarında çalışmaya gidenler hariç, mevcut köylü 100 civarında idi, ki bu suretle Kancalıkurt'lu nisbeti 78 % i buluyordu. Bunun gibi 25/9/1954 günü Barbarlı köyünde yapılan 45 muayene netice-si 30 şahsi Kancalıkurtlu bulduk.

Aşağıdaki listede bildirdiği vechile muhtelif köylerde yapmış olduğumuz mikroskopik dışkı muayenesiyle Kancalıkurt yumurtalarmın tesbit edilmiş ol-ması mıntıkada mezkür parazitlerin yaygın bulunduğu hususunda kat'i bir delil teşkil etmekte idi.

Muayenelerimizi, aynı hususiyetleri haiz ve objektif olarak epidemik bir şekilde anemi vak'alarını müşahede ettiğimiz Asi nehri keınarındald köyleri at-layarak, uzak bulunanlara teşmil ettik. Ezeiiarıle Harbiye'ye pek yalan olan Camusayna ve Baktıaya köyleriyle Samandağı= Cilli köyü ve merkezin Be-dirğe nahiyesinde yaptığımız muayenelerde Ancylostomiasis vak'alarının teşhis edilmiş olması parazitin intişar sahası hakkında bize daha şümullü bir fikir vermekte idi. Buna mukabil merkezden 20-25 kilometre mesafede 670 ile 1080 metre irtifalarda bulunan Hanyolu, Karsambay ve Şenköy'de bariz anemililer-den müteşekkil 81 şahsm dışkı muayenesinde, diğer barsak parazitlerine (A. lumbrieoides, T. saginatus, E. vermicularis, T. trichiura, H. nana) rastla-mamıza rağmen, Kancalıkurt tesbit edemedik. Kışları oldukça soğuk ve sert geçen bu köylerdeki bâriz iklim tarlanın, bu hususta belli başlı bir faktör ola-bileceği fikrindeyiz• Hanyolu köyünde, 20 yaşında bulunmasına rağmen (şekil 9) her hususta 12 yaşında bir çocukmuş hissini veren, bir vak'ada ileri derecede ailemi ve ksantokromik araz müşahede ettik. Mamafi bu vak'ada da Ancylos-tom yumurtası görülemedi. Amik ovasına ve Antakya köylerine çalışmaya

git-miş bu delikanlının neşvünema çağında fazlaca bir parazit invaziyonuna maruz kaldığı düşüncesindeyiz.

Reyhanh ve Kırıldı» kazalannın köylerinde yapmış olduğumuz tetkikat, daha kurak bir iklim hususiyeti arz eden buralarda da parazitin bulunmad ığı,

(11)

hiç olmazsa çok düşük bir nisbette olduğu kanaatım hasıl etti. Iskenderun sa-hil köyleri dasa-hil olmak üzere Hatay'ın bilhassa Asi nehri boyunca uzanan ve yüksek irtifa gösternılyen köyleri enfekte kabul edilmek icabeder.

Maınafi Asi neihri boyunca (bilhassa Samandağı ile Aınik ovası arasındaki vadi) uzanan köyler ve Iskenderun kazası= sahil köyılwinde Ancylostomiasis'in tesbit edilmiş olması, coğrafik dağılış balamandan kat'i bir halone varabilmek için, vilayet hudutları Çerçevesinde umunıi muayenelerin yapılması lüzumumı tebarüz titirmektedir. Bu suretle diğer köylerde de -nadir olmakla beraber-Ancylostomiasis vak'alarma rastlanabileceğini ihtimal dahilinde görmekteyiz. Yukarıda belirtildiği veçhile şartların bir çok hususlarda tetabuk etmiş olması, yazm Antakya, Samandağı ve diğer kazalardan köyhiniin, pamuk tarlalarında çalışmak üzere, Amik ovasına gelmesi ve hatta Adana'ya gitmesi bu ihtimali kuvvetlendirmektedir. Bu itibarla tararnaların Adana ve Mersin nuntıkasında da .yapıluıasa, hiç olmazsa sondaj mahiyetinde tetkikatta bulunulmas ı yerinde olur kanaatindeyiz.

Tetkikatumızı ISkenderam kazasına teşmil ettik. Burada Arsuz nahiyesine bağlı Alakop köyünde mikrogkopikman yaptığımız 12"dışkı muayenesinin 8 in-de Kancalıkurt yumurtaları tesbit ettik. Çalışma miiddetianizin bitmiş olması dolayısiyle bu kaza köylerindeki muayenelerimizi daha geniş ölçüde yapama.- dık. Buna rağmen seriri olarak müşahede ettiğimiz ailemi vak'alarının çokluğu da mikroskopik muayene neticelerini teyit ve takviye etmekte idi.

