• Sonuç bulunamadı

Bekir Topaloğlu: Kur'an ve kelam araştırmalarına adanmış bir ömür

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bekir Topaloğlu: Kur'an ve kelam araştırmalarına adanmış bir ömür"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Bekir

Topaloğlu:

M.Ü. İltihiyat Fakültesi Dergisi 27 (2004!2), 5-24

Kur'an ve Kelam

Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür

Prof. Dr. İlyas ÇELEBİ*

Özet

Bu makalede geleneksel eğitim ögretim yapan medrese ile modem kalıplar içinde eğitim­ ögı-etim faaliyeti yürüten imam hatip liseleri ve ilahiyat fakültelerinin sentezi olarak nite-lenebilecek değerli bir ilim adaınının hayah, dini, siyasi ve sosyal konulara ilişkin görüşle­ ri, akademik çalışrnalan, eğitim-ögretim faaliyetleri ve Nesil Vakfı, Türkiye Diyanet ViJ.kfı İslam Araşhnnalan gıbi hayır kurumlanndaki hizmetleri bir dergide yer alabilecek im-kanlar ölçüsünde özetlenecektir. Bu ilim adamı, kırk yılı aşkın bir süre İstanbul İmam Hatih Lisesi, İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü ve M.Ü.İlahiyat Fakültesi'nde hocalık yap-mış bulunan ve 2002'de yaş haddinden ernekliye aynlan Prof. Dr. Bekir Topa!oğlu'dur. Anahtar Kelimeler: Bekir Topaloğlu, İmam Hatip, İs!funi eğitim, İlahiyat Fakültesi. Abstract

This article deals with the life and the works of a distinguished scholar Prof. Dr. Bekir TOP ALOGLU who served as a teacher and scholar more than forty years in İmam Hatip schools, İstanbul Higher İslamic Institute and M. U. Divinity Faculty. He can be seen asa synthesis of traditional (madrasa) and modem (İmam Hatip and Divinity) education. Within the Jimits of a journal article I will try to surnmarize his life and acadeınic works, his views on religious, political and social issues, and his contributions to Nesil Founda-tion and The Turkish Religious FoundaFounda-tion' s Center for Islarnic Studies.

Key Words: Bekir Topaloğlu, Imam Hatip, Islamic education, divinity faculty.

İslam kültüründe ulemanın önemli bir yeri vardır. Alimler bazan sultan ve yöneticilere kar§ı halkın, bazan da halka kar§ı hakkın savunucusudur. Geriye dönüp baktığımızda kültürümüzde olumlu çağrı§ımlar yapan bir ulema geleneği­

nin bulunduğunu söyleyebiliriz. Ba§langıçtan itibaren Osmanlılar'ın sonuna kadar bu zümreyi yeti§tirme görevini medreseler üstlenıni§ti. Cumhuriyet döne-minin ilk yıllannda medreseler kapatılınca ortaya bir bo§luk çıktı ve yeni yönetim

Osmanlılar'ın bakiyesi hocalarla yetinmek durumunda kaldı. Cumhuriyet idaresi uzun süre din konusundan uzak durduğu için kendi din alimini yeti§tiremeıni§ ve sonuçta bir kınlma ile kar§ı kar§ıya kalmı§tır. Ba§tan beri hissedilen bu ihtiyaç 195l'den itibaren açılan İmam-Hatip okullan, ilahiyat Fakültesi ve Yüksek İslam

(2)

,' ,, l :ı

6 ~ İlyas Çelebi

enstitüleri ile kar§ılanmaya çalı§ılmı§, bu tarihlerde toprağa atılan tohumlar semeresini vermeye ba§laffil§tır. ݧ te Bekir To paloğlu bu semerenin ilk ömekle-rindendir. Hatta aldığı eğitim-öğretim ve yeti§tiği çevreye bakıldığında onun, geleneksel öğretim yapan medrese ile modem kalıplar içinde eğitim-öğretim faaliyeti veren İmam-Hatip okullarırl~n sentezi olduğu söylenebilir. Bu makalede size uzun bir inkıtadan sonra yeniden filizlenen ve çiçek açan yeni bir neslin içinden çıkan alim örneklerinden biri sunulacaktır. Allah sayılannı çok, ömürle-rini uzun eylesin.

Hayatı

Bekir T opaloğlu nüfus kayıtlanna göre 30 Nisan 1936 yılında Trabzon'un Çaykara ilçesinin Ta§çılar köyünde doğmu§tur. Hocanın kendi ifadesine göre ise gerçek doğum tarihi 17 Kasım 1932'dir. Babası ayakkabıcı Hüseyin Efendi, annesi Emine Hanım'dır. İlk tahsiline mahalle mescidinde ba§lamı§, Bozoğlu Hoca'dan Kur'an okumasını öğrendikten sonra dedesi Muhammed Hanefi'den

(Kutluoğlu) hafızlık yapmı§ ve yörenin medrese geleneğine göre on yıl süreyle Arap dilinden Emsile, Bina, MaksUd, Merah (sarf cümlesi), Avamil, İzhar, Kafiye, Molla Cami (nahiv cümlesi) ve Meant (Telhts); fıkıhtan Halebt-i sagfr, Merakı'l­

felah, Mülteka ve Şerhi; usul-i fıkıhtan Mir'at Şerhu'l-Mirkat; tefsirden Celaleyn,

Kadı Beyzavt; hadisten Ramuzü'l-ehadls; kelamdan Emalt ve Şerhu'l-Akaid; man-tıktan fsaguct; feraizden Metnıi's-Siraciyye kitaplannı okuyarak dini ilimler tahsi-lini tamamlayıp 1949'da icazet almı§tır. Hocalan arasında Kabro Hoca lakaplı

Hasan Er Hoca da bulunmaktadır. Topaloğlu medrese usulüyle öğrenimi sırasın­

da üçüncü sınıftan ba§layarak ilkokul öğrenimini de tamamladı. 1950 yılının yaz aylannda Trabzon'un merkez köylerinden Ye§ilova'da imam-hatiplik görevine

ba§ladı. Dedesirıin istek ve telkinleri ile bu görevi bırakarak 1952-53 öğretim yılında İstanbul İmam-Hatip Okulu'na kaydoldu. 1952-1959 yıllan arasında bu okulda orta ve lise öğrenimini sürdürdü. Celaleddin Öktem, Bekir Haki Yener, Abdullah Güzelyazıcı, Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı, Zekai Konrapa, Nureddin Topçu gibi hocalardan dersler aldı. Öğrenciliği esnasında Edirnekapı Mihrimah, Eyüp, Hırka-i Şerif, Beyazıt ve Eminönü Yenicami gibi büyük camilerde vaazlar verdi. 1959'da İstanbul İmam-Hatip Okulu'ndan mezun olunca Divanyolu'ndaki Ftruz Ağa Camii'nde üç buçukyıl süreyle imam-hatiplik ve Manisa~Saruhanlı'da

fahn vaizlik yaptı. 1959'da açılan İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'ne girdi, burayı birineilikle bitirdikten sonra 1963'te İstanbul İmam-Hatip Okulu'nda meslek dersleri öğretırrenliğine tayin edildi. Buradaki görevi iki buçuk yıl sürdü. Ardın­

dan 1966 yılının ba§ında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nde göreve ba§ladı

atandı ve Prof. Muhammed Tanci'nin asistanı oldu. 1968 yılı Nisan ayında Tuzla Piyade Okulu'nda askerlik görevine ba§ladı. Gamizondaki cami in§aatının

(3)

Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür ~ 7

günkü adı ile "öğretim üyeliği" unvanını aldı ve İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü Kelam öğretmenliğine tayin edildi (1971). İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü'nün Marmara Üniversitesi'ne bağlı ilahiyat Fakültesi haline getirilmesinden sonra bu

çalı§ma doktoraya denk kabul edilerek doktor unvanı aldı (1983) ve aynı yıl bu fakültede yardımcı doçent, 1986 yılında doçent, 1988 yılında İslam Felsefesi, 1993 yılında da Kelam Anabilim Dalı'nda profesör oldu ve bir süre bölüm

ba§-kanlığı yaptı. Akademik hayatı esnasında on sekiz yüksek lisans ve on bir doktora tezi yöneten Topaloğlu 14 Ekim 2002'de ya§ haddinden emekli oldu. Halen

İstanbul'da Türkiye Diyanet Vakfi. İslam Ara§tırmalan Merkezi'nin İslam Ansik-lopedisi biriminde çalı§malanna devam etmektedir.

Eserleri ve Görüşleri

İslam'da Kadın (İstanbul 1965). Bekir Topaloğlu'nun ilk eseri olup yazılı§

maksadı önsözünde §U §ekilde açıklanmaktadır: Kadın haklan meselesinde

Batı'da haklı olarak bir mücadele ba§latılmı§ ve ancak uzun uğra§lardan sonra belli bir mesafe alınabilmi§tir. İslam ülkelerinde ise yanlı§ anlama ve eksik uygu-lamalardan kaynaklanan problemler gündeme getirilerek Avrupa'da cereyan edenlere benzer bir mücadeleye girilmi§tir. Halbuki İslam'ın özünde ve ruhunda durum Avrupa'dakinden farklı idi. Avrupa'yı taklit etme hastalığı bu farkı

anla-mamıza engel oldu. "İslam'ın kadını telakki tarzını ve ona tanıdığı hakları" dedi toplu ve objektifbir §ekilde Türkçe olarak ortaya koyan biresere duyulan ihtiyaç bu eserin yazılmasını sağlamı§tır.1 Kadın konusu Topaloğlu'nun önemle üzerinde durduğu meselelerden biridir. O, toplumun temel ta§lanndan birini oluşturmala­ rı, çocukların ve dolayısıyla nesillerin yeti§mesinde çok önemli bir konum i§gal etmeleri sebebiyle kadınların eğitimine özel bir önem atfetmekte din ve toplumda

kadınların aktif rol almaları, ailede olduğu gibi sosyal hayatta da etkin olmalan

taraftarıdır. Onun bu hassasiyeti öğretim üyeliği esnasında anabilim dalına

akademisyen alırken, yüksek lisans ve doktora programianna öğrenci seçerken de görülmü§tür.