12/10/1954 günü, vaktin imkansızlığı içinde, İskenderun'a 2-3 kilometre mesafede bulunan Karagaç köyünde İlk okul talebelerini serin olarak muaye-neye tabi tuttuk. 35 çocuğun muayenesi:nde, objektif olarak, hemen bilas istisna hepsinin anemik olduğunu gördük. Bunlardan ekserisi ileri derecede bir kansı z-lık tablosu arzetanekte idiler. Neşvünema bakımından, bir kaçı müstesna, umu-ınlyetle yaşlarmı göstermiyorlardı ve hepsi de çıplak ayakta gezmekte idiler. Müteakiben. Iskenderun hastanesi dahiliye ve fitiziyoloji miitehassısı Dr. Hilmi Baloğlu ile yaptıgurna temaslarda, 1953 yılında bizzat kendisi tarafından Karaa-gaç köyünde 14 Ancylostamiasis vak'ası tesbit edilmiş olduğunu, mikroskopik-man teeyyüt eden bu vak'alarm da Hükümet Tabibliğine ihbar edildiğini öğ ren-dik. Resmi kayıtlar da bu ifadeyi teyit etmekte idi. Ayrıca mezkûr doktor ta-rafından Ekber köyü ile Dörtyol'un Payas nalhiyesinden gelen hastalarda da Kancalıkurt tesbit edildiği bildirilmiştir.

Bundan başka, aynı hastanenin bakteriyoloğu bulunan Dr. İhsan Semerkand de Dörtyol un Özenli, Karaksı, Kuzucuklu, Yeşilçay, Erzin köy ve nahiyelea-inde muayene ettiği bir kısım anemili hastaların dışkısıncia mezkiir parazitin

yurnur-talarına tesadiif etiğini beyan emişir. Bu durum ,gös eriyor, ki Kancalıkurt'un yayılışı şimale, Adana istikametine, doğru bir seyir takip etmektedir.

(12)

MIMIOĞLU - AKYOL

Aşağıdaki cetvelde de belirtildiği veçhile Ancylostomiasis'lilerin yaş trasesi bir seviye göstermektedir. Ancak 7 yaşından aşağı bulunan çocuklarda nisbet azalıyor ve 3 yaşından aşağı bulunanlarda da görülmüyordu. Henüz bakım ça-ğında olan bu bebeklerde de, çıplak ayakla Igeziş dolayısiyle -nadir de olsa- yak' alarm bulunabileceği kanaatindeyiz. Muayenelerimiz esnasında cinsiyet bakı -mmdan nıusabiyetin aynı nisbetler gösteridiğini müşahede etmiş bulunuyoruz. Esasen mıntıka köylüleri, kadın ve erkek olmak üzere, aynı şartlar altında ya-şamakta ve arazide müştereken çalışmaktadır.

Tetkikatımız rauayyen bir gayeyi istihdaf ettiği için diğer parazitler üze-rinde betahsis durulmamıştır. Bununla beraber diğer barsak parazitlerinin fazla-ligi dikkatimizi çekmiş ve flotasiyon metodiyle yapılan muayenede görmüş olduğumuz yumurtalar kaydedilmiştir• Doaayısiyle nuntıkada ön safta

A.

lum-bricoides, E. vermicularis, T. saginatus olmak üzere barsak helmitlerinin pek yaygın bulunduğu kanaatına varılmıştır.

Her ne kadar, biyolojik hususiyetleri dolayısiyle, Enterobius vermicularis ve Taeniarhynchus saginatus yumurtalarma az xlisbette rastlannuş ise de alman ifa-delerden bu parazitlerin de yaygın bulunduğu neticesine varılmıştır. Esasen sığır etinnden yapılan çiğ köftenin mutat olarak yenmesi de bu lıususu teyit etmek-tedir. Netekim gerek Antakya ve gerekse Iskenderun mezbahalar'

veterinerle-rinden edinilen malûmat sistiserkli sığırlara rastianclığı merkezindedir. Bu para-zitler meyanmda mebzul olarak Trichuris trichura ve Hymenolepis nana yu-murtalarma da rastlanmıştır.

Ayrıca Antakya merkezinden ve Baktıaya köyünden birer, Reyhanlinın Karahüyük köyünden bir, iskenderun'un Alakop köyünden keza 'bir olmak üze-re dört şahsın dışkı muayenesincle Trichostrongylus spp. yumurtalarma rast-lanmıştır (Şekil 1). Bu parazit yumurtalarmın tarafımızdan müşahede edilmiş

olması yurdurnuzdalci mevoudiyei bakımından enteressan bir mahiyet arz etmektedir. (x)

Muayenelerimizde Strongyloides stercoralis'e rastlıyamadık. Bunun sebebini muayene metodumuza atfediyoruz. Hatay'da adı geçen parazitin bulunması ihtimalini varit görmekteyiz. Çünkü bu parazit yumurtalarının çok erken infi-can dolayısiyle çıkan sürfelerini flotasiyon metodiyle igörerniyeceğimizi düş ün-rneikteyiz Mmtıkayı paraZitolojik mevzularla alâkalı olmak üzere tetkike değer

bulmaktayız.

Reyhanh ve 1Cırıkhan kazalarınm muhtelif köylerinde yapmış olduğumuz tet-kikat Kancalikurt'un mevcudiyetine dair bizde bir fikir uyandırmamıştır. Mama-fi hükme varmanm hatalı olacağı kanaatiyle buralardaki tetkikatın son-

(x) Amkara'da ilk Triehostrangylus spp. vak'asmı da M. ~oğlu Ziraat Fakültesimin Arabacisi Ismail'in, Ismail'in, eşinde tesbit etmiştir.

(13)

daj mabiyetinde kalmıyarak umumi taramalar halinde yapılmasının daha doğ -ru olacağını düşünmekteyiz. Bu tarz, aynı zamanda parazitin coğrafik yayılışı ve muhtelif mıntıkalarda görülmesinde âmil bulunan faktörlerin katiyetle tayi ni bakımından daha emin neticeler verecektir. Bununla beraber Hatay Vilâye-tinin yüksek ve iklimi sert olan köylerinde Anoylostonaiasis vak'alarına rastlan-mıyacağım veya çok mandut vak'alar halinde kaldığını kesin olarak

söyliye-biliriz.

Ancylostoma duadenale ve Necator americanus nevilerinin yumurtalarm-dan bir teşhisi tefrikiye varrnanan pratik olarak mümkün olmamasına rağmen, coğrafik dağılış bakımından Hatay'da bunlardan birincisinin mevcudiyeti mü-lâhazasiyle ilk muayenelerimize başlamıştık. Esasen Hatay da, Ancylostoın so-yunun hâkim olduğu arz daireleri arasında bulunmaktadır. Böyle olmakla be-raber Necator soyunun mevcut olup olmadığı hususunda herhangi bir mütalaa, serdedermiyeceğiz. Bu yolda daha emin bir kanaata varabilmek için umumi te-davilerle elde edilecek parazitlerin morfolojik muayeneleri liizımmıla kani bu lunmaktayız.

Bu kısa müddet zarfında çalışmalarımızı yeter bulmamaktayız• Mamafi Antakya merkezine takriben 7 kilometre mesafede bulunan Barbarlı köyünde, ileri derecede anemik, 24 yaşlarında Mehmet Kutlu (Şekil, 11) nun dışkı mua yenesinde Kancalıkurt yumurtalarını (Şkil, 2) tesbit etmemiz üzerine adı geçe-ni Antakya Devlet Hastanesine yatırarak tedaviye aldık (Ankilostin-Tetrach-lorure de carbon). Bu hastadan elde ettiğimiz Kancalıkurflarm morfolojik mu-ayenesinde Ancylostoma duodenale nevini tesbit ettik Şekil, 3,4,5,6,7,8).

Tesbit ettiğimiz vak'aların bir kısım hemoptizi târif etmekte idiler. Esasen hastaların bir kısmında da tüberküloz şüphe ettik. Netekim verem hastanesin-de yaptığımız 16 dışkı muayenesinden 2 sinde Kancalıkurt yumurtası bulduk, Baktıaya köyünden iki veremlinin (Şekil, 10) birinde ise, bâriz olarak soğuk apse müşahede ettik.