Öze Doğru (İstanbul1970), Topaloğlu'nun İslam'da Kadın kitabından sonra

yazdığı ikinci eseridir. "İman ve ibadet" konulan ile başlayan eser, yaratılı§tan beri süregelen "hak-batıl mücadelesi", batıl taraftarlarının manevi portreleri ile

"inanmayı§ sebepleri"' çağımız insanlannın en büyük eksikliğini te§kil eden "samimiyet" (ihlas), imanla ibadetin birle§mesinden (dindarlıktan) doğan "güzel ahlak" konulauna temas eder. Daha sonra insanlığın kurtancısı son Peygam-ber'in örnek hayatından tablolar sunar, ona ait bazı önemli vak'alan ya§atmak ister, "öze doğru" ba§latılan "ebediyet yolculuğu"nun ölümsüz gayesi "ebedi saadet" için imkan ve vazifeterimizin neden ibaret olduğuna temas eder ve "dua

(4)

8 --} İlyas Çelebi

kapısı"nda son bulur. Yirmi yıllık öğrencilik ve öğretmenlik tecrübesine dayanıla­

rak kaleme alınını§ olan bu eserde zaman zaman dini ve sosyal konulara ili§kin görü§ ve tahliller, zaman zaman da duygu ve sezi§ler dile getirilmektedir. Daha çok dindar insanların muhatap kabul edildiği söz konusu eserde İmam Gazz1Ht ve Nureddin Topçu'nun etkileri görülmektedir. Gazzalt'nin etkisini bizzat kendisi §U sözleri ile dile getirmektedir: "Konulan i§lerken çoğu zaman büyük fikir ve gönül

adamı İmam Gazzalt'nin İhyô.'sına bürünmü§ ruhunun gölgesi altında

bulundu-ğumu hissetmi§imdir".2 Topçu'nun etkisini ise §U ifadelerinde açıkça görmek

mümkündür: "Kurtulu§ için insanlığın isyan etmesi ve bugünkü ruh zemininden

uzakla§ması gerektiği kanaatindeyim. Bu asil isyan kötü kuvvetlere kar§ı olacak, bu 'mukaddes güç' yaratih§ gayesine yönelecektir".3 Öze Doğru 1982'de yeniden düzenlenerek ve bazı ilaveler yapılarak Dinf Sohbetler adıyla yayımlanmı§tır.

Topaloğlu'nun etkilendiği ki§iler içinde İmam Matürtdt ve hacası Muhammed Tand de bulunmaktadır.

Nesillerin El Kitabı (İstanbul 1982). Topaloğlu'nun üçüncü kitabıdır. Onun dü§ünce dünyasında "nesil" kelimesinin önemli bir yeri bulunmaktadır. Kendisi ve yakın arkada§lan İmam-Hatip Okulu ve Yüksek İslam Enstitüsü mensup ve

mezunlannı İslam'ın bayraktarlığını yapacak "nesil" olarak görüyorlardı. Bu

camiayı desteklemek üzere Nesil Vakfı adıyla bir vakıf kurulmu§, Nesil dergisi

çıkanlmı§, aynı adla bir yayınevi ihdas edilmi§tir. Nesillerin El Kitabı da bu çerçe-vede söz konusu gençlere yol gösteren bir rehber olarak dü§ünülmü§tü. Müellif önsözde eserin ba§lığı hakkında §unlan söylemektedir: "Her §eyden önce §Unu belirtmeliyiz ki "nesil"den maksat ülkemizin, hatta bütün müslüman milletierin özellikle manevi kalkınma ve ilerlemesinde samirniyet ve fedakarlıkla görev almak isteyen gruplardır. Bu hizmet neslinin tabanını İmam-Hatip liseleri,

tava-nını da ilahiyat fakülteleri mensuplan olu§turmaktadır. Bunlann dı§ında aynı

davayı amaç edin mi§ saygıdeğer zümreler de vardır. Onlar da aynı çerçevenin içinde mütalaa edilmi§tir".4

Topaloğlu söz konusu eserde bU neslin misyonunu §U §ekilde dile getirmek-tedir: "ݧte sen, gaye arkada§ım, hısımlığın ve nesep yakınlığının da ötesinde telakki ettiğim asıl karde§im! .. İlınin ve imanın, kafasını ve gönlünü imar ettiği sen, İslam hakikatini tadan ve ba§kalanna da tattırmayı §iar edinen ideal insan sen! .. Ben diyorum ki sen çok, pek çok mesulsün ve eğer bunu idrak ediyorsan büyük, hem de çok büyüksün! Bu sorumluluk ile bu idrak daima yan yana

bulun-duğu ve birbirinin arnili olduğu takdirde sen dünyada da ahirette de mesutsun!

Bekir Topaloğlu, Öze Doğru, İstanbul 1970, s. 8.

a.g.e., s. 7.

(5)

Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür ~ 9

Peygamberlerden, velilerden, alimlerden, §ehidlerden ... büyüklerimizden miras kalan bu davaya sahip çıkarken bunun pek zor olacağını da bilmelisin. İlahi hakikatten habersiz milyonlarca insana Allah'ın saadet ülkesi olan İslamiyet'e

doğru yön vermek, bu en büyük §erefe nail olmak için yapılacak mücadele elbet-te kolay olmayacaktır. Ebed1 mutluluğa götüren yollar güçlüklerle örülmü§, dikenlerle sanlmı§tır. Bu yolda ilerlemek isterken nefsimizden, içimizden ve

dı§ımızdan olmak üzere birçok engelle kar§ıla§acağız. Nefsimizden doğacak

engeller aile efradımızdan, menfaatlerimizden, a§ağı arzulanmızdan ve hatta siyaset görü§ümüzden olu§abilir. Çağımızın insanlığı 'hürriyet'e meftun olmu§ görünüyor. Mutlak bir hürriyetin, kayıtsız §artsız bir serbestliğin dünya tarihinde hiçbir zaman bulunmadığına, §U anda hiçbir yerde mevcut olmadığına ve dünya durdukça da olmayacağına inanıyorum. Demek ki doğru ve hayırlı olan da budur. O halde gaye arkada§ım, boyun eğeceksek en yüceye boyun eğelim, kulluk edeceksek O'nun yolunda kulluk edelim, olmaz mı? Mademki bütün insanlar, bütün canlılar, bütün varlıklar gibi biz de büyük bir ilahi plana bağlıyız ve ma-demki biz ne yapsak, hangi çareye ba§vursak ilahı tasarrufun dı§ına çıkamayaca­ ğız, o halde, diyorum, vücudumuz bu ilahi ülkede yer tutmu§ken gönlümüz neden ba§ka vadilerde dola§sın! Biraz daha açık söyleyeyim: Biz bütün varlığımız­

la Allah'a teslim olmadan ya§ayamayız; biz kayıtsız §artsız İslam'ın olmadan mesut olamayız. Bu sebeple nefsimizin a§ın arzulannı davamıza kurban edelim, aile efradımızın ısrarlı isteklerini cihadınuzı engellemeyecek tarzda kısmen kar§ı­ layalım. İyi bilelim ki nefsi doyurmak mümkün olmadığı gibi insanlan memnun etmek de eri§ilemeyecek bir gayedir. Allah nzası ise her §eyin üstündedir.

Sen küçük hesaplardan kurtulmu§, kafası da gönlü de imar edilmi§ sonsuz-luk yolcusu, ݧte bu insanlığı kurtaracaksın. Bunu, a§k derecesine varrnı§ co§kun bir 'iman, hikmet seviyesine ula§mı§ derin bir ilim, fazilet haline gelmi§ bir arnel-i salih ve nihayetsiz bir sabır sayesinde ba§aracaksın. Mücadele hayatının hiçbir

safhasında cehalet ve gaflete dü§memeye, §ehvet ve menfaatlere kurban olma-maya, kibir ve gurura kapılmamaya, yabancı tesirlerden uzak kalmaya, §ahsiyet-sizlik gösterınemeye dikkat edeceksin. Peygamberin sünnetine tabi olarak -mfıtat

maa§ın dı§ında-ücret talep etmeyecek ve ümitsizliğe asla kapılmayacaksın".5

Topaloğlu söz konusu neslin karakteristiğini ise §öylece formüle etmektedir: 1. İlimle me§gul olmak, ilmi mutlak manada almak, eser vermek, milletimize ve insanlığa bu yolla hizmette bulunmak. 2. İman, amel ve ahlaktamillet eviadı­ na ve genç karde§lerine örnek olmak. 3. İtikad ve arnelde İstikametten ayrılma­ mak. 4. Devletimizin bekasına ve milletimizin bütünlüğüne, İslam inanç ve felsefesine ters dü§en ideolojilere iltifat etmemek. 5. Her türlü politik

(6)

10 --} İlyas Çelebi

ların ve klik faaliyetlerinin üstünde kalmak. 6. İslam'ı yazı ve sözle tebliğ vazifesi-ni yürütmek, bu Allah ve resulünün emanetivazifesi-ni hakkıyla ifa etmek. 7. İç ve dı§ sata§malara kar§ı İslam'ı müdafaa etmek, müslüman halkımızı manevi bunalımla­ ra kar§ı korumak. 8. Hizmete hazırlanmak, hizmet verildiğinde liyakatle yerine getirmek, bu uğurda fedakarlık göstermek ve bundan haz duymak. 9. Nesli muhafaza etmek.6

İslam Tarihinden Yapraklar (İstanbul 1982). Topaloğlu'nun popüler olarak nitelendirilebilecek eserlerinden biridir. Nesil yayınlanndan çıkmı§ olan bu eseri de "nesil" projesi ile ilgilidir. Şöyle ki: Bütün nesillere örnek olan Hz. Peygamber ve onun güzide ashabı bu eserde çe§itli yönleriyle ortaya konularak ve ya§antıla­

nndan "yapraklar" sunularak yeni nesillere örnek olu§turulmaya çalı§ılmı§tır. Bu eserde yer alan son makalenin ba§lığının "Örnek Nesil" olu§U da bu değerlendir­ memizi teyit etmektedir. Topaloğlu'nun Hayreddin Karaman ile birlikte ders

kitabı veya yardımcı kaynak olarak yazdıklan Arapça Okuma ve Eski Metinler

Kitabı (İstanbul 1964), Arapça Dilbilgisi I-N (İstanbul 1964) ve Arapça-Türkçe Yeni Kamus, Osman Öztürk ile birlikte yazdığı Cumhuriyet Devrinde Yayınlanan

İslamfEserler Bibliyografyası (Ankara 1975) ve Yusuf Şevki Yavuz ve İlyas Çelebi ile birlikte yazdığı İslam'da İnanç Esaslan adlı eserler yine bu nesle destek olmak üzere yapılmı§ çalı§malar olarak değerlendirilebilir. İslam'da Kadın, Öze Doğru,

Dinf Sohbetler ve Nesillerin El Kitabı'nın Veda hutbesi ile ba§laması dikkat çekici-dir.

İslam Kelftmczlanna ve Filozofianna Göre Allah'ın Varlığı-İsbat-ı Vftcib-

(Anka-ra 1971). Topaloğlu'nun akademik formatta yazdığı eserlerin ilkidir. Bu eser, Yüksek İslam Enstitüsü Kelam ve İslam Dü§üncesi öğretim üyeliği unvanını kazanmak üzere hazırlanmı§ bir tez olup daha sonra da doktora tezi olarak su-nulmu§tur. Topaloğlu bu çall§maya isbat-ı vacib için Kur'an-ı Kerim'in kullandığı

yöntemin tesbit ve tahlili ile ba§lar. Kelamcılann ve İslam filozoflannın kullandı­

ğı hudfıs, imkan, inayet-nizam, hikmet gibi isbat-ı vacib delillerini ele alıp değer­

lendirdikten sonra Kur'an delillerinin her iki disiplin mensuplan tarafından kullanılan deliliere temel te§kil ettiği sonucuna varır. O, kendisini böyle bir

çalı§ma yapmaya sevkeden arnilleti §öyle dile getirmektedir: "XX. asrın ba§lann-dan itibaren İslam dünyasını ve bu arada memleketimizi tesiri altına alan, dini gerçekleri inkar edici materyalizm ile felsefi bir dü§ünü§ olarak y~rsiz bir gurura ve §uursuz bir inkara saplanan pozitivizm, tesirlerini hala sürdürmektedir. XIX.

yüzyılda Avrupa'yı kasıp kavuran bu fırtına günümüzde en azından fikir planında mağlfıp edilmi§se de memleketimizin semalarında etkileri devam etmektedir. İslami ilimlerden kelamı kendime ihtisas dalı seçerken, ilk ara§tırmamın Allah'ın

(7)

Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§ tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür -{>-ll

varlığı hakkında olmasını tercih ettim. Bu, kelam ilminin ilk meselesini te§kil

ettiği gibi memleketimiz ihtiyacına da uygun dü§mektedir".7

Topaloğlu'nun akademik formatta yazdığı eserlerin ikincisi de Kelô.m İlmi:

Giriş'tir. Bu eser kelam ilminin İslam tarihi boyunca uyguladığı ve günümüzde

uygulanması gereken deği§ik metotlan, ba§langıçtan günümüze gelinceye kadar bu ilmin sahası içinde meydana getirilen eserlerin özelliklerini, kelam ilminin mahiyet ve önemini, İslam'ın bütün asırlannda olduğu gibi bugün de dünya İslam nüfusunun yüzde doksandan fazlasını te§kil eden Ehl-i sünnet'in ölçü ve ekolleri ile İslam tefekkür, siyaset, iç ve dı§ mücadele tarihinde önemli roller oynayan bid'at ehli ve belli ba§lı ekolleri konu edinmi§tir. Her iki kitap da kelam öğrenci­

lerinin devamlı kullandığı ba§UCU eserlerindendir.

İslam Düşüncesinin (ve Kelam İlminin) Yenilenmesi ihtiyacı

Bekir T opaloğlu, İslam dininin temel ilke ve kesin hükümlerini Hz. Peygam-ber ve ashabının genel İslam anlayı§ı çizgisinin dı§ına çıkmadan yorumlamak

gerektiği dü§üncesine sahip olması, İslami birikimin hayat içinde §ekillenmesini ve müslüman toplumun genel kurulu§ ve ya§ayı§ §eklini gösteren geleneğe önem atfetmesi sebebiyle uzaktan bakıldığında gelenekçi ve klasik kelam anlayı§ına sıkı sıkıya bağlı bir kelam alimi gibi gözükse de onun Kur'an ve hakim sünnet mer-kezli bir yenile§meyi savunduğu ve bu hususta gerekli adımlan atmayan ilim

adamlannı ele§tirdiği bilinen bir husustur. Ona göre İslam anlayı§ımızın hayata yansıyıp kurumsalla§masının ardından geçen uzun süre İslami ilimlerde yenile§-meye ihtiyaç hissettirmi§tir. Bu yenilik var olan birikime kar§ı bir tepki olu§tur-mak için değil, ilimierin insanlığa intikalinde günün §artlanna ve coğrafyasına

uyum sağlamak içindir. Onun yenilik anlayı§ı tümden bir deği§iklik olmayıp

temel esaslar aynı kalınakla birlikte usule ve vasıtalara (vesaile) ili§kin bir düzen-leme yapılması §eklindedir. İslam dininin evrensel mesajını ya§atabilmek ve onu bütün dünyaya sunmak için böyle bir yeniliğe ihtiyaç vardır. Bu bir reform olarak

algılanmamalıdır. Zira ilk dönem müctehidleri de benzer yenilikleri kendi dö-nemleri için yapmı§lardır.

Topaloğlu'nda yenilik dü§üncesinin ipuçlannı Kelô.m İlmi: Giriş kitabından itibaren görmek mümkündür. Söz konusu eserde, kelam iliminin doğrudan doğruya dilli akideleri te§kil eden nassa dayalı konulanna bu ilmin mesaili

(makasıd), bu akideleri çe§itli yollarla destekleyenlere de mebde te§ kil edenlere de vesaili denildiğini belirttikten sonra mesailin daima aynı kalmasına kar§ın

vesailin zamanın ihtiyaçlanna ve devrin kültür cereyanlanna bağlı olarak deği§e­ bileceğini,8 aklın hayır ile §erri, güzel ile çirkini idrak ve temyiz edebileceğini,

Bekir Topaloğlu, İslam Kelamcılanna ve Filozoflanna Göre Allah'ın Varlığı, Ankara, ts., s. 11. a. mlf., Kelam İlmi: Giri§, İstanbull993, s. 51.

(8)

12 ~ İlyas Çelebi

ancak dinin esaslarını te§kil eden esaslan (usG.lü'd-d!n) vazederneyeceğini, din! metotta aklın ve mantığın iptal edeceği hiçbir §eyin bulunmadığını, aklın bilerne-diği §eyleri dinin tebliğ ettiğini ve aklın bunlan benimsebilerne-diğini, aklın naklin

getirdiği esas ve hükümleri anlayan ve teyit eden bir vasıta olduğunu9 kaydede-rek §öyle demektedir: "Akaid ve kelarn tarihine genel bir bakı§la baktığımızda

anlarız ki bu konularla ilgilenen İslam alimleri tarih boyunca ortaya çıkan ihti-yaçlara göre hareket etrni§lerdir. Onlar İslam dünyasını tesiri altına alan veya bu

istidadı gösteren yeni cereyanlara ayak uydurmak için metotlarmda daima

deği-' §iklik yaprnı§lardır. Akaid ve kelarn ilminin temel konulan daima aynı kalrnı§tır;

bunlar İslam dininin !man esaslandır. Hiçbir İslaı:nl fırka mensubu bu temellerde ziyade veya noksanı iddia etmerni§tir. Yalnız bu ternellerin anla§ılrna tarzı ile izah ve ispat metotlan fırkalara ve çağlara göre deği§ik olrnu§tur. İslam tarihi boyunca

çoğunluğun akidesini temsil eden Ehl-i sünnet ulernası da zamanın ihtiyacına

göre metotlannda deği§iklik yaprnı§lar, böylece müteharrik bir sistem takip etrni§lerdir. Selef akidesi, rnütekaddiı:nln ve rnüteahhinn ilm-i kelarnlan bu müteharrik sisternin deği§ik safhalannı te§kil ederler." Topaloğlu, "Acaba son

asırda, içinde bulunduğumuz asırda durum nedir? Çağırnızın kelarn ilmi aynı

!man esaslannı hangi metotla rnüdafaa, izah ve ispat etmelidir?" sorularını yö-nelttikten sonra devrimizin ilm-i kelarn ihtiyacını doğru olarak takdir edip bu sahada eserler veren İzmirli İsmail Hakkı'dan (ö. 1946) §U alıntıyı yapar:

"Hicn 1000 tarihlerinden itibaren rnüteahhinn ilm-i kelarnı mensuplarının sayısı azalmaya ba§larnı§, konulan içinde yer alan kadim felsefe de üç asırdan beri etkisini yitirrni§ ve yerine Garp felsefesi geçrni§ti. Garp felsefesinin son olarak ülkemize de girmesiyle bu ilm-i kelarn yetersiz görülmeye ba§larnı§, ilm-i kelarnın

bugünkü zihniyete göre yeni"bir §ekil alması zorunluluğu ortaya çıkrnı§tır." Berızer bir değerlendirmede bulunan M. Zahid Kevsen'den de (ö. 1952) §Unlan nakleder:

"Geçrni§ kelarn alimlerinin izah ve ifadeleri içinde, dini rnüdafaa etmekle va-zifeli kimselerin istifade edeceği §eyler vardır. Şüphe yok ki İslam akaidini rnüda-faa yollan, ahlak! hayatın ve din! hükümlerin bozulmasını koruma metotlan

dü§rnanın kullanacağı taktiklere paralel olarak deği§ir, yeni §ekiller alır. Fakat dilliakldeve hükümlerin kendileri §eriatın tayin ettiği tarzda sabit• kalır, bunların

mahiyetlerinde asla bir deği§iklik meydana gelmez. O halde payidar olduklan müddetçe müslümanlara dü§en vazifelerden biri de odur ki içlerinden bir alimler zümresi, insan topluluklan arasında yaygın hale gelen çe§itli fikirleri, onların elde ettikleri muhtelif ilimleri ara§tırsın; bu fikir ve bilgilerden müslümanlara zararlı olabileceklerini tesbit etsin. Bu titizliği özellikle itikad sahasında gösterrnek

(9)

Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür~ 13

gereklidir. Çünkü akide, sağlam ve kuvvetli olduğu takdirde her iyiliğin kaynağı­ nı te§kil eder, zayıflayıp bozulduğu takdirde de her türlü kötülüğün men§ei haline gelir."

T opaloğlu bu alıntılardan sonra §U değerlendirmede bulunur: "İzmirli mer-hum un da ifade ettiği gibi Avrupa'da Rönesans'tan sonra fikir, sanat ve ilirnde meydana gelen deği§ikliklerle eski Yunan felsefesi modasını ve itibannı kaybet-mi§tir. Gazzall'den itibaren sekiz asır boyunca kelam kitaplannda yer yer reddedi-len felsefe, İslam filozoflannın tesis ettiği felsefe idi. Bu felsefe büyük çapta eski Yunan dü§ünü§üne dayanıyordu. Batıda İngiliz filozofu Bacon (1561-1626) ile

Fransız filozofu Descartes (1596-1650) "metod" hakkındaki yeniliklerini ortaya koyduktan sonra felsefi dü§ünü§ yeni bir çığır açrru§ ve birçok kuvvetli filozofla kendisini yenile§tirmi§tir. Bugün İslam alemi de dahil bütün dünyaya yayılmı§ bulunan yeni cereyanlar kar§ısında ilm-i kelarrurruz da metodunu deği§tirmek

mecburiyerinde kalmı§tır". 10

Topaloğlu'na göre akaid ve kelam konulan içinde akli izahlann en çok cari

olduğu kısım ulG.hiyyet, sonra da kısmen nübüvvettir. Binaenaleyh ihtiyaçlann

deği§mesi ve kültürün geli§mesiyle farklı izahlarm yapılabileceği sahalar, derece-lerine göre bu iki sahadır. Ahiret ve ahvali, kelam ilminin sem'iyyat bahsini te§kil eder, burada nakil hakimdir, nakilde ise deği§iklik bahis konusu değildir.

Kelam ilminin güncelle§tirilmesine olan ihtiyaç inkar edilemez. Bazı akaid konulannda güncelle§tirme daha sonra türeyen sarma§ıklan ayıklamak, fazlalık­

lan atarak ilk anlayı§a dönü§ §eklinde gerçekle§ebilir. Bu, inanç listemize eklenip "mesail" statüsüne yükseltilen konular için söz konusudur. Çoğu istidlale daya-nan vesail alanında güncelle§tirmede ise çağın bilgi, kültür ve anlayı§ını göz önünde bulundurmalıdır. 11

Bütün bu izahlardan sonra yeni ilm-ikelam çığınnın ana vasıflannı §öyle ta-yin edebiliriz: Yeni ilm-i kelam bütün §ekilleriyle materyalizmi ve felsefi bir görü§ olarak pozitivizmi reddeden, dine kar§ı yapılan biyolojik ve psikolojik tenkitleri

cevaplandıran, yeni felsefi cereyanlan ele§tirdikten sonra müsbet ilimlerden de istifade ederek Allah'ın varlığını ispat eden, İslam'ın akaid konulannı ispat ve izah ederek mukaddesatı savunan bir ilimdir. 12

Topaloğlu son eseriKelam Araştnmalan Üzerine Dü,şünceler'de ise, "İslam di-ninin iman esaslannı ve davranı§larla ilgili t~mel ilkelerini naslardan hareketle belirleyen, onları naslann bütünlüğü çerçevesinde temellendirip akli yöntemlerle

10 BekirTopaloğlu, Kelilm İlmi: Giri§, s. 36-40.

11

Bekir Topaloğlu, İlilhiyat Fakülteleri Kelam Anabilim Dalı Eğitim Öğretim Meseleleri Koordinasyon Toplantısı II, İstanbull998, s. 9-10.

12

(10)

i

1;:.:

ı:

14 ~ İlyas Çelebi

destekleyen ve kar§ı fikirleri ele§tirip cevaplandıran bir ilim" §eklindeki konusu ve gayesi gözetilerek yapılan kelam ilmi tanımı, §imdiye kadar yapılan tanımlar­

dan farklıdır. Kelamın konusu dikkate alınarak yapılan tanımlarda usul-i selase (uluhiyyet, nübüvvet, ahiret) ayrı ayrı zikredildiği halde burada tman esaslannda herhangi bir sınırlamaya gidilmeksizin genel bir yakla§ımla ''lman esasları" ifadesi

kullamlmı§, bununla hem bunların üç asıldan ibaret olmadığı hem de yeniden tesbit edilmesinin gereği hedeflemni§tir. Tanımda tman esaslan yanında davra-nt§larla ilgili temel ilkelerin de naslardan hareketle belirlenmesi hedeflenmi§tir. Bir bakıma ibadet, ahlak kurallan ve insanlar arası ili§kiler de dinin bir esası olup

\

olmamaları yönüyle kelam ilminin konularına dahil edilmi§, dolayısıyla tmanın

olu§umu ve sağlamla§masında göz ard~ edilemeyecek bir yeri bulunan davranı§ ilkeleri iman esaslan mertebesine yükseltilmi§tir. Tanımda geçen "davranı§lar"la

müslüman olmanın gerektirdiği fiil ve hareketler kastedilmekte ve bunların

ahlaki ve hukuki boyutlara kadar uzanan geni§ bir yelpazeye yayıldığı kabul edilmektedir. Bu bağlamda fıkıh ve ahlakın inanca yönelik temel ilkelerinin

belirlenınesini sağlayan sistemin kelam ilmi tarafından ele alınması gerektiği ifade edilmi§tir. Tammda geçen davranı§tan maksat dini davranı§ı ifa etmek değil, dini

davranı§ ilkelerinin dinden olduğuna inanmaktır. Topaloğlu bu hususu açıkla­

mak için de "amelü'l-kalp" tabirini kullanır. Bir müminin günah i§lerken bile

Allah'ın azabından korkmasım ve mağfiretine mazhar olmayı uromasını kalbin arneli olarak kabul eder.13

Kur'an ve Sünnet Vurgusu

Topaloğlu'nun sık sık dile getirdiği konulardan biri de müslümanların

Kur'an ve Sünnet'le olan irtibatlarıdır. Ona göre günümüz müslümanlan Kur'an'dan uzakla§mı§lardır. O, bu durumun onların din anlayı§ında önemli

kınimalara sebep olacağını ifade ederek Kur'an'la yeniden bulu§malan gerektiği­

nin altını çizer. Onun Kur'an'a dönü§ çağrılan Peygamberimiz'in sünnetini

dı§layan modernistlerin Kur'an'a dönü§ söylemlerinden farklıdır. O her müslümamn, feyiz ve bereketinden istifade etmek üzere Kur'an okuması

gerekti-ğini söylemekle beraber özellikle dini ilimler üzerinde ara§tırma yapan ki§ilerin çe§itli konulan takip etmek suretiyle Kur' an' ı ba§ından sonuna. kadar okuyup anlama çabası göstermelerinin gerektiğini vurgular. Bu anlamda kendisinin her seferinde farklı bir konuyu takip ederek Kur'an'ın ba§tan sona okunınası suretiyle olu§turulmu§ çok sayıda bilgi fi§leri bulunmaktadır. Bir seminerinde bu tür

okuyu§larının altmı§ın üzerinde konuya ula§tığını ifade etmi§tir. Zaman zaman

hocanın nüzul sırasına göre ve siyer e§liğinde okumalar yaptığını da bilmekteyiz.

13

(11)

Beki)." Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür<} 15

Her bir okuyu§un okuyucuya yeni bakı§ açıları kazandırdığını söyleyen

Topaloğlu, bir müslüman için Kur'an'sız hayat dü§ünülemeyeceğini kaydeder.