(14)

Mikroskopik ımuayeneye tabi tutulan köyler ve muayene neticelenni gösterir cetvel

Köyl adı erin .. .0 •ts • 0 o . a) r't? s. e E" g ° '-.' tA . 2, <9 ° t.ı 0 C?) .CS .. V ...> $,-. E ,5, 4 c., 0 •'' .. E , cu › e .„, o .9, .,..6.. (.1, r2 2? 1? — — — 2 1 6 1 — — — 13 '4'0 _ 9 2 2 N g ,.. , .9.1 as 09 , . .5 E-sr `'i 6? 3 1 2 1 1 1 5 — — — — 20 4 o .1.4 f-ı .?., .1. c9, . . , ... 9, F-' il -Ew a, 3 vı o ."(9.2. , 0 ,• E4 9 r.. cd —, .w . Ta' ` " , „, - " 11••■ ciNsivET Kadın Erkek Musap Muayene edilen Musap. Muayene edilen Antakya Turunçlu „ Çekmece „ Verem hastanesi *P Barbarlı „ Carnusayna „ Baktıaya „ Batırga Hanyolu „ Karsambay „ Şenköy Samandağı Cilli İskenderun Alakop Münferit muayenelerde ay-rıca Antakya merkez Reyhanlı Karahüyük T O P L A M 69 23 16 45 12 18 12 81 17 12 1 1 307 22.9.954 24.9.954 21.9.954 25.9.964 28.9.954 28.9.954 9.10.954 29.30.954 2.10.954 12.10.954 — — M 8 2 30 8 16 2 — 15 8 — — 143 57 8 9 18 9 14 1 29 5 8 — — 158 —? 1 — — 2 6 — — — — 9 28 4 4 4 9 5 1 17 3 — — — 75 — — — — — 1 — — — 1 1 1 4 3,70 6-47 20-25 5-65 5-40 6-60 30-45 — 6-50 4.12 — — 32/40 1/6 0/6 7/ 13 6/9 8/9 2/ 4 — 4/5 2/3 — — 62/95 22/29 7/ 17 2/10 23/32 2/3 8/9 0/8 — 11/ 12 6/9 — — 81/129

(15)

Dörtyol

Kırıklıan ısitiokau«

9

. Anıik gölü \ glIııı!“" fıgradalt edğlın teıfıc

al"112

1

Iran kur yerli r Hassa '`

Hatay Vilâyetinde Kancalıkurflu bölgeleri gösteren harita (Orig.).

DIS

K

İ

.Y SS

İ

YON

Hasan Vasıf (1928) Haseki Hastanesine gelen bir hastada memleketimizde ilk defa 1923 senesinde Necator anıericanus'un kendisi tarafından tesbit edil-diğini bildirmektedir.

Akil Muhtar (1926) 1924 yılında kliniğe yatan bir hastada ilk defa Kan-calıkurt yumurtalarına rastladığını ve parazitin nauayenesinde bunların Neca-tor americanus olduklarını beliı tınektedir.

Bu suretle yurtlumuzda Kancalıkurtların mevcudiyetinin ilk defa yukarı -da kaydedilen yıllarda bilindiği anlaşılmaktadır. Daha evvelisine ait herhangi bir neşriyata rastlanmamıştır.

Hasan Vasıf ve Akil Muhtar tarafından ileri sürülen Karadeniz sahillerinde yalnız N. amricanus'un bulunduğuna dair olan noktai nazar evvela İsmail Hak-

(16)

MİMİOĞLU - AKYOL

kı (1926) ve hilahare Oytun tarafından 1951 yılında Karadeniz sahillerinde ya-pılan tetkikat neticesi, A. duodenale neyine de rastlanması dolayısiyle, teeyyüt etmemektedir. Netekim Öktem (1948) 'in 1929 yılında adı geçen bölgede yap-tığı araştırmalar sonunda da yalnız N. americanus nevinin merveudiyetine temas edilmektedir• Bu mütâlaalara göre Karadeniz sahillerinde her iki nevi parazi-tin bulunduğu, ancak Oytun'un da tebarüz ettirdiği gibi N. americanus nevi-nin hakim durumda olduğu anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan temas etmek istediğimiz cihet, Kancalıkurt'larm Karadeniz havalisine, birinci dünya harbinde Rus askerleriyle gelen, Çinli ameleler va-sıtasiyle yayılmış olması ihtimalidir. Bu ihtimal bizce mücerret bir düşünüş manasım taşımaktadır. Çünkü, mıntıka tarihi devirlerdenberi Kancaltkurtlann yaşama ve yayılmalarmda âmil şeraiti, hiç olmazsa o devirlerde dahi bunun ekserisini haiz bulunmakta idi. Bu itibarla, eski zamanlardanberi kıt'a yayılışı gösteren bu parazitlerin gerek iktisadi ve gerekse sosyal hadiseler dolay ısiyle her ülkeden insanların uğrayabildiği bu yerlerde de mevcudiyetini daha ma- kul bir mütalaa telâkki etmekteyiz. Parazit'in 1838 de Angelo Duıbini tarafı n-dan keşif edilişi ve morfolojilonan tarifi iKancalıkurflar hakkında müsbet bil-ginin bir asırlık bir mazisi bulunduğunu göstermektedir. Mezkür yıldan 1923- 1924 senelerine kadar mıntıkada herhangi bir etüt yapılmamıştır. Bu itibarla Kancalılcurtlarm Karadeniz sahillerine Çinli ameleler vasıtasiyle yayılmış ol-ması keyfiyetini çak zayıf bir ihtimal olarak mütalaa etmekteyiz. Aynı zaman-da zirai, kültürel, iktisadi, sıhhi ve saire gibi hususlarla da yakinen alakah bu-lunan Kancalıkurtgarın mevcudiyeti hadisesinde, eski devirlerde, bu gibi fak-törlerin bulunmadığı iddiası da varit olamaz.