Topaloğlu, gelenekte olduğu gibi bilgiye ula§manın yollannın sağlam duyu-lar, doğru haber ve akıl olduğunu kaydettikten sonra doğru haber içinde Kur'an ve Sünnet'in rolüne dikkat çeker. Ona göre akidenin en önemli kaynağı olan Kur'an, hem Selefiyye hem de kelamcılar tarafından ihmal edilmi§, Kur'an'ın

zihnin yanı sıra kalbe de hitap eden uslGp ve muhtevası yeterince değerlendiril­

memi§tir. Kelam alanında yapılacak çalı§malarda inanç temellerinin mutlaka Kur'an'a dayandınlmasının ve Kur'an üslGbunun kullanılmasının gereğini vurgu-lar. Çünkü Kur'an, iman konularını beyan ederken gerçekleri insana kabul ettirmek için akli istidlalleriyle onun zihnine, çe§itli ir§ad ve telkin yöntemleriyle de gönlüne hitap etmekte, güzel üslGbu ve mistik derinliğiyle ki§iyi etkilemekte-dir. Bilindiği üzere Kur'an'da ki§inin selim fıtratına, akıl ve mantığına hitap

edildiği gibi, ibret alması ve insanlığın deneyimlerinden yararlanması için geçrni§ peygamberlerin mücadelelerine de sık sık temas edilir. Ayrıca dünya hayatının kısa ve geçici olduğu, asıl hayatın ahirette ya§anacağı vurgulanır; ahiretteki sonsuz mutluluğun yanı sıra tasavvur edilemeyecek derecede korkunç bir azabın bulunduğu da tasvir edilir, yarataula yaratılan arasında sevgiye dayalı bir ili§kiye yer verilir. Kulun Allah'a yönelen sevgisi tazime yükselirken, yaratanın kula yönelik sevgisi merhamete bürünür. İlahi rahmet sadece insana değil, bütün

yaratıklara §amildir. Allah, ruhundan üfleyip yeryüzüne gönderdiği ve melekleriy-le koruduğu insanla, onun mürnin alanıyla yani kendisini seveniyle ebedi alemde bizzat görü§ecek ve konu§acaktır. Kur'an'da Allah-insan ileti§imi yüce varlıktan

Rahman, Rahim, Vehhab, Rezzak, GafGr, Şekur gibi defalarca tekrarlanan esrna-i hüsna ve sıfat kavramlarıyla kula açılırken; kuldan hamd, sena ve dualada Allah'a yönelmektedir. Resulullah'ın hadis mecmualannda yer alan duaları da önemli ileti§im örnekleridir. Burada pek azına değinilen bu zihni, kalbi ve sırri öğelerin Kur'an'da dile getirili§i lafız güzelliği, mana derinliği, ses uyumu, seci ve cümle örgüsü açısından son derece etkileyicidir. Yeter ki okuyucu Arap dili ve

edebiyatı ile insan psikolojisine biraz vakıf olsun ve kendisini ilahikelama muha-tap görsün. ݧte Kur'an'daki bu unsurlardan birinin eksik olması halinde kelam

çalı§malannda sunulacak metin veya kullanılacak söylem ya sadece felsefi bir karakter ta§ır veya etkileyici gücü bulunmayan bir cedel hüviyetine bürünür.

Kelamcılar ba§langıçta İslam dı§ı inanç ve dü§ünce akımlanna, bir süre sonra da müslümanlar arasında olu§an farklı telakkilere kar§ı, bazılannca cedel diye isimlendirilen yöntemle mücadele etmi§lerdir. Selef anlayı§ına bağlı kalan akım­

lar ise kelamcılann gerektiğinde kullandığı akli istidlal yolundan kaçınmı§, te'vil ve tefsiri açısından tartı§maya konu te§kil eden birkaç ayet ve bol miktarda hadisle yetinmi§, sahih-gayr-i sahih rivayetlere, özellikle geçmi§lerin kavillerine

(12)

16 ..ç.. İlyas Çelebi

aldığı eserlerde Kur'an'a dönü§ gayretleri göze çarpıyorsa da tatminkar değildir.

Çünkü bu alimler de Kur'an'ı "kendi bağlamında, yer aldığı kompozisyon içinde ve nazil olduğu dönemin semantik anlamında" sistematik olarak incelemi§

değillerdir. Ayrıca bunlar, akaid ekallerinin kullandıklan yöntemlere ve tartı§ma­ lı olan meselelere kar§ı, müsamaha ile kar§ılanamayacak derecede sert tavır almı§lardır. Bununla beraber ilke olarak Kur'an'a yönelmenin ve onun yöntemle-rini kullanmanın gereğini güçlü bir §ekilde vurgulamı§ bulunmalan faydalı olmu§ ve bir uyanı§ın te§ekkülüne hizmet etmi§tir.ı4

Kelam okullannın Kur'an'dan nasıl uzakla§tıklan, Kur'an'a ne kadar az mü-racaat ettikleri ve Kur'an ayetlerini ne kadar az kullandıkları, sonunda ayet-hadis indeksi bulunan kelam kitaplannda da görülmektedir. Fikri daha çok ba§kasına

cevap verirken ürettikleri ve hep tepkisel kaldıkları için onlarda ayetle istidlal etme çok azdır. Böylece klasik kelam literatürü Kur'an'dan uzakla§tı. Ancak bu,

onların Kur'an'ı inkar ettikleri anlamına gelmez. Zaten böyle bir iddiada bulunan hiçbir İslami grup da bulunmamaktadır. Heteredoks olanlar bile Kur'an'a bağlı­

lıklarını ifade etmektedirler. Elbette kelamcılar da Kur'an'a bağlıdırlar ancak

aralarında, Kur'an'dan istihraç edilecek olan akaidin ancak bir ilmihal kitabı olabileceği ve bunun da mübtediler için yararlı olacağı telakkisi olu§mU§tur. İlmi hüviyetini ortaya koyan hacimli kitaplar ise Kur'an'a dayanmamaktadır. Bunların arasında Matüridi'nin Kitabü't-T evhfd'i gibi istisna sayılabilecek bazı eserler de

bulunmaktadır. Selefiyye ise muhafazakar olmalan nedeniyle akla dayanma yerine naslara dayanınayı tercih etmi§tir. Ancak burada da Kur'an yerine tartı§­ malı olan hadisler esas alınmı§tır. Kitabü's-Sünne, Kitô.bü'l-İ'Tllô.n gibi risaleler tetkik edildiği zaman bu durum görülür.ı5

Kur'an, İslam dininin ilkelerini ve temel hükümlerini içeren kavli vahiy

ol-duğu gibi; Hz. Peygamber'in beyan, davranı§ ve uygulamalan da ilahi kelamın en yetkili insan tarafından anla§ılıp hayata tatbik edilmesidir. Ba§ka bir ifade ile sünnet, dini tebliğ ve beyan etmekle görevlendirilen ki§inin İslam anlayı§ıdır. Bu

anlayı§ ashabı tarafından sonraki nesillere intikal ettirilmi§tir. Mütevatir sünnet içinde fiili olanlar usulü'd-din açısından büyük bir önem ta§ır. İbadetlerin ifa edili§ tarzı, ahlak davranı§lan, müslüman bir toplumun genel kurulu§ ve ya§ayı§

biçimi bunlar arasında bulunur. Akaidin teorik konulan arasında yer alıp sonraki dönemlerden itibaren fikir ayrılıkianna sebep te§kil eden kelami problemler

hakkında mütevatir sünnet yok gibidir. Hz. Peygamber'e aidiyetinde kesinlik bulunmayan ahad haberlerin ise fıkıh ilminde ve sosyal hayatın çe§itli konulann-da büyük bir önemi bulunsa konulann-da İslam dininin temel ilkelerini konu edinen akaid

14 Bekir Topaloğlu, Kelam Arll§nımalan Üzerine Düşünceler, s. 18-24.

15 a. mlf., "İsliimt ilimiere Kaynak Olması Açısından Kur'an-ı Kerim", İslam Düşüncesinde Yeni

(13)

Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür -{> 17

ve kelam alanında Kur'an'ın desteğini almadan kullanılmalan söz konusu değil­

dir. Çünkü onlar itikad alanına girecek bir hususu kanıtiayacak kesin bilgi ifade etmemektedirler.16

Topaloğlu'na göre ilahı kelarru tebliğ ve beyanla görevlendirilmi§ en yetkili ki§i olan Hz. Peygamber'in İslam anlaYI§ı olan sünnet ilahı vahyin açıklanması, hayata geçirilmesi ve bereketiyle erdemli bir toplumun meydana getirilmesinin ilkelerinin tesbitinde vazgeçilmez bir kaynaktır. Hadis kültürü müslüman için

hayatın birçok merhalesinde yolu aydınlatan bir l§ıktır. Sözü edilen aydınlık ve

ı§ık Peygamberimiz'e ait olduğu için rivayetlerin sahihini sakiminden ayırmak

üzere hadislerin sened ve metin açısından tenkidine ihtiyaç vardır ..

Nübüvvet, insanın yaratıcı ile münasebet kurmasında önemli bir kurumdur. Nübüvvetin ispatında mucizenin yeri büyüktür. Bununla beraber genelde pey-gamberler ve özel olarak da bizim Peygamberimiz hakkında asılsız birçok olay

aniatılmak suretiyle İslam'ın ruhuna ve ilkelerine uymayan tasavvurlara yer verilmi§tir. Peygamberlerin ve özel olarak ResOl-i Ekrem'in neb!lik sıfatlan,

gerçek hayatı ve §ahsiyeti hakkında literatürde, tasavvuf eserlerinde ve halk inançlannda yer alan rivayet, yorum ve telakkiler cerh ve ta'dil, İslam'ın temel ilkeleri, tabiatta ve sosyal hayatta diri olan sünnetullah ve sağlam kaynaklann verileri çerçevesinde incelenip gayr-i sahih ve gayr-i vaki anlayı§lar ayıklanmalı­ dır. Hiçbir özel telakki ve menkıbe naslardan, sağlam kaynaklardan ve uygula-madaki gerçeklerden daha değerli, daha kalıcı ve daha etkili addedilemez.

Dün-yanın en güzel abidesini -onu süsleme vehmiyle de olsa- sarma§ıklarla örmek kabul edilebilecek bir §ey değildirY

Siyaset ve Aydın-Halk Diyaloğu

"Halkı yönetme §ekli ve usulü" olan siyaset, dünya hayatı bakırnından

önemlidir. Çoğu zaman insanlar arasındaki ihtilaflar da bu yüzden ortaya çıkmak­ tadır. Bu sebeple her toplum gibi müslüman topluıniann da güttükleri siyasetler

olacaktır. Ancak bu usulü'd-dinin bir parçası ve kelam ilminin konusu olmalı mıdır? Bu soruya ilkelerin tesbiti babında 'evet' denilebilir. Çünkü kelam ilmi madem ilkesel çerçevede bireyin davranı§lannı konu ediniyor, aynı çerçevede toplumsal davranı§lan da konu edinınesi gerekir. Demek ki siyasetin ilkelerini tesbit usOlü'd-dine, uygulaması ise fürO-i fıkha aittir. Konunun teorik çerçevesi böyle olmakla beraber tarihte Şü gruplar inanç esası saydıklan için, Sünni

kelam-cılar da Şia'ya cevap vermek üzere akaid-kelam eserlerinin son kısımlannda

imamete yer vermi§lerdir. Halbuki İslamiyet gibi evrensel bir dine mensup olan ve birçok coğrafyada devlet kuran farklı ırkiara mensup toplumlann yönetimini

16

Bekir Topaloğlu, Kelam ArC!§tıımaları Üzerine Da§ünceler, s. 24-27.

(14)

18 -Qo İlyas Çelebi

Hz. Ali nesiine ve tek merkeze özgü kılmak imkan dahilinde görülmemektedir. Aynca söz konusu iddia İslam tarihinin fiilt durumu ve sosyolojik realitesiyle de

bağda§mamaktadır. "18

Dinde Allah nzasının esas alınması gerektiğini vurgulayan ve i§in içine uzak veya yakın planda menfaat, nüfuz veya §öhretin kan§masını tasvip etmeyen Bekir

Topaloğlu din bilginlerinin ve din hizmeti üstlenmi§ olarıların günlük siyasetten uzak dunnalan gerektiğini belirterek §öyle demektedir: "Şahsen yirmi seneye

yakın sürdürdüğüm bu nevi sohbetler sırasında edindiğim tecrübelerden biri de §Udur: Bu ulvi toplantılara siyaset girmemelidir. Hangi siyası kurulu§un fikriyatı

olursa olsun, bu nevi toplantıların sınırlan içine alındığı takdirde eninde sonunda samirniyet ve ihlası alıp götürmektedir"19

• "Bugünkü §artlar altında İslam davası­

nın ba§anya _,__-ula§ması için bizim siyaset yapmarmza lüzum yoktur. Her ne suretle olursa olsun 'din adamı' vasfinı ta§ırken siyasete bula§mamalıyız. Bir gün içimiz-den biri siyasetle uğra§mak isterse 'din adamı' görevinden mutlaka aynlmalıdır"20

Topaloğlu, günlük siyasetten uzak dunnakla, dint kurum mensuplannın ve din adına faaliyet gösterenierin siyaset dı§ında kalmalannın gerektiğini ısrarla

belirterek bu camiayı uyarmaya, aydınlatmaya çall§makla beraber İmam-Hatip okullan-Yüksek İslam enstitüleri nesiinin geli§mesi ve müslümanlarm haklarının

korunması için görü§ belirleme ve kamuoyu olu§turma konulannda isti§are edilen ki§iler arasında hep yerini aİmı§tır.

Topaloğlu'nun üzerinde önemle durduğu bir konu da aydın-halk ili§kisidir. Ona göre aydın tarihiyle övünen, milletinin manevi değerlerine saygı gösteren,

halkını seven, milletiyle ban§ık olup ilerleme yolunda mesafe alan, üzerine aldığı

görev ve sorumluluklan en güzel §ekilde yerine getiren, duruma göre fedakarlıkta bulunmasını bilen ki§idir. Ancak bu nitelikteki aydınlardır ki geleceğe ümitle

bakmanın i§aretlerini verebilir, dint hayat ve dü§ünce tarihimize ı§ık tutabilirler.

İdeal olan bu olmakla beraber günümüz Türkiyesi'nde yönetenlerle yönetilenler

arasında olduğu gibi aydınlarlahalk arasında da bir kopukluk söz konusudur. Bazı

uygulamalar ve psikolojik engeller sebebiyle bu kopukluk dindarlada aydınlar arasında da gözlemlenmektedir. Bu durumun giderilmesinde aydınlara büyük görevler dü§mektedir. Aynca bürokrasi, medya ve özel sektörün çe§itli kademele-rinde görev alan İmam-Hatip nesli bu kopukluğu gidennede 've devlet-halk

irtibatının kurulmasında önemli bir aracı olacaktır.

16

Bekir Topaloğlu, Kellım Ara,ştımıalan Üzerine Dü§ünceler, s. 39. 19 a. rnlf., Di nt Solıbetler, s. 14.

20

(15)

Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür{>- 19

Disiplinler Arası İli§kiler

İslami ilimierin birbirleriyle irtibat halinde bulunmalannın gerektiğine dik-kat çeken Topaloğlu, tefsir ve hadisin diğer disipliniere malzeme temin ettiğini,

kelam ve fıkhın ise dini hayatın teorisini ve pratiğini sistemle§tirdiğini kaydet-mekte, bunlara gönül boyutunu i§leyen tasavvufun da ilave edilmesi gerektiğini,

ancak bunun gerçekle§ebilmesi için tasavvufun sırtındaki bazı yükleri atarak temel İslam bilimleri ile uyumlu hale getirilmesi gerektiğini kaydetmektedir. O, usulü'd-din ile tasavvuf arasında anla§mazlık konusu olarak nitelendirilebilecek

hususları biri tasavvuf felsefesi, diğeri de tarikatlarda kabul gören fakat inanç temelleri bakımından sakıncalar doğuran bazı telakkiler olmak üzere iki grupta

toplamaktadır. Birinci konuda §Unlar söylenebilir: Tasavvuf felsefesi usulü'd-din

açısından ele§tiriye tabi tutulup ayıklanma cihetine gidilmelidir. Aslında felsefeye ve dü§ünce ürünü görü§lere kar§ı çıkmanın bir anlamı yoktur. Ancak söz konusu edilen husus herkesi ilgilendiren din olunca ve ileri sürülen telakkiler karizmatik hüviyeti bulunan ki§ilere nisbet edilip takdise yakla§an bir konumda tutulunca durum deği§ir. Kimse ResGlullah ve ashap cemaatinin usulü'd-din babındaki

görü§ ve tutumlarının temel özelliklerini İslam adına deği§tirıne hakkına sahip

değildir. İkinci konuya gelince, insanların ilgisini çekmek amacıyla tarikat silsile-sinde yer alan ki§ilere üstün manevi vasıflar nisbet etmek, onları evliyaullah derecesinde göstermek, kerametler izafe edip kendilerini be§er üstü bir makama yüceltmek tevhid inancının amaçladığı ilkelerle bağda§tırılması imkan dahilinde bulunmayan hususlardır. Bu bağlamda me§ayihin gayba muttali olduğu,

müridierinin manevi hayatına vakıf bulunduğu, kutubların dünyayı idare ettiği

gibi niteliklerin Sünni akidede ve mutedil tasavvuf anlayı§ında bulunabileceğini

söylemek gerçek dı§ı bir iddia olarak değerlendirilmelidir. Çünkü bu vasıflar,

Kur'an'da kıssaları yer alan peygamberlerin konumu ile ResGl-i Ekrem'in

haya-tından çıkan neticeleri bile yer yer a§maktadır. TopaJoğlu'na göre kelam ilmi temel İslam bilimleri yanında dinler tarihi, din psikolojisi, din felsefesi, din sosyolojisi gibi din bilimleriyle ve astronomi, teorik fizik, biyoloji, antropoloji gibi bilimlerle de irtibat halinde olmalıdırlı

T opaloğlu, bu ele§tirilerine rağmen tasavvufa özel bir ilgi duymakta, İslami ilimlerde mistik bo§luğun olduğunu vurgulamakta ve zaman zaman konu§ma ve

yazılarında bu ihtiyacı dile getirerek mütekellimlerin özel hayatlarında ve mesele-leri ortaya koyarken muhataplarının gönül boyutlarını göz önünde

bulundunna-ları ve kelama bir nebze "mistisizm" katmaları gerektiğini dile getirmektedir. Onun sık sık vurguladığı bir husus da müslümanın özel hayatında zahid ve mistik bir tavrın bulunması yönündedir. O, bunu hasbilik ve dünya kar§ısında müstağni olmanın bir gereği olarak kabul etmektedir. Derin ve zengin bir gönül dünyasına 21 Bekir Topaloğlu, Kelilm Araştırmalan Üzerine ~nceler, s. 43-61.