Coğrafik yayılışı belirten muayyen eserler müstesna Hatay mıntıkasmda Kancalıkurt'larm mevcudiyetine dair yapılan tetkikatı bildirir hiç bir neşriyata rastlanmamıştır. Hatay'da yapmış olduğumuz bir aylık tetkikatla şu kanaata varmış bulunuyoruz: Bu vilâyetin lıudutları dahilinde, Amik ovası gibi nisbe-ten kurak ve diğer sert iklimi haiz yüksek mıntıkalar müstesna olmak üzere Kancalıkurt yaygın bulunmaktadır. Bilhassa harita- da gösterildiği veçhile, An-takya merkezi ile Samandağı kazası arasında Asi nehri boyunca uzanan köy-lerde sakin bulunan vatandaşlarımızda Kancalıkurt'lu nisbeti pek yüksek olup bazı köylerde 70-80 % ni geçmektedir. Mıntıka parazitlerin mevcudiyet ve

.ya-Y

ılmalarıtıa müsait her türlü şeraiti haiz bulunmaktadır. İskenderundan itiba-ren Dörtyola kadar olan sahil köylerinde Asi nehri civarına nazaran bu nisbe-tin daha düşük olması mulıtearıeldir.

Bu araştırmalarımız sırasında, Kancalıkurrların rıuntıkaya talcriben 350 sene evvel Mısırlı İbrahim Paşa ordusu ile gelen muhacirler vasıtasiyle yayı l-mış olması ihtimali üzerinde duyulmuş ve bu diişünüşii haklı çıkarmak üzere

(17)

=hacir ve yerli sekene köylüler arasında ınüs'abibiyet meselesi ileri sürülmüş -tür• Kanaatımızca bu mütâlaa bir ffitirnal olmaktan ileri bir kıymet ifade et-memektedir. Zira bu iddiaya göre diğer bütün faktörleri nazarı itibara almak-sızın Karsambay köyünde de paraziti tesbit etmemiz icabederdi. Kancalkure-lann Suriye'den yayılmış olması ihtimali de aynı derecede bir kıymet taşı -maktadır. Karadeniz sahilleri hakkındaki mütifflaamız burası için de varittir. Pek muhtemeldir, ki târihi devirlerden bu yana Kancalkurflar -müsait şeraiti haiz her yerde olduğu gibi- bu mıntıkada da mevcut idiler. Netekim 1954 yılına ka-dar Hatay mıntıkasında bu parazitlerin geniş mikyasta bir yayılma yapmış ol-duğu da bilinmemekte idi. Noktai nazarımıza göre yurdumuzun bir çok yer-lerine teşmil edilmesi icap eden bu tetkikatın bilhassa Adana, Mersin ve An-talya bölgelerinde yapılması lüzumuna kani bulunuyoruz. Şâyet parazit bu mmtıkalarda da - tesbit edilirse yayılış ilıtirnallerinin yakın mazide aranmasına artık lüzlıan hissedilmiyeeektir zannındayız.

Tedavi ettiğimiz hastadan elde ettiğimiz parazitler Ancylostoma duodena-le nevinden olup ayrıca Necator americanus'ların bulunup bulunmadığı üze-rinde geniş ölçüde tedavi ve tetkikat yapamadığırruzdan kesin bir hükünmde bulunamıyacağız.

Esasen yukarıda da belirttiğimiz gibi, aynı mıntıkada yapılması gereken, şiimullü bir taramada bu hususlar da tebarüz edecektir.

rMebzul miktarda diğer muhtelif barsak parazitleri invaziyonu meyanmda dört vak'ada Tridhostrongylus spp. yumurtalarma tesadüf adili şini enteressan bulmuştuk. Zira bu yolda yaptığımız araştırmalara rağmen yurdumuzda in-sanlarda ınezkür parazitlerin mevcudiyetine dair bir neşriyata rastlıyamadık. Mamafi bu mütâlaamızdan, adı geçen parazitlerin memleketimizde daha önce bulunmadığı ınanâsı çıkarllmaz• Muhtemeldir, ki bu yolda yapılacak araştı rma-larla müsbet neticeler elde edilebilir. Netekim Watson (1953) un Irak'ın bil-hassa cenubunda yapmış olduğu araştırmalar, Trichostrongylus spp.' lerin bu-güne kadar tahmin edildiğinden çok daha yaygm olduğunu göstermiştir.

Mıntıkada tetkikata başlarken Sağlık müdürlüğü ile ilk ternaslarımızda, An-takya'da Kancalıkurt'iarın mevcudiyeti hakkında vak'a tesbitiyle alâkal bir bil-ginin bulunmadığı, buna mukabil İskenderun'da Karadeniz sahillerinden gelen işçilerle münasebettar olmak üzere hastalara rastland ığı belirtilmişti. Araştı r-malarmmızı mainhasıran yerli halka teşmil ettik. Gerek çok yaşlılar ve gerekse çocuklar arasındaki invaziyon durumu yukariki mütâlaarım varit olamayacağı -nı tebarüz ettirmiştir. Bu meyanda ileri derecede anemik ve tam manâsiyle neşvünemadan geri kalmış bazı, 20-30 yaş arası, hastalarda Kancalkurt tesbit edilmemiştir. Bunların, çocukluk çağlarmda mülıimce bir enfeksiyon geçirmiş

(18)

MİMİOĞLU - AKYOL

olmaları muhtemeldir. Çünkü o çağlarda Asi nehri mücavirindeki köylerde bu-lunduklarını ifade etmişlerdir. Müteakiben dağ köylerinde yaşamalariyfle yeni-den bir invaziyona maruz kalmayışlan varidi hatırdır. Bu vak'alar da gösteri-yor, ki Hatay'ın tekrar ana vatana kavuşması' 17 senelik bir mazi taşıdığına gö-re, Karadeniz sahilleriyle bir münasebet aramak yersiz olur, kanaatindeyiz.

ÖZET

1 — Antakya'nm Çekmece köyünden, Veteriner Fakültesi son sınıf talebe-si bulunan, Cemil Boz'un (evvela 1953 senetalebe-sinde Prof. Dr. Nevzat Tüzdil ve bilahare 1954 yılında DT• M. Mimioğlu tarafından) parazitoloji Enstitüsünde dışkısuun muayenesiyle Kancalıkurt yumurtalan tesbit. edilmiştir. Hatay ve

Ankara'dan başka bir yere gitmemiş olan adı geçen öğrencinin, mmtıkasa hak-kında vermiş olduğu izahat nazara dikkati çektiğinden keyfiyet Sıllhat ve

içtimal Muavenet Vekaletine arz edilmiştir.

2 — Gerekli tetkikatta bulunmak üzere mahalline gönderilen ekibimizin 17/9/1954 gününden 14/10/1954 gününe kadar Antakya, Samandağı ve Isken-derun kazalarına bağlı muhtelif köylerdeki çalışmaları neticesinde, Ancylos-tomiasis'in andernik bulunduğu, knil parazitin yaygın olup epidemik mahiyet-te anemilere sebebiyet verdiği müşahede edilmiştir.

3 — 9 köyde yapılan 226 muayenenin 143 inde Kancalıkurt yumurtaları bulunmuş, (63.4 % buna mukabil iklim ve irtifa farkı gösteren 3 dağ köyünde, mümkün mertebe anemik kimselerden seçilen, 81 kişinin dışkı muayenesi merıfi çıkmıştır.

4 — Gayemiz Kancalıkııırelann Hatay'daki yayılış durumunu tesbit etmek olduğundan, nisbet bakımandan üzerinde durulmıyarak kaydedilen diğer pa-razit nevileri şunlardır: Ascaris lumbricoides, Enterobius vermicularis, Hyme-nolepis nana, Taeniarhynchus saginatus, Trichuris trichiura.

5 — Ayrıca Hatay'da dört 1.3 % ve Ankara'da bir vak'ada Mimioğlu olmak üzere.beş hastada Trichostrongylus spp. yumurtalan tesbit edilerek bu barsak parazitinin de yurdumuzdaki mevcudiyetini ilk defa olarak açıklamış bulunu-yoruz.

6 — Bir hastayı tedavi neticesi ("Ankilostin" Tetrachlorure de carbon ile)

elde ettiğimiz parazitlerin Ancylostoma duodenale olduğu göriilmüştür. Vak-timizin darlığı dolayısiyle başka hasta tedavi edemediğimizden bölgede

Necator americanus'un da bulunup bulunmadığı hakkında kesin bir şey

söyli-yemiyeceğiz.