(16)

20 -<} İlyas Çelebi

sahip bulunan Topaloğlu özel hayatında da bu ifadelerini uygulamakta olup adeta inzivaya girmi§ bir sı1ft gibi gün boyu odasına çekilip vaktini hep ilmi

çalı§malarla geçirmektedir. Dolayısıyla onun tasavvufa yönelik ele§tirileri zahidlere özgü tasavvuft ya§am biçimi, takvii ve Allah sevgisi gibi kendi hayatının da vazgeçilmez düsturlan arasında yer alan mistik tutumlada ilgili değildir. .

Bekir Topaloğlu M.Ü. ilahiyat Fakültesi'nde verdiği "İslami İlimlere Kaynak

Olması Bakımından Kur'an-ı Kerim" konulu seminerde ise disiplinler arası

ili§kiler konusunda §Unlan söylemektedir: Kur'an'da dünya için çalı§mak, güçlü olmak, zengin olmak, dünya nimetlerinden faydalanmak dı§lanmıyor. Dünya

kar§ıtı gibi görülen söylemden maksat masivaya tapınmamaktır. Kur'an'da kalbi amel hareketi vardır. Bu Resı1lullah'ın dua, İliyaz ve ibadet hayatında da

mev~ut--- tur. Bu manada bir mistisizmden söz edilebilir. Kanaatime göre tasavvuf, tasavvuf felsefesine kapılmadan hatta tasavvufun sonradan olu§an terimlerine hiç bakma-dan, hiçbir §ey bilmiyormu§ gibi Kur'an-ı Kenm'e girmeli, onun psikolojisinden istifade etmelidir. Kur'an'da derinliğine bir dini hayat ve mistisizm vardır. Gön-lün ve ruhun Allah'a yüceli§i, Allah'la bağlantısı vardır, bunu bulmalıdır. Resı1lullah bunu anlamı§ ve en güzel biçimde tatbik etmi§tir. Onun hayatında

çok güzel örnekler bulunmaktadır. Tasavvuf felsefesi ise bilahare olu§mU§tur. Her fikir, fikir olarak değerlendirilmeye alınabilir ama onun kutsalla§tınlıp ele§tiri dı§ı tutulması kabul edilemez. Bizce. Allah ve Resulünün kelamı dl§ında her söz ele§tiriye açıktır. Öte yandan bir yaygın eğitim kurumu konumunda bulunan tarikatlarda yerle§mi§ birçok bid'at ve hurafeler bulunmaktadır. Her eğitim

kurumunun kendine göre yöntemi, adab ve erkanı bulunabilir. Ancak bıçağın kemiğe dayandığı, usulü'd-din ile çatı§an yerlerde hududu muhafaza etmek, Kur'an ve hakim sünnete aykın olan hususlara kar§ı çıkmak gerekir.22

Kelam ve fıkıh temel İslam bilimlerinin sistem arzeden ikiz ilimleridir. Kelam ilmi kaynak ihtiyacını büyük oranda Kur'an'dan kar§ılarken, fıkıh büyük çapta sünnete ha§ vurmaktadır. Gerek fıkıhta gerekse fezail alanında kullanılan bazı

hadisler zaman zaman akaid açısından problem çıkarabilmektedir. Fakih de dahil olmak üzere hiçbir din bilgini hükü"uı. verirken İsl~m'ın genel prensiplerini göz

ardı edeme;t3

İslam dininin ana ilkelerini kelam ilmi konu edinir. ibadetler ve· insanlar

arası ili§kiler türünden pratikleri ise fıkıh konu edinmi§tir. Tefsir ve hadis bu iki sistematik ilme malzeme sağlar, tasavvuf da dini hayatın istikamet, samirniyet ve ihlas çerçevesinde seyretmesine yardımcı olur. Şunu hemen kaydetmeliyim ki,

22 Bekir Topaloğlu, İslaınl İlimlere Kaynak Olması Açısından Kur'an-ı Kerim", İslam Düşüncesinde

Yeni Arayışlar III, s. 2 71-2 72.

23 a. mlf., İlalıiyat Fakülteleri Kelilm Anabilim Dalı Eğitim Öğretim Meseleleri Koordinasyon Toplantısı II, s. 8·.

(17)

Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§tırmalanna Adanrru§ Bir Ömür{- 21

kelam ilminin alanını olu§turan temel ilkeler sadece altı tman esasından veya bunlann üçe indirgenmesinden ibaret değildir. Kur'an-ı Kerim'in içerdiği her husus, Hz. Peygamber'in özellikle fiili tevatür yoluyla sabit olmu§ sünneti ve vahiy asnnı ya§ayıp gözlemleyen ashab-ı kiramın icmaı İslam akaidinin ve dolayı­

sıyla kelamın konusunu olu§turur. Kelamın diğer temel İslam bilimleriyle müna-sebetine gelince önce tasavvufu ele alalım. Ba§langıçta bir ihlas hareketi olarak ortaya çıkan tasavvuf bilahare biri tarikatlar ve diğeri tasavvuf felsefesi olmak üzere iki yönde geli§me göstermi§tir. Tarikatiann gelenekleri içinde azımsanma­

yacak derecede bid'at ve hurafe yuvalanmı§tır. Tasavvuf felsefesi ise ݧrak felsefe-si, te§eyyu' ve benzeri akımlardan büyük çapta etkilenıni§tir. Kelam ilmi tasavvuf

alanıyla ilgilenerek onun Kur'an, mütevatir sünnet ve sahabe icmaıyla bağda§­ mayan inanç ve pratiklerini ayıklamak mecburiyetindediı24

Peygamber olmadan ve onun uygulamalan hesaba katılmadan İslam dinini tasavvur ve realize etmek mümkün değildir. Peygamber faktörü çekip alındığı

takdirde Kur'an fikir, zikir ve dua statüsü içinde bir kitap hüviyetini alır, onu insan hayatına uygulamak ve bir mürnin topluluk olu§turmak mümkün olmaz. Bunun aksini söyleyenler, eğer sığ görü§lü ve art niyetli değillerse, hazıra konmu§ mirasyedilerdir. Bu gerçeği vurguladıktan sonra §Unu da belirtmeliyim ki hadis diye nakledilen birçok rivayet vardır ki, sistem açısından bakıldığında bunlann Hz. Peygamber'in fem-i saadetinden sadır olmasına ihtimal verilemez. Akaid

sahasında haber-i vahidle amel edilip edilerneyeceği hususu alimlerimiz arasında tartı§malıdır. Kur'an'ın yüzde sekseni akaidle ilgilidir. Cenab-ı Mevla dinin ana

yapısını ve temel ilkelerini Kur'an'da beyan buyurmu§tur. Mütevatir nasla bağ­

da§mayan, İslam'ın akaid örgüsüyle uyum sağlamayan rivayetleri ihtiyatla kaqı­

lamamız gerekmektedir. Hadis alimlerimiz sahih ve gayr-i sahih rivayetlerden olu§an hadis literatürünü bütün olarak savunma yerine yeni tenkit kriterleri geli§tirerek yeni tenkit süzgecinden geçirmeli, sistemli ilimler olan kelam ve fıkıh namına fikir üretmemelidir. Son zamanlarda hadis literatürüne kar§ı yöneltilen ele§tiriler ise §OV niteliğinde olup problem çözme yerine sorunlar üretmektediı25

Tercüme Eserleri ve

Matüridi

İlgisi

Topaloğlu'nun tercüme yoluyla kültürümüze katkılan da büyük olmu§tur. Matündi mezhebinin imaını Ebu Mansur el-Matündi'nin kelam ilmine dair ünlü eseri Kitabü't-Tevhfd'in hem ne§rini (Dr. Muhammed Aruçi ile birlikte) hem de Türkçe'ye tercümesini yapmı§ (Ankara 2002), Matündi alimlerinden Nureddin

es-Saburıi'nin el-Bidftye

fi

usuli'd-dfn adlı eserinin ne§ir ve tercümesini

.(Matün-24 Bekir Topaloğlu, İldhiyaı

Fakülteleri Kelitm Anabilim Dalı Eğitim Öğretim Meseleleri Koordinasyon

Toplantısı, s. 6-7.

25

(18)

22 <?

diyye Akaidi, Ankara 1979) gerçekle§tirmi§tir. Ayrıca İmam Matüridl'nin Te'vflô.tü'l-Kur'ô.n adlı eserinin ne§ir ve tercümesine devam etmektedir. Onun

ayrıca hacası olan Prof. Dr. Muhammed Tand'den İslam Tasavvufu Üzerine

(İstanbul 2002) ve A. C. Morrison'dan İnsan Kilinat ve Ötesi (İstanbul 1972)

adıyla tercümesleri, BeydeM'nın Kelfle ve Dimne adlı eserinin metin-tercüme (İstanbul 1990, Hayreddin Karaman ile birlikte) §eklinde bir çalı§ması ve Arap Dili ve Edebiyatından Tercümeler (İstanbul 1967) adıyla bir ne§ri bulunmaktadır.