(19)

de değil, aynı zamanda Hatay Vilâyetimizde de andeTnik olarak seyretmekte olduğu ve bazı köylerde 88 % nisbetinde masap bulunduğu meydana çıkarı l-mıştır.

8 — Bu araştırmaların Hatay'ın bütün köylerine urnumi taramalar halin-de teşmili, hatta Adana, Mersin ve Antalya Vilâyetlerinde de yapılmasa lüzu-muna kani bulunmaktayız.

ZUZAMMENFASSUNG

1 — Bei einem Studenten aus Antakya, der an der Veteriner - medizini-schen Fakultaet in Ankara studierte, wurde im Stuhl Hakenwurm- Eier festge-stelf. Die erste Ancylostomiasis Diagnose bei diesem Patient wurde 1953 von Prof. Dr. N. Tüzdil und 1954 von Dr. M. Mimioğlu gemaeht.

2 — Für eine griindliche Untersuchung wurde eine Kornmission für eine Zeitspanne von 17/9/1954 bis 14/10/1954 nach Antakya, Samandağı und İ sken-derun geshickt; es stellte sidh heraus, dass die Ancylostomiasis in diesen Cebi-eten endernisch ist und unter der Bevölkerung zu Anemien führt.

3 — İn 9 Dörfern wurden bei 143 der Untersuchten 226 Personen (63,4 %) Hakenwurm-Eier festgestellet; dagegen waren die Stuldproben von 81 anemi-shem Personen aus drei Bergdörfern mit Klima und Höhen untersehieden, ne-gativ ausgefallen.

4 — Bei den koprologischen Untersuchungen wurden ausserdem Ascaris lumbricoides, Entercbius vermicularis, Hymenolepis nana, Taeniarhynchus saginatus, Trichuris trichiura und Trichostrongylus spp.-Eier becbachtet.

5 — Die Trichostrongylus spp. -Eier welche, zum ersten Mal in der Türkei, wurden waehrend dieser Untesuchungen, bei 4 Patient in Hatay 1.3 % und 1 Patient in Ankara (Mimioğlu) festgestellt.

6 — Yor' einem mit Ankilostin (TetracIllorkohlenstoff) behandelten Pati-enten arhaltene Parasiten wurden als Ancylostoma duodenale besinunt. Wir können leider mit Bestimrntheit nicht sagen ob Necator arnericanus in Hatay vorhanden ist.

7 — Diese Untersuchungen haben uns gezeigt, dass die Ancylostomiasis nicht nur irn Gebiet am Schwarzen Meer sondem auoh in Hatay andemisch ist. Die Prozentzahl der Positiver Faellen stieg in machen Dörfern sogar bis auf 88.

8 — Unserer Ansicht nach müessen diese Untersuchungen in aeıhnlichen Gebieten wie Adana, Mersin und Antalya durchgeführt werden•

(20)

MİMİOĞLU - AKYOL

L İ TERATÜR

Akil Muhtar - Darülfünun Tıp Fakültesi mecmuası. 8, 6, 321-325, 1926.

Belding, David, L. - Texthook of Clinical Parasitology. New-York Appleton-Cen-tury-Crofts, İnc. 281-300, 1942.

Chandler, A. C. - Hookworm Disease. Macmillan and co. Ltd. 1929.

Faust, E. C. -Animal Agents and Vectors of Hmnan Diseases. Lea and Febiger, Philadelphia• 232-251, 1955.

Goodman, L. and A Gilman: The pharmacological basis of therapeutics. 893-894, 1946.

Güral"), N. - Koyunlarımızda görülen Triıchostrongylidae Türlerine dair Siste- matik Araştırmalar. Veteriner Fakültesi Yayınları 64, 1955.

Hegner, R. - Parasitology. A. -Century-Crofts, inc. New-York. 418-438, 1938. Hasan Vasıf - Anıkilostomiyaz -Nekatoriyaz. İstanbul- Hilal Matbaas• 1928. İsmail Hakkı -Ilmi Hayıvanatı Tibbye ve Ziraiye• İstanbul, 71-82, 1928. İsmail Hakkı Darülfünun Tıp Fakültesi Mecmuası. 8, 8, 449-473, 1926. Kantemir, S. - Sıcak memleketler hastalıkları ve flufzıhhası. 487-497, 1945. Kates, K. C. and D. A. Shorb: Amer. J. Vet. Res. IV, 10, 54-60, 1943

Manson-Bahr, P. H. - Manson's Tropical Diseases. Cassel and Company, Ltd. London. 762-776, 910-915, 1945.

Neveu-Lemaire, M. - Traite Medicale et Veterinaire Vigot

Frres, Paris. 931-955,1936.

Oytun, H. Ş. - Tıbbi Parazitoloji. 334-350, Ankara 1949.

Oytun, H. Ş. - Genel Parazitoloji ve Helmintoloji. 496-514, Ankara. 1953. Oytun, H. Ş. - Ankara Üniversitesi Yıllığı. IV, 125-145, 1954.

Öktem, Z. - Milcrobiyoloji Dergisi. 1, 4, 205-223, 1948.

Smrtch, C. et Petrovitch, Z. - La faune des parasites intestinaux chez Phomme en Yougoslavie, V Les parasites intestinaux chez les enfants des ecoles Primaires de la Serbie. Classe des Sciences medicales No. 8, 1954. SmIteh, C. et Petrovitch, Z. - VI Les parasites intestinaux chez les enfants sco-

laires de Bosnie et Hercegovine Classe des sciences medicales No. 8, 1954.

Sprehn, C. E. W. - Lehrbuch der Helminthologie. Berlin. Verlag von Gebrüder Borntraeger. 683-688, 1932.

Spiro, H. M. Shropshire, G. N. and Fugelso, E. S. - Helm Abst. 205-23, 1954 Unat, E. K. - Tıbbi Hehnintoloji ders kitabı. İstanbul. 257-278, 1951.

Vogel, H. - Handbuch der inneren Medizin. 4. Auflage• Springer-Verlag. 831-844, 1952

(21)

Şekil, 1 : Trichostrongylus spp.'in Şekil, 2 : Ancylostoma duodenale.

yumurtası (Ankara, orig.) nin yumurtası (Hatay, orig.).

Şekil, 3 : Ancylostoma duodenale'nin larvası. Rhabditoide şekli (Hatay, orig.).

Şekil, 4 : Ancylostoma duodenale'nin ön nihayeti (Hatay, orig.).

(22)

MİMİOĞLU - AKYOL

Şekil, 6 Ankylostorna duodenale'nin erkeğinin arka nihayetindeki bursacopula!rix (Hatay, orig.).

Şekil, 7 s Ankylosto/rıa duodensie'nin erkeginin arka nihayetindeki bursacopulatrix (Hatay, orig.).

(23)

Şekil, 9 Evvelce Asi Nehri kena-rındaki köylerde bulunup son za-manlarda 670 m. irtifaındaki Han-yolu köyünde tevattun eden, 20 ya. sında olduğu halde, 10-12 yaşında

görünen hasta (Hatay,

Şekil, 10 : Ancylosomiasis'li iki veremli has -!a. Dr. M. Akyol'un sa-

ğmdaki hastanın akla işaret edilen sol kalçasında soğuk apse görül-

mektedir (Hatay, orig.).

Şekil, 11 : Ancylostomiasis'li olup Antakya Devlet Hastanesinde tedavi edilen Barbarh Mehmet Kullu'nun aynı çağlarda ve normal bünyeye sahip Dr. M. Ak-

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunun yanı sıra diğer türlerin de zamanla geçirdikleri değişim, geleceğe yönelik olarak projeksiyon oluşumunda anahtar rol üstlenmektedir (Schubert ve ark., 2012)

Bir arkeolojik ve adli incelemede karşılaşılan yüzey gömüleri ve bozulmuş gömüler dışında genellikle dört gömü tipi vardır: Birincil, ikincil, çoklu ve kremasyon

AraútÕrmamÕzda BøE metodu ile hesaplanan obezite prevelanslarÕnÕn (erkeklerin %7, kadÕnlarda %10) BKø metodu ile elde edilen de÷erlerden (erkeklerde %6, kadÕnlarda %1,5)

Ancak kendilerini Müslüman olarak tanımlayan öğrencilerin çoğunluğunun yakınlık duydukları partilere oy kullanarak destek oldukları görülürken, kendilerini ateist olarak

Consisting of many forms of relationships other than those of between dominated and dominating groups, civil society does not seem to depend on whether or not there is any

As a lover of beauty and aesthetics Morris was convinced t h a t mechanical devices would destroy the spirituality of life in addi- tion to the despoilation of the environment,

We propose that increasing the availability of education programs and the number of sessions on oral health in academic curricula of cardiologists and cardiovascular

Changes in serological bone turnover markers in bisphosphonate induced osteonecrosis of the jaws: A case control study... 154 Nigerian Journal of Clinical Practice ¦ Volume 23 ¦