Mesaisinin önemli bir kısmını Matüridi'nin uzun seneler boyunca ihmal edilmi§ olan eserlerini ilim dünyası ve okuyuculann hizmetine sunmaya harcayan T opaloğlu, Ma türidi mezhebi özellikle de İmam Miltüridi üzerine çalı§ malara özel bir önem vermekte ve zaman zaman kendisini onunla özde§le§tirmektedir. İmam Matüridl'ye ait eserleri anlama, ilmi ne§rini yapma ve tercümesini gerçekle§tirme yolunda "kar§ı durulmaz bir arzu" ta§ıdığını, bunu Allah'ın bir lutfu olarak kabul

ettiğini, bu duygunun tesiriyle uzun mesai harcayıp ve zahmetler çektiğini ve bunlardan da hiçbir zaman pi§man olmadığını belirtmektedir. Kitô.bü't-Tevhfd'den sonra Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ara§tırmalan Merkezi'nin ısrarlı talebi üzeri-ne Te'vf!ô.tü'l-Kur'an'ın ilrn1 ne§rine ba§lanmı§, Mısırlı İbrahim ve Seyyid Avadeyn ile anla§ılarak onlara hazırlattınlmı§ ve İstanbul'da da Topaloğlu

ba§kanlığında bir komisyon tarafından incelenerek son §eklinin verilmesi hedef-lenmi§ti. İlk cildi de 2000 yılında ne§re hazır hale getirilmi§ti. Ancak vakıf yöne-timi bu projeyi durdurunca ba§ka çareler aradığını ifade eden T opaloğlu, İmam Ebu Hanife ve İmam Miltüridi Ara§tırma Vakfı'na ba§ vurduğunu, gerekli ilke ve usul müzakerelerinden sonra kitabın ne§rine karar verdiğini kaydetmektedir.

T opaloğlu §U andaki ve geleceğe yönelik projelerini ise §U §ekilde dile getir-mektedir: İmam Matüridi'nin kelamla ilgili Kitô.bü't-Tevhfd'inin ilmi ne§ri ve tercümesini yayımladıktan sonra Miltüridi üzerine çall§malan, kurduğum üç komisyon aracılığıyla aynı zatın tefsir alanındaki Te'vf!ô.tü'Z-Kur'ô.n'ının ilrn1 ne§rine yoğunla§tırdım. Biri indeks olmak üzere on sekiz cilthalinde planladığı­ mız eserin on cildi bitmi§ ve bunlann dördü yayımlanmı§ bulunmaktadır (Aralık

2005). İlgililerden gelen ısrarlar üzerine Te'vf!at'ın tercümesini de gündeme almı§ ve birinci cildinden epeyce mesafe katetmi§ bulunmaktayız26 Bunlardan ba§ka iki

meslekta§ımla birlikte Kelô.m Terimleri Sözlüğü çalı§malanmız devam etmektedir. Yine iki arkada§ımla "İslam Akidesinin Yeniden Kurulu§u" nitelikli bir çalı§ma­

nın muhteva, temel prensipler ve metodu üzerine ba§lattığımız çalı§mayı sürdür-mekteyiz.

Topaloğlu'nun biri Milli Eğitim Bakanlığı'nın, diğerleri Türkiye Diyanet

Vakfı'nın çıkardığı İslô.m Ansiklopedisi'nde olmak üzere 123 telif, 1034_redaksiyon

26 Topaloğlu,

Te'vililtü'l-Kur'iln'dan Tercümeler, s. XIV; Kitilbü't-Tevhtd Tercümesi, İstanbul2003, s.

(19)

Bekir Topaloğlu: Kur'an ve Kelam Ara§ tırmalanna Adanmı§ Bir Ömür ~ 23

çerçevesinde madde çalı§ması, aynca makale ve tebliğleri bulunmakta olup

İslam'da Kadın, Kelam İlmi: Giri§, İslam Tarihinden Yapraklar, İslam'da İnanç Esaslan (Yusuf Şevki Yavuz ve İlyas Çelebi ile birlikte) gibi kitaplan Amavut-ça'ya çevrilıni§tir.

1983'ün sonundan itibaren ön çalı§malan ba§layan, be§ yıllık bir hazırlıktan

sonra ilk cildi 1988'de çıkan ve günümüze kadar otuz cildi yayımlanan Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi'nde ba§ından beri İdare Meclisi Ba§kan ve

üyeliği, İlim Heyetleri Ba§kanlığı, İnceleme Kurulu Ba§kanlığı gibi görevlerde bulunmu§ ve halen de bu kurumda hizmete devam etmektedir. Topaloğlu'nun bu ansiklopediye yazdığı ve redakte ettiği maddeler kelam ilmine katkılan bağla­ mında zikredilmesi gereken en önemli kalemlerden birini te§kil etmektedir. Söz konusu ansiklopedi sayesinde İslam medeniyetinin pek çok alanıyla birlikte İslami ilimierin kronolojik ve sistematik olarak bir haritasının çıkanldığı, bu ilimlerle i§tigal eden ilim yolculanna kendi disiplinleİiyle ilgili külli bir bakı§

açısına sahip olma imkanı tanıdığı gibi, Türkçe'de bir ilim dili olu§turma çabala-nna ciddi anlamda katkı sağlandığı muhakkaktır. Bu faaliyetleriyle

Topaloğlu'nun katkısı kelam ilim heyetine ait maddelerle sınırlı kalmayıp önce-likle İslami ilimler olmak üzere diğer disipliniere ait maddelerin §ekil ve muhteva itibariyle geli§tirilmesinde de vazgeçilmez katkısını sürdürmeye devam etmekte-dir.

Sonuç Yerine

Ülkemizde özellikle son kırk yılın dü§ünce hayatı Doğu'dan ve Batı'dan ter-cümelerle canlandınlmaya çalı§ıldı. Bunun sonucunda bir yozla§ma süreci

ya§an-dı. Dü§ünce geleneğimizden uzak olan ve Türkiye gerçeklerinden habersiz bulu-nan Doğulu-Batılı yazarlarm görü§ ve telakkileri kar§ısında kendi insanımıza ve realitelerimize adeta yabancı hale geldik. Halbuki dü§üncede esas olan süreklilik olup, bu topraklarda yeti§mi§ ve ya§amı§ olan günümüz müslüman dü§ünürlerin-den Filibeli Ahmed Hilmi, Abdüllatif Harputi, İsmail Hakkı İzmirli, Babanzade Ahmed Naim, Ferid Kam, Elmalılı M. Harndi Yazır, Ahmed Harndi Akseki gibi alimlerden beslenmeleri ve dü§ünceyi onlann bıraktığı yerden devam ettirmeleri gerekirdi. Maalesef bu gerçekle§meyince genç nesillerde bir kınlma ve bir kopuk-luk ya§andı. Sayılan az da olsa halkalan koparınadan dü§ünce geleneğimizi

devam ettirme çabasında bulunanlar da oldu. Bunlarpan biri de Bekir

Topaloğlu'dur. O, Emsile, Bina, MaksUd, Merah, Avamil, İzhiir, Kajiye, Molla Cam'i, Meiint, Halebt-i sagır, Meriikı'l-felôlı, Mülteka ve Şerhi, Mir'at Şerhu'l-Mirkat,

Celaleyn, Kadı Beyzavt, Riimuzü'l-ehadts, Emalt, Şerhu'l-Akaid, fsa.gUct, Metnü's-Sirô.ciyye gibi kitaplan okuyup icazet alarak tevarüs ettiği ilim halkasını, dersle-rinde Kitdbü't-Tevhtd, Te'vtlatü'l-Kur'an, el-Osmaniyye, Tebsıratü'l-edille, el-Fütuhiitü'l-Mekkiyye, el-Avasım mine'l-kavasım, Minhô.cü's-sünne gibi eserleri genç

(20)

24 .ç.. İlyas Çelebi

akademisyenlere akutmak suretiyle de devretmi§tir. Topaloğlu, bizim için bir okul oldu. Gelecek nesillere yatınm yapmanın gereğini ve ders halkası

olu§tur-manın örneğini onda gördük. Biz öğrencileri ondan bilgi yanında çalı§ma, azim, gayret ve usulünü aldık; gerçeğe ula§mada sabırlı ve ısrarlı olmayı, dünya kaqı­ sında zahidliği, ümera ve ağniya kar§ısında müstağniliği, popülizm yapma yerine dik ve vakur durmayı, medya tutkunu olmamayı, hizmette hasblliği, en önemlisi de ilim ahlakını, hakikati arama i§tiyak ve içtenliğini öğrendik.

Kısacası biz,· ilim geleneğimizi un uttuk, alim prototipimizi kaybettik ve bazı

§eyleri ihmal ettik. Kaybettiğimiz bu §eyleri Şark'ta veya Garp'ta değil, yitirdiği­

miz yerde aramamız gerekir. Atalanmız, ''Yiğit dü§tüğü yerden kalkar" dememi§ midir?

Referanslar

Benzer Belgeler

Müdahale öncesi dönemde hastaların birinci izlem ve ikinci izlem fiziksel rol güçlüğü, vitalite, mental sağlık, ağrı alanları ve fiziksel özet skoru,

To make clear the inverse nodal problem for ¡Laplacian operators, we get some asymptotic formulas for eigenvalues, nodal parameters and potential function of the ¡Laplacian

18 Nitekim Uluslararası Ceza Divanı’nın; “Komutanların veya diğer üst rütbelilerin sorumluluğu” başlığını taşıyan hükmünde; bir komutan veya amirin emri

Türk milletini ve Türk kuvve­ tini tahkir etmek suretiyle bu fi­ lete (Türk Başı) isminin verilme sinden -çok kızan Sultan Aziz, ken dişi gibi kuvvetli bir

duyusal analiz ekmek içi gözenek yapısı sonuçlarına ait ANOVA ve Tukey Çoklu Karşılaştırma Testi tabloları. Varyasyon Kaynağı DF Adj SS

bulunması, dil oyunlarını fazlaca kullanması, zaman zaman anlatıcının değişmesiyle kimin anlattığının belirsizleşmesi gibi özellikleriyle çözümlenmesi emek isteyen bir

Not only might the overall plan configuration of a building and signage have a considerable impact upon wayfinding behavior, as Gärling, Böök, and Lindberg (1986) have explained,

Bunun üzerine kurulu rutin bir yaşam sürmek, odak figürün kazadan sonra ortaya çıkan mutsuzluğunun sürekli olmasına, içinde bulunduğu ruh halinden